@kayip_balik_nemo
|
Kuzey'den devam:
Göz kapaklarım yüzüme ağırlık yaparken zorlukla gözlerimi açıp etrafıma baktım.
Yine o lanet depodaydım.
Sinirli bir nefes verip ayağa kalktığımda aniden kalktığım için başım döndü ve düşmemek için duvara tutundum. Yavaş adımlarla kapıya doğru ilerlediğimde açmaya çalıştım ancak kilitliydi.
Ellerimle yüzümü sıvazlayıp küfür ettiğimde demir kapıya öfkeyle sert bir yumruk geçirdim. Elim acımıştı ancak karizmamı çizmemek için çaktırmadım.
"Açın lan kapıyı!" diye bağırarak bir yumruk daha atacağım sırada kapı açıldı ve yumruğum kapıyı açan kişinin yüzüne denk geldi. Adam bu yumruğu beklemediği için sendelediğinde ağzından okkalı bir küfür çıktı.
Adamın yüzüne baktığımda bunun sarışın olan adam olduğunu görmüştüm. Yüzüne yumruk attığım için alayla sırıttım.
Adam bana baktığında hızlı adımlarla üstüme geldi ve bana kafa atacakken kenara çekilip ona yumruk attım. Adam da bana bir yumruk atacağı sırada kapının oradan bir ses daha duyuldu.
"Noluyor burada!?"
Bu ses siyah saçlı sadiste aitti.
Kavga eden bizi gördüğünde yanımıza gelip sarışın sadisti yakasından tutup benden uzaklaştırdı. Adama bakarak "Ben seni buraya onu çağırman için gönderdim, dövmen için değil!" diye bağırdı ancak benim takıldığım yer başkaydı.
"Yalnız o beni değil, ben onu dövüyordum." diyerek alayla güldüğümde sarışın bana öyle bir baktı ki bakışlarla ölmek mümkün olsaydı şu an ölmüştüm.
Siyah saçlı sadist, sarışını bırakıp onu dışarı gönderdi ve bana döndü. Bana doğru bir adım attığında yerimden hiç kıpırdamadım.
"Seninle bir anlaşma yapalım" dediğinde histerik bir kahkaha attım. Daha sonra kaşlarım öfkeyle çatıldığında adamın yakasına yapıştım ve yüzüne doğru haykırdım.
"Ne anlaşmasından bahsediyorsun lan sen?! Senin gibi masum insanları öldüren cani heriflerle anlaşma mı yapacağımı sanıyorsun?! Öldür daha iyi lan!"
Adam dediklerime karşı bir tepki vermeden yakasındaki ellerimi ittirdi. Zorluk çıkarmadan bıraktığımda aniden bana bir yumruk çakmasıyla beklemediğim için sendeledim.
"Bir! Bana sen diye hitap etmeyeceksin, ben senin efendinim!" derken bana bir yumruk daha attı. Ona engel olmaya çalıştım ancak benden daha güçlüydü.
"İki! Bir daha bana sesini yükseltmeyeceksin!"
Bir yumruk daha.
"Üç! Bana ve diğerlerine hakaret ettiğini duyarsam seni öldürürüm! Anladın mı beni?!"
Normalde olsa asla lafımı esirgemez ve kendimi ezdirmezdim ancak herifler benden yaşça daha büyük oldukları için doğal olarak daha güçlülerdi. Buradan kaçamayacağımı anlamıştım o yüzden sessiz kalıp anladığımı belli ettim.
En kısa sürede bir açıklarını bulup buradan kaçacaktım!
***
Aradan tam bir hafta geçmişti. Sadist heriflerin elinden kaçamamıştım.
Adam beni kendilerine benzetmekte kararlı olduğu için onlara ettiğim onlarca hakarete rağmen beni öldürmemişti. Bir hafta önce yaptığı uyarıların sadece blöf olduğunu o zaman anlamıştım.
