@kasirgalidusler
|
"Her acı öldürmez, bazı acılar seni süründürür." N.G ÇAĞAN ŞENGÜL-ÇOK YAZIK ÇAĞAN ŞENGÜL- SEVDANIN RENGİ
♥♥♥♥♥ İnsan bazen kendisine bir savunma mekanizması kurar. O mekanizmanın içine asla kimseyi almaz. Sadece kendisine aittir ve kendisinden başka kimseyi almak istemez. İşte bende o mekanizmayı 10 yıl önce çoktan kurmuştum. Fakat gösterdiğim örnekten en büyük farkı şuydu ki ben o mekanizmayı kendime özel değil intikamcılara özel kurmuştum. Kendi savunmamda tek başıma değildim, tüm intikamcılar vardı. Onların hayatımdaki yeri büyük olduğu için onları da her türlü tehlikeye karşı korumak istiyordum. Yeri geldiğinde kendimden bile... Hayat kolay değildi ne benim için ne de onlar için. Özellikle son 10 yıl zindan gibiydi. Yaşıyorduk ama yaşarken cehennemi yaşıyorduk. İnsana nefes almak ne kadar zor gelirse bize de o kadar zor geliyordu. Şu son yıllarda benim gibi onların da hayatı çok değişmişti. Mesela Mine bundan on yıl öncesine kadar en büyük hayali doktor olmakken şimdi hayatın bize zorunlu koştuğu durumlardan dolayı sınava girmiş ve uzaktan eğitimi kullanarak iki yıllık tıbbi sekreterlik okumuştu. Diğerlerinin de Mine'den hiç farkı yoktu. Mesela Aras futbolcu olmak istiyormuş ama şu an bizim gibi pis işlerdeydi. Yasemin ve Cenk kardeşler ise girişimcilik ile uğraşmak soy adlarını büyütmek istiyormuş ama onlarda bizim gibi bu işten nasibini alıp istediklerini yapamamış şu an ki barımızı yönetiyorlardı. Faruk yani en büyüğümüz ise eskiden para biriktirip dünyayı gezmek istiyormuş ama şu an o paraya fazlasıyla sahipti ama oda bu işlere bulaşmış ve Ergün'ün şirketinde çalışarak pis işlere bulaşıyordu. Yaman ve Ünal herkesin aksine hedefi yokmuş eskiden tabi olsa bile gerçekleşmezmiş çünkü ikisi de şu an köstebek görevi görüyordu zaman zaman. Onun dışında ise bizim yaptığımız gibi pis işlere onlarda batmıştı. Fakat hepsinden en farklı kişi Gece'ydi. Onun geçmişi hakkında hiçbir şey bilmiyorduk. O bunca yıl boyunca ailenin sır kutusu Gece'ydi. Gerçek adı buydu ama kendisine Gece dememizi istedi ve bizde diretmeden fazla soru sormadan dediğini yaptık. Belki de geçmişi sandığımızdan kötüydü. Bu saydığım her isim hayallerin den vazgeçmişti ve bundan dolayı içlerin de büyük bir nefret vardı. Ne zaman geçer diye sorarsanız eğer, intikamımız alındığında... Ve bu intikamı almadan önümüze yeni yeni sorunlar çıkıyordu. Bunun en büyük örneği ise tekrardan insan avının planlanıyor olması diyebilirdim. Duydum ilk dakikalara göre şu an sakindim ama hala içimde fırtınalar kopuyordu. Ellerimi yumruk yapmış Almira hanımın anlatacağı planı dinlemeye hazırlanıyordum. Hemen yanımdaki Gece ise her zamanki gibi sakin ve Almira hanımı bekliyordu. Ve sonunda Almira Hanım konuştu. "Konu şu ki gençler ilk yapmamız gerek şey Meksika'ya gidip Marcus Millere bizi götürecek dostlar edinmek." diye başladı cümlelerine. "Marcus kim?" diye bir soru yönelttim. "Sana anlatmayı unuttum... Bizi büyük patrona götürecek