Yeni Üyelik
12.
Bölüm

11. Bölüm: "Korku "

@karsaz

 

 

"Sorunlar bitmek bilmiyordu! Sorunlar daha fazla sorunları kendisiyle birlikte getiriyordu. "

 

 

 

 

 

11. BÖLÜM: "KORKU "

 

 

Bazen geceleri sokakta yürümek ister huzurla kendini rüzgarın esintisine kaptırmak istersin fakat korkarsın. Bu korku gecenin size vaad ettiği korku değil. Bu gecenin size vaad ettiği karanlıktır!

 

Ben karanlıktan korkmayı bırakalı uzun zaman olmuştu diyemeyeceğim hiçbir zaman. Ben sadece karanlığa alışmıştım. Karanlık tünelin bana sunduğu huzursuzluğa nefret ile baktım.

 

Kesici aletler ve silahların bulunduğu oda beni o kadar sarsmıştı ki nefessiz kalmış bir şekilde tekrardan yukarı çıkarak biraz nefeslenmiştim. Bunları sindirmek için kendime biraz zaman tanımak istedim bu kadarı fazlaydı. Fakat silahlar fazlasıyla mükemmeldi.

 

Kalbimin atışları hızlı ve ürkütücü geliyordu artık. Midem bulanıyor gibiydi bunun yorgunluktan olduğunu biliyordum. Gözlerim kapanırken derin bir nefes aldım. Ayağı kalkarak tekrardan etrafımı kontrol ederek ışığın yoğun olduğu yere ayak basarken saçlarımı düzelttim. Açık bıraktığım kutuya doğru ilerleyerek yere diz çöktüm.

 

Kutudan gözlerimi ayıramıyordum içinde nefesimi kesen. Bir şaheseri andıran silahlar ile bakışıyor olmak beni hiçrahatsız etmiyordu şuan gayet sakindim. Siyaha olan hayranlığım bu silahların üzerinde kendini daha çok belli ederken silahlar gözüme oldukça yakışıklı gelmişti. Sanırım yeni bir koleksiyon hazırlamam gerekiyordu hem de elimde bu kadar çok silah varken. Düşüncelerimi bir kenara bırakarak yapılan planları düşünmeye başladım.

 

Bu kadar silahı ne yapacaklardı? Tahmin bile edemiyordum. Bu kadar fazla olması canımı yavaş yavaş sıkarken aklıma gelen düşünceler beni sarsmaya çalışıyordu. Korkutucu düşüncelerin esiri altına girmeden önümde ki silahlara odaklandım. Bir kaç taneyi araklasam ne olurdu ki? Kimse fark etmeden yerlerine düzenli bir şekilde kutuları yerleştirirdim. Aklımda ki sinsi şeytanın verdiği vesveseyi sonraya erteleyip önümde ki muazzam gelen görüntüye iç çekerek baktım silah ve çakılara hep zaafım vardı. Bu son bir kaç yılda oluşan bir tutkuydu. Fakat siyaha olan aşkım çocukluktan beri beni terk etmemişti.

 

'Bu renk ezelden beri hayatımda olması gereken bir renkti ve öylede oldu. Bu karanlık içinde aynı şekildeydi. Her anlamda siyaha makum bir insandım."

 

Bu silahların buraya taşınma amacı neydi acaba? Bir suikast girişimi mi olacaktı! Onca silahın bu gizli yere yerleştirilmesi suçlulara bir hafta boyunca yemek vermeyecek olmaları... Bunlar birbiriyle bağlantılı olabilir miydi? Aklımda dolaşan sorular ile bunaldığımı hissettim. Bir ihtimal bağlantılı olabilirdi fakat diğer ihtimal yanından geçmezdi.

 

Buradan çıkmam en doğrusuydu hızla karton kutuyu kapatıp yerine koydum. Sanırım bu kadar merak yeterliydi yoksa fazlası başıma iş aşacaktı. Fazla merak başa bela derlerdi ve ben şuan gram bela istemiyordum hayatımda. İpten merdivene doğru ilerlerken son kez arkama baktım gidecektim. Fakat kutuların içinde ki silahlar aklıma geldikçe burayı bırakmak dahi istemeyen yanım şimdi gitmenin hiç sırası değil diyerek bana baskı uyguluyordu. Gözlerim etrafı tararken aklıma yatan plan ile gülümsedim. Önce uygun bir yer bulacak sonra kutularda ki silahları oraya taşıyacaktım. Sonrasını sonra düşünmeye karar vererek ipten örme merdivene tırmanmaya başladım.

