@kayip_balik_nemo
|
İnşallah biz uyurken zombiler gelip bizi yemezdi...
***
Gözlerimi açtığımda bana bakan bir çift kırmızı gözle karşılaştım. Bu kırmızı gözlerin sahibinin kim olduğunu çözmeye çalışırken o yavaşça bana yaklaşıyordu.
Daha dikkatli bir şekilde baktığımda bu kişinin yaşlı biri olduğunu fark ettim. Saçları dökülmüş, cildi kırışmıştı. Yan tarafımdan gözüme vuran güneş yüzünden pek dikkatli bakamıyordum.
Bir dakika kırmızı göz mü?
Çığlık atarak yattığım yerden doğruldum ve hemen ayağa kalktım. Üzerime eğilmiş ve beni ısırmak üzere olan zombiden hızla uzaklaştığımda etrafıma baktım. Çığlığım herkesi uyandırmıştı.
Herkes şaşkınlıkla bana bakarken ben hâlâ zombiye bakıyordum. Birkaç saniye sessizliğin ardından teker teker gülüşme sesleri gelmeye başladı.
"Ne gülüyosunuz be?! Ölüyodum ben az önce! Zamanında uyanmasaydım ölmüştüm herhalde!" diyerek kızgınlıkla konuştum. Ardından ağaca yaslı demirimi alıp hızla zombiyi öldürdüm.
Herkes hâlâ gülmeye devam ederken gözlerimi devirip yere oturdum. Yanımda yerde duran çantadan bir şişe şu çıkarıp içmeye başladım. Suyu içtikten sonra çantaya geri koyarken aldıklarımızın azaldığını fark ettim.
"Arkadaşlar, aldıklarımız azalıyor. Bir an önce yola çıkıp güvenli yere varmalıyız yoksa açlıktan ölücez." dedim. Herkes beni onaylayıp ayağa kalktı ve hâlâ hafif yanmaya devam eden ateşi ayağımla söndürdüm.
Cebimden telefonu çıkarıp haritayı açtım ve yolumuza devam etmeye başladık. Dünki zombi ordusu bitmişti. Oradan geçip başka bir yola saptığımızda yolun yarısını tamamlamıştık. Varmamıza az kalmıştı.
Yürümeye devam ederken karşımıza çıkan birkaç zombiyi öldürüyorduk. En sonunda ormandan çıkıp yaşam alanına ulaşmıştık. Burada bayağı zombi vardı çünkü önceden insanlar yaşıyordu.
Etrafından dolanamazdık çünkü çok büyüktü. Kesinlikle fark edilirdik.
"Napacağız?" diye sordu Asya.
"Aralarından geçmekten başka çaremiz yok. Öldüreceğiz." diye cevap verdi ona abim.
"Ama çok fazlalar." dedi Tuna.
"Başka çaremiz yok." diye cevap verdi Yekta. "Daha fazlasını da öldürdük."
Hepimiz birlikte ağaçların arkasından çıkıp o tarafa doğru koşmaya başladık. Bizi gördüklerinde hemen üzerimize yürümeye başladılar ama bazıları koşuyordu. İlk önce koşanları öldürmeye başladık.
Koşan bir zombi tam üzerime atlayacakken bir anda yana kaçtım ve zombi arkama yere düştü. Hemen arkamı dönüp elimdeki demiri zombinin kalkmasına fırsat vermeden kafasına sapladım ve hiç vakit kaybetmeden tekrar arkamı döndüm.
Arkamı döndüğüm gibi üzerime koşan bir zombiyle karşılaştım. Kaçmama fırsat vermeden üzerime atladığında ikimiz de yere düştük. Diğerleri bizi görmüyordu çünkü kendi canları derdindelerdi ve zor durumdaydılar.
Elimdeki demir ben yere düşerken yana fırladığında bir küfür savurdum. Hâlâ kolumda bant vardı ancak hafiften yırtılmıştı. Bu nedenle kolumu zombinin ağzına dayamak yerine elimle yarısı olmayan saçlarını tuttum kafasını geriye yatırdım.
Çürümüş derisi yavaş yavaş kafatasından çıkarken midemin bulandığını hissettim. O kadar iğrenç bir görüntüydü ki zombinin kafatası kemiği gözüküyordu.
Bu şekilde olmayacağını anladığımda risk alarak kolumu ağzına dayadım. Tam o anda aklıma belimdeki silah geldi ve hiç beklemeden boştaki elimi uzatıp silahı çıkardım ve hemen kaldırıp ateş ettim.
