@karsaz
|
"Sen omzunda gündüzü taşırken ben yine omzumda seni taşıyacağım. Sanma ki sen sadece güneşi temsil ediyorsun sen benim Geceme doğan ay'ı da temsil ediyorsun. Ve bil ki Ay Geceye hükmetmezse ben karanlığa daima mahkum kalırım."
Kübra.K
26.BÖLÜM:"KARANLIK"
"Karanlık bir koridorda yürüyordum, birden yükselen ses ile olduğum yerde sıçradım. Gelen piyano sesi o kadar güzel ve dinlendiriciydi ki bir an olduğum yerde durup bir sağa bir sola doğru ritim tutarak kıvrak hareketlerle dans etmeye başladım çocuk bedenim müziğin ritmine kapılmıştı. Arkamdan gelen korkunç kahkaha sesi ile birden piyano sesi tiz bir ses çıkararak yükselmeye başladı. Kulağımdan akan sıvı ile minik ellerim kulağıma doğru uzandı. Kulaklarımdan akan kan ellerime bulaşınca elimi silmeye çalıştım fakat bunu da beceremedim. Kulağımdan akan kan beni huysuzlandırırken kulağımdan akan kanı silmeye çalıştım her zaman ki gibi yüzüme bulaştığını hissetiğim kanlar ile ellerime baktım. Gördüğüm kan ile midem bulanırken kendimden iğrendim her seferinde bunu yaşamak zorunda mıydım! Elimdeki pelluş oyuncağı yere bırakarak koşmaya başladım arkamdan beni takip eden o korkutucu kahkaha sesi ile titremeye yüz tutmuş bedenimi dik tutmakta oldukça zorlanıyordum.
Hızlı bir şekilde koşarken arkama baktım o sesin sahibini göre bilmek için fakat arkama bakmam ile yere düşmem bir oldu. Minik bedenim yere düşmenin etkisiyle sızlarken burnumun dibinde ki ayakkabı ile kafamı kaldırdım, benden iki veya üç yaş büyük olan erkek çocuğuna kaşlarımı çatarak baktım.
"Nerdeydin sen hani beni tek bırakmayacaktın yalancısın sen yalancı!" Ağlayarak sarf ettiğim sözler ile bana bakan gözlerini bir an arkama çevirdi. "Kusura bakma çirkin benden önce uyanıp her yeri dağıtmışsın seni bulmam zor oldu biraz." Diyerek bana sarıldı.
Ben de ona sarılarak gülümsedim. "Bir daha beni bırakacak olursan seninle asla konuşmam Al." Son kelimem ile bana bakan ifadesi değişti.
"Gevezelik yapma çirkin şimdi kalk nasıl çıkacağımızı buldum." Diyerek beni kollarımdan tuttu ve kalkmama yardımcı oldu.
"Al sana bir şey sora bilir miyim?" Diyerek ona masum bakışlar atmaya başladım. Benim bu halime dayanamıyordu fakat ona her ne söylersem bana kızıyordu. Bazen onu anlamakta zorluk çekiyordum.
"Bunu her dediğinde beni kızdırmayı başarıyorsun çirkin." Diyerek bana baktı ve yürümeye başladı. Ona gülümseyip onu takip ettim.
"Ama ben sana her ne söylersem söyleyeyim sen kızıyorsun kıyamam." Somurtarak konuşmam ile kaşlarını çattı. Onun bu haline dayanamayarak "Tamam o zaman çok fazla kızdırmayacağım ama önce senden bir şey isteyebilir miyim Al?" Diyerek ona baktım önünde durduğumuz kapının ardında ne olduğunu biliyordum fakat isteyeceğim şey canımı yakacak diye daha fazla korkuyordum.
"Al Fellan'ın yanında seninle minik bir dövme yaptırabilir miyim? " Diyerek ona bakmaya başladım.
