Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3.BÖLÜM-KIRIK AYNALAR

@kasirgalidusler

"Her insan hayatının bir bölümünde yalnızlığı tadar. Bu yalnızlık onu kimsesiz yapar ve ardından bin bir tane acı getirir. Ve o her acı kalbimizde bir iz bırakır. O izler ise kalıcı izlerdir. Asla kapanmaz." N.G

 

BÖLÜM ŞARKILARI;

Taylor Swift - Look What You Made Me Do

Lietle Simiz - Venam

♥♥♥♥

Her acı arkasından kocaman bir felaket getirir.

Her felaket ise vahşet.

İşte bu da bizim felaketimizdi.

Bizim acımızdı.

Bizim vahşetimizdi.

Bizim intikamımızdı.

Parası olan kişilerin sözünün geçtiği bu zamanda bizim çığlık çığlığa bağırma zamanımız gelmişti. Yoksa bu asla sona ermeyecekti. Adaletin bile sağlanamadığı, parası olan kişinin her zaman haklı bulunduğu bu zamanda bizler ise bu adaletsizliğe boyun eğmeye zorlanıyorduk. Haklı olsak bile bize söz hakkı verilmiyordu. Güç neredeyse adalet de oradaydı. Ama artık bu böyle devam edemezdi, buna son verme vakti çoktan gelmişti. Bu haksızlığa çığlık atarak cevap verme zamanı çoktan gelmişti. Herkese haddini ve yerini gösterme vakti gelmişti.

Biz ise yıllardır bunun için çabalıyorduk. Yıllardır haksızlık karşısında dik durarak adaleti sağlamak ilk amacımız olmuştu çünkü bizde adaletsizliğe maruz kalmıştık. Ve şu zamanda adalet sağlamak için gerekirse adam öldürmen gerekiyordu ve bizde tam bunu yapıyorduk.

İntikamcılar yıllardır bunu yapıyordu. 10 yıldır gelebildiğimiz en güçlü konumdaydık ve artık çığlık atabilecek kadar nefesimizi toplamıştık. Artık sesimizi duyurabilirdik. Çünkü bunu en çok biz hak ediyorduk. Biz sadece bizim değil intikam almak için bile geride kalamayan binlerce insan içinde adalet arıyorduk. Biz bir bebeğin intikamını almak istiyorduk. Biz o gece kahkaha ile alınan canların hesabını soracaktık. Ve bu intikam alınmadan asla ölmeyecektik.

Tabi bu zamanlarda önümüze çıkan çok engel olacaktı.

İhanet, ölüm, beklenmeyen olaylar vb. bir sürü aksilik. Ama biz bunları bile bile bu yola çıkmıştık. Bunlara sonuna kadar hazırdık. Biz bu yola kefenimizi giyerek çıkmıştık.

Birbirimize en güçlü bağlarla bağlanmıştık, daha doğrusu onlar bağlanmıştı ama ben sadece geride onları izlemiştim. Ama bu onların suçu değildi ben kendimi geride tutmuştum. Sadece akşam yemeklerinde ve özel günlerde yanlarında olurdum. Normalde kimsenin yemekte huzursuzluk çıkarmasına izin vermezdim ama şu an ki huzursuzluğu onlar değil kulağımda tuttum telefondaki kişi veriyordu.

"Kazanılan her savaş ardından kanlı bir geçmiş bırakır Lalin. Asıl intikam şimdi başlıyor. Hoş geldin oyunumuza"

Bu kişi her kimse istediği şey ya korkmamdı ya da cidden bildiği şeyler vardı. Cevap verirken ondan korkmadığımı hissettirmem lazımdı. Eğer korkumu hissederse oradan vurmak isteyecekti, ama burada konuşamazdım. Kulağımdan telefonu indirmeden yemek masasından aniden kalktığımda kimsenin bakışlarını önemsemeden odama doğru hızlı adımlarla ilerledim. Merdivenlerden çıktıktan sonra odama girerek arkamdan kapıyı kitlemdim. Ortamın müsait olduğuna emin olduktan sonra karşımdaki kişiye kitlendim.

"Zaten bu oyunun geçmişi de şu anıda kanlı. Aynı şekilde geleceği de kanlı olacak. Asıl oyuna siz hazır olun" dedim dümdüz. Şu an yaptım şey meydan okumaydı. Korkuyor muydum? Asla. Asla korkmazdım çünkü ben o duyguyu kaybedeli çok olmuştu.

