@karsaz
|
sus belki gözlerimiz konuşur...
20.BÖLÜM: "SUS"
Kaç saattir uyuyordum bilmiyordum ama bedenim kan ter içinde kalmıştı. Rahatsız bir şekilde oturduğum yerde hiç rahat değildim. Belimin tutulduğunu hissediyordum kalbim hızlı bir şekilde çarpıyordu anlımdan akan ter çeneme kadar yol çizerek indi terimin soğukluğunu hissedemeyecek kadar donuyordum ama bunun yanı sıra terlemem aslında hiç iyiye işaret değildi. Tünelin soğukluğu tenime işlerken saçlarımı omuzumdan geriye atarak bileğimde ki tokaya iğrenerek baktım. Tokalardan nefret ederdim ama bazen gerekliydi işte parmak uçlarıma boynuma dokunurken hissettiğim sızı ile gözlerimi kıstım. Bu kadar acıtmamalıydı! Kalbimin hızlı bir şekilde kanlar pompalamaya başlaması ile derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştım. Tavanda yürüyen fareleri hissediyordum gelen sesleri ile tüylerim ürperirken ayağa kalkmaya çalıştım. Yeni uyanmama rağmen beni huzuruna ısrarla çağıran bir uyku vardı. Şuan istediğim tek şey uykumun beni karanlığına çağırıp bedenime hükmetmesi ve sonsuz bir uyku uyumamdı.
Gözlerim hala etrafa baygın bir şekilde bakarken bir an kapanır gibi oldu. Artık sinirlenecek halim bile kalmamıştı kendimi toparlayarak duvara yaslandım. Bir adım atıyordum ki yere sert bir şekilde düşmem ile kendime lanet ettim. Neden bu kadar güçsüz hissediyordum!
"Ödülün olacak küçük kız ama unutma ödül için hayatından bazı şeyleri feda etmen gerekir." Bu cümle hala kulağımda çınlarken güldüm.
"Tek çıkarım biraz daha acıyı sahiplenecek olmam. Bu da gün geçtikçe gerçekleşiyor" Ağlamam'dan dolayı tahriş olan göz altlarım sızlıyordu. Selim ve Ahmet yarım saat önce bu lanet tünelden ayrılmışlardı. Ben ise hala burda hissiz bir şekilde oturuyordum. Sigara paketine gözüm kaydı fakat onu içmeye bile mecalim kalmamıştı. Nefret ettiğim çoğu şeyi hayatımda barındırmam kadar ironi bir şey yoktu.
Tünelden gelen ses ile duraksarken kaşlarımı çatıldı. Olduğum tarafa yaklaşan adım sesleri ile umursamazca kafamı sol omzuma doğru yatırdım. Artık biri beni beni burada öldürse bile karşı koyamazdım. Hayır güçsüz değilim sadece tükenmiş hissediyorum. Yaşamaya değecek bir şeyler yoktu zaten hayatımda. Var olsa dahi onlarla diğer tarafta hesaplaşmak istiyordum yüzlerini görmek istemiyor edecekleri tek bir kelimeyi duymak istemiyordum.
Ayak sesleri durmuştu ama gelen hırıltılı nefes sesleri ile gelen hapşurma hissini burnumu tutarak engelledim. Simdi hapşurmanın sırası değildi! Kendimle iç savaşımı yarıda bırakarak sese odaklandım. Nefes nefese kalmış bir şekilde nefesleniyordu. Büyük ihtimal koşmuş olmalıydı.
Pantolonuma sıkıştırdığım silahı görmesem dahi silahın içinde ki son kurşunla hayatımı sona erdirmek istedim. Bunu yapacak cesaretin yoktu fakat bu yapamayacağım anlamına gelmiyordu. Silahı yerinden çıkararak sesin geldiği yöne doğru attım tünelde yankılanan ses sayesinde bir kaç denize duraksadım. Nefes sesleri çoktan kesilmişti. Herhangi bir tepki beklerken sesin gelmemesi beni şaşırtmıştı sonradan karşımdaki kişinin kendini savunmaya aldığını hissederek duraksadım. Tek kaşımı havaya kaldırarak karanlığa doğru küçümseyici bir bakış attım. Benden korkmasına gerek yoktu bu halime kendime bile hayrım yoktu, savaşacak halim ise hiç mi hiç yoktu.
