Yeni Üyelik
32.
Bölüm

31.BÖLÜM: "İDAM"

@karsaz

 

"Umutların aniden yok olduğu bir dünyada her şeye çabucak bağlanmamayı Alkan çok net bir şekilde göstermişti."

 

 

 

 

31.Bölüm: "İDAM"

 

 

 

Duygularıma vurulan bir kelepçe misali yerimde donmuştum. Alkan hakkında öğrendiklerim beni şaşkınlıktan çok şoka sokarken ne diyeceğimi bilmiyordum. Olduğum yerde saşkınlığımı atlatarak sadece Emre ile göz teması kurmayı başarmıştım.

 

'O sana açıklama yapmadan kimseye güvenip söylediklerini önemseme! başkalarının söylediklerini hiçe say.'

Emre'nin kulağıma fısıldayıp oda'dan çıkmasıyle Rüzgar ile onu takip ettik. Olacakları düşünürken şimdi yaşadığım duruma odaklanamayacak hala gelmiştim ben nasıl bir belaya bulaşmıştım! Lanet olsun ki onlara yardım etmem veyahut onları bir çok kez kurtarmam tüm dikkatlerini çekmişti, Rüzgarın söylediklerinden sonra beni bırakmayacakları malumdü.

 

"Şimdi ne olacak?" Arif'in sorusu ile duraksadım.

 

"Şimdi ne olacak bilmiyoruz fakat ortalığın karışacağı kesin." Mavi'nin söyledikleri ile Emre onu onaylarken elini ensesine koyup kaşlarını çattı, başını sağ omzuna doğru eğerek bana baktı. Onun bu tavırlarına her ne kadar anlam veremesem de susmayı tercih ederek Ellerimi cebime yerleştirdim.

 

"Şeytan'ın oyunu fazla ilgi çekici ben bu gösteriyi izlemek istiyorum sanırım bu gösteriyi kaçırırsam kendimi uzun bir süre affetmeyeceğim." Hamit'in zevkle konuşup kahkaha atarak her birimizde göz gezdirmesini umursamaz bir şekilde izledim.

 

"Hadi ama kim bu gösteriyi kaçırmak ister ki? Ben bahçeye çıkıyorum sizi sonra bulurum. Bunu kaçırırsam üç yıl kendime gelemem." Hamit'in istikameti binanın dışı olurken ona son anda katılan Oğuz arkasından gitti.

 

"Onlar aklını mı kaçırdı! Arkadaşları burada idam edilecek ve onların tek derdi Alkan'ın." Aklıma gelen hitap şekli ile gözlerimi kıstım.

 

"Yani Şeytan'ın oyunu bu kadar mı önemli onlar için!" Sözlerim komik bir fıkraymış gibi hepsini güldürdü. Komik bir şey söylememiştim özelliklede bu kadar gülmelerini sağlayacak bir şeyi hiç mi hiç söylememiştim!

 

"Gerçekten mi ya siz şaka mısınız? Bu kadar gülünecek bir durum mu var dışarıda?" Onların gülmesi sinir kat sayımı arttırırken kimseyle göz teması kurmuyordum. Beni takmıyorlardı bile, kime neyi anlatıyordum ki öküzler!

 

"Bak güzelim üç yıl bunu bekleyen hatta bunun için ömrünü uzatıp yaşayan seri katiller var, Senin düşünce yapını bilmiyorum fakat burada işler pek senin saf düşüncelerin ile ilerlemiyor. Belki Şeytan'ın kendisi sana anlatır ben bu konulara girmek istemiyorum pek çünkü bu konulara girmek benim haddim değil. Unutma kimse onu karşısına almak istemez ve bil ki güzelim kimse gibi bende onu karşıma almak istemiyorum."

 

Aklıma gelen düşünceler ile şokla gözümü açtım, Alkan Mavi'ye yumruk attığı vakit Mavi karşılık vermemiş aksine geri adım atmıştı bu düşünce zihnimde ki tüm planları yıkarken gözlerimin önünde beliren silueti ile gözlerimi kıstım. Mavi'de herkes gibi ondan korkuyordu, onu karşısına alamayacak kadar korkuyordu! Lanet olsun ben kimi kurtarmıştım o zindandan! Gözlerim irileşirken düşüncelerimdeki kasırgaya şok içinde bakıyordum. Bazı şeyleri benimsemem zamanımı alacak gibi görünüyordu.

