@kasirgalidusler
|
Şebnem Ferah- Sil Baştan Coolins - Gangaster Paradise Tom Odell- Another Love ∞ ∞ ∞
Elimde tuttuğum kadehim ve başımdaki fötr şapkası beni ben yapan tek şeydi. Beni yanımda olan sayısız insandan ayıran ve beni farklı insanlara göre tek ayrıcalıklı kılan bu iki sembol adımla berber her yerde anılırdı. Tabi böyle anılmak için ekstra bir ilgi göstermemiştim ama bazı ufak detaylar bile kendini ünlendirebiliyordu. Benim içinde tam bu geçerliydi. Sürekli fötr şapka ve kadehle gezdiğim için insanlar beni böyle tanıyor ve resmen kafalarında ikon haline getiriyordu beni. Ve şu an tamamen onların gözündeki ikon halim gibi bir koltukta oturmuş her zamanki gibi kafamda fötr şapkam ve elimde kadehim. Tabi doğuştan bu yana böyle bir insan değilim. Son on yıldır olan kötü olaylar ve şartların getirdiği zorunlukla kendimi dışa kapattım ve kafamdaki fötr şapkanın arkasına saklanıp elimdeki kadehi de sürekli içerek düşüncelerimden sıyrıldım. Tabi artık içmekte düşüncelerimi engellemiyordu. Sürekli içtiğimden dolayı artık sarhoş olmuyordum, vücudum artık alkole alışmıştı. Tabi vücudun böyle bir şeye alışması normal değildi ama şartların getirdiği bir zorunluluk olduğu için kendimi kötü hissetmiyordum. Gözlerimi pencereye sabitlemiş tamamen kararan havaya odaklanmıştım. Günün bana en çok benzeyen saati gece yarısı olduğu için izlemeyi çok severdim. Çünkü bende dışarıdaki zifiri karanlık kadar karanlıktım. 10 yıl önce mecbur bırakıldığım bu karanlığı artık yabancıla mı yor tamamen seviyordum. İnsanlar için normal olmayan bu alışkanlıklarım benim için tamamen normalleşmişti, artık ne kadar garip gelse de bu alışkanlıklar başkasına bana normal gelmesi zorunluydu. Tabi bu garip alışkanlıklarımı saymam gerekirse şöyle diyebilirim kısaca. Karanlık, içki, insan öldürme, kandırma ve en önemlisi ihanet. Evet doğru ihanet. İhanet başkaları için asla normal olmayan aşağılık bir şey olsa da benim ortamım da gayet normaldi ve kimse garipsemiyordu. Bu yüzden artık bana da normal geliyordu. Şu an ise tek yaptığım ise kapkaranlık geceyi izlemekti. Yine başımda fötr şapkam ve elimde kadehim. Her sessizliğimdeki gibi kadehimden bir yudum alarak aslında geceye değil kendi içimdeki karanlığı izliyordum. Gün geçtikçe daha karanlık hale geliyordu ve bunun en ilerisi bir hiçlikti ve o hiçlikte benim ölümümdü. Ben ise o hiçliğe gitmeden önce intikamımı almak istiyordum. Ailemi verdiğim sözle hiçliği kucaklamak istemiyor, intikamımı alıp verdiğim sözü tutarak o hiçliği kucaklamak istiyordum. Ve günün sonunda gideceğim yer cehennem olacaktı biliyordum ama en azından bir şekilde bende yaptıklarımın cezasını çekecektim. Kendimi çok uzun zamandır bu şekilde teselli ediyordum. Yaratıcının adaleti her zaman var olduğu için bu adaletten kötü olsa bile bende sorumluydum. Yalancı dünyadaki adaleti sağladıktan sonra diğer yani asıl dünyaya geçerek bende kendi adaletime kavuşacaktım. Tabi oradaki adalet benim uyguladığım adaletten daha acılı olacaktı ama ben bunun tüm sorumluluğunu almaya razıydım ve bunu bilerek yapıyordum her şeyi. Ve o günde günden güne yaklaşıyordu. Benim sonumda yaklaşıyordu.