"Oyun oynarken oyuna düşeceksin Lalin, en büyük oyun sana oynanacak" diye cevap verdi mekanik ses.

"Ben asla oyuna düşmem, sadece düştüm sanılır"

"Bu sefer düşeceksin ama sadece oyuna değil aşkın girdabına da" Ne ima ediyordu bu?

"Sen beni tanımıyorsun" dedim hırsla.

"Ben seni senden daha iyi tanıyorum Lalin. Zamanı gelince tekrardan arayacağım seni" diye cevap verdi. Tam cevap vermek için hazırlanırken telefonumu yüzüme kapattı karşı taraf. Yaptığı hareket o kadar sinirimiz bozmuştu ki sinirle telefonu duvara fırlattım. Duvara çarpan telefon gürültüyle yere düştü.

Kafamdaki tek soru ise bu kimdi? ve benden ne istiyordu?

Yeterince başımda bela yokmuş gibi bide bu çıkmıştı. Değişik değişik imalar yaparak sadece sinirimi bozmuştu. Her kelimesi umurumda bile olmasa da kafama bir cümlesi aklıma takılmıştı. 'Bu sefer düşeceksin ama sadece oyuna değil aşkın girdabına da' İşte bu kelime fazla iddialıydı. Sanki olacakları önceden görmüş ermiş gibi bana meydan okumuştu. Ama işte bu asla olmayacaktı. Kimse ama kimse beni oyuna getiremezdi.

Elimi açık saçıma geçirerek sakinleşmeye çalıştım. Kısa bir süre sonra duygularımı kontrol ettikten sonra duş alıp, giyinip odadan çıktım. Salondan geçtikten sonra yemeği bitirmiş, sadece sohbet eden aile üyeleri ile göz teması kurmadan kapıdan çıktım. Arkadan duyduğum tek ses ise Mine'nin adımı söylemesiydi. Ama ne duracak ne de cevap verecek zamanım vardı. Bazı şeylerin acilen çözülmesi lazımdı ve bunu sadece ben yapabilirdim. Kimseye güvenemezdim. Bazı şeylere emin olmam için bizzat içinde olmam lazımdı ve şu an tamamen her şeyi bitirmem lazımdı.

Arabama bindim hızlıca. Hiç beklemeden gaza yüklenerek evden uzaklaştığım sırada telefonuma sesli şekilde Gece'yi arama talimatı verdiğimde hemen aramaya başladı. Bu özellik tüm İntikamcıların telefonunda olan bir şeydi ve cidden araba kullanırken işimizi kolaylaştırıyordu. Telefon kısa bir süre çaldıktan sonra Gece'nin soğuk sesi arabada yayıldı.

"Efendim Lalin"

"Neredesin?" diye sordum.

"Bardayım." Eve davet etmeden arabadan indim için kırılmıştı.

"Hemen sana atacağım konuma gel" dedim. Tam cümleye başlayacağı sırada telefonu dinlemeden kapattım. Eğer konuşma devam etseydi gelmek istemeyeceğini söyleyecekti. Bende bu yüzden açık kapı bırakmamıştım. Gece'ye konumu attıktan sonra hızlıca gelmem gereken konuma geldim.

Arabamla kocaman olan malikaneye giriş yaptım. Malikanenin girişindeki otuzdan fazla adam olmasına rağmen umursamadan girdim. Onlarda zaten daha önce girip çıktım için bu malikaneye engel olmadılar. Belimdeki silahı elimle tekrardan kontrol ettikten sonra üst kata çıkmak için merdivenlere yöneldim. Merdivenleri yarıladım sırada üst kattan inen ailenin denge taşı olan ve benim bu hale gelmemdeki en büyük etken olan Almira Atalar girdi görüş açıma. Telefonla konuşarak indiği için anca fark etmişti beni ama görür görmez yaşlı gözlerinin için gülümsemişti.

"Hoş geldin Lalin " dedi telefonu kapatıp üzerindeki şık hırkanın cebine koyarken. 65 yaşında olmasına rağmen gayet şık giyinen, bakımlı bir kadındı. Ve eklemem gerekirse gayet dinç gözükürdü. Ela gözleri, aralarında beyazlar olsa da yaşını belli etmeyen sarı saçları ve beyaz teni ile tam bir mükemmellik abidesiydi.

"Hoş buldum Almira Hanım " dedim içten bir şekilde gülümseyerek.

" Geleceğini söylemedi Ergün, yoksa o çok sevdin helvadan yapardım" dedi içtenlikle.

