Yeni Üyelik
15.
Bölüm

14. Bölüm: "Acı"

@karsaz

 

 

 

'Şimdi Yanlızlık iyi gelecekti diyemeyecek kadar korkuyordum. Çünkü gerçekler açığa çıkmak için artık karanlığı bekler olmuştu.'

 

 

 

 

Kübra.k

 

 

 

 

14. Bölüm: "ACI"

 

 

 

Burnumun dibinde biten Alkan ile ne yapacağımı bilemez bir şekilde ona bakıyordum. Tek kaşımı kaldırarak onun dibime sokacak nedeni sorgulamaya başladı. O ise gözlerime öfke ile bakıp yaralı kolumdan tuttuğu gibi sağ koridorda olan odalardan birini açıp beni içeriye resmen fırlattı.

 

"Her şeyi anlat! neden buradasın? Kimsin? Nerden geldin? Nasıl burayı buldun? Hepsine cevap ver!" Yüksek sesle konuşması beni sinirlendirirken ona umursamaz bir şekilde bakmayı çok istiyordum, ama bu şartlar altında hiç mümkün değildi. Bana o kadar sert ve sorgulayıcı bakıyordu ki o an gözlerinde ki öfkenin beni boğduğunu anladım. Onu hiç bu kadar korkutucu ve öfkeli görmemiştim.

 

"Tamam hepsini teker teker cevaplayacağım." Dedim. Korkuyla bir adım geriye atarak ondan uzaklaştım.

 

"Ben Melis. Buraya bir çok suç işlediğim için geldim, sizler gibi! nerden geldiğim seni ilgilendirmiyor, bunu sormaya hakkın olduğunu da düşünmüyorum. Konuşmalarınızı duydum ve ordan çıktım malum istenmeyen biri olmak bana göre değil. Tesadüfen ise burayı buldum ve son olarak sizin yerinizi tespit edeceklerini duyunca Elis için oraya yardım etmeye geldim." Derin bir nefes alıp yaralı koluma baktım. Acısı hala içimde bir ürperti olarak geziniyordu acılarım beni büyütmüş ve hala hayatımda ki yerini koruyordu. Giydiğim t-shirt tamamen kan olmuştu ama bunu pek önemsemedim.

 

"O kapıları nasıl açabiliyorsun?" Dedi burnundan sert bir nefes vererek. Ne demek istediğini anlamadığım için ona boş boş bakmaya başladım. Neden benim anladığım bir dilden konuşmuyordu. Laf cambazlığı yapmak hoşuna mı gidiyordu.

 

"Ne dediğini veya ne söylemek istediğini anlamadım ve anlayamıyorum." Ses tonuma yansıyan bıkkınlık onun kaşlarını çatmasına neden oldu. Eminim ki onu ciddiye almadığımı düşünüyordu.

 

" Bak senin o kolayca açtığın kapı bir çok arkadaşımın hayatına son verdi anladın mı! O kapı yüksek voltajlı elektirik akımı ile korunuyor! O katta ki tüm kapılar korunuyor bu yöntemle ve sen hiç bir şey olamamış gibi kapıyı açabiliyorsun!" Diyerek ellerini saçlarından geçirip ensesini kaşıdı bu hareketi sinirlendiği zaman yapıyordu.

 

"Başka sorun yoksa." Dedim sert bir şekilde" Yanlız kalabilir miyim?" Söylediklerine verebileceğim bir cevap yoktu. Ne desem bilemiyordum ona bir açıklama yapsam dahi bana he şüpheci bir şekilde yaklaşacak ve beni hep sorguya alacaktı. Gözleri anlamsız bir şekilde yüzümü taradı. Bu yakınlık ve beni detaylı bir şekilde incelemesi aşırı derecede bir rahatsızlık duymama sebep oldu.

 

Gözleri koluma değdiği an kaşları hafif bir şekilde çatıldı. Bir kaç adım atarak önümde durdu kolumu tutup incelemeye başladı. Kaşları her zaman olduğundan daha çok çatılmıştı ve şuan gözlerinde ki hareler bana öfke ile bakıyor, bilmediğim duygularımın muhafızı oluyordu.