"Hey korkacak bir cüssem yok veya korkmanı gerektiren bir dövüş tekniğim. Seninle uğraşmak bile istemiyorum, yüzünü de görmek istemiyorum. Sadece senden tek istediğim o silahı buraya doğru." Kısık bir sesle konuşmam boğazımın acısından dolayıydı. Yüksek sesle konuşamıyordum.
"Umarım kullanmayı biliyorsundur çünkü tek bir kurşunum kaldı. Onu harcarsan seninle saçma bir sohbet yapmış olacağım her neyse silahı tut ve sesin geldiği tarafa sık." Umarım o kurşunu harcamazdı acı bir şekilde güldüm boynumda ki sızıyı takmayarak kafamı geriye doğru yasladım.
"Beni anlıyorsun değil mi!" Kısık bir sesle konuşurken hala bir tepki vermeyen karşı tarafın akli dengesini sorguladım. Bana hep deliler mi geliyordu. Ağlamam ile gülmem şuan çaresizliğimin dibine vuruyordu gülerken fark ettiğim göz yaşları beni daha fazla güldürmüştü. Kendimi Şuan o kadar boş ve bir o kadar dolu hissediyordum ki bunu anlatmam mümkün değildi anlatılmaz yaşanır deyimini şuan yaşadığıma inanamıyordum.
Bu çağ bana göre değildi ben bu çağın insanı değildim ki. Bu çağda yaşamam boş geliyordu ama bu dünyada yediğim kazıklar da dolu hissetmemi sağlıyordu. Saçma sapan düşüncelerime gülerken artık kontrolümü kaybetmiştim. Dudaklarım gülmekten sızlarken aniden sustum gözümden düşen yaşı elimin tersiyle silerken oldukça ölümü arzuluyordum. Ruhumda patlayan volkandan akan lavlar tüm hücrelerimin yönetimi ele alamayı başarmıştı. Kendimi cehenneme hazırlarken gözlerimi çoktan yummuştum, gözüm açık gitmek istemiyordum.
Adım sesleri yaklaşınca kaşlarım çatıldı bu da neydi şimdi hangi deliye rastladım ne diye öldürmüyordu ki!
"Seni öldürmeyeceğim aynı şekilde sana zarar da vermeyeceğim ama bu kadar çaresiz bir tavır sergilemen hiç hoşuma gitmedi bunu bil." Duyduğum sesten dolayı gözlerim irileşirken olduğum yerde bir kaç saniye duraksadım hayal mi yoksa gerçek mi olduğuna kendimi inandırmak için bacağımı çimdikledim. Ah sanırım gerçekti. Alkan'ın sesini duymam ile bedenime giren şok dalgaları bir kaç saniye tepki vermememi sağladı için tüm beyin fonksiyonlarım bir süreliğine devre dışı kalmıştı.
"S-sen nasıl buldun." Kendimi konuşmaya zorlarken oldukça şaşkın bir haldeydim. Sessiz adımlarla bana doğru yaklaştı cebimde ki çakmağın ateş almasını sağlarken onu ayak ucunda görmeyi beklemiyordum. Ayakta durmuş bana bakıyordu uzun boyundan dolayı boynumu geriye atarak yüzünü görmek için gözlerimi ona çevirdim sert çevreye sahip olan yüzü hafiften kızarmıştı bunu onun koşmuş olmasına bağlıyordum. Derin bir nefes alarak sağ tarafıma oturdu omzu omzuma değerken gözlerimi yumdum. "Emre tüm olanları anlattı." Sesi boğuk çıkmıştı ve biraz da öfkeli.
