Yeni Üyelik
53.
Bölüm
@kayip_balik_nemo

Günün birinci bölümü♡

 

 

 

***

 

 

 

"Daha hızlı sür!" diye bağıran Yekta'nın sesiyle göz kapaklarımı açmaya zorladım. Kolumda keskin bir acı ve üzerinde baskı vardı.

 

"Derin lütfen uyan canım." birinin elini yanağımda hissettim.

 

Dudaklarımın arasından istemsizce acı dolu bir inleme çıktı.

 

"Uyanıyor mu?! Ses çıkardı!" Abimin endişe dolu sesini duyduğumda ağır ağır gözlerimi açmaya başladım.

 

"Derin! Uyandı!"

 

Konuşmaya çalıştığımda aniden öksürmeye başladım. Öksürürken canımın acısı ikiye katlanıyordu.

 

"Arabada su var mı!?" diye bağıran Gökçe sürücü koltuğuna baktı. Muhtemelen abim oradaydı.

 

Birkaç saniye sonra abimin uzattığı su şişesini kaptığı gibi açıp bana yaklaştırdı. Yekta elini enseme koyup başımı yukarı kaldırdığında dudaklarıma değen şişeden büyük bir yudum aldım.

 

Artık konuşabileceğimi hissettiğimde "K-kolum..." diyebildim.

 

"Az kaldı Derin dayan. İyi olacak kolun merak etme." diyen Burak'ın sesiyle abim hariç herkesin arka koltuğa sıkıştığını fark ettim.

 

Başım Yekta'nın dizlerindeydi. Ayak ucumda Asya vardı ve uzanıp elimi tutmuştu. İki koltuğun arasındaki yerde de çömelmiş bir şekilde yanımda duran Gökçe ve Burak vardı. Burak koluma baskı uyguluyordu.

 

"Kuzey ne kadar yolumuz kaldı?" diye soran Asya'ya abim cevap verdi. "Beş dakika."

 

Sağlam kolumu koltuğa dayayıp doğrulmaya çalıştığımda Yekta hızla elimi tuttu ve buna engel oldu. "Kendini yorma Derin, az kaldı zaten."

 

Gözlerimi kapatıp yolun bitmesini beklemeye başladım.

 

Yaklaşık beş dakika sonra arabanın durduğunu hissettim. Zorlukla gözlerimi açtığımda Yekta kapıyı açtı ve kollarını altımdan geçirip beni kucağına aldı.

 

Arabadan indiğimizde bakışlarımı herkesin yüzünde gezdirdim. Hepsi dağılmış hâldeydi.

 

Abim arabadan indiği gibi yanımıza geldi ve elini uzatıp saçımı okşadı. Aynı zamanda da koluma bakıyordu. "Bitanem iyi misin? Çok acıyor mu kolun?"

 

Çok acımasına rağmen başımı iki yana salladım. Onları yeterince endişelendirmiştim zaten.

 

Hızlı adımlarla apartmandan içeri girdik. Merdivenleri çıkarken hepsi nefes nefeseydi.

 

Aralık kapıdan içeri girdiğimizde Yekta beni odama götürüp yatağıma yatırdı. Ardından odanın içerisine diğerleriyle birlikte elinde ilk yardım çantasıyla Gökçe girdi.

 

Yanıma geldiklerinde Asya uzanıp sweatimin zaten yukarıda olan kolunu daha da yukarı sıyırdı. Görmek istemediğim için başımı yana çevirdim.

 

"Biraz acıyabilir." diyen Burak'ın sesiyle dişlerimi sıktım. Ardından keskin bir acı hissettim.

 

Gözlerimi kapatıp acının dinmesini bekledim.

 

                                                            ***

 

Acı dolu yarım saatin ardından koluma beceriksizce dikiş atılmış, sargı beziyle sarılmıştı. Acıdan dolayı ilk önce beni bayıltmak isteselerde ben reddetmiştim. Şu an yatağımda oturmuştum ve abim bana yemek yediriyordu.

 

Abimin bana sormak istediği soruların olduğu yüz ifadesinden belli oluyordu. Ama sanırım cesaret edemiyordu.

 

"Abi ne soracaksan sorabilirsin."

 

Kaşlarını kaldırıp bana baktığında yutkunduğunu gördüm. Ardından başını çorba kâsesine eğip kısık sesle konuştu.

 

"Orda... Ne oldu? Celal abi..."

 

Yutkunup bakışlarımı ondan kaçırdım. Anlatmalı mıydım?

 

Anlatmalıydım çünkü onunda bunları bilmeye hakkı vardı.

 

"Celal abi deme ona. O bizim tanıdığımız Celal abi değil artık." deyip dolan gözlerimden yaş akmaması için başımı yukarı kaldırdım. Abimin sıcak elini kendi soğuk elimde hissettiğimde bakışlarımı ellerimize çevirip ondan güç aldım.

