Yeni Üyelik
19.
Bölüm

18.Bölüm: "Bi̇li̇nmezli̇k "

@karsaz

 

 

Adım seslerini duydum.

 

 

Zihnim benim buradan sağ çıkmayacağımı haykırıyordu.

 

 

Burada ya tutsak olarak kalacaktım ya da bugün benim infazım gerçekleşecek'di. Ben yaşamadan ölmek istemiyorum ki.

 

 

 

18.BÖLÜM: "BİLİNMEZLİK "

 

Sessizlik koca bir sessizlik. Bizi içine çeken bu zifiri karanlıkta ihtiyacımız olan tek şeydi sessizlik. Bedenimi saran ani bir titreşim ile Emrenin kolunu tuttum. Şuan sakin olmam gerekiyordu fakat korku bedenimi yavaş yavaş ele geçiriyordu. Emre ile sesin geldiği tarafa refleks olarak dönerken, kalbim göğsümü delercesine atıyor sanki yerini sevmemiş gibi bir çarpıntıya başvuruyordu. Emre işaret parmağını dudaklarının üstüne koyup beni susmam için uyarırken, sessizce başımı salladım. Sakinliğimi korumalıydım!

 

Emre beni elimden tutup kenara çekti. Ben ne yaptığını sorgularken kulağıma doğru yaklaşarak."Beni burada bekle tamam mı?" Sessizce konuşması ile ona tamam anlamında gözlerimi açıp kapattım. Emre aşağı inip kapağın üstüne bir kaç tane karton koyunca bizim neden oraya gitmediğimizi sorguladım. "Emre iplerden tutunarak tekrardan yukarıya çıktı. Hızlı bir şekilde yanıma gelirken onu izliyordum. "Şimdi al bu silahı aşağıya inersek onlar hemen arkamızdan gelir. Kaan salupun yerimizi öğrenmesi uzun sürmez. Eğer güvende kalmak istiyorsak bir süre o eve ihtiyacımız olacak ve şimdi orayı iki kuruşluk insanlar için ortaya atmayalım. Kaan Salup'un burada olduğumuzu bilmemesi gerek. Diğerleri yokluğumuzu fark ettiği gibi yardıma gelecektir zaten. Şimdi onları buradan uzaklaştırmalıyız. Bu silahları az önce aldım bunu kendini korumak için kullan." Derin bir nefes alarak devam etti. "Bir tehlike fark ettiğin zaman silahı kullanmaktan çekinme." Ciddi ses tonu yutkunmamı sağlarken. "Tamam." Kısa cevabım ile omzuma iki kere vurarak geri çekildi. Bu yaptığı beni şaşkına çevirsede sustum erkek gibi omzuma vurmuştu resmen.Yakından gelen ayak sesleri sayesinde susmak zorunda kaldık. Olduğumuz yerden hızlı bir o kadar sessiz adımlarla uzaklaşırken, burada olanların bizi fark etmemesini umuyordum.

 

"Hakan sende bu kokuyu alıyor musun?" Diye sordu kalın bir ses. Gelen bir iki hışırtı'dan sonra bir başka ses.

"Evet abi sigara içmiş birileri." Diyerek el fenerini yaktı. Derin bir sessizlik'ten sonra.

 

"Bak burada iki izmarit var ve sanırım burada oturmuşlar, baksana." Dedi aynı ses.

 

Şaşkınlıkla Emre'ye bakarken "Koşmalıyız." Diyerek kulağıma fısıldadı. Onu onaylarken. 'Tamam.' Dudaklarımı oynattım ama gördümü yoksa görmedi mi bilmiyordum.

 

Sessizce. "Üç'e kadar sayacak sonra hızla koşacağız burdan." Diyerek elimi tuttu, şuan ki durumda elimi tutması umrumda bile değildi. Bir an önce bu durumdan kurtulmak istiyordum!

Emre'nin saymasını beklerken o beni şaşırtarak 'üç' diyerek koşmaya başladı. Bende onunla birlikte koşarken arkamızda ki adamlar olayı anlayıp arkamızdan bağırmaya başladı. "Koş Hakan tutalım şunları." Diyerek köpek gibi hırlamıştı resmen.

 

Biz delicesine koşarken benim tökezlemem ile Emre bir anlık durdu.

Nefes nefese ona bakarken bu zifiri karanlıkta onun yüzünü bile tam seçemiyordum.Hala ona bakarken "Devam edelim." Dedim. Kafasını olumsuz anlamda sallayıp sessiz bir şekilde 'Hayır' dedi.