"Seni bize haber vermen için göndermiş fakat olaylar planladığı gibi yolunda gitmemiş." Durakladı ve devam etti. "Diğeri senin peşine takılmış." Sesi sorgular gibi çıkıyordu. Eğer erken davranıp koşmasaydım belki o adam peşime takılmayacak ve ben bu durumda olmayacaktım. Cevap vermeme izin vermeden boynumdan tutup kucağına çekti kafamı dizlerine yaslarken gözlerimi yumdum. Zaten sorusuna cevap verecek kadar iyi hissetmiyordum. Saçlarımda hissettiğim eliyle gözlerimi hafif bir şekilde araladım kimse benim saçlarımı okşamazdı ki. Bu anı her ne kadar bozmak istemesemde bazı şeyleri gururuma yediremiyordum. Alkan'ın elini tutarak saçlarıma dokunmasını engelledim. Yaptığım hareketle bedeni kasılırken sadece dizlerine uzandım, elini bırakırken o uyarımı çoktan almıştı. Gözlerim uyumak için an kollarken kendimi uyumamak için sıkıyordum.
"Uyu." Vücudum bu komutu beklercesine hemen itaat etti gözlerim anında kapanırken bedenim gevşemeyin başlamıştı. Kemdimi uykunun sıcak kollarına bırakırken nefes alış verişlerim düzene girmiş gibiydi. Uykunun vermiş olduğu huzur ile olduğum pozisyonu bozmadım. Bilincim kapanırken Alkan'ın bir şeyler mırıldandığını duydum fakat idrak etmek için algılarımın hepsi kapalıydı maalesef. Tek hissettiğim bedenimin havalandığıydı.
______________________
Gözlerim ışıktan dolayı kamaşırken olduğum yerde kollarımı açarak gerindim. Etrafıma göz atarken buranın tünel olmadığını ve yatakta olduğum gerçeği ile tekrardan uzandım. Yatak fazla yumuşak olup uykuya teşvik etmesini aldırmayarak yatakta oturur bir pozisyonda ayaklarımı kendime çekerek saçlarımı omzumdan geriye doğru attüm. Yeterince uykumu aldığımı düşünüyordum.
En son hatırladığım Alkan'ın beni kucaklaması ve yürürken sarsılan bedenimdi. Çok fazla hatırlamıyordum aklıma gelen kesik kesik görüntüler ile kaşlarım çatıldı. Fazla yorgun ve psikolojik olarak harap haldeydim. O da'dan çıkmak için yataktan çıkarak banyoya girdim elimi yüzümü yıkayıp banyodaki havluyla kuruttum. Bozulan saçlarımı düzeltmek için Aynanın önünde bulunan tarak ile tarayıp düzgün görünmesini sağladım. Düz saçlarımı kolay bir şekilde tarayıp arkamı döndüm banyoda ki işim bitmişti. Boynuma sarılan sargı bezinden dolayı rahatsız hissediyordum gözlerim dolabı bulurken bir kaç adım atarak dolabın kapağını kenara kaydırarak içinde bulunan kıyafetlere göz gezdirdim. Siyah bel üstü pantolon ve üstüne giydiğim siyah boğazlı badiyi bulduğum bir kemer ile tamamladım. Aynada kendimi süzerken tekrardan dolabın karşısına geçtim dolapta gördüğüm geniş hırkayı yatağın üstüne atarak yanaklarımı şişirdim. Alt bolmede ki çekmeceyi karıştırdım bulduğum bilekten bitme çorapları hızlı bir şekilde paketinden açarak ayaklarıma geçirdim. Dolabı kapatarak arkamı döndüm yatağın üzerinde ki hırkayı giyerek kapının arkasında ki mini dolap kapağını açarak içinden siyah botları çıkararak numarasına baktım numaranın ayağıma göre olması şuan mutluluktan ağlamamı sağlayabilirdi.
Salona doğru yürürken herkesin koltukta oturduğunu fark ettim. Benden önce bir şeyler konuşulmuş gibi bir hava seziyordum. Onlara doğru yaklaşırken çıkan ayak sesleri yüzünden hepsinin bakışları bana döndü hepsi beni baştan aşağı süzerken benim gözüm tek bir kişide durdu. O ise bana bakmak yerine elinde ki çakı ile ilgileniyor gözünü değişik motiflere ev sahipliği yapan çakı'dan ayırmıyordu. Gözüm koltukta oturanlara kayınca hepsini tek tek inceledim gözünün altına buz tutan Emreyi görünce ona bir kaç saniye boyunca bakıp kendimi tekli koltuklardan birine bıraktım. Ortamda ki sessizlik ile doğan yeni bir kız çocuğuna merhaba diyerek göz devirdim. Hepsi dilini yutmuş gibiydi!
