Yeni Üyelik
84.
Bölüm
@kardikus

Bahar esintileri yarı açık camdan arabanın içerisine girerken açık saçlarım uçuşuyordu. Gözlerim karanlık yola odaklanmış kısacık şu zamanda hayatımda olan olayların garipliğini düşünüyordum. Gittikçe ilerlediğimiz ve bir bilinmeze doğru bizi çeken ormanlık yolun nereye çıktığına dair en ufak bir fikrim bile yoktu.

 

Bir elim hala Emir'in avucunun altındaydı. İki saat kadar geldiğimiz bu yolda keskin virajları geçmek için direksiyonu tutuyor ardından uzanıp tekrar elimi kavrıyordu. Vitesi bile beraber değiştiriyorduk.

 

"Emir.." Kısık çıkan sesim tedirginliğimi dışarı vuruyordu. Nereye gittiğimizi bilmem gerekti. "Nereye gidiyoruz?"

 

Gözlerini yoldan ayırmayan Emir ana yoldan çıkarak patika bir yola girdi.

 

"Korkuyor musun?" diye sordu benim sorumu karşılıksız bırakarak. Yavaşça elini çekerek direksiyonu daha sıkı kavradı. Yol berbat bir halde görünüyordu.

 

"Hayır." Geriye yaslanarak ofladım. "Sadece ruhum sıkılıyor ve sanırım biraz endişeliyim."

 

"Endişelenme, ben varken sana hiçbir şey olmaz." dediğinde kalbimin pıtıpıtı attığını hissettim. Göz ucuyla yüzünü incelerken beni fark etmemesini umuyordum. "Bir köye, eski bir köy. Bir süre orda kalmamız gerekecek. Yani, en azından ben işleri yoluna koyana dek."

 

"Bir anda ne oldu da tekrardan beni almaya karar verdiler anlamıyorum." diye sinirle konuşurken istemsizce avuç içlerimi tırnakladım.

 

"İşin içinde anlamadığım bir pislik var bal kız, gerekli yerlerle görüşüp delil yetersizliğinden bu kararın kalkmasını sağlarım merak etme. Fakat biraz zaman alır. Bu süreçte uslu durman ve dik başlılık etmemen lazım. Birde.." derken duraksadı.

 

Tek kaşım havalanıp merakla kulaklarımı kabarttım. "Birde ne?"

 

"Birde bu işi anneme bırakmamaya karar verdim. O katilin bulunması gerek yoksa sık sık seni içeri almak için uğraşacaklardır. Tanıdık adamlarım var. Bunu yapan kimse onu bulacağım."

 

İçimde bir mahcupluk hissi oluşurken, sessizliğimi korudum. Birkaç eski evin arasından geçerken köpek seslerinin kulağımı doldurmasıyla ürküp hemen yarı açık camı kapadım. Emir'in tıslayarak gülümsemesini işitince ters ters ona bakarak tekrar geriye yaslandım.

 

Kollarımı göğsümde birleştirip meraklı gözlerle etrafı izliyordum. Birkaç evin ışığı yanıyordu ve hepsinin kapısında köpek vardı. Daracık berbat bir yolda köyün içinde ilerlerken yıkık köy evlerini görünce gerilmemin önüne geçemiyordum.

 

Köy içindeki kısa ilerleyişin ardından önü açık ve etrafı çevrili bir evin avlusuna girmek için Emir arabayı durdurdu ve inip bahçe kapısını açtı. Tekrar arabaya dönerken etrafı kolaçan ediyordu.

 

Bahçe içinde bir kenara arabayı bıraktığında el frenini çekti. Kapıyı açıp yavaşça arabadan indiğimde kulağıma dolan böcek ve kuş sesleri doğanın ne kadar içinde olduğumuzun kanıtıydı. Temiz havayı ciğerimin en derinlerine kadar çekerken kollarımı iki yana açıp başımı kaldırarak gökyüzüne baktım.