"Sakın itiraz etme Al o şeytan kız ile prens yapmış." Diyerek gözlerimi kırpıştırdım. Al bir şey demeden olumlu bir şekilde kafasını salladı. Kapıdan girdiğimiz an bakışları bizi bulan Fellan ikimize bakarak gülümsedi.
"Gelin çocuklar." Diyerek aksanlı bir şekilde konuştu. Koşarak yanına gidip boynuna sarıldım. "Fellan ben Al ile dövme yaptırmak istiyorum." Diyerek kıkırdadım. Fellan bana bakıp göz kırptı.
"Siz şuraya geçin o zaman ben de geliyorum." Diyerek yanımızdan ayrıldı. Yarım saat boyunca kolumda ki sızlamalar nedeni ile ağlamış akan sümüklerimi peçteye silmiş üstüne Al'in bana destek olmak için sarılmasını fırsat bilerek kazağına sümkürmüştüm.
Al benden önce biten dövmesi nedeniyel onun dövmesini görmek istemiştim fakat o benimkinin bitmesini beklemişti. Şimdi ise aynanın önünde omuz omuzaydık. Gördüğüm manzara o kadar güzel gelmişti ki gözüme bir an bunu yapan Fellan'a minnet duydum.
Benim omzumda bir elin içinde güneş onun omzuda ise ay vardı ve uzun bir çizgi ikimizin omzuna doğru yol alıyordu bu çizgiler ikimizin omzunun birleşmesi ile birlikte bir ip gibi duruyordu. Birbirine bağlanan küçük bir ip. O kadar muazzam görünüyordu ki sızlayan acılarım bir an da kuş olup uçmuştu.
"Sen omzunda gündüzü taşırken ben yine omzumda seni taşıyacağım. Sanma ki sen sadece güneşi temsil ediyorsun sen benim Geceme doğan ay'ı da temsil ediyorsun. Ve bil ki Ay Geceye hükmetmezse ben karanlığa daima mahkum kalırım." Diyerek bana baktı.
Ona hayran hayaran bakarak gülümsedim. " Sen çok güzelsin Al." Diyerek ona olan hayranlığımı duyurdum.
"Sen bana bir şey soracaktın çirkin." Diyerek kaşlarını kaldırdı. Aklıma gelen sorum ile kocaman sırıttım.
"Al bana hiç yaşını söylemeyecek misin benden çok az büyük görünüyorsun ama ben deli gibi merak ediyorum." Söylediklerim karşısında bana gözlerini kısarak baktı.
"Ben sen yaşındayım çirkin." Dedi ve yutkundu. Dudaklarını aralayıp "Ben sen yaşındayım."
İki çocuk bir birine en masum şekilde bakarken kahkaha atan şeytani sesten her ikiside bihaberdi.
Ve onlar için tanrısına dua eden Fellan'dan.
"Sen onlara merhamet duy tanrım." Ve tanrı ilk kez bir rahibi gördü ve gülümsedi.
Gözlerimi aralarken gelen seslerden dolayı kulaklarımı kapatmak istiyordum, hatırladığım parça parça halinde olan anılar ile beynim zaten karmakarışık bir haldeydi. Gözlerim odayı tararken nasıl buraya geldiğimi sorguluyordum, Ellerimi saçlarıma atarken oldukça terli olduğunu fark etmem iki saniyemi almıştı. Her ne kadar bundan nefret etsemde yapacak bir şey yoktu. Hatırladığım son şey bayılmam ve beni taşıyan Mavi gözlerin sahibi olmuştu. Hızla olduğum yerden kalkarken acıyan yaram ile istemsizce attığım çığlık bulunduğum yerde yankılandı. Küçük bir oda'da bulunuyordum altımda ise bir sedye vardı, yavaş hareketler ile ayağı kalkıp kapıya doğru ilerledim. Kapının ardından gelen sesler ile olduğum yerde bir süre durdum.
