Yeni Üyelik
36.
Bölüm
@kardikus

 

Beklediğinizi görünce kıyamadım. Erkenden attım yeni bölümü. Keyifle okuyun ve bana bol yorum yapın lütfen ^,^

 

*

Geceler biz insanların sığınağıdır. Karanlığın o ıssız koynuna sığınır, yıldızları üstümüze örterken ay ışığında ağlarız.. Kimse görmeden..

 

KARGAŞA

 

Ateş söndükten sonra kalan közlerden çıkan duman gibi gri ve karışıktı zihnim. Göz kapaklarım titriyordu ve vücudum zemheri soğuğu yemiş gibi kaskatı kesilmişti. Tenimin her zerresi zehirli iğneler batmış gibi acıyordu. Damağımda hissettiğim o yoğun susuzluk hissini acı bir tat bölüyor ve midemi bulandırıyordu.

 

Bilincim yerine gelirken parçalar yerine yeni oturuyor, geceden kalan silik anılar acı dolu dakikaları bir bir yüzüme çarpıyordu. Bu acının bir sonu yoktu. Huzurlu ve saadet dolu o hayatı beş yaşımdayken yaşadığım o olayla kaybetmiştim ben. Zorla elimden almışlardı.

 

Düşmüş ve yaralanmıştım. Beni tutup kaldıran olmadığı gibi dizlerimin acısını benimle paylaşanda olmamıştı. Düştüğüm yerden kalkan hep ben olmuştum. Defalarca yılmadan daha da güçlü kalkmıştım.

 

Kanlı yanını saklayan ruhum kinini dışarıya gücüyle vurmuş kimseye minnet etmemişti. Kimseye ihtiyaç duymamıştı. Ta ki Emir'i tanıyana dek. Emir ruhumun kanlı yanını sanki hissediyor gibi merhem olmaya çalışmıştı. O herkesten farklıydı. Bambaşka bir düşünce yapısı ve tavırları vardı. Bana sunduğu o merhem sanki şifa olmuş gibi, gün geçtikçe bedenime uyuşturucu etkisi yaratıyor ve bedenim bir süre sonra aynı merhemi arzuluyordu.

 

Kuruyup birbirine yapışmış dudaklarımı zorlukla araladım. Boğuk bir inilti dudaklarımdan döküldüğünde hafif kıpraşırken ağırlarmış göz kapaklarımı kaldırdım. İçeri dolan gün ışığı gözlerimi acıttığında refleksle geri kapadım.

 

Yorgun göz kapaklarımı tekrar kısık bir şekilde araladığımda etrafı süzdüm. Odamdaydım. Buraya nasıl gelmiştim? Nezarethanede bir köşede kıvrıldığımı hatırlıyordum fakat gerisi yoktu.

 

Boğazıma kadar kapalı yorganı hafifçe itelediğimde ellerimden kuvvet alarak hafifçe geriye yaslandım. Başımı çeviremiyordum. Boynum tutulmuş olmalıydı. Bedenimi zorla sola çevirdiğimde yatağın ucunda Emir'in başını gördüm.

 

Elini başının altına koymuş uyuyan Emir yere oturmuştu. Gözlerimi daha da kısıp dikkatle baktığımda sol kaşının üzerinde pıhtılaşmış kan topluluğunu gördüm. Kırmızı lekeler gözlerimi rahatsız ederken, Emir'in kusursuz yüzünü inceledim.

 

Emir Kayahan güzel bir adamdı. O sadece yakışıklılık kavramı ile sınırlandırılamayacak kadar kusursuz bir yüze sahipti. O güzellik kavramına anlam kazandıran kişiydi. Sadece dış görünüş açısından değil, kişiliği ve tavrı ile bir bütündü. Onu asıl güzel kılanda buydu ve ona karşı koymak çok zordu.

 

O ateşin içinde çok nadir görülen o mavi ışıktı.

 

Çelimsiz kolum yerinden kalktığında hafif eğilerek Emir'in yüzüne dokunmak istedim. Beni buraya onun getirdiğini biliyordum. Nasıl yapmıştı bilmek istemiyordum ama o yapmış işte.