kişi. Şu bahsettim konu yani. Büyük patrondan emirleri alan kişi." Almira hanım yerine Eymen cevap açıklama yaptığında başımı olumlu anlamda salladım. "Anladım." dedim kısaca. "Peki bizi Marcus'a götürecek kişileri nasıl bulacağız?" diye bir soru yönelttiğinde Gece benim de meraklı bakışlarım Almira hanıma çevrilmişti. "O kişilerin adlarına zor olsa da ulaştım. Eşim ölse de arkasında sağdık ve güçlü dostlar bıraktığı için zorda olsa bilgileri aldım." Almira hanım cümlesini tamamladığında elini çalışma masasının çekmecesinin yanındaki parmak izi sensörüne okuttu ve çekmeceyi açıp bir kâğıt aldı, arkasından yine kapattı çekmeceyi. Eline aldığı kâğıda kısa bir bakış attıktan sonra bakışları bana değdi ve kâğıdı bana uzattı. Uzanarak elinden aldım kâğıdı. İçinde yedi isim vardı. Edward Adams, Mark Johnson, Samuel Harris, Paul Brown, Danny Dean, Riyan Elvis, Michael Davis gibi isimler yazılıydı. "Bu isimleri nasıl bulacağız?" diye soru yönelttim. "O iş en kolayı aslında. Hepsi Meksika'da kumarhane işletiyor ve birbirine rakipler. Hepsinin yeri de kolayca tespit edilebiliyor" diye cevap verdi Almira Hanım. "Bunların hepsi rakipse arkadaş değiller demektir. Nasıl hepsinin Marcus ile bağlantısı oluyor? Birisini kandırıp Marcus'un yerini öğrenemez miyiz?" "Birisinden Marcus'un yerini öğrenmen imkânsız Lalin. Orada sırayla yazan isimler var ya bizde o sıraya göre yanlarına gideceğiz. Bu kişiler arasında asansör tekniği var. Edward ile başlayıp Michael' in yanına gidene kadar uğradığınız her yerde kendinize dost edinip bu gizli kişi hakkında alabileceğiniz kadar bilgi alacaksınız." "Yani kişi geçtikçe bilgide katlanarak ilerleyecek?" "Aynen öyle. En güçlü olmak için sabırla ilerleyip en son Marcus'u bulup elimizdeki bilgilerle tehdit edeceğiz. Oda bizi büyük patronla tanıştırmak zorunda olacak çünkü o bizi öldürmekle tehdit etse bile arkamızda daha önceden edindiğimiz güçlü dostlarımız olacak ve onlar bunu göze alamaz. İşin sonunda ise büyük patronu bulup öldüreceğiz." "Büyük patronu öldürmek bu kadar kolay olmaz ama." "Olacak Lalin." çok emin konuşmuştu Almira Hanım. "Nasıl?" "Onu da anlatacağım ama sonra Lalin şu an büyük patronu bulamamız gerek." "Neden sonra?" "Daha fazla soru sorma lütfen Lalin." Almira hanım sorma diyorsa bir bildiği vardır bu yüzden bende diretmeden kafamı olumlu anlamda salladım. "Göreve ne zaman başlanacak?" bu sefer soru soran Serkan olmuştu. "Yarın Meksika'ya gidilecek." En iyisiydi, ne kadar erken o kadar iyiydi. En kısa zamanda büyük patron bulunup öldürülmeliydi. "Kim gidilecek?" bu sefer soru soran Gece'ydi. "Ergün, Eymen, Lalin ve Arzu" Arzu kimdi? "Arzu kim?" diye sordum hemen. Benim bilgim dışında bu plana kim dahil olabilirdi, hem de tanımadığım bir kişi! "Arzu benim diğer yeğenim oda eğitimli ve bu konuya az buçuk hâkim bu yüzden onun da size yararı dokunabilir." Almira Hanım'ın cevabı tatmin etmemişti. Sırf eğitimli ve konuyu biraz biliyor diye güvenemezdim. "Bu yeterli