Yeni Üyelik
14.
Bölüm

13. Bölüm: "Kan"

@karsaz

 

 

Bu gece her hücrem kan kokacaktı. Bu gece kaniımdan akan kan miladını kutlayacak ve zafere sağlam bir şekilde başı dik yürüyecekti.

 

 

 

Kübra.k

 

 

 

 

13. BÖLÜM: "KAN"

 

 

 

 

 

 

Hayat ne yazık ki bize istediklerimizi vermediği gibi istemediklerimizi zorla kabullendirerek yaptırıyordu. Özgürlük altında yaptığımız her şey kısıtlıydı aslinda. Bana göre özgürlük olarak gördüğümüz, özendiğimiz her şey kısıtlanmış bir şekilde bize sunulmuş bir alın yazısıydı.

 

Kapıyı açan Elis ile bir an donup kaldım. Ne yapacağımı unutmuş gibiydim. Onu bu halde görmek düşüncelerimin hatta hayallerimin arasında bile yoktu. Elis beni görmeyi beklemiyor olacak ki birden bana sarılarak ağlamaya başladı

" Ne oldu Elis ne bu halin?" Dedim kısık bir sesle. Patlamış dudağını ve kanayan anlını işaret kast ederek. Tam dudaklarını aralamış konuşacaktı ki gelen ses ile yerimde buz kesildim. Hızla bir ki adım geriye attım kendimi karanlığın kollarına bırakırken biliyordum ki benim üstümü bir çarşaf gibi örtecekti. İşaret parmağımı dudaklarıma götürdüm Elis'in sessiz olması için. Benden önce gelmiş olmalıydılar.

 

"Bakın burada kim varmış! Bir kaçak." Adam Elisi kolundan tutup içeriye sert bir şekilde çekti bu yaptığıher ne kadar beni sinirlendirsede agresif bir tepki vermemin benimde sonumu bok çukuruna sokacağını çok iyi biliyordum. Çok şükür ki ani reflekslerim sayesinde kendimi kapının ötesinde olan tünelin zifiri karanlığına saklamıştım. Karanlık beni kendi benliğinde sarıp sarmalarken oldukça sessiz bir şekilde soluklanıyordum.

 

Neler olmuştu burada Elis neden o haldeydi? Ona bunu yapanlar Kaan Salup'un adamları mıydı?

 

Elisi içeri çeken muhafız kapıyı örtmeden içeri girdi. Hemen pantolonumun arkasına sıkıştırdığım silahı alıp yavaş adımlarla kapıya doğru yaklaştım. Sırtımda ki çantayı oldukça sessiz bir şekilde yere indirip fermuarını açtım. Çantanın içine sıkıştırdığım çakı ile gülümsedim. Diğer silahlara dokunmasan daha iyi olacaktı. İki silahın kontrolünü taşıyabileceğimi sanmiyordum. Çantayı omzuma asarken sessiz adımlarım ile kapıya doğru ilerlemeye başladım. Planlı adımlar atmaya özen gösteriyordum nasıl bir durum ile karşı karşıya kalacağımı bilmiyordum sonuçta.

 

"Bırakın lan onu." Diyen Yabancı'nın sesini duyunca bedenimi saran o tuhaf titreşim, ruhumu ele geçirmek için büyük bir mücadele veriyordu. Sesinde ki azap tınısı beni sarsarken ilk defa buna şahit oluyordum. Duygularını bile doğru dürüst yansıtmayan adam ses tonunu çok açık bir şekilde dışa vurmuştu.

 

"Tutun lan şunu kaçarsa hepinizi öldürürüm." Dedi kalın bir ses.

