Yeni Üyelik
10.
Bölüm

9. Bölüm: "Frezya"

@karsaz

 

 

"Bazen karanlığı hoş karşılamak gerekirdi. Seni en dibe çekeceğini bildiğin halde."

 

 

 

9. BÖLÜM: "FREZYA"

 

 

 

 

Sessizlik... Bulunduğum ortamda sadece derin bir sessizlik vardı. Aklım karmakarışık bir haldeydi. Ne yapacağımı, Nasıl davranacağımı bilmiyordum. Oturduğum sandalyede hafif bir şekilde kıpırdandım gözlerimi tekrardan bana artık çok da Yabancı gelmeyen ortamda gezdirdim! Karşımda oturan Elis ve onun sağında oturan şom ağzıyla bana tüm kinini kusan esmer kız bana hala aynı öfkeyle harmanlanmış bakışlar ile sertçe bakıyordu. En son hepsine doğrultmuş olduğum silah öfkelenmelerine neden olmuştu. Gözlerimi devirdim bu karaktersiz hareketlerine! Ben size ne yaptım da hepiniz beni öldürmek istercesine bakıyorsunuz arkadaşlar yani bir kaç dakika boyunca sizi tehdit ederek emrim altına aldım. Buna o kadar gücenecek ne vardı ki demek istedim. Midemin kasılması ile terleyen vücudum hasta olacağımı müjdeliyor gibiydi.

 

Sağ tarafımda sarışın bir kız ve esmer bir çocuk yan yana oturuyordu. Aralarında sessiz bir şekilde fısıldaşırlarken benimle ilgili konuştuklarını hissede biliyordum iki de bir bana bakmaları hayra alamet değildi ama neyse diyerek onları gözlem altında tutmayı bırakarak. Onların arkasında oturan iki kız ve iki erkek yere bağdaş kurarak oturmuş bana bakıyordu. Tüm gözler üstümdeyken ellerim hafiften titremeye başlamıştı. Nedense hepsi Altemur ile bana bakıyordu çoğunlukla bana!

 

O ise geldiğimizden beri omzunu duvara yaslamış bir şekilde tüm dikkatini bize vermiş. Sorgulayıcı bakışlarını üzerimizde tutuyordu. Sanırım sadece bende tutuyordu desem daha iyi olacaktı çünkü Altemur'dan çok delici bakışları benim üzerimde geziniyordu. Her ne kadar rahatsız olsam da bakışlarından onları da anlıyordum bana güvenmiyorlardı. Tabi ki güvenmezlerdi daha bir kaç saat önce yaptıklarım bile yeterdi bana güven duymamak için.

 

Ona her baktığımda sanki bana bir şeytanmışım gibi bakıyordu ya da ben öyle anlıyordum bakışlarından. Ne saçmaladığımı gerçekten de bilmiyordum fakat bakışları hiç güzel değildi! Bana karşı takındığı nefretin nedeni de neydi! Onun hayatını kurtarmıştım kardeşinin de öyle neden bir teşekkür değil de bu nefret dolu bakışlar ile bana karşılık veriyordu. Bence bir günlük bu kadar nefrete neden olacak kadar önemli değildi onun için.

 

Yabancı onu ne güzel de tanımlamıştım. Gerçekten de benim için yabancıydı o. Onu çözmek çok zordu bakışlarıyla bir insanı Psikolojisini tepe taklak ederek bunalıma girmesine sebep olabilirdi. Bana bunu yaptığını biliyordum. Yoksa bu ters bakışların başka bir açıklaması olamazdı.

 

''Alkan dışarıdan birileriyle iletişime geçtim.'' Altemur'un sesiyle bozulan sessizlik herkesin duraksamasına sebep olmuştu.

 

Alkan. İsimi çok güzeldi onun gibi birinin dikkat çeken tek yönü görüntüsü değildi maalesef ismi de çok fazla dikkat çekiyordu.

 

"Ne zamandan beri serbestsin?" Dedi kalın sesiyle Alkan. Onun söylediklerini gram bile umursamadan. Yüzünde ki sert tavır her an patlamaya hazır bir bombaymış gibi gözükmesini sağlıyordu.