bir sebep değil ama. Benim neden haberim yok?" sorduğum soru kendimi tutsam da sert bir tonda dökülmüştü dudaklarımdan. "Bizim ona güvenimiz sonsuz Lalin ve birisini almak için senden izin almamız gerektiğini bilmiyordum." diye ters bir cevap verdi Ergün. "İzin al demedim ama haberim olmak zorunda. Baştan bu yana bu işte berabersek haber vermekte zorundasınız." sert sesim hafifte yüksek çıkmıştı sinirlendiğimden dolayı. Ergün tam cevap vermek için atılırken Almira Hanım oğlunun kolundan tutup susturmuştu. "Haklısın Lalin haber vermeliydik." bizim aksimize Almira hanımın sesi gayet yumuşaktı. "Son anda gelişti haber veremedik ama ben Arzu'ya kefilim seni asla hayal kırıklığına uğratmaz." dedi. Almira hanımı daha fazla üstelemek istemediğim için sustum. Eğer Almira Hanım o kızdan eminse bir bildiği vardır. "En önemli detayı unuttunuz tabi." Eymen'in sesini duyunca bakışlarımız ona döndü. "Her yeni asansör üyesi ile karşılaştığımızda yeni görünüş ve yeni isimlerle gideceğiz yanlarına." dedi ve devam etti "Her yeni adımız için sahte kimlikler çıktı bile." Her şey ayarlanmıştı, her şey hazırdı. Geriye sadece bizim bu işi layıkıyla gerçekleştirmemiz kalıyordu. İlerlediğim yolda karşıma belki sürekli engeller çıkacaktı. Ama şu on yılda ilk öğrendiğim kural 'Ne olursa olsun, önüne ne kadar engel çıkarsa çıksın canın pahasına savaşmayı bırakma' olmuştu. Bende bu uğurda savaşıyordum yılmadan, tükenmeden, pes etmeden. Bu ne kadar sürerdi bilmiyorum ama ben savaşmayı bırakmayacaktım istediğimi elde edene kadar. Ben değil bu odadaki herkesin bir hedefi vardı. Aramıza yeni katılanlar herkesin asıl niyetini tam olarak bilmesem de farklı sebepler tek savaş içerisindeydik. Karşı tarafla verdiğimiz bu savaşta bir tarafın ölmesi zorunluydu, yoksa diğer taraf asla ama asla tatmin olmazdı. Bizde kazanan taraf olmak için elimizden gelen her şeyi yapacaktık çünkü başka çaremiz yoktu. ∞ Evime geleli üç saatten fazla olmuştu. Yarınki yolculuk için hazırlanıyordum. Biraz yaptığım araştırma sonucunda Meksika'da havalar çok kötü gözükmüyordu ama ben her ihtimale karşı hem ince hem de kalın giyişiler doldurmuştum çantama. Dördüncü bavuluma da gerekli şeyleri koyduktan kapatarak diğer üç bavulun yanına koydum. Aslında ne zaman geleceğimizi bilsem daha fazla ya da daha az bavul hazırlardım ama Almira Hanım son gelişmelere göre değişebileceğini söyledi dönüşümüzün. Bende her ihtimale karşı fazla abartmadan hazırlamıştım bavulları. Küçük bir çantaya da makyaj malzemesi, lens, aseton ve farklı renklerde oje koyduktan sonra saate kısa bir bakış attım. Bugün Arzu denen kız ile Bar'da buluşacaktık tanışmak için. Ergün, Eymen ve Gece'de orada olacaktı, onların neden geldiğini bilmiyordum sonuçta Arzu ve ben tanışacaktım Ergün ve Eymen illaki tanıyordur onu ama sebepsizce gelmek istemişlerdi bende başımdan savmak için kabul etmiştim. Çantama en önemlisi olan kırmızı rujumu da koyduğumda küçük çantayı da diğerlerinin yanına koyarak işimi