••• Ve zamanı gelmişti artık sıra katliam izlerini silmekteydi. 10 yıldır çalıştırdığım o plan gerçekleşmek üzereydi. 10 yıl sonra sıra masumların aldığı bir intikamla sonuçlanacaktı. Sıra suçluların öldürüleceği bir intikam olacak. Son 10 yılın en büyük katliamı. Oturduğum rahat koltuğumdan kalktım hızlıca. Ve eş zamanlı olarak duvardaki saatten saatin 12 olduğunu belirten çan çalmaya başladı. Elimdeki kadehi bırakarak kapıya doğru hızlıca yürüdüm. Ve zamanı gelmişti artık. Artık intikamımı alacaktım. Sıra bendeydi....... Sıra masumların sırasıydı......... Ve katliam zamanı. Aşağı inerken hızlıca deri ceketimi giyerek adımları daha çok hızlandırdım. Son basamağa geldiğimde içeriye bir adım attım. Eş zamanla içerideki tüm gözler bana döndüğünde onlara bakmadan bile onların gözlerindeki heyecanı anlayabiliyordum. Onlarda çok uzun bir zamandır aynı benim gibi intikam peşindeydi. Bugün sadece benim değil onların da en mutlu günüydü. Fakat onlardan beni tek ayıran şey ben bu intikam sonrası kendi ellerimle ölüme gidecektim ama onlar intikam alacakları için rahat bir şekilde yaşayacaktı. En azından onlar mutlu yaşayacaktı ve bunun için mutluydum. Onlarda bunca zaman benimle bu intikam uğruna yaşamış ve elinden geleni yapmıştı. Mutlu olmak onların en büyük hakkıydı. Bana haram olan mutluluğun onların içine bol bol dolmasını istiyordum. Hikâyenin sonunda en azından kötüler cezalarını çekmiş, iyiler ise mutlu sonuna kavuşmuş olacaktı. En azından hikâye bitmesi gerektiği gibi bitecekti. Onlara kısa bir bakış atıp cebimdeki sigaradan bir dal alıp, hızlıca yakıp, dudaklarımla kavuşturup, derince içime çektim. Aldığım duman ciğerlerimi yeterince zehirlediğinde geri dışa doğru üfledim. " Lalin plan başlıyor mu?" diye sordu Faruk. Faruk benim gibi intikamcılardan biriydi ve buradaki yaşı en büyük kişiydi. Ama burada kimse ona abi demiyordu çünkü biz burada birbirimize karşı abi veya abla sıfatları kullanmayı sevmiyorduk. " Başlıyor " dedim kısaca. " Seninle mi gelelim? yoksa sonra mı?" dedikten sonra ona kısa bir bakış attığımda çok kolay bir şekilde anlamıştı. Ona her bakışımın bir anlamı vardı ve biz konuşmadan da bakışarak anlaşabiliyorduk. "Hakkının adını ver Lalin. Bu lakap sana boş boşuna verilmedi" dedi son defa. Lalin lakabı bana 8 yıl önce buradaki intikamcılar tarafından verilmişti. Bizim aramızda özel bir anlamı vardı ve bu bana fazladan sorumluluk yüklüyordu. Botlarımı giydikten sonra dışarı çıktım. Araba beni beklediği için oraya gidişim daha kolay olacaktı. Kendimden emin ve hızlı adımlarla ilerlerken etraftaki korumlar o günün geldiğini anlamış sabırsız ve azıcık da korkulu gözlerle gidişimiz izliyordu. Bu eve bir daha gelir miydim bilmiyorum ama yarına çıkmayacağıma emindim. Bugün yıllardır planını yaptığım her şey bir anda biterse daha fazla anne ve babamın hasretiyle yaşamak istemediğim için bugün onlarla kavuşmaya gidecektim. Son 10 yıl boyunca