Yeni Üyelik
11.
Bölüm
@kayip_balik_nemo

Hepimizin yüzüne tek tek bakarak "Hepiniz!" diye ekledi ve kapıyı kapatıp gitti.

Diğerlerine döndüm ve "Eee şimdi napıyoruz?" diye sordum.

"Bu sarı çiyan sınıfın önüne zombileri yığabilir. Başka sınıfa gitmeliyiz." dedi Yekta. Doğru söylüyordu.

"Tamam o zaman hemen gidelim. Ben eşyaları taşırım siz önümde yürüyün." dedi abim.

Başımı sallayıp yerde duran demirimi aldım. Yekta da demirini eline aldığında abim çantalarını sırtına takıyordu.

Yavaşça kapıyı açtım ve beraber koridora çıktık. Koridorda yine zombiler vardı. Biz öldürdükçe çoğalıyorlar herhalde.

Hemen önümdeki zombiyi öldürdüğümde Yekta da yanımda diğerini öldürdü. Tek tek sınıfların kapısını açıp bakarken boş bir sınıf arıyorduk.

Bu kattaki tüm sınıflarda ya zombiler ya da cesetler vardı. Bu yüzden alt kata inmeye başladık. Şansımıza bu koridorda az önceki koridorun yaklaşık üç katı zombi vardı.

Önüme gelen ilk zombiyi öldürdüğümde diğerine geçtim. Aniden yandan başka bir zombi üzerime atladığında yere düştüm ve zombi üzerimdeydi.

Her yere düştüğümde demirim de başka tarafa uçmak zorunda mıydı!?

Abim "Derin!" diye bağırınca çantaları yere atıp yanıma gelmek üzereyken Yekta ondan önce yetişti ve zombiyi öldürdü. Zombi üzerime yığılıp kalırken kan ve ceset kokusundan acayip midem bulanmıştı.

Kusucağımı anlayınca hemen bir köşeye gittim ve bir elimle karnımı bir elimle de duvarı tutarak eğilip kusmaya başladım. Abim hemen yanıma koştu.

"Abicim iyi misin!?" diye endişeyle koştu.

"İyiyim, midem bulandı sadece." dedim ve eğildiğim yerden doğrulup yere düşürdüğüm demirimi aldım. Yekta tek başına zombilerle uğraşırken yardım etmek için hemen yanına koştum.

Abim de yardım etmeden durmaktan sıkılmış olmalı ki pantolonunun arka cebindeki bıçağı çıkarıp yanımıza koştu.

Birkaç dakika sonra koridordaki tüm zombileri hallettiğimizde rahatlamış bir nefes verdim.

Sınıfların içine tek tek bakarken en sonunda biraz kanlı ama boş bir sınıf bulabilmiştik.

Sınıfa girdiğimizde abim çantaları yere bıraktı. Arkamızdan kapıyı kapattıktan sonra sıralardan birine oturdum.

Çok yorulmuştum, bacaklarım ağrıyordu. Artık bu durumdan çok sıkılmıştım. Kimse bizi kurtarmaya gelmiyordu. İki günde çok fazla şey yaşamış ve üç tane sınıf değiştirmiştik. Hepimizin psikolojisi darmadağındı.

Yekta iki tane sırayı kapının önüne yığıp yanımıza geldi. "Bence hepimiz uyuyalım." dedi "Çok yorulduk."

Ben yorgundum ama uykum yoktu uyanalı yarım saat olmuştu zaten. Ama yine de başımı sıraya koyup uyumaya çalıştım.

                                                     ***

Herkes uyumuştu ve ben hâlâ uyanıktım.

Ne yapsam da fayda etmiyordu. Sağa dönüyorum olmuyor, sola dönüyorum olmuyor. En sonunda kafamı duvarlara vuracaktım.

Oflayarak ayağa kalktım ve çantalara doğru ilerledim. İçinden kendime bir meyve suyu aldığım sırada sınıfın kapısı açılmaya çalışıldı ve dışardaki kişi her kimse başaramayıp bu sefer de vurmaya başladı.

"Kapıyı açın!"

Bu bir erkek sesiydi. Kapıya doğru ilerleyip sıraları çekmeye başladım. O sırada diğerleri de uyanmıştı. Kapıyı açtığımda çocuk hemen içeri daldı ve arkasından kapıyı kapattı. Saniyesinde zombiler kapıya vurmaya başlarken çocuk kıl payı kurtulmuştu.

Hiç beklemediğim bir anda çocuk bana sarıldığında nolduğunu anlamamıştım. Benden ayrıldığında acaba tanıdık biri mi diye yüzüne baktım ama değildi.

"Çok teşekkür ederim, az kalsın ölüyordum!" dedi ve sınıfa baktı. Abim yeni uyandığı için nolduğunu anlamamış gibi çocuğa bakıyordu. Yekta ise bir bana bir çocuğa bakarken kaşlarını çatmıştı.

"Hmm, tek değilmişsin."

"Evet değil." diyen Yekta'ya kaşlarımı çatarak baktım. Çocuğu niye terslemişti bu şimdi. Sanki bir şey yapmıştı.

Abim en sonunda kendine geldiğinde nolduğunu anlamıştı. Muhtemelen çocuk bana sarıldığı için şu an ikisi de kaşlarını çatmış ona bakıyordu.

Abimi anlarım da Yekta ne alaka?

Çocuğa döndüm ve "Rica ederim." dedim.

Diğerlerinin duyamayacağı ses tonunda konuşarak "Aralarından biri sevgilin sanırım." dedi. NE!?

"Hayır ne sevgilisi?! Sağdaki Kuzey, benim abim. Yekta ise..." yüzümü buruşturdum. "Sevgilim falan değil."

"Adın ne bu arada?"

"Burak." dedi. "Seninki ne? Şey yani sizinki?"

Diğerlerinin isimlerini az önce söylediğim için ilk başta seninki diye sormuştu.

"Ben Derin." dedim. Diğerlerini göstererek "Abim Kuzey ve Yekta." diye ekledim.

"Tamam Derin, artık buraya gel." dedi Yekta. Sinirlendirmemek için dediğini yaptım ve tekrar sırama oturdum.

Burak da sıralardan birine oturduğunda camdan dışarı baktım. Akşam olmuştu. Ardından duvardaki saate baktım.

18.24.

Neredeyse iki gün olmuştu ve hâlâ kurtarmaya kimse gelmemişti. Kantinden aldıklarımız tükeniyordu. Tekrar gitmemiz gerekebilirdi.

Burak'a dönüp "Aç mısın?" diye sordum. "Eğer açsan bizde yiyecek bir şeyler var."

Gülümseyerek "Pek aç değilim ama suya ihtiyacım var." dedi. Ayağa kalkıp çantadan su almaya gittim. Suyu aldıktan sonra geri dönerken Yekta ile göz göze geldim. Kaşlarını çatmış sinirle bana bakıyordu. Abim ise uyukluyordu. Olanlar pek umurunda değil gibiydi.

Suyu Burak'a uzattım.

"Teşekkür ederim."

Sırama tekrar oturduğum sırada Burak'ın sırasından su püskürtme sesi geldi.

Verdiğim suyu mu tükürdü o?

Hemen ardından bağırdı.

"Dışarıya bakın!"

Hepimiz başımızı çevirip camdan dışarı baktık. Gördüğüm şeyle kalbim hızlandı.

Helikopter.

Kurtulacaktık...

Loading...
0%