Yarısına kadar tırmandığım merdiveni hızla geri inmemin tek sebebi duyduğum seslerden dolayıdı. Ellerimi tutunduğum ipten çekerken sessiz bir şekilde nefes almaya dikkat ederek soluklandım. Adımlarım kutuların arkasına doğru giderken iki kutunun üst üste konulmuş olduğu tarafa doğru hızlı adımlar eşliğinde yürürken. Sessiz olmaya özen gösteriyordum. Dikkatli bir şekilde hareket ederek kutuların arkasına saklandım.

 

"Selim hadi kutuları aşağıya taşıyın bu yerde daha fazla kalmak istemiyorum. Bunlar son zaten oğlum kimseye görünmeden gidelim bu lanet olası CEHENNEM çukurundan." Dedi kalın bir ses. Onun emrini kabul eden, adının Selim olduğunu öğrendiğim şahıs.

 

"Tamam abi hemen taşıyoruz kutuları. Siz talimatları diğerlerine verin biz başlayalım yavaştan yarım saatimizi bile almaz bu taşıma işlemi" Diyerek boğazını temizledi. Aceleci bir şekilde konuşmasını buradan hemen çıkmak istemesine yordum. Örme ipten aşağı inen Selim konuşmaya devam ediyordu arkadaşı ile. Ayağı yere basınca ellerini ensesine atarak boynunu kaşımaya başladı. Sanırım bu yaptığı hareket stresten dolayı yapılan refleks türü bir hareketti. Yavaş ve sessiz olmasına özen gösterdiğim bir hızlılık ile olduğum yerden ayrılıp duvar görevini gören karton kutuların arkasına geçip kendimi gizledim. Burası az önceki yere göre hiç göze batmıyordu. Orada yakalanma olasılığım daha yüksekti. Topuz yaptığım saçlarımdan özgürlüğünü ilan eden saç tutamlarım ile huysuz bir şekilde kaşlarımı çattım. Oda da yankılanan ayak sesleri ile dikkatimi sesin olduğu yöne vererek dudaklarımı ısırdım. Umarım kendimi ele verecek bir sakarlık yapmazdım.

 

Oda'da sadece Selim bulunuyordu. Diğerleri yukarıdan kutuları benimle aynı odada bulunan Selime veriyor Selim ise karton kutuları dikkatli bir şekilde diziyordu. Yaptığı işten dolayı üzerinde ki mavi gömlek hep ter içinde kalmıştı. Bir süre boyunca Selim sadece yukarıdan uzatılan kutuları düzenli bir şekilde dizdi. O kutuları diziyordu fakat ben yorulmuştum onun yerine. Adam ter içinde kalmıştı fakat hala taşımaya devam ediyordu.

 

"Eray kardeşim bitmedi mi şu kutular hala! Belim çıktı yahu." Sonunda dayanamayıp konuşan Selim isyankar bir sesle yakınırken ona gerçekten üzüldüm. İçi silahlarla dolu kutuları taşımak zor olsa gerek ben en fazla bir veya iki tane taşıyabilirdim sanırım.

 

"Amma çene yaptın Selim son üç kutu kaldı. Ondan sonra bitiyor birde şu kırmızı kutu var sonra siktir olup gideriz bu yerden. Bende meraklısı değilim zaten bu lanet Cehennemin." Eray denilen adam söylene söylene gözlerini devirip kutuları yukarıdan düzeltip bir kat daha bant vurup kenara koyuyordu. Sesi bıkkın geliyordu gerçekten buradan gitmek istiyor olmalıydı.