 

Parmaklarım yeni çıkmaya başlayan sakalları ile temas ettiğinde kendine tam olarak gelemeyen bedenim tatmadığı bir duygu ile irkildi. Adını koyamadığım duygu bedenimde farklı hisler uyandırırken bu güzelliğe karşı koyamıyor oluşum sinirlenmeme sebep oluyordu.

 

Parmaklarım şekilli ve dik burnuna dokundu. Ardından burun kavisinden kayarak üst dudak hizasına kadar geldi. Çok yorulmuş olmalıydı. Gece boyu burda böylece kalmış olması değerli hisseme mi gerektirir miydi yoksa yine annesi için mi endişelenmişti?

 

Bedenim bir anda dudaklarına dokunma hissi ile dolarken daha önce kimseyle yakınlaşmamış olan ruhumun yanakları kızardı.

 

Ruhuma dokunabilen bir adam olmamıştı. Parmaklarım çölde suya duyulan arzu gibi dudaklarına dokunmak için hakimiyetimi zorlarken nefesimi tutmuş olduğumu fark ettim.

 

"Fazla çekiciyim değil mi?" diye sessizliği bozan Emir'in tok sesi elimi aniden çekmeme sebep olurken gözlerim irice açıldı.

 

"Uyuyup uyumadığını kontrol ediyordum." dedim aptal gibi bir yalan ortaya atarken. Telaşlanmıştım. Damağımdaki tat konuşmamın etkisiyle sanki mideme akmıştı ve kötü hissediyordum.

 

"Seslenebilirdin." dedi doğrulurken. Gözleri şişmişti ve sesi uykuluydu.

 

"Yüzüne ne oldu?" diye sordum merakla sanki yeni görmüş gibi konuyu değiştirirken. Boğazımın kuruluğu sesimin çatallı çıkmasına sebep olmuştu. Emir yerinden kalktı ve yatağın yanındaki suyu alıp yatağa oturdu.

 

Saçları karışmıştı ve oldukça yorgun görünüyordu. Suyu bana uzattığında uzanıp alarak bir yudum içtim. "Önemli bir şey değil. Ufak bir kaza." dediğinde boşta olan elim ile yarasına dokunmak istedim.

 

Emir donuklaşıp yarasına dokunmama izin verdiğinde hafifçe şişkin olduğunu gördüm.

 

"Nasıl değil? Şişmiş birde."

 

"Sen bir de karşı tarafı gör." dedi alayla donuk ifadesinden kurtulurken. Ardından gözleri yüzüme kenetlendi. "İyi misin?"

 

İçimdeki küçük kız çocuğu sevinç çığlıkları attı bir an. Birinin iyi oluşumla ilgilenmesi garipti.

 

"İyiyim." dedim mahcupça fakat Emir kemikli elini cevabıma aldırmayıp alnıma dayadı.

 

"Gece çok üşümüştün. Seni ısıtana kadar canım çıktı. biraz ateşin de var dinlenmelisin."

 

"Sahi neler oldu? Hatırlamıyorum hiçbir şey." diye atıldım. Bir cinayetle suçlanıyordum ve yolun sonunda olduğumu düşünürken odamda yatağımın içindeydim.

 

Emir'in ifadesi bir anda ciddileşti. Elimdeki bardağı alıp kenara koyduğunda derin bir nefes verdi. "Sorun ne?" diye sordum endişeyle.

 

"Bak.." dedi söyleyeceklerini tartıyor gibi duraksadığında. "Komşu kadının senin yüz profilini verdiğini, sonra birkaç fotoğraf gösterildiğini ve kadının seni oradan seçtiğini söylediler. Ardından kameralardan takip ettiklerini ve bizi bu şekilde bulduklarını zırvaladılar." dediğinde anlamsızca yüzüne bakıyordum. Emir'de anlamadığımı fark etmiş olacak ki duraksayıp sadece bakındı.

 

"Sadece suçluların listede fotoğrafı olur bal kız. Ve senin hiçbir sabıkan olmadığını biliyorum. Yani tüm anlattıkları palavra." dediğinde kaşlarım çatıldı. İçimi derin bir merak duygusu kaplarken "Neden böyle bir şey yapsınlar ki? Kim bana neden suç atmak istesin?" diye sordum hayretle.

 

"Bu işin altında farklı dolaplar dönüyor. Burnuma pis kokular geliyor bal kız. Birisi sana suçu atmak istese bile o listeye fotoğrafını nasıl yerleştirdi?" Gözlerim irileşti. Kalbime giden damarlarım tıkanmış gibi soluma bir ağırlık çöktü.

