Yeni Üyelik
16.
Bölüm

15.Bölüm: "Hi̇sler"

@karsaz

 

 

Bazen en güzel anınızın gelecekte size zehir olacak bir şekilde dönmesi, sizin ancak bir enkazın altında büyütmek istediğiniz bir çiçeğin hayali ile yaşamanız kadar hüzün vericiydi.

 

 

 

Kübra.k

 

 

 

15.BÖLÜM: "HİSLER"

 

 

 

 

Üzerime çöken yorgunluk ile uzandığım yataktan kalkıp kollarımı esnettim. Omzuma giren ağrı ile yaram sızlarken banyoya geçtim. Dün banyo yaptıktan sonra saçlarımı kurutmadığım aklıma gelince hasta olacağımı anlayıp kendime sıkı bir küfür ettim. Saçlarımı taramadan yatmış olmamı saymıyordum bile!

 

Karışan saçlarımı taramak için banyonun dolaplarını karıştırmaya başladım. Çeşit çeşit bakım ürünlerini elimi tersi ile iteklerken sonunda siyah renginde bulduğum tarak ile aynanın karşısına geçip saçlarımı taramaya başladım. Sonunda tarama işlemi bitince hala nemli olan saçlarımı özgür bıraktım. Bel kavisime kadar uzanan siyah saçlarım bana hakkını bile ödeyemeyeceğim bir arkadaşımın saçlarını hatırlatmıştı.

 

Siya onun hakkını asla ödeyemezdim. Benim okul arkadaşımdı ve aynı fakülteyi bitirmiştik. Onu düşünmek bile gözlerimin dolmasını sağladı. Ailesi kırk yedi yaşında ki biriyle zorla evlendirmşti. O gün her ne kadar karşı çıksamda babası tarafından yüzüme yediğim tokat ile sarsıcı bir şok yaşamıştım. Her ne kadar karşı çıksamda beni umursamamış onlara sorun çıkarırsan beni öldürmekle tehdit etmişlerdi. Gücüm onlara yetmediği için polise gitmiştim fakat poliside hallederek Siya'nın düğününe mani olabilecek tüm sorunları yok etmişlerdi. Düğün gecesi ise acı haber gelmişti. Kırmızı ışıklarda duran gelin arabasından Siya hızla çıkıyor koşar adımlar ile hızla köprüden hiç düşünmeden atlıyordu. Karakolda izlediğim kayıtlarda en yakın arakadaşımın ölüm anına tanık olmak her ne kadar zor gelsede o gün içime daha fazla kapatmıştım. O gün neredeyse tüm insanlarla muhabbetimi kesmiştim.

 

Odanın kapısı iki kere tıklandığında kendimi silkeleyip düşüncelerimden arındım. Banyodan çıkıp. "Gel " Diyerek karşı tarafa müsaade verdim.

 

İçeri giren Elis ile hafif bir tebessüm ettim. " Gel canım." Samimi ses tonum ile gülümseyerek ona baktım. Oda bana tebessüm edip yanıma geldi. "Şey Melis ben sana bir şey danışacaktım." Dedi çekinerek, onun bu halini anlamayıp benimle konuşurken rahat olması için gülümsedim.

 

"Benimle konuşurken rahat olabilirsin Elis, ben senin ablanım beni ablan gibi gör veya arkadaşın, bir sorun varsa anlat." Kesinlikle benimle konuşurken kasılmasını istemiyordum onun daha rahat olması için oldukça nazik davranmaya çalışıyordum. Elerini birbirine kenetleyip gözlerini benden kaçırarak dudaklarını araladı.

 

"Ş-şey" Sedi benimle göz teması kurmamaya özen gösteriyor gibiydi.

Onun kollarından tutarak yatağın kenarına oturmasını sağlayıp bende yanına oturdum.

 

"Elis bak bunları belki bir daha tekrarlamam ama yinede söylemek istiyorum, benden utanma. Bana aklından geçen her şeyi anlatabilir danışa bilirsin bu seni küçültmez veya aşağılanmana neden olmaz. Bir şeyler anlatman ya da danışman beni mutlu eder. Aksi bir şekilde olursa bu ben ve sen arasında sorunlar oluşturur. Sanırım seninle sorun yaşamak istemiyorum." Tatlı bir dille konuşmam ve ona ufak bir tebessüm bahşetmem onun gevşemesini sağlarken saçlarımı omzumdan geriye atarak ona baktım.

