Yeni Üyelik
64.
Bölüm
@kardikus

Paragraf yorumu yapmayı unutmuyoruz, bol yorum yapıyoruz 🤗

 

 

HASTA

 

Yoğun bir baş ağrısı gözlerimin üzerini vururken uykudan yeni uyanmış olmanın verdiği o baygın his halen bedenimdeydi. Gözlerim ağırlaşmış açılmazken huysuzca mırıldanıyordum. Uyku ruhun bir nevi ölüme teslim olması gibiydi. Uyuduğunuzda bilinçsizleşiyor ve saatlerce ne olduğunu bilmediğiniz bir şekilde yatıyordunuz.

 

Babamın küçükken bahsettiğine göre insanlar uyurken eğer özledikleri birileri varsa rüyalarında onu görebilirlermiş. Ruhlar bedeni terk eder uyku süresi boyunca özlenen kişinin ruhu ile buluşur özlem giderirlermiş. Burnunda tütmek kelimesinin anlamını hakkaniyetle yaşarken rüyamda kimseyi görmüyor oluşum ise ilginçti.

 

Bazı geceler, sürekli gördüğüm bir rüya vardı. O da aslında annemin cesedini gözlerini açarken gördüğüm korkunç bir kabustan başka bir şey değildi. Bu yüzdendi geceleri ışıkları kapatmadan yatamayışım.

 

Yoğun güneş ışınları kapalı olan gözlerimi bile rahatsız ederken elimi şakaklarıma bastırıp ovaladım. Ağırlık çökmüş olan göz kapaklarımı hafifçe araladım.

 

Güneşin geliş açısına bakarsak sabahın henüz erken saatleriydi. Hep dizilerde olduğu gibi güne gülümseyerek uyanıp camın önüne geçerek kollarımı iki yana açıp derin bir nefes almayı hayal etmiştim. Fakat mendebur ifademle yatakta huysuzca mırıldanmaktan başka yaptığım bir şey yoktu. Yine aynı şekilde kollarımı iki yana açarak hunharda gerinmek istemiştim ki kolumun yanımda birine çarpmasıyla sıçrayıp doğruldum.

 

Yanımda yatan Emir'i görünce ise gözlerim irice açıldı. Tüm uzuvlarım gergin bir hal alırken ifadesiz bakışlarım Emir'in üzerindeydi. Emir ise üstü çıplak bir şekilde sırt üstü yatıyordu. Aldığı nefeslerin sakinliğinden nasıl derin bir uykuda olduğu anlaşılıyordu.

 

Buraya ne zaman gelmişti? Neden gelmişti?

 

Hala nemli olan saçlarım omuzlarıma düşerken, yastığımın üzerinde duran gece saçımda sarılı olan havlumu elime aldım. Saçımın ıslaklığı havlunun nemli kalmasına sebep olmuştu ve oldukça ağırdı.

 

Kaşlarımı çatarak elimdeki havluyu Emir'in çıplak göğsüne vurduğumda uykudan aniden uyanan Emir sıçrayarak yataktan kalktı.

 

"Siktir! Siktir! Siktir!"

 

Karşımda sadece siyah bir şort ile kalırken şaşkınlığım iki kat artarak bedenimde şok etkisi yarattı. Afallayarak bir süre Emir'in şaşkın yüzüne bakmaya devam ederken kendime gelip elimle gözlerimi kapadım.

 

"Sen ne yaptığını sanıyorsun edepsiz adam!" dediğimde Emir'e tamamen arkamı dönmüştüm. Ellerimi gözlerimden çektim. "Çık çabuk odamdan." Emir'in sinirden burnundan soluduğunu tahmin ediyordum fakat haksız olan oydu.

 

"Ya sen ne değişik bir insansın?" diye öfkeli sesi kulaklarımı doldururken bir anda tekrar karşıma geçerek kollarını iki yana açtı. Yüzü kızarmıştı ve gergin gözüküyordu. Gözleri şiş bir haldeydi.

 

Telaşla tekrar arkamı döndüm. "Emir, seni çıplak falan görmek istemiyorum çıkar mısın şu odadan? Senin ne işin var benim yatağımda ya?" Uykulu sesim genzimden çıkıyordu ve başımın ağrısı kulaklarıma kadar vuruyordu.