 

"Açıkcası bende merak ediyorum Şeytanın oyununu Oğuz için kalacak bir yer bulduktan sonra hepimiz izlemeye gideceğiz. Şeytanın oyununu kaçırmak bir nevi aptallık ama öncelik Oğuz olacak." Son cümlesini bastırarak konuşması ile gözleri hepimizde gezindi sonunda Emre'yi bulan gözleri ona bir umut verilmiş gibi huzurlu görünüyordu. Ondan yardım ister gibi bakıyordu veya tehdit eder gibi, ikisinin bakışlarından hiçbir şey anlamamıştım.

 

"Pekala o zaman Oğuz için bu geceyi atlatacak bir yer bulalım, yoksa kaçıracağız Oyunu eğer ki bu oyunu kaçırırsak." Mavi'nin gözlerine bakıp sert bir dille.

 

"Bozarım oyununuzu!" Mavi'yi tehdit ediyordu. Eğer ki bu saçma gösteriyi kaçırırsa Oğuzu ifşa edeceğini ima ediyordu.

 

'Alkan bu kadar korkutucu biri miydi?'

 

'Peki ben buna sessiz kalacak mıydım?'

 

"Geceyi beklemek için vaktimiz yok ilk idam Oğuz için belirlendi, zaman yok! Şimdi onu kimsenin bulamayacağı bir yere saklamamız gerek." Mavi'nin duygudan yoksun sesi ile daldığım düşüncelerden arındım. Sesi mi titremişti yoksa bana mı öyle gelmişti? Onun için endişe ediyordu ve sanırım haklıydı bu konuda.

 

"Onu Alkan'ın kaldığı zindana götürelim oraya bakmak akıllarına dahi gelmez." Mavi'nin seçeneğini eleyen Emre hemen itiraz etmeye başladı.

 

"Orası olmaz Alkan oradan çıktığı vakit bize oraya düzenli olarak gelen gardiyanların olduğundan bahsetti." Emre net bir şekilde Mavi'nin fikrini reddederek onu geri püskürttü.

 

"Tamam da artık Alkan orda değil yani gelmeleri mümkün değil." Mavi'nin olaya yeniden el atarak müdahale etmesi Emre'nin göz devirip başını olumsuz anlamda sallamasına neden oldu .

 

"Orası sadece bir zindan görevi görmüyor Orda Alkan'ın bile giremediği bir kapı var. O kapının arkasında ne saklı veya ne tarz olaylar dönüyor bilmiyorum, fakat o kapıyı koruduklarını anlattı." Aklıma takılan soru ile Emre'ye döndüm.

 

"Peki öyle bir yere neden Alkanı hapsettiler? Yani Alkan'ın o kapıyı bilmesi onlar için bir tehlike arz etmez mi?" Bu soru aklımı karıştırırken oldukça merak duygum kabarmıştı.

 

"Bunun için tüm önlemler alındı, zaten Alkanı daima etkisiz halde bıraktılar. Onun oradan çıkamayacağına adı kadar emindi Kaan Salup fakat kurallara aykırı bir gelişme oldu." Gözleri beni bulurken gülümsedi.

 

"Alkan serbest kaldı! Yıllarca kaldığı o zindan ise şimdi farklı şekilde korunuyor. Büyük önlemler alınmış diye biliyorum. Fazlası bizi aşar zaten biz işimizi bitirdiğimizde burada bize dair bir iz bile kalmayacak." Anlattıkları soluğumu keserken sessiz bir şekilde olaylara karşı gardımı şimdiden almaya başlamıştım.

 

"Onu saklayacak, geceyi atlatacak bir yer biliyorum." Konuşmalarına fırsat vermeden bulunduğumuz koridorda sert adımlarla doğru bildiğim istikamette kararlı adımlar ile ilerliyordum. Bundan sonrası tanrıya kalmıştı.Yarım saat boyunca ara vermeden yürüdük sonunda durduğumuzda nefes nefese ellerimi dizlerime koyarak zemine oturdum. Halim kalmamıştı bu kadar yorgunluk bedenimi güçsüz düşürüyordu.

 

''Sanırım benden bu kadar daha fazla devam edemeyeceğim gerisi sizde arkadaşlar.'' Diyerek gözlerim ile Kaan Salup'un odasını işaret ettim.