 

"Tamam o zaman ben bir konu hakkında seninle konuşmak istiyorum. Şey aslında biraz utanıyor olabilirim." Dedi derin bir nefes alarak ve sözlerine devam etti. "Abim dün salonda yattı ve orası baya bir soğuk bende onun yanında kaldım gece." Başını yere eğerek konuşması kaşlarımın çatılmasınaneden olurken bir şey söylemedim. Bir şey söylesem sanki konuşma cesareti kırılacak gibiydi.

 

" Abim benim senin yanında kalmamı istiyor aslında bir oda olsa benimle birlikte kalırdı fakat başka oda yok diğerleri kendilerine göre odaları ayırınca biz salonda kalmak zorunda kaldık." Konuşmasını bitirdikten sonra elleriyle oynamaya basladı. Söyledikleri ile ne kadar da düşüncesiz olduğumu fark ettim. Dün gece ben yatakta yatarken onlar salonda ki sert koltukta yatmışlardı, Lanet olsun.

 

"Bu benim hatam ben özür dilerim." Dedim ve konuşmasına izin vermeyerek devam ettim. "Dün düşüncesiz davrandım en azından senin benim yanımda kalman için seni ikna edebilirdim, neden dün yanıma gelemedin ki?" Telaşlı ve üzgün bir şekilde çıkan sesim, Elis'in gözlerinin anlamsız bir şekilde parlamasına neden oldu.

 

"Lütfen kendini suçlama Melis bu senin hatan değil, hem senin burayı bizimle paylaşman bile bizim için çok değerliydi. Dün abim kimseyi rahatsız etmemem için bana küçük bir uyarıda bulunmuş olabilir." Dedi kıkırdayarak onun bu haline gülümseyip ayağa kalktım.

 

"Peki diğerleri, onlar rahat uyudu mu?" Sorgulayıcı ses tonum ile kafasını olumlu anlamda salladı.

 

"Evet onlar aralarında anlaşarak kalıyor odalarda, Derya ile Ares aynı odada kalıyor onlar zaten buraya ilk geldiklerinde bile hiç ayrılmadılar Birbirlerinden. Derya ve Aresin yan tarafında ki odada ise Kiraz ve abisi kalıyor." Dedi nefes nefese ve devam etti.

 

"Mersa ile Esme aynı oda da kalıyor, Yağız ve Altemur da Esme ve Mersanın karşısında ki odalarda kalıyor." Tamda yerini bulmuştu Mersa ile Esme! Onların bana hissettirdiği elektirik o kadar olumsuz ve dehşetti ki onlardan istemsizce uzaklaşıyordum.

 

"Aslında karşımda ki oda boş dün söylemeyi unuttmuşum kusura bakma tekrardan, Sen ve abin orada kalabilirsiniz. Benim için sorun olmaz zaten hangi odada kaldığınız sonuçta ev sahibi değilim. Bazen yani istersen ara sıra benimde yanımda kalırsın." Dedim gülümseyerek. O da benim bu dediğime çocuk gibi sevinirken, onun neden burada olduğunu sorguladım. Onun gibi bir kız nasıl bir suç işledi de buraya mahkum edildi ki?

 

Elleri ile bir kaç kez alkış şeklinde ritim tutan kız hiç beklemediğim bir anda bana sarılarak teşekkür etti ve arkasını döndü. Elisin odadan çıkması ile birlikte bende odadan çıktım, salona girdiğim zaman ilk dikkatimi çeken Alkanın koltukta savunmasız bir şekilde uyuyan bedeniydi. Sağ kolunun üzerine uzanmış kasları çatık bir şekilde uyuyordu. Koltuğun uzun olması nedeniyle dizlerini hafif bir şekilde bükmüştü. Onun bu halini kaşlarımı çatarak izledim. Saat 20:10 geçiyordu ara sıra yataktan kalkıp yemek yeme dışında yaptığım hiçbir şey olmamıştı öylece yatakta pineklemiştim biliyordum vücudumun buna ihtiyacı vardı. Tuhaf bir şekilde uyumuş ve yatakta geçirmiş olduğum saatler şuan zinde hissetmemi sağlıyordu. Paytak adımlar ile çıktığım odadan iki adet çarşaf alarak geri döndüm. Bir tanesini televizyonun karşısında ki koltukta dizi izleyen kiraz ve abisine uzatmadan önce bir süre onları izledim. Kafasını kirazın dizine koyan Emre yerinden fazlasıyla memnun gibiydi. İzledikleri her neyse ona dalmış bir şekilde bakıyorlardı. Daha doğrusu Kiraz bakıyordu. Emre'nin gözü Kirazın üzerindeydi ve Kiraz televizyona o kadar dalmıştı ki, abisinin ona karşı üzgün bakışlarını bile fark etmiyordu. Emrenin gözlerinde gördüğüm şefkat ile Kirazın çok şanslı biri olduğunu fark ettim. Onları gözetlemeyi keserek elimde ki çarşafı Kiraza uzattım. Minnetle bana teşekkür eden kıza gülümseyerek baktım. Arkamı dönerek koltukta uzanan Alkan'a doğru ilerledim. Ona attığım her bir adımda ellerim titrerken sanki birden kalkıp ortalığı aleve verecek gibi hissediyordum. Elimde dörde katlanmış çarşafı açarak Alkan'ın üzerine örttüm ev soğuk olduğu için hasta olabilme ihtimali yüksekti. Çarşafa sıkı bir şekilde sarılarak derin bir nefes aldı gözlerimi onu daha fazla izlememesi için bakışlarımı masanın üzerinde ki bilgisayara çevirdim.

