Yeni Üyelik
25.
Bölüm

25. Bölüm

@karla_yazar

Yazar'dan


S: NE OLUYOR BURADA?


M: Ee.. efendim ben.


S: Ne sen sen kimsin de burada böyle oturuyorsun, böyle hareketler yapıyorsun hem niye hala evdesin sen?


M: Defne hanım Melih bey ile yemek yiyecekmiş geç geleceklermiş. Bana da Efe ile kalmamı söyledi. O da uyuyunca.


S: Tamam bir daha olmasın çık git şimdi.


M: Pe..peki.


Berfu bu kıza hala ısınamamıştı. Melih bey uyaracağını söylese de sevmiyordu. Ayrıca küçücük çocuğu bu kadına bırakıp yemeğe gitmek de neydi?


B: Abi seni odana çıkarsın Sarp'la Lodos dinlen. Ya da açsanız yemek hazırlıyım.


U: Güzelim aslına bakarsan açım hem sizde açsınızdır yemek yiyelim sonra dinleniriz.


B: Tamam ben yemek hazırlarım şimdi. Dede herhangi bir şey ister misin sen?


A: Yok kızım teşekkürler. Sarp oğlum yarına uçak bileti alın da babaneniz buraya gelecek. Uraz'ıma bakacak.


U: Yormayın kendinizi dedem ben iyiyim.


A: Sus eşek sıpası aklımızı aldın hala iyiyim diyorsun. Haksız mıyım Berfu?


Berfu dedesinin bu dediğiyle yaşadığı korkuyu düşündü abisine bir şey olacak diye ödü kopmuştu. Ama anladığı başka bir şey daha vardı abisine çok alışmıştı. İyiki gelmişti. Ayrıca farkındaydı diğer kardeşlerinin de abisine ne kadar değer verdiğinin. Her ne kadar zor bir hayatları olsa da hala birbirlerini çok seviyor birbirlerine değer veriyorlardı. Uraz abisi onları bir baba gibi koruyor şefkat gösteriyordu. Her ne kadar babaları hayatta olsa da şuana kadar yaptıkları doğru değildi. Asıl babaları Uraz'dı onların. Kimseyi ayırmıyor onlara bir şey olmaması için kendini öne atıyor, bir dertleri olduğunda hemen anlıyordu. Uraz abisi hatta babası iyiki vardı.


B: Haklısın dede bizi çok korkuttun abi. Sen bizim sadece abimiz değil babamızsın bizi ayakta tutan, birleştiren, kendinden önde tutansın, Her hareketimizi tanıyansın. Bir daha kendine dikkat et lütfen. Bizi kendinle sınadığın için cezalısın. Sana bir sürü sebze yemeği yedireceğim yemezsen babaneme söylerim terlik atar sana.


Berfu'nun bu dediklerine hepsi katıldı. Son söylediğine ise kahkahayla güldüler ancak Berfu'nun ciddi duruşu nedeniyle Uraz'a acımışlardı.


B: Neyse ben yemek hazırlıyım.


U: Berfuma yardım edin. Yorulmasın meleğim.


Abisine öpücük atıp mutfağa ilerledi Berfu. Önce makarna suyu koydu. Sonra da başka bir tencereye brokoli ve havucu haşlanması için koydu. Yardıma yanına gelen Atilla'ya tencereye koyduğu hazır çorbayı karıştırmasını söyledi. Daha sonra da mutfaktan çıktı. Salondakilere seslendi.


B: Ben Efe'ye bakacağım.


U: Tamam meleğim.


Efe'nin odasının önüne geldiğimde yavaşça kapıyı açtı. Işık açıktı. Ancak Efe ortalıkta görünmüyordu. Berfu yatağına yaklaşınca orda olmadığını gördü.


B: EFE! EFE NEREDESİN?


Odaya birinin girmesiyle daha çok korkan Efe ablasının sesini duyunca yavaşça saklandığı dolaptan çıktı. Berfu Efe'yi görünce hızlı adımlarla yanına gidip sarıldı. Yüzünü ve saçlarını öperek bir süre sarıldıktan sonra Efe'yi kucağına alarak Efe'nin odasındaki pufa oturdu.