Almira hanımın helvasını çok severdim çünkü annemin yaptığı helvanın resmen aynısı olurdu. Oda bunu bildiği için her geldiğimde yapardı. Ben ise her yediğimde annemi anar ve intikamla içim tekrardan yanıp tutuşurdu.

" Oda geleceğimi bilmiyordu bir anda gelişti her şey" dedim.

"Eğer durursan hemen yapabilirim " Beni düşünmesi içimi sıcacık yapıyordu, ayrı bir mutlu oluyordum. Annem gibiydi.

" Çok isterdim ama çok durmayacağım"

" Peki güzel kızım ama giderken bir yanıma uğra olur mu?"

" Tabi uğrarım" dedikten sonra gülümseyerek merdivenlerden çıkmaya devam ettim.

Üst kata vardığımda tamda malikaneye yakışan türünün son örneği olan altın kaplamalı kocaman kapıya doğru ilerledim. Bu kapıyı ilk gördüğümde ağzım açık kalmıştı çünkü tam bir görgüsüzlük örneğiydi. Bu kapıyı yaptırmak yerine parasıyla fakir doyurabilirler diye düşünmüştüm. Ama bu ailenin zaten sürekli yardım yaptıklarını duyunca fikrim değişmişti ama yine de garip gelmişti kapı. Hala geliyor.

Kapıya yaklaşarak sadece intikamcıların bildiği özel ritim şifremizle kapıya vurdum. Bu kapı şifreliydi ve şifresini sadece Ergün Atalar ve Almira Atalar biliyordu. Bizde aileyle tanıştıktan sonra acil zamanlarda içeriye girebilmek için bir ritim tutturmuştuk ve ritim vurunca kapının diğer tarafındaki kişi anlayıp kapıyı açıyordu. Zaten fikri sunan kişi Ergün olmuştu çünkü genellikle o odada olurdu ve sorun olunca doğruca onunla iletişime geçiyorduk.

Kapıya vurduktan 2 ya da 3 saniye sonra kapı iki tarafa doğru açıldı. Normal kapılar gibi açılmıyordu aksine sürgülü bir kapıydı ve aşırı sağlamdı, yanında bomba patlatsan yine açılmazdı. Kapı sonuna kadar açıldıktan sonra görüş açıma annesinin gözlerini kopyası olan ela gözler girdi. İçeriye girdikten sonra arkamdan kapanan kapını sesi etrafa yayılırken bende 2 metre ilerimdeki iri cüsseli, 1.96 boyunda olan, esmer ve bir o kadar yakışıklı olan. Annesinin oğlu diyebileceğim Ergün'e doğru ilerleyip karşısına geçtim. Kaşları çatılmış bir şekilde bana bakıyordu. Üzerinde takım elbise vardı bu demek oluyordu ki yeni işten gelmişti. Beni beklemediği de belliydi. " Neden habersiz geldin Lalin bir sorun mu var?"

" Evet küçük bir sıkıntımız var" dedim onun yanında geçip hemen arkasındaki büyük çalışma masasının önündeki sandalyeye oturup. Oda çok geçmeden arkasını dönüp yanıma gelmiş fakat rahat koltuğuna değil benim gibi sandalyeye oturmuştu.

" Sorun ne?" diye sordu ciddiyetle.

" Bugün bir numara beni aradı" dedim uzatmadan.

"Kim?" diye sordu.

"Gizli numaraydı bilmiyorum"

" Gizli numarayı bulabilecek teknolojimiz var Lalin, iki saniyelik iş" dedi yüzü yumuşarken.

"Bunu bende akıl edebiliyorum Ergün. Konu zaten o değil" dedim sert bir dille.

Kaşları yine çatılırken dikkatlice yüzüme bakıp konuştu. "Konu ne?"

"Arayan kişi beni tehdit etti." dedim.

Bir bacağını diğer bacağının üzerine atarak gözlerini gözlerime kitlemdi. Sinirlenmişti. "Ne diye tehdit etti?" diye sordu.

"Bir oyundan bahsetti bana." bakışları meraklı bir hal alırken devam ettim. "Aşk'ın girdabı dedi. Oyun oynarken ben oyuna uğrayacakmışım. Âşık olacakmışım." Dedim şeyleri Ergün dikkatle dinlemiş düşünceli bir şekilde yüzüme bakıyordu.

"Kim olduğunu öğrenmeliyiz arayan kişinin." dedi dümdüz bir sesle.