 

"Şimdi sen şu tarafa yaslan ve sesizce otur. Sakın ses çıkarma. " Dedi hemen yanımızda ki duvarı işaret ederek.

Ona anlamsız bakışlar atarak ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışıyordum. Fakat bu zifiri karanlıkta ona attığım tuhaf bakişlarımı görmesi pek mümkün değildi.

 

Ayak sesleri yaklaşırken elini elimden çekip."Zamanımız yok ben onları oyalarken sen tekrar geri dön ve diğerlerine haber et bizi bulmaları uzun sürmez ve..." Daha sözünü bitiremeden beni duvara itip görünmememi sağladı. Ben neden bunu yaptığını soracakken arkadan gelen ses ile nefesimi tuttum.

 

"Abi orada koş tutalım şu iti." Diyerek yanım'dan iki adam küfür ederek geçti.

 

Onların geçtiğini idrak ettiğim vakit hemen yerimden kalkıp geldiğimiz yöne doğru koşmaya başladım. Delicesine atan kalbim nefes almamı zorlaştırırken acıdan gözlerim dolmuştu. Ayak seslerimin yankı ettiği gerçeği ile olduğum yerde durdum daha sessiz olmaya çalıştım ama sanırım geç kalmış, çoktan fark edilmiştim. Arkamdan gelen sesler ile olduğum yerde sessiz bir şekilde duvar köşesine yaslanarak ilerlemeye devam ettim.

 

"Ali abi koş bu bir kumpas. Arkada biri daha var oyuna geldik sen git diğerinin peşine onu yakala. Bende bunu hallederim sonra işlerini bitiririz." Dedi yüksek sesle. Kendime geldiğim vakit dizlerimi zorlayacak bir şekilde koşmaya başladım. Uzun bir süre koştuktan sonra sola doğru açılan tünele girdim. Bu nasıl bir yerdibtanri aşkına! Bir tünel bu kadar çok yol ayrımına nasıl açılıyordu. Gözlerim zifiri katanlıktan dolayı göremezken çok fazla uzaklaşmış olmama lanet ettim. Şuan kadar telaşlıydım ki nereye gittiğimi bilmiyordum. Tünelde son nefesimi verecek bir hızla koşuyordum sonunda az da olsa aydınlık sağlayan bir yere geldiğimde önüme çıkan demir bir kapı ile arkama baktım.

 

Dev gibi boyu ile bu uzaklıktan bile ne kadar korkutucu olduğu belli olan adam bana doğru koşuyordu. Yüzünü göremiyordum sadece boyunu ve kilosunun fazla olması benim bir adım gerilememe neden olmuştu.

 

Hızla kapıyı açıp içeri girdim. İçerisi tünele göre daha aydınlıktı, odaya giren mavi ışık hüzmesi yüzüme yayılıyordu ve gözlerimin karanlığa alışması yüzünden Şuan göz damarlarımın çatlamasına neden olacak bir şekilde acıyordu. Burnuma gelen ağır koku ile hızla odanın içerisinde bulunan kolonun arkasına geçtim. Kokunun kaynağını aramaya çalışıyordum fakat gerginlikten dolayı dikkat kesilmem pek mümkün olmuyordu. Birazdan burada olacaktı! Elimde ki silahı belime yerleştirdim. Eğer ki hemen beni yakalarsa silahım boşa gitmiş olacaktı. Ona yeterince uzakta olursam hızlı davranarak silahım ile kendimi savunabilirdim. Düşüncelerimin bölünmesine neden olan şey çok yakından gelen ayak sesleriydi.

 

Kapının açılması ile odaya girdiğini anlamıştım ama kapıyı geri kapatmasını beklemiştim. Beni şaşırtarak kapıyı aralıklı bir şekilde açık bırakmıştı. Yaklaşan ayak sesleri beni korkuturken, kalbim olduğu yeri sevmemişcesine hızlı bir şekilde atıyordu. Elimi kalbimin üstüne koydum sanki ritmini durduracakmışım gibi. Nefesimi tutmak için çabaladım ama Şuan bu o kadar zordu ki nefes almamak. Yinede sessizce soluklanıyordum. Nefesim yine düzensiz bir şekilde hırıltılı çıkınca gözlerimi kapattım. Şuan nefes almak adamın beni fark etmesinden daha önemli gibiydi. Dizlerim o kadar çok titriyordu ki yere yığılmamak için sırtımı duvara yasladım. Tüm desteği lanet olası bir kolondan alıyor olduğuma inanmak istemiyordum.

