Yeni Üyelik
46.
Bölüm
@kayip_balik_nemo

 

Günün üçüncü bölümü<3

 

 

 

***

 

 

 

Gözlerimi kapattığımda kısa süre içinde uykuya daldım.

 

                                                            ***

 

Yüzüme çarpan soğuk su ile sıçrayarak uyandım. Pörtlemiş gözlerle etrafıma bakarken Burak'ın sırıtan yüzüyle karşılaştım.

 

"Bana bak sen bu aralar çok kaşınıyosun!" diye bağırarak hızla yerimden kalktım. Ben kalkınca o da koşarak odadan çıkmıştı.

 

Arkasından bağırdım.

 

"Bunun hesabını sorucam sana!"

 

Gülerek başımı iki yana salladım. Maldı bu çocuk.

 

Yerdeki çantadan aldığım kıyafetlerle üzerimi değiştirip banyoya girmek için odamdan çıktım. Neyse ki bu sefer banyo boştu.

 

Hızlıca işlerimi hallettikten sonra mutfağa girdim. Kahvaltı hazırlanmış, herkes beni bekliyordu.

 

Gökçe ile abim arasındaki boş sandalyeye oturdum. Çok acıktığım için hemen yemeye başlamıştım. Yemek yerken Burak'a ölümcül bakışlarımı atmayı ihmal etmiyordum.

 

Ancak sonra bir şey fark ettim. Burak benim yanıma bakıyordu. Yani Gökçe'ye.

 

Gözlerinde hayranlık mı vardı yoksa ben mi yanlış görüyordum?

 

Gökçe'ye döndüğümde onun da bunun farkında olduğunu fark ettim. Rahatsız olmuyor gibiydi.

 

Hafifçe gülümseyerek tekrar önüme döndüm ve yemeğimi yemeye devam ettim.

 

                                                           ***

 

Kapım çalındığında başımı okuduğum kitaptan kaldırıp kapıya baktım. Bu kitabı odanın içinde bulmuştum.

 

"Gel!" diye seslenmemin ardından kapı yavaşça açıldı ve içeri Yekta girdi. Aynı yavaşlıkla kapıyı kapattığında ne diyeceğini beklemeye başladım.

 

En sonunda konuştu.

 

"Hazır abin uyurken yanına geleyim dedim. Malum bir bakışmamızda bile kızıyor." derken son cümlede gözünü devirmişti.

 

Gülerek "Abimin geri dönmesine üzüldün galiba." dedim. Hızla kaşlarını çatıp bana doğru adımlamıştı.

 

"Saçmalama istersen. Ne kadar mutlu olduğumu tahmin bile edemezsin."

 

Yatağıma oturduğunda elimdeki kitabı komodinin üzerine bırakıp ona yaklaştım. "Biliyorum. Sadece şaka yapmıştım." deyip tatlı tatlı gülümsediğimde o da sırıtıp bana biraz daha yaklaştı.

 

Bakışları dudaklarıma kaydığında yüzlerimiz birbirine çok yakındı. Biraz daha birbirimize yaklaştığımızda tam beni öpecekken aklıma gelen şeyle hızla geri çekildim.

 

Gözlerini açtığında ne olduğunu sorarcasına bana bakıyordu.

 

"Abim seninle ne konuştu?" diye sorduğumda suratını astı.

 

"Klasik şeyler işte. Derin'i üzmeyeceksin falan filan..." derken ondan ayrıldığım için bozulmuş gibi görünüyordu.

 

Daha fazla üzülmesin diye onu kendime çektim ve sıkıca sarıldım. O da beni kollarıyla sardığında beraber yatağa uzandık.

 

Eliyle yanağımı okşamaya başladığında uzanıp alnıma bir öpücük kondurdu.

 

Yanağımda gezinen eli yavaşça çeneme kaydığında tutup başımı hafifçe yukarı kaldırdı. Ardından bana yaklaşıp dudaklarını dudaklarıma bastırdığında yutkunup gözlerimi kapattım.

 

Benden ayrıldığında gözlerimi açmamıştım.

 

Yanaklarımın ısındığını hissettiğimde kısık sesli gülüşünü duydum. Avuç içini yanağıma bastırdığında tebessüm ettim.

 

Tekrar yanağımı okşamaya başladığında uykum gelmişti. Ona biraz daha sokulduğumda kendimi uykunun huzurlu kollarına bıraktım.

 

                                                            ***

 

"Lan noluyo burda!?"

 

Kulağıma dolan gürültüyle yerimde rahatsızca kıpırdandım. Yan tarafıma doğru dönüp uykuma devam edeceğim sırada tekrar bir bağırtı koptu.

 

"Bak hâlâ uyuyorlar!"

 

Oflayıp tekrar öbür yana dönerek gözlerimi açtığımda ilk gördüğüm şey Yekta'nın yeni uyanmaya başlayan yüzüydü.

 

İkinci gördüğüm ise...

 

Sinirle bize bakan abimdi...

 

Cafer sen bez fabrikasını sırtlan gel koçum.

 

Hızla yattığım yerde doğruldum ve hâlâ uyanamayan Yekta'nın kolunu dürttüm. "Yekta kalk boku yedik."

 

Yekta en sonunda gözlerini açmayı başardığında baygın gözlerle ilk bana, ardından da abime baktı.

 

Abimi gördüğünde pörtleyen gözleriyle beraber hızla yatakta doğruldu.

 

"İki dakika uyuyayım dedik hemen fırsat bu fırsat deyip yaptığınıza bakın!" diyen abim Yekta'yı yakasından tutup kaldırdı ve kapıya doğru sürükledi.

