Yeni Üyelik
34.
Bölüm
@kayip_balik_nemo

Alnımın biraz üzerinde hissettiğim şiddetli ağrıyla gözlerimi yavaşça araladım. Etrafıma baktığımda odamda olduğumu anladım. Başımı hafifçe kaldırdığımda alnımın üstündeki ağrı arttı ve kafamı tekrar yastığa koymak zorunda kaldım.

 

Elimi ağrıyan yere götürdüğümde dokunduğum yerde saçım değil bir kumaş vardı. İyice elimle dokunup ne olduğunu anlamaya çalıştığımda bunun sargı olduğunu fark ettim. Bayılmadan önce olanlar aklıma geldiğinde sinirle yumruğumu sıktım. O adam yüzünden bayılmıştım.

 

Kafamı duvara çarpıp kanamasına neden olmuştu, sargı da bu yüzden olmalıydı. Adamın tokat attığı yanağım sızlıyordu ve oraya da krem sürülmüştü. Saç diplerim adam saçımı çektiği için yanıyordu.

 

İçimden adama söverken yavaş bir şekilde doğruldum. Başımın ağrısı artsa da umursamadım. Sonuçta yaram iyileşene kadar burada yatamazdım.

 

Yavaşça ayaklarımı yataktan sarkıttım ve aşağı inip kapıya doğru ilerledim. Kapıyı açtığımda salondan konuşma sesleri geliyordu. Adamlarla dövüştüğümüz yere bakınca her yerin temizlenmiş olduğunu gördüm.

 

Salonun kapısına vardığımda aralık kapıyı yavaşça ittirdim. Kapının sesiyle herkes bu tarafa dönmüştü. Beni gördüklerinde üçü de aynı anda ayaklandı ve yanıma koştular.

 

"Derin! İyi misin?" diye sordu Asya telaşla.

 

"Bir yerin ağrıyor mu?" bunu soran da Burak'tı.

 

"Derin neden yatağından kalktın? Dinlenmem gerek." diyen ise Yekta'ydı. Yekta kolunu belime sarıp yavaş adımlarla beni odama yönlendirdiğinde ona engel oldum.

 

"Yeterince dinlendim. İyiyim ben bir şeyim yok, sadece biraz kafamdaki yara acıyor." diyerek hepsinin sorusuna cevap verdim.

 

"Emin misin?" dedi Yekta çenemden tutarak. Başımı sallayıp onu onayladım.

 

"O zaman fazla hareket etmiceksin." dedi bu sefer de. Yine başımı sallayıp onayladım. Yekta tekrar kolunu belime sardığında onu durdurdum ve banyoya ilerledim. Banyoya girip aynaya baktığımda karşılaştığım görüntü beklediğimden daha kötüydü.

 

Yanağım kızarmıştı ve dudağımın kenarında yara vardı. Başımdaki sargının küçük bir yeri kan olmuştu. Tenim soluklaşmış, saçlarım kuş yuvasına dönmüştü ancak yaram saçlarımın arasında olduğu için tarayamaz ya da toplayamazdım.

 

Elimle saçımı biraz da olsa düzleştirdim. Ardından işlerimi hallettikten sonra yavaş adımlarla banyodan çıktım. Salona girdiğimde Yekta ayağa kalkıp yanıma geldi.

 

"Sana yiyecek bir şeyler getirmemi ister misin?" diye sordu. Başımla onu onaylayıp koltuğa Asya'nın yanına oturdum. Asya bana döndüğünde bakışları yüzümde gezindi. Gözlerine hüzün yerleştiğinde "Senin için çok endişelendim." deyip yavaşça bana sarıldı.

 

Sarılışına karşılık verdim. Ayrıldığımızda yumruğumu havaya kaldırıp kaşlarımı oynattım. "Turp gibiyim ben, bana bir şey olmaz." dediğimde ikimiz de kısık sesle güldük.

 

Sessiz bir bekleyişin ardından Yekta içeriye elinde bir tepsi ile girdi. Ona teşekkür edip bana uzattığı tepsiyi alıp kucağıma koydum ve Yekta da karşıma oturdu.

 

Kısa süre içinde tepside ne var ne yok hepsini yiyip bitirdiğimde mutfağa gitmek için ayaklandım. Benim kalktığımı gören Yekta hızla ayağa kalkıp tepsiyi elimden almak istediğinde vermedim.

 

"Ben götürürüm, sen zahmet etme." dedim ama dinlemedi. Tepsiyi elimden alıp beni zorla koltuğa geri oturttu ve salondan çıktı. O sırada Burak'ın sessiz gülüşünü duydum. Ona baktığımda bana imalı bir şekilde göz kırptı.

 

Sevgili olduğumuzu anlamıştı.

 

E yani bi zahmet anlasın, bir öpüşmediğimiz kalmıştı çocuğun karşısında.

 

Kendi kendime gözlerimi devirdiğimde Yekta içeri girdi. Tekrar karşıma oturduğunda gözlerini benden ayırmıyordu.

 

"Artık uyuyup dinlensen mi?" dedi Yekta.

 

"Yekta ben iyiyim gerçekten." deyip konuyu kapatmaya çalıştım. Bir anda ayağa kalktı. Hızla yanıma gelip çenemi tutup ona bakmamı sağladığında gözlerini yüzümdeki yaralarda gezdirdi.

 

"Derin, lütfen dinlen biraz daha. Başım ağrıyor dememiş miydin sen?" dedi üzgün bir sesle. Her ne kadar şu an uyumak istemesem de Yekta bana böyle bakarken reddedemedim ve başımı sallayıp onu onayladım.

 

Bana gülümseyip ayağa kalkmama yardım etti ve kolunu belime sarıp odama yönlendirdi. İkimiz de odama girdiğimizde yavaşça yatağıma uzandım. Yekta kapıyı kapatıp yanıma ilerledi ve yatağımın kenarına oturdu. Bir süre beni izledi ve ardından konuştu.

 

"O adamı bu kadar kolay öldürmemeliydim."

 

Kaşlarımı çatıp "Saçmalama Yekta, iyiyim ben bir şeyim yok." dedim.

 

O da kaşlarını çattı ve "Hıhı aynen, bir şeyin yok." deyip elini saçlarına geçirdi. Ortamdaki gerilimi dağıtmak için "Ama ben de onu dövdüm. Bir görseydin adam neye uğradığını şaşırdı." dedim.

 

Yüzünde küçük bir tebessüm peyda olduğunda elini uzatıp saçımı okşadı. "Nasıl dövdün mesela? Anlat da içim rahatlasın."

 

"Bacak arasına tekme attım." dedim. Yüzündeki gülümseme arttığında sanki küçük bir çocuğun ilkokuldaki başarılarını dinliyor gibiydi.

 

"Burnunu kırdım." diye devam ettim.

 

"Başka?" dedi.

 

"Saçını çekip takla attırdım."

 

Yekta küçük bir kahkaha atıp "Şimdi keyfim yerine geldi." dedi ve eğilip alnımdan öptü. Yatağı sarsmadan yavaşça ayağa kalktı ve "Sen şimdi biraz daha uyu. Arada sırada seni kontrol edicem." dedi.

 

Başımı salladım ve Yekta odadan çıkıp kapıyı yavaşça kapattı. Kafamdaki yaraya dikkat ederek yatakta hafifçe yan döndüm. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım ve uyumaya çalıştım.

 

Kısa süre sonra uyku beni yavaş yavaş içine çekti.

Loading...
0%