 

Kapının arkasında durup onları izlemeye başladım. Şuan can almaya jazır bir Azrail gibiydim. Yabancı'nın ellerini arkadan bağlayan muhafızlar onu dizginlemeyi başaramamış olacak ki ayakta olan diğer muhafız da onlara yardıma gitti. Kolundan tutan üç muhafız Yabancıyı kızgın bir boğaya çevirmişti. O kadar sinirliydi ki ettiği edepsiz küfürler kulağımı kapatacağım türdendi, fakat şuan bir elimde silah bir elimde çakı varken kulaklarımı kapatabileceğimi sanmıyordum. Bu yüzden her bir küfrün zihnimin saklı çekmecelerinde yer edinmesine izin verdim. Yerde ağlayarak oturan Esme'ye hiç de acımamıştım istediği kadar ağlayabilirdi. Ellerini yüzüne kapatarak hıçkırmaya başladı vakit gulme isteğim bile gelmişti.

 

''Lanet olsun size piç herifler.'' Esme'nin hakareti ile başında bekleyen muhafız karnına tekme savurarak onun daha fazla çığlık atmasına neden oldu. İşte bu olmamıştı! Her ne kadar nefret dahi etsem bir kadına bu yapılamazdı.

 

''Sizi bu yaptığınıza pişman edeceğim bu binayı siz içindeyken ateşe vereceğim soysuz köpekler.'' Sakin bir şekilde konuşan Altemur ile Yabancı kahkaha atarak gülmeye başladı. Bu korkunç bir gülümsemeydi daha çok, bu durumdan kurtulursam sizin belanızı seveceğim gibisindendi. Az ileride elleri ayakları bağlı bir şekilde oturan Altemura gözlerim değdi. Artık onun hakkında ne düşüneceğimi dahi bilemiyordum bu yüzden ona karşı hiç bir şey hissetmedim. Diğerlerini de ayakları ve elleri bağlı bir şekilde yere diz çöktürmüşlerdi. Sarışın saçlı kız burnundan akan kanı umursamaz bir şekilde etrafa bakıyordu.

 

"Alo" Dedi içerideki muhafızlardan biri gozlerim sesin odağını ararken sonunda telefonla konuşan muhafız tüm ilgi odağım olmuştu. Ne konuştuklarını duymak için nefesimi tuttum. Her bilgi benim için avantaj sağlardı şuan.

 

"Evet efendim." Dedi muhafız boğazını temizleyerek. Zayıf bedeni bir one bir arkaya doğru sallanırken telefon konuşması, onun ecel terleri döktüğünü çokça belli ediyordu.

 

"Hayır Kaan bey hepsinin elleri ve ayakları bağlı bir şekilde." Dediği an Alkan ardı ardına küfür etmeye başladı. Muhafızlar küfürleri kendine yediremiyor olmalıydı ki Alkan'ın sesini çıkartmaması için dudaklarına bant yapıştırdılar.

 

"Hayır efendim kaçmaları olanaksız. Peki efendim sizi bekliyoruz." Dedi ve telefonu kapattı.

 

Kaan Salup'un buraya gelecek olması onları kurtarmama engel olabilirdi. Bu yüzden elimde ki silahı sıkı bir şekilde tuttum ve tetikte beklemeye başladım. Her an bir kaos yaratacak gibi hissediyordum. Silahı Yabancı'nın başında bekleyen muhafızlara doğrultarak ilk hedefimi sıska olan adama yönelttim göğsünden vurulan adam yere düşerken uzun boylu adamın bana doğru hamle yapmasına dahi izin vermeden kafasına sıkarak dudaklarımı ısırdım. Yabancı'nın başında kalan son koruma şoktan çıkamazken onun dizine hedef alarak hiç tereddüt etmeyerek ateş ettim.

 

Yabancıyı tutan üç muhafızı vurduğum an geriye diğerlerinin başında bekleyen muhafızlar kalmıştı. Telefonla konuşan muhafızı da sayarsak biraz daha gayret edip hepsini alt etmem gerekiyordu. Yanlış bir hareketim ile burada ki herkesin canını tehlikeye atabilirdim fakat şimdi de tehlikedeydiler. Belki ben gelmesem hepsi şimdiye ölmüştü. Sağ elimde tuttuğum çakıyı daha sıkı kavradım ve hedefime dikkat kesildim. Telefonla konuşan adamı gözlerime kestirip olduğum yerden ufak bir açıyla sola doğru döndüm.