B: Ablacım senin orada ne işin vardı neden hala yatmadın sen?


E: Abla siz neredeydiniz beni niye bıraktınız?


Diye ağlamaya başlayan Efe ile Berfu ne yapacağını şaşırdı.


B: Ablacım biz okuldayken Uraz abim hastalanmış Sarp abin de hastaneye götürmüş biz de duyunca hemen yanlarına gittik. Ancak hastaneden çıkabildik biz senin tek olduğunu bilmiyorduk yoksa seni yalnız bırakır mıyız?


E: Abla.


B: Efendim bebeğim.


E: Şey. Ee..


B: Söyle birtanem.


E: Uykum geldi.


B: Tamam hadi seni uyu biz yemek yiyeceğiz, açsan sen de gel.


Efe Melis'in hala evde olduğunu düşündü. Bu nedenle de aşağıya inmek istemedi. Korkuyordu onda.


E: Hayır Abla inmeyelim.


B: Tamam bebeğim hadi bakalım sen uyu tamam mı?


E: Abla gitme.


B: Ablacım ne oldu sana bugün sen sadece gök gürültülü gecelerde ya da kabus gördüğünde söylersin bunu. Yoksa sen kabus gördün de ondan mı dolaba saklandın?


Efe ablasının bu sorusuna cevap vermedi. Sadece ablasına sıkıca sarıldı. Ablası korurdu onu o kadından hem bir sürü de abisi vardı. Berfu kucağında uyuyakalan kardeşine baktı. Sanki çenesi kızarıktı. Berfu emin olamadı ne yapacağını da bilemedi hem niye kızarık olabilirdi ki. Berfu aklındaki kötü düşünceleri defetmeye çalışarak Efe'yi yatağına yatırıp saçlarını öptü ve aşağıya indi. Dalınca yürüyerek mutfağa girdi yemeklerin neredeyse hazır olduğunu gördü. Sofrayı hazırlamaya başladı. Ama o kadar dalgındı ki her şeyi yanlış koydu. Bazıları eksik, bazıları fazla bazıları ise yanlış yerdeydi. Berfu salına ilerleyip yemeğin hazır olduğunu söyledi. Herkese yemek dağıttıktan sonra yemeğiyle oynamaya başladı. Aklında sadece Efe vardı. Çenesine ne olmuştu. Masadaki herkes Berfu'nun bu halinin farkındaydı.


U: Berfum sen iyi misin? Dalgınsın sanki?


B: Bir şey düşünüyorum da abi. Neyse yarın konuşuruz bugün biraz düşünmeliyim sanırım. Gece bir şeye ihtiyacın olursa çağır mutlaka abi iyi geceler herkese.


Herkes Berfu'nun ne sorunu olduğunu merak etti. Biraz beklemeye karar verdiler. Yemekten sonra Uraz ve Ali Rıza haricindekiler tabakları mutfağa götürürken Uraz ve Ali Rıza dinlenmek üzere odalarına çıktılar. Diğerleri de masayı topladıktan sonra odalarına dağıldı.


Berfu duş aldı ve yatağına uzandı. Ama Efe'nin çenesindeki kızarıklığın düşündüğü şey olabileceği ihtimali kafasını kurcalıyordu. Eğer düşündüğü gibi şiddetse kim yapmıştı ne zaman olmuştu. Bulmalıydı kardeşine ne olduğunu ama o kendini bile koruyamamıştı ki Efe'yi nasıl koruyacaktı. Berfu bunları düşünürken ağlamaya başladı. Yorganına sarılarak ağlamaya devam etti. Sabaha karşı ağrıyan başı şişmiş ve kan çanağına dönmüş gözleriyle ağlayarak uyuyakaldı.


