Yeni Üyelik
49.
Bölüm

43. Bölüm

@karla_yazar

Siz çaresizliğin ne olduğunu bilir misiniz? Uraz'ın çaresizliği idi kardeşinin karıştığı anı ispat edemediği için, Berfu'nun bu kadar canının yandığını düşündüğü her an. Sarp'ın çaresizliği idi Berfu'nun krizin eşiğinden döndüğü bu an. Lodos'un çaresizliği idi o an kardeşine deva olamamak. Rüzgar'ın çaresizliği idi az önce kollarına olan kardeşinin böylesine acı çekmesi. Selim'in çaresizliği idi kardeşini koruyamamak. Atilla'nın çaresizliği idi ikizinin acısını alamamak.

 

 

 

Berfu pamuk ipliğine bağlı bir uykuya yattı. Korku dolu, endişeli ve kabuslarla dolu. Sıkıca sarıldı kardeşine, oğluna. Güç almak için, güven vermek için.

 

 

 

İçi acıya acıya sadece izledi Uraz. Elinden bir şey gelmeyecekse, Berfu'nun acısını dindiremeyecekse niye vardı ki? Ne işe yarıyordu?

 

 

 

Sinirle aşağıya indi. Kardeşleri ortalığı temizlemeye çalışıyordu. Kendini koltuğa attı ve başını ellerine yasladı. Derin nefesler alıp sakinleşmeye çalıştı. Selim gidip abisine sarıldı. Uraz da kollarını ona sardı. Sonra Atilla da Uraz'a sarıldı. Bunun ardından hepsi Uraz'a sarılıp bir yumak oluşturdular. "Birlikte aşacağız abi. " "Biz bir aileyiz abi." "Seni seviyoruz baba." "İyileşeceğiz abi." "Her zaman yanındayız abi." Uraz daha sıkı sarıldı onlara. "Biliyorum canlarım. Sadece Berfu'yu o halde görmek bana, bize bu kadar zor gelmişken Berfu bunu yaşadı. Çok canımı yakıyor. Bizim saçlarına okşamak için bile dokunmaya kıyamadığımız, sarılırken canı acımasın diye dikkat ettiğimiz, hasta olmasın diye üzerine titrediğimiz bebeğimize neler yapmış adiler. İnsan dışı varlıklar. Ama göstereceğim onlara dünya kaç bucakmış. " diye sinirle konuştu. O kadar zor gelmişti ki hepsine.

 

 

 

Etrafı topladıktan sonra yapacak bir şey olmadığı için Sarp hepsini yataklarına gönderdi. Uraz ve Sarp çardağa çıktılar. Havanın soğukluğu, rüzgarı umurlarında değildi. Tek umurlarında olan kardeşleri idi. Konuşmadılar. Yalnızca sustular. Konuşacak bir şey yoktu.

 

 

 

Sabaha kadar uyumadı hiç biri. Tavanı izlediler ama ne gördüklerini bilmiyorlardı. Kafaları o kadar doluydu ki. Ne zaman ay onlara veda etti, ne zaman güneş doğdu? Her şey muamma. Hava bile bozuktu. Sanki onların ne hissettiğini anlamış gibi güneş bile doğmak istemiyordu. Ay tüm dertlerinden kaçmak için hızla ayrıldı gökyüzünden. Bulutlar dertlerinin mi yoksa güzel günlerin mi üstünü örtmeye çalışıyordu?

 

 

 

Uraz ve Sarp yüzlerini yıkadılar ve kıyafetlerini değiştirdiler. Hızlıca mükemmel bir masa hazırladılar. Uraz Berfu ve Efe'yi uyandırmak için yukarı giderken Sarp ise kardeşlerine planı anlatmak üzere yanlarına gitti.

 

 

 

Plan basitti. Berfu'yu iyi hissettirmek için ellerinden geleni yapacaklardı. Berfu'nun suçlu olmadığını, masum olduğunu anlaması gerekiyordu. İkizinin ve abilerinin ona asla sırt çevirmeyeceğini bitmeliydi.

 

 

 

"Benim güzel prensesim. Can parçam. Uyan hadi güzelim. Prensim. Efe'm. Hadi uyan bebeğim. " Gözlerini zorlukla araladı. Dün çok yorgun düşmüştü. "Abi. " dedi biraz endişe ile. "Günaydın meleğim. Abilerin sana mükemmel bir kahvaltı hazırladı. Hadi kalk soğumasın. " dedi Uraz güler yüzle. Berfu sıkıca sarıldı kahramanına. Uraz da vakit kaybetmeden sardı kollarını. Efe'yi de uyandırıp elini yüzünü yıkadıktan sonra kahvaltıya indiler.