 

Bu gece her hücrem kan kokacaktı. Bu gece kanımdan akan kan miladını kutlayacak ve zafere sağlam bir şekilde başı dik yürüyecekti.

 

Elimde ki çakı muhafızın boynuna girdiği gibi hemen elimde ki silahı hızla Sarışın kızın yanında ki muhafızı nişan alarak tam alnının ortasından vurdum.

 

Diğerlerinin başında duran muhafızlar silah sesinin geldiği yerin kapı olduğunu anlayınca silahı rastgele ateşlemeye başladılar. Bir kurşunun omzuma isabet etmesi ile acının vermiş olduğu hissi umursamayarak kendimi karanlık tünele bıraktım.

 

Bir kaç dakika sonra tünele doğru adımlayan muhafız ile kesik kesik aldığım nefesimi tutarak onu hedef aldım. Silah ile kestiremediğim noktalarından sıkmaya başladım şarjörümü değiştirerek boş olanı rastgele yere attım mermilerin çoğu boşa gitmişti. Silahı tekrar ateşlemeye başlarken sonunda adamın acıyla haykırması onu vurduğumun işaretiydi. Son kurşunu da sıkarken artık şarjör tamamen boşalmıştı.

 

Gözümden düşen damlalar ile derin bir nefes aldım. Neden terlemeye başlamıştım ki. Diz çöktüğüm yerden kalkıp yavaş adımlarla kapının önüne geldim. Titreyerek ayakta duran muhafıza baktım, aklım bilincim ruhum yerinde değildi. Boş ve paytak adımlarım ile kapıya doğru bir adım atarak dizleri titreyen muhafıza doğru ilerledim. Biliyordum elimde ki silah boştu fakat bunu yapmazsam bana karşı kendini her an savunacak gibiydi.

Çantada ki silahları kullanamıyor oluşum canımı sıkarken ellerimi yumruk yaptım. Silah sesine daha fazla kişinin gelmesini istemezdim.

 

Bana bakan gözlerde şaşkınlık vardı son bir adım daha atarak en fazla otuzunun sonuna merdiven dayamış adama baktım. Elimde ki silah ile ona bakarak histerik bir kahkaha attım. Elimde ki silahı anlına dayayarak ona baktım.

 

''Diz çök.'' Sert sesim ile ilk tereddüt etse de dizlerinin üzerine çöktü. Belinde ki silahı alarak üzerinde başka silah olup olmadığını kontrol ettim. Diz çökmeden onun kulağına doğru fısıldadım yeterince sessiz bir şekilde.

 

''Patronuna selam söyle Arif.'' Gülümseyerek sarf ettiğim kelimeler beni bile şaşırtırken ona bakmak bile çekmiş olduğum o korkunç eziyetleri hatırlattı. Ona bakmak bile dengemi altüst ederken bir gün onunla karşı karşıya kalacağımı düşünmek midemin kasılmasına sebep oldu. Elimde ki boş olan silahı onun yanına atarak gözlerimi yumdum ve ondan aldığım silahı sağ avuç içime hapsederek cebinde fark ettiğim sigarayı arka cebime koydum.

 

Arifi arkamda bırakarak düşünceli bir şekilde elimde ki silaha baktım şimdi şakağıma dayasam ve vursam kendimi kurtulur muydum bu baskı dolu hayatımdan?

 

''Ben belki bir şey söyleyemem küçük hanım fakat eğer bir gün patron ölecek olursa onu orada güzel karşıla.'' Adımlarım dururken sakin bir şekilde arkamı döndüm bana doğrultulan eski silahım ile bana fazlasıyla boş bir savaş açmıştı.