"Dostum önce bir sakin ol tamam mı! burası hop diye dalabileceğin bir yer değil anladın mı beni." Gelen ses ile oda'da göz gezdirdim çantaların duvar kenarında olduğunu görünce hemen bir tanesini uyumuş olduğum sedyenin üzerine koydum. Çantanın içinden çıkardığım yeşil kot pantolon ve bisiklet yaka beyaz kazak ile kapının arkasına yaslanarak yavaş hareketler ile üzerimdekileri çıkardım. Omzumda ki sargı bezi kan içinde kalmıştı aynı şekilde belimde ki sargı bezide berbat bir durumdaydı. Ellerim ilk önce omzumda ki sargı bezine gitti yavaş bir şekilde sargı bezini çıkarmaya başladım. Her bir katmanda canım daha fazla yanarken gözlerim doldu sonunda sargıların ikisinide açarak derin bir nefes aldım. Eski badim ile yaranın etrafında ki kanları silerek az da olsa temizledim umarım yarama bakacak birilerini bulabilirdim. Siyah badim kan içinde kaldığı için ıslaklığını koruyordu bu benim midemi bulandırırken kanın metal kokusu burnumun direğini sızlatıyordu. Başka sargı bezi olmadığı için elimde bulunan giysileri çabucak giydim. Omzumun ve belimin sızdırdığı kan beyaz kazakta bir hayli bomba gibi patlarken bu duruma lanet ederek saçlarımı omzumdan geriye attım. Çantaların iplerini birbirine bağlayıp kapıya doğru yöneldim.
"Seni dinleyeceğimi mi sanıyorsun sen!" Gelen sert ses ile istemsizce kapıyı açtım. Çıkan ses ile bana dönen bakışlar saçma bir şekilde kızarmamı sağladı. Kapının önünde duran mavi gözlerin sahibi ve Alkan'ı tartışma halinde bulmak beni hayretler içerisinde bıraksada bunu takmamaya özen gösterdim ve onları görmezden gelerek kapıyı kapattım. Alkan neden burdaydı, beni bulmaya mı gelmişti? Düşüncelerimin saçmalığına küfrederek tırnaklarımı avuç içime geçirdim.
Yavaş adımlar ile sağ tarafa doğru yürümeye başladım, aklıma gelen mahçupluk duygusu ile olduğum yerde durup sırt çantasından iki tane silah çıkardım ve arkamı döndüm. Silahı Alkan ve mavi gözlerin sahibine doğrulttum kısa bir an ikisinin de verecekleri ifadeyi merak ettim. İkisinin de gözlerinde ki ifadesizlik beni şaşırtırken gözlerimi devirmemek için kendimi zor zapt ettim.
"Unutuyordum Mavi." Diyerek ona baktım. Mavi demem ile bana bakan anlamsız gözlerde soru işaretlerini gördüm. "Gözlerin" dedim ve yutkundum zamanı kısa tutarak devam ettim. " Mavinin en güzel tonu olsa gerek." Elini tutarak silahı ona verdim. Yalan söylemiyordum çünkü şuana kadar gördüğüm en güzel maviler onunkilerdi
"Eğer ki şimdi hayatta isem bunu sana borçluyum." Ona yarım yamalak bir tebessüm ederek Alkan'a döndüm ve boş boş yüzüne bakmaya başladım.
"Sana verebilecek peki bir şeyim yok bildiğim kadarıyla her şeye sahipsin." Onu arkamda bırakıp geri geri yürürken ikisinede asker selam verip arkamı döndüm.
"Hemen buraya gel!" Beni uyaran Alkan ile kaşlarımı çattım ve arkamı döndüm.
"Anlamadım?" Diyerek ona baktım.
"Kıt olduğunu bilmiyordum söylediğin iyi oldu." Diyerek ifadesiz bir şekilde bakmaya devam etti.
"Sen" dedim ama devamını getiremedim o fazlasıyla gıcıktı.
"Ben" dedi tek kaşını kaldırarak, bana meydan okuyor gibiydi.