 

Selim bir kaç kelime homurdandı fakat o kadar kısık bir şekilde söylenmişti ki onu duymam imkansızdı. Selim elini beline yerlestirip yukarıya ters bir bakış atarak. " Tamam hadi hızlı ver de hemen bitsin. Ya da yer değiştirelim oğlum gerçek anlamda belim çıktı. Eve gidince hanımdan ben azar yiyorum sen değil." Kısık bur sesle yakınırken bu durumdan hiç hoşnut olmadığı sesine yansıyordu.

 

"Tamam dedik ya usta ne uzattın! Bu kutular son zorlanmasam hızlı hızlı yapar şu lanet yerden hemen çıkıp gitmemizi sağlarım. Hem bilmiyor musun ben öyle dar yerlere gelemem ama istersen Galip abiyi çağırayım?" Eray denilen adamın sorusu ile Selim bir kaç dakika bekledi.

 

''Galip abi bahçede değil mi?'' Selimin sorusu ile Eray ''Evet ama bir telefona bakar biliyorsun.'' Diyerek hazır cevaplılığını korudu.

 

''Yok kalsın zaten az kalmış boşu boşuna çağırmayalım adamcağızı şimdi.'' Selimin boğuk sesi ile onları izlemeye devam ettim.

 

Kartonların arasında ses etmemeye özen göstererek onları izliyordum, içimde ki 'Yakalanacaksın be kızım.' dürtüsü bedenimi ateşe değmişçesine titretiyor nefes alamamamı sağlıyordu. Şuan bir kriz yaşamak istemiyordum!

 

Birden bir mırıltı yükseldi. Odada tam anlayamadım o kadar sessiz söylüyordu ki Selim bunun bir türkü olduğunu sonradan iyice kulak kesilince fark ettim.

 

Yukarıdan gelen Ahmet'in sesini hemen tanımış diğerlerinin de sesini çözmüştüm. Hangi ses hangisine ait çok iyi biliyordum artık. Bu konularda biraz anormaldim fakat bir insanın sesini duyunca onu hemen ayırt edebiliyordum. En fazla ses tonlarını bir kaç gün hafızamda tutuyordum.

 

Ahmet denilen adam kafasını kapaktan uzatıp Selime baktı. "Usta sesli söyle de bizde dinleyelim be abi." Yakınan ses tonuyla Selime söylenirken bu tavrına saçma bir şekildegülümsedim. Ahmet on dakika önce gelmiş ve Eray'ın bir kaç tane dediği kutuyu Selimi oyalamak için olduğunu kavramıştım. Bir kaç dakika önce. Bu durum beni üzerken kendimden daha fazla üzülmüştüm adamcağıza.

 

Selim ona bakıp hafif bir tebessüm ile.

" Tamam üstat söylerim." Dedi gülerek.

 

Yaralı kuş gibi dolandım.

Karanlığı dost bildim.

Sarıldım.

Ağıt söyledim aylarca.

 

O kadar içten söylüyordu ki ben bile büyülenmiştim. Sesinin tınısı ve güzelliği o kadar naif ve uyumluydu ki bir an sadece onun sesinin büyüsüne kapıldım. Sesi o kadar iyiydi ki bir insanı bu sözler ile ağlatabilirdi.

 

Can gözüm yaraladı beni.

Gönül gözüm ağlattı beni.

 

Yaralıydı o yüzden bu kısımda sesi titremişti. Neden elleri yumruk olmuştu ki?

 

Karanlığa türkü söylerken.

Bir ışık belirdi.

Karanlığın yüreğinden.

Bir el uzandı bana.

Tuttu elimi.

 

Ne de güzel söylüyordu mısralar. Bir ışık belirdi karanlığın yüreğinden derken hafif tebessüm etti Selim. Sonra gözlerine hüzün çöktü ve devam etti.

 

Can gözüm yaraladı beni.

Gönül gözüm ağlattı beni.

 

Gözlerinde tekrar bir hüzün dalgası geçti kim bilir o nasıl buraya gelmişti. Hangi koşular ve şartlar altında burada çalışıyordu. Yaptığı işi bırakmış dizlerini üstüne çökmüştü.

 

Can gözümü çevirdim aydınlığa.

Dudaklarımda örnek aile türküsü.

Yüreğimde aşkın sesi.