 

"Önce yaralarına bakalım, sonra yanlız kalırsın." Boğuk bir şekilde çıkan sesi ile kafamı olumsuz anlamda salladım. Kendimde yapabilirdim. Ona bunu neden yaptırayım ki!

 

"Söylediğim gibi gerek yok halledebileceğim bir şey." Yüzüme anlamsız bir şekilde ters ters bakmaya başladı. Ne yapacağımı bilmez bir şekilde kendimi geri çekerken şuan aşırı derecede ondan korktuğumu fark ettim.

 

"İtiraz etmene izin verdiğimi hatırlamıyorum." Ben merkezci ses tonu beni sinirlendirirken yumruk olan elimi yüzüne geçirmemek için kendimi fazlasıyla sıkıyordum.

 

"Senin iznini alacağımı sana düşündüren nedir?" Sorum ile yüzünde tek bir kas bile oynamadı. İşte en çok sinirimi bozan da bu tepkisiz halleriydi.

Dudaklarını aralayıp bir şeyler söyleyecekti ki gözlerimin kararması ve bilincimi kaybetmiş olmam saniyeler içerisinde gerçekleşti.

 

"Asla yapmayacağım bunu yapamam." Dedim gözlerimden akan yaşlar ve titreyen bedenim ile intihara sürüklendiğimi hissediyordum. Onu bulanık görüyordum ama kim olduğunu gayet iyi biliyordum. Onu benden daha iyi kimse tanıyamazdı!

 

"Yapacaksın." Dedi işaret parmağını bana doğru sallarken, hızlı adımlar ile kapıya doğru yürüdü ve sert bir şekilde kapıyı açıp şiddetli bir şekilde arkasından kapıyı çarparak kapattı. Arkasında yıkık dökük bir enkaz bıraktı, bir harabeyi andıran yükü omuzlarımda yük yaptı.

 

"Yapma, bunu bana yaptırma! Lütfen bunu yapamam b-ben bunu yapamam. Ben kendime ihanet edemem." Diyerek sayıklamaya başladım.

 

Kan ter içinde olduğum yerden oturur vaziyete geldim. Gördüğüm kötü kabuslarımın beni geceler boyu karanlığa mahkum kılıyordu. Bir süre gördüklerimin transından çıkmaya çalıştım. Hafif baş ağrısı ile ellerimi şakağıma koyarak masaj yapmaya başladım. Gözlerim etrafı tararken buranın en son Alkan ile konuştuğumuz oda olduğunu fark ettim.

 

Üzerimde kanlı t-shirt'ümün olmadığını onun yerine bana giydirilmiş olan düz sade gri renkte bisiklet yaka t-shirt'ü fark edince refleks olarak elimi anlıma vurdum. Aklımda ki düşünceleri kovup yavaş hareketler ile yataktan kalkıp kapıya doğru yürüdüm. Nedenini bilmediğim bir yorgunluk vardı üzerimde. Rahatsız hissediyordum ve kesinlikle yatakta gün boyu pineklemeyi umuyordum. Kapıyı açtığım an koridorun ve diğer odaların ışığının yanmaması beni biraz tedirgin etsede kendimden taviz vermeyip salona doğru yol aldım. Küçük adımlarla salona doğru ilerlerken omzum fazlası ile kasılıyordu. Salona girdiğim an çocukların hepsinin televizyondan yabancı sinema izlediğimi fark ettim. Film'e o kadar odaklanmışlardı ki beni bile fark etmediler.

 

Gözlerim kısa bir an Alkan'ı aradı onu diğerlerinin arasında göremeyince salonu gözlerim ile tekrardan taradım.

Alkan'ı salonun ortasında bulunan kolonun arkasına yerleştirilmiş masada görünce diğerlerine selam bile vermeden onun yanına gittim. Alkan'ın yanına gelince önünde gördüğüm bilgisayar ile kısa bir şok yaşadım.