 

"Kardeşimi bulmamı istemeyen biri var Emir." Bedenim ağrısının acısını kenara itmiş sinirle yoğrulurken olaylara anlam vermeye çalışıyordum. Babamın davası çokta kapanmıştı. Süregelen bir durum değildi ve bir düşmanı da yoktu. Yani bildiğim kadarıyla yoktu.

 

"Sandığın kadar kolay olmayacak kardeşini bulman. Artık sen istemesen de bu benim de meselem. O Ayhan denen herifi görevden attırmak için yer arıyorum. Bu tezgahın arkasında olup bitenlerle kesin bir ilgisi vardır."

 

Sessiz kaldım ve bir süre düşündüm. Zihnimin içi hayatımdan çıkardığım ve benim için ölmüş olan cesetlerle doluydu fakat bana bu kadar büyük bir kin güdecek kimse yoktu.

 

"Ne düşünüyorsun?" diye sordu Emir tek kaşını kaldırmış ifadesiyle.

 

"Gün içinde yapmam gerekenleri ve bu saatten sonra ne yapacağımı." dedim düşünceli çıkan sesimle. Aslında sadece boş bir beyne sahiptim şu an. Çıkmaz bir sokağa bodoslama dalmışım gibi hissediyordum.

 

"Benden habersiz tek adım dahi atma bu meselede." dediğinde kaşlarım aniden çatıldı. Cevap vermeye hazırlanırken "Çatma o kaşını." diye söylendi Emir. "Dik başlı!" diye kızgınca konuştu ardından. "O Allah'ın cezası katil senide öldürebilirdi. Resim mevzusunu resmiyete taşıyınca tüm yetkililer yanlışlık olmuş deyip sıyrıldı işin içinden. Nasıl bir pisliğin içinde olduğundan haberin var mı? Siyasi bir tanıdığımı arayıp çıkarttırdım seni oradan. Kanıt olmadığı halde seni orda tutabilecek kadar sağlam arkaları vardı Asel. Her adımını iki kez düşün artık. Bununla yetinmeyeceklerdir."

 

Emir'i ilk kez bu kadar ciddi bir konuşma yaparken dinliyordum. Daha önce birçok kez reddetmiştim meseleme karıştırmamak için. Fakat artık meselenin tam ortasında o da vardı. Girdiğim o çıkmaz sokaktaki beni göğe ulaştıracak merdivendi Emir. Ama ben üzerine basamazdım.

 

"Olmaz." dedim başımı iki yana sallarken. "Kendi ağzınla pislik diyorsun ve meseleme dahil olmak istiyorsun. Kesinlikle olmaz. Sen işinle ilgilen." dediğimde tahammülsüz bir nefes verdi.

 

"Bu artık benimde meselem. Sen istesen de istemesen de bu böyle." diye üzerine bastırdığında gözleri boynuma kaydı ve takılı kaldı. Bir an içinde bulunduğumuz ciddi konuşmadan uzaklaşıp baktığı yere başımı eğdim.

 

"Kolyen.." dedi deminkine nazaran sakin sesi ile. "Şimdi fark ettim. Gerçekten çıkarmamışsın." dediğinde ses tonunda farklı bir anlam yatıyordu.

 

Afallayan bedenim Emir'in bana hediye ettiği kolyeyi avuçlarının arasına alırken "Evet." diye mırıldandım. "Sevdim."

 

"Çıkarma hiç." dediğinde amacının konuyu değiştirmek olduğunu çoktan anlamıştım. O sıra üzerimdeki kıyafetlerin bana ait olduğunu ve dünkünden farklı olduğunu görünce gözlerim irice açıldı. Arsız bir telaş her hücremde hızla yayıldığında "Kıyafetlerim.." diye atıldım. "Kıyafetlerimi kim değiştirdi?"

 

Bakışlarım Emir'e odaklandığında yüzünde hiçbir mimik göremedim. İfadesizdi ve dudakları düz bir çizgi halindeydi.

 

"Ben değiştirdim." diye itiraf ettiğinde "Ne?" diye atıldım. "Şaka yaptığını söyle bana!" diye sinirlenmeye başladığımda Emir'in hala ifadesiz olduğunu gördüm.