 

Örnek aile türküsü derken kalbimde bilmediğim bir sızı baş gösterdi. Aile o kadar uzaktım ki bu kelimeye hissettiğim sadece hissizlikti.

 

Aşkın gözleri girdi yüreğime.

Örnek aile güneşinde durdum.

Açtım yüreğimi dünyaya.

 

Kalbim sanki bir fırtınaya kapısını açmıştı o fırtına ise her tarafı yerle bir etmişti. Gözlerim ne diye doldu ki benim şimdi!

 

Seninle yaşamak ne güzel.

Ne güzel örnek aile olmak.

 

Son sözleri o kadar sessiz söylemişti ki bu adamın yaralı olduğunu bir kez daha anladım. Kim böyle bir şarkıyı bu kadar içten ve bu kadar acılı söyleyebilirdi ki. Gözümden akan bir damla yaşı hızla silip kendime gelmek için bir kaç saniye tanıdım.

 

Ruhuma karışan karanlık his kendini belli ederken bir şeytanın çağrısına cevap veren ruhum kendini bir itaatkar köle gibi bir yerden bir yere savrulurken buluyordu. Sonradan asıl benliğim ruhumu kötülukten ve karanlıktan arındırmak için fazla uğraş içerisinde oluyordu.

 

"Selim bu son kutu bunu dikkatli yerleştir." Dedi Eray.

 

Eray sayesinde dibine gömüldüğüm düşüncelerimden arınarak hızla kendime geldim. Dalgınlığın sırası değildi! Selim çökmüş olduğu yerden kalkarak Eraya baktı. Kartonu alıp sol tarafına yerleştirirken ellerini ensesinde birleştirip derin bir nefes aldı.

 

Ben hala şarkının dizelerinde dolanıyordum ki. Birden Ahmetin bağırması ile yüreğim ağzıma geldi. Bu nasıl ses abi ya. Kulağımda ki tüm zarlar iflas etti. Kalbim göğsümü parçalarcasına atarken gözlerim sesin kaynağına doğru döndü.

 

" Selim hadi yukarı gel gidiyoruz." dedi Eray yüksek bir sesle.

 

Az önceki duygularımı talan etmeyi başaran cümle şok olmamı sağlarken. Yerimde donmuş bir şekilde aptal gibi gözlerimi kırpıştırdım buradan çıkamayacağımı anladığım zaman her şey için çok geç olmuştu. Lanet olsun!

 

Selim kafasını olumlu anlamda sallayıp odaya bir kez daha göz gezdirdi. Kırmızı kutuyu dikkatli bir şekilde düzelterek merdivene doğru ilerlemeye başlarken ben ne yapacağımı düşünüyordum. Gözleri kırmızı kutudan ayrılırken ip merdivene tırmanarak yukarı çıkmaya başladı.

" Hadi abi gidelim. Hatta hemen gidelim." Dedi Selim. Ben yerimde hala sessiz bir şekilde kapağı kilitlememeleri için dua ederken kapağın kapatılması ile sessiz bir şekilde küfür ederek içinde bulunduğum anın daha ne kadar kötü olabileceğini düşünmeye başladım. Kapanan kapağın ardından gelen Kilit sesi buradan çıkamayacağımı çok iyi bir şekilde bana hatırlatırken sesli bir şekilde yutkundum. Ben burada ne halt yiyecektim!

 

Saklandığım kutuların arkasından çıkarken korku ile etrafıma bakındım. Ayak bileğime giren kramp benim yürümeme biraz da olsa engel oluyordu. Fakat bunu takacak durumda değildim. Yere çöküp ayak bileğimi ovmaya başladım. Hemen harekete geçmem gerekiyordu.

 

Ayak bileğimde ki kramp kendini yok edince ayağı kalktım biraz odayı dolaşıp kutuların içindeki farklı aletlere bakmaya başladım. İlla ki birileri buraya gelirdi en azından kendimi korumalıydım.

 

Bir kaç kutu diğerlerinden bağımsız bir şekilde sağ tarafta üst üste koyulmuştu içlerinde ise normal kıyafetler bulunuyordu. Üzerimde ki kıyafetlere iğrenerek baktım.

