@kayip_balik_nemo
|
Ayrıldığımızda üzerimdeki montu Derin'in üzerine örttüm. Ardından Derin'in iki yanına oturup uyanmasını beklemeye başladık. Derin'in anlatımıyla: Bilincim, bilinmezliğin kıyılarında dolaşırken zihnimin yavaş yavaş kendine geldiğini hissediyordum. Göz kapaklarım ağır ağır açılırken aniden gözüme gelen güneş ışığıyla gözlerimi tekrar kapattım. Elimi yavaşca gözlerimin önüne siper ettim ve bu sefer alıştıra alıştıra açtım gözlerimi. Bu vanilya kokusu da nereden geliyordu? O an üzerimdeki gri montu farkettim. Bu Yekta'nın montuydu, biliyordum. Muhtemelen koku da bu monttan geliyordu. Etrafıma baktığımda sınıfta olduğumu gördüm. En son ne olmuştu? Hatırlamak için hafızamı zorladığımda yaşadıklarım bir anda beynime hücum etti. Ama aklımda tek bir isim vardı; Açelya! Namıdiğer sarı çiyan! Yavaşca doğrulduğumda belimde hissettiğim hafif acıyla yüzümü buruşturdum. Saatler olmuştu ama hâlâ acısı dinmemişti. Tam o sırada iki yanımda uyuyan abimi ve Yekta'yı gördüm. Onları uyandırmamaya özen göstererek dikkatlice ayağa kalktım. Hafif ağrıyan belimi çok zorlamadan yürüyüp yerde duran çantalardan birinden bir su şişesi çıkardım. Uzun bir süredir hiç su içmediğim için dilim damağım kurumuştu. Hemen şişeyi kafama diktim. Boğazımdan geçen suyun verdiği his rahatlamama sebep olurken arkamda bir hareketlenme hissettim. Arkamı dönüp baktığımda Yekta'nın uyandığını gördüm. Bana bakıyordu. Yavaşca ayağa kalkıp yanıma geldi ve "İyi misin?" diye sordu. Başımı aşağı yukarı salladım. Elimdeki şişenin kapağını kapatıp yerdeki çantanın içine attım. Beklemediğim bir anda ellerini dizlerine koyup üzerime eğildi. Yüzlerimiz çok yakındı. "Gece neler olduğunu bana anlatacak mısın?" dediğinde sertçe yutkundum. "Açelya..." diye mırıldandım. "Biliyorum." dedi. "O yaptı." Ardından ekledi. "Ama ne yaptığını soruyorum." Sırayı işaret ettim. "Oturalım mı?" Doğrulup başını salladı ve beraber sıraya oturduk. *** "O şu an nerede?" diye sordum Açelya'yı kastederek. "Bilmiyorum." dedi. "Sınıfa girdiğimde yoktu." Yekta'ya başıma gelen her şeyi en başından anlatmıştım. O da beni nasıl bulduğundan söz etmişti. "Yekta..." dedim dakikalar sonra. "Efendim?" diye cevap verdi. "Teşekkür ederim, her şey için. En başından beri bana yardım ediyorsun." Yüzüme içtenlikle bakıp gülümsedi. "Rica ederim." Tam o sırada abimin olduğu yerden sesler geldiğinde uyandığını anlamıştım. Aniden ayağa kalkmamla belimde küçük bir acı hissetsem de umursamadım. Hemen abimin yanına gittim. "Abi..." Bana baktı ve gülümsedi. "Abicim... O kadar korktum ki senin için anlatamam." Çömelip yanına oturdum. "Neler oldu, anlat bana." dediğinde aynı şeyleri ikinci kez dile getirmek istemiyordum. Yekta'ya baktım ve anladı. Yanımıza gelip uzun uzun o anlattı her şeyi. Biz konuşmaya devam ederken aniden kapı açıldı ve içeri üstü başı kan içinde olan Açelya girdi. Gözlerim şok içinde açıldığında üzerine koşup bağırdım. "Sen ne hadle hâlâ bu sınıfa girebiliyorsun lan?! Hangi yüzle!?" Yekta ayağa kalkıp arkadan belimi tutarken ellerini itekleyip kurtulmaya çalışıyordum. Gözüm sarı çiyandan başkasını görmüyordu. Abim de yanımızda durdu. İki adım gerilediğinde beni gördüğüne şaşırmıştı. "Noldu? Şaşırdın mı beni gördüğüne? Öldüm sandın di mi!?" "Tamam Derin dur!" dedi Yekta arkamdan. Hâlâ beni tutuyordu. Sustum ve bu sefer abim konuşmaya başladı. "Hemen defolup git bu sınıftan! Ulan sen benim kardeşimi öldürmeye çalıştın lan!" diye bağırıp Açelya'nın üzerine yürüdüğünde Yekta bu sefer beni bırakıp abimin önüne geçti. Sarı çiyan Yekta'nın bizi engellemeye çalıştığını gördüğünde bir umut ona baktı. Dudaklarını büzüp yalvarır gibi Yekta'ya bakarken Yekta yüzünü buruşturdu. "Defol git sınıftan!" dedi sadece. Açelya'nın gözünden süzülen bir damla yaşı gördüğümde nefretim iki kat arttı. Bir de yüzsüz gibi ayaklarımıza kapansa tam olacak! Açelya başını yere eğdi ve ardından tekrar kaldırıp Yekta'ya baktı. "Ama..." dedi. "Ben seni seviyorum..." Büyük bir kahkaha patlattığımda Yekta'nın yüz ifadesi görülmeye değerdi. "Kusucam galiba." dedi Yekta. "Bir insan nasıl bu kadar gerizekalı olabilir." O 'gerizekalı' kelimesinin içinde başka küfürlerin saklı olduğuna emindim. Açelya'ya dönüp alayla "İsminin anlamını biliyor musun?" diye sordum. "Tabii ki biliyorum." dedi. "Çiçek türü." "Peki Açelya çiçeğinin neyi temsil ettiğini biliyor musun?" "Hayır. Neyi temsil ediyormuş?" diye sordu alayla. "Aşık olunan kişiye kavuşamamanın verdiği acı." Yüzündeki alay ifadesi yerini öfke, nefret ve kine bırakırken alayla gülen bendim. Sinirle kapıyı açıp dışarı adımını attığında tekrar bize dönüp "Bunun bedelini ödeyeceksiniz." dedi. Hepimizin yüzüne tek tek bakarak "Hepiniz!" diye ekledi ve kapıyı kapatıp gitti. |
0% |