Yeni Üyelik
26.
Bölüm
@kayip_balik_nemo

Kapıyı sonuna kadar açtığımda gördüğüm manzarayla dehşete düştüm.

 

"Hayır hayır hayır!"

 

Odada iki tane zombi vardı ve biri Ayza'ydı. Çığlık attığımda şoktan nefesimin kesildiğini hissettim.

 

Nefes alamıyordum!

 

Dizlerimin üzerine düştüğümde arkamdan merdivene çıkan adım seslerini işittim. Ellerim boğazıma giderken iki zombi de üzerime koşmaya başladı.

 

Muhtemelen Ayza'yı ısırmış olan zombi tam üzerime atlayacakken arkamdan bir çift kol beni belimden kavrayıp geriye çekti. Asya arkamda çığlık attığında Ayza'yı gördüğünü anladım. Abim hemen koşup zombileri öldürdü.

 

Ancak bir sorunumuz vardı.

 

Ben hâlâ nefes alamıyordum!

 

Herkes bana döndüğünde anlamaları için elimle boğazımı sıktım. Anladıklarını hepsinin pörtleyen gözlerinden anlamıştım.

 

Hepsi üzerime koştuğunda daha fazla havasız kalmaya dayanamayıp tekrar dizlerimin üzerine çöktüm. Gözlerim kararmaya başlarken en son gördüğüm Yekta'nın diğerlerine "Çekilin!" diye bağırması ve abimin ellerimi boğazımdan çekmeye çalışmasıydı.

 

Sonrası ise karanlıktı.

 

                                                       ***

 

Şiddetli bir baş ağrısıyla inlediğimde ellerim zonklayan şakaklarıma giderken yattığım yerde gözlerimi araladım.

 

Başımı kaldırmadan tepemdeki tavanı izlemeye başladım.

 

En son ne olmuştu?

 

Şakaklarımı ovalamaya devam ederken hatırladıklarımla gözlerimi sıkıca yumdum. Ağlamamak için direnirken sıktığım göz kapaklarıma rağmen bir yaş gözümden çıkıp sırt üstü yattığım için şakağıma doğru süzüldü.

 

Ellerimi tekrar indirip dudaklarımı birbirine bastırırken gözlerimi açtım ve yaşların akmasına izin verdim.

 

Ayza...

 

O ölmüştü...

 

Olanları düşünmemeye çalışarak yattığım yerde hafifçe doğrulup etrafıma baktım. Asya ile beraber kaldığımız odada, yatağımda yatıyordum.

 

Ayağa kalkmaya çalıştığımda her yerim sızladığı için inledim. Ayrıca çok üşüyordum. Üzerimdeki yorganı ittirdiğimde cidden çok fazla üşüdüğümü fark ettim.

 

Yine de boş verip zorla ayağa kalktım ve kapıya doğru ilerledim. Kapıyı açıp odadan çıktığımda merdivenleri inmeye başladım.

 

Merdiven bitimine geldiğimde salondan gelen konuşma seslerini duydum. Diğerleri oradaydı. Kapının yanına gelip durduğumda beni ilk fark eden Asya oldu.

 

"Derin!" diye bağırıp hızla yanıma geldiğinde bana sarıldı. Sarılışına karşılık verdiğimde diğerleri de endişeli gözlerle yanımıza geldi.

 

"İyi misin?" diye soran Asya'yı başımı sallayıp onayladım.

 

Asya yanımdan çekildiğinde abim hızla yüzümü ellerinin arasına alıp alnıma bir öpücük kondurdu.

 

"İyiyim ben sakin olun." deyip güldüğümde gözlerim Yekta'yı buldu. Göz göze geldiğimizde oldukça endişeli bakıyordu ancak abim yanımızda olduğu için yakın davranamıyordu.

 

Tekrar diğerlerine döndüm ve içeri geçip koltuklara oturduk. Abim bana dönüp "Yiyecek ve içecek bir şeyler getireyim mi?" diye sorduğunda onu başımla onayladım.