 

''Ben bu kıza bitiyorum be Oğuz.'' Mavi'nin kısık bir sesle kurduğu cümle benim utanmamı sağlarken, Mavi ve arkadaşları kıkırdıyordu Emre ise kaşlarını çatmış dudaklarını kemirerek Mavi'ye bakıyordu. Elinde olsa dövecek kadar ileri gidebilecek bir potansiyele sahipti şuan.

 

''Yeter bu kadar zevzeklik fazla gereksiz samimiyet kastınız.'' Yumruklarını sıkarak her kelimeyi bastıra bastıra söyleyen Emre hiç Alkanı aratmıyordu gerçekten. Hepsi aniden susarken Mavi gözlerini devirip kısık bir küfür mırıldandı, sanırım Emre'ye bulaşmak istemiyordu.

 

''Oğuz geceyi Kaan Salup'un odasında geçirmen gerekiyor orası daha güvenli olur senin için. Eminim ki Kaan Salup o odaya bugün adımını dahi atmaz şimdi o evin yolunu bile tutmuştur.''

 

Mirza'nın konuşması ile gözlerim onu buldu şuana kadar ilk defa bize bir öneride bulunuyordu Mavi ve arkadaşları ile konuşurken ismini duymuş ve onu ilk defa doğru düzgün incelemiştim. Kahverengi gözleri ve siyah saçları tam olarak okulda ki arkadaşım Berki hatırlatıyordu.

Mirza'nın söylediklerine oy birliği ile hepsi katılmış ve hemen işe koyulmuşlardı. Oğuz odaya girdikten sonra bana baş selamı verip hemen kapıyı kapattı. Olduğum yerde sallanırken kan şekerimin düştüğünü hissediyordum birazdan bayılırsam hiç şaşmazdım.

 

''Hadi bir alt kata inmemiz gerek biraz dinlenmeli ve konuşmalıyız. Orada az da olsa soluklanır kendimize geliriz sonra atıştırmalık bir şeyler almaya gideriz ve akşamın olmasını bekleriz.''

 

Arifin fikri şuan o kadar cazip geliyordu ki hevesle kafamı salladım. Sanırım dinlenmeye en çok benim ihtiyacım vardı. '' Kesinlikle biraz dinlenmeliyiz.'' Tüm gözler aniden bana dönünce omuzlarımı silkip ne var anlamında onlara bakarak arkamı döndüm. Alt kata doğru yönelen merdivenlere doğru ilerlerken oldukça havalı hissediyordum. Hepsi arkamdan söylenirken sadece bir kişi tebessüm ediyordu Mavi! Sanırım sadece Mavi'nin mizah anlayışı vardı.

 

Sonunda Emre'nin bulduğu oda' da rahat bir nefes alırken Rüzgarın homurdanmalarıyla gram ilgilenmiyordum daha bana analatacakları vardı beyefendinin. Ona soracağım bir çok soru vardı fakat hepsini askıya almış yaralarımın az da olsa kaynaşması gerektiğini düşünüyordum. Ah ne diye kendimi avutuyorum ki! Sadece duyacaklarımdan ölesiye korkuyordum.

 

''Gece bunlar nereye gitti sence?'' Rüzgarın sorusu ile yataktan kalkıp ona döndüm. ''Bilmiyorum yiyecek falan getirecekler herhalde duymadın mı?

 

''Hepsinin mi gitti yani? Gece bu biraz tuhaf geliyor bana.'' Söyledikleri doğru gelse de pek umrumda değildi açıkcası.

 

''Şuan bunu düşünemeyecek kadar yorgunum Rüzgar izin ver de biraz kestireyim şurada.'' Tekrar yatakta ki rahat pozisyonumu alıp gözlerimi yumdum. Uykuya dalmadan önce Rüzgarın kısık bir sesle 'Tamam' dediğini duymuştum ama cevap veremeden gözlerim kapanmıştı. Huzurlu bir şekilde uyumak nedense kaderimde yoktu. Kulağıma dolan sesler ile gözlerimi araladım, gözlerimin bulanık görmesi beni sersemletirken birinin 'Oyun başladı.' çığlığı ile hızla ayaklandım. Benimle birlikte ayaklanan Rüzgarda olayın şokunu yaşıyordu, gozletim odayı tararken ben ve Rüzgar dışında kimsenin olmadığını fark etmem saniyelerimi almıştı.