 

Kutuda bulduğum dar bir kot bulma sevinci ile hemen giyindim. Üzerine ise siyah bir T-shirt giydim az önce ki kıyafetlerime nazaran daha rahattı bu kıyafetler.

 

Kendi kıyafetlerimi de az ileride olan şömine de yakmaya başladım. Bir şöminenin bulunduğu oda bana saçma gelsede bunu pek takmamıştım. Burası çok değişik bir yerdi ne bilim sanki bir ev gibi fakat tek odalı olması buraya farklı bir kasvet katıyordu. Şöminenin bulunması ise ayrı bir ironiydi.

 

kutuların içinde bulduğum çakmak ile kıyafetlerin tutuşmalarına sağlayıp Silahlarla dolu kutuların en ufak bir tutuşmada burayı talan edeceğini hiç düşünmeden çıkan ateşin sıcaklığının yüzüme vurmasına göz yumdum.

 

Tünelin soğukluğu beni güzel bir şekilde mayıştırdığından dolayı Ateşin sıcaklığı beni şimdiden uykunun kollarına çekmeyi başarmıştı.

 

Gözlerimin ara ara kapanması ile şömineyi zor da olsa söndürmüş her şeyi eski haline koyarak etrafımda göz gezdirmiştim. Şimdi ise kutuların arkasında rahat bir pozisyon alarak uyku moduna geçiş yapmıştım.

 

Uzandığim sert zemine hiç alınmadan güzel bir pozisyon yakalayana kadar olduğum yerde dönerken sonunda yan yatarak bir kolumu kendime yastık olarak kullanıp gözlerimi yumdum. Karanlık beni süslü bir uyku ile karşılarken buna direnmeyi bırakarak kendimi itaatkar bir köle gibi karanlığa teslim ettim.

 

Gördüğüm kabustan nefes nefese kalkarken anlımdan ve saç diplerimden bel kavisime doğru akan ter damlalarını çok net hissediyordum. Bunun beni rahatsız edeceğini bile bile bir şey yapamıyordum. Sırtımı yasladığım duvar ile aramızda çok güzel bir bağın oluştuğunu hissediyordum şimdiden. Uykunun vermiş olduğu sersemlik ile ayağı kalkarken gözlerimi yumdum. Bir kaç kez derin derin soluklanıp ellerimi açarak bir kaç egzersiz yaptım. Gözlerim baygın bir şekilde etrafı kolaçan ederken şapşal bir ördek yavrusu gibi etrafa bakmaya son vererek kutulara doğru ilerlemeye başladım.

 

Saatlerce kutulara bakmış içinde ki bir çok şeyi şaşırarak incelemiş ve adını bilmediğim bir çok malzemeleri kutularından çıkarıp uyumuş olduğum zemine bırakarak odada biraz turlamış ve kendimi bir çok şeyle oyalamıştım.

Karnımın guruldamasını hiçe sayarak elimde ki çakmak ile uğraşmaya başladım. Günlerce aç kaldığım olmuştu şimdi bunu kendime dert edecek değildim. Dayanıklıydım ben ve sesimi dahi çıkarmadan bir çok şeyi hiçe sayarak dayanırdım.

 

Beğenmiş olduğum malzemeleri pantolonumun ceplerine sıkıştırarak ayağı kalkmıştım ve tekrardan aynı şeyleri başa sarmış farklı kutuları karıştırmaya başlamıştım. Sarı kutuların içinde neredeyse benzer şeyler bulunuyordu. Dikkatimi çeken kırmızı kutu ile bilinçsiz bir şekilde etrafımı kontrol ettim. Kırmızı kutuyu açarken içinden çıkan şifreli kasa ile ne yapacağımı bilemedim. Böyle bir manzara ile karşılaşmayı beklemiyordum. Kaliteli görünen kasa ile her tarafını detaylı bir şekilde incelemeye başlamıştım. Kasayı hala nasıl açabilirim diye kasayı kontrol etmemi söyleyen iç sesim meraklı yönümü uykusundan uyandırmayı başarıyordu. Kasanın içinde önemli bir şey olmalıydı ki şifrelenmişti. Girdiğim tüm şifreler hata verirken oflayarak kasayı açamayacağımın farkına vardım. Kutuyu eskisi haline getirerek kendimi başka kutularla oyalamaya başladım. Bu kutudan bana hayır gelmeyecekti anlaşılan.