"Melis ben üzgünüm seni orda tek bırakmamalıydım." Konuşan Emre ile ağır bir şekilde ona döndüm. Ne diyordu Allah aşkına şaka yapıp yapmadığını anlamak için bir kaç saniye ona baktım. Fazla ciddi duruyordu!
" Sen orada olgun bir şekilde doğru bir karar verdin. Zaten ikisiyle baş edemezdin. Bunun için özür dileme." Dedim lafı kısa tutmaya çalışarak. Kafasını olumlu anlamda sallayıp sessiz bir şekilde onayladı.
"O odada ki adamı neden öldürdün?" Soruyu yönelten Yağız ile tek kaşımı kaldırarak ona baktım. Ne saçmalıyordu bu aptal?
"Kendimi savundum." Dedim ona aşağılayıcı bir bakış atarken lakin o da bana meydan okuyan bakışlarla karşılık verdi.
"Ayakları bağlı olan bir adam'dan kendini koruman tuhaf." Sorgulayıcı ses tonunu umursamadım.
"İşimi şansa bırakmam ben." Kendimi savunarak tek kaşımı kaldırdım. Onlara orada geçen konuşmayı anlatacak ne halim ne de mecalim vardı. Başını olumsuz anlamda sallarken. Şüpheli gözleri bana bir şeyleri çözmek istercesine bakıyordu.
"Tuhaf" dedi iğneleyici ses tonuyla.
"Öyle ya da böyle" dedim kaşlarımı çatarak ve devam ettim. " bu seni neden ilgilendiriyor?" Bu tavırlı hareketleri, iğneleyici sözleri bir tek bana mıydı?
Tam bir şey söyleyecekti ki Alkan'ın ona olan bakışlarını görünce sustu. Sanırım korktuğu tek kişi Alkan olmalıydı diğerlerine karşı bana olduğu kadar olmasada öfkeli gibiydi. Onu takmayarak gözlerimi ayakkabıma diktim düşüncelerimin esiri olmak istemiyordum.
"Burada daha fazla kalamayız Kaan Salup'un ne çevirdiğini öğrenmemiz lazım." Alkan'ın konuşması ile bakışlarımın odağı o oldu konuşurken duraksayıp bana bakmasını kaşlarım çatık bir şekilde izledim.
"Buradan çıktığımız vakit hepimiz çok göze batarız kardeşim." Altemur'un konuşması ile bakışlarım ona kayarken o Alkana bakmak ile meşguldü. Neden göze batıyorlardı hepsi grup şeklinde dağılarak dikkatleri üzerlerinden çekebilirlerdi. Hepimizde tek tek göz gezdirirken gözleri bir kaç saniye boyunca bana takılı kaldı. Altemur'un bakışlarını yok sayarak elimi saçlarımdan geçirerek arkama yaslandım.
"Haklısın bu yüzden gruplara ayrılalım." Alkan'ın konuşması ile aynı fikirde olmamıza aşırı derecede şaşırtmıştım bence en doğru kararı veriyordu. Yapacakları ayrımı merak ediyordum gözlerim hepsini tararken fark ettiğim şey ile tepki vermemek için kendimi zor tuttum. Bunların hepsi Alkan ile olmak istiyordu vay canına.
"Ben Alkan'dan ayrılmam." Lafa atlayan Esme ile gözlerim şaşkınlıkla büyüdü fakat kimseye belli etmeden hemen kendimi toparladım. Bu kız ne kadar da utanmazdı böyle.
"Ben seni istemiyorum ama gıcık." Esme'ye tepki gösteren Elis ile ona baktım. O ise kızgın bir ifade ile Esme'ye bakıyordu.
Esme'nin ' Sen öyle san.' Dediğini duyar gibi oldum. Bu kız fazla yalakacı değil miydi!