 

"Bir sorun mu var?" Demesiyle olduğum yerden sıçradım hiç ses çıkarmadığım halde beni fark etmesi biraz ürkmemi sağladı.

 

"Ş-şey bilgisayar yoktu nasıl buldun?Onu soracaktım." Sesimin titremesine lanet ederek konuştum.

 

Hala kafasını kaldırmadığı bilgisayara bir kaç kelime yazıp hafif bir açıyla başını bana çevirdi." Yer altında bir ev var bu seni şok etmiyor ama bu evden çıkan bilgisayar seni şok ediyor. Gerçekten tuhaf." Diyerek dudaklarını büzdü. Belki son hareketi yapmasaydı ağzının ortasına bir yumruk geçirebilirdim. Bunu ciddi ciddi düşünüyordum. Bana laf sokması sonucu sinirle mutfağa doğru yürüdüm.

 

Mutfağın kapısını kapatıp dolaba doğru adımlamaya başladım. Dolapta paketi açılmamış bir çok sebze malzemeleri'nin olması şaşırtıcıydı fakat bunu pek önemsemedim. Mutafağın köşesinde ayakta arkası dönük bir şekilde duran Laxsi her ne kadar robot olsada onun korkutucu olması ve şuan ki durumu içimi her ne kadar ürpertse de onu geçiştirmeye çalışıp aklımı yemekler ile meşgul etmeye başladım.

 

Dolapta temiz ve çürümeye yüz tutmamış olan gerekli malzemeleri çıkarıp yemekleri yapmaya başladım.

Öncelikle tavayı çıkarıp tavuk ve yağı tavada soteledim. Soğanı küp küp doğrayıp üzerine ekledim. Suyunu çektiği an salçayı ilave edip karıştırmaya başladım. Mis gibi Kokusu ile yüzümde hafif bir tebessüm oluştu uzun zaman olmuştu yemek yapmayalı ve şuan yemek yaparken kendimi hiç olmadığı kadar huzurlu hissetmiştim.

Erişte ve pazıları eklediğim an yemek olmuş ve kokusu mutfağı sarmıştı.

 

Son olarak pirinç pilavı ve salata yaparak yemekleri salona taşımak için derin bir nefes aldım. Elime aldığım tencere ile mutfağın kapısına doğru ilerledim. Tam o an mutfağa giren Kiraz,Elis ve Derya ile şok oldum. Onların ardından giren erkekler ise hayatlarının şokunu yaşamış gibi bir bana bir de mutfak tezgahında olan yemeklere bakıyorlardı.

 

"Aman Allah'ım biri bana rüya olmadığını kanıtlasın." Diye sesli bir şekilde konuşan Altemur ile Derya onun kolunu çimdiklemek için yanına yaklaştı ve Altemur'dan çıkan haykırış ile kulaklarımı kapatamadığım için oldukça şansız bir günümde olduğumu daha yeni fark ediyordum.

 

"Melis neden bizi çağırmadın ki en azından yardım ederdik." Kirazın utanarak söylediği cümle ile yüzüme küçük bir tebessüm yerleştirdim. Benim için hiç sorun değildi bu tarz şeyler. Elimde ki tencereyi mutfağa tezgahına bırakarak derin bir nefes aldım. Cam sürahiyede ki sudan bir bardak doldurarak çöl kuruluğuna ev sahipliği yapan boğazım konuşmamı zorlaştırıyordu. Bir yudum su alarak konuşmaya devam ettim şuan hepsinin gözü Bende olduğu için kelimelerimi oldukça sakin ve düşünerek seviyordum.

 

"Sorun değil benim için hem isteseydim Laxsi'ye yaptırırdım." Dediğim an Laxsi hızlı bir hareket ile bana doğru döndü o an elimde tuttuğum cam bardak parçalara ayrıldı.

 

"Buyrun efendim." Laxsi'nin konuşması ve ne zaman yanıma geldiğini bile hatırlamıyordum. Korkum hat safalara yükselirken at koştururcasın atan kalbim beni fazlasıyla terletiyordu.

