Yeni Üyelik
4.
Bölüm

3. Bölüm: "Yabancı"

@karsaz

 

 

 

"Sana bir can borcum var."

 

 

 

 

 

 

3. BÖLÜM: "YABANCI"

 

 

 

 

Bazen konuşmak bile yetersiz kalır ve sen artık bakışlardan yola çıkarak bir insanın duygularını anlamaya çalışırsın şuan o durumu yaşıyordum konuşmuyordum sadece onu izliyor ve bana olan bakışlarından bir çok şeyi kendimce yorumluyordum.

 

Gözleri o kadar hissiz bakıyordu ki bir an içimde garip bir his oluştu fakat bu his çok kısa sürdü onun bakışları beni rahatsız etmek yerine ya utandırıyor ya da gözlerimi ondan kaçırmama neden oluyordu ve bu fazlasıyla canımı sıkıyordu.

 

Koyu siyah gözleri kalbimin hızlanmasına neden olurken onu hapis eden parmaklıklara yaklaştım fakat titreyen dizlerim sanki her an yere düşecekmişim gibi beni tedirgin ediyordu. Gözleri neden bu kadar ölümcül hissiyatı veriyordu peki? Belki bir katil veya bir şizofreni tanısı koyulmuş biriydi.

 

Peki bu düşüncelere rağmen neden hala pişmanlık duymuyordum? Neden hala buradayım? Bir Nedeni yoktu işte!

 

Ne yapacağımı bilmiyordum kafamda oluşan düşünceler bir bir uçup gitmişti. Şuan sadece ona odaklanmıştım anlına yapışan saç tutamları ile gözlerimi yumdum. Gözlerim gözlerine değdi dudaklarımdan can atarak çıkmak isteyen sözcükleri bir bir yuttum ve o an en anlamsız kelime dudaklarımdan firar ederek ortmada yankılandı. "Sen" Ne diyeceğimi bilemeyerek sustum bir kaç kez dudaklarım aralandı fakat konuşmaya cesaret edemedim. Ne söyleyeceğimi bilmiyordum sağ elini kaldırarak ensesini ağır bir şekilde ovdu. Bu hareketi ile aynı zamanda gözlerim kısıldı konuşamıyor muydu? Neden hala tek kelime etmemişti ki?

 

Gelen ani bir cesaretle tam konuşmaya başlayacaktım ki geldiğim tünelden yankılanan ayak sesleri ile büyük bir şok yaşadım. Buraya birileri geliyordu tuzağa çekilmiştim aptal kafam. Korkuyla hala bana bakan genç adama baktım gözlerimden geçen duygular ona ne kadar yansıyordu bilmiyorum ama yapmış olduğum bu hata sayesinde kendimi sanırım asla affetmeyecektim.

 

O ise bana hala sert bir şekilde bakıyordu gözlerim yanmaya başlamıştı bile ama ağlamak istemiyordum. Duygusuz herif hiçbir şey yansıtmıyordu!

 

Tünelden bu havasız mahzene geleceğini tahmin ettiğim ayak sesleri sayesinde telaşlanıp hızla kendime geldim ellerim istemsizce boynumu yoklarken kolyemi hissettim kolyemi verdiği güven ile kendime geldim burdan çıkmalıydım.

 

Son kez ona baktım gerçekten tuzağa mı çekilmiştim! Gözlerime tuhaf bir şey görüyormuş gibi baktı ve başını olumsuz anlamda ağır bir şekilde hareket ettirdi.

 

Sanırım demek istediğini anlamıştım.

 

Hemen etrafıma baktım bir şeyler bulma amacıyla! Parmaklıkların arkasında olan Yabancıyı kurtarmak için bulunduğum yerde aceleyle her yeri ararken gözüm tekrardan onun harelerini buldu.

 

İşaret parmağını önce dudaklarına götürüp sessiz olmamı istedi sonra hemen arkamda bir yeri işaret etti hemen arkama döndüm ve işaret ettiği duvarı incelemeye başladım gözlerim çıkık bir tuğla parçasına takıldı. Kaşlarım çatılmaya yüz tutmuşken hızla oraya adımlarımı yönlendirdim. Hayır tuzağa çekilmemiştim burada farklı bir olay dönüyordu ilk düşüncem Yabancı'nın beni tuzağa çekmiş olması yönündeydi fakat bu olasılığı hislerime dayanarak elimin tersiyle ittim aklımın karışmasını istemiyordum.

 

Hafif çıkıntısı olan tuğlayı kendime doğru çekince içinde yatay bir şekilde duran kalın ve oldukça yeni olan bir anahtar olduğunu gördüm anahtar yabancının kilitli kaldığı parmaklıkların olmalıydı tuhaf bir şekilde anahtarın ağır olması dikkatim dağıtırken kaşlarım çatılmaya yüz tutmuştu normalde hiçbir anahtarın ağırlığı bu derece beni rahatsız etmezdi ki. Aklımı çelen düşünceleri bir kenara itip şuan ki ana odaklandım.

