@karsaz
|
"İşlenmiş boynuna kanın parıltısı akmak için damarlarını zorluyor."
Kübra.k
19.BÖLÜM: "KURŞUN"
Bazen susmak en büyük çaresizliğiolur insanın. Bazen ise en büyük çığlığı Şuan ben de susarak o çaresizlikler'den birini yaşıyordum. Gözlerimi kapatmak istiyordum fakat güvende hissetmediğim zamanlar bunu yapmak tam bir işkenceydi.
Karşımda bana sırıtarak bakan adamın yüzünün ortasına yumruk atmamak için kendimi zor tutuyordum. Biliyordum ki ben öyle bir atak yapsam asla kurtulamazdım Ali denilen adamın elinden. Çürük disleri ve parçalanmış dudakları ile gülmemek için lanetlenmiş gibiydi. Şuan karşımda gözlerinde öldürme arzusu olan adamın kurbanı gibi hissediyordum. Yeni doğmuş çocuğunu öldürüp bir kadına eziyet ederek hayatını bebeği ile sonlandırmıştı. Karısının gözleri önünde bebeğini öldürmüştü! Bebeğini kucağına almak için gün sayan bir annenin önünde bebeğini öldürmüş bu cani ile karşı karşıyadım. Karısına bunları yapan bir adam bana nasıl bir eziyet edecekti hiç bir fikrim yoktu.
Şuan o kadar çaresiz ve yanlızdım ki bunu dile dökemezdim.Tutunacak bir dal aradım belki bir umut .Gözümden bir damla yaş düştü. Çenem boyunca süzülüp karşımda beni gözleriyle öldürmek isteyen adamın eline düştü. Bana tuhaf bir şekilde bakarken güldü bu daha çok sinsi bir gülüştü.
"Hayatım birinin elinde olsa dahi ben her zaman kendi kaderimi yazarım küçük kız." Dedi fısıldayarak.
"Ama senin gibiler benim gibilerin hayatında hep bir itaatkar olarak yer alır." Dedi ve ne zaman eline aldığını görmediğim çakıyı boynuma bastırdı.
"İşlenmiş boynuna kanın parıltısı akmak için damarlarını zorluyor." Gözlerim dolu dolu ona bakarken o elinde ki çakıyı boynuma bastırırken zevk alıyor gibiydi.
"Benim bu çakıyı boynuna saplamam için yaratılmış ince ve zarif boynun. Tanrı bana nasıl bir iyiliğin karşılığında böyle bir kurban verdi acaba. Seni öldürdükten sonra tanrıya sözüm olsun bugün için üç kişiyi ona adak vereceğim. Şimdi boynun elimde ki çakı ile derin bir bağ kuruyor onları uzun bir süre birbirinden ayırmak olmaz. Ben şimdi ona istediğini vereceğim." Demesiyle birlikte biraz daha bastırdı elinde ki metalin soğuk ve keskin tarafını boynumda hissederken ayni şekilde acıyı da fazlası ile hissediyordum. Çakıyı boynumdan çekerken gülümsedi. Boynumdan akan kanı bir süre seyretti. Sağ elinin işaret parmağını akan kanın üzerine koyarak geri çekti. Tam elini dudaklarına götürecekti ki arkadan gelen 'vik' sesi ile dikkati dağılıp sesin geldiği tarafa döndü.
Bu saliselik fırsatı değerlendirip hızla karşımda ki adamı sırtından iterek benden uzaklaşmasını sağladım. Eş zamanlı belimden çıkardığım silahı da ona doğrulttum.
"Elinde ki çakıyı yere at." dedim yüksek bir ses tonu kullanırken. Bana tek kaşını kaldırarak alay dolu bir bakış attı onu vuracağıma ihtimal bile vermiyor gibiydi. Bana doğru bir adım atacaktı ki bir adım geriye attım.
"Sakın hareket etme yoksa hiç düşünmeden gözünün yaşına dahi bakmam. Şimdi o elindekini oldukça uzak bir yere at." Sesim öfkeli çıkarken o sanki yapacaklarımı bir seyirci gibi zevkle izliyordu.
Elinde ki çakıyı ani bir hareketle bana attığı vakit refleksle yana kaydım. O an çakı sert bir şekilde duvarda duran fareye saplandı. Dikkatimin dağılmasına izin vermeden karşımda hala bana tip tip bakan adama bakarak konuşmaya başladım.
"Sağ tarafta ki halat ile ayaklarını bağla." Dedim sert bir ses ile eğer biraz daha bu şekilde duracak olursam eminim ki bayılacaktım.
"Hadi ya bunu sana düşündüren ne?" Dedi hala beni alaya alıyordu. Silahı sağ bacağına hedef alıp vurduğumda dudaklarından acı bir haykırış koptu.