Sadece iki yumruk atıp bırakıyordu ve akıllanmam gerektiğini söylüyordu ancak benim aklım gayet yerindeydi. Akıllanması gereken kişi kesinlikle onlardı.
Şu anda arabada şehire doğru ilerliyorduk. Yiyecek bir şeyler alacaktık.
Araba bir marketin önünde durduğunda aşağı inip markete doğru ilerledik. Siyah saçlı sadist benim kaçmaya çalışacağımı artık tahmin edebildiği için elini omzumdan ayırmıyordu.
Markete girip yiyecekleri bana verdikleri çantaya doldurmak yerine kendim yemeye başladım. Çantalar dolu gözüksün diye yediğim yiyeceklerin ambalajlarını kimse görmeden çantanın içine dolduruyordum. Fazla dolu gözükmediği için kırılan rafların etrafa saçılan parçalarını da çantaya koymaya başladım.
Aç kalsınlar pislikler!
Derin bir nefes alıp ağzına kadar doldurduğum çantanın fermuarını çektim ve sadistlere döndüm. "Bu çanta doldu." deyip marketten çıkmak için bir adım attığım sırada kumral saçlı sadist beni omzumdan geri ittirdi.
Öfkeyle dişlerimi sıkıp ona baktığımda elimdeki çantayı alıp fermuarını açtı ve içine baktı. Sinirli bakışları beni bulduğunda yumruk yiyeceğimi anlayıp kendimi hazırlamıştım.
Tahmin ettiğim gibi olmuş, pislik herif yüzüme sert bir yumruk indirmişti. Çantayı ters çevirip içindekileri yere boşalttığında boş çantayı kucağıma fırlattı. Refleksle karnıma attığı çantayı tuttum ve adama baktım.
"Gerçek yiyecekler doldur!" diye adeta gürleyen adama gözlerimi devirdim. Hiçbiri umurumda değildi ancak katlanıyorduk işte.
Çantayı bu sefer raflardaki yiyeceklerle doldurmaya başladığımda kısa süre içinde ağzına kadar dolmuştu. Ellerindeki çantaları bana yükleyen sadistlere gözlerimi devirip çantaları siyah saçlı adamla bineceğim aracın bagajına koydum.
Arabalara binip ilerlemeye başladık. Aradan beş dakika geçmemişti ki yanımdaki herif konuştu. "Bak bak bak... İleride iki tane güzellik var."
Gözlerimi devirdim. Bu bir hafta içinde bir sürü insan öldürmüşler, hepsinde de benim öldürmem için zorlamışlardı ama tabii ki de öldürmemiştim. Şimdi de kesin aynı şeyleri yapacaklardı.
Başımı kaldırıp bahsettiği kızlara bakmaya tenezzül etmedim. Birazdan öleceklerdi.
Umursamaz görünüyor olabilirdim ancak ilk günlerde kurtardığım kızlar için yediğim dayağın haddi hesabı yoktu. O yüzden artık sessiz kalmayı tercih ediyordum.
Araba bir yerde durduğunda adamın sesini duydum. "Aşağı in. Artık bahane kabul etmiyorum. Ya öldüreceksin, ya da sen öleceksin."
Hiçbir zaman bahane uydurmamıştım zaten ancak adam benim öldürmek istememelerimi bahane olarak görecek kadar deliydi.
Yanımdaki kapıyı açıp yavaşça aşağı indim ve kafamı kaldırıp birazdan ölecek olan kızlara baktığımda kalbim tekledi. Yüreğim hızlandı. Bedenim titredi ve tüm vücudum kasıldı.
Asya ile Derin... Biri sevdiğim kız, diğeri ise kardeşim... Sırt sırta durmuş korku içindeydiler.
Asya ile göz göze geldiğimde gözlerindeki korku ve endişe duygusunun yerini sevinç ve umut aldı. Daha sonra Derin de bana döndüğünde göz göze geldik. Ağzından kimsenin duymadığı bir fısıltı çıkmıştı ancak ben duymuştum.
"Abi..." demişti.
"Abim..." dedim.
|
0% |