 

Kaşlarımı çatıp Laxsi'ye baktım. "Buraları topla ve yemekleri salondaki masaya taşı." Diyerek mutfaktan çıktım. Diğerleri ise oldukları yerde donmuş gibiydi.

 

Arkamdan gelen Kiraz ve Elis bir dakika yerimde durmamı sağladı. "İkiniz Laxsi yemekleri salona taşıyana kadar mutfaktan çıkmayın. Gözünüz onun üzerinde olsun." Söylediklerimi sorgulamadan arkasını dönen ikiliye baktım. Gerçekten beni seviyor ve sayıyor olmalıydılar ki sözümü hemen yerine getirmişlerdi.

 

Kendime ufak bir not: bir daha cümlelerinin arasında Laxsi kelimesini kullanma!

 

Uyumuş olduğum odaya giderken gözlerim fazla yorgun bakıyordu. Ne yapacağımı bilemediğim için banyoya doğru ilerledim. Kurşun omzumu sıyırmıştı bu yüzden yaram fazla derin değildi. Sargıyı tahiminlerimce ya kızlar ya da Alkan sarmıştı. Tercihim kızların sarmış olmasından yanaydı. Yüzümü yıkayarak sağ tarafımda ki havluya uzandım. Yatağa doğru ilerlerken bir yandan da yüzümü kuruluyordum.

 

Uzandığım yerden tavanı izliyordum. Buradan kurtulmam gerektiğinden daha fazla zaman alacak gibi görünüyordu. Bu lanet yerden çıkmam için bedel ödemem gerekiyordu. Ve ben kimseyi kurban yapmayacaktım. Gözlerim kapanırken az da olsa kestirmeyu düşünüyordum ama kapının çalması ile yerimden doğrulup gel komutunu vererek ayağı kalktım.

 

"Şey istersen biraz sohbet edelim salona gelir misin Melis?" Derya'nın utanarak konuşması onun benden çekindiğini gösteriyordu. Onu onaylayıp odadan çıktım. Derya önde ben arkasında salona doğru ilerlerken oldukça sessizdim.

 

Herkes koltukta oturmuş sohbet ederken bende tekli koltuklardan birine geçip oturdum. Onlar kendi aralarında konuşurken ben sadece bir dinleyici olarak onlara katılım sağlamıştım. Gelen soruları kısaca cevaplıyor ve tekrardan arkama rahat bir şekilde yaslanıp onların çok da ilgimi çekmeyen hayat yaşantıları dinliyordum. Daha çok dinliyor gibi görünüyordum. Çünkü aklımı çelen sorular ile boğuşmakla meşguldüm o sıralar.

 

Yarım saat sonra hazır olan sofra ile Laxsi'yi etkisiz hale getirmiş, masada yemeklerimizi yemeye başlamıştık.

 

Ares ve Emre yemek boyunca onların yeni idolü olduğumu ve lezzetli yemeklerim ile midelerinin bayram ettiği gibi bir çok cümlele kurarak beni utandırmıştı. Yemek boyunca beni övgüleri ile utandırmayı çok iyi başarmışlardı onların bu tavırları fazla samimi gelirken ilk defa bu tarz bir ortamda kendimi gergin hissetmiyordum.

 

Yemek boyunca sesini çıkarmayan Alkan ise bir kaç işi olduğunu söyleyip odalardan birine çekilmişti. Onun bu tavırları sadece bana Karşı mı böyleydi yoksa hepsine mi bunu bir türlü çözememiştim. Diğerleride odalara girince, bende yerimden kalkıp bugün Alkan'ın beni zorla götürduğü odaya doğru ilerledim. Görünen oydu ki o oda benim payıma düşmüştü. Kimsede sesini çıkarmıyordu zaten. Üstümdekilere bakıp dudaklarımı büzdüm, kıyafetlerim kirlenmiş ve biraz soğan kokuyordu. Bu da soğanları doğrarken kokusunun üzerime iyice sindiğini belirtiyordu. Oda da olan dolabı açınca burada ki kıyafetlerin hepsinin erkek kıyafeti olduğunu fark ettim siyah sweatshirt ve altına bol bir eşofman bularak kenara ayırdım. Yapacak bir şey yoktu gece gece diğerlerini bu konu için rahatsız edecek de değildim. Zaten severdim erkek kıyafetlerini giymeyi. Evimde ki dolapta bunlara benzer çok alt üst vardı.