"Buna yarın karar verelim. Şuan hepimizin güzel bir uykuya ihtiyacı var yarın zor bir gün olacak." Konuşmaya dahil olan Ares ile hepsi onay verirken çoğu odasına çekilmeye karar vermişti. On dakikadır yapacakları ayrımı beklerken resmen Ares buna engel olmuştu.
Salonda kalan Kiraz ve Elis ile göz göze gelince benden o adamı neden öldürdüğümü soracaklarını tahmin edebiliyordum. Alkan salonda ki sandalyede oturmuş masanın üzerinde açık olan bilgisayarla uğraşıyordu. Sağ kolu bilgisayar üzerinde gezinirken sol eli boynunda duruyordu onu izlemeyi keserek Altemura baktım ayaklarını uzatmış bir şekilde televizyon izlerken elinde ki çikolata ile göz devirdim ben nefret ederdim tatlı şeylerden fakat çantamda her zaman bulundururdum bazen Feza için bazende onun gibi çocuklar için bulunduruyordum. Emre mutfakta bir şeyler atıştırıyordu büyük ihtimal aç olmalıydı.
Ağır hareketlerle yerimden kalkarak mutfağa geçtim Elis ve Kiraza oturmaları için işaret verirken ikiside kaşlarını çatmıştı. "Sen istersen salona geç ben bir şeyler hazırlayacağım." Sesimi duyan Emre gözlerini kıstı. "Zahmet olmasın diğerleri kalan son hazır yemekleri yiyerek odalarına çekildiler zaten. Şimdi zahmet olmasın sana biz bir şeyler atıştırırız." Mahçup bir şekilde konuşması beni şaşırtırken başımı olumsuz anlamda sallayarak ona salona gitmesini söyledim.
Bir saatin sonunda hazırladığım yemeklere göz gezdirip mutfakta ki masayı hazırladım. Hazırladığım çorbaları ve kısırı masaya güzel bir şekilde yerleşturip kızartıp sosladığım patatesleri de tabaklara koyarak masaya taşıdım. Son olarak makarna ve salatayı masaya dizerek derin bir nefes aldım. Salona doğru ilerleyip hepsinde göz gezdirdim. Altemur televziyonu bırakmış Emre ile konuşuyordu yanlarında oturan Alkan ise ikisini dinliyordu sanırım Altemur onlara ilgi çekici bir şeyler söylüyor olmalıydı ki Alkan dikkatini onun üzerine yoğunlaştırmıştı. Elis ve Kiraz bilgisayardan okey oynuyorlardı onların bu tatlı haline gülümseyerek baktım.
"Yemek hazır." Mutfağın kapısına yaslanarak kurduğum cümle ile hepsinin bakışları bana kaymıştı. Elis ve Kiraz koşarak yanımdan geçerken onların bu çocuksu hallerini izleyerek başımı olumsuz anlamda salladım. Kiraz ve Elis yanyana oturarak beklemeye başladılar Emre kirazın yanına otururken aç gözlerle masayı izliyordu Altemur Emre'nin yanına oturarak patateslerden bir tanesini ağzına atarak çiğnedi. Alkan Altemur'un yanına oturunca bana Elis ve Alkan'ın arasındaki boşluk kalıyordu. İkisinin arasında duran boş sandalyeyi çekerek oturdum.
"Ellerine sağlık Melis." Emre'nin konuşması ile tebessüm ederek. "Afiyet olsun." Kısırdan bir kaşık alırken Altemur'un sorusu ile duraksadım. "Bu kadar lezzetli yemek yapmayı nereden öğrendin Melis?" Cidden bunu merak ediyor olmalıydı ki yemeği bırakmış beni izliyordu. " Okul okurken bir yandan aşçılık ile ilgileniyordum." Cevabım hepsini şaşırtmış olmalıydı.
"Oldukça pratiksin." Kirazın konuşması ile gülümsedim. "Kısır çok güzel olmuş ama ben patates delisiyim. " Elis konuşurken Alkan yüzünü buruşturdu. Onun bu halini fark eden Elis gülümsedi ve dudaklarını aralayarak "Abimin alerjisi var patatese. " Bunu gülerek söylemesi onunla bu konuda çok tartışma yaşadığını gösteriyordu. O yüzden Alkan patatese hiç dokunmamıştı. Kısık bir sesle 'Anladım." Diyerek konunun son bulmasına neden oldum.