 

Gözümden akan yaş ile kafamı kolonun duvarına yasladım. Şuan fark edilmekten çok korkuyordum. Belki kötü bir katildi veya şizofren bir psikopat bir katil. Ben Şuan ölmek istemiyordum ki. Ben biraz daha yaşamak istiyordum. Yere düşen bir cisim ile elimi dudaklarıma kapattım.

 

"Demek sesini çıkartmayacaksın ha!" Kalın ve iğrenç sesin geldiği yer sağ tarafımda kalıyordu.

 

"Peki sen bilirsin benimde canım oyun oynamak istiyordu zaten." Dedi iğrenç bir kahkaha atarak.

 

"Benim zamanım bol zaten. Sen merak etme ölmek için bir günün var ama beni yorma Eğer ki canını almam uzun sürerse bu yeri başına yıkarım." İğrenç sesiyle benimle alay ederken oldukça keyif alıyor gibiydi.

 

"Bak sana bir hikaye anlatayım. Hem ölmeden önce ona benden bir kaç selam götürürsün." Sesi Şuan daha kısık geliyordu. Tekrardan yere düşen bir cisim ve benim ağzımdan kaçan küçük bir hıçkırık eş zamanlı oldu.

 

Adım seslerini duydum.

 

Zihnim benim buradan sağ çıkmayacağımı haykırıyordu.

 

Burada ya tutsak olarak kalacaktım ya da bugün benim infazım gerçekleşecek'di. Ben yaşamadan ölmek istemiyorum ki.

 

"Bir gün bir adam ve kadın varmış. Çok mutlu ve huzurlu bir aileye sahiplermiş. Sonra bir gün yuvalarını şen şakrak edecek bir sevindirici haber almışlar. Karısı hamileymiş, adam haberi duyunca çok sevinmiş ama bu sevinci uzun surmeyecekmiş. Adam karısının her emrine itaat etmeye başlamış bir dediğini iki etmez olmuş karısının. Böylece zaman geçmiş ve bebek altı aylık olmuş ve cinsiyetini öğrenmişler bebeğin. Bebek kızmış. Adam bu habere çok sevinmiş kızının hemen doğmasını ve onu kucağına almak istiyormuş. Sonra karısının kendisine uzak davrandığını fark etmiş ve içine amansız bir şüphe düşmüş. Bu şüphe artık onun beyninde yer edinmiş ve kafasını kurcalamaya başlamış. Adam yinede bu süphesini bastırmış. Bir gün karısı ile hastaneye gitmişler bebeğinin durumunu çok merak ediyormuş adam ve doktora götürmüşler. Gelişen olaylardan sonra adam öğrenmiş ki bebek onun değil. Dünyası başına yıkılmış adamın, kara bulutlar üzerine çökmüş ama karısına hiçbir şey belli etmemiş. Karısı doğumunun dokuzuncu ayındaymış. Bir gün karısı uyurken sessizce elini ve ayaklarını bağlamış ve karısının uyanmasını beklemiş. Karısı uyanmış ve adam çocuğun ondan olmadığını bildiğini söylemiş. Karısı ilk baş şok olmuş, sonra ağlamaya başlamış. Adam öncelerden aklına giren düşünceyi icraata dökmek için elindeki çakıyı alıp karısına yaklaşmış." Sesi o kadar korkutucu ve sinir bozucu geliyordu ki göz yaşlarım durmuyordu. Dudaklarımdan dökülen sessiz hıçkırıklarım duyduklarımdan kaynaklanıyordu. Susması ile sessiz bir nefes alıp bu anı değerlendirmek için elimi belime atıp silahı çıkartacaktım ki boğazıma dolanan eller ile nefessiz kaldım.

 