 

Kıyafetleri alıp banyoya ilerledim. Duş aldıktan sonra Bornozu alarak bedenime sardım. Ayanın karşısında durmuş öylece buhardan dolayı gözükmeyen yüzüme bakıyordum. Sağ elimde buharlaşan bir kısmı silerek kızaran gozlerime baktım ve bu halime delirircesine güldüm. Akli dengemi kaybetmemek için Kıyafetlerimi giyip hemen yatağıma uzandım. Ne güzel hemende sahiplenmiştim! Uzandığım yumuşak yatak kemiklerimin sızlamasına neden oldu. Omzuma giren sarsıcı sızı ile gözümden akan bir damla yaşı elimin tersiyle sildim. Bugün olanları düşündüm yaşadıklarımı, yaşattıklarımı. Çok koymuştu bana güvenmeyen insanlar için canımı tehlikeye atıp beş muhafız öldürmek, ama bunu Elis için yapmıştım. Bilmiyorum nasıl? ne zaman? Oldu ama Elis bana o kardeş sıcaklığını bir şekilde hissettirmişdi. Neden onu çok çabuk sahiplenmiştim bilmiyorum, kendini bir şekilde bana sevdirmeyi başarmış ya da ona acıma duygum kendini göstermişti. Belki de onu o savunmasız hali onu koruma iç güdüsü uyandırmıştı bende. Bu aralar ne yaptığımı bilmiyordum. Kendi planlarımı bozacak her türlü işe kalkışıyordum. Gözlerimden akan yaş ile kollarımı savunmasızca bedenime sardım bugün hiç düşünmeden beş muhafız öldürmüşdüm ve bunun şokunu yaşamak için bile kendime zaman ayıramamıştım. O kadar kişinin canını alırken bilincim nerdeydi benim!

 

"Canım çok yanıyor, Yemin ederim ki canım çok yanıyor." Ağlayarak söylediğim cümleler beni daha çok çıkmaza sokuyordu. Kabuk bağlayan yaralarım sızlıyor, çok acıyordu.

 

Acı veriyor artık yaşamak, Acı veriyor görmezden gelmek.

 

Baş ağrım dayanılmaz bir boyut kazanınca komidinin üzerinde ki saate baktım 21:47 geçiyordu. Omzumda ki sızı gittikçe artarken gözlerimi yumdum. Bu kadar acı fazlaydı! Odadan çıkarken mutfağın yolunu tutmuştum. Sağlık malzemelerinin bulunduğu ıvır zıvırlar oradaydı. Önümü görmeme engel olan saç tutamlarını kulağımın arkasına sıkıştırarak gözlerimde ki yaşları sildim.

 

Mutfak dolabında bulduğum kapılardan birine çakmak ve sargı bezlerini koyarak bir makas aldım. Yara merheminin işe yarayıp yaramayacağını bilmiyordum fakat denemekten zarar gelmez diyerek onu da aldım. Elimde ki kap ile mutfaktan çıkarken salonda oturan Emre, Altemur Kiraz, Elis, Esme ve Alkanı kısa bir şekilde gözden geçirdim. Onların bulunduğu kısmı aydınlatan ışık altında oturmuş konuşuyorlardı. Benim olduğum kısım ise karanlıkta kalıyordu. Esme beni fark etmiş olmalı ki Alkan'nın kolunun altına girerek ona yaslandı. Bu tavrı kaşlarımı çatmama vesile olurken onu umursamadım. Elimde ki kap ile merdivenlere doğru ilerlerken masanın üzerinde ki ışığı almıştım. Eminim ki hepsi beni izliyordu bu meraklı tavırları rahatsız etsede kendimi köşeye çekecek değildim.

