Yeni Üyelik
55.
Bölüm

~FİNAL~

@kayip_balik_nemo

Şu an 'final' yazısıyla bakışıyorum...

İçimde buruk bir mutluluk var, aylardır yazdığım kitap sonunda final oldu.

Kendi yazdığım karakterlere çok bağlanmıştım bırakmak istemiyorum ama sanırım veda vakti geldi.

Neyse ben sizi çok tutmayayım iyi okumalarrr

 

 

***

 

 

 

1 YIL SONRA

 

"Asya çocukları aradın mı? Ne zaman geliyorlarmış?" diye sorup elimdeki son süsü de tavana astım.

 

"Aradım aradım. On dakikaya falan geliyorlarmış."

 

Onu başımla onaylayıp masanın hazırlıklarını yapmakla uğraşan Gökçe'ye döndüm. "Gökçe napıyosun yavrum? O öyle mi yapılır?"

 

Elindeki masa örtüsünü bırakıp bana döndü. "Ne? Nasıl yapılır?"

 

Masa örtüsünü ondan alıp doğru katlamayı gösterdim. Ardından ellerimi belime koyup hazırladığım süslere şöyle bir göz gezdirdim.

 

"Ben de ne marifetliymişim yaa." diye kendi kendime konuştuğumda kızların güldüğünü duydum.

 

Bir yıl.

 

Tam bir yıl geçmişti kurtulduğumuz günün üzerinden.

 

Ve biz de bu yıl dönümünü kutlamak için küçük bir eğlence yapacaktık.

 

O gün askerler bizi alıp bir gemi limanına götürmüşlerdi. Ardından orada bindiğimiz gemiyle büyük bir adaya gelmiştik.

 

Bize söylediklerine göre bu adaya en başından beri hiç virüs bulaşmamıştı ve zombiler yüzme bilmediği için insanlar burada tamamen güvendeydi.

 

Burada yaşayan binlerce insan vardı.

 

İlk başlarda alışamasak da birkaç ayın ardından ayak uydurabilmiş ve kendimize büyük bir ev almıştık. Burası her şeyden önceki normal yaşamımız gibiydi. İnsanlar herhangi bir işte çalışıyor ve kazandıkları parayla geçimlerini sağlıyordu.

 

Açıkçası marketlerden bedava kek ve çikolata yemeyi özlemiştim.

 

Ben en basitinden bir kafede garsonluk yapıyordum. Gökçe de benimle aynı işi yaparken Asya bir terzi dükkanında çalışıyordu. Yekta, ilkokul öğrencilerine özel ders verirken, abim Asya'nın dükkanında çalışıp, ona yardım ediyordu. Burak ise Gökçe ile benim çalıştığımız kafede aşçılık yapıyordu.

 

Şu an kızlarla ben evde süslemeleri ve hazırlıkları hallederken, erkekler ise alışveriş yapıyordu.

 

Ha bu arada...

 

Burak ile Gökçe artık sevgiliydi.

 

Çalan zille düşüncelerimden kurtuldum ve "Ben açarım." deyip kapıya doğru ilerledim. Kapıya varıp açtığımda aniden belimden sarılan kollarla "Ayyy!" diye küçük bir çığlık attım.

 

Yekta beni etrafında döndürüp yere indirdiğinde "Napıyorsun gerizekalı?!" deyip bir adım geri çekildim.

 

"Özlemişim seni, sarılmak istedim." demesi üzerine kalbim yumuş yumuş oldu. "Yaaa öyle mii?"

 

Abimin sahte öksürüğüyle yumuşak modumdan çıktığımda ellerindeki poşetlere baktım. "Oha bunlar ne!? Biz size azcık bir şey alın dedik, siz marketi sırtlayıp getirmişsiniz resmen!"

 

Tamamen içeri girdiklerinde Burak kafama vurdu. "Abartma lan. Yılda bir kez yapıyoruz bunu. İzin ver de tadını çıkaralım."

 

"Ona bir şey demedik zaten. Bu para yeryüzüne uzaydan düşmüyor herhalde."

 

Salona doğru ilerlerken ofladı. "Boşver parayı. Ben yine kazanırım."

 

Gözlerimi devirip salona girdim ve erkeklerin tepkisine baktım.

 

"Ooo kızlar, baya iyi iş çıkarmışsınız." diyen abimle gururla göğsümü kabarttım.

 

Onları salonda bırakıp kapının yanındaki poşetleri kucakladım ve tekrar salona girdim. Diğerleri de yanıma geldiğinde poşetlerdeki yiyecekleri tek tek masaya dizmeye başladık.

 

Yiyecek dizme işi bitince içecekleri bardaklara doldurduk ve masaya oturduk.

 

Yemekleri yemeye başladığımızda gözlerim Burak'a kaydı ve gülmeye başladım. Resmen kocaman böreği ağzına tıkmaya çalışıyordu.

 

Benim güldüğümü gören diğerleri de baktığım yere baktığında onlar da gülmeye başladı.

 

"Oğlum napıyorsun boğulacan!" diyen Yekta'yla gülmemiz arttı.

 

Böyle böyle eğlenceli bir yemek yemiştik.

 

                                                            ***

 

"Şaka yapıyorsun?!" diye bağırıp önümdeki motorlara baktım. Abim üç tane motor kiralayıp bize sürpriz yapmıştı ve şimdi de yarış yapmayı teklif ediyordu.

 

"Yoo yapmıyorum. Hadi atlayın bakalım! Bayadır süremiyordum, kendi motorumu özledim."