" Ne yapmalıyım?" diye bir soru sordum. Normalde kimseden akıl almazdım ama Ergün akıllı birisiydi ve akıl alacağım tek kişiydi.

"Sen sakin dur Lalin her kimse duygu durumunu değiştirmek ve odak noktanı değiştirmek istiyor olabilir. Sen sadece benden gelecek haberi bekle" dedi güven verici bir sesle. Hafifçe dudağımın kenarı yukarı doğru kıvrıldığında Ergün'ün ela gözleri dudaklarıma kaydı.

"Teşekkür ederim" dedim de ise ela gözleri yine gözlerime tırmandı.

Oda hafifçe gülümsedi "Rica ederim"

Daha fazla konuşacak şey kalmayınca ayağa kalktım. Ergün 'de kalkmıştı ayağa benle beraber. " Ben gidiyim o zaman " dedim.

"Tabi, görüşürüz" dedi.

"Görüşürüz" dedikten sonra arkamı dönüp kapıya ilerlediğimde kapı açılmıştı. Ben odadan çıktımda kapı yine kapanınca aşağı inip Almira hanımın odasına ilerledim.

Almira hanım çok nadir yukarı çıktığı için onun odası giriş kattaydı. Çalışma odası ve yatak odası aynı odanın içinde olduğu için çok rahattı. Odası çok büyük olduğu için hem çalışma odası yapmış hem de yatak odası olarak kullanıyordu. Gayet mantıklıydı bence. Odanın kapısına ulaşınca iki kez tıklatıp Almira hanımın talimatını bekledim. İçeriden 'gel' talimatını alınca kapıyı nazikçe açarak içeri girdim. Almira hanım çalışma masasında oturmuş, oğlu ile yönettiği Atalar şirketinin dosyaları ile ilgileniyordu. Bakışları bana döndüğünde nazikçe gülümsedi. Bende yanına ilerleyerek karşısındaki koltuğa oturdum.

"Hoş geldin Lalin"

"Hoş buldum Almira Hanım."

"Ergün ile konuşmanız erken bitti" Ela gözlerindeki ifadeden anlamıştım. Bir sorun olduğunu anlamış ve ağzımı yoklamak için beni çağırmıştı.

"Evet öyle oldu" dedim açıklama yapma gereği duymadan.

"Bak Lalin." diyerek konuya başladı. Masasına biraz daha yaklaşarak ellerini birleştirip, gözlerini gözlerime dikti. "Hiçbir zaman bir ihtiyacın olduğunda bana değil Ergün'e gittin." kısa bir süre duraksayıp diyeceklerini kafasında topladıktan sonra devam etti. "Ben ise bunu hiç sorgulamadım ama kulağıma gelen bazı şeyler var." Kaşları çatıldı, bu genelde nadir olurdu çünkü gülümsemeyi seven bir kadındı. Ama bildiğim bir şey varsa oda Almira Hanım kaşlarını çattıysa sorun var demektir.

"Ne duydunuz?" diyerek soru yönelttim.

"Dün gece kendini öldürmek istemeden tut Eymen Karaoğlu'nun sizi ormanda tutmasına kadar." Gece her şeyi Almira hanıma yetiştirmişti ve ben şimdi güzel bir azar yiyecektim.

"Öyle oldu evet."

"Hala kendini öldürmek mi istiyorsun?" Ela gözlerindeki ciddiyet azalmış yerini üzüntüye bırakmıştı.

"Evet" dedim uzatmadan.

"Peki neden Lalin? Neden intikamını aldıktan sonra bir hayat kurmak yerine ölmek istiyorsun?"

"Benim amacımın her zaman aynı olduğunu biliyorsunuz. Bu konuyu sizinle defalarca konuştuk ve benim hiçbir zaman kararım değişmedi. Bu hayatta sınanacağım kadar sınandım. Bu işin sonunda hiçbir şey olmamış gibi hayatıma devam edemem ben, aksine annem ve babamdan geriye kalanları gömdüğümüz temsili mezarın yanına gömülmek istiyorum. Bu işin sonunda cehenneme dahi gitsem çekeceğimi çekip annemlere kavuşmak istiyorum." cümlelerim beni yakıp geçerken ellerimi yumruk yapmış sıkıyordum. Bu cümleleri her zaman kurmazdım ama kurunca canım çok acırdı. Ama şu durumda sadece benim değil Almira hanımında gözlerinde acı vardı.

