@kayip_balik_nemo
|
Günün ikinci bölümü<3
***
Onları çok seviyordum...
***
"Abi Allah çarpsın ben yapmadım!" diye bağırarak hızla masanın arkasına koştum. Umarım çarpılmam çünkü ben yapmıştım.
Neyi mi?
Burak ile beraber abim uyurken yüzüne abartılı büyüklükte bir bıyık çizmiştik. Tabii kaşlarını birleştirip tek kaş yaptığımızı da unutmamak lazım.
"Derin senden başka kim yapabilir bunu!? Yüzümün haline bak!"
"Bakıyorum abicim çok yakışıklı olmuşsun."
"Derin seni bi yakalarsam..."
Kahkaha attım ve abimin duraksamasını fırsat bilerek hızla yanından geçip odadan tüydüm. Koşarken peşimden geliyor mu diye arkama baktığımda hızla bana doğru koştuğunu gördüm.
Tekrar önüme döndüğümde sertçe bir bedene çarptım. Yere düşmeden önce beni belimden yakalayıp kendine çektiğinde hızla kollarımı kokusundan tanıdığım Yekta'nın boynuna doladım.
"Yekta abim beni dövecek, yardım et!" dediğimde abim yanımıza varmıştı.
"Lan bırak kardeşimi, koala gibi sarılmış!"
Yekta'dan yavaşça ayrılırken aniden kahkaha atmasıyla ona döndüm. Abimin yüzünü yeni görüyordu...
Yekta anırarak gülerken ben de dayanamayıp ona katıldım ve ikimiz de kahkahalara boğulduk.
"K-karnım ağrıdı!" diyerek konuşmaya çalıştım ancak gülmekten kalbim yerinden çıkacaktı.
En sonunda sakinleşebildiğimizde abim beni kolumdan tutup kendine çekti. Alt dudağımı dişlerimin arasına alarak Yekta'ya 'help me' bakışlarımı gönderdim.
Yekta tam bir şey diyecekken yan odanın kapısı açıldı ve içeriden Burak çıktı. Bizi önünde görmeyi beklemediği için garip bakışlar atarak hepimizin yüzünde gözlerini gezdirdi.
Bakışları en son abimin bıyıklı yüzünde durduğunda ilk önce kaşlarını yukarı kaldırarak dudaklarını birbirine bastırdı. Ardından genzinden kısık sesli garip bir gülüş çıkardı.
Ve sonra bir anda patladı.
Kahkahalarla gülmeye başladığında abim "Yeter!" diye bağırdı ve keskin bakışlarını Burak'a döndürerek onu susturdu.
Ardından iki odanın kapısı da aynı anda açıldığında içlerinden şaşkın bakışlarla bize bakan bir adet Asya ve bir adet Gökçe çıktı. İkisinin de bakışları abimi bulduğunda kendilerini tutamayıp anırarak gülmeye başladılar.
Ev de ahıra döndü aq herkes anırıyor.
En sonunda herkes sustuğunda abim bana döndü ve kaşlarını çattı. Üzerime doğru bir adım attığında hemen kolumu uzatıp karşımdaki Burak'ı işaret ettim. "Vallahi o yaptı!"
Aslında yalan değildi.
Abim kaşlarını daha da çatıp işaret ettiğim yere döndüğünde fırsat bu fırsat deyip hızla yanından sıyrıldım ve odama koşup kapıyı kilitledim.
Abimin aniden "Derin buraya gel!" diye bağırmasıyla yerimde sıçradım. Ardından kapıya doğru bağırdım. "Yeminne Burak yaptı yaa!"
"Ya Derin fikir senden çıktı!" diye bağıran Burak'ın sesiyle sırıttım. Evet öyleydi.
Cevap vermediğimde birkaç dakika boyunca Burak'ın ve abimin sesi geldi ancak ne dediklerini anlayamadım. Muhtemelen abim, Burak'a yüzünün bu hâle gelmesinde parmağı olduğu için hesap soruyordu.
Abimin beni unuttuğunu düşünüp rahatladığım sırada buraya doğru gelen ayak seslerini duydum. Korkudan üç buçuk atarken ne olacağını beklemeye başladım.
Kapıya birkaç kez sakince tıklatıldığında bu tıklatmanın karlar ülkesinde Anna'nın kapıya tıklatmasıyla aynı olduğunu fark ettim.
Bir an abim 'kardan adam yapsak senle' diyecek sanmıştım ama tabii ki de öyle bir şey olmadı.
Küçükken karlar ülkesini şakam yok elli kere baştan sona izlemişimdir.
Kafamı iki yana sallayarak düşüncelerimden sıyrıldım ve tekrar kapıya döndüm. Karşıdan abimin sesi duyuldu.
"Derincim kapıyı açar mısın? Kızmıcam."
Sakin ve ılımlı bir ses tonuyla konuşarak beni ikna etmeye çalışıyordu ancak ben yemezdim.