 

Saniyeler, dakikalar hatta saatler geçmesine rağmen ben hala birinin artık şu lanet olası kapağı açmasını bekliyordum. Tanrım burada kapana kısılmıştım resmen. Gözlerimin bana ihanet edip yorgunluk ile çökmesi sonucu tekrardan uyumuş olduğum kısma doğru yönelip bacaklarımı rahat bir şekilde uzatıp gözlerimi tavana diktim. Kutulardan dolayı ışık bana vurmuyordu. Zaten seviyordum karanlığı. Uykum daha çabuk gelirdi benim karanlıkta ve öylede oldu. Dakikalar sonra uykunun esiri olmuş kendimi derin bir uykuya teslim ederek gözlerimi yummuştum. Huzurlu bir şekilde uykumu alırken burada olduğum günlere nazaran ilk defa bu kadar huzurlu uyumuş olduğumu düşünüyordum.

 

Sıcak nefesimi kesen bir sıcaklık ile gözlerimi açtım. Oksijenin gittikçe azalmış olduğu odada baygın gözlerimi gezdirirken oldukça az nefes alıp veriyordum. Dün yakmış olduğum şömineye öylece bakarken gözlerimi kapattım. Ev gibi olan bu oda beni bunaltıyordu tek bir oda olması arşivi anımsatıyordu nedense.

 

Aklıma dank eden düşünce ile yerimde donarken aptallığıma sövmeye başlamıştım. Ev gibiydi evet bu şöminenin burada bulunması bu içinde bulunduğum odanın bir eve ait olduğunu gösteriyordu. Tahminlerimi sıralarken mantıklı bir şekil hareket etmeye özen gösteriyordum. Hızla duvar köşesinde olan kartonları kenara çekip kapı olup olmadığını kontrol etmeye başladım duvarları büyük bir umutla yoklarken içimde ki merak gittikçe büyümeye başlamıştı. Belki de bir çıkış yolu bulabilirdim.

 

Çoğu kartonu bozduğum için tekrar düzenli bir şekilde yerlerine dizdim. Eğer elim boş bir şekilde ortada kalırsam birilerinin tekrardan buraya gelip beni yakalamasını istemezdim. kartonlar o kadar ağırdı ki belimin incindiğini hissedebiliyordum. Sızısı dinmeyen belimden dolayı çok fazla eğilemiyordum. Hareketlerimi kısıtlı bir şekilde gerçekleştiriyordum. Duvarın köşesinde olan son kartonların da arkasına baktığım da umutsuzluğa kapılmıştım bir çıkış yoktu! Boşuna o kadar çaba gösterip kendimi yormuştum. Duvara yaslanırken göğsüm hızla atıyordu. Yorgun bedenimin duvara sürtünerek aşağı kaymasına izin verdim o an gelen ses ile etrafıma bakındım. Sesin yankı ettiği yer benim oturduğum yerin olduğunu sonradan fark ettim.

 

Gözlerim sonuna kadar açarak karşımdaki duvara en etkileyici bakışımı atıp kendimi gösterdim.

" Görüyor musun kıçımla buldum kapıyı." Diyerek göz kırptım. Sanırım deliriyordum.

 

Hemen ayağı kalkıp oturduğum yere baktım gözle görünmeyecek bir çıkıntı dikkatimi çekerken sevinç nidalarımı sonraya bırakıp hemen kapağı açtım. Kapağın kolayca açılması biraz şaşkına uğrattı ama omuz silkip aşağıya baktım. Kapağı ani bir kararla yavaş bir şekilde kapatarak hızla ayaklandım. Kutudan çıkarttığım silah ile mermilerini kontrol ederek emniyetini açtım.

 

Kapağı yavaş bir şekilde tekrardan açarak aşağı inen merdivenlere baktım. dudaklarım hafif aralanırken merdivenlere doğru bir adım atarak açtığım kapağı kapattım ve bir daha açılmaması için kapağın altındaki güvenlik kilidini gördüm.