 

Bakışlarım bir an onun duygudan yoksun gözleri ile buluştu. Bana tek kaşını kaldırarak bakınca ben utanç ile bakışlarımı ondan çekip zemini betondan oluşan yere çevirdim. Bir süre sessiz kalsam iyi olacaktı sanırım.

 

"Bugün serbest bıraktılar beni seninle birlikte serbest bırakıldım sanırım?'' Bir süre duraksadı. Gözleri beni buldu ona çatık kaşlar ile bakarken bana göz kırpıp konuşmaya devam etti. ''Beni de kilitlediler zindana. Bugünde bir şekilde çıktım o zindan dan sonra ise Melis ile karşılaştım. Aramızda geçen bir kaç diyalogdan sonra onu da yanımda getirdim. Umarım sorun olmaz." Dedi rahat bir şekilde. Ben onun söyledikleri ile yerimde donarken Altemur sanki hiç yalan söylememiş gibi rahat bir tavır takınmış bunun üzerine gözlerinde hiç yalan barındırmayan kelimeler ile karşısında ki insanları aldatmamış gibi bir ifade takınmıştı yüzüne. Ben tam tamına üç gündür buradaydım ve ilk geldiğim gün bahçede Altemuru birini öldürürken görmüştüm.

 

Alkan kafasını olumlu anlamada sallarken gözlerinde hiç bir duygu barındırmıyordu. Yaslandığı duvardan ayrılırken gözleri beni buldu ve o an gözlerini Altemur'a çevirmeden dudaklarını araladı. "Onu nerden tanıyorsun?" Dedi. Altemur'un duyacağı bir şekilde kısık bir sesle konuşurken onlara kulak kesilmiştim. Bu sorusunu bende duymuştum ve kesinlikle en dürüst cevapları ancak ben verebilirdim.

 

Alkan Altemura dönerken bana aşağılayıcı bir bakış atarak yüzünü buruşturdu. Ben burada yokmuşum gibi davranarak ve bana bir pislikmişim gibi hissettirerek neyi amaçlıyordu tanrı aşkına! Neden bilmiyorum ama bu davranışı içimde bir şeylerin çatırdamasına neden oldu.

 

Altemur bir an bana baktı ama sonra gözlerini Alkana çevirdi bunlar bir iş çeviriyordu! " Sonra anlatırım uzun bir mesele." O an anladım ki Altemur ve Alkan arasında özel bir şeyler vardı. Burada olan kişilerden bir şeyler saklıyorlardı o yüzden Altemur gerçekleri anlatmadı. Burada olan birine güvenmiyor olmaları yüzde elli ihtimallerim arasındaydı ama bu benim düşüncemdi tabi. Hadi ama bana da güvenmiyor olabilirlerdi sonuçta beni de tanımıyorlardı.

 

Ne zaman yanıma geldiğini bilmediğim Alkan ile refleks olarak başımı kaldırdım. Gözleri gözlerime duygusuz bir şekilde bakarken elini belime atarak bana şeytani bir şekilde gülümsedi. Kalbim hızlı bir şekilde kan pompalamaya başlarken nefesim gittikçe daralıyordu.

 

''Sakın bir daha bana ait olan şeyleri almaya cüret dahi etme.'' Elinde gördüğüm Silahım ve günlük ile şaşkınlık içerisinde ona baktım.

 

''Silahı sonra vereceğim ve bizimle kalıyorsun bir süreliğine.'' Ses tonu kısık çıkarken diğerleri normal bir şey yapıyormuş gibi bizi izliyordu.

 

"Günlük sana ait değil?" Sorum ile duraksarken gözleri gözlerimi buldu.

 

"Biliyorum ama benim olmadığı benim olmayacağı gerçeğini değiştiremez." Söyledikleri ile kafam karışırken duygusuzca ona baktım.

 

"Günlüğün sahibini tanıyor musun?" Sorum ile gözlerinden geçen ani duygu değişimini kendi gözlerim ile gördüm. Onun günlük ile nasıl bir bağlantısı olduğunu düşünürken.

 

"Belki tanıyorumdur. " Çelişkili cevabı ile sinirlenirken o sahte bir gülümseme ile arkasını döndü.