 

Yıldızlar o kadar net ve parlaktı ki yıllardır bu doğa şaheserinin tadını alamıyordum.

 

"Sevdin galiba.." dedi Emir sessizliği bozarak. Kapatmadığım araba kapısını kapatarak eve yöneldi.

 

"Biraz ürkütücü ama, temiz hava ve şu sesler o kadar büyüleyici ki.." Memnuniyetimi belli ederken peşine takılıp geride kalmamaya özen gösterdim. En kısmına doğru uzun olan bu evin birbirinden ayrı iki kapısı vardı.

 

Kapılardan biri mavi biri kahverengiydi ve tahtadandı. Kalın kocaman kilitlerle kilitlenmişti. "Emir biz nerdeyiz sahiden?"

 

"Nerde olduğumuzu bilmene gerek yok bal kız, güvende olduğunu ve İstanbul dışında olduğumuzu bilmen yeterli."

 

Emir kapının önünde duraklarken kilidi inceliyordu. Ardından dönüp bana bakmaya başladı.

 

"Tokan var mı?" diye sorduğunda elim istemsizce saçlarıma gitti fakat yoktu. Başımı iki yana sallarken Emir umutsuzca derin bir nefes aldı. "O kadar yolu kapıda kalmak için geldik iyi mi?" diye kendiyle dalga geçerken mavi kapının önünden ayrılıp diğerine doğru ilerledi.

 

Kahverengi boyalı olan kapı daha eski ve bakımsız görünüyordu. Kilidin sabitlendiği yer neredeyse çürümüş haldeydi.

 

"Bunu haledebiliriz. Baksana kilidin yuvası çürümekten dışarıda kalmış." dediğimde geriye dönüp boş arazide taş aramaya başladım. Gözüme kestirdiğim bir tanesini alarak Emir'in yanına döndüm ve taşı ona uzattım. "Hadi bakalım kır." dediğimde alaycı bir gülümsemeyle bana bakarak taşı aldı.

 

"Geri çekil biraz. Sıçrar falan, mızmızlığın çekilmez senin." dediğinde burun kıvırıp gözlerimi devirdim. İki adım geri çekilirken Emir var gücü ile taşı kilide vurmaya başladı. Birkaç denemenin ardından yüzü gerilirken sinirlendiğini fark edebiliyordum.

 

"Hay sikeyim!" diye hınçla doğrulup tüm gücü ile vurduğunda kapının kilidi yere düşerek zeminde rahatsız edici bir ses oluşturdu. Doğrulan Emir derin bir nefes aldıktan sonra "İşte bu kadar." diyerek kapıyı iteledi ve içeri girdi.

 

Zifiri karanlık bir ortamda ay ışığı ile aydınlanırken içi tamamen karanlıkta kaybolan bir evin içine adım attım. Göğsümde oluşan manyetik rahatsız edici bir his ürpermeme sebep oluyordu.

 

"Bal kız sen biraz bekle, ben odun getireyim." dediğinde dışarı çıkacakken koluna yapıştım.

 

"Napıcaz evin içinde odunu, elektrik yok mu ya?"

 

"Kusura bakmayın Asel hanım, henüz o imkanı sağlayamadık." diye dalga geçerken arkasını dönüp ilerlemeye başladı. Peşinden ilerlemeye koyuldum. "Şömine yakıcaz, hem ısınır hem aydınlanırız." dediğinde sağa sola odun bakınmaya başladım.

 

"Bu köy evinde şömine mi var?" diye hayretle sorarken Emir çevrili bahçenin dışına çıktı.

 

"Öyle lüks bir şey bekleme, fırın niyetine kullanılan eski tiplerden. Gerçi nereden bileceksin." dediğinde adımlarını hızlandırmıştı.

 

Korktuğumu belli etmek istemesem de zifiri karanlık bu alanda korkuyordum Köpek sesleri korkuma tuz ekliyordu.

 

"Yavaşlasana Emir nereye gidiyorsun?"

