Yeni Üyelik
42.
Bölüm
@kayip_balik_nemo

"Vay şerefsizler." deyip önümdeki bisküviden bir tane daha aldım. Abim bize yaşadıklarını anlatıyordu ve ben şu anda hepsine sövüyordum.

 

İçimden bildiğim tüm küfürleri sıralarken Yekta'nın sahte öksürüğüyle ona döndüm. Kafamı 'ne var' dercesine salladığımda "İçinden söver misin?" dedi.

 

E zaten içimden sövüyorum.

 

"Hayır Derin şu anda odadaki herkes senin bu kadar küfürü nereden öğrendiğini sorguluyor."

 

"Bir dakika ben onu da mı dışımdan söyledim?" diye sorduğumda gülmüşlerdi. Ara sıra tutuyordu benim dışımdan söyleme problemim. Salaktım herhalde.

 

Abim gülerken kolunu omuzlarımdan sarıp beni kendine çekti ve başımın tepesine bir öpücük kondurdu. Ona hâlâ biraz kırgındım ama çok şey yaşamıştı ve onu tersleyemezdim. Zaten hiç yapmak istemiyordum, onu çok özlemiştim ve sürekli sarılmak istiyordum.

 

Ona dönüp "Abi bugün beraber uyuyalım mı?" diye sordum çocuk gibi. Yüzüme içtenlikle bakıp gülümsediğinde "Sen nasıl istersen kardeşim." dedi.

 

Etrafta bir sessizlik oluştuğunda herkes birbiriyle bakışmaya başladı. Daha fazla dayanamayıp gülmeye başladığımda herkes bana katıldı ve kısık sesli gülüşlerimiz kahkahalara dönüştü.

 

Harbiden psikolojimiz bozulmuştu.

 

                                                            ***

 

"Bizim kartopu savaşımız da yarım kaldı ya!" diyen Asya'ya kaşığımdaki çorbayı içerken başımı salladım. Beraber akşam yemeği yiyorduk.

 

Asya'nın dediği ile aklıma gelen şeyle gülümsedim.

 

"Artık abim de geldiğine göre hep beraber kartopu oyanayabiliriz." dedim. Abimle olan bakışmamızı Burak'ın sesi böldü.

 

"Bu ikisi senin yokluğunda gecenin bir vakti çıkıp kartopu oynamışlar." deyip Yekta ile ikimizi gösterdiğinde Yekta'nın içtiği su genzine kaçmış olmalı ki aniden öksürmeye başladı. Hızla uzanıp sırtına iki kez patpatladım. "Helal!"

 

Gözlerimi pörtletip Burak'a döndüm ve kaş göz hareketleri yapmaya başladım. O ise bana bakıp muzırca gülümsemişti.

 

Abimin kaşlarını çattığını hissettiğimde yüzümü düzeltip gülümseyerek ona döndüm.

 

"Doğru mu bu Derin?" diye sorgulayıcı bir ifade ile soru soran abimle yutkundum.

 

"Doğru abiciğim, canımız sıkılmıştı biz de biraz kartopu oynamak istedik. Ne var ki bunda?" diyerek köpek yavrusu bakışlarımı takındım.

 

"Tek başınıza?"

 

Başımı salladım.

 

"Gece?"

 

Tekrar başımı salladım.

 

"Diğerlerine haber vermeden?"

 

Bıkkınlıkla tekrar başımı salladım.

 

Abim bir şey daha demek üzereyken hızla onu susturdum. "Ay abi ne abarttın! Olamaz mı Allah Allah?! Diğerleri uyuyordu uyandırmak istemedik. Bizi de uyku tutmamıştı çıktık işte dışarı nolcak?"

 

Abimin bakışları benimkilerle buluştuğunda yumuşadı. Çatık kaşları düzeldi ve bana gülümsedi. Önünde duran kasedeki çorbadan son kaşığını da alıp yavaşça ayağa kalktı ve bana döndü.