 

Alkan Altemura kafası ile yan odayı işaret ederken Altemur kafasını olumlu anlamda sallayıp sağımda bulunan odaya gitmek için oturduğu sandalyeden ayaklandı. Bu oda hala bana bir şeyler çağrıştırıyordu ama ne! Artık saçma sapan şeylere kafamı yormasam iyi olacaktı.

 

Ben kafamı eğmiş olacakları düşünürken Altemurun ayağa kalkmasıyla bakışlarım onu buldu. Altemur'un aklına bir şey gelmiş ama sormamış olmalı ki bana döndü.

 

"Melis o kapıyı nasıl açtın?" Altemur'un sorusuyla Alkan'ın adımları durmuş bakışları bizi bulmuştu.

 

Altemur benden bir cevap beklercesine bakarken gözlerimi Alkan dan alıp Altemura çevirdim. Hangi kapıdan bahsediyordu tam olarak?

 

Tam dudaklarımdan çıkacak cümleleri tartıp konuşqcaktım ki Alkan'ın benim yerime verdiği cevap ile başımı ona çevirdim.

 

"Bunları oda da konuşalım Altemur hadi." Altemur ve Alkan odaya girdikten sonra oda da göz gezdirdim. Oturduğum yerden ayaklanıp saçlarımı açtım. Kapının önünde duran kemerim ile hızla o yöne doğru ilerledim ve kemerimi alıp hızla pantolonuma geçirdim. Oda da bulunan gözler benim her hareketimi izlerken bu bakışlar artık beni germeye başlamıştı. Sinirden dolayı titreyen ellerim ile saçlarımı açtım omuzlarımın altında biten düz saçlarım şuan onlardan yüzümü gizliyordu. Ellerimin daha fazla titremesi beni sinirlendirirken maalesef bu titremeyi daha da arttırıp psikolojimi altüst ediyordu.

 

İlaç almam gerekiyordu! fakat şuan yanımda ilaçlarım yoktu sekiz yılın bıraktığı lanet hastalık hala bedenimde ki yerini korurken hala elimden gelen bir şey yoktu ilaçlarımı almam gerekiyordu yoksa aksi bir kriz geçirip bayılacaktım. Belki bu sefer bayılmakla kalamaz ölebilirdim basit ve köhne bir yerde bulunan bir doktor sayesinde kullandığım ilaçlar ile kendimi zar zor ayakta tutuyordum fakat fazla heyecan, sinir, öfke ve stres kalp ritmimi değiştiriyordu. Bu reaksiyonlar normal bir insanınkine göre daha fazlaydı ve kendimi bir gün olurda durduramazsam veya ilaçlarımı alamazsam ölme ihtimalim yüzde yetmiş bir ihtimal olarak görünüyordu. Gözümün önüne gelen saçımı kulağımın arkasına sıkıştırıp hızla arkamı döndüm. Oda da bulunan grubun gözleri hala üzerimde geziniyordu ve ben daha çok stres altına giriyordum eminim ki şuan gözlerim kan kırmızısı.

 

Onları es geçerek hızla etrafı taramaya başladım. Lanet olsun ellerimi artık hissedemiyordum bile! Dokunduğum her şey yeri boylarken adını öğrendiğim Esme ayağı kalkarak yanıma gelmeye çalıştı. İşaret parmağımı ona doğrultup '' Sakın bir adım dahi atma yoksa olacaklardan sorumlu değilim.'' Ses tonumda ki boğukluk beni bile korkuturken oda da ki herkes dört gözünü açmış bir şekilde bana şaşkın bir ifadeyle bakıyordu.

 

Sesleri duyan Alkan ve Altemur odaya girdiklerinde gözlerim bir kaç saniye ikisinin üzerinde dolandı beni bu halde görmeyi beklemiyor olacaklardı ki bana tuhaf bakışlar atıyorlardı. Altemur'un gözünde ki şaşkınlık buradan bile belli oluyordu fakat Alkanın gözünde ki duygu da neydi!

 

Onları takmayarak arkamı döndüm sağlık dolabını gördüğüm vakit hızla içinde ki eşyaları yere atarak aradığım ilacı bulma çabasıyla etrafı karıştırdım. Aradığım ilacı bulamadığım için daha fazla delirirken dolabın içinde gördüğüm bir kaç sakinleştiriciyi su olmadan yuttum bunlar bir fayda sağlamayacaktı biliyordum fakat az bir şekilde uyuştururdu.