Zombinin kanları yüzüme sıçrarken silah sesini duyan herkes bana baktı. Zombiyi üzerimden atıp hızlıca ayağa kalktım ve bir ağacın yanına gidip karnımı tutarak kusmaya başladım.
Elimin tersiyle yüzümdeki kanları sildiğimde yanıma koşarak abim geldi. Endişeyle bana bakarken ben hâlâ bulanan midemle büklüm büklüm bir şekilde derin nefesler alıp veriyordum.
"Derin! İyi misin abicim!?"
Abime dönüp yavaşça başımı aşağı yukarı salladım. Abim yanımdan uzaklaşıp saniyeler sonra elinde küçük bir ıslak mendil paketiyle geri geldiğinde paketten bir ıslak mendil çıkarıp yüzümü silmeye başladı.
"Neden bize seslenmedin?" diye sordu kanlı ıslak mendili yere atarken. Cevap vermediğimde derin bir nefes alarak elimi tuttu. "Gel hadi, diğerlerinin yanına dönelim."
Diğerlerinin yanına döndüğümüzde elimi bıraktı. Herkes endişeyle bana bakıyordu. Tüm zombileri öldürmüşlerdi.
"Bakmayın bana öyle. Bir şeyim yok iyiyim, sadece biraz midem bulandı o kadar." dedim içlerini rahatlatmak ve bu ana bir son vermek amacıyla.
Herkes iyi olduğuma kanaat getirdiğinde önlerine döndüler ve yürümeye devam ettik.
Haritaya bakarak bir yarım saat falan daha yürüdüğümüzde tekrar mola vermek için yere oturduk. Çantadan su alıp içerken Yekta beni izliyordu. Ona bakmamaya özen göstererek şişeyi geri çantaya koydum ve önüme döndüm.
Ayza'nın tuvaleti geldiği için Begüm abla'yla birlikte yanımızdan uzaklaştılar.
"Bence böyle oturmak yerine birbirimizi daha iyi tanıyalım. Herkes tam adını, hoşlandığı ve hoşlanmadığı şeyleri, yaşını, burcunu, doğum tarihini falan söylesin." dedi Burak. "İlk ben başlayayım." diye devam ettirdi.
"Adım Burak Özdemir. Yemek yemekten ve uyumaktan hoşlanırım. Yemek yememek ve uyumamaktan da hoşlanmam."
Herkes güldü ve ardından devam etti.
"Yaşım 18. Burcum balık. Doğum tarihim 27 Şubat."
Burak'tan sonra yanındaki Asya konuşmaya başladı.
"Adım Asya Şahin. Voleybol oynamaktan ve müzik dinlemekten hoşlanırım. Ev işi yapmaktan ve futboldan hoşlanmam. Yaşım 17. Burcum Terazi. Doğum tarihim 20 Ekim."
Ardından Tuna konuşmaya başladı.
"Adım Tuna Özkan. Futbol oynamaktan hoşlanırım. Voleyboldan da hoşlanmam." derken Asya'ya bakıyordu. "Yaşım 18. Burcum boğa. Doğum tarihim 26 Nisan."
Ardından Yekta.
"Adım Yekta Turan. Gitar çalmaktan ve basketbol oynamaktan hoşlanırım. Çoğu erkeğin aksine futbol oynamaktan hoşlanmam. Yaşım 18. Burcum koç. Doğum tarihim 12 Nisan."
Ardından abim.
"Adım Kuzey Korkmaz. Futbol oynamaktan ve motor sürmekten hoşlanırım. Resim çizmekten hoşlanmam. Yaşım 18. Burcum yay. Doğum tarihim 12 Aralık."
Sıra bana geldiğinde derin bir nefes alarak konuşmaya başladım.
"Adım Derin Korkmaz. Kitap okumaktan ve müzik dinlemekten hoşlanırım. Futboldan hoşlanmam. Yaşım 17. Burcum aslan. Doğum tarihim 23 Temmuz."
Herkesin kendini tanıtması bittiğinde yanımıza Begüm ablayla Ayza geldi. Birkaç dakika daha dinlendikten sonra tekrar ayağa kalktık.
Cebimden telefonu çıkardım ve haritayı açarak yolumuza devam etmeye başladık. En sonunda haritada işaretli yere geldiğimizde ortada kimse yoktu.
"Bu ne şimdi?" diye sordum.
"Yanlış mı geldik acaba?!" dedi Asya korkuyla.
Tam o sırada ileriden yaklaşık on tane insan bize doğru koşmaya başladı. Daha dikkatli baktığımda üzerlerindeki asker üniformaları gözlerime çarptı.
"Kurtulduk!" diye bağırdı Burak.
Artık kurtulmuştuk...
Bitmişti...
|
0% |