çok yıprandığım için en iyisi bazı şeyleri terk etmekti. Ve bende dünyayı terk etmeyi seçtim. Beni almaya gelen arabaya bindiğimde herkese son kez kısa bir bakış attım. Ne kadar duygusuz gözükmeye çalışsam da aslında içimde bir yerde duygularım yaşıyordu ama belli edemiyordum. Geçen 10 yıl bana duygularımı nasıl yansıtmayacağımı çok güzel öğretmişti ama ister istemez insan içindeki fırtınaya tepki olarak duygularını bastırmaya çalışsa da bastıramıyordu. Şu an buradaki herkese son kez bakarken ister istemez gözümden bir damla yaş düştü ve yanaklarımdan çeneme doğru süzüldü. Fark ettiğim an kimse görmeden hızlıca sildim ama bir kişi görmüştü. Gören kişiyle bakışlarımız birbirine değdiğinde bana acıyarak bakıyordu. Kafamı dik tutarak ona baktığımda aslında kafamı dik tuttuğum kadar güçlü olmadığımı ikimizde biliyorduk. Kaşlarımı çattığımda hafifçe gülümsedi. Gülümseyişi o kadar aşağılayıcıydı ki güçlü durma çabamın onun yanında saçma olduğunu fark ettim. " Fazla yıpranmışsın" dedi direksiyona bakarken. " 10 yıl kimi yıpratmadı ki?" diye sordum. Direksiyondan kısa bir süreliğine kafasını kaldırıp bana baktıktan sonra bakışlarını fazla uzun tutmadan bu seferde eve dikti bakışlarını. "Bu evdeki herkes acısıyla tatlısıyla koca bir 10 yıl bu evde beraber yaşadı. Yaşadıkça daha çok bağlandı." Bakışları bana döndü. " Ama sen bu 10 yıl boyunca kendini hep gizledin" durdu ve sadece baktı, ama boş boş değil kocaman bir bilgelikle baktı. "Sen kendini kafandaki şapkanın altında sakladın. Hep o şapkanın arkasına saklandın ve yalnız kaldın". Doğru söylüyordu ben hep bu şapkanın arkasında kalmış ve kendimi saklamıştım. " Gerçek adını bile unuttun Lalin" dedi. Gerçek adım 10 yıl önce ölmüştü. "Sen aslında günden güne bunca yıl kendini ölümüne hazırladın " haklılık payı vardı, kimsenin bana bağlanıp arkamdan acı çekmesini istemediğim için herkesten uzak durdum. "Bunca yıl içinde tutup bunları öleceğim gün mü söylemek istedin?" diye sordum. "Bugün ölmeyeceksin Lalin" dedi. Ne saçmalıyordu bu? "Ne saçmalıyorsun sen?" "Belki ileride ama bugün ölmeyeceksin" dedi. Ona daha çok dikkat kesildiğimde pek şaka yapar gibi bir hali yoktu. Zaten o asla şaka yapmadığı için neden şaka yapar diye düşünüyordum ki?. "Bugün her şey sona erecek" dedim kendimden emin bir şekilde. "Hayır Lalin bugün bir son değil, aksine bugün senin asıl hikâyenin başladığı gün" dedi. Ama ben ölmek istiyordum. Daha fazla yaşamak istemiyordum. Ne sabrım nede gücüm kalmıştı. Yaşasam bile devam edecek enerjim yoktu. "Yaşamamam için dua et o zaman" dedim. Bakışlarımız kitlendi. "Eğer yaşarsam ölümden daha çok acı çekeceğim" dedim. Kısa bir süre sadece cevap vermesini bekledim ama sadece sustu. Yine o sessizliğine gömüldü. Daha önce yaptığı gibi beni sessizliğiyle boğdu. Bugün yaşar mıyım yoksa ölür müyüm bilmiyordum ama yaşamam en acı verici şey olurdu. Kocaman yıllar benden her şeyimi almıştı. Ailemi, gençliği