Yeni Üyelik
38.
Bölüm

~38~

@kayip_balik_nemo

"Ben de seni seviyorum Derin ve ömrümün sonuna kadar da seveceğim."

 

                                                    ***

 

Gözlerimi yavaşça araladığımda etrafıma bakındım. Başımı çevirip saate baktığımda çok erken olduğunu gördüm. Yekta yanımda yoktu.

 

Yavaşça yatakta doğrulup indim ve kapıya doğru ilerledim. Odamdan çıktığımda etrafıma baktım ancak kimse yoktu. Tam herkesin uyuduğunu düşünüp odama geri döneceğim sırada mutfaktan gelen sesle oraya dikkat kesildim.

 

Yavaşça mutfağa doğru adımladım ve içeri baktığımda Yekta'yla karşılaştım.

 

Kahvaltı hazırlıyordu.

 

Bu saatte mi?

 

Saat daha 6 buçuk bile değildi ve kış mevsiminde olduğumuz için hava aydınlanmamıştı bile. Yekta beni gördüğünde gülümsedi ve "Erken kalkmışken kahvaltı hazırlayayım dedim. Biliyorum saat erken ama uyku tutmayınca yapacak bir şey bulamadım ve ben de buna karar verdim." dedi.

 

Ben de ona gülümsedim ve yanına yaklaştım. Bakışlarım mutfak tezgahına kaydığında "Ne yapıyorsun?" diye sordum.

 

"Her zamanki şeyi. Omlet yapıyorum. Yalnız yumurtaların bazıları bozulmuş, elektrik olmadığı için buzdolabı yok. Bu yüzden yakında yiyecek doğru düzgün bir şeyimiz kalmayacak."

 

Derin bir nefes aldım. Haklıydı. Yakın bir zamanda tekrar markete gitmeliydik.

 

"Ben de sana yardım edeyim o zaman." deyip bir yumurtayı elime aldım.

 

"Zahmet etm-" diyecekken sözünü kesip ben konuştum.

 

"Ne zahmeti Yekta? Yardım edicem tabii ki."

 

Fazla uzatmadı ve konuyu kapattı. Beraber yumurtaları kırıp omleti yapmaya başladık.

 

Omlet pişmeye başladığında acıktığımı fark ettim.

 

Hemen yemek yemek istiyordum.

 

                                                        ***

 

"Biz olmadan kartopu mu oynadınız yani. Derin?"

 

Asya'nın sitemli konuşmasına karşılık hafifçe gülümsedim. "Bir gün hepimiz beraber oynarız Asya merak etme." deyip ona baktım.

 

Yekta'yla beraber yaptığımız kartopu savaşından diğerlerine bahsetmiştik ve Asya, Burak ile kendisini çağırmadığımız için bize kızıyordu.

 

Tabiri caizse trip atıyordu.

 

Asya bana ters ters bakarken dayanamayıp "Tamam tamam bakma öyle. Yemekten sonra çıkarız ikimiz beraber." dedim. Asya'nın ters bakışları düzelip, sevinçle parladığında gülümseyerek bana baktı.

 

"Aa biz neden gelmiyoruz."

 

Asya ile olan bakışmamız Burak'ın sitemli sesiyle bölündüğünde gözlerimi kısarak ona baktım.

 

"Sizinle başka bir zamana oynarız." diyerek konuyu kapatmaya çalıştım. Onların gelmesini istememe sebebim çok başkaydı.

 

Abim geri geldiğinde gerçekten hep beraber olarak oynamak istiyordum. Şu an değil.

 

Zaten onlar da fazla üstelememişti ve yemeklerimiz bitince Asya ile beraber dışarı çıkmak için ayaklandık. Üzerimize daha kalın bir şeyler giyip her ihtimale karşı kendimizi korumak için yanımıza bıçak aldık.

 

Kapıdan çıkmadan hemen önce Yekta'nın dikkatli olmamız gerektiğiyle ilgili bir sürü uyarısını dinlemek zorunda kalmıştık. Sonunda apartmandan çıkabildiğimizde boş bir alan aramaya başladık.