 

''Ne oluyor?'' Alkanın sesi ile ona bakmaya tenezzül etmeden etrafı karıştırmaya devam ettim.

 

Kolumdan sert bir şekilde çekilmem ile bana bakan Alkan ile göz göze geldim gözlerimden akan bir damla yaş ile saçlarımın yüzümü kapatmasını sağladım. ''Sana ne oluyor dedim.'' Sert sesiyle beni ikaz ederken ellerimi bileklerine sardım o an fark etti ellerimin de bedenim gibi delicesine titrediğini gözlerinden geçen dalgalanmalar beni şaşırtırken dudaklarımı aralayarak uyuşan sesim ile ''Bırak beni.'' Diyerek kurtulmaya çalıştım. Bedenimi saran kolları ile içimi saran bir heyecan dalgası tüm vücudumu şiddetli bir şekilde kucaklamıştı. Artık dizlerimin dahi titrediğini hissediyordum.

 

Alkan beni sakinleştirmeye çalışıyordu fakat bunun bir işe yaradığı yoktu. O ilaçlar olmadan çok zor gelirdim kendime. Yüzümü avuç içlerine alarak dudaklarını araladı. Yüzüme çarpan ILIK nefesi ile onu dinlemeye çalıştım. ''Sakin ol tamam mı geç-'' Alkan'ın sözünü kesen ses Kaan Salupa aitti mikrofondan geldiğini tahmin ettiğim sesi beni iğrendirirken gözlerim artık kaymaya başlamıştı.

 

''Sakın ölmeyi aklının ucundan geçirme çünkü senin ölümün sürpriz olacak FREZYA bu saatten sonra sakın ölmeyi dileme ve odama gelip ilaçlarını almak için on dakikan var. Bu on dakika içerisinde bütün mahkumların odasına kilit vurulmuş olacak ve emin ol ki şimdi ölmeyeceksin. Dedim ya senin ölümün onun elinden olacak FREZYA.''

 

Kaan salup'un sözleri üzerine derin bir afallama yaşadım bana sadece bir kişi frezya diye seslenirdi ve şuan almış olduğum ince mesaj beni boğmaya yetmişti. Derin nefesler alarak sakin kalmaya çalıştım artık göz bebeklerim dahi titremeye başlamıştı. Alkanı sert bir şekilde ittim fakat uyguladığım kuvvet onda pek işe yaramamış gibi duruyordu.

 

''Nereye gittiğini sanıyorsun!'' Alkan'ın kızgın sesi benim tüm hücrelerimi titretirken ''B-bırak beni beni çağırıyor.'' Alkanı hızlı bir şekilde itip ip merdivene tırmanarak hızla fayansı kaldırdım. Görüş alanıma giren koridor ile derin bir nefes almaya çalıştım ama yeterli gelmeyen soluklanmalarım beni daha çok yıprattı. Göz bebeklerime kadar her hücrem titriyordu. Sonunda Kaan Salup'un odasının önüne gelerek kapıyı açmaya çalıştım fakat birden yere dizlerimin üzerine düştüm. Çıkan ses ile odadan gelen ayak sesleri beni beklediğinin kanıtıydı. Benim geleceğimi biliyordu kriz geçireceğimi biliyordu!

 

Elinde tutmuş olduğu iğneye tuhaf bir şekilde bakarken ''Patron artık bunu kullanacağını söyledi. Sanırım doktorun ilaçlarının tesirini kaybettiğini düşünüyor.'' Bana olan bakışları o kadar aşağılayıcı ve üsttendi ki onu boğmak ve öldürmek istiyordum.

 

Yüzüme doğru attığı iğne ile bir süre yerimde durdum kapı yüzüme sert bir şekilde kapanırken iğneyi titreyen ellerimle zar zor tutarak sağ koridora doğru adımlamaya başladım Elis bana yardımcı olurdu. Şuan o iğneyi kendime vuracak halde değildim. Koridora girdiğim vakit beni karşılayan Elis ile derin bir nefes aldım. ''Bunu.'' Elimde ki iğneyi ona verdiğim vakit zemine sert bir şekilde düştüm.