"Sen tam bir aptalsın." Diyerek onu kızdırmaya çalıştım.
"Ne yazık ki ayna yerine gözlerimi kullanan bir kızla karşı karşıya kalmış olmanın vermiş olduğu şaşkınlık ile o kızın gururunu okşamayacağım keşke gözlerimi ayna niyetine kullanmasaydın, Bu gereksiz kelime daracığı için." Ben hala soktuğu lafı sindirmeye çalışırken o bana doğru yürümeye başladı ama ben cevap vermedim ki. Geri geri adım atarken koridordan çıkmıştık arkamızdan bize anlamaz bir şekilde bakan Mavi hala bu saçma durumu kavramaya çalışıyordu.
"Dostum buraya gelin çabuk, çıkalım hemen bu lanet olası yerden." Mavi'nin kurduğu cümleyi onaylarken Alkan hala bana bakıyordu.
"Onu dinlemelisin." Mavi'nin söylediklerini Alkan'a karşı vurgularken o bana bakmaya devam ediyordu.
"Omzun ve beline ne oldu? Yaraların yeni olmalı sığınakta bu yaralar yoktu?" Sorduğu soru ile yutkunurken ne söyleyeceğimi bilmiyordum.
"Yeniler. Biri kapanmadan bir başka yara açılıyor, bana yardım etme Alkan çünkü bu saatten sonra bir tek kendimi önemseyeceğim. Bana yardım ederek beni kendine borçlu kılma artık yapılan yardımların karşılığını veremeyecek kadar güçsüz düştüm. Benimle oynamayın, size yardımcı olan birini yarı yolda bırakmanız ne kadar güvenilir olduğunuzu bana kanıtladı zaten, bu saatten sonra yollarımız ayrı düşsün. Ben seni tanımamazlıktan geleyim sen beni görmezlikten gel." Konuşmamı bitirirken oldukça bitkin hissediyordum söylediklerim ilk kez sarsılmasına neden olmuştu fakat bu çok kısa sürdü. Kendini çabucak toparlayıp bana baktı.
"Benim onu dinleyeceğimi sanıyor sence ben onu dinleyecek birine mi benziyorum." Diyerek dişlerinin arasından mırıldandı. Söylediklerimi duymamazlıktan gelmesi göz devirmeme neden oldu. Tanrı aşkına o kadar acıtasyon katarak mükemmel bir oyunculuk sergilemiştim onda da görmezden gelinmiştim. Bu nasıl adalet ya!
Arkamı dönmeden önce Alkan elini beline atarak silahını çıkardı. Elinde ki silahı yavaş bir şekilde bana doğrulturken oldukça donuk bir şekilde bakıyordu. Ben bana doğrultulan silahın şokundayken gözlerim istemsizce kapandı. Az önce ben kime ne anlatmıştım ya!
"Herkes bir gün sırtından vurulacak fakat bunun kim olduğuna kader karar verecek. Kader seni manipülasyon edecek ve sen asla kadere karşı çıkamayacaksın."
Helloooo Bölüm hakkında ki düşüncelerinizi aşırı derecede merak ediyorum...😉 Sormak istediğiniz sorular olursa çekinmeden sorun. Elimden geldiğince cevaplamaya çalışacağım. 🤗 Oy ve yorumlarınızı bekliyorum:) özellikle satır arası yorumlarınızı❤ Yeni bölümde görüşmek üzere kendinize iyi bakın sizi seviyorum ❄ tanelerim. 👉 KARSAZ burdan hesabımı takibe alabilir yapacağım çoğu duyurudan haberdar olabilirsiniz.
Instagram: @yourkarsaz hesabından yazabilirsiniz. Alıntıları Instagram hesabından paylaşıyorum sorularınız varsa sorabilir benimle iletişime geçebilirsiniz.
Bu arada Instagramda: @yourkarsaz hesabını takip etmeyi unutmayın seviliyorsunuz.❤️
🌠 Temas et.
|
0% |