 

"Abi Yekta'yı dövme!" diye arkasından bağırdığımda abim bana dönüp konuştu. "Seninle sonra görüşecez küçük hanım!"

 

Harbi sıçtık lan!

 

Abim Yekta'yı kapının dışına atıp kendisi de çıktığında hızla koşup kapının deliğinden baktım.

 

Koridorun benim bulunduğum yere en uzak köşesinde abim Yekta'yı köşeye sıkıştırmış bir şeyler söylüyordu.

 

"İyi bari dövmüyor." diye kendi kendime mırıldandığım sırada Yekta'nın bir şey söylemesiyle abim acıtmayacak şekilde Yekta'ya yumruk atmıştı.

 

Hay benim şom ağzıma...

 

Bir gün benim bu şom ağzım bir yerimde patlayacaktı da neyse...

 

Abim en sonunda Yekta'yı bırakıp bu tarafa doğru döndüğünde hızla doğrulup delikteki anahtarı çevirdim ve kapıyı kilitledim.

 

Ardından abim kapının kulpunu aşağı indirdiğinde tabii ki açamamıştı.

 

"Derin bak kırarım bu kapıyı!" diye bağırdığında sıçradım.

 

"Ya abi tamam bir daha yapmıcaz!" diyerek vazgeçmesini umdum ama işe yaramamıştı.

 

"Derin aç dedim, dövmeyecem herhalde seni!"

 

"Belli olmaz, nereden bilecem?!"

 

"Oha Derin, gerçekten seni döveceğimi mi düşünüyorsun?"

 

"Bilmem olabilir."

 

Derin bir nefes aldığını işittim. Ardından kapıya yavaşça tıklatıldı. "Derin. Canım kardeşim. Açar mısın şu kapıyı?"

 

Birkaç saniyenin ardından kilidi açıp hızla kendimi yatağıma attım. Abim kapıyı açmadan hemen önce yorganımın altına tamamen girip nolacağını beklemeye başladım.

 

Kapı açıldığında abimin adım seslerini işittim. Ardından kapı kapandı ve abimin kısık sesli gülüşünü duydum.

 

Kısa bir süre ses gelmedi. Sanırım benim yorganın altından çıkmamı bekliyordu ancak benim buna hiç niyetim yoktu.

 

Aniden yorganla beraber havalandığımda dudaklarımın arasından küçük bir çığlık kaçtı. Yorgan üzerimden aşağı doğru kayıp yere düştüğünde abimin kucağında olduğumu gördüm.

 

"Abi napıyorsun?!" diye bağırıp yere inmeye çalıştığımda beni bir anda bıraktı ve çığlık atarak tam yere düşeceğim sırada eğilip tekrar tuttu.

 

Refleksle kollarımı abimin boynuna doladığımda sırıtarak beni yatağa bıraktı.

 

Yanımdaki yastığı alıp abimin kafasına fırlattığımda yastığı yere düşmeden önce tutup o da bana fırlattı. Son anda yana doğru çekilip yastıktan kurtulduğumda sırıttım.

 

Abim gözlerini kısarak yanıma geldiğinde geriye doğru çekildim. Gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdığını gördüğümde kaşlarımı çattım.

 

Ben bir şey diyemeden abim en sonunda konuya girdi.

 

"Ne yapıyordunuz Yekta'yla?"

 

Gözlerimi devirdim. "Sadece uyuduk abi. Ne yapıyor olabiliriz Allah aşkına?"

 

"Hayır Derin. Neden bu kadar yakınsınız demek istedim."

 

Sesindeki kıskanç tınıyı duyduğumda sırıttım. "Sen beni mi kıskandın?"

 

Kaşlarını çattı. "Saçmalama."

 

Bunu derken bile ses tonu resmen 'Ben seni kıskanıyorum' diye bağırıyordu.

 

"Abi kabul et. Kıskanıyorsun."

 

Elleriyle yüzünü sıvazlayıp ofladı. "Tamam! Kıskanıyorum evet. Sen benim tek kız kardeşimsin ve ben doğal olarak seni paylaşamıyorum." dediğinde gülümsedim.

 

Ona doğru yaklaşıp kollarımı boynuna doladığımda o da beni sıkıca sardı. "Abi beni kıskanmana gerek yok. Senin yerin ben de hep ayrı."

 

"Senin yerin de bende hep ayrı kardeşim. Bu hayatta en değer verdiğim insan sensin."

 

Gözümden bir damla yaş süzüldüğünde bizim için kendini feda ettiği an aklıma gelmişti. Kendime hakim olamayarak hıçkırdığımda hızla benden ayrıldı.

 

Ağladığımı gördüğünde yüzümü ellerinin arasına aldı. "Bitanem, neden ağlıyorsun?"

 

"Abi bir daha bizi bırakıp gitme olur mu?" deyip daha çok ağlamaya başladığımda bana tekrar sarıldı ve beraber yatağıma uzandık. Kollarıyla beni sardığında kafamı göğsüne gömdüm.

 

"Sizi hiç bir zaman bırakmayacağım Derin. Tüm hayatım boyunca özellikle senin yanında olacağım."

 

Ağlamamın şiddeti yavaş yavaş azaldığında abim uzanıp beni alnımdan öptü. Uykum olmadığı için yalnızca öylece yattım. Bir süre sonra abim uyumuştu ama ben hâlâ uyanıktım. Uyumaya da niyetim yoktu çünkü abimin sıcak kollarının arasından çıkmak istemiyordum.

 

Abim uyanana kadar öylece yattım.

 

Loading...
0%