Yeni Üyelik
54.
Bölüm
@kardikus

KÜÇÜK ŞEYTAN

 

Bazen dilinize dolanan kelimeler içinizde barınan dünyayı dışarıya dökmekte yetersiz kalır. Kelimeler dudaklarınızdan dökülse hiçliğe bulanacak gibi hissedersiniz, içinizde kalırsa ise bir girdaba dönüşür. O girdap günden güne büyür ve önüne çıkan duyguyu yutan bir kara delik olur. Dışarıya duygusuz bir soğuk nevale görünüşü sergilersiniz. Şu an tam olarak bu durumdaydım.

 

Emir'in kuytusunda dilinden dökülen kelimeler yüzünden donup kalmıştım. Verecek bir tepki bulamadığım için kıpırdamamış sessizce uykuya dalmasını beklemiştim.

 

İçeri dolan ay ışığı etrafı aydınlatırken yüzünün her köşesini ezberleyebilirdim. Pürüzsüz teninin kokusu buram buram ciğerime dolarken, verdiği her nefesin sıcaklığı yüzüme çarpıyordu. Dudaklarından dökülen kısık ve feryat içeren iniltiler bir çocuğun fırtınalı havada gördüğü kabus iniltisini andırıyordu.

 

Emir Kayahan mutsuzdu. İç dünyası karma karışık ve gizemlerle doluydu. Benim içimdeki yalnız kız çocuğu Asel gibi onun da içinde yatan bir çocuk vardı. Belki de bizi birbirimize çeken şey içimizde yatan çocukların birbirine benziyor oluşuydu.

 

O çözümü zor bir bilmece gibiydi. Aslında cevabı dilinizin ucunda olan ama aklınıza bir türlü getiremediğiniz.

 

Yağan yağmur hızını azaltırken çıkardığı şırıltılı ses odanın içine doluyordu. Islak kıyafetlerim tenime yapışmış üşümeme sebep olurken Emir'in kolunun altında hareketsizce bekliyordum. Uykuya dalmasını istiyordum, belki de kalkmak istemiyordum bilmiyorum ama şu an her ne sebepten olursa olsun Emir Kayahan ile yakın olmak iyi hissetmeme sebep oluyordu.

 

"Üşüyorsun hırçın bücür." dediğinde mırıltılı sesi karnımın karıncalanmasına sebep oldu. Aslında bana yabancı fakat bir yabancıdan daha yakın hissettiren adama gözlerimi kısıp baktım. "Sorumsuz davranıp kendine bakmadığın için odana köpekle gelmem gerekecek. Bu cezayı hak ettin." dediğinde sesi hala baygın gibi çıkıyordu. Gözleri kapalı bir şekilde konuşan Emir'e kinli bakışlar atarken kolunun altından sıyrılıp yatakta oturur hale geldim.

 

"Sen uyumuyor muydun? Sarhoş değil misin?" diye atıldığımda burnumdan soluyordum. Beni kandırmış olamazdı, davranışları o kadar içten ve gerçekçiydi ki bu mümkün değildi. Ayrıca Emir asla bilinçli olarak o davranışlarda bulunmazdı.

 

"Cırlama başımda. Beynim sikiliyor zaten." dediğinde elini alnına koyarken sırt üstü yatar bir hal aldı.

 

"Doğru konuş." dedim uyararak. Aslında önemsemezdim ama şu an sinirliydim. "Uyumuyor muydun sen?" diye sorarak üsteledim.

 

"Üzerini değişip gelirsen kuru kuru uyuyabiliriz. Böyle uyuşuk beklersen işimiz var." dediğinde göğüs kafesimin ortasına bir yumru indi. Bedenim ısınırken Emir ile birlikte uyuma düşüncesi hücrelerimi sarhoşa çevirdi.

 

"Ne?" diye cırladım. "Beraber uyuyacağımızı mı düşünüyorsun sahiden?" diye burun kıvırarak sorsam da dilimden dökülen cümle kalbimin pır pır etmesine sebep oluyordu.

 

"Sarhoşluğumdan faydalanarak yanıma sokulan ve beni izleyen küçük şeytan sen değilmişsin gibi konuşuyorsun." dediğinde sesi hala mırıldanarak sarhoş bir şekilde çıkıyordu. Ruh halini anlayamamıştım.

 

"Hala sarhoşsun sen! Ben gidiyorum." deyip kalkarken bileğime yapıştı. Bir insanın bileği bu kadar çok kavranabilirdi.