Uraz vücudunun yorgunluğuyla deliksiz bir uyku çekti. Sabah erkenden kalkıp kardeşlerini kontrol etti. Ama Efe sırtı dönük uyuduğu çıkın yüzünü görmedi. Berfu'nun yanına geldiğinde yastığının sırılsıklam olduğunu görünce kaşlarını çattı. Terlemiş olduğunu düşündü ancak Berfu'nun yüzüne dikkatli bakınca yüzünün nemli olduğunu ve gözlerinin de şiş olduğunu gördü. Niye ağlamıştı ki. Dünkü hali de aklına gelince Berfu'nun ciddi bir sorunu olduğunun farkına vardı. Saçlarını öpüp aşağıya indi. Salona geldiğinde koltuğa oturdu. Saat 9.00 a geliyordu herkesin yorgunluk ve geç yatması sebebiyle geç kalkacağını tahmin ederek kış bahçesine geçti ve Emre'yi aradı.


E: Alo buyrun.


U: Merhaba Emre bey ben Uraz dün sabah numaranızı vermiştiniz.


E: Aa hatırladım Uraz bey. Nasılsınız hastaneden çıktınız mı?


U: Evet çıktım evdeyim. İyiyim çok şükür.


E: Çok sevindim. Dünkü gençler çok üzülmüştü size.


U: Emre bey dünkü olay hakkında bir gelişme var mı?


E: Hayır adamlar kimden para ve görev emri aldıklarını bilmiyor. Parayı banka hesaplarına yurt dışındaki bir bankadan aktarmışlar bu yüzden bilgilerine ulaşmak uzun sürecek konsolosluk ile irtibttayız umarız en yakın zamanda bir sonuç elde edebiliriz.


U: Umarım. Peki ben şimdi ne yapmalıyım?


E: Kimseye güvenmeyin. Bir de size söylemem gereken bir şey var dün karakolu biri aradı benimle görüşmek istemiş. Bu olayı sordu.


U: Kim? Adı ne?


E: Ee neydi ki adı? Soyadı Korkmazdı da.


U: Defne veya Melih olabilir mi?


E: Yok yok iki adı vardı. Hah hatırladım Ali Rıza Korkmaz. Dedeniz olduğunu size ne söylediğimi öğrenmek istedi. Her ne kadar Sarp benim yanımda aramış olsa da kimseye güvenemeyiz.


U: Anladım. Doğrudur dedem ve şimdiye kadar bana o sahip çıktı. Size üvey olduğumu söylemiştim.


E: Evet ama tedbirli olmalıyız.


U: Peki nasıl isterseniz. İyi günler.


E: İyi günler Uraz bey.


Uraz telefonu kapattıktan sonra salona geçti. Dedesi salonda oturuyordu.


U: Günaydın dedem.


A: Günaydın Uraz'ım. İyi misin oğlum?


U: Sayenizde dedem.


A: Babanen bir kaç saate burada olacak.


Dedi gülerek. Uraz korkuyla baktı dedesine. Şu hayatta hasta iken kaçınılması gereken biriydi babanesi. Berfu ve Efe hariç diğer kardeşlerinin de gelmesiyle kahvaltıya oturdular. Kahvaltıdan sonra salona geçerek sohbet etmeye başladılar.


Berfu huzursuzlukla gözlerini açtı. Halbuki çok fazla da uyuyamamıştı. Efe ile konuşmanın en doğrusu olduğunu düşünüp lavaboya gitti. Daha sonra Efe'nin odasına gitti. Kardeşi yatağında oturmuş peluş hayvanına sarılmıştı. Kapı açılınca korktu. Gelenin ablası olduğunu görünce rahatladı. Berfu Efe'ye yaklaştı. Kızarıklığın mora dönmeye başladığını ve sadece çenesinde değil yanağında da olduğunu gördü. Kaşları iyice çatıldı. Efe ablasının kaşlarının çatıldığını görünce korkarak peluş hayvanına daha sıkı sarıldı. Berfu bunu görünce kaşları şaşkınlıkla havaya kalktı.


B: Ablacım ne olursun korkma benden. Ben sana kızmam bebeğim.


E: Aa..abla.


B: Bebeğim sarılabilir miyim?


Efe hemen ablasına sarıldı.


B: Ablam birtanem. Çok seviyorum seni. Korkma benden tamam mı ben sana zarar vermem.


Efe ablasından biraz uzaklaşıp ablasına baktı.


E: Abla ben kötü bir şey yapmadım.


B: Buna eminim ablam. Hadi söyle bana kim yaptı çeneni ve yanağını.


E:...

Loading...
0%