Yeni Üyelik
13.
Bölüm
@kayip_balik_nemo

Yekta da bana gülerek ayağa kalktığında tam ileriye doğru bir adım atmıştım ki ayağım kaydı ve kendimi metrelerce boşluğa doğru sırtüstü düşerken buldum.

 

Tam çığlık attığım sırada Yekta "DERİN!" diye bağırarak anında uzandı ve ben tam düşecekken elimi tuttu.

 

Şu anda okulun çatısından aşağı doğru sallanıyordum. Yekta benim tek elimi tutarken her an elim onun elinden kayabilirdi.

 

"Yekta! Düşücem korkuyorum!" diye bağırdım ağlamaya başlarken. Abimin beni duymasını istemiyordum. Telaştan kafayı yerdi. İyi ki diğerlerine uzak bir yerdeydik.

 

"Derin bana diğer elini de uzat, seni yukarı çekicem!" dedi Yekta. Dediğini yapıp diğer elimi de ona uzattım ve tuttu. Yavaşça beni yukarı doğru çekerken ayaklarımın ulaştığı sınıfın camına zombiler vuruyordu.

 

En sonunda cam kırıldığında çığlık atarak ayaklarımı havaya kaldırdım. Zombiler aşağı düşerken yaptığım hareket Yekta'yı zorlamıştı ve ikimizin de avuç içleri korkudan terlediği için ellerimiz kayıyordu.

 

Yekta beni tekrar yukarı çekmeye başladı. Ayaklarım altımdaki pencerenin çıkıntısına ulaştığında oraya bastım. Parmak uçlarımda yükselerek Yekta'ya kolaylık sağladım.

 

Korkudan ağlıyordum ve yaşlardan neredeyse önümü göremiyordum. Etraf bulanıktı.

 

Sonunda beni yukarı çekmeyi başardığında ağlayarak Yekta'ya sarıldım.

 

"Çok korktum! Ölücem sandım, çok korktum!"

 

Elleri saçımı okşarken kulağıma fısıldıyordu.

 

"Geçti tamam, ben burdayım."

 

Ve artık yükseklik korkum vardı...

 

                                                    ***

 

Hava aydınlanmıştı ve ben gram uyku çekememiştim.

 

Gece yaşadıklarımız Yekta ile benim aramda sır olarak kalacaktı. Özellikle abimin öğrenmesi hiç iyi olmazdı.

 

Herkes teker teker uyanmaya başlarken ben okulun bahçesini izliyordum. O kadar fazla zombi vardı ki resmen bahçede boş yer kalmamıştı. Ordan geçip kurtulmak istesek yapamazdık, imkansızdı.

 

Tam o sırada yanıma Asya gelip bana "Günaydın." dedi.

 

Onunla biraz sohbet etmiştik. İyi anlaşmıştık, çok tatlı bir kızdı. Üç kardeşlermiş ve Asya aralarından ortanca olanlarıymış. 7 yaşında bir erkek kardeşi ve 21 yaşında bir ablası varmış. Ailesine telefonundan ulaşmaya çalışmış ama hiçbir yerde telefonu çekmiyormuş.

 

Sahi telefon...

 

Telefonumu okula gitmeden önce evde unuttuğumu Asya telefondan bahsedince farketmiştim. Tabii arayacak kimsem olmayınca insan unutuyor. Bir abim vardı arayacak ama onun telefonu olaylardan iki gün önce bozulmuştu.

 

O yüzden telefonum aklıma hiç gelmemişti. Yoksa iki gün önce yapacağım ilk iş abimi aramak olurdu.

 

"Günaydın." diyerek cevap verdim Asya'ya.

 

Yanıma oturduğunda bahçeyi izlemeyi sürdürdüm. "Ne kadar kalabalıklar değil mi?" dedi.

 

Başımı aşağı yukarı sallarken okul bahçesinin dışında bir ağacın arkasında hareketlenme farkettim. İlk başta zombi olduğunu düşünüp umursamadım. Ama sonra ağacın arkasından çıktıklarında yaşayan iki insan olduğunu gördüm.

 

Burdan tam seçilmiyordu ama ikisi de erkek ve yaşları bizden büyüktü. Otuzlarında gibi gözüküyorlardı.

 

Kaşlarımı çatıp ayağa kalktım. Asya meraklı gözlerle bana baktı.

 

İşaret parmağımla adamların olduğu yeri gösterdim ve "Şuraya baksana, iki kişi var!" dedim. Asya hemen gösterdiğim yere baktı. Birkaç saniye seçemedi ama sonra gördü.

 

"Belki bizi kurtarmaya gelmişlerdir!" diye bağırdı sevinçle.

 

Diğerleri Asya'nın bağırışını duyup yanımıza geldiklerinde hepsine adamları gösterdim.

 

Tam o sırada adamların olduğu yerden silah sesleri geldi.

 

"Oha silahları var!" diye bağırdı Burak

 

"Dikkatlerini çekmeliyiz." dedi Tuna.

 

Sonra hepimiz bağırmaya başladık.

 

"YARDIM EDİN!"

 

"BURDAYIIIZ!"

 

"BURAYA BAKIN, BURDAYIIZ!"

 

"KURTARIN BİZİİİ!"

 

Bizi duymamışlardı. Büyük ihtimal oldukları yerde bir sürü zombi olduğu için seslerden duyamamışlardı.

 

Adamlar silahlarını kullana kullana okulun bahçesini kadar geldiklerinde üstlerindeki asker üniformalarını görebilmiştim.

 

"Bunlar asker!" diye bağırdım.

 

Tekrar bağırmaya başladık çünkü bize daha yakınlardı ama yine duymadılar. Şu an bulunduğum yerden atlasam tam üstlerine düşecek kadar yakınımızdalardı. Tabii yüksekliği saymazsak yakınımızdalardı.

 

"Bir şeyler atıp dikkatlerini çeksek?" dedi abim.

 

"Atacak bir şeyimiz yok ki çatı bomboş." diye cevap verdi ona Yekta.

 

Bizim demirlerden başka bir şey yoktu ama onları atamazdık. Hem adamın kafasına gelse napıcaktık?

 

Kafamda istemsizce adamın kafasına demir geldiğinin hayalini kurduğumda gülmeye başladım.

 

Herkes bana uzaylı görmüş gibi bakarken sustum.

 

Beynimi zorlayıp ne yapacağımızı düşünmeye başladım. Kafamı biraz eğip hemen altımızdaki sınıf penceresine baktım. İçerisi gözükmüyordu ama çantalardan birini alıp yukarı çıkabilirdim.

 

Abime döndüm ve "Abi beni tut şu sınıfa girip bir çanta alıcam." dedim.

 

"Saçmalama Derin ne diyosun sen? Düşersen nolucak?" diye cevap verdi abim.

 

Yekta ile göz göze geldik.

 

"Abi yapmamız lazım, merak etme düşmem. Sen beni sıkı sıkı tutarsın." dedim.

 

"Olmaz. İlla birinin inmesi gerekiyorsa ben inerim." dedi abim.

 

"Abi ama seni nasıl taşıcaz? Sen ağırsın."

 

"Sen sanki tüy kadarsın!.

 

"Aramızda neredeyse 30 kilo var abi!"

 

"Şey çocuklar..." diyen Burak'a döndük hepimiz. "Adamlar nerede?"

 

Hepimiz anında bakışlarımızı aşağı çevirdik.

 

Adamlar nerde?!

 

Loading...
0%