 

Hızla anahtarı alıp tanımadığım Yabancıyı bu rutubetli yerden kurtarmak için demir kapıyı doğru ilerledim. Anahtarı yuvasına yerleştirirken yanan yeşil ışık ile gözlerim kamaştı ve anahtar kendiliğinden yana dönerek demir kapının aralanmasını sağladı. Çıkan gıcırtılı ses sayesinde dilim kamaşırken gözlerimi yumup bir küfür mırıldandım anahtar normal bir anahtar değildi hepsi birer mekanizma içerisindeydi. Demir kapıyı biraz daha aralarken yine aynı sesin çıkması ile dilimi ısırdım asla bu tür seslere alışamayacaktım sanırım.

 

Çıkan tiz Ses ile Yabancının gözleri bana kayarken ne kadar yorgun ve bitkin olduğunu o an fark ettim. Yavaş adımlarla ona yaklaşırken bir yandan da tünelden gelen adım sesleri beni daha fazla korkutuyordu. Sonunda ona iyice yaklaşarak yanında diz çöktüm ve onu incelemeye başladım. Kanayan yaraları yüzünden yorgun düşmüş olmalıydı. Elindeki kelepçenin kırmızı olduğunu fark ettiğimde biraz tedirgin oldum fakat bunu belli etmemeye çalıştım ama o benim elindeki kelepçeye baktığımı görünce kaşlarını çattı.

 

"Buradan beni çıkartmak için bana yardım edeceğini sandım beni izleyeceğini değil." Kalın ve boğuk çıkan ses tonuyla birlikte irkildim.

 

Bir an söyledikleri beni dumura uğratırken yavaş bir şekilde yutkundum utandıran sözleri yüzünden kızaran yanaklarım umurumda bile değildi. Ben hala onun ses tonunun etkisinde çıkamamışken tekrar gözleri gözlerimi buldu.

 

"Şey tamam." Diyerek gözlerimi ondan çektim ve kolundan tutarak ayağa kalkmasında yardımcı oldum kelepçe ve yaraları sayesinde fazla hareket edemiyordu.

 

Az önce geldiğim tünelden gelen sesler daha da yakından gelmeye başlamıştı gözlerim Yabancıyı buldu şimdi ne yapacaktım? Yanımdaki Yabancıyı kurtarırken kendi başımı yakmıştım büyük ihtimal. Ben düşüncelerimin beni soktuğu çıkmaz sokak ile telaşlanırken onun sesini duymam ile korku dolu bakışlarımı ona çevirdim. Fakat bu uzun sürmedi nedense gözlerine bakmak sinir bozucu bir şekilde beni geriyordu.

 

"Şimdi beni iyi dinle tünelden gelen kişi büyük ihtimal bana uyuşturucu bir iğne yapacak olan doktor onun dışında kimse bu saate buraya gelmez ben şimdi tekrar eski konumuma döneceğim sende.'' Kafasıyla az ilerideki dolabı gösterip.

 

"O dolabın arkasına saklan, dolabın arkasına saklanmadan önce dolabın içinde uyuşturucu silahlar olacak ben doktoru oyalarken sende sırtına nişan alıp vuracaksın anladın mı?" Diyerek tek kaşını kaldırdı.

 

Onu sessiz bir mırıltı ile onaylarken Yabancı hızla az önce bulunduğu konuma döndü bende telaş içerisinde kapısını kilitleyip anahtarı tuğlanın içine koydum.

 

Dolabın yanına vardığımda raflara göz gezdirdim ikinci rafta aradığım şeyi görünce derin bir nefes aldım. Silahı ve içinde sıvı olan mermiyi hemen silahın üst kısmında olan yuvasına yerleştirdim ve emniyetini açtım silahı sağ omzuma yaslayıp iki elimle sıkı bir şekilde tuttum.

 

Tam dolabın arkasına geçiyordum ki az önceden beri duyduğum ayak sesleri demir parmaklıkların yanında son bulmuştu. Başıma kötü bir şey gelme olasılığını düşündükçe ellerim titriyor gözlerim hafifçe kapanıyordu. Doktor olduğunu tahmin ettiğim adamın çıkardığı hışırtı ile irkilip az kalsın elimdeki silahın düşmesini sağlayacaktım. Yabancı bunu görmüş olmalı ki bana sert bir bakış atarak uyarı dolu çağrısını yaptı.

 

Yavaş ve sakin adımlarla dolabın arkasına geçerken bir yandan da onları izliyordum. En az otuzlarının sonunda olan adamın üzerindeki mavi doktor önlüğü ona daha da korkunç bir hava katmıştı.