 

Elisin arkasında daha yeni fark ettiğim Alkan hızla yanıma gelip Elisin elinde ki iğneyi alıp kapağını açtı. Kolumda hissettiğim sızıyla başım geriye düşerken son hatırladığım beni kolları arasına alan Alkan bedenimi oyuncak bir bebek gibi taşıyarak beni tekrardan aşağıya saklandıkları sığınak olduğunu bildiğim yere taşıdı. Ayakta dik bir şekilde durdu ben ise hala kolları arsındaydım.

 

''Neden ona da bu iğneyi yaptılar bunu sadece erkeklere yapıyorlardı değil mi? Peki onun suçunun ağırlığı ne derecede? '' Duyduğum ince sesin sahibi bir kıza aitti fakat şuan kim olduğunu düşünecek değildim.

 

''Neden ona bu iğneyi yaptılar bilmiyorum fakat bu iğne bana vurulan iğne ile aynı diğerlerinin dozu onluk iken onun ve benim yirmi beşlik ve ona daha fazla etki etmiş olması bir hastalık taşıyor olması. Kızın farklı bir hastalığı var.'' Alkan'ın konuşması ile yutkunmaya çalıştım fakat beceremedim.

 

''Bu ilaç daha biz buraya gelmeden önce vuruluyor bu da ilacın ikinci aşaması üç gün içerisinde bedenini durduk yere artçı şoklar sarıyor sinir stres öfke ve heyecan ile harmanlanmış tüm duygularının hepsini aynı anda hissediyorsun ve kalp ritimlerin normal bir insanın kalbinden daha hızlı atıyor ve şuan anladım ki kız buraya geleli tam tamına üç gün olmuş çünkü cehenneme gelen erkeklere üç gün sonrası bu iğne vurulur.'' Sesler artık birbirine karışıyor hiçbirini ayırt edemiyordum.

 

''Tamam da bu doz bildiğim kadarıyla kontrol altına alınması gereken kişilere vuruluyor ve o doz Melise vurulduğuna göre ondan korkmalı mıyım?'' Elisin titrek sesini duyduktan sonra bilincim tamamen kapandı ve başım sağıma düşerek Alkan'ın göğsünde yerini edindi.

 

"Bazen karanlığı hoş karşılamak gerekirdi. Seni en dibe çekeceğini bildiğin halde."

 

************

 

Gözlerimi açtığımda hala uykumun var olması nedeniyle etrafıma bakındım. Bana değen bir kaç gözü umursamayarak ayağı kalktım. Yatmış olduğum alanı aydınlatan meşaleler uykumun bozulmasına neden olmuşken kaşlarım çatık bir şekilde duruyordum. Karanlıkta uyumayı seven biri olduğum için etrafı inceldim. Az önce yaşadığım anları unutup bir süreliğine raflara kaldırarak aklımı uykuyla meşgul etmek istedim ve bu yüzden gözlerimin etrafı taramasına neden olan tek şey beni zorlayan uykumdu. gerçekten uykum vardı. Odanın en karanlık köşesinde ve en kasvetli görünen yatak bana o kadar güzel görünmüştü ki diğerlerini umursamadan o yatağa doğru adımlamaya başladım.

 

" Sakın Esme." Arkamdan gelen ses ile omzumun üzerinden gelen sese doğru döndüm. Elis kolunu tuttuğu şom ağızlı kıza bir şeyler söylüyordu ve bundan böyle şom ağzıyla bana kinini kusan kızın ismini de öğrenmiş bulunmaktayım. 'Esme.'

 

Esme kafasını bana çevirince refleks olarak kaşlarım çatıldı sanki Elis onu tutmasa Esme üzerime saldıracak gibi duruyordu.