"Açmıyorum."
Derin bir nefes verme sesi işittim. Ardından kapıya tekrar tıklatıldı.
"Derin lütfen kardeşim."
Açsam mı ya acaba?
"Derin bak açmazsan vallahi sabaha kadar gıdıklarım seni!" diyen sesini duymamla gözlerim faltaşı gibi açıldı. Şimdi açmazsam zaten illa açılacaktı bu kapı. Sonsuza kadar burada kalamazdım ya?
O yüzden açmaya karar verdim.
Elimi anahtara uzatıp hızla çevirdim ve koşarak yatağın arkasına geçtim. Abim kapıyı açtığında göz göze geldik.
Elinde bir şey vardı...
Kalem!
'Aha şimdi sıçtım' diye düşünerek abime yalvaran bakışlarımı yolladım. O ise sadece gülümsemişti.
Yavaş adımlarla bana yaklaşmaya başladığında yüzündeki bıyıktan dolayı ciddi kalamıyordum.
"Abi yemin ederim bi daha yapmıcam!" diye bağırarak yatağın arkasından çıkıp masanın arkasına geçtim. Abim bana iyice yaklaştığında hızla yanından geçmek için hamle yaptım ancak tam geçecekken bana çelme takmıştı.
Yüzüstü yere yapıştığımda canım acımamasına rağmen dudaklarımın arasından sanki acımış gibi bir inleme döküldü. Abim belki canımın acıdığını sanıp vazgeçer diye düşünmüştüm ancak o beni şaşırtmadı.
"Canının acımadığını biliyorum Derin, yemezler."
Yüzüstü yattığım yerde sırtüstü dönüp tam ayağa kalkacakken abim üzerime çıktı. Küçük bir çığlık atarak ellerimle onu iteklemeye başladım ancak başarısız oldum.
Elindeki kalemi yüzüme yaklaştırmaya başladığında elini tutup ona engel oldum. O ise diğer eliyle iki elimin de bileklerinden tutup başımın üstünde birleştirdi.
Aha şimdi boku yedim...
Yüzüme doğru kalemle birlikte yaklaşan elini ısırmaya çalıştığımda bıkkın bir nefes verdi.
Ne yani? Yüzümü boyamasına asla izin veremem ben!
Abim hafifçe doğrulduğunda vazgeçtiğini düşünüp sevinmiştim ancak o elindeki kalemi yere bırakıp aniden beni gıdıklamaya başladığında yanıldığımı anladım.
"Ya bırak abi ya!"
"Boyamama izin verene kadar bırakmam." diyerek sakince konuştuğunda derin nefesler almaya çalışarak kesik kesik konuştum.
"T-tamam bırak!"
En sonunda gıdıklamayı kestiğinde kalemi tekrar eline aldı ancak o boyamaya başlamadan tekrar konuştum. "Burak'a da aynısını yapıcaksın o zaman."
Gülerek "Yaptım ki zaten." dediğinde küçük bi kahkaha attım.
"Tamam o zaman boya."
Abim kalemi yüzüme yaklaştırıp ilk önce kaşlarımı çizmeye başladı. Kaş kısmı bitince de bıyığa geçti. Neredeyse kulağıma kadar bir çizgi çekmesiyle kaşlarımı çattım. "Oha abi napıyon ya!?"
Sırıtıp hiçbir şey söylemediğinde gözlerimi devirdim.
En sonunda bitirdiğinde üzerimden kalktı. Bana göz kırpıp odadan çıktığında hızla ben de peşinden çıktım ve olduğum yerde zıplayarak abimin ensesine bi tane indirdim.
Tüm evde yankılanan 'şlak' sesiyle abim ilk önce hiç kıpırdamadı. Daha sonra odalardan birinin kapısı açıldığında Burak kafasını uzatıp bulunduğumuz yere baktı.
"O ses neydi lan?" dediğinde göz göze geldik ve ikimiz de anırmaya başladık. Ben onun yüzündeki bıyığa, o da benim yüzümdeki bıyığa bakıp kahkahalarla gülmeye devam ettik.
Biz gülerken abim ağır ağır başını çevirip ensesine vurduğum için öfkeyle çatılmış kaşlarıyla bana bakmaya başladı. Gülüşüm solduğunda kendimi hızla banyoya kapattım.
Buraya da gelmesindi yani.
Hemen aynaya baktığımda biraz da kendi yüzüm için güldüm. Upuzun, uçları kıvrımlı büyük bir bıyık çizmişti abim. Kaşlarımla da Recep İvedik'e benzemiştim resmen.
Suyu açıp yüzümü yıkamaya başladım ancak çok az geçirebilmiştim.
İçimden 'neyse' diyerek boşverdim. Sonuçta tek yüzü boyalı olan kişi ben değildim.
Üçümüz de tüm gün boyunca yüzümüzdeki bıyıklarla dolaşmıştık.
|
0% |