 

Az önce benim aceleci bir şekilde anahtarı koyduğum tuğlayı kendine doğru çekip içindeki anahtarı aldı. Derin bir nefes alarak Yabancıya baktı elleri titriyor sürekli anlından akmayan daha doğrusu olmayan terini siliyordu. Acaba Yabancı'dan mı korkuyordu? Hadi ama adam yeterince halsizlik içerisindeydi ve eminim ki kolunu kaldıracak hali bile yoktu.

 

Doktorun boğazını sert bir şekilde temizlemesi ile kendime gelirken beni meşgul eden düşüncelerime lanet ederek doktoru izlemeye başladım.

 

Burada fazla kalmak istemiyor gibi aceleciydi hareketleri. Beni hala fark etmemiş olması işimi daha da kolaylaştıracak gibi hissettiriyordu fakat bu kadar kolay olacak mıydı orası biraz meçhul duruyordu.

 

Demir kapıyı açıp Yabancının yanına doğru yaklaştı cebinden çıkardığı iğne ile odanın köşesinde bulunan küçük dolabın içinden çıkardığı siyah kapsülleri daha yeni fark ettiğim masadan aldığı cam fanusa boşalttı. Fanusta görünen sıvı karışım ile gözlerimi kıstım. İğnenin içine çektiği kırmızı sıvı o kadar iğrenç görünüyordu ki midemin yandığını hissettim fakat bu rezilliği burada yapmayacaktım kusmaktan nefret ediyordum.

 

O an onunla göz göze geldim hareket etmemi ister gibi bakıyordu başımı olumlu anlamda salladım hemen bu durumdan kurtulmalıydık.

 

Doktor yanına oturup iğneyi tam boynuna enjekte edecekti ki onu sırtından hedef alıp içinde uyuşturucu olan merminin tam sırtına gelmesini hedefledim. Fakat iğnenin boynunda edindiği yeri görünce ıskalamanın verdiği rahatsızlık ile bir daha elimde ki silahla doktoru hedef aldım bu kez ıskalamamamın verdiği rahatlık ile karşımda ki adamın ilaca verdiği tepkiyi izledim.

 

Yavaş adımlar ile parmaklıklara yaklaştım ellerim titrerken gözlerim yerde yatan bedeni inceliyordu. Tedirgin bir şekilde yerde hareketsiz bir şekilde yatan bedene yaklaşırken nefesimi tuttum sesi çıkmıyordu! Sesinin çıkmaması beni daha da korkutuyordu aslında. Sanki her an kalkıp bana saldıracak gibi bir his yaratıyordu zihnimde bu düşünce.

 

Yabancı yerde hareketsiz bir şekilde yatan bedene olduğu konumu bozmadan bir süre tepkisizce baktı. Sonra hiç ummadığım bir şey yaparak beni şaşkınlık içerisinde bıraktı. Sağ ayağıyla yerde yatan doktorun yüzünü kendisine doğru çevirdi ve hayal gücümün sınırlarında bile olmayan küfürleri ardı ardına sıralarken ben olduğum yerde tepkisizce onu izlemekle yetiniyordum. Son ettiği küfür yüzümü kızartırken göz göze geldik benim burada olduğumu yeni fark etmiş gibi susarken doktorun önlüğü'nün cebinden çıkardığı siyah kalem ile bana baktı.

 

"Masanın üzerinde ki defteri uzatır mısın?" Olumlu anlamda başımı sallarken bir kaç adım ilerimde olan masaya doğru ilerleyerek üzerinde ki kahverengi defteri alarak ona uzattım. Deftere bir şeyler karaladı sonunda defterin bir yaprağını kopararak dörde katladı ve doktorun ön cebine koyarak saçlarını geriye doğru taradı.

 

Boş durmamak için bir adım öne atarak ayağı kalkmasına yardımcı oldum. Eminim ki tek başına kalabilirdi fakat orada sadece onu izleyip boş durmamak için kendimce müdahale etmiştim.

 

Yabancıyı o küçük zindan dan çıkarırken bir yandan hala doktora bakıyordum. Yabancı tüm yükünü bana vermediği için kolayca zindandan çıkarmıştım ya da çıkardığımı sandım çünkü o izin vermese bedenini birazcık bile oynatamazdım.

 

Yabancı bu ürkütücü mahzende bulunan dolaba doğru ilerlerken bende zeminde hareketsiz bir şekilde yatan bedene doğru yaklaştım fakat bu kez anahtar için gittim yanına yoksa bir adım bile atamazdım. Korkuyla cansız bedenin yanına gidip yere düşen anahtarı hızla alıp koşar adımlar ile demir kapıya doğru ilerledim anahtarı yuvasına yerleştirip kilitlenmesini bekledim yanan kırmızı ışık ile anahtarı yuvasından çıkarıp rastgele bir yere attım. Uyandığı vakit buradan çıkması zaman alırdı.

 

Ortam fazla sessiz ve sakindi yaptıklarıma rağmen. Bu lanet olası yere geldiğimden beri hep bir korku vardı içimde simdi ise o korku daha farklı bir duyguya dönüşüyordu.