 

"Şu ağaçların altından odun toplayacağım Asel. Arabada bekle beni." dediğinde gözlerimi devirdim.

 

"Olmaz, hem seni ayılar falan yakalar kurtaracak biri lazım." dediğimde bir anda olduğu yerde kalan Emir bana döndü. Yüzüne vuran ay ışığı şaşkınlığını gösterirken gülmemek için zor duruyor gibi görünüyordu.

 

"Sen şuna korkuyorum desene." dediğinde alayla bana bakarken arkasını döndü ve ağaçlık alana girdi. Telefonum bile yanımda olmadığı için hüzünlenerek karanlıkta onu takip etmeye devam ettim.

 

"Korkmuyorum. Sadece yardım etmek istedim." diyerek eğilip bir iki çalı çırpı topladım. Sessizlik sürerken kucağımı dolduracak kadar yakacak toplamayı başarmıştım. Evin arka tarafına doğru ilerlediğimizde kulağıma gelen su sesleri ilgimi çekti.

 

"Burada nehir mi var?"

 

"Gel benimle." diyen Emir azalan ağaçların arasından çıkarak evin arka tarafındaki boş alana doğru ilerledi. Yerler tamamen yeni çıkan çimenlerle doluydu ve su sesi gittikçe artıyordu. "İşte sana ufacık bir ırmak." dediğinde ay ışığının altında ışıldayan sakin bir ırmak gözlerime çarptı.

 

Su sesleri de doğanın diğer seslerine karışınca elimdeki odun birikintisini eğilip yere bıraktım. Emir'in gözleri üzerimdeyken aldırış etmeden ırmağa biraz daha ilerleyerek dibine kadar geldiğimde kendimi yere bıraktım.

 

Sırt üstü soğuk toprağa uzandığımda kollarımı iki yana açtım.

 

"Çocuklaşma, hava soğuk gündüz gelirsin." diyen Emir'e aldırış etmedim. Hava o kadar güzeldi ki gökyüzündeki yıldızları tek tek sayabilirdim.

 

"Gelsene." dedim elimi yere vurarak. "Bundan ruhunu mahrum etme. Şu mükemmel gökyüzünün altında mükemmel bir doğa.. Yaradılışı hayret verici.." dediğimde Emir elindekileri bırakarak yanıma geldi. Yatmamış sadece oturarak dizlerini kendine çekmişti.

 

"Harika değil mi?" diye sordum kısa bir sessizliğin ardından.

 

"Öyle.."

 

"Bir keresinde bir yerde okumuştum, galaksimizde kişi başına beş gezegen yirmi sekiz yıldız düşüyormuş. Keşke benim payıma düşen yıldızları ve gezegenleri verseler. Böylece bu dünyadan kurtulmuş olurdum. Bir sürüde yıldızım olurdu."

 

"Ne yapacaksın o kadar yıldızı?" diye merakla soran Emir'in gözleri üzerimdeydi. Bense ruhuma melodi gibi gelen ırmak sesini dinlerken göğü izliyordum.

 

"Her gün birinde yaşayacağım. Her gece birinden diğerlerini izleyeceğim." Bakışlarımı Emir'e çevirdim. "Sen istemez misin yıldızlarını?"

 

Omuz silkti ve başını kaldırıp yıldızlara baktı. "Ben o kadar yıldız da gezegende istemem." dedi tok sesi ile. İçten konuşuyor gibi geliyordu. "Güzel görmesini bilene, kıymet bilene bir yıldız yeterde artar bile. Düşünsene bir yıldızdan diğerlerini izlerken o diğerleri yanında olmadığın için üzülecek." dediğinde kaşlarım havalandı.

 

Beklemediğim bir bakış açısıydı ve bunu Emir söylüyordu. "Hiç böyle düşünmemiştim." derken dudaklarımı büzmüştüm. Ardından bacaklarımı havaya kaldırdım ve ayaklarımı birbirine çarparak "Ama ben yinede bütün yıldızları istiyorum." dedim. Çocuklar gibi şen ve huzurluydum. Yaşadığım gergin hayattan uzaklaşmıştım.