bitirdim. Bavulları hazırladığım sırada siyah pantolon, beyaz cop ve deri ceket giyinerek hazırlanmıştım bile. Saçlarımı yukarıdan at kuyruğu yapıp, yüzüme de sade bir makyaj yapmış ve hazır olmuştum. Deri ceketimin içindeki fötr şapkamı kontrol ettikten sonra saatimi koluma taktım ve telefonumu alıp odamdan çıktım. Aşağı indiğimde Faruk masada oturmuş bilgisayarı ile ilgileniyordu. Adım seslerimi duyunca bakışları beni buldu ve hafifçe gülümsedi. Beni görünce gülümseyen üç insandan biriydi. Evden çıkmadan önce yanına doğru ilerledim ve bir sandalye çekip karşısına oturdum. "Nereye?" diye sordu üzerime bakarak. "Sanki bilmiyorsun." dedim tek dudağım alayla yukarı kıvrılırken. Ergün'ün aldığı nefesten haberi olan Faruk'un bizimle buluşacağını bilmeme ihtimali asla yoktu. Oda güldü. "Evet biliyorum haklısın." dedi. Tabi haklıydım. "Neden soruyorsun o zaman?" "Sohbet olsun diye." "Daha yaratıcı olabilirsin bence." dedim bir sigara yakıp dudaklarıma götürürken. Faruk elimdeki sigarayı görünce yüzünü ekşitti. Sigaradan nefret ederdi. Babasının kendisi küçükken hep içtiğini ve bu yüzden kokusundan nefret ettiğinden bahsederdi. Biz içince de çok rahatsız olurdu. "İçme şu zıkkımı." dedi uyarıcı bir tonda. İçime çekip bir süre beklettikten sonra dumanı serbest bıraktım. "Acımı hafifletiyor." dedim. "İçtiğin o zıkkım acını hafifletmiyor Lalin sadece aklını bulandırıyor." "O bile yetiyor." İçime yine çektim. "Sigaranın ve fötr şapkanın arkasına saklanmayı bıraktığın gün acılarınla yüzleşeceksin Lalin emin ol yüzleşmen bittikten sonra acın o zaman biter." İçimdeki dumanı serbest bıraktım. "Ben zaten acılarımla her gün yüzleşiyorum." dedim. "Hayır Lalin. Kendine belirlediğin güçlü kadın maskesinin arkasına saklanıyorsun." cevap vermemi bekledi kısa bir süre, ben cevap vermeyince devam etti. "Gerçek adını bile kullanmıyorsun Lalin." Son cümlesi içimi titretti. "Artık o değilim" dedim sadece. "Sen ne kadar inkâr edersen et hala o sun. Bir insan hayatı boyunca binlerce maske altına sığınsa bile asla ama asla asıl benliğini terk edemez." "Demek ki o aslayı gerçekleştirebilmişim çünkü ben asıl benliğimi bırakalı on yıl oldu." cümle dudaklarımdan zehir misali akıyordu sanki. "Kendini inandırdığın bir yalan. Bir gün kendinle yüzleşirsen şunu bil ki işte o zaman yeni birisi olacaksın." dedi. Cevap vermedim. Belki burada oturur dakikalarca değiştiğimi ve asıl kimliğimi yok ettiğimi anlatmaya çalışırdım ama bunu yapmak boş bir çaba gibiydi, aynı zamanda da zaten vaktim yoktu. Faruk hala cevap bekliyordu ama ben cevap vermeden kolumdaki saate baktıktan sonra ayağa kalkmıştım. Faruk "Lalin." dese de cevap dahi vermeden evden çıktım. Fazla bile konuşmuştuk. Yeterdi bu kadarı. Arabama binip çalıştıracakken telefonumun titremesiyle elime aldım telefonu. Yine bilinmeyen numaradan bir mesajdı. 