 

Yabancı hiç bir şey söylemeden havasız olan bu mahzende burada az da olsa durmayı kılınır hale getiren meşalelerin yanına yaklaştı her birini yerinden çıkarıp yere atarak sönmesini sağladı bu benim telaşlanmamı sağlasada sakin bir şekilde yerimde durdum. Meşalelerin sönen ışığı mahzeni tamamen karanlığa boğduğu vakit olduğum yerde bir süre aynı şekilde kıpırdamadan durdum. gözlerim tamamen karanlığa alışınca artık buradan çıkmanın vakti geldi diyerek ilk adımımı attım fakat sert bir bedene çarparken toprak zemine sert olmayacak bir şekilde düştüm.

 

Olduğum yerde daha fazla kalmamak ve bu saçma ana son vermek için ayağı kalkmaya çalıştım fakat uzatılan el ile bir süre ona baktım elini geri çekmesinden korkarak minik ellerim ile ona tutundum beni aniden kaldırması ile sert bir şekilde göğsüne çarparken yüzümü buruşturdum.

 

Burnuma gelen koku ile gözlerim açılırken kokunun tanıdıklığı ile derin bir nefes aldım. Kaşlarım anında çatılırken geçmişin bana sunduğu görüntüler ile bir adım geriye atarak Yabancı'dan uzaklaştım. Bugünlük bu kadar aksiyon yeterliydi benim için gidip bir yerlerde dinlemek istiyordum hem aç olan midemin daha fazla beni bitkin düşürmesini istemiyordum.

 

Yabancı bir şeyler mırıldanıp ilerlerken sakin bir şekilde yavaş adımlar ile onu takip ettim. Tünelden geçerken tedirginliğimin vücudumu ele geçirmesine izin vermeden ona baktım ama onun bana bakması beklemediğim bir şeydi göz göze geldiğimiz vakit gözlerini ilk kaçıran ben olmuştum daha fazla kimseyle göz teması kurmak istemiyordum. Tünelin çıkışına doğru ilerliyorduk fakat hala bir türlü çıkışa ulaşamıyorduk önümde ki basamakları çıkarken derin bir nefes aldım dar alanlarda çok fazla olmasada nefesim daralıyordu.

 

On dakika boyunca ilerledik sonunda tünelin kapısını görmem ile rahatlayarak bir kaç adım atarak hemen önünde durdum kapının kapalı olması beni hüsrana boğarken bir kaç kez duvardan oluşan kapıyı ellerim ile itmeye çalıştım. Fakat sonuçsuz kalan hareketim ile göz devirdim ne bekliyordum ki! Eğer ki buranın çıkış anahtarı o doktorda ise kesinlikle oraya kadar tekrar gidip kendimi yoramazdım düşüncelerimin akıbeti ile saçmaladığımı fark edip arkamda sakin bir şekilde beni izleyen Yabancıya baktım.

 

Beni umursamayarak duvarın köşesinde olan ufak bir çıkıntıyı oynatarak kapının açılmasını sağladı. İçimden kendime saydırırken düşmüş olduğum saçma durum karşısında nedensizce utanmıştım. Onu beklemeden hızla dışarı çıkarken dik bir şekilde karşı duvara bakıyordum onun arkamdan geldiğini hissediyordum.

 

Neden hala bir teşekkür etmiyordu?

 

Hızlı adımlar ile merdivenleri çıkmayı planlıyordum ki belimde hissettiğim el ve aniden geriye çekilip boynuma dayanan keskin metal gözlerimin fal taşı gibi açılmasını sağlamıştı. aniden gelişen bu olay karşısında hiçbir tepki veremedim ben hala bulunduğum konumu idrak etmeye çalışırken arkamda ki bedenin iğrenç kokusu burnumu talan etti. Boş midemin çalkalandığını hissediyordum.

 

''Küçük bir kız çocuğu ha en sevdiğim oyuncak hmmm.'' Arkamda ki bedenin sahip olduğu ses tonu beni daha da korkuturken ne yapacağımı bilmemek oturup çocuk gibi ağlamama sebep olacaktı.

 

Peki Yabancı neredeydi o da arkamda beni takip ediyordu nereye kayboldu bu adam aniden! Lanet olsun birini kurtarayım diye buranın ne kadar tehlikeli olduğunu unutup kendi canımı hiçe saymıştım. Beni burada tek başıma bırakmış olamazdı değil mi?

 

''B-bırak beni.'' Elinden kurtulmaya çalışırken beni daha sıkı tuttu. ''Bağır hemde tüm gücünle çığlık at benim gibi bir çok katil var burada hepimizin avı olmak istiyorsan çığlık at ve onları buraya toparla ama ben küçük avımı sadece kendime saklamak istiyorum.'' Diyerek iğrenç kahkaha atmış boynuma konumlandırmış olduğu sivri metalin boynumu kesmesini umursamadan beni yere atmış ve bu sayede iğrenç yüzünü görmeme vesile olmuştu.