 

Bir sessizlik oluştu. Emir aniden yaklaşıp üzerime eğildiğinde dirseğini başımın yanına dayadı. Kalp atışım bir anda tepetaklak olurken hızını ayarlamamıştı ve kaburgamı zorluyordu. Gözlerimiz buluştuğunda zaman kavramı yok olmuş soğuk havada buharlaşan nefesi yüzüme vurmuştu.

 

Diğer elini yüzüme yaklaştırıp iki parmağı ile burnumu sıktığında şaşkınlıkla gözlerimi açtım. "Aç gözlü bal kız!" Keyifli gelen sesi içimde eşsiz bir ritim oluştururken gözlerim istemsizce dudaklarına düştü.

 

Ciğerime dolan ferah ten kokusu beynimi ele geçirmiş beni büyülemişti sanki. Mantıklı düşünemiyordum.

 

"Senin ucunda bucağında, yakınında uzağında olup olabilecek tek yıldız benim. Gerekirse diğerlerini ateşe veririm." Kelimeleri içime nakış gibi özenle işlenirken içinde bulunduğumuz durum açık bir tehdit gibiydi. Öyle tehlikeli..

 

"E-Emir.." dedim zorlukla fakat parmağını dudağıma bastırarak konuşmamı engelledi.

 

"Bu benim için açıklanamaz bir durum bal kız, sıra dışı ve eşsizsin sen. " Tamamladığı cümleleri ruhumun şifasıydı sanki. Emir neyi ima etmeye çalışıyordu? "Fazlasıyla da küçük ve tehlikeli.." dediğinde onunda bakışları dudaklarıma düştü. Karnımda hissettiğim yoğun bir enerji kaburgama alttan baskı uygularken kalbim ağzımdan çıkacakmış gibi hissettim.

 

"Emir, ben.." derken birden doğrulup kalktı.

 

"Yani seni korumam gerek biliyorsun. Etrafında başka yıldıza yer yok. Onu demek istiyorum." dediğinde üzerini çırparak odunlara ilerledi. Olduğum yerde kalakalmıştım ve şaşkınlım hala üzerimdeydi. "Kalk hadi, ateş yakmamız gerek." dediğinde kalkıp bende topladıklarımı aldım ve peşinden ilerledim.

 

Az önce yaşananlarda neydi öyle? Neden kan basıncım hala bu kadar yüksekti? Bu soğuk havada bedenim sanki ateşe verilmiş gibi yanıyordu.

 

İnsanların düşüncesi hiçbir zaman umurumda olmamıştı fakat Emir benden oldukça büyüktü. Bu durum beni rahatsız ediyor muydu bilmiyorum, düşünmeye dahi fırsat bırakmıyordum.

 

Emir ve ben?

 

Düşüncesi bile kalp spazmı geçirtiyordu sanki. O güçlü ve idealleri olan bir adamdı. bense henüz bu yolların çok başında küçücük bir kızdım. Olgunluk konusunda bir sıkıntım yoktu fakat olmazdı işte.. Olmazdık.

 

Aklımdan geçen bu düşünceleri kafamı iki yana sallayıp uzaklaştırmaya çalıştım. Deliriyor muydum ben? Aşka hani yer yoktu?

 

Karanlık odanın içerisine tekrar girdiğimizde elimizdekileri bıraktık. Emir cebinden telefon çıkartarak ışığını açtı ve elime tutuşturdu. Bu onun telefonu değildi, izimizi bulmamaları için başka bir hat ve telefon getirmiş olmalıydı.

 

Ben ışığı tutarken Emir'de odunları eski bir şömineyi andıran yerin içerisine yerleştirmeye başladı. Benim gözlerim etrafı incelerken nasıl bir yerde olduğumuzu görmeye çalışıyordum.

 

"Şu ışığı buraya tutacak mısın?" dediğinde irkilerek hemen ışığın yönünü ona çevirdim. Evi incelerken farkında olmadan etrafa tutmuştum.

