Yeni Üyelik
31.
Bölüm

30.BÖLÜM: "ŞEYTANIN İNİ"

@karsaz

 

"Şeytanın ini tüm mahkumların katliam yapmak isteyen yönüne kilit vurmasını sağlarken bunu bilen sadece bir kişi vardı. O da tam şuan aralarında sessiz bir şekilde gülümsüyordu... Gülen şeytanın ta kendisiydi."

 

 

 

 

30.BÖLÜM: "ŞEYTANIN İNİ"

 

 

 

Tünelde sinirli bir şekilde yürürken birden yere çakılmam ile çığlık attım.

Kolumdan tutarak nazik bir şekilde beni kaldıran Mavi ile ona baktım sağ gözü morarmaya başlamış, bununla birlikte burnundan akan kan da durmuş görünüyordu. Bana yardımı için teşekkür edip ona bakmadan yürümeye devam ettim, sağ tarafımda ki hareketlilik ile o yöne baktım. Rüzgar sol omzuna attığı çantam ile bana kaşlarını çatmış bir şekilde bakıyordu.

Belli ki benimle konuşmak istiyordu ama şimdi ne sırası ne de yeri değildi.

 

"Sonra konuşalım olur mu?" Olumlu anlamda gözlerini yumunca sessiz bir şekilde teşekkür ettim. Hala olanları düşünürken sinir tekrar tüm hücrelerimi yokladı.

 

 

 

2 Saat önce

 

 

Mavi'nin yüzüne inen Alkan'ın yumruğu önce ortamda büyük bir sessizlik oluşturup sonrada büyük bir yaygara koparmıştı. Mavi'nin arkadaşları Alkan'a saldıracakları vakit Mavi bunu tek hareketi ile durdurmuş üstüne ise gür bir sesle kahkaha atmıştı.

 

'Sanki Alkan'dan yumruk yiyen Altemur da Mavi onların bu halinden zevk alırcasına gülüyordu hasbinAllah! Bu çocuk az önce dayak yemişti ulan ne diye gülüyor.'

 

"Gerçekten mi bu kadar mı?" Diyerek daha fazla güldü. Düştüğü yerden kalkacağı vakit, Alkan yakalarından tutup onu kolaylıkla yerinden kaldırdı "Siktir git! Daha fazla görünme gözüme." Alkan'ın sözlerinden sonra gülmesi bir anlık durdu gözünden gördüğüm de neydi hayal kırıklığı mı?

 

"Bence burada kalabilir?" Sorum ile derin bir nefes alan Emre bana doğru döndü.

 

"Burada kalması için bir sebep söyle?"

Sorusuyla dumura uğrarken ne diyeceğim hakkında fikirler üretmeye başlamıştım.

 

"Neden burada kalması için bir neden veya sebep gerekiyor ki?" Bu çok saçmaydı burada ben ve Rüzgar da vardık ama burada kalmamız için bir nedenimiz yoktu.

 

"Belki bizim için de aynı şeyleri düşünüyorlar!"

 

İç sesimin haklılıği ile susarken ortama ayak uyduran herkesi gözden geçirdim ve sonunda onunla buluştu gözlerim, duygusuz bakan gözleri ve çatık kaşlarıyla bu dünyaya aykırıydı.

 

"Eeee artık gitsenize!" Mersa'nın yayık bir şekilde konuşması beni ona bakmaya zorlarken saçlarını yolup eline vermek istedim.

 

"Ama ben bu kızı döverim. Esme'nin yelloz yancısı."

 

"Her lafa atlamana bir şey demiyorum Mersa ama gereksiz bir şekilde konuya sen dahil olunca fazla sinir bozucu oluyorsun! O yüzden benim sözcüsü olduğum bir konuya sen dahil olma tamam mı?" Sahte bir gülücük ile sarf ettiğim kelimeler yüzünden kaşları çatık bir hal alırken konuşmasına izin vermeden hemen çantamı bıraktığım yerden alıp sinirle kapıya doğru yürüdüm, unuttuğum hazır cevabım ile Emre'ye döndüm. "Onların burada olması için bir sebebe veya nedene ihtiyacınız varsa ki siz böyle düşünüyorsunuz." Omzumu kapıya yaslayarak kendimi ve Rüzgarı işaret ettim. "Aynı şeyleri bizim için düşünmemeniz için de bir sebep yok değil mi?" Havalı bir şekilde saçlarımı savurarak arkamı döndüm artık burda kalmanın bir anlamı yoktu. Onlarla kaldığım her an beni dışlayacaklardı ve ben bunun olmasına izin verecek biri değildim. Arkam'dan gelen ayak sesleri ile bir anlık duraksama yaşadım fakat sonra tekrar yoluma devam ettim büyükihtimal Rüzgar beni takip ediyordu.