 

Yeşil gözleri ve iki metre boyunun olduğunu tahmin ettiğim kel adam bana sırıtarak bakarken ben zeminde ki cılız bedenimi geriye doğru sürüklüyordum ''Her güzel kadın en güzel şekilde ölümü tatmalıdır sence bu siz güzel kadınların hakkı değil mi?'' Zihniyetinin korkunç olduğunu tahmin etmeye gerek duymadığım beyin yoksunu üzerime gelirken elinde ki metali gözlerime hizalamıştı.

 

"Siz kadınlar hep böyle aciz mi olacaksınız söylesene? Şuan bana nasıl karşı koyabilirsin o minik bedeninle?" Söyledikleri ağrıma giderken gözlerim doldu.

 

Susmayacaktım biliyordum bu ağır sözler karşısında ölsem dahi susmayacaktım!

 

Canımın acısını önemsemeden histerik bir kahkaha atarak bana bakan iğrenç varlığa döndüm. Bana anlamsız bir şekilde baktı herhalde ağlayarak ona yalvarmamı bekliyordu.

 

"Bugün bir kez daha anladım senin sayende." Umursamaz sesim onun daha çok dikkatini çekerken sorgu dolu bakışlarını bana yöneltmişti.

 

"Neyi lan?" Kalın sesiyle gürlemesi beni sinirlendirirken ne yapmaya çalıştığını adım gibi biliyordum üzerimde baskı kuruyordu.

 

"Adamlığı bir kadından öğrenecek çok erkek olduğunu!" Sert bir şekilde ona bakıp yüksek sesle konuşmam ile bir süre yerinde dondu. Sözlerimi daha yeni idrak ederken gözlerinde ki kıvılcımları olduğum uzaklıktan dahi görüyordum.

 

"Lan!" Elinde ki çakıyı sıkarken havaya kaldırdı olduğum yerde sağ tarafa yuvarlanırken çakı fayansı ikiye bölmüştü kalbim hızla atarken onun kendisine gelmesine izin vermeden hızla ayağı kakarak bir kaç adım geriledim.

 

"Kurtuluşunun olmadığını hissediyorsun değil mi? Siz kadınlar sadece bir köle olarak bu dünyaya gönderildiniz fakat bazılarınız kendini bir erkeğin gücüne sahip gördüğü için sizinde şımarmanıza vesile oldu! Ama merak etmeyin ben köle olarak vazifesini yerine getirmeyen her kadının hakkından geleceğim." Attığı iğrenç kahkaha ile irkildim.

 

''Aynı şeyi bende senin için düşünüyordum Sansar! Sence de senin gibi zihniyet yoksunu adamlar kanlı banyo yapmadan ölürse bu onlar ve senin için büyük bir hakaret olmaz mı sence de?'' Yabancının sesini duymam ile vücudumun yüzde doksan yedisi rahatlamış diğer yüzde üçü tehlike içerisinde olduğumu bildiği halde yabancıya hayranlık hormonlarını salgılıyordu.

 

''İb-''Zihniyet yoksunu olan kelin konuşmasına dahi izin vermeden elinde gördüğüm silahla hiç düşünmeden karşısında ki adamın anlının ortasından nişan alıp vurdu.

 

Adamın kanlı ve dağılan beyni yerde şuana kadar görmediğim bir tablo oluştururken burnuma gelen metalik kan kokusu öğürme isteğimi arttırıyordu. Gördüğüm görüntü nedeniyle bir süre bu psikolojiyi aşamayacağımı hissediyordum.

 

''T-teşekkür ederim.'' Kısık sesimden dolayı beni duymaz sanıyordum fakat gözleriyle bedenimi tararken yaralı olup olmadığımı inceliyor gibiydi.

 

''Daha dikkatli ol basit bir yem gibi öylece olduğun yerde duruyordun.'' Ne yani o da mı biz kadınları çaresiz aciz bir köle olarak görüyordu?

 

Bakışlarımdan ne düşündüğümü anlamış olacak ki kaşlarını çattı.

 

"Onun aksine ben siz kadınların tehlikeli olduğunu düşünüyorum. Fazlasıyla tehlikeli ve sinsi. Bir erkeğin aklına çok çabuk giren tek varlık kadındır ben buna inanıyorum." Bir süre duraksadı ve yerde cansız bir şekilde yatan bedene baktı.

 

"Bir erkeğin dokuz aklı bir nefsi vardır. Bir kadının ise dokuz nefsi bir aklı vardır. Bir erkek dokuz aklıyla bir nefsine sahip çıkamazken kadın bir aklıyla dokuz nefsine hakim çıkabiliyor. İşte bu nokta kadınları benim gözümde daha tehlikeli yapıyor." Sert sözleri beni dumura uğratırken kaşlarım istemsizce çatılmıştı.