 

''Bu kadar emin olma Arif hangimizin diğer tarafta o sinsi sarışını karşılayacağı belli olmaz. Hem baksana hala o evde mi kalıyor kendisi?'' Sorum ile derin bir şekilde yutkundu o evin ne kadar boktan olduğunu o ve benden başka kimse iyi bilemezdi. Şimdi burada olması beni şaşırtıyordu şahsen.

 

''Sana iletmemi istediği bir şey var?'' Gözlerimi kısarak ona baktım.

 

''Onun bana ileteceği ne olabilir ki?'' Sorum ile dudakları kıvrıldı. ''O burada küçük hanım ve hala korunuyor düşünün sizce nerede o aradığınız, uğruna ölümü dahi göze aldığınız o anahtar...'' Cümlesini bilerek tamamlamadı. Fakat söyledikleri ile derin bir şekilde sarsılırken gözlerim çoktan dolmaya başlamıştı.

 

''Fakat bana yaptıklarından sonra sana her şeyi anlatmak biraz aptalca olur. Onun hakkında ki bilgiler beni pek ilgilendirmiyor senin aksine.'' Eğlence barındıran ses tonu beni sinirlendirirken susmakla yetindim.

 

''Bu lanet olası iplerden bizi kurtarmak yerine aptalca ona silahı kaptırdın ve şimdi de onunla muhabbet mi ediyorsun sen?'' İçlerinden konuşan kıza kaşlarımı çattım. Bu Esme'nin her daim arkasında ona yalakacılık yapan kızdı, çığlık atması ile ona dönen Arife göz kırptım.

 

''Onu vur. Arif sence de fazla konuşmuyor mu? Ben sadece buraya.'' Esme'yi göstererek pis pis sırıttım.

 

'' Onun için geldim ve inan o benim için çok önemli ve sanırım onun için az önce canımı tehlikeye atarak buraya kadar geldim." Kesinlikle oyuncu olmalıydım.

 

Bana şok içinde bakan Esme ve Elise bakarak umursamaz bir şekilde Arife döndüm. ''Ona gerçek anlamda değer veriyorum.'' Cebimde ki çakıyı çıkararak Esmeye doğru attım kendi ipini çözdükten sonra diğerlerini de hallederdi herhalde.

 

Arifin sinsi bir şekilde sırıtıp silahın yönünü Esmeye çevirmesini sakin bir şekilde izledim. Olacakları izlerken hiç tereddüt etmeyen Arif'in silahın tetiğine basmasını ve çıkan tok sesin etrafta yankılanmasına bir kaç saniye göz yumdum.

 

''Bu kadar oyun yeter!'' Arif ve Esme'nin şok olması beni gülümsetirken diğerlerine dahi bakmıyordum.

 

''Bana bu boş silahı bilerek Tanrım sen gerçekten onun anlattığından fazlasısın.'' Arif şok bir şekilde bana bakarken elimde ki silahı anlına doğru nişan almıştım.

 

''Lanet olası o silah ya dolu olsaydı? Seni kendi elimle öldüreceğim.'' Esme çığlık atarak yerinde debelenirken ona ters ters bakarak. ''Bilir misin bilmem fakat bizim orda şeytan doldurur diye bir cümle var içimizde bur sana işlemez o laf. Hem fena mı ilk kan bir soysuzdan akardı?'' Gülerek sarf ettiğim kelimeler ile Arif transa girmişti tabi kaldıramadı. Esmeye o kadar sevgi sözcüğü sarf etmiştim sonuçta.

 

''Seni lanet olası.'' Esme titrek sesle konuşunca fazla ileri gittiğimi düşündüm, fakat bunu umursamadım.

 

''Canın cehenneme Arif.'' Tam tetiğe basıyordum ki elini kaldırarak durmamı söyledi. Onun bu hareketi ile kaşlarım çatılırken onun bana bakan korku dolu gözlerini izledim.