 

Birbirimizin koluna girmiştik ve yakındaki zombileri öldürüp ilerliyorduk ancak kol kolayken zor olduğu için ayrıldık.

 

Sonunda boş bir alan bulabildiğimizde orada bulunan tüm zombileri öldürüp kendimize güvenli bir alan oluşturduk. Buraları tanımadığımız için kaybolma riskimiz vardı, bu yüzden evden çok uzaklaşmamıştık. Buradan bakınca apartmanı görebiliyorduk.

 

Hızla yerden bir avuç kar alıp top haline getirdim ve Asya'ya kaçması için fırsat vermeden fırlattım. Yüzüne gelen karı eliyle temizlerken söyleniyordu.

 

O istemişti kartopu oynamayı. O hâlde katlanacaktı.

 

Söylenmesi kısa sürmüştü. Gülümseyerek o da bana kartopu fırlatmaya başladığında hızla bir kar yığınının arkasına saklandım. Buradan çıktığımda karşılaşacağım şeyi bildiğim için yerden aldığım karlarla cephane hazırlamaya başladım.

 

Bir anda kafamdan aşağı doğru dökülen bir yığın karla neye uğradığımı şaşırdım. Asya kafamdan aşağı kocaman bir kartopu(şüpheli) bırakmıştı.

 

Gerçi buna kartopu demek yanlış olurdu çünkü bu resmen çığdı.

 

"Asyaaa!" diye bağırarak kar yığınının arkasından çıktım ve ona baktım. Kar kaplı yüzüm ona komik gelmiş olacak ki gülmeye başladı.

 

"Efendiim?!" dedi geri geri benden kaçarken.

 

"Bittin sen!" diyerek hızla peşinden koşmaya başladım. Ona yetişmeme çok az kalmışken bir anda durdu ve ben de onun sırtına çarpmak zorunda kaldım. Ne olduğunu anlamadan ikimiz de yeri boyladığımızda sinirle altımdaki Asya'ya baktım ve üzerinden yavaşça kalktım.

 

"Ne yapıyorsun kızım, niye bir anda duruyorsun?!" dediğimde bakışlarındaki ifadeden bir şey olduğunu anlamıştım. Merak ve korkuyla onun baktığı yere baktığımda buraya doğru gelen iki tane siyah arabayla karşılaştım.

 

Noluyor lan?

 

Arabalar bizim yanımıza geldiğinde avıyla oynayan aslan misali etrafımızda dönmeye başladılar. İkimizin de eli aynı anda birbirine yaklaşıp parmaklarımız kenetlendiğinde korkuyla birbirimize baktık.

 

Arabalardan biri tam önümüzde durduğunda, diğeri de arkamızda durmuştu. Ben arkamı döndüğümde Asya da önümüzde duran arabaya bakıyordu. Birbirimize sırtımızı dayayıp gelecek herhangi bir saldırıya karşı elim arka cebimdeki bıçağıma uzandı.

 

Benim baktığım arabanın sürücü kapısı yavaşça açıldığında Asya'nın baktığı arabanın da kapısının açıldığını duydum. Arabanın içinden çıkan kişinin ilk başta botları göründü, ardından da kendisini gördüm. Sarı saçlı ve mavi gözlü bir adamdı. 25 yaşlarında olmalıydı.

 

Ardından yolcu kapısı da açıldığında diğeriyle aynı yaşlarla kumral bir adamla karşılaştım. Diğer aracın da kapısının açıldığını duyduğumda Asya'nın sıkıca tuttuğum elinin kasıldığını hissettim.

 

Korkudan olduğunu düşündüğüm için o tarafa bakmadım ancak eli titremeye başladığında hızla o tarafa döndüm.

 

Aşina olduğum tanıdık bir simayla karşılaştığımda bunu beklemediğim için baştan aşağı titredim. Kalbimin atış hızı arttı ve tüm bedenim kasıldı.

 

Dudaklarımdan kimsenin duyamayacağı kadar kısık bir fısıltı firar etti.

 

"Abi..."

 

Loading...
0%