 

Şifreyi girip kapağın açılmasını sağladım. Kutuların oraya düşen sigara paketimi ararken sonunda iki kutunun arasına sıkıştığını fark etmem uzun sürmedi. Sigara paketini açarken içinden bir dal alıp dudaklarıma yerleştirdim. Sigara paketini eşofmanın cebine sıkıştırıp tekrardan aşağı indim. Kapağı kapatıp şifresini girerken merdivenlerden inmeye başlamıştım. Elimde ki kabı sol elimde tutup sağ elime çakmağı aramaya başladım. Karanlıkta göremiyor oluşuma sırıtarak göz devirdim. Bir yandan da kaldığım odaya doğru ilerlerken sonunda çakmağı bulmuştum.

 

"Melis gelsene." Elisin konuşması ile yerimde dururken ona döndüm. Elimde ki çakmağın ateşini yakarken sıcaklığını yüzümde hissediyordum. Bir duman çekerek benden cevap bekleyen Elise baktım.

 

"Ne konuşuyorsunuz?" Açık bir şekilde sorduğum soru ile hepsi bana bakarken elimde ki kabı koltuğun kenarına koymuştum.

 

"Önceki hayatımızı ve gelecekte ne gibi bir plan yapacağımızı konuşuyoruz." Esme'nin kinayeli sesi ile ona döndüm.

 

"Nedense hiç ilgimi çekmedi senin geçmişin ve gelecekte ki planların. Daha ilgi çekici bir konuşma yapamayacak kadar çocuk musun?" Sorduğum soru ile yerinde kasılırken onu bozmanın vermiş olduğu rahatlıkla koltukta ki kabı alarak yerimde doğruldum.

 

"Lütfen gel. Hem eminim ki yaranı bile doğru düzgün saramayacaksın. Ben yalanla ilgilenirim." Kirazın kısık çıkan ses tonuyla Elis ona destek çıkarken onları diğerlerinin yanında bozmayacağımı bildiğim için tekli koltuklardan birine oturdum.

 

"Şişe çevirmece oynayalım mı?" Mersa'nı arkadan gelen sesi ile ona dönmeyi tenezzül etmeden elimde ki sigaraya aç kurtlar gibi bakan Emre'ye baktım. Paketin içine çakmağı koyarak ona uzattım.

 

"İçmek isteyen olursa cekinmesin." Samimi bir şekilde çıkan ses tonundan kaynaklı Emre bana teşekkür ederken kısaca rica edip önüme döndüm.

 

"Alkan kardeşim içmeyecek misin?" Alkan başını olumsuz anlamda sallarken dudaklarını araladı. "Kendi üretimim olmadığı bir çok şeyi içmeye karşıyım. Ucuzluğu içinde ki mik-" Alkan devam edecekti ki Emre onu susturarak daha fazla konuşmasına izin vermedi.

 

"Tamam sormadım say." Emre'nin bıkkın ses tonu ondan çok çektiğini gösteriyordu. Altemura sigara uzatmaması onun içmediğini gösteriyordu. Esme sigaraya iğrenerek bakarken Mersa 'Ben alırım bir dal.' Diyerek öne atılmıştı. Sonunda paket elime ulaşınca cebime sıkıştırdım.

 

"O zaman oynayalım." Esme'nin şımarık çıkan ses tonu ortamdakileri iğrendirirken bu igrenmeye bende dahil oluyordum. Elis, Kiraz ve Mersa hemen kabul ederken erkeklerde onları onaylanmıştı. Tek bir kişi dışında, Alkan yüzünde tek bir kas bile oynamadan bana bakıyordu bu durum benim gerilmeme sebep olurken Elis'in sorusunu idrak etmeden başımla onaylanmıştım.

 

"Neden bu Şişe bir bende durmuyor tanrı aşkına!" Mersa'nın kızgın ses tonu ile yüzüne bir tane tokat patlatmak istedim. Daha yeni başlamıştık oyuna! Şişe hızlı bir şekilde dönerken sonunda soru kısmı Elise cevap kısmı ise Mersa'ya gelmişti. "Söylesene Mersa neden bizim evde kalmak için fırsat yaratıyorsunuz senle Esme?" Elis'in isyankar ses tonu onun bu konuda çok fazla rahatsız olduğunu belli ediyordu.