 

Midemden gelen sesler ile göz devirip mutafağa doğru adımlamaya başladım. Bu saatte susadığıma inanamıyordum.

Laxsi arkası dönük bir şekilde duvar köşesinde öylece duruyordu. Dolaptan çıkardığım ılık su şişesinin kapağını açarak susuzluğumu giderdim. Mutfaktan çıkarken bur yandan da gözlerim Elisi arıyordu. Abisini uyandırmaya çalışan bir adet Elis ile onların yanına adımladım. "Uyanmıyor mu?" Sorum ile kafasını olumlu anlamda sallayarak. "Uykusuna aşık."

 

"Uyandırmayı bırak istersen her an her şey olabilir. En azından simdilik rahat bir uyku çeksin. Sonra odaya götürürsün" Sözlerim üzerine gözlerini yumdu. "Ne diye başımda dikilmişsiniz." Gelen sesle yerimden sıçrarken gözlerim yarım uykulu Alkanı buldu. Bir adım geri doğru atarken Alkan yerinden doğrulup üzerinde ki çarşafa anlamsız bir şekilde tuhaf tuhaf bakıyordu. Sanırım onu kimin üzerine örttüğünü anlamaya çalışıyordu. "Bir oda daha var istersen orda tek kalabilirsin Elis benimle birlikte kalır." Sözlerim üzerine gözleri beni bulurken başını olumlu anlamda sallayarak ayağı kalktı.

 

Elis önde Alkan arkasında bende Alkan'ın arkasında odaya doğru ilerlerken derin bir nefes aldım. "Su od-" Sözlerimi bile bitirmeden Alkan'ın girdiği oda ile susmayı tercih etmiştim. Çünkü yatağa kendini bırakan Alkan ile çok fazla yorulduğunu düşünerek Elise baktım. "Şey saatlerce bilgisayar ile uğraştı bu yüzden fazla halsiz ve yorgun. Normalde çok çabuk uyuyan biri değildir. " Elisi dinlerken bir yandan da Alkana dogru ilerliyordum. Yatağın üzerinde ki çarşafı düzgün bir şekilde üzerine örterken oldukça sessiz hareket ediyordum. Az önce sarılarak uyuduğum yastığa başını koymuş huzurlu bir şekilde uykuya dalmıştı.

 

"Biz diğer odada kalalım en iyisi." Odadan çıkarken Elisin abisini yanına gidip yanağına minik bir buse kondurmasını düşünceli bir şekilde izledim. Acaba üvey mi yoksa öz kardeş miydiler? Düşüncelerimin saçma bir şekilde son bulmasına göz yumacak biri olmadığım için aramıza set çekerek bir daha o saçma düşünce stilimin yanımdan dahi geçmesine izin vermeyerek, aramıza derin ve boyadan barikatlar ördüm.

 

"Gidelim o zaman." Elis'in sesiyle kendime gelirken kapıyı açarak ona öncelik verdim. Bu hareketimi her ne kadar nazik biri olduğuma yorumlasada refleks ile yapılan bir hareketti. Odadan çıkarken birlikte hemen diğer odaya girmiştik. Odaların benzerliği bir hayli aynıydı sadece yatağın nevresimi gri bir duman rengindeydi. Ne koyu bir giydi ne de açık bir gri, tamamen farklı ve göz alıcı bir tonlardaydı.