mi, arkadaşlarımı, mutluluğumu ve birçok daha şeyimi. Ben onların intikamlarını alıp onların yanına gitmek istiyordum. Ve işin sonu neye varır gerçekten bilmiyorum. °°°° Araba sonunda durduğunda derince bir nefes verdim. Zaman artık gelmişti. Arabadan inmeden önce yanımdaki ne baktım son kez. Oda bana bakıyordu ama çok düşünceliydi. Ya yine bir şeyler planlıyordu ya da bir şeyle olacaktı ve biliyordu. Umarım bu planı bozacak bir şeyi planlamıyordur çünkü en başından bu yana hiçbir şekilde intikam almayı desteklememiş ama yardım etmişti. Ve şu an ki halinden planlarımızı bozmasında açıkçası korkuyordum. Hiç konuşamadan arabadan indiğimde kapıyı hızlıca kapatarak bu plana benimle beraber yıllarını vermiş en yakın dostumun yanına gittim. Yaman'ın. Hızlıca yanına vardığımda oda son kontrolleri yapıyordu. " Son durum nasıl? dediğimde beni fark ederek bana döndü. "İyi gidiyor Lalin. Umarım bugün her şey burada bitecek." gözlerindeki umut bu işin bitmesini ne kadar çok istediğini belli ediyordu. "Umarım" dedim. Olmamız gereken yere doğru ilerlemeye başladığımda Yaman da yanımda ilerliyordu. Son dakikalar ve son saniyelerde ve sonra her şey koca bir sessizliğe gömülecekti. Sadece son dakikalardı ve sonra hem suçlular hem ben cezamızı çekmek için gidecektik. "Lalin hazırsın demi?" diye sordu Yaman. "Evet Yaman tamamen hazırım" dedim. Aklıma gelen şeyle sesimi alçalttım ve yavaşladım. Yamanda benimle eş zamanlı olarak yavaşladığında konuştum. "Geceye sahip olun" dedim. Evet benimle bugünün son günüm olmadığını tartışan adam oydu. Adı kendisi gibi karanlıktı. Ve her zaman isminin hakkını vererek Geceleri ortalıktan kaybolan bir tipti. Gece nerede ne yapıyor bilmiyorduk ama onca gece boş durmadığına emindim. Onun bazı hedefleri ve planları vardı ama umarım bizi zararlı çıkartacak şeyler yapmıyordur. Artık saniyeler ve dakikalar göz açıp kapayana kadar hızlıca geçerken son kontroller yapılıyordu. Düşmanların arasına köstebek olarak yerleştirdiğimiz işbirlikçimiz de yanımıza geldiğinde artık her şey tamamdı. Ünal 4 yıldır düşmanların arasında köstebek olarak çalışıyordu. Bize birçok bilgi veriyordu. Zaten onun sayesinde yapabilmiştik bu planı. Oda bu planın başarıyla gerçekleşmesini istiyordu. Oda aynı bizim gibi bu insanlardan nefret ediyordu. Çünkü oda aynı bizim gibi 10 yıl önce yapılan katliamda onu büyüten canından bile çok sevdiği Babaannesi, dedesi ve en önemlisi 4 yaşında olan erkek kardeşini kaybetmişti. Oda kendisini bu intikama adamıştı. "Toplantıda toplam 23 kişi olacak" dedi Ünal. "Hepsiyle başa çıkabileceğiz demi?" diye sordum toplantı odasına gizlice yerleştirdiğimiz kameralardan yavaş yavaş toplantıya gelen mafyaları izlerken. " Evet, hepsini çok rahat bir şekilde öldüreceğiz Lalin. Yaklaşık 10 yıldır bunun için çalıştık ve çok güçlendik. Sen merak etme bugün her şey bitecek" dedi. Bitmek. Umarım herkesin sürekli tekrar ettiği bu kelime bugün