 

Abim mutfağa gitmek için salondan çıktığında hâlâ başım ağrıyordu. Bir elimi tekrar şakağıma götürdüğümde Yekta'nın elime baktığını fark ettim. Ardından konuşmak için dudaklarını araladı.

 

"Başın mı ağrıyor?"

 

"Önemli değil ya, azcık ağrıyor." diye geçiştirmeye çalıştığımda bu sefer de Burak konuştu.

 

"Yüz ifadene bakılırsa pek 'azcık' gibi durmuyor."

 

Ona cevap vermediğimde Yekta oturduğu koltuktan kalkıp "Ben sana ağrı kesici getireyim." dedi.

 

"Ağrı kesici mi? Onu nereden buldunuz?" diye sordum.

 

"Sen bayıldıktan sonra Kuzey, Burak ve ben şehire gidip eczaneden lazım olabilecek ilaçlar ve ilk yardım malzemeleri falan aldık." dediğinde çok şaşırmıştım.

 

Hangi ara o kadar uzun yolu gidip gelmişlerdi ki?

 

"Ben ne zamandır baygınım ki?" diye sordum merakımdan.

 

Salondan çıkmak üzereyken durup, başını omzunun üzerinden hafifçe arkasına çevirip bana baktı.

 

"Üç gündür."

 

Dudaklarım şaşkınlıkla aralandığında arkasından bakakalmıştım.

 

Nasıl yani, üç gündür baygın mıydım?

 

'Demek o yüzden beni gördükleri gibi üzerime koştular' diye içimden geçirdiğim sırada salona abim elindeki yiyeceklerle giriş yaptı. Getirdiklerine baktığımda elinde tuttuğu kasenin içindeki çorbayla bakıştım.

 

Bunu nerede, ne zaman ve nasıl yaptıklarını umursamadım çünkü üç gündür uyuyordum.

 

Çorbanın yanında marketten aldıklarımızın arasından olan bir kek ve bir de meyve suyu vardı. Elindekileri bana vermeden önce durdu ve "İstersen odana götüreyim, orada ye." diye sordu.

 

Onu başımla onayladığımda abim arkasını dönüp tekrar salonun kapısına yöneldiğinde ben de oturduğum yerden peşinden gitmek için ayaklandım.

 

Abim çıktıktan hemen sonra tam ben de çıkacağım sırada Yekta karşımda belirdi. Bana gülümseyip elindeki ağrı kesici ve bir bardak suyu uzattığında elinden alıp içtim.

 

Yekta'ya teşekkür ettikten sonra abimin arkasından odama gitmek için merdivenlere yöneldim. Merdivenleri bitirip odama girdiğimde abim bana getirdiği yiyecekleri yatağımın hemen yanındaki komodinin üzerine bırakmıştı.

 

Abime de teşekkür ettikten sonra odamdan çıktı ve kapıyı kapattı. Yatağıma oturup çorba kasesini kucağıma aldım ve yemeye başladım.

 

Sıcak çorba boğazımdan aşağı inerken verdiği rahatlama hissiyle mayışmaya başladım. Üç gündür uyumama rağmen oldukça yorgun ve halsiz hissediyordum. Akan burnumu çekerken bunun hasta olmamla ilgili olduğunu düşündüm.

 

O kadar soğuk havadan sonra hasta olmamam imkansızdı zaten. Diğerleri de benim gibi hasta olmuştu, fark etmiştim.

 

Kısa süre sonra meyve suyunun son yudumunu içip boş kutuyu komodine bıraktım. Kaseyi mutfağa gidip bırakamayacak kadar halsiz hissediyordum.

 

Hızlıca yorganımın altına girip kafama kadar çektim. Resmen soğuktan donuyordum.

 

Dakikalar sonra uyku beni yavaş yavaş içine çekti.

 

Loading...
0%