 

"Bünyem alkole dayanıklıdır Balkız. Kendimi kaybetsem de çok ağır sarhoş olmam ben. Söylediklerimin farkındayım şu an." dediğinde ses tonu ciddiliğine inanmamı engelliyordu. Sarhoş gibiydi ama bir sarhoş bu kadar net cümleler kullanmazdı. "Üzerini değiş ve gel, birlikte uyuyalım." dediğin yumru ikinci kez göğsüme indi.

 

Kalbimde yanan ateş çıngılarını etrafa saçarken 'sarıl ona' diye emir verdi içimdeki küçük Asel. Bedenim heykel gibi olduğu yerde kalırken mantıklı düşünmeye çalışıp bileğimi çekiştirdim. "Saçmalıyorsun Emir, birlikte yatmamızı gerektiren hiçbir sebep yok ve sen sarhoşsun."

 

Bileğimi tekrar hızla çekmeye çalıştığımda Emir daha kuvvetli kavradı. "Buna ihtiyacım var!" diyen sesi ilk kez net ve güçlü çıktığında nefesimi yutarak kalakaldım. Emir'in göğsü soluk alıp vermesinden hızla inip kalkarken ortamda ki tek ses onun şiddetli ve hırıltılı nefesi idi.

 

Sessizlik bir çığ gibi büyüyerek devam ederken hafifçe doğrulan Emir bileğimi bıraktı. Parmaklarını şakaklarına bastırdığında "Yani illa sebep arıyorsan bunu kendine bahane edebilirsin." dediğinde sesi deminki tavırlarının aksine naifti. Yüzüme bakmıyordu ve başını eğmiş halde parmaklarıyla ovuyordu.

 

"Şimdi ister benim dolabımdan bir şeyler al değiştir ister git odanda değiştir ama siktiğim ıslak çamaşırlarını üzerinden çıkar. İstersen gel, istemezsen.." derken durakladı. Derin bir soluk alıp kendisine düşünecek fırsat tanıdı. "İstememe gibi bir ihtimalin yok balkız. Üzerini değiş ve gelirken salondaki ilacımı da getir. Yutmayı unuttum."

 

"Ne ilacı?" diye atıldım tüm düşünceleri bir kenara bırakarak.

 

"Psikolojik ilaç küçük şeytan. Yutmadığımda ne yaptığımı bilmiyorum bazen. O yüzden acele etmezsen senin için kötü şeyler olabilir." dediğinde yataktan kalkarak cama doğru ilerledi. Bir eliyle de saçını karıştırıyordu.

 

"Ruh hastası olduğunu biliyordum." dedim söylenerek. Hala sinirim geçmemişti. Aşağıda yaşadığım endişenin bir tarifi yoktu fakat adam şu an iyi gibi görünüyordu. İlacını almadığı için mi öyle dengesiz davranmıştı anlamamıştım.

 

Sırtındaki izleri sormalı mıydım?

 

"Kötü şeylerden korkmam." dedim bastırarak imalı bir şekilde.

 

"Benim aklımdan geçen kötü şeylerden korkmalısın." dediğinde gözlerimi devirerek odadan çıkmaya yeltendim.

 

Arkamdan "Seni bekliyorum." dediğini işitmiştim. Aşağı inip bahsettiği ilacı aramaya başladım. Onu içmesi gerekti ve bunu hemen yapmalıydı. Öfkesini kontrol edemediği aşikardı ve şu an nasıl bir ruh halinde olduğunu bilmiyordum.

 

İlacı bulur bulmaz hızlı adımlarla tekrar yukarı çıktım. Odasına girdiğimde içeride olmadığı fark ettim ve kulağımı su sesleri geliyordu. Ayılmak için duşa girmiş olmalıydı ve kapı hafif açıktı.

 

Su sesleri kulağımı doldururken ilacı yatağın üzerine bıraktım. Islak kıyafetlerim tenime yapışırken verdiği rahatsızlığın bir tarifi yoktu. Bir an önce değiştirmek istiyordum fakat Emir'in bana sunduğu teklif aklımı kurcalıyordu.

 

Emir'le uyumak? Ya da Emir'le uyumamak?

 

Ayakta beklediğim birkaç dakika boyunca zaman sanki akışına kilit vurmuştu. İrademe baskı kurmaya çalışan yoğun bir duygu akımının tam ortasındaydım. Aslında benimde bir yanım sarhoş gibiydi.