 

 

 

Kahvaltıya indiklerinde herkes dün yaşanmamış gibi davranıyordu. Zordu ama başardılar. Kahvaltının ardından Selim, Atilla, Berfu ve Efe evde kalırken diğerleri keşif yapmak için Berfu'nun bahsettiği adresi bulmak için evden ayrıldılar.

 

 

 

Hepsi arabaya bindiler ve yola koyuldular. Önce Berfu'nun eskiden yaşadığı evin önüne geldiler. Berfu'nun tarifine göre ilerlemeye başladılar.

 

 

 

25 dakika sonra orman yolunda karşılarına çıkan köy ile bunun Berfu'nun bahsettiği köy olduğunu düşünerek ilerlemeye devam ettiler. İlk aradan girdiler. Sonra sırayla denemek için ilk araya girdiler. Ancak kısa bir süre sonra buranın çıkmaz sokak olduğunu anlayarak geri döndüler. İkinci aradan tekrar girdiler. 10 dakika bile ilerlemeden karşılarına mavi bir ev çıktı. Bu ev olup olmadığından emin olamadılar ama devam ettiler. Köyün az ilerde son bulduğunu gördüler. Orman yolundan ilerlediklerinde eski bir baraka gördüler. Barakanın önünde indiler arabadan. Kirli camlardan görebildikleri kadarıyla burası Berfu'nun bahsettiği evdi. Hepsinin gözleri doldu. Koca koca adamların Berfu'nun bu evde acı çektiğini bildikleri için gözleri doldu. Erkekler ağlamaz yalanını kim uydurmuş ise halt etmiş. Bal gibi de ağlar erkekler. Korkmaz kardeşler zorlukla engel oldular kendilerine. Çünkü önce Berfu'yu ağlatanları ağlamaları gerekiyordu. Bunu kardeşlerine borçlulardı.

 

 

 

Şimdi ise yapabilecekleri tek şey şikayette bulunmak idi. Önce karakola sonra savcılığa giderek kendi ifadeleri verdiler. Bir pedagog eşliğinde Berfu'nun ifadesi alınacaktı. Bu yüzden eve gidip Berfu'yu almaları gerekiyordu.

 

 

 

Evin önüne geldiklerinde derin bir nefes alma ihtiyacı hissetti hepsi. Berfu'nun yine kriz geçirmesini istemiyorlardı. Çünkü ellerinden hiç bir şey gelmiyordu. Kardeşlerine ilaç olamıyorlar aksine zehir oluyorlardı.

 

 

 

Hiç biri eve girmek için bir adım atamadı. Ayaklarına sanki kayalar bağlamışlardı. Sırtlarına öyle bir yük binmişti ki kambur hissediyordu hepsi. O sırada kapı açıldı. Berfu üzerini giyinmiş bir şekilde çıktı evden önce Efe'yi öptü sonra ikizini ve abisini. Efe'nin uyuyacağı saati falan söyledi ve Efe'yi yeniden öpüp abilerine doğru ilerledi.

 

 

 

Kardeşleri abilerinden daha güçlüydü. Bu Korkmaz kardeşlerin yüreğini bir kez daha yaktı, bu kardeşlerin ruhunu bir kez daha tarumar etti. Berfu'nun dizleri titriyordu ama yine de dik durmaya çalıştı. Zoraki bir gülümseme bahşetti abilerine. Arabaya doğru ilerledi. Abilerinin gelmediğini gördüğünde "Hadi! " diyerek çağırdı onları. Hepsi gözlerinde biriken yaşları geri göndermeye çalıştı. Berfu'ya bunu yapanlar ağlamadan onların gözünden bir damla yaş düşemezdi. Buna hakları yoktu çünkü.

 

 

 

Uraz kardeşlerine öncülük etmesi gerektiğini biliyordu. Derin bir nefes aldı ve güçlü adımlarla Berfu'nun yanına ilerledi. Tabi ardından diğerleri de. Arabaya yerleşmeden önce hepsi Berfu'yu en rahatsız etmeyeceklerini düşündükleri yerden avuç içlerinden öptüler. Ardından herkes arabaya yerleşti.

 

 

 

"Berfu'm biz o eve gittik, dün tarif ettiğin. Oranın resmini vs de çektik. Polislere hepsini vereceğiz. Sen de ifade vereceksin. Biz de ifademizi vereceğiz ve eve döneceğiz. Önce biz ifade verelim istersen kötü hissedersen direkt eve gideriz böylece. " Berfu yalnızca başıyla onayladı ve başını abisine yasladı.

 

 

 

 

 

Loading...
0%