Sofrada ki tuza uzanırken benimle birlikte bir el daha uzanmıştı elimi geri çekerken Alkan tuzu alarak bana vermişti elinde ki tuzu alırken parmaklarım parmaklarını sarmıştı bir kaç saniye tuzu kendime doğru çekerken gözlerimi gözlerinden çekerek ihtiyacım kadarını kullanarak tuzu onun önüne iterek yemeğine devam ettim ama gözüm onun üzerindeydi. Tuzu alarak çorbasına çok az dökerek tuzu eski yerine bıraktı. Yemeğini bitiren salona doğru gitmişti bu yüzden sadece Ben Kiraz ve Alkan kalmıştık masada. Sonunda tekbir almış gibi üçümüz birlikte ayağı kalkarken Kiraz önde ben onun arkasında Alkan ise benim arkamda salona doğru ilerliyorduk. "Ellerine sağlık." Kulağıma fısıldanan cümlenin ardından yanımdan geçen Alkan sayesinde ona bakmaya fırsatım bile olmamıştı. Bu yüzden sofradan geç kalkmıştı onun bu hareketi beni gülümsetirken başımı olumsuz anlamda sallayarak önüme döndüm. Kalbimin hızlı bir şekilde atması bile şuan umrumda değildi.
Kiraz sağıma Elis soluma otururken ikisi de bana kuğu görmüş iki şapşal ördek gibi bakıyordu. Onlara kısa bir bakış atıp elinde kahve bardağı ile mutfaktan çıkan Emre'ye kaydı bakışlarım.
"Melis bize anlatacaksın değil mi?" Elisin yönelttiği soru Kirazın meraklı bakışlarının nedenini açılıyordu. Başımı olumlu anlamda sallayıp oturduğum yerde biraz dikleştim. Olayı en başından anlatmaya başladım. Bazen sesim kısıldı, bazen ise gözlerim doldu. Ben anlatınca ikisi de ağlamaya başladı. Anlattıkça sanki her saniyeyi tekrardan yaşıyordum. Alkana kayan bakışlarım ile ona fark ettirmemeye çalışarak tepkisini izledim. Gözletim Ellerine kayarken onu izlemeyi sürdürdüm. Dudaklarımdan çıkan her kelime ile yumruğunu biraz daha sıkıyordu. Kızlar daha ne kadar şok olabilirdi bilmiyordum ama ben konuşurken ikisinin eli dudaklarına kapanmıştı. Hiçbir tepki veremiyor Anlattıklarımı hazmetmeye çalışıyorlardı.
"Sus lütfen daha fazla anlatma." Elisin konuşması ile duraksadım.
Gelen gürültü ile yerimden sıçrarken sesin geldiği yöne döndüm Emre elinde ki kahve bardağını düşürmüştü fakat sanki bunun bilincinde değilmiş gibi şoka girmiş bir şekilde bana bakıyordu. O an anladım ki ben anlatırken o da Alkan ve Altemur gibi beni dinliyor söylediklerimi hazmetmeye çalışıyordu.
Evettt yeni bölümü nasıl buldunuz😍
Bölüm hakkında ki düşüncelerinizi aşırı derecede merak ediyorum...🤭
Sormak istediğiniz sorular olursa çekinmeden sorun. Elimden geldiğince cevaplamaya çalışacağım. 🤗
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum:) özellikle satır arası yorumlarınızı❤
Yeni bölümde görüşmek üzere kendinize iyi bakın sizi seviyorum ❄ tanelerim.
👉 KARSAZ Buradan beni takibe alabilir yapacağım çoğu duyurudan haberdar olabilirsiniz.
Instagram: @yourkarsaz hesabından yazabilirsiniz. Alıntıları Instagram hesabından paylaşıyorum sorularınız varsa sorabilir benimle iletişime geçebilirsiniz.
Bu arada Instagramda: @yourkarsaz hesabını takip etmeyi unutmayın seviliyorsunuz.❤️
|
0% |