'İyi günler sevgili Lalin, umarım seni rahatsız etmiyorumdur. Bugün arkadaşlarınla buluşacağını duydum da iyi eğlenceler demek istedim. Ben Joker.' Nereden biliyordu bu benim bara gideceğimi? Bu kişi her kimse eğlenmeye çalıştığı açıkça belliydi. Eğleniriz o zaman. Telefonu cebime koyup arabayı çalıştırdıktan sonra hızla bara doğru ilerledim. Çok geçmeden bara vardığım da arabadan inerek bardan içeri girdim. Etraf yine çok kalabalıktı. Bakışlarımı etrafta gezdirip bizimkileri bulmaya çalıştığımda göz hizama yeşil gözler takılmıştı bile. Bu Eymen'di. Onlara doğru ilerlediğimde Eymen ve Ergün viski içerken Arzu olduğunu tahmin ettiğim bir kız ve Gece'de sohbet ediyorlardı. Yanlarına vardığımda Arzu ve Gece sohbet etmeyi bırakmıştı. "Hoş geldin Lalin." dedi Gece. "Hoş buldum" dedikten sonra Ergün ve Eymen'in karşısına oturdum. İkisi de bana bakıyorlardı. Masadaki viskiden doldurup bir yudum aldım. "Deri ceket giyme demiştim sana." dedi Ergün. Bakışlarım ona döndü. "Bende işine bak demiştim." "Fazla ilgi çekiyorsun Lalin." dedi Ergün sinirle. Kıskanıyordu beni, geri zekalı. "Sana ne Ergün" dedim ters bir şekilde. Eymen'in boğazından gülmeye benzer bir ses çıktığında ikimizin de bakışları ona döndü. "Ne gülüyorsun?" dedi Ergün. "Hiç." dedi Eymen. Ergün'ün bakışları bana döndüğünde daha sinirli bakıyordu, Eymen'e sinirlendiği belliydi. "Lalin her gittiğin ortamda her erkek sana bakıyor ve bu benim hoşuma gitmiyor." dediğinde sinirlerim çoktan tepeme çıkmıştı. "Kimin bana baktığı, kimin benden hoşlandığı sadece beni ilgilendirir. Gelip de bana burada koruyucu, kıskanç erkek ayağı yapma. Ben diğer kızlara benzemem Ergün haddini bil." sesim yükselmemişti ama konuştuğum tondan sinirlendiğim bariz bir şekilde belli oluyordu. Ergün dediklerim karşısında daha fazla sinirlenmiş ve kalkıp gitmişti. Haddini ve yerini bilse bu kadar sert konuşmazdım ama hak etmişti ve açıkçası umurumda da değildi. Cehenneme kadar yolu vardı. "Baya zor kadınsın." diye ilk defa benle konuştu Eymen. Bakışlarım ona döndüğünde yüzünde alaylı bir ifade vardı. "Evet zorumdur." dedim. "Seni sevdiğinin farkındasın demi?" diye pat diye soru sorduğunda başta ne cevap vereceğimi bilemedim. Bunu bana Gece'de defalarca kez söylemişti ama ben yine de aldırmamıştım. Ama şu an karşımdaki dağ ayısının bunu demesi daha farklı hissettirmişti. "Farkındayım." "O zaman kıskandığı zaman biraz daha sakin olabilirsin." dedi. "Beni seviyor oluşu giydiğim bir cekete bile karışacağı anlamına gelmiyor." "Ergün'ün kıskanma sebebi aşırı saçma farkındayım ama güzel bir kadın oluşun ve deri bir ceket giyip daha çok ilgi çekmen onu kıskandırıyor." diye cevap verdi Eymen. Normalde onu asla dinlemez ve umursamazdım ama sanırım bu sefer haklıydı. Ergün'ün bana olan ilgisi saçma şeylerde bile kıskanmasına sebebiyet veriyordu. "Kıskançlığa gelemem" dediğimde viskimden bir yudum aldım. Eymen'de bir yudum aldıktan sonra üzerinde ki gömleğin iki düğmesini açıp derin bir nefes aldı. "Eğer çok rahatsız ediciyse onunla konuş." "Ona daha yeni haddini bile dedim ya. Bence rahatsız olduğumu belli ettim." "Sert