Yeni Üyelik
18.
Bölüm

17.Bölüm: "Haykırış "

@karsaz

 

 

 

"Doğruyu düşündüğünü sanıyorsun fakat bazen insana yanlışlar bile doğru gelir. Unutma en büyük doğrular yanlışlardan doğar."

 

 

 

 

Kübra.k

 

 

 

 

 

17.BÖLÜM: "HAYKIRIŞ "

 

Önceden gökyüzüne bakarak hayaller kurardım. Bir yıldızı kendime arkadaş bilip her zaman onun olduğu kısıma bakarak dertleşir ve içimde ki tüm sıkıntıları ona anlatırdım. Bir gün o da gitti artık o gökyüzü benim için dert değil yalan söyleyen bir çok varlığın üstünü kapatan kefen oldu.

 

Hayatın iki yüzlü olduğuna inanıyorum ben çünkü kimine iyi yönünü gösterirken benim gibi ayakları üstünde durmaya çalışanlara kötü ve kara günlerini yaşatmak için an kolluyordu. Bir devrin yapamadığını sıkı sıkıya bağlı olduğumuz hayat yapmak istiyordu.

 

Emre ve diğerleri üst katta bulunan oda'dan kesici aletler ve silahları salona taşırken biz de yemekleri hazırlamak için kızlarla mutfağa doğru ilerledik.

 

"Ne yapalım?" Soruyu yönelten kiraza omzumu fark etmez anlamında silktim. Bana her şey uyardı şuan.

 

"Benimde aklımda bir fikir yok maalesef." Sıkıntılı bir nefes veren Elis masaya yaslandı. Biraz düşünüp dolabı karıştırdım. Dolapta ki malzemelere bakarken ne yapabiliriz diye düşünüyordum.

 

"O zaman şöyle yapalım. Ben sarma harcını yapana kadar siz de içecek ve salata hazırlayın." Alt taraftaki bölmeyi açtığımda önüme çıkan mercimek ile kaşlarım havalandı.

 

"Mercimek çorbası." Daha sözümü tamamlamadan Kiraz ve Elis aynı anda. "Bilmiyorum." Yanıtını verdi. Önce mercimek çorbasını ocağa koyup hemen sarmanın iç harcını hazırlamaya başladım. Elimi oldukça hızlı tutmaya çalışıyordum. Daha bu binayı tam olarak keşfetmemiştim.

 

"Harcı hazırladım ben salata bitti mi?" Sorum ile Elis ve Kiraz başını olumsuz anlamda sallayarak bana baktı. Yarım saatten fazladır ne yapıyordu bunlar!

 

Mutfak tezgahına doğru ilerlerken ikisi de önümde duvar gibi dikilmişti. "Kızlar çekilin salatayı nasıl yaptığınızı merak ediyorum." Elis ve Kiraz birbirine bakıp omuz silktiler.

 

Tezgahın üzerinde ki dörde bölünmüş domatesler, tüm tüm koyulan biberler ve dev gibi kesilen salatalar ile dudaklarım şaşkınlık içerisinde açıldı. "Siz burayı bana bırakın ben hallederim. Sarma sarmak biliyorsunuz değil mi?" Sorum üzerine ikisi aynı anda." Hayır." Cevabını verirken onları suçlamadım eminim ki baskıcı aileleri yüzünden mutfak ile hiç ilişkileri olmamıştı.

 

"Pekala siz masada oturun, ben geliyorum." Elis ve Kiraz masaya doğru ilerlerken ben harcanan malzemeleri bir kenara ayırıp yenilerini çıkarıp salatayı hazırlamıştım. Salatanın sosunu hazırlayıp kenara koyarken masaya doğru ilerledim. "Ayran yapmayı biliyorsunuz değil mi?" Kiraz ayağı kalkıp dolaptan yoğurt ve pet şişelerde bulunan suları alıp işe koyuldu. Bende sarmaları sarıp bir yandan kızlarla sohbet ediyordum. Ara sıra güluyor ara sıra hüzünleniyorduk. Son sarmayıda sarıp ayağı kalktım. Sarmanın üstüne suyunu ekleyip ocağın üzerine koydum.