"Sonra ne olmuş biliyor musun? Adam elindeki çakıyla karısının karnını yaracakken karısının bir kolu bağladıği ipten kurtulmuş ve adamın yüzüne koca bir çizik atmış. Fakat bu onu durdurmaya yetmemiş. Adam kadının kolunu sıkı bir şekilde tekrar bağlayarak yarım bıraktığı işine devam etmiş. Karısının yalvarışları umrunda bile değilmiş. Elinde ki çakı ile karısının karnını yarmış. Kadının acı dolu haykırışları ağlamaları adamın durmasına yetmemiş. Aksine karısının acı çekmesinden hoşlanmış bunu fark ettikten sonra karısının acı dolu çığlıkları kulağına melodi gibi gelmeye başlamış. Sonra karnında ki kızı bildiği bebeği çıkartıp ufak bedenine bakmış. Doğumuna on gün kalan bebek mucizevi bir şekilde ağlamaya başlamış adam şaşırmış. Ne yapacağını nasıl bir tepki vereceğini bilmiyormuş. Bebegin ağlaması bir nohut tanesi kadar vicdanına dokunmuştu fakat bu çok uzun sürmemişti. Önce göbek bağını sert bir şekilde kesip annesi ile olan bağını koparmıştı minik bebeğin. İkisinden de aynı anda acı dolu bir haykırış kopmuştu bu ses adamın kulağında ninni gibi çalıyormuş bu haykırış ve acı dolu çığlıkları ona fazlasıyla zevk veriyormuş. Bebeğin boynunu koparıp yere atmış hiç acımadan. Kendisinden geçen karısının karnını ise iğne ile dikmeye başlamış. Karısı'nın yalvarışları adamın sinirini bozmaya başlamış ve adam karısının dudaklarınıda dikmeye başlamış. Ona yalan söyleyen dudaklarını! Sonra sadece dudaklarının ona yalan söylemediğini fark etmiş. Gözleriylede ona yalan söylüyordu karısı. Adam kendisiyle getirdiği japon yapıştırıcısını kadının gözlerine döküp göz kapaklarını kapatmış artık ona yalan söyleyen şeyleri hayatından çıkarmış kurtulmuştu. Adam yaptıklarını idrak edince ağlamaya başlamış. Sonra bebeğin kendisinden olmadığı aklına gelince gülmeye başlamış. Karısı yatakta bağlı bir şekilde kanlar içerisindeymiş kafasını hiç acımadan kestiği bebek ise yerde!"

 

Anlattığı şeyler ile gözlerim fal taşı gibi açılmış, kalbim maratona çıkmış gibi hızlı atıyordu. Lanet olsun nasıl bir caninin eline düşmüştüm. Yüzümü beni tutan adama dönmek istedim ama bu girişimime engel olmak için saçlarımı kökünden kavrayarak durmamı sağladı.

 

"Aradan iki saat geçtikten sonra bir telefon gelmiş. Hastaneden aramışlar adamı. Test sonuçlarının karıştığı ile ilgili bir sürü başı boş muhabbet açmaya çalışmışlar ama adamın kulağı sadece bir kısımda takılı kalmış. Beyninde sadece 'Test sonuçları karışmış efendim.' Sözleti yankılanıyormuş. Adam bebeğinin yanına doğru giderken sadece acımasızca kestiği kafasını dizlerinin üzerine koyarak bir gözünü açmış. Karşılaştığı koyu yeşil gözler ile ne yapacağını şaşırmış bu yüzden sabaha kadar ağlamış. Kendi öz çocuğunu öldürmüş üstüne bir de karısına güvenmemişti. Hızla karısının yanına giderek ondan özür dilemiş fakat karısı çoktan ölmüş ve son nefesini vermişti. Bu yüzden evden çıkmadan önce silahını alarak ona test sonucunu yanlış bildiren doktorun kafasına sıkmış. Aradan aylar geçmiş ve nereye kaçarsa kaçsın adamı polisler eninde sonunda bulmuş. Sonra buraya tıkmışlar." Kahkaha atarak yüzünü bana gösterdi. Karşımda yüzüme sırıtarak bakan adamın gözlerinden aşağı doğru büyük ve geniş bir şekilde hilal şeklinde kabuk bağlamamış bir yara vardı.

 

 

 

 

 

 

Bölüm biraz kısa oldu bunun için üzgünüm 😔

 

Bölüm hakkında ki düşüncelerinizi aşırı derecede merak ediyorum...😉

 

Sormak istediğiniz sorular olursa çekinmeden sorun. Elimden geldiğince cevaplamaya çalışacağım. 🤗

 

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum:) özellikle satır arası yorumlarınızı❤

 

Yeni bölümde görüşmek üzere kendinize iyi bakın sizi seviyorum ❄ tanelerim.

 

👉 KARSAZ burdan hesabımı takibe alabilir yapacağım çoğu duyurudan haberdar olabilirsiniz.

 

Bana ulaşmak için Instagram: @yourkarsaz hesabından yazabilirsiniz. Alıntıları Instagram hesabından paylaşıyorum sorularınız varsa sorabilir benimle iletişime geçebilirsiniz.

 

Bu arada Instagramda: @yourkarsaz hesabını takip etmeyi unutmayın seviliyorsunuz.❤️

 

 

 

Loading...
0%