"Seni lanet olası sürtük." Ettiği küfür ile bacağına bir el daha ateş ettim.
"Tamam lanet olası." Küfür etmemek için kendini sıkarken onun bu aciz halinden zevk almaya başlamıştım.
"Şimdi o halat ile bacaklarını bağla hem fena mı kanın durması için dizine baskıda uygulamış olursun." Dediklerimi yaparak bacağını halat ile bağlaması yefi dakikayı aldı. İleride kırık bir masanın üzerinde gördüğüm beyzbol sopası ile oraya doğru ilerledim. Aklımdaki sinsi planlar devreye girerken beynimde ki tilkiler keyifli bir şekilde zihnimde ki kapılardan beni izliyordu. Elimde tuttuğum beyzbol sopasını incelerken arkamı dönüp Ali denilen adama doğru yavaş adımlarla ilerledim.
"Ben şu hikayeyi sevmedim. Bu yüzden yeni bir hikaye yazalım seninle ama önce öğrenmek istediğim bir kaç şey var." Dedim dudaklarımı büzerek. Bana anlamsız bakışlar atarken sırıttım.
"Karının adı? Yaşı, ve çocuğuna vereceği isim neydi?" Dedim sesimi öfkeli çıkmasına mani olamayarak. Önce odada yankılanacak şekilde gür bir kahkaha attı.
"Saki onun adı Saki'ydi. Çok güzel bir kadın ve anneydi ama benim çocuğumu taşımıyordu." Dedi sonlara doğru sertleşen sesi ile sonra aklına gelmiş olmalıydı ki. "Benim çocuğumu taşıdığını bana söylemedi evet o görevlilerinde suçu yoktu." Ne diyordu bu adam lanet olası karısını suçlamak için her türlü bahaneyi uyduruyordu. Kendisi söylemişti karısını test etmişti, çocuğunun DNA testini karısının izni olmadan yaptırmıştı. Gelen DNA sonuçlarının karışmasıyla karısına yaptığı işkenceleri hiç düşünmeden cani bir şekilde uygulamıştı. Sonradan hastane tarafından gelen arama ile bir karışıklık olduğu çocuğun ondan olduğunu anlatmıştı! Lanet olsun bu adam şuan kendi söylediği bahanelere çok net bir şekilde inanıyordu.
"Kendi kızım sandım. Adını Mara koyacaktı ona karışmadım saygı duydum çünkü bebeğin ismini koymak en çok onun hakkıydı. Ama o bana yalan söyledi." Dedi ateş saçan gözlerini bana çevirerek.
"Az önce gelen sonuçlar ile kendi kızın olduğunu söylemiştim. Şuan kendi ürettiğin saçma sapan bahanelere inanıyorsun. Aslında ne var biliyor musun?" Kendini sıkı bir şekilde bağladığını gördüğümde biraz daha rahat olmuştum. Yapmam gereken tek şey Sağ elini etkisiz hale getirmekti. Elimde ki beyzbol sopasını sert bir şekilde sağ koluna geçirdim. Gelen kemik sesi ve ardından kopan acı bir inilti ve içimde siya için oluşan mutluluğun tarifi yoktu şuan. Kaşlarımı kaldırıp aciz bir şekilde sol eliyle kolunu sarmasını izledim. Aciz kopek.
"Saki ve Mara'yı sen onları hiç hak etmedin ve öyle anne ve çocuklarınısenin gibiler asla hak etmeyecek. Neden onu öldürdün biliyor musun? Saki senden daha güzeldi ve onu her türlü kıskanıyordun. Belkide zorla evlendin onunla seni hiçbir zaman sevmedi. Sende eline geçen ilk fırsatta öldürdün onu sonra bu yetmedi ve hastaneye gidip oradaki insanların canını aldın ama bu sefer karın için aldın. Karına bile danışmadığın testlerin suçunu karına, karını öldürmenin bedelinide sen o hastanede çalışanlara ödettin. Sen bu kadar ucuz, basit ve rezil bir insansın." Artık olayın nasıl geliştiğini tahmin edebiliyordum.
Elimde ki beyzbol sopasını iyice kavrayarak yaralı bacağına sert bir şekilde vurdum. Siya ve Mara'nın çektiği acının yanında bu bir hiçti. Çıkardığı acı dolu iniltiler ile sırıttım. Psikolojik baskı bunun yanında bir hiç kalacaktı.
"Saki de böyle bağırdı mı! Canının acısı ile sana doğru haykırdı mı!" Beyzbol sopasını sıkı bir şekilde tutarken tekrar yaralı bacağına sert bir şekilde geçirdim.
