Yeni Üyelik
28.
Bölüm
@kayip_balik_nemo

Yüzlerce zombi bu tarafa doğru geliyordu...

 

Abim beni kolumdan tuttuğu gibi eve doğru çekmeye başladı. İçeri girdiğimizde herkesin uyandığını gördük.

 

Telaşlı halimizi gördüklerinde Asya "Bir şey mi oldu?" diye sordu.

 

"Zombiler geliyor. Hemen eşyaları toplayın, şehire gidiyoruz." dedi abim.

 

Herkesin gözleri faltaşı gibi açıldığında hemen eşyaları toplamak için dağıldılar. Tüm yiyecekleri, ilaçları ve kıyafetlerimizi aldıktan sonra hızlıca evden dışarı çıktık. Zombiler çok yaklaşmışlardı. Aramızda otuz metre civarı bir mesafe vardı.

 

Arabaya doğru koşup hızlıca yerleştik ve abimin arabayı çalıştırmasını bekledik. Aşağı eğilip kablolarla uğraşmaya başladı. Aradan neredeyse beş dakika geçmesine rağmen hâlâ çalışmayınca endişelenmeye başlamıştım.

 

Abim eğildiği yerden doğrulup direksiyona vurduğunda yanlışlıkla kornaya bastı. Küfür ederek arkaya doğru baktı. Aynı anda biz de başımızı çevirdiğimizde yüzlerce zombinin buraya doğru koştuğunu gördük.

 

"Abi çalıştır artık şu arabayı!" diye bağırdığımda abim bize dönüp kemerini açmaya başladı.

 

"Çalışmıyor. Aşağı inin, koşarak devam edicez!"

 

Gözlerim korkuyla kısıldığında hepimiz hızlıca arabadan indik. Zombiler bizi gördüklerinde hepsi birden üzerimize koşmaya başladılar. Aralarından bazıları yürüdüğü için geride kalıyorlardı.

 

Şehire giden düz yolu hızlıca koşmaya başladık. Ancak zombiler bizden daha hızlı olduğu için arayı kapatmaya başlamışlardı. İzimizi kaybettirmeliydik.

 

Hızlıca belimdeki silahı çıkardığımda koşarken arkama dönüp ateş ediyordum. Burak da daha önce öldürdüğümüz adamdan aldığı silahı belinden çıkarıp ateş etmeye başladı.

 

Silahın sesiyle ormanın içinden çıkıp üzerimize koşan zombileri de Asya, Yekta ve abim hallediyordu.

 

Zombileri öldürmeye çalıştığımız için yavaşlamıştık ve aramızda yaklaşık on metre kalmıştı. Bu şekilde olmayacağını anladığımızda izimizi kaybettirmek için ormana girip ağaçların arasına daldık.

 

Zombiler çok kalabalık olduğu için ağaçların arasında sıkışıp düşüyorlardı ve bu da bizim arayı açmamızı sağlamıştı.

 

Ormanın içinde kaybolma riskimiz olduğu için aramızı iyice açtığımıza emin olunca tekrar yola çıktık. Zombilerin yarısı ormanda kalmıştı ama hâlâ çok fazlalardı.

 

Bu kadar zombi birden nereden gelmişti?

 

Koşmaya devam ederken silah ateşlemeyi bırakmıştık çünkü bizi yavaşlattığı yetmezmiş gibi sesi daha fazla zombiyi üzerimize çekiyordu.

 

Aramız iyice açıldı derken Asya'nın ayağı yerdeki bir taşa takıldı ve Asya çığlık atarak yere düştü. Acıyla inleyerek bileğini tutarken hepimiz durmuş endişeyle ona bakıyorduk.

 

Abim Asya'nın yanına eğilerek onu yerden kaldırdığında ayakta durmakta zorlanıyor gibiydi.

 

"Yürüyebilir misin?" diye sordu abim Asya'ya. Asya kafasını olumsuz anlamında iki yana salladığında abim Asya'yı kucağına aldı ve koşmaya devam ettik.

 

Arkama baktığımda durduğumuz için zombilerin tekrar bize yaklaştıklarını fark ettim. Abim Asya'yı taşıdığı için yavaş koşuyordu. Üstelik hâlâ omzundaki kurşun yarası tam olarak iyileşmemişti, bu yüzden taşımakta zorlanıyordu.

 

Kalbim küt küt atarken zombiler bize yetişmek üzereydi. Abime dönüp baktığımda yüz ifadesi çok garipti. Sanki bir şeye karar vermeye çalışıyormuş gibi.

 

Bakışlarımı abimden çektiğimde bir süre daha koştuk. Artık yorgunluktan iyice yavaşlamıştık. Kalbim yerinden çıkacak gibiydi. Beklemediğim bir anda abim durduğunda hepimiz durduk.

 

"Ne oldu?" diye sordum.

 

Abim bana bakmadı ve cevap da vermedi. Yolunda olmayan bir şeyler olduğunu anlamıştım. Abim Yekta ile göz göze geldiğinde sanki bakışlarıyla anlaştılar. Ne olduğunu anlamamıştım.

 

Abim kucağındaki Asya'yı Burak'ın kucağına verdiğinde ben hâlâ ne olduğunu anlamamıştım. Zombiler üzerimize koşmaya devam ediyorlardı ve yetişmelerine de çok az kalmıştı.

 

"N-noluyo?" diye sordu Asya abimin yaptığı hareketi garipseyerek. Ben de Asya'ya katıldığımı belli edercesine başımı salladım. Abim benimle göz göze geldiğinde gözlerindeki ifadeden ne yapacağını anlamıştım.

 

Ona doğru bir adım attığımda Yekta beni kolumdan tuttu. Yekta'nın elinden kolumu kurtarmaya çalışırken bağırdım.

 

"Abi ne yapmaya çalışıyorsun sen!?"

 

Abim bakışlarını benden ayırdığında Yekta'nın gözlerine baktı ve konuştu.

 

"Derin sana emanet."

 

Abim zombilerin üzerine koşmaya başladığında çığlık atarak kolumu Yekta'dan kurtarmaya çalıştım. Yekta beni kendine çekip belime sarıldığında ellerimle onun ellerini ittirmeye çalıştım.

 

"Abi! Yekta bırak beni!"

 

Asya'ya baktığımda Burak'ın kucağından inmiş olduğunu gördüm. Benim aksime abimin peşinden koşmaya çalışmıyor ya da bağırmıyordu. Sadece dizlerinin üzerine çökmüş ağlıyordu.

 

Abim zombilerin yanına bayağı bir yaklaştığında bağırarak onları kendine çekti ve bize son bir bakış atarak ormana girdi. Tüm zombiler abimin peşinden koşarken bizi görmüyorlardı.

 

Yekta'nın beni belimden sıkıca tutan kollarını tırnaklayıp ittiriyordum ancak beni bırakmıyordu. Çığlık atarak daha fazla çırpınmaya başladığımda beklemediğim bir anda beni bacaklarımdan tutup omzuna attı.

 

Kurtulmak için debelenmeye başladığımda sırtına yumruk atıyordum. Ben çığlık atmaya devam ettiğim sırada Yekta ve diğerleri koşmaya başladı.

 

Yüzüm Yekta'nın sırtına baktığı için kafamı kaldırıp geriye doğru baktım. Neredeyse tüm zombiler bitmişti.

 

Debelenmeyi bıraktığımda hıçkırarak ağlamaya başladım.

 

Abim...

 

O bizim için kendini feda etmişti...

 

Loading...
0%