 

"Abi... Celal ben 3 yaşındayken babama ihanet etmiş. Şirketi hakkındaki önemli bilgileri rakip şirkete vermiş. Aslında en başından beri babamla olan dostluğu ve bize olan davranışları bir yalandan ibaretmiş."

 

Gözlerimden akan yaşları silmek istediğimde abim benden önce davrandı ve uzanıp kendisi sildi. Gözleri sildiği yerde oyalanırken başını sallayıp "Devam et." dedi.

 

"Celal ihanet etmiş etmesine ama babamın elindeki bilgileri hesaba katmamış. Babam bu ihanete sinirlenip Celal'in şirketini batırmış."

 

Abim bakışlarını kaldırıp gözlerimin içine baktığında sanki ne diyeceğimi anlamış gibiydi.

 

"Sonra... Celal intikam almak için ailemize suikast kurmuş. Biz o arabadayken... Gelen tırlar..."

 

Ağlamaya başladığımda abim uzanıp bana sarıldı. Yaralı olmayan kolumu beline doladığımda omzumda bir ıslaklık hissettim. Ağlıyordu.

 

"Abi ağlama..." dedikten sonra elimi saçlarına daldırıp okşamaya başladım. Abim anneme çok bağlı bir çocuktu. Ölümünden sonra yıkılmıştı.

 

O kazadan ikimiz de ağır yaralı çıkmıştık. Ancak abim bana sarılıp siper olduğu için onun durumu daha kötüydü.

 

İkimiz de yoğun bakımda günlerce yaşam savaşı vermiştik. Ben o savaşı daha erken kazanmış, abimin uyanmasını beklediğim cehennem gibi günler geçirmiştim.

 

Bir zamanlar o gelsin de bana masal anlatsın, oyun oynatsın diye beklediğim ve hayatta çok sevdiğim adam kabusumuz olmuş, bize cehennemi yaşatmıştı.

 

Sadece 3 yaşında olmama rağmen onunla geçirdiğim bazı anıları çok net hatırlıyordum.

 

Abim benden ayrıldığında "Açelya'nın orada ne işi vardı peki?" diye sordu kırmızı gözlerle. Derin bir nefes alıp bakışlarımı kaçırdım.

 

"Kızıymış..."

 

"Belliydi zaten!" diye bağıran abim öfkeden dişlerini sıkmıştı. "Onu ilk gördüğümde tanıdık gelen simasından belliydi!"

 

Elimi uzatıp abimin elini tuttum. "Sakin ol abi. Daha anlatacaklarım bitmedi."

 

Abim diğer eliyle yüzünü sıvazlayıp ofladı ve konuşmamı istercesine bana baktı.

 

"Kurtarıldığımız güvenli bölge vardı ya..." başını salladı. "Oraya zombilerin girmesini sağlayan Açelya ile babasıymış."

 

Abimin gözleri kocaman olduğunda bir şey demesine izin vermeden konuşmama devam ettim. "Dahası var. Senin vurulduğun gün seni vuran adam Celal'in adamlarından biriymiş. Yıllar önce ikimizi de öldürmeyi aklına kazımış."

 

Abim 'daha neler duyacak bu kulaklar' der gibi bana bakarken devam ettim. "Ve önceden kaldığımız evi yakan Açelya'ymış-"

 

Abim aniden sinirle ayağa kalktı ve duvara yumruk attı. Hızlı ve derin nefesler almaya başlamıştı.

 

Anlatmamalı mıydım?

 

"Abi özür dilerim, anlatmamalıydım." diyerek ağlamaya başladığımda sinirli bakışları benimkilerle buluşunca yumuşadı ve yanıma geldi. Eğilip tekrar elimi tuttu ve yanıma uzanmak için bir hareket yaptı. Dikleştiğim yerde yatıp kafamı yastığa koydum ve biraz yana kaydım.

 

Abim yanıma yattığında elini kafamın arkasına koyup kendine çekti ve göğsüne bastırdı. Dudaklarını saçımda hissedince kulağıma fısıldadı. "Senin hiç bir suçun yok Derin. Bunlar benim de öğrenmem gereken şeyler."

 

"Ama çok üzüldün." deyip gözümden akan yaşı sildim.

 

"Üzülmedim, sinirlendim."

 

"Ağladın ama, yalancı."

 

Güldüğünü duydum. "Çocuk gibisin."

 

"Çok sulugöz oldum bu aralar." diyerek konuyu değiştirdiğimde tekrar güldü.

 

"Sen nasıl annemden çıktın?"

 

"Ben babamın kızıyım." diyerek burukça gülümsedim. "Asıl sen nasıl babamdan çıktın?"

 

Kahkaha attığında ne dediğimin yeni farkına vardım. Ben de ona gülerek eşlik ettiğimde eğilip alnımdan öptü.

 

"Çocuk kardeşim benim." göğsüne vurdum. "Sensin o."

 

"Hiç değişme, hep böyle kal." gülümsedim.

 

"Sen de abicim."

Loading...
0%