 

Onu takmayıp yatağa oturdum. Sert bir yatak olmasına rağmen rahatlatıyordu ki zaten bu üç gün de doğru düzgün uyuyamamış olmam ile üzerimde büyük bir yük hissi vardı. Yatağa tamamen uzanıp yatağın başlığında bulunan çarşafı üzerime örttüm. Gözlerimi dinlendirmeye başladım biraz kestirmem gerekiyordu ki günlük ile ilgili soruların çoğunu cevaplamam gerekiyordu. Kısacası Alkan tarafından sorguya alınacak gibiydim. Ben hemen uykuya dalan bir insan değildim zaten aklımda ki düşüncelerin ve soruların çoğunu cevapladıktan sonra gözlerimi dinlendirirdim ve bilincim yavaşça kapanmaya başladı. Bilincim kendini yavaş yavaş uykunun kollarına bırakırken artık dünyadan soyutlanmış bir şekilde gözlerim karanlığın esiri olmuştu.

 

Elis'den devam...

 

Melis ona o kadar şey borçluydum ki bunu asla inkar edemezdim. O resmen benim kurtarıcım olmuştu. Beni o gün o oda dan kurtardığı zaman ilk defa nefes alıyor gibi hissetim. O tam zamanında hayatıma girmiş ve müdahale etmişti. O gelmeseydi o gün Tilki'nin bana yapacaklarını düşünmek dahi istemiyordum! Hiç bir kadın bu duyguyu tatmayı hissetmek istemezdi.

 

Orada günlerce tutulmuştum bana yapmadıkları işkence kalmamıştı. Yapmış oldukları zulümden başka bir şey değildi! Sonra Melis geldi beni oda dan çıkardığı gibi elimi tutarak koşmaya başlamış ve o an Tilki'nin kükremesi ile olduğumuz yere çakılmıştık. Sonra o oda da sergilediği cesur hareketine karşılık ben sadece onu izlemiştim ve onun o adamın boynuna yılanı sarıp ardından onunla mücadele etmesi onu benim gözümde çok güçlü kılmıştı. Kendisine zehrini akıtan yılanı takmayıp beni koruması, koruyucu abla tavırlarını benim üzerimde kullanmasını beni neden bu kadar mutlu ediyordu bilmiyorum ama bildiğim tek şey şimdiden bende büyük bir yeri olduğuydu.

 

Melis bayıldığı an onu hemen odadan çıkarmak için kapının koluna değmemeye özen göstererek koridora çıktım kapı açık olmasaydı asla dışarı çıkamazdım. Hızla fayansları sayıp sonunda gözüme çarpan fayansı kenara çekip kapağa bir kaç kez şifreli bir şekilde vurdum.

 

Kapağı açan Mersa beni görünce ilk önce yerinde kal gelmiş bir şekilde dondu. Yaşadığı şok onun dengesini kaybetmesine yardımcı olmuş ve ip merdivenlerden düşmesini sağlamıştı. Kafasını çok da sert olmayacak bir şekilde yere çarparken kendine gelip ayağı kalktı ve kafasını hafif bir açıyla sağına çevirdi sanırım birine bakıyor olmalıydı sonra kısık sesiyle "Alkan" Dedi. İşte o an gözlerim benden bağımsız bir şekilde dolmaya başladı.

 

''Alkan daha yeni çıktın sıçtığımın zindanından gidemezsin bir yere.'' Emre'nin sesiyle onlara olan özlemim içimde gittikçe büyümeye başlamıştı.

 

''Emre sen karışma bu işe Elis çok çaresiz hisseder benim kardeşim korkar o pez-.'' Abimin sesini duymam ile hızla merdivenlerden indim. O an abim ile karşılaştım yarım kalan cümlesi ile bir süre yerinde durdu benim yanında olduğum gerçeğini kavrarken elindeki çakı yere düştü. O şok içinde bana bakarken ben dayanamayıp hızla ona doğru koşup boynuna sarıldım ve az önceden beri dolan gözlerim yaşlarını akıtmaya başladı.

 

Titreyen elleri belimi sararken daha çok ağladım " Kardeşim. " Dedi titreyen sesiyle o an bir damla göz yaşı daha süzüldü sağ gözümden. Onun titreyen sesi daha çok ağlattı beni. Sakın ağlama diyemedim çıkmadı dudaklarımdan. Bir kelime dahi söyleyememek bu kadar zor olmamalı. Abim'den ayrılıp gözlerimi yere eğdim. O ise hala şoktaydı bunu normal karşılıyordum çünkü birbirimizi tam olarak iki yıldır görmüyorduk. Gözcüler beni tutsak tuttuğundan beri hiç görmemiştik birbirimizi. Ayrı kaldığımız yıllar ardından ilk defa karşılaşıyorduk. İlk defa bu kadar ayrı kalmıştık çünkü benim ondan başka kimsem yoktu ve onunla ayrı kalmak ölümle eş değerdi.