 

Söylediklerinin doğruluk payı vardı elbette fakat bu göz devirmemem için bir neden değildi onun beni izlediğini anlamam ile terbiyesiz bir küfür mırıldanıp arkamı dönmüş başımı dik bir şekilde tutarak yürümeye başlamıştım. Arkamda olduğunu bilmeme rağmen hala beni az önceki durumdan kurtardığını aşamıyordum..

 

Az önce numaralandırılmış olan odaların oraya gitmeyi düşünüyordum ilk gittiğim yer orasıydı ve ben bu binada daha ne kadar tehlikeli insanlar ile karşılaşacağımı bilmiyordum en mantıklısı tekrardan oraya gitmekti. Belki boş bir oda bulur geceyi orada geçirirdim. Düşüncelerim sınırlarını aşmış bir şekilde zihnimi ihlal ederken ben hala ilk günün verdiği şok ve olayları nasıl sindirip buradan kurtulacağımı düşünüyordum.

 

Arkamdan gelen adım sesleri ile hala benimle birlikte hareket ettiğini düşündüğüm Yabancıya çaktırmayarak adımlarımı yavaşlattım ve sonunda yan yana yürümeye başladık ona belli etmeyecek şekilde yüzünü inceledim sert çehresi koyu siyah gözleri ve geceden daha siyah olan saç rengi ilk görüşte hayran bırakıyordu.

 

Muhteşem yüz hatları ile kendini uzaktan bile belli eden saç rengi onu kusursuz kılıyordu.

 

Tanrının özenle çizdiği, kalemini her santiminde ayrıntılı bir şekilde gezdirdiği yüz hatları bir bakıştan sonra tekrar bakma isteğini bastırmaya yetmiyordu. Saatlerce izlemekten bıkmayacağım gözleri siyah olsada benim için sanki hiç keşfedilmemiş bir renk gibiydi. Tanrı bazı insanlara güzellik verip boyundan kısar ya da bazı insanlara fizik verip güzelliklerinden kısar ama bu lanet olası adamın hem boyu hem fiziği baya yerindeydi! Bir seksen beş olduğunu tahmin ettiğim boyu ile onun ancak göğsüne denk geliyordum.

 

Tekrar'dan ona bakmaya yeltenmiştim ki ''Önüne bak düşeceksin.'' Uyarısıyla merdivenin ilk basamağına takılmaktan kurtuldum. Utanç içerisinde yere bakarken merdivenleri daha dikkatli bir şekilde çıkmaya başladım.

 

Hızla önümüzde ki merdivenleri aşıp Kaan Salup'un odasının önünden geçtik. Az öncekinin tam tersine bu sefer sağ koridora doğru ilerledi daha doğrusu ilerledik nedense aynı adımları atıyor gibi hissediyordum onunla. Gözlerimi etrafta gezdirdim sol tarafta ki gibi burada da kapılar bulunuyordu.

 

Buraya gelmek aklımın ucunda bile yoktu kabullenmesemde sadece o adımlarını sağ koridora doğru yöneltince bende ona ayak uydurmuş onun yanında sessiz bir şekilde yürüyerek ne yapacağını merak içerisinde beklemeye koyulmuştum.

 

Etrafı incelerken fark ettiğim detay ile zihnimin bana oynadığı artçı şoklar bedenimi yorgun bırakmaya başlamıştı bile. Zihnimi sarsan olaylar tanık olmuş olduğum katliamlar, cinayetler hepsi bir bir zihnimde ki yerini alıp beni derinden sarsıyordu.

 

Buradaki kapı numaraları sol tarafımda kalan koridorda ki kapı numaralarını tamamlıyordu.

 

Beynimi meşgul eden soruları kısa bir süreliğine rafa kaldırıp hangi odaya gireceğime karar vermek için gözlerimi odaların üzerindeki kapı numaralarında gezdiriyordum içinde ne olacağını bilmediğim deli gibi korktuğum odalar.

 

Diğer katları her ne kadar merak etsemde şimdilik burada daha güvendeydim hem geceyi kalacak bir yer bulmalı kendimi güvende hissettikten sonra düzgün bir şekilde bedenimin yorgunluğunu alacak bir şekilde derin ve uzun bir uykuya dalmak istiyordum. Tek başıma odaları her ne kadar kontrol etmek istemesemde bir teşekkür almak için yanında durduğum Yabancı ile elbette ayrılacaktık.

 

O an arkamdaki Yabancıya bakmak için kafamı çevirdim onun yerdeki fayansları incelediğini görünce göz devirdim ciddi miydi bu tanrı aşkına? Ellerimi göğsümde birleştirerek ona baktım sırtımı arkamda ki duvara yaslarken bir süre onu izledim.