 

"Duyan götümü açtım sanır." dedi beklemediğim bir şekilde. Küfür ediyor oluşuna alışkındım fakat bu tarzda ilk kez konuştuğunu duyuyordum. "Alt tarafı yanına yattım, insan bu şekilde uyandırılır mı?" Kükreyen sesi içimi titretirken öfkeme karışan gerginliğim göğsümü zorluyordu.

 

"Açmadığın bi oran kalmış zaten." dedim söylenerek. Ne işin var Emir burada? Neden benimle uyumak için ısrarcı davranıyorsun?"

 

Oluşa kısa bir sessizliğin ardından Emir'in boğazını temizlediğini işittim. "Korkmanı istemedim." dedi bu kez sakin bir sesle.

 

"Korkmadığımı defalarca söyledim." dedim bastırarak. "Korkuyor olsam bile bu seni neden ilgilendiriyor?"

 

Yine yeri göğü yaran bir sessizlik ortamı kapladı. Nefes alış verişim düzelirken Emir'in arkamda bekliyor oluşu, gözlerinin sırtımda olduğunu biliyor oluşum beni geriyordu.

 

"Beni ilgilendirdiğini söylemedim." dedi net bir sesle. "Korkmanı istemedim dedim."

 

"Aynı şey."

 

"Hayır." dedi bocalamış ne demesi gerektiği bilememiş gibi. "Ayrıca sen bir kendi haline bak." dediğinde sesi yükselmiş ve durağanlığından çıkmıştı. "Karşımda yarı çıplak duruyorsun." Konuyu değiştirmeye çalıştığını fark etsem de üzerime göz gezdirince aklımı kaybettim. Daracık bir şort ve bir atletten başka hiçbir şey yoktu.

 

Ani bir hareketle kendimi yorganın altına atarken yorganı boynuma kadar çektim ve gözlerimi kapadım.

 

"Farkında mısın bilmiyorum ama burası benim mahremim ve rahat olmak hakkım. Nerden bilebilirim senin gibi edepsiz bir adamın habersizce gece yarısı odama gireceğini." Emir'in ayak seslerini işittim. Ardından pantolon giydiğini anladığım bir ses daha.

 

"Edepsizlik nedir haberin dahi yok." dedi söylenerek. Bir taraftan giyindiğini biliyordum. "İnsanlık yaramıyor bu zamanda. Gece kollarını yılan gibi bana dolarken hiç öyle demiyordun ama." dediğinde "Ne?" diye cırladım. Gözlerim açılmış tavana odaklanmıştı.

 

Giyindiğini yan bakış atarak gördüğümde bakışlarımı tamamen onun yüzüne çevirdim. "Neden bahsediyorsun sen?"

 

"Senden başka yılan mı var burada?" diye atıldı. Sinirliydi ama tatlı bir sinirdi bu şu an yüzündeki ifadeden anlaşılan.

 

"Uyuyordum ve tamamen bilinçsizdim. Bu durumu kullandın. Kesinlikle tam bir edepsizsin." dediğimde sözlerime devam edemeden bir anda yatağa oturdu. Üzerime doğru aynı hızda eğilirken nefesim gırtlağımda kalmış söyleyeceklerimi unutmuştum.

 

Gök mavisi bakışları gözlerimi süzerken yüzünün yakınlığı ve bedeninin bedenimin üzerinde oluşturduğu baskı nabzımı kontrol edilemez hale getirdi. Dudaklarından çıkan sıcak nefesi buram buram alkol kokuyordu. Kalbim çırpınıp yerinden çıkmak istercesine atarken Emir'in bakışları dudaklarıma düştü. Karnımda hissettiğim ani duygu akımı göğsümü sıkıştırırken yutkunamadım.

 

"Sana edepsizliğin ne demek olduğunu göstermemi ister misin balkız?" Fısıltılı çıkan sesi ve sözleri bedenimde daha önce hissetmediğimi tepkiler uyandırırken utandığımı hissettim. Yanaklarımın kızardığını biliyordum. Göz kırptı.