 

 

Belimden çekilip tünelin pis toprak duvarına yaslanmam ile yüzümü buruşturdum. Yaralarım sızlamıştı!

"Sen benden izinsiz nereye gidiyorsun?" Alkan'ın sesi ile yüzümü hafif bir açıyla yukarı kaldırdım ama kaldırmaz olaydım. Dibime giren Alkan ile burun burunaydık ve bu yakın temas ile yerimde donup kalmıştım. Ne diye dibime giriyorsun be Allah'ın cezası adam! Düşüncelerimi ele geçiren duygularıma lanet ederek ona baktım.

 

"Gözleri yakından daha mı güzeldi ne?"

 

Aklımdan geçen arsız düşünceler ile kafamı yere eğdim. "Senden izin almama gerek yok." Çenemden tutarak ona bakmamı sağladı bu hareketine her ne kadar düşmüş olsamda ilk fırsatta üstüme toprak atacak kişinin akımına kapılmak istemiyordum.

 

'Hiç bir kuvvet bu saatten sonra bana yüzümü yıkatamaz'

 

Düşüncemin saçmalığı ile yüzümü buruşturdum. Ben ne diyordum tanrı aşkına, ondan uzak durmam gerekiyordu! "Benden izin alacaksın benden izinsiz tek bir adım dahi atmayacaksın!" Söyledikleri ile ona baktım ama söyleyeceklerimi bir anlık unuttuğum için sadece dudaklarımı aralamakla yetindim. Bir an gözleri dudaklarıma kaydı arkamızdan gelen ses ile derin bir nefes soludu, anlını anlıma yaslayıp bir kaç saniye öylece durduk geri çekilmeye gücüm yoktu bu yüzden Alkan bana son kez bakarak geri çekildi.

 

"Gece gidecek miyiz?" Rüzgar'ın seslenmesi ile gözlerimi yumdum. Alkan'ın aklına bir şey dank etmiş olacak ki kaşlarını çatıp gözlerime baktı.

 

"Her şeyi anlatacaksın neler çeviriyorsun bilmiyorum ama burada olanlar, senin kafana göre kurduğun dümenler ile dönmez. Bu iki hafta boyunca olanlar ise tam bir karmaşa." Fısıltısıyla olumlu anlamda kafamı sallayıp ona baktım.

 

"Bunun için gitmeme izin vermen gerekiyor, sana bir şeyleri anlatmam için kendimi toparlamam gerek." Aslında bir nevi kendimi ona teslim edecektim. Sinirli bir şekilde kafasını sağa çevirerek dudaklarını sert bir şekilde ısırdı. Nevrimi döndüren hareketi ile utançla ellerimi sıktım.

 

"Hala gitmekten bahsediyor." Kendi kendine konuşması ile bir anlık geriye doğru adımladım. Ama bu girişimim sonuçsuz kaldı, zaten duvara yaslanmış bir şekilde Alkan'ın eli belimdeyken bana eğilmiş olduğunu unutmuş olmam aklımı başımdan almış olmasıydı! Üzerime eğilmiş bir şekilde dururken oldukça dar bir pozisyondaydım. Son yaptığım hamlem ise üstüne tuz biber olmuş Alkan'ı bana daha da yakınlaştırmıştı.

 

"Gitmek yok bunu aklından çıkarsan iyi olur anladın mı? Gitmek yok! Burada benimle kalacaksın, eğer ki onun için gitmek istiyorsan." Gözleri Rüzgar'ın üzerinde gezindi. Kısa duraksama yaşadıktan sonra derin bir nefes alarak cümlesini tamamladı.