 

Ensemde hissettiğim nefes ile irkilirken ani bir refleks ile sol tarafa kayarak elimde ki silahı karşımda bana sert bir şekilde bakan Alkana doğrultmuştum. Onun bu sessiz hareketi kalbimin hızlanmasını sağlarken sinirle ona baktım fakat nasibini alan Arifin sol bacağı olmuştu kurşun dizlerinin üzerinde yuva kurarken ona doğru adımlayarak gözlerimi yumdum.

 

'''O burada küçük hanım ve hala korunuyor düşünün sizce nerede o aradığınız uğruna ölümü dahi göze aldığınız anahta-'' Sözünü yarıda keserek onun bana söylediklerini ona doğru sert bir şekilde her kelimesini bastırarak söyledim. ''Bana nerede olduğunu söyle, yoksa ölünü bile rahat bırakmam Arif yeminim olsun ölün bile sana yaptıklarım karşısında tekrar dirilir.'' Söylediklerim derin bir şekilde yutkunmasını sağladı.

 

''Kaan Salup o biliyor! Patron sadece onun için yaptıklarını bu ödül sayesinde seni ona karşı durduracağını söyledi. Ve saklayan kişiyi sadece Kaan Salup biliyor. Bu işin devamında patron geri çekiliyor bunun nedeni ise senin göstermiş, karşı çıkmış olduğun olaylar.'' Derin bir nefes alarak soluklandı. ''Yani Kaan salupa karşı biraz daha samimi ol.'' Sırıtarak kurduğu cümle bedenimi gererken yüzüne tiksinerek baktım.

 

Silahı tekrar ona doğrultmam ile ''Rahat bırakacağını söyledin.'' Yüksek sesi ile kaşlarım çatılırken gözlerimi kıstım.

 

''Sen olayı yanlış anladın ben ölün üzerinden konuşuyordum ve şuan söz veriyorum ölünü rahat bırakacağım. Son olarak o sinsi sarışın yanına gelirse selamımı ilet zaten senden önce ben ileteceğim. Sen onu orada güzel karşıla olur mu? '' Tetiği çekerken hiç tereddüt etmedim. Onun cansız bedenini umursamadan Elisin ayağa kalkmasına yardımcı oldum. Elis arkadaşlarının ellerinin bağlı olduğu ipten kurtulmalarına yardım ederken onu izledim bir süre. Hepsi ayaklanınca Arifin ölüsünü son kez kontrol edip Elisin yanına gittim.

 

"Hadi daha güvenli bir yer var oraya gitmemiz gerek. Birazdan geçit kapanacak büyük ihtimal." Yaklaşık bir saat sonra adamlar gelip o gizli geçidi kapatacaktı. Aslında açık bırakacaklardı fakat bu olaydan sonra işlerini sağlam yapmak için geri döneceklerdi.

 

Elis hızlı bir şekilde diğerlerinin ellerine bağlanmış olan ipleri çözerken ben kolumun acısıyla yüzümü buruşturup kafamı karanlık tünele doğru çevirdim sonunda o lanet yerden çıkmıştık. Arkamdan gelen ayak sesleri ile adımlarımı daha da hızlandırmaya çalıştım, kolumda ki keskin acı yürümemi bile zorlaştırıyordu, dizlerim titriyor kesik kesik nefesler alıyordum.

 

Sonunda ezberlediğim tünelin gizli geçit olarak kullanılan ve bir çok silahın bulunduğu yere geldiğimizde kendimi daha güvende hissettim. Işık tekrardan karanlığa alışan gözlerimize ciddi bir hasar vermeye niyetli gibiydi.