 

Köhne çöllerde duygusallıktan yoksun büyüyen ruhum tıpkı bir kaktüsün dikenlerine sahipti. Bu adamsa çölüme getirdiği yağmuru ile beni yeşertiyor, en ücra duygularımın bile gün yüzüne çıkmasına sebep oluyordu.

 

Emir yavaşça benden uzaklaşırken "Bu da neydi şimdi?" diye sorabildim zorlukla. Kahretsin sesim kısık çıkmıştı.

 

"Sadece bir uyarı, ayrıca açık sözlü bir adamımdır." dediğinde beni beğeniyor mu düşüncesi zihnimin köşelerine yer etti. "Bu arada.." dedi yönünü tekrardan bana dönerken. Kapının önünde çıkmaya hazır halde duruyordu. "Parfümünün ismi ne?" diye sorduğunda anlamsızca yüzüne baktım.

 

Yorgana sarılı halde hafif doğruldum. "Ben parfüm kullanmam. Hapşırdığımı biliyorsun."

 

"İlginç." dedi dudağı hafif sağa kıvrılırken. Kapıyı açıp çıkacaktı ki "Neden sordun?" diye atıldım.

 

"Öylesine." dediğinde bana bakmadan çıktı. Kapı tam kapanacakken tekrar seslendi. "Hazırlanıp kahvaltıya gel."

 

***

 

Saçımı tepemden rast gele toplayıp üzerime bir hırka geçirdim. Giydiğim siyah eşofman altının ipini bağlayarak akan burnumu çektim. Dün ıslak saçlarımla kesinlikle yatmamalıydım. Burnum akıyor ve kaşınıyordu. Boğazlarımın da şiştiğini hissediyordum ve yutkundukça acıyordu. Sesim çatallı çıkarken halsizliğim beni deli ediyordu.

 

Emir gittikten sonra bir süre yaşadığımız garip anı düşündüm. Onun tavırlarına ya da bedenimin ona verdiği tepkilere karşı hiçbir mantıklı açıklamam yoktu. Bildiğim tek şey akşam yanına başka birini çağırmamış oluşunun bende mutluluk veren bir etki yarattığıydı.

 

Geceyi beraber geçirdiğimize inanamıyordum.

 

Birisi ile uyumak benim için kesinlikle kutsaldı. Onun sıcaklığını hissetmek, kokusunu içine çekmek, huzuru, güvende olma hissini tatmak eşşiz bir lezzetti. Yaşamım boyunca bu tür ilişkilerle işim olmasa bile her kızın olduğu gibi benim de içimde istemsiz oluşan hayallerim ve güzel düşüncelerim vardı. Kendimi aile meseleme o kadar kaptırmıştım ki dışarıya karşı kapalı bir kutudan ibarettim.

 

İnsanlar beni merak eder ve iletişim kurmaya çalışırlardı. Genelde başarısız olurlar ve aldıkları sert tepki ile uzaklaşırlardı fakat Emir başkaydı. Onda beni çeken bir şey vardı.

 

Beraber uyumuştuk. Ne kadar ben farkında olmasam bile yatağıma kokusu sinmişti. Bir geceyi beraber paylaşmıştık. Polislerin beni aldıkları o gece birlikte uyuma düşüncesi bedenimi zaten alt üst etmişken bu defa rahatlıkla uyuyabilmiştik.

 

Aklımı kurcalayan ve beni sinirlendiren istemsiz düşüncelerimi bir kenara bırakıp ayaklarımı sürüyerek odadan çıktım. Emir'in evine geçerken hafif esen rüzgar saçlarımdan mahrum enseme çarparak bedenimi ürpertti.

 

Tamamı camdan olan bahçe kapısını dışarıdan açarak içeri girdim. Kilitli olmamasına sevinmiştim. Gerçi bu evin kapı kilitlenmesine ihtiyacı yoktu. Fazlasıyla ürkütücü ve içeri girersen seni yakarım modunda bir havası vardı.

 

İçeri girdiğimde gördüğüm kahvaltı masası beni şaşırmıştı. Çalışanların eve dönmüş olma ihtimali aklıma gelirken elinde çay ile salone giren Emir'i görünce inanamadım. Emir beni görmesine rağmen tepki vermeyerek çaydanlığı küçük doğalgazın üzerine koydu. Dilimlenmiş ekmekleri köşeden alıp masanın ortasına koyduğunda sandalyesini çekerek oturdu.