 

"Elis!" Alkan'ın kardeşini uyarması ile Elis göz devirip sorusunu değiştirdi. "Pekala geçen yaz beni bilerek havuza ittin değil mi?" Sorusu ile Mersa göz devirdi. "Bunu daha kaç kere söylemem gerekiyor Elis. Bilerek olmadı koşarken sana çarptım yani yanlışlıkla olan bir şeydi. Neden bunu bu kadar sorguluyorsun ki?" Esme'nin Mersa'ya göz kırpması bu işte onların parmağının olduğunu kesin bir şekilde gösteriyordu. Berbat bir ikili!

 

Şişe tekrar dönerken soru kısmı Altemura cevap kısmı ise bana gelmişti. "Okuyor musun?" Sorusu oldukça basitti.

 

"Gerçekçi mi olayım?" Sorum ile kaşlarını çatarken. "Oyunun kuralı bu zaten gerçekleri itiraf etmek." Onun söylediklerini başımla onayladım. "Evet bu yüzden." Elimle Mersa'yı işaret ederek Altemura baktım.

 

"O gerçeği itiraf etmeyene kadar sana doğru bir cevap vermemi bekleme." Mersa kaşlarını çatıp itiraz etmeye hazırlanırken tekrardan konuştum.

 

"Siz berbat ikili birbirinize kaş göz yaparken sizi izlemediğimi fark edemeyecek kadar geri kafalıysanız bu sizi sorununuz. Fakat doğru düzgün bir oyun istiyorsanız Gerçekçi olmayı deneyin."

 

"Boş versenize onun okuyup okumadığını öğrenmek için bizi suçlamasına göz yumacak değilim. Hem belki ilkokul mezunudur." Söyledikleri ile omzumu silkerek ona baktım.

 

"Belkide ilkokul bile değildir bu kadar emin olma." Söylediklerim ona zevk vermişçesine gülümsedi ve Mersa'ya kaş göz yaparak gerçeği itiraf etmesi için gizli bir mesaj verdi. Eminim ki benim okumamış ezik biri olduğumu herkesin içinde duymak istiyordu.

 

"Tamam bilerek yaptım. " Mersa'nın itirafı ile Alkan'ın kaşları çatılırken Elis abisine dönerek. "Ben demiştim." Diyerek ona ters ters baktı.

 

"Sıra sende." Esme'nin sorusu üzerine ona boş boş baktım. "İlkokul okumadım hep ezik ve fakir bir çocuktum. Hor görüldüm mahelledekiler tarafından ve bu beni okula gitmemeye zorladı." Bir süre susarak Esme'ye baktım söylediklerimden gerçek anlamda zevk alıyordu. Bu durum her ne kadar beni şaşırtsada konuşmamı sürdürdüm.

 

"Bunları duymayı isterdin değil mi? Ama bunları yaşamadığımı duymak seni her ne kadar üzecek olsada burada gerçekleri konuşuyoruz. Hukuk fakültesini bitirdim." Sözlerim hepsini şaşkına çevirmişti.

 

"Bizimle dalga geçiyor olmalı hem yaşı küçük değil mi?" Söylediklerini kafamla onayladım.

 

"Mersa zeka herkese nasip olacak diye bir şey yok. Yirmi bir yaşındayım yaşım küçük ve küçük görünüyorum seninde dediğin gibi, fakat bölümümü erken bir yaşta bitirmemin nedeni ilk okulu ve liseyi zekamla sınıf atlayarak okudum." Soylediklerim susmasını sağlarken derin bir nefes aldım.

 

"Pekala kendi bölümünde neyi okuyorsun?" Esme'nin sorusu ile gülümsedim. "Cinayet." Kısa cevabım ile yüzü morarırken ona ince bir şekilde lafı dokundurmamı kaldıramamıştı.