 

"Fazla abartmıyor musun?" diye sordu umursamazca. "Çok kötü durumdaydın ve üşümüştün. İnsanlık edip değiştirdim. Abartacağın ne var burda?"

 

"Çamaşırlarım yoktu!" diye bağırdım halsiz bedenimden beklenmeyecek yükseklikte. "Nasıl böyle bir şeye yeltenirsin?" Mahremimin ne koşulda olursa olsun bir yabancı tarafından istila edilmesi kötü hissettirmişti.

 

Emir sinirlenerek oturduğu yerden kalktı. İşaret parmağını bana doğrulttuğunda dişlerini sıktığını kasılan çenesinden anlayabiliyordum. "Bana bir sapıkmışım gibi davranmayı bırak. Savunmasız haldeki bir kızdan faydalanacak kadar alçak değilim. Haddini aşma!"

 

Yorgun yüzü ve dağınık saçları bezgin bir hal bırakıyordu Emir'in duruşunda. Buna rağmen sesi bir o kadar güçlü ve toktu. Söylediklerine hak veriyor olsam da bedenimi iznim dışında bir başkasının görmüş olması utanç vericiydi.

 

"Çık dışarı!" dedim normal bir ses tonunda. Kavga edecek enerjiye sahip değildim ve şu an Emir'in yüzünü görmek istemiyordum. Nankör olduğumu düşüneceğine emindim fakat ne koşulda olursa olsun böyle bir şeye tahammül edemezdim. Bana yardım ediyor oluşu bedenimi görebileceği anlamına gelmiyordu.

 

"Ne?" dedi alayla güldüğünde.

 

"Burasının benim olduğunu söylemedin mi? Çık şimdi dışarı." dediğimde Emir tamamen afalladı. Gergin yüz hatları normalleşirken dudağı tamamen yana kıvrıldı. Şaşırmış görünüyordu.

 

"Sen ne acayip kızsın ya? Tam bir çocuk gibi duyguları dengesiz tam bir dengesiz gibi baş belası." dediğinde yaka silkti. Dışarıdan kedi ve köpek gibi göründüğümüze emindim.

 

"Kimseye bela olmaya niyetim yok. Yüzüne baktıkça o an gözümde canlanıyor." dediğimde yüzüm yanmaya başladı ve yanaklarımın kızardığına emindim. Gözlerimi kaçırıp elimi alnıma koydum.

 

Emir'in tıslayarak güldüğünü duyabiliyordum. "Bal kız, o aklından neler geçiyor bilmiyorum ama şaka yaptım. Hanife hanım değiştirdi. Bir yerini görmedim." dediğinde içimde bir umut filizlendi.

 

"Sahiden mi?" diye atıldım bir anda. Yüzündeki zevk aldığı belli olan ifade sinirimi bozuyordu.

 

"Sahiden ya.. Fazla büyütüyorsun." dediğinde gözlerimi devirdim.

 

"Pardon ya.." dedim bende alaya alarak. Dilimin kemiğinin olmadığı anlardan biriyle karşı karşıyaydım yine şu an. "Siz alışkındınız değil mi böyle durumlara? Ben değilimde." diye laf soktuğumda elimle aniden ağzımı kapadım. İleri mi gitmiştim?

 

"Olmada zaten." dedi kaşları çatılırken.

 

"Bu beni ilgilendirir." dediğimde derin bir nefes aldı.

 

"Laf yetiştirmeye çalışan küçük bir çocuktan farksızsın." diyen Emir kapıya doğru ilerledi. "Ya havle.." dediğini duyan keskin kulaklarım tamamen onun sesine odaklıydı.

 

"Ben çocuk değilim." dediğimde kapının hemen önünde durdu.

 

"Çenen açıldığına göre artık iyisin. Şimdi hayatındaki tüm o aksiyonu bir kenara bırak ve hazırlan. Öğrencisin sen. Okulun var. Geçerken seni de bırakırım." dediğinde hayretle bana dönük sırtına baktım.

 

Dün iki ceset görmüştüm ben. Beni ne sanıyordu? Ruhsuz falan mı?

 

 

 

Nasıl buldunuz?

 

Yeni bölümlerden neler bekliyorsunuz?

 

Yarın görüşmek üzere 🤗

Loading...
0%