 

"Neyi bekliyorsun? Gelsene." dediğinde itiraz istemeyen bir sesi vardı.

 

Ayaklarımı sürümeye devam ederek masaya gidip karşısına oturdum. Sofra özenle hazırlanmıştı ve sadece kuş sütü eksik diyebilirdim.

 

"Çalışanlar mı geldi?"

 

"Hayır, onlar bu hafta yoklar." diyerek peynirden bir çatal aldı.

 

"Marifetliymişsin." dediğimde Emir şaşkın bakışlarını yüzüme dikti. Sanırım o da benim gibi böyle bir şey duymayı beklemiyordu. Suratsız Asel iyi bir şey söylemişti.

 

"Senden iyi bir şeyler duyacağımı hiç düşünmemiştim." dediğinde gözlerimi devirdim. Dirseğimi masaya dayayarak elimi alnıma koydum.

 

"Benimle uğraşma." derken sesim bıkkın çıkmıştı.

 

"Neyin var?" diye ilgili bir soru yönelttiğinde "Biraz üşüttüm sanırım." diyerek karşılık verdim. Bir anda Emir'in elini alnımdaki elimde hissettiğimde karnıma ufak bir tekme yemiş gibi hissettim. Ardından elimi ittirerek alnıma dokunduğunda bir süre sessizlik oluştu.

 

"Cayır cayır yanıyorsun şu an." dedi endişeyle. Verdiği tepki beni şaşırtırken ayaklandı ve yanıma gelerek boynuma dokundu. "Doktora gitmeliyiz." dedi emreder bir tonda. "Saçın ıslak, üzerin çıplak yatarsan olacağı bu." diye söylenirken elini boynumdan iteledim.

 

"İyiyim ben. Abartılacak bir şey yok. Dinlenirim geçer."

 

"Orasına ben karar veririm." dediğinde uzanıp elime aldığım çatalı sertçe masaya bıraktım.

 

"Böyle konuşabilme hakkını nerden buluyorsun? Sen böyle emir verince yapmayacağımı öğrenemedin mi?" sert çıkan sesim zonklayan başıma tuz biber olmuş haşlanmasına neden olmuştu.

 

Emir bir an duraksadı. Biliyordu içten içe onu dinlemeyeceğimi. "Hastasın ve mızmızlanmayı bırakıp dediklerimi yapacaksın. Ayrıca bu hakkı kendime ben veriyorum. Şimdi balkız.." derken geçip yanımdaki sandalyeye oturdu. "Öncelikle bunların hepsini yemek zorundasın." dediğinde çatalımı alarak peynire uzandı ve dudaklarıma getirdi. "Ardından da sıcak bir çorba içip dinleneceksin. Sonrasında geçmezse doktor." dediğinde çatalı hafif sallayarak ağzımı açmamı istediğini belli etti.

 

Dudaklarımı hafif araladığımda peyniri yedirerek bıçakla omleti kesmeye başladı.

 

"Doktora falan gitmem ben." dedim itiraz ederek. "Ben yerim Emir."

"Korkuyor musun yoksa?"

"Hayır." diye atıldığımda ağzımı açmamdan faydalanıp bir parça omleti ağzıma tıkadı.

 

"Tam bir çocuksun sahiden." diye mırıldanırken dudaklarının yana kıvrıldığını gördüm. Gülümsüyordu. "Çocuk bakıcısı da oldum." dediğimde kaşlarımı çattım.

 

"Sana kendim yerim dediğimi hatırlıyorum Emir Kayahan." diye bastırarak konuşurken çatalı elinden aldım. "Kendi yemeğini ye. İyiyim diyorum."

 

Emir bu kez itiraz etmeden kendi yemeğine odaklanırken bir taraftan da benim yiyip yemediğimi kontrol ediyordu. Gece yaşanan olay aklımda dolanırken sırtındaki izleri sorup sormama konusunda tereddütte kalıyordum.

Acaba nasıl bir sıkıntısı vardı?

Yıldıza basmayı unutmayın çok öptüm 😚

Loading...
0%