 

Mutfakta ki masaya oturup sandalyeye sırtımı yasladım. Elimde ki çakmak ile oynarken aklıma dün gece geldi gözlerim karşımda oturmuş bir şekilde bana bakan Elis ve Kirazı buldu." Dün konuşamadık siz buraya nasıl geldiniz?" Diyerek ikisi arasında göz gezdirdim. Dün biz oda da konuşurken Esme ve Mersa salonda tartışma çıkartıp bizim odadan çıkmamızı sağlamıştı. Bu yüzden konu orda kapanmış ve hepsi odalarına dağılmıştı Alkan Elisi kendin yanına çağırınca da mecburen odama çekilip uyumuştum.

 

"Biz suçsuzuz aslında bir şey yapmadık. Abilerimiz buraya apar topar getirilince bizde peşinden geldik ben ve abim birlikte yaşıyoruz. Kiraz ve abisi de öyle." Söze başlayan Elis ile ona bakarak tebessüm ettim.

 

"Ailen peki?" Sorum ile gözleri buğulandı ve dudakları titredi.

 

"Benim tek ailem abim." Diyerek gözlerini kapattı. Kiraza baktığım zaman gözlerinde ki korkuyu gördüm ona aynı soruyu sormamdan mı korkuyordu? Yoksa Elis için mi endişe etmişti. Aile hayatına girmeden bir süre sohbet edip konuşmuştuk. Yemeklerin tam kıvamında pişmiş olması beni memnun ederken sofrayı kurmaya başladık. Sofrayı kurduğumuz'da Elis herkesi sofraya çağırdı. Emre Kiraz'a bakıp göz kırparken Kiraz sadece abisine gülümsemek ile yetinmişti. Elis yanıma oturacağı vakit Alkan kıvrak bir hareketle kardeşinin kolunu tutup yanına çekti. Elis yanlış anlayıp anlamadığımı sorgularcasına yüzüme baktığında ona sadece tebessüm ettim. İkisi birbirine bağlıydı ve böyle bir yerde birbirlerinden ayrılmamak verdikleri en doğru karardı.

 

Diğerleri çoktan kendi hallerinde takılmaya başlamıştı. Sofrada hepsini incelerken gözüm Ares ve Derya'ya takıldı. Mesela Ares ile Derya birdiler her ne kadar Ares'in Derya'ya açılmadığını düşünsemde Derya bir şeyleri anlamış gibiydi. Diğerlerine pek kanım kaynamasada onlarda birbirini sahipleniyordu. Burada olan herkes çok önceden beri arkadaşlardı. Altemur sofraya bakıp ıslık çalarken gözleri ışıldamıştı.

 

"Bu sofranın güzelliği ne böyle, siz böyle yemekler yapınca burası daha bir katlanabilir yer oluyor." Cümlesini bitirmesiyle sofradaki erkekler ona katılınca Mersa ve Esme burun kıvırarak önlerine dönmüştü.

 

Sofrada çatalım ile oynarken kendi varlığımı sorguladım. Ben kimdim? neden buradaydım. Belki küçük bir olayda bile beni takmayıp kullanacak insanlar için kendimden ödün veriyordum. Buradaki kimse beni arkadaşına değişmezdi ki benim bu fedakarlığım kimeydi? Kaçan iştahım ile saçlarımı omzumdan geriye atarak başımı eğdim.

 

Aklımı bulandıran sorular ile elimdeki çatalı sofraya bırakıp, sandalyelem'den kalkarak merdivenlere doğru yöneldim. Kendi kendimi sinir etmekte üstüme yoktu! Arkamdan işittiğim. "Nereye?" Sorusunu takmayarak yürümeye devam ettim. Esme'nin "boşverin gitsin." Demesini bile takmadım. Gözlerim dolarken çığlık çığlığa ağlamaya çok ihtiyacım olduğunu fark ettim.