 

Tünelde kimsenin olmamasıyla hızla ipten oluşan merdivenden inip içeride ki kutuları umursamayıp duvar köşesinde ki kutuyu çekip kapağın olduğu kısma gelip kapağı açmaya çalıştım ama açılmadı. Cebimden düşen sigara paketi kutuların arkasına düşerken onu daha sonra oradan alacağımı umarak işime odaklandım. Kapağın üzerinde çıkan hafif yeşilimsi bir ışık bir an donup kalmama sebebiyet verdi. Yeşil ışık üzerinde oluşan tuşları sonradan fark etmem ile kendime saydırırken şifreyi girip kapağı açtım. Açtığım kapıdan herkesin girmesini bekledim. Son olarak Yabancı girince sadece gözlerime bakınmakla yetindi.

 

Herkes ayakta tuhaf bir şekilde beklerken ben ışıkları yakmak için sağ tarafta ki kolonun üzerinde ki dügmeleri teker teker açmaya başlamıştım. Işıkları açınca hepsi koltuklara doğru ilerledi. Sonunda incelemeleri bitmiş olmalı ki koltukta rahat bir şekilde yaşadıkları olayı atlatmaya çalışıyorlardı. Bende tekli koltuklardan birine oturdum.

 

" Aman Allah'ım melis yaralısın." Elis'in telaşlı sesi ile herkesin odak noktası ben olunca göz devirdim. Onun söylemesi ile yara kendini hatırlatmak istercesine sızladı.

 

Yüzümü acı ile buruştururken.

" Üzgünüm ben saramam y-yani beni tutar kokusu ve rengi." Elis'in kaygılı ses tonu ona buruk bir tebessüm etmeme neden oldu. Sorun değil anlamında kafamı salladım kafamı koltuğa yaslarken derin bir nefes aldım.

 

"Ben yaparım. Beni kan falan tutmaz aynı şekilde kokusu da tutmaz." Altemur'un konuşması ile ona bakarken. O an içimde ona karşı oluşan öfkenin sınırı bile yoktu. Gözlerimi ona çevirirken kendisine aşağılayıcı bir bakış atarak.

 

"Gerek yok, istemez." Tiksiniti dolu ses tonum onu dumura uğratmış. Bu tutumuma Altemur bir hayli şaşırmış olmalı ki bir kaç kez bir şey söyleyecek gibi oldu ama sonra dudaklarını birbirine bastırarak başını yere eğip ayakkabısına bakmaya başladı. Yarama bakıp yüzümü buruşturdum o an aklıma gelen laxsi ile sessizliğin hakim olduğu odada " Laxsi" diye bağırdım.

 

Bana gerizekalıymışım gibi bakan Altemur ile Elis sağlık durumumdan şüphe ediyor gibi görünüyordu. Diğerlerinin bakışları ise anlamsız bir şekilde boştu onun ise duygusuz.

 

Mutfağın kapısı hızla duvara çarparken korkuyla ayağa kalktım Laxsiyi gören diğerleri gözlerini büyütmüş ikimiz arasında göz gezdiriyordu.

 

"Efendim beni neden çağırdınız." Dedi elinde ki bıçağı bana doğrulturken, kaşlarımı çatıp ona baktım.

 

"Laxsi önce o elindeki bıçağı yere bırak." Dediğim an elinde ki bıçağı yere bıraktı.

 

"Üzgünüm efendim." Dedi başını yere eğerek.

 

"Sorun değil Laxsi misafirlerimizle tanış, onlarda artık bu evin bir parçası." Dedim ona sahte bir şekilde gülümseyerek.

 

Laxsi'nin ateş renginde ki gözlerinde gördüğüm ışık ile biraz duraksadım, Laxsi ilk Alkan'ın yanına gidip

"Merhaba ben laxsi." Dedi o an onun neden ilk Alkan ile tanıştığını düşünmeye başladım.

 

Laxsi hala eli havada Alkan'a bakarken Alkan da Laxsi'nin eline boş bir şekilde bakınmakla yetindi. Eminim ki onun elini dahi tutmayacaktı.