"Peki o bebeğin acı dolu ağlaması lan daha nefes aldığı için ağlayamadan sen onun boynunu sert bir şekilde kesip kenara savurdun değil mi!" Gözümden akan yaş ile bir iki adım geriye atıp yere oturdum. Titreyen dudaklarımı aralayıp konuşmaya başladım.
"Biliyor musun! Bebekler ilk doğduğu zaman nefes alırken ciğerleri yanar çünkü ilk defa anne karnından çıkmış ve ciğerlerine ilk nefesi solumuşlardır ve aldıkları nefesten dolayı ciğerleri yanar o acıdan dolayı ağlarlar." Dedim hıçkırarak. O ise kafasını arkasında ki duvara yaslamis bir şekilde bana yaşlı gözlerle bakıyordu. Histerik bir kahkaha atarak karşımda pişmanlık bile duymayan cani adama baktım. Gözleri doluydu çünkü yaralıydı canının acısı gözlerini dolmasını sağlamıştı. Tabi bir tek onun canı tatlıydı.
"Senin gibi bir adamla evlenerek hata yapmış Saki. Senden ne baba ne koca ne de insan olur be." Sesim bağırmaktan dolayı çatallaşmış bir şekilde çıkıyordu. Dediklerim ile yüzü sinirli bir hal aldı. Hala pişman değildi! Bana doğru bir atak yapacaktı ki yaralı bacağı buna izin vermedi. Yerimden kalkarak zemine koyduğum silahı aldım. Ayakta durmakta zorluk çekerken acı bir şekilde tebessüm ettim. Bana bunu yaşatan ailemi hiçbir zaman affetmeyecektim. Ali'ni yanına yaklaştım silahın namlusunu alnına dayayarak. " Canın Cehenneme." Tetiğe basarken gözlerimin dolmasını engelleyemedim böyle olmamalıydı. Saçma sapan bir hayatın çıkmazında kalmıştım resmen. Çıkan ses tünel de yankı yapınca gözlerimi yumdum.
Bu saatten sonra ellerim de kan yüreğim de isyan taşıyacaktım. Yaptıkları onca hataya rağmen hala sevebilmek yüreğimi yakıyordu ben hala sevgi besliyordum insanlara karşı! Ama Şuan yaşadıklarım ile nefretimi tam kazananan ikili beni doğuran kadın ve babam olacak adam oldu.
Ayaklarım benden bağımsız bir şekilde kapıya doğru yönelirken göz yaşlarım isyan bayraklarını çekmiş bir şekilde akıyordu. Bomboş hissediyordum duygularımdan arınmış gibi kendi ruhumu bile soluyamıyordum. Dizlerim titriyordu, elimi hissetmiyordum, uyuşmuş olmalıydı.Krize girmiş misali titreyen bedenimi yeni fark ediyordum. Tünelin zifiri karanlığı gözlerimi kamştırırken daha fazla dayanamadım dizlerimin üstüne sert bir şekilde düştüm. Tünelin duvarına yaslanırken gözümden akan yaşlar artmaya başladı. Haykırarak ağlamaya başlarken sesimin yankı yapmasını umursamıyordum ne yaptığımı bile bilmiyordum tek bildiğim saatlerce ağlamak. Kollarımı kendimi savunmak istercesine bedenime sarmak istedim fakat ellerimi oynatamadım. Acı bir şekilde çığlık attım tünelin boğucu sessizliğini yararak. Sesim tünelde yankı yaptı ve o acı haykırışım kulağımda son buldu.
Kalbimi yaran acı ile ayağı kalktım ve nereye gittiğimi bilmeyerek sarsak adımlar ile yürümeye başladım. Ayağıma takılan taş ile sert bir şekilde yere düştüm. Gözüm görmüyordu tünelin toz toprak olan yolunu bu yüzden çoğunlukla düşmekten son anda kurtuluyordum. Bu sefer ki koca taş ile yeri boylarken cebimden düşen sigara paketi ve çakmak ile gözlerim baygın bir şekilde onları aradı. Elim toprak zemini yoklarken çakmak ve sigara paketini yokluyordum. Elime değen sigara paketi ile çakmağı bulup bedenimi geriye sürükleyerek kafamı sert bir şekilde arkamda ki duvara yasladım. Sigara paketinden bir dal çıkarırken artık kendime azıcık olsa da gelmiştim. Rahatsız edici karanlık yüzünden çakmağı ateşinin ortamı aydınlatması içi çevirdim. Ortama yayılan kısık ateş ile sigara paketini çıkarıp bir dal sigarayı dudaklarımın arasına yerleştirdim. Sigaranın ucunu ateşle buluşturup derin bir nefes içime çektim ciğerlerimi çürütecek dumanı zevkten içmiyordum sadece kötü bir alışkanlıktı.
