Yeni Üyelik
7.
Bölüm
@kayip_balik_nemo

Uyku beni yavaş yavaş içine çekerken birinin saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdığını hissettim.

                                                    ***

Kapıya vurulma sesleriyle uyandım.

"Kim bu sabah sabah yaa?" diye konuştum uykulu uykulu. "Abi kapıya baksana kargo geldi galiba." dediğimde gülüşme sesleri gelmeye başladı.

Bir anda "Lütfen kapıyı açın!" diye bağıran bir kız sesi duymamla yerimde sıçradım.

"Ay noluyo be!? Abi basıldık!"

"Derin Allah aşkına sus!" diye bağıran abime baktım. Sınıfın kapısının önüne yığılan sıraları çekmekle meşguldü.

Bir dakika ne? Sınıf mı? Sıra?

Elimle alnıma vurup derin bir nefes aldım. Beynime lanetler okuyarak camdan dışarı baktım. Hava karanlıktı. Sonra saate baktım.

21.09.

Tam o sırada kapı açıldı ve içeri bir kız girdi. Kıza dikkatli baktığımda dudaklarım aralandı.

Bunun burada ne işi var!?

Şu anda bakıştığımız kız benim sınıfımdandı ve bana bağırıp iten o sarı kafalıydı!

Kız bir abime ve bir bana bakıp "Abini bulmuşsun." dedi.

"Hıhı buldum." dedim ters ters ona bakarken.

"Merhaba ben Açelya!" dedi sarı çiyan herkesin yüzüne tek tek bakarken. Yekta'nın yüzünde daha fazla oyalanması dikkatimden kaçmamıştı.

"Kuzey." dedi abim.

"Hakan."

"Yekta."

Sıra bana geldiğinde "Zaten biliyorsun." dedim.

"Evet biliyorum, Denizdi di mi?" dedi.

Kendimi tutamayıp güldüğümde "Aynen Deniz." dedim bastıra bastıra.

Ama Yekta "Deniz değil, Derin." diyerek düzeltmişti.

"Ha öyle mii? Pardon, önemsiz kişilerin isimlerini pek umursamam da ondan unutmuşum."

Herkes kaşlarını çatıp ona bakmıştı.

Sinirle güldüm. "Abicim?" dedim. Abim bana döndü. "Neden bu sarı çiyanı hâlâ sınıftan kovmuyoruz?"

Bu sefer biz keyiften gülerken sarı kafa sinirden gülüyordu.

Gereksiz biri için kalktığım sıraya kendim için geri oturdum. Sıranın köşesinde duran yiyecek dolu çantayı alıp içinden bir kek çıkardım ve paketini açıp yemeye başladım.

Kızın bakışları çantaya kaydığında "Aaa yiyeceğiniz mi var? Ben de aşırı acıkmıştım!" dedi. Gözlerimi devirdim.

Çantaya koşup içinden kendine bir şeyler aldı ve bir sıraya oturup yemeye başladı. Herkes ona ters ters bakıyordu. Daha ilk dakikadan herkesi kendine gıcık ettirmeyi başarmıştı.

Tam o sırada kapı gümbürdemeye başlayınca yediğim lokma boğazımda kaldı. Ben öksürürken abim sırtıma vuruyordu.

Bu kız kesin okulda kaç tane zombi varsa hepsini başımıza toplamıştır.

Ayağa kalktım ve kapının önündeki sıralara yenilerini koymaya başladım. Diğerleri de bana yardım ederken Açelya denen sarı çiyan öylece oturuyordu ve gayet rahat duruyordu.

Hatta alayla gülüyordu!

Bu ödlek nasıl bu kadar rahat diye düşünürken aklıma gelen şeyle donakaldım. Olabilir miydi?

Bizim bu sınıfta olduğumuzu biliyor ve bilerek zombileri üzerimize çekmiş olabilir miydi?

Şüpheyle ona baktığımı görünce gülüşünü kesti ve yüzüne korkak bir ifade takındı.

Aptal!

"Bu böyle olmayacak, bu sefer çok kalabalıklar!" dedi abim.

Sarı çiyana dönüp "Tahminen kaç tanelerdi?" diye sordum.

Bana küçümseyici bir bakış atarak "Hmm sanırım yüz tane falandı." dedi.

"Daha önce o kadarını öldürdük ama şu anda küçük bir alandayız. Bizi köşeye sıkıştırırlar, hepsini birden öldüremeyiz." dedi Yekta ve sarı çiyanın yüzünde gerçek korkuyu gördüm.