 

Şifre hiç girilmemişti bu yüzden hemen unutmayacağım bir şifre girdim. Korunaklı bir kapı görevini gören kapak güvenli bir şekilde şifreyi onaylayıp kilitlendi. Merdivenlerden aşağı inerken ortama hakim olan karanlık biraz tırsmamı sağlıyordu ama ölümün ecele faydası yok diyerek adımlarımı hızlandırdım. Elimde sıkı sıkıya tuttuğum silah ile kendimi güvende olduğuma inandırarak az da olsa rahat davranmaya çalışıyordum. Merdivenlerin lüks görüntüsü beni şaşırtırken derin bir nefes aldım. Böyle gizli bir yerin bu binada olması beni hayretler içinde bırakıyordu yani bu binaya ait hiç iyi duyumlar almıyordum buraya gelmeden önce.

 

Merdiven basamaklarının bitmesi ile sağımda bir kolon belirdi üstündeki düğmelerin bulunduğu kolon biraz şaşırmama neden oldu. Bu düğmelerde neyin nesiydi? Kararsız bir şekilde düğmelere bakarken karanlık ortamın izin verdiği kadarıyla karşımda ki tuhaf düğmeleri inceliyordum.

 

Kolonun üzerindeki düğmelerin ne işe yaradığını bilmeden hepsini açtığımda hayret ederek önümdeki manzaraya bakmaya başladım. Burası müthiş bir yerdi! Salon olduğunu tahmin ettiğim karşımda ki görüntü o kadar muazzamdı ki bir an bayılacak gibi oldum. Gözlerim şuana kadar gördüğüm en lüks salonu esiri altına almış bir şekilde incelerken dudaklarımdan çıkan hayret nidaları ile yavaş adımlar atarak biraz tozlaşmış olan salonda gezmeye başladım. Buranın hayrete düşüren güzelliği karşısında mest olmuş bir şekilde hayran hayran her detayını inceliyordum.

 

Siyah deri koltukların karşı karşıya konumlandırılmış bir şekilde televizyona bakıyordu. Duvarın köşesinde duran yemek masası ile kaşlarımı çattım burası kullanılıyor muydu? Temkinli adımlar atarak etrafı sessiz bir şekilde gezmeye başladım. Eğer ki biri buralarda barınıyorsa av olmak istemezdim. Salonun tam karşısında bir kapı bulunuyordu orayı es geçerek gözlerimi karşıya diktim.

 

Salonun ilerisinde sol tarafta olan koridora doğru ilerlerken kalbim yeni bir korkuyu kaldıramayacak kadar hızlı atıyordu. Gözlerim kısılırken ilerlemeye devam ettim. Kolonda ki düğmeler bu evin tüm ışıkları ile bağlantılı olmalıydı ki evin her tarafında ışıklar saçılıyor bu da evi daha mükemmel kılıyordu. Aklıma gelen düşünce ile yerimde donarken nefesimi dahi tutmuştum. Evde birileri barınıyorsa mutlaka ben ışıkları açınca burada birilerinin gezindiğini fark etmiştir. Kendi kendime küfrederek bu düşünceleri kafamdan atarak kendimi telkin ederek sakinleştirdim. Korkaklığın sırası değildi!

 

Koridorun sonuna geldiğimde koridor tekrardan ikiye ayrılıyordu. Sağ ve sol tarafta olmak üzere iki kapı bulunuyordu. Toplamda dört kapı vardı

Bu arada salonda bulunan kapıyı hatırlayınca bes tane olduğuna kanaat getirdim. Benim ise kontrol edecek zamanım çok fazla yoktu. Bu sayede hızlı olmaya özen göstererek sol tarafta ki koridora yöneldim.

 

Önünde durduğum karşılıklı olan iki kapıya baktım ilk olarak solda ki kapıyı sessiz ve yavaş bir şekilde açıp içine baktım. Buranın bir yatak odası olduğunu anlamam saniyelerimi almıştı. Siyah örtü ile kendini pahalı gösteren yatak ile vücudumda ki tüm ağrılar baş gösterdi. Günlerce yumuşak dokusu olan bu yatakta yatabilirdim.