 

Yukarı çıkmadan önce girdiğim şifreyle kapı açılırken bu boğucu ortamdan kendimi soyutlayarak ipten merdiveni hızlı bir şekilde çıktım. Tünelin içindeki soğuk hava dalgası yüzüme çarparken bir anlık vücuduma giren titreme ile kollarımı bedenime sararak yürümeye başladım. Tünel'in sessizliği o kadar ürkütücü geliyordu ki çok uzaklaşmadım. Zaten aşağıdan vuran ışık az da olsa zifiri karanlığı örtbas ediyordu. Tünelin duvarına sırtımı yaslayarak oturdum. Gözlerimi kapatıp yaşadıklarımın bir film edasıyla gözlerimin önüne tek tek serilmesine izin verdim ve bir seyirci gibi sessiz kaldım. Hayat'ın hep bana karşı oynadığı bir oyun değildi bu, ben bir oyunun içinde de değildim. Ben hayatın oynadığı o çaresiz oyuncaktım ve kaderime boyun eğmiş bir şekilde olacakları bekliyordum.

 

Yanımdan gelen hışırtı sesi ile sıçrayarak hemen sesin geldiği tarafa doğru döndüm. Yanıma oturan Emre'yi görünce ona aldırış etmeden tünelin görünmeyen zifiri karanlığına baktım. Lanet olsun kalbim yerinden fırlayacak gibi hızlı atıyordu.

 

"Bir yandan bizim kurtuluşumuz gibi kendini masum gösteriyor." Dedi fısıldayarak, sesli bir şekilde yutkundu ve devam etti.

 

"Ama aslında bizi içine çekmek isteyen zifiri sonu görünmeyen bir karanlık. Bizi içine çekerek orda hapis olmamızı istiyor. Kendini masum gösteriyor ama öteki yüzü bir tanrının laneti ve nefreti ile zindana vurulmuş bir şeytanın zalimliği ve içinde büyüttüğü kini saklıyor. Her an bizi içine çekip diğer yüzünü gösterecek kadar yakın bize." Elini sonu görünmeyen karanlığa doğru uzatırken.

 

" Yeni hayatlara yeni kişiliklerde fakat aynı bedende olmak üzere bizi kullanmak için bize masum görünüyor. Bizde buna itaat etmek için seçilen kurbanlarıyız." Dedi nefesini sesli bir şekilde verirken. Onun söylediği cümleler ile içimdeki umut kırıntılarını sert bir rüzgar alıp savurdu.

 

Oturduğum Yerden az bir açıyla Emre'ye dönerek. "O karanlık bize masum yüzünü gösteriyor. Doğru söylüyorsun." Acı bir şekilde gülerek devam ettim konuşmama."Ama bilmelisin ki en az bizde onun gibiyiz bizde hiç masum sayılmayız.

Söylesene en sinsi katiller hep masum gibi görünenler değil midir?" Dedim nefesimi düzene sokmaya çalışarak.

 

"Doğruyu düşündüğünü sanıyorsun fakat bazen insana yanlışlar bile doğru gelir. Unutma en büyük doğrular yanlışlardan doğar." Diyerek bana döndü ve devam etti.

 

" Yanlışı yapmadan doğruyu bilemezsin ve sen Şuan doğruyu bulmak için o yanlışa başvuruyorsun." Dedi elini omzuma koyarak.

 

Emre'nin dedikleri ile aklıma düşen şüphe ile ona baktım söyledikleri o kadar doğru geliyordu ki şuan aklım karışmıştı. Ona bakarak karanlığın izin verdiği kadarıyla yüzünü taradım kahverengi gözleri koyu siyah saçları ile sert bir çehresi vardı.

 

"Ya Şuan doğru gelen sözlerin benim verdiğim kararlar için yanlışsa?" Dedim kuruyan dudaklarımı nemlendirerek ve ona baktım bir şey söylemesi için. Derin bir sessizliğin sonunda dudaklarını aralayarak. "Verdiğin kararlar doğru ise bir sorun ve şüphe aklında kalmaz, fakat verdiğin karar yanlış ise bu senin beyninde hep bir şüphe olarak kalır ve sen bunu aşamazsın." Hafif bir şekilde dudağı kıvrıldı. Hayır bu bir tebessüm değildi sadece hafif bir şekilde yukarı bükülmüştü dudakları. Onun yapmadığını ben yaparak yüzüme yerleştirdiğim küçük bir tebessüm ile ona baktım. Arka cebimden çıkardığım sigara paketinden iki dal sigara çıkartarak birini ona uzattım. Bir bana bir elimdeki sigaraya bakarken şaşkındı. Onun konuşmasına fırsat vermeden. Sigarayı eline tutuşturdum.