 

"Tamam o da kalsın burada." Başımı olumsuz anlamda salladım sorun o değildi, sorun bana olan tavırlarıydı daha düne kadar bana Sert bir şekilde bakan adam ne diye bu kadar şefkatli bir yaklaşım ile bana açılmaya başlamıştı?

 

" Konu sadece o değil. Bana bir hafta ver. Kendimi toparlamam lazım, sonra tekrardan geleceğim ve her şeyi anlatacağım." İçimden kabul etmesi için dua ederken alt dudağıma eziyet edercesine dişlerim ile nasibini veriyordum.

 

"Olmaz bırakamam seni, gitmen tehlike arz ediyor." Ona bakmak ve tehlike asıl benim diyerek sarılmak istedim ama sustum... Sarılmak istiyordum çünkü az önce fark ettiğim şey teselliydi! Benim azıcık bile olsa teselliye ihtiyacım vardı.

 

"İzin ver gideyim." Ona yalvarmam ile olumlu anlamda kafasını oynattı ısarlarım onu seçimimden vazgeçirmeyeceğini anlamış olmalı ki kabul etmişti. Bu kabullenişi onun keyfini kaçırmış olabilirdi fakat benim keyfime diyecek yoktu.

 

"Pekala git ama sadece bir hafta, eğer bir saat bile gecikme olursa bu bir haftanın sonunda olacakları tahmin dahi edemezsin." Gür bir sesle sarf etseydi her kelimeyi, bu sessiz bir şekilde söylemesi kadar etkili olmazdı.

 

"Tamam o zaman gidelim biz." Yanından geçmek istedim fakat belime sardığı kolu yüzünden geçemedim. Hareketimi kısıtlamış olması kızarmama neden olurken gözlerim gözlerini buldu, en iyisi gitmeme izin vermesiydi! Ne diye hala diretiyordu ki. Elini çekmesini bekledim ama o beni kendine çekmesi ile şaşkına çevirdi, yüzümde nasıl bir ifade vardı bilmiyordum ama bu onun hoşuna gitmiş gibiydi. "Siz ne zaman ayrılmayı düşünüyorsunuz, yani burada ben varım ve kendi varlığımı sorguladım az önce." Rüzgar'ın utanç duyacağım sözleri ile hemen Alkan'dan ayrıldım.

Gözlerim Rüzgar'ın arkasında duran Mavi ve arkadaşlarına takıldı.

 

"Hadi gidelim durmadan devam etmeliyiz, bir kaç saat içerisinde tünelden geçeceğimiz kapının orada olacaklar, bizim daha önce gitmemiz gerekiyor. Onlar oraya gelmeden kapıya yetişmeliyiz." Mavi'nin konuşması ile yavaşça geriye bir adım atıp Alkan'a baktım yine o duygusuz sert haline bürünerek bakıyordu. Mavi'ye olan bakışları moralimi bozarken neden ondan bu denli nefret ettiğini sorguladım.

 

"Gidelim o halde." Mavi ve diğerlerinin hareketlenmesi üzerine Rüzgar yanımdaki yerini alırken beraber uzun bir yolculuğa çıkmıştık.

 

"Emre sen de gidiyorsun." Alkan'ın sesini duymam ile duraksarken bir anlık gafletle arkamı döndüm. Alkan sırtını bize dönmüş kapıya doğru adımlarken ben arkasından bakıyordum. Eminim ki Emre'yi bana göz kulak olsun diye gönderecekti.

 

"Elis, Kiraz Yanıma gelin."

 

Son söylediklerine anlam veremeyerek arkamı dönerken, bir geçmişe sırtımı dönüp benim için an kollayan geleceğe bir adım attım.

 

 

 

 

 

 

Şimdiki zaman

 

 

Yanıma gelen Emre, Mavi'ye ters bir bakış atıp Rüzgar gibi o da yanımda ki yerini almıştı. Aklımı işgal eden soruların başımı daha fazla ağrıtmaması için Emre'ye döndüm belki sorularıma beni rahatlatacak bir kaç cevap alırdım.

 

"Kardeşini bırakıp bana göz kulak olmak için geldin. O da tehlikede değil mi sence? Bildiğim kadarıyla Kiraz sensiz yapamıyor." Sorduğum soru ile yerinde durunca otomatik olarak bende durdum. Benimle birlikte duran Rüzgar ve bizim durmamız ile duran Mavi ve arkadaşları kısa bir döngü'ye kurban olmuş oldu. Söylediklerim onu kızdırmak için yaptığım bir sey değildi, gerçek anlamda merak ediyordum.