 

Odanın içinde bulunan diğer kapı ise büyük ihtimal banyo oluyordu. O tarafa doğru ilerleyip duvarın üstüne montelenmiş düğmeye basarken aynı zamanda kapıyı açmıştım. Sarı ışığın yanması ile aydınlanan banyonun görüntüsü fazlasıyla zevkime uyuyordu. Banyonun zemini siyah mermerlerden oluşuyordu. Duş başlığı ile aynı yükseklikte olan dolap beni şaşırtırken merakıma yenik düşüp kapağı açmış bir şekilde içinde bulunan eşyaları incelemeye başlamıştım. Dolabın içinde bulunan şampuan, duş jelleri, kokulu mumlar, deodorantlar ve parfümler ile dudaklarım aralanmıştı.

 

Dikkatimi çeken siyah parfümü bileğime sıkarak kokusuna bakmış ve beğenmiş olmanın verdiği tebessüm ile bir kaç kez üstüm sıkarak kokunun üstümde yer edinmesini sağlamıştım. Banyoda bulunan musluk ile tozlu ellerimi kontrol ederek elime döktüğüm şampuan ile elimi yıkayarak banyodan çıkmıştım.

 

Kokulu dahi olsa sabunları hiçbir zaman sevmemiştim bu yüzden sıvı sabun olmadığı zamanlar ellerimi şampuan ile yıkamayı alışkanlık haline getirmiştim. Ve bundan kesinlikle gocunmuyordum.

 

Odadan çıkarak sağ tarafımda bulunan kapıya doğru adımladım çıkmış olduğum odanın kapısını kapatarak derin bir nefes aldım. Çıktığım odanın karşısındaki kapıyı açıp içerisine baktım ve girmiş olduğum oda ile aynı olduğunu fark etmem kısa bir süre beni şaşkın bir balık gibi kalmamı sağladı. Diğer odadan hiçbir farkı yoktu bu odanın. Yataklar, banyo, şampuanlar, parfümler ve daha fazlası sadece banyoda ki havluların renkleri dikkatimi çekmişti bu banyoda ki havlular siyah ve beyaz olarak ayarlanmışken diğer odada ki havlular krem ve koyu kahverengindeydi. Bu kısma fazla takılmayarak odayı her ayrıntısı ile izleyerek hafızama kaydettim.

 

Odadan çıkarken kapıyı sessiz bir şekilde kapatarak anlımı kapıya yasladım. Bileğimde ki bilekliğin düşmesi ile yere eğilerek bilekliğimi alarak geri taktım.

 

Tam derin bir nefes alacaktım ki Koridorun sonunda ki odadan gelen ses ile yerimde dondum.

 

"Sorunlar bitmek bilmiyordu! Sorunlar daha fazla sorunları kendisiyle birlikte getiriyordu. "

 

Lanet olsun bir günüm iyi geçmeyecek miydi benim!

 

 

 

 

 

 

 

 

Evet arkadaşlar yeni bölümü nasıl buldunuz?

 

Selim hakkında ne düşünüyorsunuz?

 

Sizce kırmızı kutuda ne var?

 

Peki koridorun sonundan gelen ses hakkında ne düşünüyorsunuz?

 

Bölüm hakkında ki düşüncelerinizi aşırı derecede merak ediyorum...😉

 

Sormak istediğiniz sorular olursa çekinmeden sorun. Elimden geldiğince cevaplamaya çalışacağım. 🤗

 

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum:) özellikle satır arası yorumlarınızı❤

 

Yeni bölümde görüşmek üzere kendinize iyi bakın sizi seviyorum ❄ tanelerim.

 

👉 KARSAZ burdan hesabımı takibe alabilir yapacağım çoğu duyurudan haberdar olabilirsiniz.

 

Bana ulaşmak için Instagram: @yourkarsaz hesabından yazabilirsiniz. Alıntıları Instagram hesabından paylaşıyorum sorularınız varsa sorabilir benimle iletişime geçebilirsiniz.

 

Bu arada Instagramda: @yourkarsaz hesabını takip etmeyi unutmayın seviliyorsunuz.❤️

 

 

Loading...
0%