Muhtemelen biz halledecektik ve o da kenarda oturup bizi izlicekti. Öyle düşünmüş olmalıydı ama şimdi kendi canının da tehlikede olduğunu anlayınca götü tutuşmuştu.

Zombilerin kapıyı kırmasına gerçekten az kalmıştı. Hepimiz tehlikedeydik. Bu kızı sınıfa almamalıydık!

"Ne yapıcaz?" diye sordu sarı çiyan.

Bir süre etrafıma bakıp ne yapabileceğimizi düşünmeye başladım. Sonra gözüme pencereyi kestirdim.

Pencereyi işaret edip "Oradan çıkabiliriz!" dedim. Sarı çiyan bana küçümseyici bir bakış attı.

"Zeki kız, camdan mı atlıcaz?" diyip alayla güldü.

Tam ağzımı açıp laf sokacağım sırada Yekta "Haklı." dedi. "Perdeleri kullanarak camdan aşağı inebiliriz. İlk ben inip güvenli bir sınıf var mı diye bakıcam."

"Bir tanesin Derin." dedi abim. Aklımda o şarkının çalmasına engel olamadım.

Benden bir tane daha yook!

Açelya'ya bakıp gülümsediğimde öfkeyle bana bakıyordu.

Yekta kapıyı tutmayı bırakıp pencereye doğru ilerlemeye başladı ve tek tek perdeleri söktü. Bizim olduğumuz tarafa doğru baktı. Bizim kapıyı tutmakla meşgul olduğumuzu görünce istemeye istemeye bakışlarını Açelya'ya çevirdi ve eliyle yanına gelmesini istedi.

Sarı çiyan bundan çok memnun olmuş gibi mutlulukla Yekta'nın yanına gitti ve bir şeyler konuştular ama zombilerin seslerinden duyamıyordum.

Yekta uçlarından birbirine bağladığı iki perdeyi Açelya'ya uzattı ve Açelya bir ucunu Yekta'nın beline bağlamaya başladı. Bunu yaparken o kadar abartılı bir yüz ifadesi takınmıştı ki midem bulandı.

Ağır ağır perdeyi Yekta'nın beline bağlamayı bitirdiğinde cıvıtarak bir şeyler daha söyledi ve bu tarafa doğru gelmeye başladı. Yanımıza geldiğinde "Kuzey ve Hakan, Yekta sizi çağırıyor. Derin ile ben de kapıyı tutacakmışız." dedi.

Son cümleyi söylerken yine sesine alay ve nefret bulaşmıştı.

Abim ve Hakan abim Yekta'nın olduğu tarafa gittiğinde bir şeyler konuştular. Ben kapıyı tutmaya çalışırken Açelya bana bakarak öylece duruyordu.

"Ne duruyorsun, yardım etsene!" diye bağırdım. Bağırmama karşılık yüzünü buruşturup diğerlerine baktı, ardından tekrar bana döndüğünde yanıma gelip kapıyı tutmaya başladı.

Kendi kendine bir şeyler mırıldandığında deli olduğunu düşünmeye başlamıştım.

Kapıyı tutmaya devam ederken sürekli ters ters bana bakıyordu sarı çiyan.

Birkaç dakika sonra Yekta'nın bağıran sesi geldi. Güvenli bir sınıf bulmak için perdeyle kendini camdan aşağı sarkıtmıştı.

"Boş bir sınıf buldum, hemen buraya gelin!"

Sarı çiyanla aynı anda kapıyı bıraktığımızda kırılmasına gerçekten çok az kalmıştı. Kapıdan artık çatırtılar gelmeye başlamıştı.

Pencerenin yanına gittiğimizde hemen aşağı baktım. Yekta bir alt çaprazımızdaki sınıftaydı. Abim "Derin koş çantaları getir ilk onları aşağı atalım." dedi. Başımı sallayıp tam gidiyordum ki sarı çiyan omzuma çarpıp çantaları aldı ve geri geldi.

Fırsatçı yaranmaya çalışıyor!

Yüzümü buruşturup abime döndüm. Kaşlarını çatmış Açelya'ya bakıyordu.

Açelya kafasını camdan sarkıtıp çantaları tek tek Yekta'nın olduğu sınıfa attı. Yekta hepsini tuttu ve sıra bize gelmişti.

"Derin ilk sen gel!" diye bağırdı aşağıdan Yekta.