gerçekleşir. Herkes sen merak etme bugün her şey bitecek diyor ama nedense ben sorguluyorum, aslında 2 saat öncesine kadar buna bende inanıyordum ama Gece'nin dedikleri aklımda dolanıyordu. Umarım Gece haksız çıkar ve diğer kişiler haklı çıkar. Şu an işler sonuca bağlanmadığı için sadece umut edebiliyorum. Ve sonunda herkesin saati aynı anda ötmeye başladığında zamanın geldiğini anlamıştım. Ve herkes yerine geçti. Artık her şey hazırdı, geriye sadece toplantı odasındaki misafirleri taratmak kalmıştı. Onları öldürdükten sonra polis gelmeden oraya bizden küçük bir not koyacaktık ve bunu bir şekilde basına sızdıracaktık. Sonra ise tüm Türkiye o adi insanlardan nasıl intikam aldığımızı izleyecekti. Diğer insanlarda bir daha böyle bir şeye cüret edemeyecekti çünkü bizim intikamımız herkese ibretlik olacaktı. Ve tüm toplantı üyeleri toplandı. Her şey başladı. İntikamcılar yerlerini aldı ve hata yapmamak için elinden geleni yapıyordu çünkü bu noktadan sonra hataya yer yoktu. Zamanı gelmişti. Bizim zamanımız gelmişti. Gelmiş geçmiş en büyük intikamı alacaktık ve her yer bizi konuşacaktı. Belki tüm dünya bile olabilirdi. Bizim adımız tarih sayfalarında yazacaktı. Biz artık karşımızda oturan gaddar insanlardan daha güçlüydük. Onlar 10 yıl önce bizim ailemizi çalmıştı, bizde bugün tam şu an onların canını alacaktık. Saat tam 22:00 olduğunda ateş açılacaktı. Bizim ailemizi de tam bu saatte öldürmüştü, bizde onların canını tam bu saatte alacaktık. Onlar şu an karşımızda rahatça ve gülerek eğlense bile artık kurtuluşları yoktu. Beyinlerine ya da kalplerine giren kurşunla yere kanla düşeceklerdi. Yıllar önce döktükleri kanların bedelini kendi pislik kanlarıyla ödeyeceklerdi. Ve bu her dökülen kanda bizim içimizdeki yangın yavaşça sönecekti. Ve adalet yerini bulacaktı... Ve saatler öttü. Saat tam 22:00 oldu. Ve intikamcılar asla beklemeden saatin ötüşünü duyar duymaz karşımızdaki katillere sıkmaya başladı. Göz gözü görmüyordu etrafı silah sesleri kaplıyordu. Tüm silahların hedefinde karşımızdaki katiller vardı. Her vurduğumuz bir katilde içimiz soğumuyor ve diğerini vuruyorduk. Diğer katiller kaçamaya çalışıyordu, doğruca kapıya koşuyorlardı ama biz önceden kapının kitlenmesini sağlamıştık. Gözümüzü dahi kırpmadan hepsini teker teker gebertiyorduk ve bu bize haz veriyordu. Her kurşunda intikamımızı alıyorduk ve keyif alıyorduk. İçeride öldürülen kişilerin adamları tabi ki rahat durmuyordu ve bizi bulmak için yüzlerce adam toplanmıştı. Biz bunu daha önceden hesapladığımız bize ulaşmaları için geçmeleri gereken koridora bomba koymuştuk. Ve hepsi daha bize ulaşamadan teker teker patlayacaktı ve zaten öyle de oldu. Yüksek sesle duyulan patlama sesiyle bir sürü adamında öldüğünü anladım. Tabi ki bu kadar az değillerdi hala dışarıda bize karşı savaş veriyorlardı ve ama intikamcılar onlara göz açtırmadan hepsini teker teker öldürüyordu. Öldürdüğüm binlerce kişiden sonra sıra notu