 

Sessizliğin getirdiği bir çok seçenek vardı aslında ama biz buna bile sessiz kalıyorduk pencereye doğru yaklaşarak bahçede hep bir ağızdan haykıran mahkumlar ile yüzümü buruşturdum. Neden hepsi bahçede toplanmıştı ki?

 

Tam gözlerimi çevirecektim ki gardiyanların sıkı sıkıya kollarından tuttuğu Oğuz ile yerimde dondum. Umutlar bazen hayal kırıklığı olabiliyordu ve biz çaresiz bir şekilde göz yumuyorduk. Gözlerim Oğuzun üzerinde gezinirken ellerim istemsiz bir şekilde dudaklarımın üzerine kapanmıştı.

 

''İdam İdam İdaaam'' Oğuzu görenler yüksek bir sesle bağırmaya başlarken ben kulaklarımı kapatmamak için zor duruyordum. Sırtımı pencereye dönüp gözlerimi kapattım.

 

"İdam edilecek olan kişi kim?" Diye sordu Rüzgar o arkamda olduğu için göremiyordu. Histerik bir şekilde atığım kahkaha ve gözyaşlarım içinde gözlerine baktım.

 

"Umutlarım." Dedim kızardığından emin olduğum gözlerimle bana bakan bakışları bir anlık donsada kendini son anda durdurmayı başarmıştı. Gözlerimi ondan çekip tekrardan pencereden izledim oluşan karmaşayı. Oğuzun haykırışları içimde ki bir yerlerin sıkışmasına neden oluyordu. Onu kurtarmıştım fakat şimdi yine aynı kaderi yaşıyordu! Tanrı neden onun cezasını bu şekilde veriyordu.

 

''Hassiktir bu Oğuz.'' Rüzgarın küfürlerini bile duyamayacak bir durumdaydım. Beni kenara iterken pencerenin yarısını o kaplamıştı.

 

Seslerin kesilmesi ile Oğuzun solukları da kesilmişti....

 

''Acımaları yok Gece bize de acımayacaklar.'' Oğuzun cansız bedenini götüren gardiyanlar oldukça umursamaz görünüyordular, nasıl bu kadar kayıtsız kalıyorlardı! Bir ölüyü taşımak bu kadar canice olamazdı, en azından saygıyla bunu yapmaları gerekiyordu. Bahçede ki kalabalık gittikçe artarken ilk defa tüm mahkumları bir arada görüyordum. Bu her ne kadar tuhafıma gitsede asıl tuhaf olan bir ölümü bu kadar merak etmeleriydi.

 

Şimdi ise Tilki olarak anıldığını öğrendiğim dev keli bahçeye çıkartmışlardı. Boynuna geçirdikleri ip ve ellerinde ki kelepçe onun şuan ki halini tehlikesiz kılıyordu. Bir hayvan gibi bağlanmıştı ve gördüğü muameleye bakarsak onun ölümü daha beter olacak gibiydi. Bahçede birden oluşan sessizlik ile dolu gözlerim ortamın sessizliğe gömülmesine sebep olan kişide durdu.

 

Alkan yavaş adımlarla Tilki'ye yaklaşırken Tilkinin gözlerinde ki nefret bariz bir şekilde fark ediliyordu. Eminim ki yapabilse Alkan'ı bir kaşık suda boğardı. Alkan elinde ki çakı ile karşısında ki iri cüsseli adamın yanağına minik bir çizik atarak bir şeyler fısıldadı. Bunu duyan mahkumlar gür bir şekilde kahkaha atarken Tilki'nin yüzü kırmızıya dönmeye başlamıştı. Yaradan dolayı mı yoksa Alkan'ın söylediği şeyden sonra mı bilmem ama yüzü gittikçe şişmeye ve kızarmaya başlamıştı.