bir dille değil Lalin, onu karşına al ve hislerini bildiğini ama böyle bir şey istemediğini söyle. Sonra da kıskanmasından hoşlanmadığını belli et bitsin." Eymen'in dediği mantıklıydı ama bunu daha önce denemeyi düşünmemiştim. Bence Ergün hislerini bildiğimi biliyordu ve ben ona karşılık vermezsem vazgeçer diye düşünmüştüm, ama hiç vazgeçmedi. "Deneyeceğim." dediğimde Eymen daha fazla bir şey demedi. Masadan kalkıp bara doğru yaklaştığımda barmenden bir beyaz şarap istedim. Çok geçmeden barmen beyaz şarabımı uzattığında yudumlayıp dans eden insanlarda gezdirdim bakışlarımı. Ben pisti izlerken yanımda ki sandalye çekildi ve birisi oturdu. Bakışlarım oraya çevrildiğinde Gece ile konuşan Arzu olduğunu düşündüğüm kızdı. "Merhaba Lalin." dedi gülümseyerek. Kızıl saçlı, beyaz tenli, zayıf ve ela gözlü güzel bir kızdı. "Merhaba" dedim onun aksine gülümsemeyerek. "Sonunda yalnız kalabildik." dedi ve devam etti. "Masaya geldiğinde yanına gelecektim ama Eymen ve Ergün ile konuşunca rahatsız etmek istemedim." dedi. Düşündüğümün aksine tatlı bir kıza benziyordu, sevebilirdim bu kızı. "Sende göreve dahil oldun daha çok vakit geçiririz." dedim. "Evet senden habersiz dahil oldum ama kusura bakma." dedi samimi bir tavırla. Eymen'in aksine Almira Hanımın yeğeni olduğu belli oluyordu. "Başta bu durum rahatsız etti yalan yok ama Almira Hanımın güvenmediği birisini almayacağını bildiğim için fazla sorun etmedim." "Emin ol elimden gelen her şeyi yapacağım." dedi. "Umarım." dedikten sonra bir yudum daha aldım beyaz şarabımdan. "Tam olarak Almira Hanım neyin oluyor?" diye sorduğumda viskisinden bir yudum alıp cevap verdi. "Halam oluyor." dedi. Bakışlarım kısa bir süre Eymen'e değdi ve yine Arzu'yu buldu. "Eymen'de dayının oğlu o zaman." Başını olumlu anlamda salladı ve derin bir nefes çekti. "Maalesef." dedi. Kaşlarım çatıldı. "Neden maalesef?" diye bir soru yönelttim. "Kuzen olmamız birçok şeye engel oluyor." dedi. Bakışları Eymen'i buldu ve titrek bir nefes çekti. Eymen'e aşıktı. "Kuzen olduğumuz için yüzüme bile bakmıyor onu sevdiğimi bildiği halde." diye devam etti. Bu dağ ayısı kızın kalbini kırmıştı. "Vazgeç." dedim düz bir sesle. Bakışları bu sefer beni buldu ve acı bir şekilde gülümsedi. "Hiç âşık olmadın demi?" diye sordu. Başımı olumlu anlamda salladım. "Bir gün olursan anlarsın... İnan bana ne kadar vazgeçmek istesen de kalbin vazgeçmeyince anlıyorsun aşkın ne kadar yıpratıcı olduğunu." Bu kızın Eymen'e bayağı âşık olduğu belliydi. "Yıpratıyor seni ama." "Dedim ya Lalin kalbe söz geçmiyor... Aşk bir tür kumar gibidir, iki seçeneğin vardır ve iki tarafta da acı vardır. Kalp ve Akıl arasında yaptığın bu kumar oyununda en zararlı çıkan taraf her daim sen olursun." Çok haklıydı. Aşk kumar gibiydi. Bu kumarı kazansan da kaybetsen de oyun boyunca acı çeken sen oluyordun. Bir gün aşık olur muydum bilmem ama bir gün âşık olursam ve bu kumarı oynasam bile kazanan taraf her türlü ben olurdum. Kalp mi, akıl mı?
|
0% |