 

"Ben seni odanda bekliyorum. Yemeğini bitir gel, beraber uyuyacaktık." dediğinde şaşırmıştım ama belli etmeden başımı salladım. Bu kadar çabuk konuyu kapatması beni şaşırtmıştı ama abartılacak bir şey yapmamıştık sonuçta. Abim her şeyi abartan biriydi o yüzden beklemiyordum.

 

Abime gülümseyerek başımı salladım. Mutfaktan çıkıp kapıyı arkasından kapattığında hızla kaşlarımı çatıp Burak'a döndüm ve "Sen bittin!" diye bağırıp masadaki bardağı aldım. Hiç beklemediği bir anda kafasından aşağı boşaltmamla neye uğradığını şaşırdı ve hızla oturduğu sandalyeden ayağa kalktı.

 

Diğerleri bize gülerken o kaşlarını çatmıştı. Boş bardağı alıp musluğa doğru ilerlediğinde bana su dökeceğini anlamıştım.

 

Gülerek mutfaktan koşarak çıktım ve hemen odama daldım. Arkamdan kapıyı kilitleyip önüme döndüğümde abimle karşılaşmayı bekledim ancak yoktu.

 

"Abi?" diyerek bir adım attığım sırada bacaklarımdan sarılan kollarla bir anda kendimi abimin omzunda buldum. Küçük bir çığlık atarak tepinmeye başladığımda abim yatağa doğru ilerliyordu.

 

"Abi napıyorsun, delirdin mi?!" diye bağırarak daha çok tepindim. Abim ise beni bir anda yatağa bırakıp kaçmama izin vermeden gıdıklamaya başladı.

 

"Bana yalan söylemek ha?" dediğinde gülmekten gözlerimi açıp abime bakamıyordum.

 

"Çabuk bana doğruyu söyle yoksa sabaha kadar gıdıklarım!"

 

Sahte bir öfkeyle söylediklerine karşı kahkahalarımın arasından zar zor konuştum.

 

"T-tamam! Yeter dur!"

 

Abim beni bıraktığında içime derin bir nefes çekip soluklandım. Abime dönüp "Ne soracaksan sor şimdi." dedim.

 

"Yekta ile aranda bir şey mi var?"

 

Abimin sorusuna karşılık ne yapacağımı bilemedim ve telaşla yalana başvurdum. "H-hayır, nereden çıktı bu?"

 

Yalan söylediğim o kadar belli oluyordu ki...

 

Abim yatağın üzerine tamamen çıkıp biraz bana yaklaştı ve konuşmak için dudaklarını araladı.

 

"Bana yalan söylediğinde ne olduğunu gördün." deyip sırıttığında yutkunup yatakta hafifçe geriye gittim ve ondan uzaklaştım. Bu hareketime karşılık sırıtması genişlemişti.

 

Birkaç saniye öylece bakışmanın ardından tam bir şey diyecekken sözünü kestim. "Evet var."

 

Kaşlarını çatıp bana yaklaştığında artık tamamen ciddileşmişti.

 

"Ne zamandır?" diyen sorusuyla 'acaba yalan mı söylesem' diye düşünmeden edemedim. Abim bakışlarımdan yalan söylemek üzere olduğumu anlamış olacak ki beni beklemeden o konuştu.

 

"Derin bana yalan söyleme lütfen."

 

Beni çok iyi tanıyordu.

 

Derin bir nefes alıp doğruyu söyledim.

 

"Götürüldüğümüz güvenli bölgeyi zombilerin bastığı gün."

 

Abim derin bir nefes alarak düşüncelere daldı. Birkaç dakikanın ardından aniden ayağa kalktığında hızla ona döndüm.

 

"Nereye?"

 

Kapının kilidini açarken bana dönmeden cevapladı.

 

"Yekta'yla konuşmam gerekenler var." deyip odadan çıktığında sertçe yutkundum.

 

Umarım 'konuşmak' derken kastettiği şey başka bir şey değildir...

 

Loading...
0%