 

Olduğu yerden bir adım geriye atarak sağ tarafa doğru beş adım atıp fayansların üzerinden sola döndü sonra iki fayans düz gitti ve bir kaç kez zemine sert bir şekilde ayağını bastırdı. Dudaklarının hafif büküldüğünü gördüm ama bu tehlike barındıran bir kıvrımdı. Gözleri beni bulunca ona düz bir şekilde baktım.

 

Olduğu yerde dizlerinin üstüne çöktü o an saçlarımdan düşen tel toka zeminde küçük bir yankı uyandırdı Yabancının bakışları yanına düşen tel tokaya kayınca yavaş bir şekilde yerden alıp ortadan ikiye düz bir şeklide açtı bir ucunu fayansın arasına koyup oynatınca merak içinde onu izledim. İşte şimdi dikkatimi fazlasıyla kendisine çekmişti. Sonunda fayansı kaldırıp kenara koydu fayansın altında sert olan bir demiri bir kaç kez tıklatıp durdu sanki bir şifre giriyordu aradan iki dakika otuz yedi saniye geçti ve o aynı şekilde yine vurdu!

 

''Sana bir can borcum var.'' Dedi yeni yeni aşina olmaya başladığım sesiyle ve devam etti. ''İstersen benimle gel güvenliğini sağlarım ve seni.'' Cümlesine devam edecekti ki.

 

Demir kapak aşağıya doğru çekildi boynumda ki ellerim gevşek bir şekilde önüme düşerken o an bunun nasıl olduğunu kavramak ile meşguldüm gizli kapı görevini sağlayan demir kapağı açanın bir kız olduğunu sonradan fark ettim elindeki mavi kelepçeyi görünce aklımdaki düşünceler beni tekrar ele geçirmek üzereydi. Sanırım sakin olmalıydım bu durum karşısında fakat yaşadığım şok beni fazlasıyla geriyordu.

 

Ben olacakları izlerken Yabancı'nın gözleri tekrar gözlerime kenetlendi bir kaç saniye sadece beni izledi '' Senin güvenliğini sağlamam için benim yanımda olman gerek.'' Başımı olumsuz anlamda sallayıp onu reddettim.

 

Bana bu cevaptan memnun olmadığını belirten bir bakış attıktan sonra kendini kapaktan aşağı sarkan merdivene doğru itti yavaş adımlar ile merdiveni inmeye başladı. Fakat tam inmeden önünde diz çökerek kolunu tuttum.

 

Bedeninin yarısı aşağıda olmasına rağmen benden bir kaç santim daha uzun kalıyordu bana anlamaz bir bakış atarken kolunu sakin bir şekilde bıraktım.

 

"Sadece bir teşekkür bekliyorum bana bir can borcunda yok sende beni kurtardın ödeşmiş olduk." Sözlerim kaşlarının çatılmasını sağlarken yanlış bir şey mi söyledim diyerek sözlerimi tarttım.

 

Gözlerini kısarak beni inceledi dudakları yavaş bir şekilde aralanırken tekrardan dudakları kenetlendi. Ona en güzel tebessümlerimden birini sunarken ayağı kalktım. "Rica ederim." Bir süre bana bakarken dudakları tekrardan aralandı konuşmasına izin vermeden aşağıdan gelen kızın telaşlı ve merak barındıran sesi ile Yabancıya bakarak. "Bekleyenin var herhalde gitsen iyi olacak." Arkamı dönerek ayakkabımın bağcıklarını düzelttim.

 

Sonunda indiğini görünce artık burada bir işim olmadığı açıkça belliydi zaten kızın beni tanımadan attığı nefret dolu bakışları daha fazla kaldıracağımı sanmıyordum.

 

Ama yine de bir teşekkür beklentisi içine girmiş kalbim bu duruma biraz kırılmıştı.

 

Daha fazla beklemeden hızla bulunduğum koridordan çıkıp numaralandırılmış olan odalardan birine girdim girdiğim an burnuma dolan kan kokusu midemin bulanmasını sağladı.

 

Odanın içine göz gezdirince duvarların kanla boyandığını idrak etmem bir kaç dakikamı aldı tam odadan çıkacaktım ki bu odada bulunan mavi kapı dikkatimi kendisine çekti.

 

Kapıya biraz daha yaklaşınca acı dolu bir çok sesin gelmesi ile olduğum yere çakıldım. Seslerin bir yakarıştan farkı yoktu sanki işkence çeken bir kaç kişi vardı içeride. Gözlerim bu sesler sayesinde anında dolarken onlar için elimden gelen hiçbir şeyin olmaması suçlu hissetmeme neden oluyordu. Geri geri adımlarken ayağımın odada bulunan sandalyeye takılması ile sert bir şekilde yere düştüm. içeriden gelen seslerin aniden kesilmesi ile kulağıma gelen adım sesleri ecel terleri dökmemi sağlıyordu.