 

Alkan ise çakıya bulaşan kanı incelemekle meşguldü. Birden yükselen bağırış sesleri ile gözlerimi kaçırdım kalbim at koşturmuşcasına hızlı bir şekilde atarken derin bir nefes aldım. Aniden gelen yüksek sesler beni korkuturken buna kayıtsız kalmam gülünç olurdu. Aralarında geçen konuşma ortamı kızıştırmış olmalı ki Alkan'ın bir sonra ki hamlesi çakıyı sert bir şekilde Tilki'nin göğsüne geçirmek olmuştu. Alkan çakıyı yavaş fakat oldukça sert bir şekilde aşağı doğru bastırırken göğsünde açılan yaraya bakmamak için kendimi Alkana bakmakla oyalıyordum.

 

Mahkumlar seslerini yükseltip hep bir ağızdan 'Şeytan'ın İni sadece Şeytanın yoldaşlarına aittir.' bu cümle benim ve Rüzgarın refleks olarak bir adım geriye gitmesine neden oldu. Mahkumların söylediği cümle kalbimin hızlanmasına neden olurken nefes alamayacak duruma gelmiştim.

 

Tilki'nin bağırışları kimsenin umrunda olmadığı gibi yalvarması ve af dilemesi de kimsenin gram umrunda olmamıştı. Alkan Tilki'nin göğsünü açarken elinde ki çakıyı yanında duran kısa boylu adama vermişti. Bu onun için önemsiz bir detay olsada kısa boylu adam sanki tanrı onu tüm kötülüklerinden arındırmış ve kutsamış gibi seviniyordu. Bu benim kaşlarımı çatmama neden olurken kısa boylu adama bakmayı keserek Alkan'a bakmak gibi bir hata yaptım.

 

Aralarında çıkan küçük bir karmaşa ile Alkan ani bir şekilde çakıyı adamın boğazına saplayıp duygusuz bir şekilde güldü. Bu gülüş daha çok şeytani bir gülümsemeydi. Alkan ne ara yaptı bilmiyorum ama Tilki'nin göğsüne eline koyarak kalbini çıkarttı bu bir çok kişinin yüzünü buruşturmasına neden olurken benim acayip bir şekilde midemi bulandırmıştı. Elinde atan kalbi bir kaç saniye inceledikten sonra Tilkiye son kez sert bir yumruk atarak elinde sıkıca tuttuğu kalbi ikiye bölerek Tilkiye yutturmaya son anda başardı. Bunu o kadar kısa bir sürede aceleci bir şekilde yapmıştı ki sanki her şey benim açımdan ağır çekimde ilerliyordu. Mahkumlar yerinde donmuş bir şekilde olanları kavramaya çalışırken Alkan arkasına bile bakmadan saniyeler içerisinde gözden kayboldu.

 

Gözlerimden akan yaşlar ve titreyen dizlerim ile Rüzgarın ismini zorla fısıldadım. Bana ani bir şekilde dönerek gözlerime acı içinde baktı "Korkuyorum." Gözlerimden akan yaşla bir adım atarak ona yaklaştım. "Rüzgar ben çok korkuyorum." Saçlarımı okşayıp bana sarılırken son sözleri bedenimi sarsacak bir şekilde ağlamamı şiddetlendirmişti.

 

"Korkma kardeşim yeminim olsun kanımın son damlasına kadar seni koruyacağım."

 

'Umuda kelepçe vurulmazdı ama Alkan bunu yapmıştı.'

 

"Umutların aniden yok olduğu bir dünyada her şeye çabucak bağlanmamayı Alkan çok net bir şekilde göstermişti."

 

 

 

 

 

 

 

 

Olaylar olaylar daha neler olacak bir bilseniz😂

 

Bölüm hakkında ki düşüncelerinizi aşırı derecede merak ediyorum...😉

 

Sormak istediğiniz sorular olursa çekinmeden sorun. Elimden geldiğince cevaplamaya çalışacağım. 🤗

 

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum:) özellikle satır arası yorumlarınızı❤

 

Yeni bölümde görüşmek üzere kendinize iyi bakın sizi seviyorum ❄ tanelerim.

 

 

👉 KARSAZ burdan hesabımı takibe alabilir yapacağım çoğu duyurudan haberdar olabilirsiniz.

 

Instagram: @yourkarsaz hesabından yazabilirsiniz. Alıntıları Instagram hesabından paylaşıyorum sorularınız varsa sorabilir benimle iletişime geçebilirsiniz.

 

Bu arada Instagramda: @yourkarsaz hesabını takip etmeyi unutmayın seviliyorsunuz.❤️

 

 

🌠 Temas etmeden geçmeyin. ☆

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%