 

Yatağa doğru adım atarken Elis lavabo ihtiyacının olduğunu söyleyerek banyoya girmişti. Ben ise yatağa yönelmek yerine dolaba doğru yönümü çevirmiştim. Burada ki kıyafatlerde erkeklerindi bu yüzden dolabı kapatarak yönümü tekrardan yatağa çevirdim.

 

Ceza mı bu çektiğim çile mi?

Yıllardır tuttuğum nöbet bitmeyecek mi?

Bir küçük kar tanesi gibiyim avucunda eriyen, Dön bebeğim.

 

Göz yaşlarını görürsem erir kanatlarım,

Uçamam rüyalarında yanına.

Sonsuzluk senle başladı

O küçük dünyamda, unutma gittiğinde yarım kaldım.

 

Çöllerdeyim yanıyorum.

Kutuptayım üşüyorum.

Ceza benim çekiyorum.

Ne olur dön.

Uzanıyorum tutamıyorum.

Özlüyorum ağlıyorum.

Yasak mısın anlamıyorum.

Ne olur dön.

 

Sevmesen de beni özledim sesini.

Git desem de yine gitmesen.

Yıllardır çektiğim bu hasret mi çile mi?

Haram mısın bana bi bilsem .

 

Bebeğim benim hayalet sevgilim.

Bebeğim benim hayalet sevgilim.

 

Mırıldanarak söylediğim sözler içimi yakmak için an kollarken çarşafın altına girdim. Şarkının son sözlerini kısık bir sesle söylerken gülümsedim. Kısacası hayatımın acı dolu bir kısmını anlatan bir şarkıydı.

 

"Sesin çok güzel Melis." Elisin sesi ile yatakta dogrulurken, onun beni dinlemiş olduğunu daha yeni idrak ediyordum. "Şey evet biraz öyle." Kısa bir cevap verip geri yatağa uzandım. O da yatağın sol tarafina uzanırken ben çoktan gözlerimi yummuştum.

 

"İlk defa içimde garip bir his var." Elis'in sesiyle odada ki sessizlik bozulurken. "Neden?" Sorum ile sesli bir şekilde nefesini verdi.

 

"Bilmiyorum sadece içimde her şeyin kötüye gideceğine dair saçma bir his var." Söylediklerini aklımda tartarken onun bu düşüncesini burada yaşamış olduğu kötü anlara verdim.

 

"Her şey düzelecek şimdiyi hayal etme sen çünkü senin yerine abin bunu yapıyor. Sen geleceğini düşün, hangi bölümü okumak istediğini veya yapacağın tatilleri." Verdiğim nasihatler umarım onda işe yarardı. Şimdiden her şeyin kötü olacağına kendini inandırırsa zaten her şey kötü ilerlerdi.

 

"Bazen hayata neden geldiğini hiç sorguladın mı?" Evet bunu binlerce kez kendime sormuş, neden yaşadığımı fazlasıyla sorgulamıştım.

 

"Evet." Kısa ve net cevabım bir kaç dakika sessizliğe gömülmesine neden oldu, sanırım üzerine düşüneceğimi sanarak bu soruyu sormuştu. Bu kadar net bir cevabı beklemiyordu.

 

"Hayata neden geldim, neden yaşıyorum bu tür soruları bazen bile kendime sorup hiç bir cevap bulamıyorum. Lakin emin ol ki her gün kendimi bu tür sorularla sorgulayıp yerinde olmayan keyfimi her türlü bozuyorum." Gülerek Söylediklerimi aslında içim haykırmak istercesine dışa vuruyordu.

 

"Bazen bende kendimi sorguluyorum. Fakat bu dünyada abime sahip olduğum için bu tür sorular bazen onu daha değerli ve kıymetli yapıyor benim için. Kısacası kendimi sorgulamam bile onun benim için ne kadar önemli olduğunun nasihatini veriyor." Elis mırıldanarak konuşurken sesi oldukça uykulu çıkıyordu.

 

Elis Kısa bir süre sonra uykuya dalınca ben hala tavanı izliyordum. Geçmişin önüme sunduğu anıları hatırlayarak hüzün içerisinde o anları yaşıyor gibi gözlerimde canlandırıyordum. Bazen en güzel anınızın gelecekte size zehir olacak bir şekilde dönmesi, sizin ancak bir enkazın altında büyütmek istediğiniz bir çiçeğin hayali ile yaşamanız kadar hüzün vericiydi.