 

Bu odadan çıkmam lazımdı o odadan gelen sesler ile aramızda sadece bir kapı vardı bu da benim ile o oda'da bulunanlar arasında şuan hiçbir farkın olmayacağını gösteriyordu burada daha fazla kalırsam bende orada farklı şekillerde ecel terleri döküyor olacaktım.

 

Odadan çıkıp Kaan Salup'un odasına doğru koşmaya başladım ayakkabımın çıkardığı sesler koridorlarda yankılanırken birilerinin sesin kaynağına geleceği düşüncesi ile daha da tedirgin olmaya başlamıştım.

 

Sonunda önünde durduğum kapı beni bir an verdiğim karardan vazgeçirecekti olumsuz düşünceleri bir kenara bıraktım. Hiç olmasa Kaan Salup'tan rica ederek bir günlük bu oda'da kalabilirdim.

 

Tanrı aşkına ne rızasından bahsediyordum ben adamı yaraladığım yetmiyormuş gibi bir de hiçbir şey olmamış gibi mi davranacaktım.

 

Bir cesaret kapıyı aralayıp odaya girdim odanın boş ve sessiz bir sakinlite olması Kaan Salup'un burada olmadığını kanıtlıyordu. Derin bir nefes aldım ve saçlarımı topuz yaparak odayı tekrar kontrol ettim şimdilik burası daha güvenliydi benim için odada ki derin sessizliği çalan telefon bozdu masanın üzerinde bulunan telefon buraya aitti telefonu açıp açmamak arasında bir çelişki yaşarken sonunda telefonu kulağıma götürdüm.

 

"Kaan bey şuan ufak bir sorunumuz var yedi renklileri bir hafta aç bırakmak zorundayız. Bu arada emanetler dün teslim alındı Amerika'dan ve bay siniestro'nun arkadaşı tahmin ettiğimizden daha da sadık çıktı bir türlü ihalelerden ve şirketlerden elini çekmiyor bu ay sonu tahminimizce yüz milyar dolar kadar bir kazanç sağladı." Konu bağımsızlığını ilan edince göz devirdim ve telefonu yüzüne kapattım. Telefonu yuvasına yerleştirip odada göz gezdirdim.

 

Az ileride odanın içinde bulunan kapıyı ilk geldiğim an da görmüş fakat pek sorgulamamıştım adımlarım oraya doğru beni yönlendirirken elimi kapının kulpuna koyup yavaş bir şekilde açtım. Karşımda ben pahalıyım diye bağıran mutfak o kadar lüks ve şık bir görüntüye sahipti ki burada haftalarca kalsam sorun etmezdim.

 

Mutfağın köşesinde duran dolabı görünce midemden gelen ses ile elimi istemsiz bir şekilde mideme bastırdım.

 

Ne zamandan beri aç bir şekilde bu binada koşturuyordum tanrı aşkına! Mutfağın köşesinde olan dolabı açtığımda içinin tıka basa dolu olduğunu görmek gözlerimden kalp çıkmasını sağlayacaktı resmen.

İçeceklerden pastalara kadar her şey vardı dolabın içinde gördüğüm sarma ile gözlerim fal taşı gibi açılırken dilimi dudaklarımda gezdirdim tam bir tane alıp yiyecektim ki aklıma aniden Yabancı geldi.

 

Onun orada aç kaldığını kim görse anlardı acaba kaç gündür yemek yemiyordu da bedeni öyle çökmüştü aklıma gelen düşünce ile hemen kendi karnımı doyurup işe koyuldum mutfak dolaplarından aldığım küçük büyük kapların hepsine dolaptaki yiyecekleri koyarken yorulmuş bir şekilde anlımdan akan ter damlasını elimin tersiyle sildim. Sonunda dolapta bir şey kalmayınca derin bir nefes aldım içecekleri zemine koyarken dizlerimin üstüne çökmüş bir şekilde yorgunluğumu kendimce azaltıyordum.

 

Hazırladığım kapları dolabın üzerinde gördüğüm sofra şeklinde olan beze doldurdum ve bohça şeklinde bezi bağladım bağlamasına ama ben bunu nasıl taşıyacaktım ki.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Evet arkadaşlar bir bölümün sonuna daha geldik bölümü nasıl buldunuz?

 

Peki yabancıya iğne yapan doktor sizce yabancıya iğne yaparak neyi planlıyordu?

 

Peki fayansın altında olan gizli giriş ve orada bulunan kız hakkında ki düşünceleriniz?

 

Bu yedi renk olayı nedir sizce?

 

Bir hafta aç kalmak sizce yedi renklileri zorlayacak mı?

 

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum:) özellikle satır arası yorumlarınızı❤

 

Yeni bölümde görüşmek üzere kendinize iyi bakın sizi seviyorum ❄ tanelerim.

 

👉 KARSAZ burdan hesabımı takibe alabilir yapacağım çoğu duyurudan haberdar olabilirsiniz.

 

Instagram @yourkarsaz

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%