 

"Ne bağırıyorsun be? Tuttuk işte." diye söylendiğimde suç bastırmaya çalışıyordum.

 

"Tövbe estağfurullah ya.." dediğini işitirken gözlerimi devirdim.

 

Sessiz geçen birkaç dakikanın ardından kapının dibinden gelen kurbağa sesi aniden sıçramama sebep olurken ışık elimde sallandı.

 

"Herkese kafa tutan asi kız börtü böcekten hayvanlardan mı korkuyor yoksa?" Emir imalı konuşurken ateşi tutuşturmuş ellerini çırpıyordu.

 

"Hayır." dedim ışığı etrafa tutarken. Gözüme duvarlardaki böcekler çarpınca istemsizce kaşınmaya başladım. Köşeler tamamen örümcek ağı ile dolmuştu ve ev rutubet kokuyordu. "Birden ses çıkarınca irkildim de Emir keşke elektrik olsa da temizlik yapabilsek. Nasıl uyuyacağız bu pislikte. Örümcekler kaşınmama sebep oluyor."

 

"Bu gece idare etmek zorundayız. Yarın evlerden birinden elektrik çekerim. Gündüz de temizlik yaparız. Ayrıca sanırım üzerimize örtecek bir şeyimizde yok. Yorganlar mahvolmuş yünleri çürümüştür." dediğinde yanaklarımı hava ile doldurdum.

 

"Olsun.. Öyle yaparız artık." dedim bıkkın bir ifade ile. Kendimi geçtim bu adam benim için bu eziyeti çekiyordu. Hiçbir mecburiyeti olmadan buna katlanıyordu.

 

Bana doğru bir adım atan Emir elini saçlarıma atarak karıştırdı. "Sıkma canını, mutlaka düzelecek." dediğinde omuz silktim. Beni neşelendirmeye çalışıyor gibiydi.

 

"Emir.." dedim ateşin çıtırtısı odada yankılanırken. "Neden bunca şeyi göze alıyorsun?"

 

"Ne demek istiyorsun?" dedi meraklı bir sesle.

 

"Yani tüm bu olanlar.. Bunların hiçbirine katlanmak zorunda değilsin. Bu kadar ciddi bir olayın içine girmek zorunda değilsin. Sıcacık evinde yanında herhangi bir kızla keyif yapabilecekken bu soğukta bu köy evinde eziyet çekmek zorunda değilsin." duraksadım ve ateşin ışığının vurduğu yüzüne baktım. Soluklanıp içimi kaosa çeviren ihtimalleri düşündüm. Gözlerinin içine bakarken mavi ve dikkatli bakışları kanıma bir şeyler saplanıyormuş hissi yarattı. "Neden benim için bu kadar eziyeti çekiyorsun Emir?"

 

Bakışları yoğunlaşan Emir dikkatle söylediklerimi dinliyordu. "Neden benimlesin? Nede.." derken Emir'in kemikli eli yüzüme temas etti. Aramızdaki mesafe kapanırken yüzü yüzüme yaklaştı ve alnını alnıma bastırdı.

 

Kısık nefesler alırken Emir'in gözlerini kapandığını görmüştüm. Yüzünde acı çeker gibi bir ifade vardı, içimi yangın yerine çeviren. Gözleri kapalı kalmaya devam ederken dudakları aralandı.

 

Merakla ne yapacağını beklerken aramızdaki bu yakınlığın, bedenimi esir almasının önüne geçmeye çalışıyordum. Sertçe yutkunan Emir derin bir nefes aldı.

 

"Cevaplarının yükünü taşıyamayacağın sorular sorma.. Cevabım sana ağır gelir.."

 

 

Nasıl gidiyoruz sizce?

 

Gelecek bölümlerden beklentileriniz neler ?

 

Emir ve Asel ufak ufak inadı bırakıyorlar sanki?

 

Çok çok öptüm sizi 😚

Loading...
0%