bırakmadaydı. Elimdeki silahı bırakarak saklandığım yerden kalkarak koridora çıktım. Çıkmamla yüzüme çarpan iğrenç et kokusuyla yüzüm hafifçe buruşsa da asla istifimi bozmadan yürümeye devam ettim. Yürürken ayağıma değen insan parçaları normal olmayacak şekilde hoşuma gidiyordu. Koridoru döndüğümde o katillerin olduğu odanın kapısını gördüm. Onların cesetlerin görmenin vereceği zevkle hafifçe sırttım. Etraftaki sayısız cesette basa basa kapıya vardığımda işaretimle kapı açıldı. İçeriye adım attığım da kapının girişinde kaçmaya çalışan adamların cesetleri ayağımın dibine düştü. Cesetleri gram umursamadan onlara basarak salonun odasına yürüdüm. Hepsinin vurulduğu yerler yarılmıştı. Onlar için özel ürettiğimiz kurşunlar acılarını arttırarak öldürmüştü. Hak ettikleri şekilde. Öldürdükleri insanların bedeli ödenmişti. Artık huzurluydum huzurluyduk. Cebimden koymam gereken notu çıkarttım ve son defa okudum... "10 koca yıl önce kimsenin karşı çıkmadığı ve tepki göstermediği bir olay oldu. Bu basına düşmese de devletin olan bu olayda devlet dahi ses çıkarmadı. 10 yıl önce kendilerine mafya diyen bazı adamlar tarafından binlerce masum insan sadece bir keyif uğruna öldürüldü. Bu insanlar oyun diye ellerine silah alarak binlerce insanı sanki canlı değiller gibi çocuklarının gözü önünde öldü. Bu olaydan sağ çıkan bizler ise bugün bunun intikamını aldık. Gözlerimizin önünde öldürülen sevdiklerimizin intikamıyla tam 10 yıldır yaşıyorduk ve bugün o intikam alındı. Kendilerini bir şey sanan bu insanlar hak ettikleri şekilde öldürüldü......... Binlerce çocuğun ve insanın canını keyif uğruna alan bu insanlar diğer dünya da cezasını çekecek... Biz sadece adalet sağladık ve sevdiklerimizin intikamını aldık. Şunu da belirtmek isteriz ki asla pişman değiliz. Hak yerini buldu ve adalet bizim sayemizde yerini buldu... Sizde lütfen bu insanların nasıl bir pislik olduğunu bilin ve dikkat edin. Tabi diğer mafyalarda bence bu olaydan sonra ibret alıp bence böyle bir şeye kalkışmaz ama tabi kalkışmaya çalışırsa sonları aynı bu insanlar gibi olur. Aylarda geçse yıllarda geçse intikam eninde sonunda alınır…" Bu küçük notu Yavuz yazmıştı. Aramızdaki en sakin ve akıllı olan o olduğu için herkes onun yazmasını istemişti. Ve zaten göründüğü kadarıyla Yavuz bunun hakkını vermişti. Notu masanın üzerine bıraktıktan sonra önümdeki cesetlere birer tane tekme atarak salondan çıktım... Sıra son görevdeydi... Sıra son hamledeydi... ××× Kimseye görünmeden hızlıca binadan uzaklaşmış ve ıssız bir uçurum kenarına gelmişti. Bugün bu uçurum benim sonum olacaktı. Tamda 10 yıldır planladığım gibi. İnsan 10 yıl boyunca kendi ölümünü planlar mıydı, ben planlamıştım. İnsanın aklına delice gelebilir ama ben bunu yapmıştım. Hiç zorluk bile çekmemiştim çünkü sadece ölümden korkan biri böyle bir şey asla yapmazdı ama ben ölümden korkmayı bırakalı 10 yıl olmuştu. Koca bir 10 yıldır sevdiklerimi alan ölümün gelip