 

Su sesleri kesildiğinde aniden irkildim. Bedenim bir telaş silsilesi ile karşılaşırken iradem baskın gelmişti ve duygularımı şutlayıp kapıya yönelmiştim. Ayaklarım gitmek istemiyor gibi sürünerek hareket ederken Emir ile aramdaki yaş farkını düşündüm. Onun hayatını ve kendi hayatımı düşündüm. Tüm bunlar düşünmemem gereken şeyler olsa bile bunun imkansızlık boyutunu düşündüm.

 

"Kalmıyor musun?" Emir'in kendine geldiğini belli eden sesi içimin titremesine ve ayaklarıma prangalar vurulmasına sebep oldu.

 

"Hayır." dedim net bir şekilde. Sesim titremediği ve çatlak çıkmadığı için içimden şükürler etmiştim.

 

"Soldan soldan geliyorlar bak bana yine Asel." dedi kızgın bir şekilde. Yönümü Emir'e döndüğümde beklemediğim bir görüntü ile karşılaştım.

 

Sadece beline bir havluyu eğrelti bir şekilde sarmıştı. Vücudundan aşağı akan su damlacıklarını ay ışığı parlatırken gözlerim irice açılmıştı.

 

Gözlerimi zorlukla vücudundan çekerken yüzüne bakmaya çalıştım. Yanaklarımın ısındığını hissediyordum.

 

"Seni küçük şeytan." dedi kıkırdar gibi. "Sapık olduğunu bilmiyordum."

 

Tükürüğüm boğazıma kaçarken hunharca öksürdüm. Elimi ağzıma kapatmış nefesimi toplamaya çalışırken hafif eğilmiştim.

 

"Bu gece saçmalamanın zirvesine oynuyorsun Kayahan. Artık zıbarmak istiyorum." dediğimde sesim kısık çıkmıştı. Boğazım öksürmekten zorlanmış ve acıyordu. Emir yatağın yanına uzanarak sigarasını aldı ve çakmakla acele etmeden yaktı. Dumanını içine çekerken gözleri üzerimdeydi.

 

Çıkmak için neyi bekliyordum ben böyle?

 

"Ben gidiyorum. Sen ayarsız egonla kendini tatmin etmeye devam edebilirsin. Kendine seninle uyuyacak başka birini bul." dediğimde burnumdan solurken arkama bakmadan odadan çıktım.

 

"Sen bilirsin, hem iyi fikir. " dediğinde istemsizce ellerim yumruk şeklini aldı. Hızlı adımlarla evden çıktığımda bana ait olan eve geçtim.

 

Kendimi hemen banyoya atıp sıcak suyun altına girdiğimde ıslak çamaşırlarımı bir bir çıkarmaya başladım.

 

"Başkasını mı eve alacak?" sesim fayanstan yankılandığında ellerimle yüzümü ovuşturdum. "Buna hakkın yok adi herif!" derken fayansa bir tekme attım. Canım acımıştı ama umursamamıştım.

 

Bedenim daha önce hissetmediğim bir akımla karantinaya alınmıştı sanki. "Beni laflarınla etkileyip böyle yapmaya hakkın yok."

 

Banyoda kendi kendine konuşan bir deliden başka bir şey değildim. Buna hakkı vardı. Bu onun hayatıydı ve istediğini yapabilirdi. Ben onun için küçük bir misafir kızdan başka bir şey değildim. Bir fareymişim gibi benimle oynamak istiyordu ama buna izin vermeyecektim.

 

Emir'e karşı duyduğum bu duygular yoğun bir saygıdan başka bir şey değildi. Belki de yaşımın getirdiği bir tür yönelimdi ama fazlası değil.

 

Duştan çıkıp havluya sarınarak odama geçtim. Üzerime bir şort ve atlet giyinerek saçlarımda havlu ile yatağa girdim. Düşünmem gereken tek şey ailemdi. Evet evet Emir'in ne yaptığını asla umursamayacaktım.

 

Bedenimin böyle yanmasına gerek yoktu. Göğsümün sıkışması desen sinirlendirmesinden kaynaklıydı.

 

Aptal herif! Beni sinir etmeyi çok iyi biliyordu.

 

 

Fıstıklar bu çerez bölüm olsun. Yarın yeni bölümle kapınızı çalarım yine :) Bir sonraki bölümün adı "hasta" Beni bekleyin ve kendinize çok iyi bakın. Ha bir de kankalarınızı kapın kapın gelin. Sizi seviyorum. Kardi. ^.^

Loading...
0%