 

"Alkan Kirazı ve Elisi yanına çağırdığı vakit bana Elisi koruduğu gibi Kirazı da koruyacağına yemin etmiş oldu." Ne yani bu kadar basit bir cümleden nasıl şifreli konuşmalar geçmişti aralarında üstelik Alkan, Kiraz ve Elisi yanına çağırdığında bende oradaydım. Fakat ben anlamamıştım aralarında geçen şifreli yemini!

 

"Ve inan ki güzelim burada ki herkesten tehlikeli olan birine emanet ettim ben kardeşimi. Bu binada ki kendini tehlike olarak görenlerin bile korkup kaçtığı bir tehlike. Alkan kardeşimi canı pahasına korur, sen bunu takma kafana." Sözleri ile tüm hücrelerim uyanmış meraklı sorularımın bir cevaba ulaşma sevincini kutluyorlardı. Bu sayede Alkan'ın da gerçekten bir tehlike olduğunu kabullenmiştim.

Buraya ilk geldiğimde Alkan neden zindandaydı? Neden onu uyutmak ve beynini uyuşturmak için iğne vuruyorlardı? Aklımda çığ etkisi yaratan sorular ile derin bir nefes aldım. Elbette bunların bir cevabı vardı. Şimdi oraya gidip sorularıma cevap almak istiyordum ama bu bir hafta boyunca aklıma koyduğum şeyi yapmadan dönmeyecektim. Tüneli kolay bir şekilde geçip tekrardan binaya girmiştik Emre tünelin kapısını kapatıp hemen yanımda ki yerini almıştı. Sessiz bir şekilde yürüdüğümüz koridor giderek nefesimi daraltıyordu. Saçlarımda ki kalemi çıkarıp her bir telimin özgür kalmasını sağladım. Kalemi arka cebime sıkıştırarak Mavi'yi takip ettim. Kalemi Rüzgardan almıştım çünkü Tünelde baya bir rahatsızlık vermişti.

 

 

 

Bir saatin sonunda geldiğimiz yer mavi renkte olan sıvası dökülmüş boyaları akmış bir odaydı. Kaşlarımı çatarak şakağımı okşadım gerçekten bazı şeyler başımı döndürüyordu.

 

"Burası da ne böyle?" Zeminin üzerinde yeni fark ettiğim kan izleri ile yerimde donmuş bir şekilde kalmıştım.

 

"Bunu görmeni istemezdim fakat gardiyanları bir şekilde haklamamız gerekiyordu." Arif'in konuşması ile diğerleri kahkaha atarken Mavi sadece bana bakmakla yetinmişti.

 

"Tamam burada ne yaptığımızı biri açıklasın!" Rüzgarın sinirli ve bıkkın çıkan sesi burada olmak istemediğini açıklıyordu.

 

"Kaan Salup yine bir şeylerin peşinde." Diyen adam ile gözlerimi Emreye çevirdim.

 

"Oğuz doğru söylüyor bir idam kararı çıkmış adamı canlı canlı asacaklar." Mavi'nin dedikleri tüylerimi ürpertirken bina'dan gelen anons sesi ile yerimden sıçradım.

 

"Merhaba ben Kaan Salup mutlaka tanıyorsunuzdur, tanımasanızda umrumda değil kısacası. Her neyse size kendimle ilgili açıklama yapacak değilim. Birazdan yapılacak olan idam kararı Oğuz Altay'ın olacak ondan önce ise Gözcülerden Şeytan'ın inine sızan Tilki'nin idamı olacak."

 

Kaan salup'un iğrenç sesinin aksine söyledikleri beni korkuturken Oğuz ahlaksız bir küfür savurarak kafasını ellerinin arasına alıp derin nefesler almaya başladı. Oğuzun ani tepkisi ile beynimde çakan şimşekler ona dehşete düşmüş bir şekilde bakmamı sağladı.

 

"B-bu sen olamazsın değil mi?" Duyacağım cevaptan korktuğum için Oğuza bakamıyordum.

 

"B-benim sıra bana geldi ama buna izin vermeyeceğim." Diyerek titrek bir sesle konuştu.