 

"Harika değil mi ya?" Elisin tepkisi ile başımı olumlu anlamda salladım. "Avukat mısın? " Kirazın sorusu ile başımı olumsuz anlamda salladım. "Hayır, Savcıyım." Bıkkın çıkan ses tonum ile hepsi susmuştu.

 

"Burada olma sebebinin altında başka nedenler yatıyor değil mi?" Altemur'un sorusu ile gergin bir şekilde bir sigara daha yaktım. "Yanlız bir soru soruluyordu bildiğim kadarıyla. " Kısık bir ses tonuyla konuşmam üzerine başını olumlu anlamda sallayarak bana hak verdi. Fakat bunu ilk fırsatta bana soracak gibiydi.

 

Şişeyi çeviren Emre sessizliğini koruyordu. Soru kısmı Alkan'a cevap kısmı bana gelirken göz devirdim. Biliyordum kesin bir tatsızlık çıkacaktı.

"Soyismin ilgimi çeken tek şey sanırım."

Gözleri gözlerimden bir saniye bile ayrılmazken neden bunu merak ettiğini sorguluyordum.

 

"Aras." Oldukça Kısık bir şekilde söylemem üzerine kaşlarını çattı. Umarım duymadığı için kaşlarını çatmıştır. Onun bakışlarından kurtulmak amacıyla şişeyi çevirdim. Bu sefer soru kısmı bana gelmişti cevap kısmı ise Altemura.

 

"Neden buradasın?" Sorum ile yüzü kasılırken gerçek anlamda neden burada olduklarını sorguluyordum. "Arkadaşım için. " kaçamak bir cevap vermesini gülerek izledim. Biliyordum böyle bir cevap vereceğini ve şimdi anlamıştım hepsi Alkan için buradaydı.

 

"Ben oyundan çıkıyorum malum uykum geldi." Arkamı dönerek hızlı bir şekilde salondan ayrıldım. Odaya girerken arkamdan gelen Kiraz ile kaşlarımı çattım.

 

"Şey pansumanı yapayım ben sonra çıkarım." Onu onaylayıp yatağa oturdum üzerimde ki sweatshirtü çıkarıp kirazın önce ki sargıyı açmasına izin verdim.

 

Kirazın yeni sargıyı sarması bitince son kez iğne ile sargıyı tutturmuş ve geriye çekilmişti. "Teşekkür ederim." Bana gülümseyerek başını önemli değil anlamında salladı. "Herhangi bir sancılı durumda seslenmekten çekinme." Tatlı bir ses tonuyla benimle konuşurken başımı olumlu anlamda salladım.

 

"Tıp okuyorsun değil mi?" Kapıdan çıkmadan önce sorduğum soru ile bana dönerek başını olumlu anlamda salladı. "Evet." Kısa cevabından sonra kapıyı kapatarak odadan çıktı.

 

'Şimdi Yanlızlık iyi gelecekti diyemeyecek kadar korkuyordum çünkü, Gerçekler açığa çıkmak için karanlığı bekler olmuştu.'

 

 

 

 

 

 

Bölüm hakkında ki düşüncelerinizi aşırı derecede merak ediyorum...😉

 

Sormak istediğiniz sorular olursa çekinmeden sorun. Elimden geldiğince cevaplamaya çalışacağım. 🤗

 

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum:) özellikle satır arası yorumlarınızı❤

 

Yeni bölümde görüşmek üzere kendinize iyi bakın sizi seviyorum ❄ tanelerim.

 

👉 KARSAZ burdan hesabımı takibe alabilir yapacağım çoğu duyurudan haberdar olabilirsiniz.

 

Bana ulaşmak için Instagram: @yourkarsaz hesabından yazabilirsiniz. Alıntıları Instagram hesabından paylaşıyorum sorularınız varsa sorabilir benimle iletişime geçebilirsiniz.

 

Bu arada Instagramda: @yourkarsaz hesabını takip etmeyi unutmayın seviliyorsunuz.❤️

 

 

Loading...
0%