 

*************

 

Mutfak kapısını açtığımda Laxsi'nin yemek hazırladığını fark ettim.

 

"Laxsi" Seslendiğim an yavaş hareketler ile bana doğru dönmeye başladı. Neden bu kadar yavaş hareket ediyordu. Onun bu haline göz devirdim.

 

"Günaydın efendim, Kiraz hanım benden yemek hazırlamamı istedi. Bu yüzden size en güzel yemekleri sunmak için güzel bir kahvaltı sofrası hazırlayacağım. Arzu ettiğiniz bir şeymi var?" Sorduğu soru ile başımı hayır anlamında salladım. Hala bana bakarken ne diyeceğimi gerçek anlamda bilmiyordum. "Laxsi kahvaltıda ekşi olabilecek her ne varsa getirme." Söylediklerim ile bana bakarken. "Başka bir arzunuz var mı efendim? Ekşi olabilecek her türlü malzeme kahvaltıda olmayacak." Ona kafamı olumlu anlamda sallayıp" "Tamam sen halledersin o zaman. " Mutfaktan çıkarken Laxsi yarım bıraktığı işine geri dönmüştü.

 

Salondan gelen sesler ile kaşlarımı çatıp sesin geldiği yöne doğru ilerledim, Emre ve Alkan tekli koltuklarda oturmuş bir şekilde koltukta boylu boyunca rahat bir edayla uzanan Yağıza bakıyorlardı. Kendi aralarında tartışıyor veya konuşuyorlardı.

 

"Bakın burada daha fazla kalamayız. Neden anlamak istemiyorsunuz ki! Buranın bir kuralı ve sistemi var anladınız mı! Burada her şey bizim istediğimiz gibi olmuyor maalesef. Neden anlamamak için inat ediyorsunuz sistemin nasıl yürüdüğünü ve çalıştığını benden daha iyi biliyorsunuz." Yağız'ın sitemkar sesi salonda yankılanirken Alkan ve Emreye göz devirerek baktı. Onu dinlemiyor gibi görünen iki adamla uğraşıyordu.

 

Emre ve Alkan arasında geçen göz teması ile onların bir şeylerin değil bir çok şeyin peşinde olduğunu fark ettim. Alka gözlerini kısarak Yağıza baktı ve dudaklarını aralayarak konuşmaya başladı. "Benim planlarım, benim kurallarım. Kimseyi burada olması için zorlamadım. Gitmek istersen kapı orada, ismimi bilet olarak kullanabilirsin. İsmimi kime vereceğini gayet iyi biliyorsun." Dedi ilahi gibi gelen sesiyle ve cümlelerine devam etti.

 

"Ha yok ben size ayak bağı olacağım, sizin yanınızda kalarak sizin işinizi zorlaştıracağım, başınıza dert olacağım diyorsan o zaman başına ne gelirse gelsin sana yardım eli uzatmayacağımı bil." Diyerek arkasını dönüp koltuğa rahat bir şekilde oturdu. Onun ilk defa bu kadar uzun konuştuğunu fark etmemden dolayı söylediklerine pek takmamıştım anladığım kadarıyla Yağıza iki seçenek sunmuştu. Yağız yüzünü buruştururken kafasını yastığa koyarak sessizliğini korudu. "Sizi tek bırakmayacağım." Kısık bir ses tonuyla konuşup ayağı kalktı. Masaya doğru ilerlerken masanın üzerinde bulunan pet şişeyi sağ eline alarak dibinde kalan suyu tek yudumda bitirdi. Alkan başını koltuğa yaslamış bir şekilde gözlerini yummuştu, yüzü tavana bakarken elini saçlarına atarak olduğu yerde daha rahat bir pozisyon aldı. Ben onu incelemekte özgür bir şekilde olduğum yerde dururken, bu fırsatı kaçırmaktan ziyade onu incelemeyi en ince ayrıntısına kadar değerlendiriyordum.