Sigarayı söndürüp gözlerimi yumdum tanrım ölmek istiyordum. Düşüncelerimin benimle savaşmak için hazırlandığını hissederken acı bir tebessüm ile boynumu eğdim. Bir dizimi kendime doğru çekerken diğerini ileriye doğru uzatmış bir şekilde gözlerimi yummuştum. Artık derin bir uykuya esir olmak istiyordum sonsuz bir uyku istiyordum. Gözlerim hafiften kayarken artık bedenim tüm kontrolünü yitirmişti.
Vücudumun titremesi ve zar zor nefes alışlarım sayesinde uyandım midem çalkalanırken sağ tarafıma eğilerek midemdekileri boşalttım. Gözlerim göremez olmuştu şuan karanlık beni iyice benimsemişti. Ayağı kalkarak ilerlemeye devam ettim.
"Abi bizim burada ne işimiz var Allah aşkına." On adımdan sonra duyduğum sesler ile gözlerimi yumdum artık dayanmak ve kaçmak için mecalim kalmamıştı. Refleks olarak olduğum yerden bir kaç adım geriye atarak nefesimi düzene sokmaya çalıştım. Bu sesler ahmet ve selime aitti.
"Abi hızlı tak şu kilidi." Dedi ahmet selime. Sesler o kadar uzaktan geliyordu ki Şuan tünel seslerini yankı yapmasaydı duymuş olmama imkan yoktu.
Birden Selimin mırıldanarak söylediği şarkı ile "Abi her defasında sesli söyle diye bur yerimizi yırtıyoruz. Biliyorsun sesini sevdiğimizi illa uyaralım mı yani." Ahmetin haklı isyanı ile ona hak verdim gerçekten Selim'in sesi çok güzeldi.
Gün gelir rüzgar fırtına olur. Dertleri gönül kendisi arar da bulur. Her gülüş cevap her cevap günah Olmuyor ne yapsam içimde kopar bir isyan.
Şarkı sözleri ile gözümü yumdum. Selim oldukça duygulu bir şekilde kendini şarkıya kaptırmıştı. Sesinin tınısı insanın ruhunu huzura kavuşturuyordu.
Tanrı unutmuş olsada Vurdurma vur yüreğim vur Olan olmuş ne olur Hayata bir daha vur.
Daha ne kadar vurabilirdi ki hayat ne kadar acıtabilirdi artık kabuk bağlamayan yaralarımızı. Kendi infazımızı bizim seçmemizi sağlayan hayat bize karşı hiç adil değildi.
Gülümse ne olur bu günler dün olur. Hatıralarla yaşanmaz ki yazık olur.
Bu günler dün olmaz bu saatten sonra. Artık ben buraya bu zamana bu ana kilitlendim. Ben artık acıya tutsak kaldım. Bu satırlar beni hüzüne boğarken olduğum yere oturdum.
Tanrı unutmuş olsada Vurdurma vur yüreğİm vur Olan olmuş ne olur Hayata bir daha vur...
Son nakarat benim dudaklarımdan sessiz bir şekilde dökülürken göz yaşlarım çaresiz olduğumu kanıtlarcasına akıyordu. Boynumda ki sızı her nefes alışımda daha fazla acıtırken artık çok da tatlı olmayan canım daha az yanmaya başlamıştı.
Artık hayat o kadar basit geliyordu ki insanların zor olduğunu sonradan fark etmem uzun bir zamanımı aldı. Ben acıya gözlerimi açarken merhaba dedim artık ne kadar yıkılabilirdim ki. Kim beni ne kadar yıkabilirdi!
Evet arkadaşlar yeni bölümü nasıl buldunuz?
Peki Ali hakkında ki düşünceleriniz?
(Şöyle bir açıklama yapmak istiyorum. Arkadaşlar sözlerin hepsi bana ait ve kitaplarım benim şahsi kurgularım bazı yazarların yaptığı gibi kore filimleri vs. Şeyleri değiştirerek buraya kalemime dökmüyorum!)
Bölüm hakkında ki düşüncelerinizi aşırı derecede merak ediyorum...😉
Sormak istediğiniz sorular olursa çekinmeden sorun. Elimden geldiğince cevaplamaya çalışacağım. 🤗
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum:) özellikle satır arası yorumlarınızı❤
Yeni bölümde görüşmek üzere kendinize iyi bakın sizi seviyorum ❄ tanelerim.
👉 KARSAZ burdan hesabımı takibe alabilir yapacağım çoğu duyurudan haberdar olabilirsiniz.
Instagram: @yourkarsaz hesabından yazabilirsiniz. Alıntıları Instagram hesabından paylaşıyorum sorularınız varsa sorabilir benimle iletişime geçebilirsiniz.
Bu arada Instagramda: @yourkarsaz hesabını takip etmeyi unutmayın seviliyorsunuz.❤️
|
0% |