Abim camdan aşağı sarkmış olan perdeyi yukarı çekti. Daha sonra ucunu belime sıkıca bağladı.

"Hadi bakalım, yapabilirsin." dedi ve beni belimden tutup destek verdi. Havalandığımda ayaklarımı mermere koydum. Bulunduğum yerde oturup ayaklarımı sarkıttığımda diğerleri perdeyi sıkıca tutuyordu. Açelya hariç. O tutuyormuş gibi yapıyordu.

İçimden yapabilirim. Yapabilirim. Yapabilirim diye tekrar ederken bir anda kendimi aşağı bıraktım. Kendime engel olamayıp küçük bir çığlık attım.

Abimler yavaş yavaş perdeyi aşağı indiriyordu. En sonunda Yekta'nın bulunduğu sınıfın penceresinin hizasına geldiğimde ayaklarımı altımdaki başka pencerenin çıkıntısına koydum.

Dikkatlice küçük ve dar çıkıntının üzerinde o tarafa doğru yürümeye başladım. Çıkıntı bittiğinde Yekta beni tutmak için kollarını uzattı. Aramızda yaklaşık elli cm vardı.

Cesaretimi toplayıp gözlerimi kapattım ve bir anda Yekta'nın kollarına atladım.

Gözlerim hâlâ kapalıyken beni belimden tutan kolları hissettim. Ayaklarım yerle buluştuğunda gözlerimi açtım ve bana bakan bir çift ela gözle karşılaştım.

Bana gülümseyip önüne döndüğünde hemen yanına gittim ve camdan abimlerin olduğu sınıfa doğru baktım.

"Sıra kim gelecek!?" diye bağırdı Yekta.

"Açelya!"

Abimin bağıran sesini duyduğumda yüzümü buruşturdum. O kızı orada bıraksak ölür müydük sanki!? Zaten başımıza bu belayı da o açmıştı.

Benim gibi sarı çiyan da indiğinde Yekta onun belini tutarken yüzünde oluşan ifade midemi bulandırıp sinirlenmeme neden olmuştu.

Bir dakika, ben niye sinirlendim şimdi?

Çünkü o sarı çiyan! Ben onun her yüz ifadesine sinirleniyorum.

"Ahaha teşekkür ederim." demesiyle az kalsın kusacaktım.

Bu kız Yekta'ya mı yavşıyor!?

Yekta'ya bakıp saçma sapan kıkırdadı.

Evet kesinlikle yavşıyor.

Yekta'nın yüzüne baktım. Bundan rahatsız olmuş gibiydi. Sırıttım.

Bir dakika ben niye sırıtıyorum şu anda?!

Elimle kafama vurup iç sesimi susturdum.

"Hadi hızlı olun sıra kimde?!" diye bağırdı Yekta.

Kafamı uzatıp yukarı baktım. Abim ile Hakan abim konuşuyorlardı ve ikisinin de kaşları çatıktı. Muhtemelen ilk kimin gideceğini konuşuyorlardı.

Ama bunu düşünmenin sırası değildi. Kapı her an kırılabilirdi.

En sonunda abim aşağı inmeye başladığında perdenin yukarıdaki ucunu bir yere bağlamışlardı.

Abim de indiğinde sıra Hakan abideydi. Bir arkasına baktı. Bir bize.

"Hadisene Hakan!" diye bağırdı abim.

Hakan abi en sonunda perdeyi kendi beline bağlamaya başladı. Ardından tam kendini aşağı bırakıyordu ki yukarıdan büyük bir gürültü koptu.

Kapı kırılmıştı.

Kendini aşağı bıraktı ancak onu atlarken gören zombiler de kendini aşağı bırakmıştı. Hakan abi perdede sallanırken ilk birkaç zombi yanından geçip yere düştü ama bir tanesi tam Hakan abinin üstüne denk geldi.

Perde daha fazla dayanamayıp koptuğunda büyük bir çığlık attım. Hakan abi yerdeydi ve etrafında onlarca zombi vardı.

Ben yüksek sesle ağlamaya başladığımda biri beni belimden tutup kendine çekti ve diğer eliyle kafamı göğsüne bastırdı. Abim olduğunu düşünmüştüm ama burnuma gelen yoğun vanilya kokusundan bu kişinin Yekta olduğunu anladım.

Sıcak nefesini kulağımda hissettim.

"Tamam, geçicek..."

Loading...
0%