beni de almasını bekliyordum. Ve bugün kavuşacaktım. Belki ailemin yanına gitmeyecektim ama en azından diğer kötü insanlar gibi cezamı çekip sonradan ailemin yanına gidecektim. Annemin nur yüzünü, babamın ise sesini o kadar çok özlemiştim ki bir an önce cezamın bitip onlara kavuşmayı istiyordum. O yüzden ne kadar erken o kadar iyi. Bir kez daha cesaretimi topladığımda elime silahı aldım ve denize dönerek silahın namlusunu kafama dayadım. Kendimi vurduktan sonra denize düşmek ve bulunmamak istiyordum. Zaten denizin suyu cesedimi temizlerdi. Bu yüzden uçurumun kenarına geçtim ve içimden aileme kavuşmayı diledim. Ve vakit geldi...1...2…3. Silahı ateşlediğim sırada saniyeler içerisinde silah elimden alınarak denize düştü. Dehşetle arkama döndüğümde Gece'yi gördüm. Sinirle yanına yaklaştım ve bağırdım. "Ne yapıyorsun lan sen?" "Hayatını kurtarıyorum" dedi çok rahat bir tavırla. "İsteyen mi oldu lan" sinirden elime geçen ilk silahla onu öldürebilirdim. Gece cevap vermeden belinden bir silah daha çıkardı. "Dediklerimi dinledikten sonra istersen bu silahla kendini öldürebilirsin" dedi. Dediklerini hayretle dinliyordum. " Ne diyeceksin" dedim. " İntikamını almadan hani ölmek istemiyordun?" "Aldım ya geri zekâlı" dedim. " Hayır Lalin sen sadece piyonları öldürdün" dediğiyle kaşlarım çatıldı, ne diyordu. "İntikam için asıl şahı öldürmen lazım" ima ettiği şey aslında yanlış kişileri mi öldürdüğümdü. "Açık konuş" dedim. Derin bir nefes alarak ellerini pantolonunun cebine soktu. "Lalin öldürdüğün kişiler evet aileni vuran kişilerdi ama asıl bu katliamı kuran ve aileni oraya getiren başka kişiydi. Yani senin intikam aldığın kişilerde doğruydu ama asıl ölümü hak eden kişi farklıydı" Cümleleri kafamın içinde tekrarlıyordu. Ne yani 10 yıl boyunca yanlış kişilerimi öldürmeye çalışmıştık. Asıl hedef farklı mıydı? Yanlış mı yaptık? İntikam yanlış mı alındı? Kafamın içinde üreyen bin bir tane soruyla afallamıştım. Tamamda eğer biz yanlış kişileri öldürdüysek bile Gece niye bizi en başta uyarmamıştı. Hiddetle Gece'ye yaklaştım. "Niye en başta söylemedin?" kısık ama ürkütücü bir tonla. Fakat Gece sinirli tavırlarıma rağmen hala duruşunu bozmuyordu. "Yaşaman için sebep lazımdı ve bende bunu sana verdim Lalin" O yüzden arabada asıl hikâyenin yeni başlayacağını ve ölmeyeceğimi söylüyordu. "Asıl öldürmen gereken kişi Turgay Ezel Küloğlu " sustu bana baktı ve devam etti. "Ve bu adamı öldürmek, ailenin intikamını almak istiyorsan tek bir yolu var." Merakla ona döndüm. "Ne?" "Eymen Karaoğlu ile anlaşma yapacaksın" Gök gürüldedi, şimşek çaktı. Almaya çalıştığım intikam eksik kaldı. Annem ve babamın ruhları hala rahat edemedi ve en önemlisi onların yanına gidemedim. Şu saatten sonra pes etmeyecektim. İntikamımı alıp öleceğim ve bu uğurda ölmeye razıyım...
Günün sonunda intikamcılar kazanacaktı... Günün sonunda Lalin kazanacaktı…. Günün sonunda Fötr şapkalı kız kazanacaktı... |
0% |