 

"Seni o pezevenk Kaan Salup'a yem edermiyiz lan! Yakışır mı bize nasıl ki Hamit'in sırasını bozduk senin sıranı da bozarız." Mavi çattığı kaşları ile Oğuza bakarak sarf ettiğim cümle onların arasında ki bağı açıklıyordu.

 

"Şeytanın ini mi? Kim Şeytan'ın inine girdi? Şeytan kim? Bu in saçmalığı da ne? Tilki denilen kişide kim?" Rüzgar'ın sorduğu soruları ben soracaktım ki benden önce o sormuş ve olaya dahil olmuştu. Emre kısık bir sesle bir şeyler mırıldanıp kafasını çevirdi.

 

"Gerçekten bunu bilmiyor musunuz?" Hamit'in sorusu ile olmusuz anlamda kafamı salladım. Kaşları alayla yukarı kalktı.

 

"Şeytanın ini diyerek Alkan'dan bahsediyor, Tilki bundan üç yıl önce çıkan cehennem'de Alkan'ın inine sızdı ve o harabe'de Elisi! onun değerlisini kaçırdı, bununla yetinmeyip Alkanı kafese kapatarak onun zinadana girmesini sağladı. O günden sonra Alkan o zindan'da kaldı uzun bir süre ondan kimse haber alamadı zendalar Alkan'ın gidişi ile kendilerini astılar. Zinda'nın yerini kimse bilmiyordu ta ki sen o gün Alkanı kurtarana kadar. Alkan zindan'dan çıkınca bu hemen yayıldı onu kurtaranın bir kız olduğunu biliyorlar fakat senin olduğunu bilmiyorlar. Şeytan'ın zindan'dan çıkıp tekrardan inine gittiğini duyan tüm mahkumlar köşelerine çekildi." Derin bir nefes alarak kısa bir ara verdi anlattıklarına.

 

"Mahkumlar inine giren şeytan'dan bir atak bekledi bu vakte kadar ama onun hala bir şeyler yapmadığını görünce bu seferki kozunun çok büyük olacağını düşündükleri için kendi aralarında ki intikamları bile bir kenara bıraktılar. Şimdi Tilki'nin canını Alkan alacak bunun için büyük bir yemin etti. Eğer Kaan Salup dahi ona bir zarar verirse Alkan'ın onun da canını alacağını bilir." Ne yani birini öldürecek ve o kişinin zarar almasını istemiyor muydu? Gözlerini kısarak yüzümü inceledi kaşlarını alayla kaldırdı."Kimse kurbanına zarar gelsin istemez." Söyledikleri ile yutkunamayıp bir iki kez boğazımı temizledim.

 

 

 

'Ben Alkanı zindan'dan çıkarırken ona yardım ettiğimi sanmıştım.'

 

'Ben aslında şeytanı serbest bırakmıştım.'

 

'Ben şeytanın inine girmiştim.'

 

'Ben Gece Lis bir Şeytan'ın kollarında güvende hissetmiştim.'

 

"Şeytanın ini tüm mahkumların katliam yapmak isteyen yönüne kilit vurmasını sağlarken bunu bilen sadece bir kişi vardı. O da tam şuan aralarında sessiz bir şekilde gülümsüyordu... Gülen şeytanın ta kendisiydi."

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm hakkında ki düşüncelerinizi aşırı derecede merak ediyorum...😉

 

Sormak istediğiniz sorular olursa çekinmeden sorun. Elimden geldiğince cevaplamaya çalışacağım. 🤗

 

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum:) özellikle satır arası yorumlarınızı❤

 

Yeni bölümde görüşmek üzere kendinize iyi bakın sizi seviyorum ❄ tanelerim.

 

 

👉 KARSAZ burdan hesabımı takibe alabilir yapacağım çoğu duyurudan haberdar olabilirsiniz.

 

Instagram: @yourkarsaz hesabından yazabilirsiniz. Alıntıları Instagram hesabından paylaşıyorum sorularınız varsa sorabilir benimle iletişime geçebilirsiniz.

 

Bu arada Instagramda: @yourkarsaz hesabını takip etmeyi unutmayın seviliyorsunuz.❤️

 

 

🌠 Temas et.

 

 

Loading...
0%