 

"Paketi size vermeden önce ne olur ne olmaz diye yarısını odada bırakmıştım."

Dudaklarından dökülen kıkırtı ile bende güldüm.

 

"Bende bu paket neden bu kadar dolu diyordum. En son verdiğinde içinde yedi dal vardı." Aklıma dank eden şeyle ona bakarak. "Çakmak yok bende sende var mı?" Bana hala bakarken konuşmaya başladım. "Aşağıda vardı ben alıp geleyim." En son çakmağı mutfak masasının üzerinde bırakmıştım. Ayağı kalkacaktım ki kolumu tutması ile olduğum yerde durdum ve ona baktım. Eliyle bir dakika işareti yaparak elini montunun cebine koyarak bir şeyler aradı, çıkardığı iskelet kafalı çakmak ile kaşlarım havalandı.

 

"Bunu bulmak için çok mu uğraştın?" Dedim kuşkulu bir ses ile, bu dediğime kafasını olumsuz anlamda sallayıp.

 

"Hayır sadece kaldığım bir oda'da bulmuştum. Biliyorsun ki herkes boş bulduğu oda'da geceyi geçirir, dışarıda kalan ise ya yem olarak o katillerin eline geçer, ya da kukla olarak Kaan

Salup tarafından oynatılır." Diyerek sigarasını yaktı.

 

"Neden yanında taşıyorsun! Fark ettiğim kadarıyla yanında sigara yok." Dedim tek kaşımı kaldırarak. Bazen engin zekamla her şeyin üstesinden geleceğimi hissediyordum.

 

Bana gözlerini kısarak "Ateş sadece sigara için değil Melis bir çok şey için yanar ve yarar." Diyerek gözlerini tünelin zifiri karanlığına çevirdi. Onu haklı bularak sustum.

 

Sigaranın dumanını içime çekerken kafamı sert bir şekilde arkamda ki duvara yasladım. Sigaranın dumanı ciğerlerimi talan ederken dudaklarımı aralayarak dumanı özgür bıraktım.

O da benim gibi sırtını duvara yaslamış bir şekilde sigarasını içiyordu. Sessizliğin hakim sürdüğü tünelden gelen fare sesleri ile ürksemde kendimi rahatlatmaya çalışıyordum.

 

"Sen buraya nasıl düştün?" Sorum ile gözleri hafif aralandı. Bana yarı aralık gözleriyle bakarken dudaklarını ıslatarak. "Şuan susma hakkımı kullanıyorum ama bir gün kendi isteğim ile sana her şeyi anlatabilirim." Diyerek son bir fırt daha çekti içine ve sigarayı ayağının altında ezerek etkisiz hale getirdi.

 

"Aslında sende katil olunacak bir karakter var." Dedi yüzümü incelerken ve devam etti.

 

"İnsanları öldürüp cinayet işleyecek bir tip ve bir o kadar ben işlemedim masum yüzü." Dedi ikilemde kalmış gibi. Yüzüme aklı karışmış bir şekilde bakıyordu. Beni çözmek istercesine bir süre sadece sessizliğini koruyarak bana baktı. Bakışlarından rahatsız olmadım çünkü onun sadece yüzüme katil olabilme ihtimalini taşıyan bir ifade yerleştirdiğini hissede biliyordum.

 

"Olabilir. Hiç kimse masum değildir. Herkes birer suçlu ve herkes birer katil bunu kabullenmek için icraate dökmek gerekmez. Herkes birer katildir fakat maskelerini seviyorlar. Bu yüzden o masum maskeyi yüzlerinden çıkarmıyorlar! çünkü çıkardıkları vakit kirli yüzleri görünecek. Bazen bir cinayet işleyecek gerek kalmadan bile katil olabilirsin. Mesela bir çocuğun özgürlüğünü elinden alarak onun çocukluğunun katili olursun." Uzun bir şekilde konuşmam bana da sürpriz olmuştu. Emre'nin yüzünde söylediklerim ile en küçük bir mimik oynamazken ben hala ona bakıyordum. Belki ondan bir kaç cümle duymak istiyordum. Saçlarını geriye doğru atarak. " Doğru" Kısa bir yanıt verdi. Lafı uzatmadı ya da uzatmayı sevmiyor.

