Yeni Üyelik
32.
Bölüm
@kayip_balik_nemo

Elimi yorgandan çektim ve son zamanlarda sık sık yaptığım şeyi yapıp ağlamaya başladım.

 

                                                         ***

 

Yatağımda sırt üstü uzanıp tavanı izlerken kapının tıklatılmasıyla duruşumu düzeltip dışarıya doğru seslendim.

 

"Gel!"

 

İçeriye Asya girdi ve birkaç saniye beni süzdükten sonra konuşmak için dudaklarını araladı.

 

"Kahvaltı yapıcaz, gelicek misin?"

 

Başımı sallayıp onayladım ve "Siz başlayın, birazdan geliyorum." dedim. Asya kapıyı kapatıp çıktığında saçımı toplayıp üstüme başıma çekidüzen verdim ve ben de odadan çıktım.

 

Geniş mutfağa girdiğimde herkesin masanın etrafındaki sandalyelere oturduğunu gördüm. Yekta ile Asya'nın oturduğu sandalyelerin arasında duran boş sandalyeye oturdum.

 

Yemeğimi yemeye başladığımda kimseden çıt çıkmıyordu. Herkes durgundu ve kimsenin neşesi yoktu.

 

Önümdeki zeytinle çatalımla oynarken beklemediğim bir anda sağ tarafımdan gelen bir el çatalımı elimden aldı ve zeytine batırıp dudaklarıma yaklaştırdı.

 

Başımı kaldırıp elin sahibine baktığımda bu kişinin zaten Yekta olduğunu biliyordum ama bakma gereği duymuştum.

 

"Napıyorsun?" diye sordum şaşkınlıkla. Gülerek başını sağa yatırdı.

 

"Yiyecekmiş gibi durmuyordun. Yemekle oynanmaz, zeytin yemen içindir."

 

"Ben sanki zeytinin yendiğini bilmiyordum, dalmışım ne var bunda."

 

Bir şey demeden çatalı tekrar dudaklarıma uzattığında düşünmeden yedim. Tekrar önüne döndüğünde gülümseyerek ben de önüme döndüm.

 

Diğerlerinin şaşkın bakışları eşliğinde yemeğimizi yemeye devam ettik.

 

                                                        ***

 

"Yahu çalışmıyor işte kardeşim bırak!" diye bağıran Yekta'nın sinirli sesiyle Asya ile ben tekrar gülmeye başladık.

 

Burak önündeki televizyona vurmaya devam etti. Salondaki televizyona kafasına takmıştı. İlla çalıştıracağım diye tutturmuştu ama tüm çabaları boşaydı, çalışmıyordu.

 

Çalışması da imkansızdı zaten. Türkiye'de insan mı kalmıştı sanki televizyondan yayın verecekler?

 

Bu cümleyi çok kere kurmuştuk ama dinlemiyordu.

 

Artık bu görüntüden sıkıldığımda odama gitmek için oturduğum koltukta hareketlendim. Kapıya doğru ilerlerken arkamdan Burak'ın bağırmasıyla durdum.

 

"Çalıştı! Vallahi çalıştı!"

 

Nasıl yani?

 

Anında arkamı döndüğümde gerçekten de çalıştığını gördüm. Dudaklarım şaşkınca aralanırken herkes televizyondaki kadın spikere odaklanmıştı.

 

"Aradan neredeyse bir ay geçmesine rağmen yayılan virüsün ardından yaşanan vahşeti önlemek için hâlâ bir panzehir bulunamadı. Bilim insanları hâlâ çalışmalarına devam ediyor. Eğer hayattaysanız, lütfen evlerinizden ayrılmayın."

 

Spikerin cümlelerinin ardından televizyon kapandı. Başka kanallara baktık ancak hiçbiri çalışmıyordu. Anlaşılan sadece bu kanalda yayın yapılıyordu ve o da arada sırada oluyordu.

 

Derin bir nefes alıp odama doğru ilerledim. Odamın kapısına varmıştım ve tam açacaktım ki dairenin dışından, kapının önünden büyük bir ses yükseldi.

 

Hızla arkamı dönüp kapıya doğru ilerledim ve ne olduğuna bakmak için tam açacaktım ki bir el bileğimden tuttu. Bu kişinin Yekta olduğunu anlamam için arkamı dönmeme gerek yoktu.

 

"Bekle ben açayım, birileri olabilir." dediğinde başımı sallayıp onayladım.

 

Yekta yavaşça kapıyı araladığında aynı ses bir daha duyuldu ve Yekta hızla içeriye girdi.

 

"Ne oldu?" diye sordu Asya telaşla.

 

"Merdiven boşluğundan bir zombi aşağıya düştü. Yukarıda birileri olabilir." diye cevap verdi ona Yekta.

 

"Bakalım o zaman. Yardıma ihtiyaçları olabilir. " dedim ve kapıya uzandım. Yekta'nın beni engellemesine fırsat vermeden tekrar kapıyı açtım ve dışarı çıktım.

 

"Derin içeri gir!" dedi Yekta fısıldayarak. Bense onu dinlemiyor, merdiven boşluğundan düşerek önümden geçen bir diğer zombiye bakarak yukarı çıkıyordum.

 

Arkamdan gelen adım seslerini duyduğumda diğerlerinin de peşimden geldiğini anladım. Elim pantolonumun arka cebindeki bıçağa uzandı ve her ihtimale karşı tetikte bekledim.

 

Adımlarımı yavaşlattığımda Yekta arkamdan yavaşça yaklaşıp beni arkasına aldı. Asya ve benim elimde bıçak varken Burak'ta silah vardı.

 

Yekta hafifçe başını uzatıp baktığında hemen geri çekilip bizi geriye doğru itekledi. Ses çıkarmadan Yekta'nın zoruyla evin içine geri girdiğimizde aşırı sessiz bir şekilde kapıyı arkamızdan kapattı.

 

"Ne oldu, ne gördün?" diye sordum.

 

"Dört tane adam vardı ve hepsi de silahlıydı. Yardıma ihtiyaçları varmış gibi görünmüyordu. Hiçbirine güven olmaz, kimse dışarıya çıkmıyor."

 

Oflayarak elimdeki bıçağı yanımdaki masanın üzerine bıraktım. Öyle diyorsa haklıydı. Dışarı çıkmamalıydık.

 

Herkes odalarına döndüğünde ben de kendi odama doğru ilerledim. Kapıyı arkamdan kapattım ve üzerimi değiştirip kendimi yatağa attım.

 

Sıcacık yorganın içine girerken aklıma abim geldi. Gözlerim tekrar dolduğunda ağlamamak için direndim. Her gün aklıma gelecek miydi?

 

Umarım iyidir...

 

Loading...
0%