 

"A-arkadaşım yukarıda yaralı." Dedim titrek bir sesle Abim gözlerime anlamsız bir şekilde bakarken ben sadece ona yardım dilenen gözler ile bakıyordum.

 

''Özür dilerim sen burada ki insanlara yardım etmezdin pek fakat eğer ki o buraya gelmeyecekse ben onunla birlikte kalacağım.'' Hayatımda ilk defa ona boyun kaldırmış karşı çıkmıştım. Söylediklerim onu bozguna uğratırken gözlerimi kaçırdım.

 

''Senin için değerli olan her şey benim içinde değerli sayılır güzelim şimdi arkadaşına yardıma gidelim.'' Biliyordum o benim üzülmeme dayanamazdı.

 

Hemen merdivenlerden çıkıp Melis'in bulunduğu odaya girdik abimde benimle birlikte odaya girdi ve hızla Melis'in yanına yaklaştı.

 

Yerde hareketsiz bir şekilde yatan adamı es geçip hızla Melis'in yanına diz çöktüm abimde yanıma geldiğinde bir an durdu" Melis " Dedi şaşkınlık barındıran sesiyle. Abimin Melisi tanıyor olması beni şaşırtırken aklımı dağıtan düşünceleri raflara kaldırıp şimdi ki ana odaklandım.

 

Hızla Melisi kollarına alıp kaldırdı ip merdivenlerden dikkatli bir şekilde inince bende arkasından indim hızla fayansı çekip kapağı kapattım kimseye yakalanmak istemezdim.

 

Emre Melis'in pansumanını yapıp ona bir kaç iğne yapmıştı şimdi ise uyanmasını bekliyorduk.

 

Uyandığı zaman verdiği tepkiler cesurca hareketleri o kadar güzeldi onun gibi bir kızın nasıl cinayet işlediğini hala anlamış değildim.

 

Melis uyuduğu zaman abimin onunla ilgilenmesi gözlerimin önüne gelince hafif bir şekilde sırıttım.

 

Şimdiki zaman...

 

Melis abimin yatağına doğru ilerlerken yüzümde hafif bir gülümseme peydah oldu.

 

O an yanımda hareketlenen Esme'nin Melis'e arkadan saldıracağını anladığım vakit sıkı bir şekilde kolundan tutup" Sakın Esme" Dedim. Onu uyarmam bedenini kassa da ses etmedi. Sinirlerimi bozmak istemezdi herhalde.

 

Melis'in verdiği tepkiler beni hala yaşadığım şoktan çıkaramazken birde Esme'nin saçma sapan tavırlı hareketleri ile uğraşamazdım. Melis'in yanımızda geçirmiş olduğu kriz beni olduğundan daha çok sarsarken onun için üzülmekten ve Tanrıya dua etmekten başka bir şey gelmiyordu elimden. Onun gibi birinin ne tür bir hatalığa karşı mücadele ettiğini merak ettim.

 

 

 

 

 

 

Bölüm hakkında ki düşüncelerinizi gerçek anlamda merak ediyorum. Bu kısma nasıl hissettiğinizi yazın🤗

 

Sormak istediğiniz sorular varsa buraya bırakın. Sorularınızı cevaplayacak tek tek ilgileneceğim her biriyle.😇

 

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum:) özellikle satır arası yorumlarınızı❤

 

Yeni bölümde görüşmek üzere kendinize iyi bakın sizi seviyorum ❄ tanelerim.

 

👉 KARSAZ burdan hesabımı takibe alabilir yapacağım çoğu duyurudan haberdar olabilirsiniz.

 

Bana ulaşmak için Instagram: @yourkarsaz hesabından yazabilirsiniz. Alıntıları Instagram hesabından paylaşıyorum sorularınız varsa sorabilir benimle iletişime geçebilirsiniz.

 

Bu arada Instagramda: @yourkarsaz hesabını takip etmeyi unutmayın seviliyorsunuz.❤️

 

 

 

 

Loading...
0%