@kayip_balik_nemo
|
Abim...
O bizim için kendini feda etmişti...
***
Hıçkırıklarım sessiz iç çekişlere dönüştüğünde Yekta beni omzundan indirdi. Ona bakmadan uzaklaştım ve yere bakarak yürümeye başladım.
Koluma biri dokunduğunda irkilerek yanıma baktım. Asya'ydı.
"Üzülme, Kuzey kurtulmanın bir yolunu bulur." diyerek beni teselli etmeye çalışıyordu. Gözümden bir damla yaş süzüldüğünde tekrar yere bakarak yürümeye devam ettim.
O kadar zombinin arasından kurtulması neredeyse imkansızdı. Üstelik hepsi koşuyordu. Eğer izini kaybettiremezse sonu hiç iyi olmazdı.
Göz ucuyla Yekta'ya baktığımda onun da bana baktığını fark ettim. Hızlıca bakışlarımı ondan ayırdığımda beni ona bakarken görmesini istemiyordum.
Ona kızgındım. Beni tutarak gitmeme izin vermemişti. Abimin gitmesine engel olabilirdim.
Yaklaşık bir saat boyunca karlara bata çıka yürümenin ardından şehire varmıştık. Üzerimize gelen zombiler umurumda bile değildi. Tek düşündüğüm abimdi.
Üzerime koşan bir zombiyi Yekta son anda öldürdüğünde bile başımı yerden kaldırmamıştım.
Önümüze ilk çıkan apartmana girdik. Katlardaki tüm zombileri tek tek öldürdüğümüzde Yekta dairelerden birinin kapısını çaldı. İçeriden zombi sesleri gelmeye başladığında kapıya birkaç kez tekme attı.
Kapı en sonunda açıldığında zombileri öldürdüler ve içeriye girdik. Etrafa bakarken evin odalarındaki zombilerin hepsi ölmüştü. Etrafta her yerde kan vardı. Ben bu dairede yaşayamazdım.
Diğerleri de öyle düşünmüş olacak ki diğer daireye ilerledik. Onun kapısı aralık açıktı. Burak yavaşça kapıyı açtığında içerisinin temiz olduğunu gördük.
İçeri girip kapıyı arkamızdan kapattığımızda odaları gezmeye başladım. Kendime kalacak bir oda bakıyordum.
En sonunda tek yataklı küçük bir oda bulduğumda içeri girip kapıyı kapattım. Yatağın üzerine oturduğumda dizlerimi kendime çektim ve tekrar hıçkırarak ağlamaya başladım.
***
"Abi!"
"Bırakma beni abi!"
"Derin sana emanet."
"Derin sana emanet."
"Derin sana emanet."
Çığlık atarak yattığım yerden doğrulduğumda kabus gördüğümü anladım. Ağlarken uyuyakalmıştım ve uyurken peş peşe kabuslar görmüştüm.
Çığlık attığım için odamın kapısı hızlıca açıldı ve diğerleri içeri daldı. Gözleri odanın içini tararken neden çığlık attığımı anlamaya çalışıyorlardı.
Yekta'nın gözleri nefes nefese ağlayan beni bulduğunda gözlerindeki ifade değişti ve endişenin yerini hüzün aldı. Diğerlerine odadan çıkmaları için bir hareket yaptığında yavaşça yanıma geldi.
Asya ile Burak odadan çıkıp arkalarından kapıyı kapattılar. Yekta bana bakarken ben bakışlarımı yorganımın üzerinden çekmiyordum. Ona hâlâ kızgındım.
"Derin..." dediğinde hafifçe bana yaklaştı. Ona bakmadım.
"Üzgünüm ama yapmak zorundaydım."
"Değildin." dedim soğuk bir sesle.
"Oradan kurtulmanın başka bir yolu yoktu. Abin yapmasaydı ben yapardım." dediğinde kendimden hiç beklemediğim bir cümle çıktı dudaklarımın arasından.
"Yapsaydın o zaman."
Ne dediğimin farkına vardığımda gözlerimi kocaman açıp hızla başımı kaldırıp Yekta'ya baktım.
"Ö-öyle demek istemedim!" deyip kendimi açıklamaya çalıştım ama Yekta'nın gözlerindeki hüznün yanına kırgınlığın da yerleştiğini gördüm.
"Yekta ben gerçekten-" derken sözümü kesti.
"Tamam Derin boşver. Abinin yerinde ben olmamı istemeni anlıyorum."
"Hayır Yekta ne dediğimin farkın-" yine sözümü kesti.
"İyi geceler."
Dışarıdaki havadan daha soğuk çıkan sesiyle yerimde kaskatı kesildim. Odadan çıkıp kapıyı arkasından kapattığında tekrar ağlamaya başladım.
Resmen ona değer vermediğimi ima etmiştim!
Bilerek söylememiştim, anlık sinirle ağzımdan kaçmıştı ama artık geri dönüşü yoktu.
Abimin gidişinin üzerine bir de omuzlarıma bu yük eklenince kendimi iyice kötü hissetmeye başlamıştım.
Başımı çevirip pencereden yağan karı izlerken düşünmeye başladım.
Acaba bütün bu olanlar ne zaman son bulacak? Başımıza daha neler gelecek? Abim kurtulacak mı? Yekta...
Nasıl yapacağımı ya da ne diyeceğimi bilmesem de bir an önce onunla konuşup gönlünü almalıydım. Söylediğim cümle oldukça kırıcıydı biliyordum ama söylemiştim bir kere. Artık geri dönüşü yoktu.
Sabah uyandığım gibi onunla konuşmalıydım.
Tabii uyuyabilirsem...
|
0% |