 

Mutfak kapısının açılması ile hepimizin bakışları oraya kayarken Laxsi mutfak kapısını sakin bir şekilde açarak salonda ki masaya kahvaltıları taşımaya başlamıştı. Kahvaltılıkları düzenli bir şekilde yerleştirirken, biz de yemek masasındaki yerlerimizi almaya başlamıştık. Çoğunluk kahvaltı masasına oturunca Mersa ile Esme daha yeni odalarında çıkıyorlardı. Onları beklemeden masada ki yemekleri yemeye başladım. Assolistler en son gelirdi fakat bu berbat ikili tam bir fiyaskoydu. Yemek masasında gördüğüm limonata ile yüzüme yayılan şaşkınlığı zar zor zapt ettim. Bu işte bir terslik olduğunu hissedip cam sürahiye koyulan limonata'yı kimseye çaktırmadan elimle itecekken benden önce davranan kol ile kaşlarım havalandı. Alkan sürahiyi masadan itince çıkan ses ile herkesin yüreği ağzına gelmişti. Ben hariç, çünkü o yapmasaydı aynı işlemi ben yapacaktım.

 

"Abi ne oldu bir şeyin var mı?" Elis telaşlanarak yerinden kalkacağı vakit Alkan el işareti ile onun kalkmaması için kısa bir uyarıda bulundu.

 

"İyiyim sadece yanlışlıkla kolum çarptı." Diyerek konunun üzerini kapatmaya çalıştı. Yemekleri yedikten sonra sofradan kalkıp Laxsinin sofrayı toplamasını beklemeden koltuklara yerleştik. "Elis hadi gel sizin odaya bir bakalım." Dedim ona gülümseyerek.

 

"Tamam" diyerek arkamdan gelen Elis ile hemen odaya girdik. Laxsi de fark ettiğim bu durumu ona anlatmazsam bir hata işleyecekmişim gibi hissediyordum.

 

"Elis sen benim kardeşim gibisin yani ben seni hep öyle gördüm şimdiye kadar. O yüzden sana da anlatmak istiyorum." Dedim gözlerine bakarak.

 

"Anlamıyorum. Neyden bahsediyorsun ki Melis?" Dedi gözlerinde gördüğüm şaşkınlıkla. Tam dudaklarımı aralayıp konuşacaktım ki odanın kapısının açılması ile sessiz kaldım. Odaya giren Alkan ile derin bir nefes aldım ama arkalarından giren Kiraz ve Emreyi görünce biraz tuhaf hissettim. Odadakilere çaktırmadım ama burada olmaları içimi az da olsa rahatlamıştı.

 

"Abi bizi neden buraya çağırdın?" Diye bir soru yöneltti Emre.

 

"Laxsi" Dedi tuhaf bir tınıyla "Onun robot olduğundan şüpheliyim, kahvaltıları masaya taşırken meyve suyuna beyaz bir toz koydu. Bu tozun bize karşı kurulan bir tuzak olduğunu söylememe gerek yok herhalde." Diyerek beni bile şaşkınlığa uğrattı. Hayır bu kadarını bende beklemiyordum. Onun sözünü bitirmesi ile sabah aklıma gelen olayı onlara anlatmaya başladım.

 

"Ben buraya ilk geldiğimde dolapta limonata yoktu. Masada görünce bir tuhaflık olduğunu fark ettim. Sadece bu da değil kolunda ki kırmızı düğmeye basarken birin onu tekrardan aktif edecek düğmeye basmadan adını seslenseniz dahi bana kendinsinin aktif olmayacağını söyledi fakat bu sabah kahvaltı hazırladığını gördüm. Neden kahvaltı hazırladığını sorunca bana Kirazın ona kahvaltı hazırlamasını emrettiğini söyledi." Son sözlerimi Kiraza bakarak kısık bir ses tonuyla fısıldadım. Bu söylediklerim ile Kiraz şok olurken dudaklarından çıkan tek cümle benim gibi herkesi şok etmişti.

 

"Ben emretmedim."

 

Bölüm hakkında ki düşüncelerinizi aşırı derecede merak ediyorum...😉

 

Sormak istediğiniz sorular olursa çekinmeden sorun. Elimden geldiğince cevaplamaya çalışacağım. 🤗

 

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum:) özellikle satır arası yorumlarınızı❤

 

Yeni bölümde görüşmek üzere kendinize iyi bakın sizi seviyorum ❄ tanelerim.

 

👉 KARSAZ burdan hesabımı takibe alabilir yapacağım çoğu duyurudan haberdar olabilirsiniz.

 

Bana ulaşmak için Instagram: @yourkarsaz hesabından yazabilirsiniz. Alıntıları Instagram hesabından paylaşıyorum sorularınız varsa sorabilir benimle iletişime geçebilirsiniz.

 

Bu arada Instagramda: @yourkarsaz hesabını takip etmeyi unutmayın seviliyorsunuz.❤️

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%