 

Laxsi hala adını bilmediğim şahısların isimlerini yeni öğrenecekti ve onunla birlikte bende öğrenecektim ne yazık ki. Laxsi Alkanı es geçip sarışın kızın yanına gidip "Merhaba ben Laxsi." Dedi elini uzatarak.

 

Sarışın kız hafif gülümsedi sonra elini uzatıp." Ben de Derya." Laxsi Derya'nın yanında oturan mavi gözlü çocuğa elini uzatıp " Merhaba ben Laxsi." Sürekli kendini tekrarlaması kaşlarımı çatmama sebep oldu. " Ben Ares." Ares'in meraklı bakışlar ile Laxsi'yi incelemesini umursamadım. Laxsi hepsiyle tanıştıktan sonra hepsinin ismini öğrenmiştim.

 

Sarışın saçları yeşil gözleri olan Derya biraz sert gibi dursada onun iyi biri olduğundan şüphem yoktu. Sadece fazla saf gibiydi. Kahverengi saçları ile mavi gözleri olan Ares Deryayı seviyor gibiydi sürekli ona olan bakışlarından anlamıştım. Her ne kadar duygusal biri gibi görunsede bunu ona yansıtmıyordu.

 

Kiraz ise tam bir çıt kırıldımdı yanından ayrılmayan kahverengi gözlü çocuk ise abisiydi yani Emre. Son olarak pek ısınamadığım simsiyah saçları ve gözleri ile Mersa beni çok rahatsız etmişti. Ses tonundan hatırladığım kadarıyla o odada Esme'ye arka çıkan kendisi ve erkek arkadaşı Yağız'dı.

 

Altemur ve Esme ile tanışıp bir adım geriye attıp benim hizamda durmuştu .

İsimleri öğrendikten sonra odama çekilmek için Laxsiye baktım ve onunla göz göze geldim. Neden bana bakıyordu ki! Ah tanrı aşkına hala bu kıza alışamayacağım. Anlaşılan benden bir emir bekliyordu.

 

"Sonra görüşürüz Laxsi." Dedim sert bir ses tonuyla.

 

"Görüşmek üzere efendim." Diyerek kolunu uzattı kolundakı kırmızı düğmeye basarak Laxsiyi tamamen etkisiz bir hale getirdim.

 

"Ne yani o robot muydu?" Diyerek şaşkınlığını dile getiren Elise döndüm. O an Alakan ile göz göze gelmeyi beklemiyordum. Gözlerim hafif bir şekilde geriye doğru kayarken ayakta durmakta zorlanıyordum. Gözlerimi açık tutmaya çalışıyordum. Bilincimi uyanık tutmaya çalıştım bir süre fakat nafileydi. Burnumun dibine kadar giren Alkan ile şaşkınlığım boyumu aşmıştı.

 

 

 

 

 

Grup olarak bir evde toplandılar sizce bu onlara yarayacak mı?

 

Alkan hakkında ne düşünüyorsunuz?

 

Altemur hakkında ne düşünüyorsunuz?

 

Bölüm hakkında ki düşüncelerinizi aşırı derecede merak ediyorum...😉

 

Sormak istediğiniz sorular olursa çekinmeden sorun. Elimden geldiğince cevaplamaya çalışacağım. 🤗

 

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum:) özellikle satır arası yorumlarınızı❤

 

Yeni bölümde görüşmek üzere kendinize iyi bakın sizi seviyorum ❄ tanelerim.

 

👉 KARSAZ burdan hesabımı takibe alabilir yapacağım çoğu duyurudan haberdar olabilirsiniz.

 

Bana ulaşmak için Instagram: @yourkarsaz hesabından yazabilirsiniz. Alıntıları Instagram hesabından paylaşıyorum sorularınız varsa sorabilir benimle iletişime geçebilirsiniz.

 

Bu arada Instagramda: @yourkarsaz hesabını takip etmeyi unutmayın seviliyorsunuz.❤️

 

 

 

 

Loading...
0%