"Hayat herkese ikinci şansı verir Lalin." Bana yaşamam için umut vermeye çalışıyordu, ama ben emindim. Yaşamayacaktım.

"Ben ikinci şansımı Lalin olarak kullandım"

"Hayır, aksine Lalin olarak ikinci şansına giden temelleri attın." Bir süre cevap vermemi bekledi ama benden cevap alamayınca devam etti. "Âşık olabilirsin Lalin, bir insanı çok sevip ona tutunabilirsin." İşte bu dediği imkansızdı. Ben asla ama asla âşık olamazdım.

Alayla gülümsedim ama gözlerimdeki acı kendini belli etti. "Benim kalbimde aşka yer yok" dedim kesin bir dille.

"Öyle deme Lalin, aşkın ne zaman geleceği asla belli olmaz" Nasıl bu kadar emin olabiliyordu?

"Eminim ben" gözlerimde ne gördü bilmiyorum ama dudaklarını aralamış bir şey diyecekken vazgeçip susmuştu.

"Peki Eymen Karaoğlu olayı ne?"

"Aslında onu bende bilmiyorum kendisini bir şey sanan bir herifin teki o. Bizi ormanda durdurdu kendi kendine triplere girdi bizde anlamadık." gözlerine şaşkınlık oturmuştu.

"Ben Eymen'i tanırım normalde böyle yapmaz." Eymen'i tanıyor muydu?

"Kendisine neden sormuyorsunuz?" diye bir soru yönelttim. Tam cevap verecekken dışarıdan gelen silah patlama sesleriyle sustu. Belimdeki silahı alıp ayağa kalktığımda Almira Hanım ismimi söyledi "Lalin dur." Merakla ona döndüğümde o gayet sakindi. "Kendin sor" dedi. Anlamaz bakışlarla ona baktığımda gülümsedi. "Eymen geldi ona kendin sor derdinin ne olduğunu " dedi. Ağzım şaşkınlıkla açılırken kaşlarım çatılmıştı.

"Nasıl yani?" diye sordum.

"O benim yeğenim" diye cevap verdiğinde ağzım daha çok açık kalmıştı. Nasıl yani Eymen denen herif onun yeğeni miydi?

"Bunu şimdi mi diyorsunuz?" dedim sinirli bir tonda.

"Diyecektim" dedi yüzü mahcup bir hal alırken.

Ben hala bir açıklama beklerken dışarıdaki silah sesleri kesilmişti çoktan. "Neyse ben gidiyim." dedim sırada kapını sertçe açılmasıyla görüş alanımıza yemyeşil gözler girmişti bile. İri cüssesiyle izin dahi istemeden giren bu dağ ayısı tabi ki Eymen Karaoğlu dene o herifti. Bakışlarımız kesiştiğinde bana ifadesiz, soğuk yüzüyle bakıyordu. Benim kaşlarım çatılırken o hala aynıydı. Arkamdan gelen topuklu ayakkabı sesi Eymen dene herifle aramıza girdiğinde o benden önce bakışlarını çekmişti.

"Hoş geldin oğlum" dedi Almira Hanım Eymen'e gidip sarılırken.

"Hoş buldum teyze" diye cevap verdi soğuk sesiyle.

Almira hanım ondan ayrılıp bana dönerek kısa bir bakış attıktan sonra bakışları yine yeğenine dönmüştü. "Neden geldin Eymen bir sorun mu var?"

Eymen'in gözleri kısa bir süre bana değip yine teyzesine inmişti. "Ergün'ün yanına gelmişken seni görüyüm dedim" bakışları yine beni buldu " ama misafirinin olduğunu bilsem gelmezdim" dedi.

Almira hanım yanıma gelip koluma sarıldı. "Lalin misafir değil Eymen ailedendir" diye cevap verdi. Şu soğuk ortamda bile dediği karşısında kalbim sımsıcak olmuştu. "Zaten onunla da tanışıyorsunuz " dediğinde Eymen'in dudakları alayla kıvrıldı.

"Evet teyzecim çok yakından tanışıyoruz" diye cevap verdi samimiyetten uzak sesiyle. Gözleri gözlerimi buldu. İkimizin arasında görünmez bir ateş vardı ve her birbirimize baktığımız da daha çok harlanıyordu sanki. Tanrı Eymen Karaoğlu ve benim için nasıl bir plan yapmıştı bilmem ama uzun soluklu olduğu belliydi.

Loading...
0%