 

"Buraya alıştım artık can kayıplarını bile takmıyorum çünkü burada ben kardeşim için savaşıyorum. Eğer bir gün buradan çıkacak olursak ve ben ve kardeşim arasında seçim yapılırsa onun kurtulması için elimden gelen her şeyi yaparım." Fısıldayarak konuşması ile kaşlarımı çattım eğer haykırsaydı bu kadar etki bırakmazdı bende.

 

"Umarım buna gerek kalmadan kurtulursunuz bu Cehennemden." Söylediklerime ben bile körü körüne inanmıyordum. Sadece iğneleri arasında sıkışıp kalan bir balonu umut olarak görüyordum. Gökyüzüne uçması için tanrıya dua ediyordum.

 

"Bir şekilde hayatımıza girdin. Bu nasıl oldu bilmiyorum fakat artık hayatımızdasın. Eğer bir gün olurda buradan sağ çıkamaz isem Kiraz sana emanet." Söyledikleri yerimde donamamı sağlarken ne diyeceğimi bilmiyordum.

 

"Öyle bir şey olmayacak hem hayatınıza girmedim. Şöyle düşün bir misafir gibi sadece size göründüm ve en kısa sürede geri gideceğim." Dudaklarımdan çıkan sözleri son kez kafamda tartarken bunun en doğru cevap olduğunu düşünüyordum.

 

"Hayatımıza kalıcı bir misafir olarak geldin Melis ama hoş geldin. Ben hislerimde hiç yanılmadım Melis ve sen aramıza başrol olarak geldin." Tam dudaklarımı aralayıp. 'Yok öyle bir şey.' Diyeceğim vakit arkamızdan gelen ayak sesleri ile gözlerim yuvalarından çıkacak bir şekilde açıldı. Tünelin içinden gelen farklı sesler ile tedirginlikle Emreye baktım.

 

"Bizimkilerin olabilme ihtimali yok. Onlar olsaydı seslenirdi. Gelen büyük ihtimal başka biri olmalı." Emre'nin kulağımın dibinde oldukça kısık bir sesle konuşması beni dahada korkuturken. "Aşağıya inmesine engel olmamız gerek. Bunu biliyorsun değil mi?" Sorum üzerine. "Biliyorum diyerek kolumdan tutup kalkmama yardımcı oldu.

 

"Sence kaç kişiler?" Sorum üzerine bedeninin gerildiğini hissettim.

 

"Tam olarak bilmiyorum en fazla beş en az bir." Ah gerçekten çok rahatladım.

 

Melisi o kadar Altemur ve Alkan ile shiplediniz birde Emre çıktı başımıza diyeceksiniz.

 

Sizin baş rol karakteriniz kim?

 

Altemur?

 

Alkan?

 

Emre?

 

Bölüm hakkında ki düşüncelerinizi aşırı derecede merak ediyorum...😉

 

Sormak istediğiniz sorular olursa çekinmeden sorun. Elimden geldiğince cevaplamaya çalışacağım. 🤗

 

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum:) özellikle satır arası yorumlarınızı❤

 

Yeni bölümde görüşmek üzere kendinize iyi bakın sizi seviyorum ❄ tanelerim.

 

👉 KARSAZ burdan hesabımı takibe alabilir yapacağım çoğu duyurudan haberdar olabilirsiniz.

 

Bana ulaşmak için Instagram: @yourkarsaz hesabından yazabilirsiniz. Alıntıları Instagram hesabından paylaşıyorum sorularınız varsa sorabilir benimle iletişime geçebilirsiniz.

 

Bu arada Instagramda: @yourkarsaz hesabını takip etmeyi unutmayın seviliyorsunuz.❤️

 

 

 

 

Loading...
0%