 

Abimin sözünün üzerine hepimiz motorlara bindik. Ben Yekta ile binmiştim ve motoru Yekta kullanıyordu. Asya abim ile, Gökçe ise Burak ile binmişti.

 

Herkes yerini aldığında abimin "Başla!" diye bağırmasıyla yarışa başladık. İlk başta yavaş ilerlerken bir anda hızımızın artmasıyla Yekta'nın belindeki kollarımı sıkılaştırdım.

 

En geride giderken aniden en öne geçmemizle büyük bir kahkaha attım ve başımı çevirip arkamdaki abime dil çıkarttım.

 

Hızla sürmeye devam ederken bir anda abim ve Asya önümüze geçti ve abimin kahkahasını duydum.

 

Kaşlarımı çattığımda yan tarafımızdaki ormanlık alanda bir patika yol belirdi. Yekta "Sıkı tutun!" diye bağırarak aniden o patika yola girdiğinde dudaklarımın arasından küçük bir çığlık kaçtı.

 

"Yekta napıyorsun?!" diye bağırdığımda kahkaha attı.

 

"Bana güven!"

 

"Sana güveniyorum güvenmesine ama yoldan neden çıkıyorsun?!"

 

Bana cevap vermediğinde saçıma çarpıp dağıtan dallardan dolayı başımı eğip Yekta'nın sırtına gizledim.

 

Birkaç dakika ormanın içinden gitmemizin ardından sonunda asfalt yola çıktığımızda başımı kaldırıp etrafıma baktım. Önümüzdeki dümdüz yolu gördükten sonra bu sefer arkamı döndüm ve diğerlerini gördüm. Aramızda uzun bir mesafe vardı.

 

Büyük bir kahkaha attığımda bir kolumu Yekta'nın belinden çekip havaya kaldırdım. Elimi yalayıp geçen rüzgârı hissetmek çok iyi geliyordu.

 

"Derin tutun bana, düşersin!" diye bağıran Yekta'yla kolumu indirip tekrar Yekta'nın beline sardım. Başımı çevirip önümüze baktığımda yol kenarında gördüğüm küçük kulübeyle "Bitiş noktası!" diye bağırdım.

 

Kulübeyi bitiş noktamız olarak belirlemiştik.

 

Son hız oraya doğru ilerlerken yanımızda beliren bir başka motorla gözlerim kocaman oldu ve Burak ile Gökçe'nin bulunduğu motora baktım. Bize yetişmişlerdi ancak önümüzde değillerdi.

 

Onların hemen arkasında ise abim ile Asya'nın bulunduğu motor vardı.

 

Yekta'ya döndüm. "Yekta hızlan, yetiştiler!"

 

"Tehlikeli olur Derin!"

 

Oflayarak tekrar arkama baktım. Şimdi ise abim Burakları geçmişti ancak hâlâ biz en öndeydik.

 

Önüme döndüğümde kulübeyle aramızda çok az bir mesafe kaldığını gördüm.

 

"Yekta çok az hızlan bari!"

 

Güldüğünü duydum. "Peki!"

 

Aniden hızlanmamızla büyük bir çığlık atarak Yekta'nın belindeki kollarımı sıkılaştırdım. "Yekta o kadar da değil!"

 

Kahkaha attığında kulübeye vardık ve yavaşlayarak bir anda durduk. Yekta indiğinde kollarını belime sararak şok içindeki beni de indirdi.

 

Tökezlediğimde Yekta'ya tutundum ve gülmeye başladım. Aşırı eğlenmiştim.

 

Daha sonra aklıma gelen şeyle bir anda kollarımı havaya kaldırarak bağırdım. "Biz kazandık!" Yekta'ya döndüm. "Yekta biz kazandık!"

 

Diğerleri de yanımızda durduğunda bize doğru ilerlediler. Abim çatık kaşlarıyla yanıma geldiğinde "O nasıl hızdı lan!? Ya bir şey olsaydı!" deyip öfke ve endişesini belli etti.

 

Omuzlarımı silktim. "Ama sonuç olarak olmadı."

 

Asya ve Gökçe yanıma geldiğinde ikisi de "Tebrik ederim!" dedi ve bana sarıldılar. Son olarak da Burak geldiğinde kafama vurdu. "Hani benim kazanmama izin verecektin!"

 

"Öyle bir şey demedim lan, ne diyon?" deyip ona baktığımda gülerek omuz silkti.

 

Yekta'ya döndüğümde güldüm ve "Bu benim değil, senin başarın biliyorsun değil mi? Motoru süren ben değildim." dedim. O da gülüp bana doğru eğildi ve alnımdan öptü.

 

"Biliyorum."

 

Diğerlerine döndüğümde aklıma gelen şeyle kaşlarımı yukarı kaldırdım ve hızla konuştum. "Fotoğraf makinesi! Fotoğraf makinesini getirmiştim, Hadi fotoğraf çekilelim!"

 

Hepsi başıyla onayladığında kapüşonlumun cebine koyduğum küçük fotoğraf makinesini çıkardım. Herkes motorların yanına gidip poz verdiğinde hemen koşup elimdeki makineyi kulübenin ahşap penceresinin üzerine koydum. Süresini ayarladığımda hızla diğerlerinin yanına gidip poz verdim ve bağırdım.

 

"Peynir deyin!"

 

Daha sonra hep bir ağızdan bağırdık.

 

"Peynir!"

 

                                                         ~SON~

 

 

 

İNANAMIYORUM BİTTİ

Loading...
0%