Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5. Bölüm

@kayip_biri

Uçaktan indiğimizde direkt otele geçtik. Mayıs ve ben aynı odada Kaan ayrı odada Berk ve Yağız ise bir odada kalıyordu. Odalarımıza çıkıp üzerimizi değiştirdik. Akşam yemeğe indiğimizde herkes farklı şeylerden konuşuyordu. Yağız , Berk ve Kaan maç izleyeceklermiş. Yemek bitince herkes odalarına dağıldı. Mayıs'a sormam gereken şeyler vardı. 1 haftadır çok durgun ve mutsuz gözüküyordu. Yatağa oturduğumda hiç beklemeden sordum.

 

- Mayıs sen iyi misin birkaç gündür çok durgunsun?

 

- İyiyim.

 

- Hayır birkaç gündür çok sessizsin senden beklenmeyecek bir performans.

 

- Güneş ben birinden hoşlanıyorum

 

- Ne, nasıl, kim?

 

- Ben Yağız 'dan hoşlanıyorum

 

- Ayyy zaten çok yakışıyorsunuz. Hem bunun nesi kötü ki

 

- Güneş ben Yağız'la çocukluk arkadaşıyım ya o bana arkadaştan başka duygu beslemiyorsa,başka sevdiği bir kız varsa hayatında aramızdaki arkadaşlığı bozmak istemiyorum.

 

- Bekle yarın bir planım var

 

- Eğer bu planda benim başım yanarsa seni gebertirim .

 

( Ertesi sabah) ( Mayıs'ın ağzından)

 

Gece 4'de kadar Güneş'le konuşmuştuk. Sabah kalktığımızda hemen üzerinizi giyinmiştik.

 

 

( Güneş'in kıyafeti)

 

 

 

( Mayıs'ın elbisesi)

 

Kahvaltıya inmiştik. Güneş oturduktan sonra çantasından bir tane pet şişe çıkardı.

 

- Hadi gelin D mi C mi oynayalım.

 

Şişeyi çevirdiğinde Berk Kaan'a soruyordu.

 

- Söyle bakalım D mi C mi

 

- D

 

- Sevgilin var mı

 

- Evet ama daha yeniyiz. Söz İstanbul'a dönünce tanıştıracağım ama şuan sizden korkmasını istemiyorum. Güneş önündeki peçeteyi buruşturup Kaan ' a attı. Şişeyi tekrar çevirdi. Ne dur Güneş Yağız'a mı soruyor. Ben ona korkuyla bakarken o soru düşünüyormuş gibi yaptı.

 

( Güneş'in ağzından)

 

Mayıs bana korku dolu gözlerle bakıyordu. Ama fırsat ayağıma gelmişti geri tepermiydim asla.

 

- Eee Yağız senin hoşlandığın biri var mı?

 

( Mayıs'ın ağzından)

 

Hayır bunu sormadı demi. Derken Yağız konuşmaya başladı.

 

- Bunu söylemenin ne yeri ne de zamanı biliyorum ama ben Mayıs senden hoşlanıyorum. Bunu bana bakarak demişti.

 

- Neeeeeeee?!

 

- Berk ve Kaan benimle tuvalete bir gelsenize.

 

- Neden ya manyak mısın sen kızım? Kaan her zamanki gibiydi.

 

- Ya gelinde tuvalete girin demiyorum herhalde.

 

- Tamam tamam geldik. Bu sefer pes eden Berk olmuştu.

 

( Güneş'in ağzından)

 

Hızla yemek salonundan çıkıp koridorda onlar beklemeye başladım ikiside konuşa konuşa geliyorlardı.

 

- Ne oldu yine.

 

- Arkadaşlar Mayıs'ta Yağız'a karşı boş değil yalnız kalsınlar diye siz çağırdım.

 

- Hadi. Her zamanki Kaan dı işte.

 

Masaya döndüğümüzde babam ısrarla görüntülü aramaya başladı. Artık açmak zorunda kaldım.

 

- Canım kızım iyiki doğdun.

 

- Sağol babam iyiki aradında yemek yiyorduk açamadım.

 

- Sonra devam edersin. Mayıs'lar nasıl?

Babam Mayıs, Kağan ve Yağız'ın ailesi ile çok samimi olmuştu Bu yüzden neredeyse bizden çıkmıyorlardı hatta bomba geliyor. Babam Mayıs'ın babasına ortaklık teklif etmişti. Yani anlayacağınız baya yakındık. Hatta babamla onlar gittikten sonra dedikodularını bile yapıyorduk. Babamla bu süre boyunca acayip eğlenmiştim sanırım. Konserden önceki konuşmam işe yaramıştı. Artık sıkmıyordu eskisi kadar. Ama yinede korıyucu tavrını halen bırakmamıştı.

 

- Güneş orada mısın??

 

Mayıs'ın sesiyle kendime geldim.

 

- Hadi kızım ben seni daha fazla tutmayayım arkadaşlarınla eğlen hediyemi akşam Mayıs verecek sana.

 

- Sağol baba görüşürüz.

 

Ben yemeği yiyip kalktım. Açıkçası Ankara'yı çok özlemiştim. Şimdi nereden çıktı bu derseniz. Annemin kaza geçirdiği yer bu şehirdi. Ondan sonra babamla İstanbul'a taşınmıştık. Babam ne kadar istemesede annemin ailesi yüzünden annemin cenazesini Ankara'da yapmıştık. Babam yılda iki kere gelirdi fakat beni hiç getirmezdi bu fırsat elime geçtiyse elbet kullanacaktım. Odaya çıkıp siyah kot ve siyah bluz giyindim. Anayola çıktığımda yoldan geçen bir taksiyi durdurup gideceğim yeri söyledim. Yolda taksici sorular sordu sürekli ama benden aldığı kısa cevaplarla morali bozulmuş olacak bir süre sonra konuşmayı bıraktı. Mezarlığa geldiğimde oradaki görevliye Mercan Yılmazer dedim. Görevli bir yeri söyledikten sonra oraya doğru yürümeye başladım. Annemin mezarının başına geldiğimde diz çöküp oturdum. Gözlerimden yaşlar boşalmaya başlamıştı bile. Onlara aldırmayıp konuşmaya başladım.

 

- Ben geldim anne.

 

- Babama söyledim getir beni buraya dedim ama dinlemedi.

 

- Affet beni anne o günden sonra yanına gelmeye cesaret edemedim. Gözlerimdeki yaşları sel olmuşçasına akıyordu artık.

 

- Oysa sana sarılamaya ihtiyacım var şuan senin küçük kızını koruyorlar ama ben senin korumanı istiyorum. Ben küçükken yaptığımız gibi babama karşı bir takım olalım birlikte oyunlar oynayalım insanların dedikodusunu yapalım istiyorum anne ama olmuyor.

 

- Biliyor musun anne artık arkadaşlarım var hepsi çok iyiler belki bir gün seni tanıştırırım onlarla.

 

- Ve biliyor mısun anne bugün benim doğum günüm ama yanımda sen yoksun.

 

Ayağa kalktığımda resmen yıkılmıştım. Arkamı dönüp yürümeye başladığımda arkamda birini hissettim.

 

- Burada senin gibi küçük bir kızın ne işi var acaba.

 

Çok korkuyordum. Sanki sarhoş gibiydi. Ayakta zor duruyordu. Elimdeki son kozu kullanacaktım sanki başka bir planım varmış gibi.

 

- Bırak beni lütfen zaten kimsenin umrunda da değilim.

 

- Emin misin umurlarında olmadığından öyleyse neden arkadaşların 4 saattir seni arıyor.

 

Ben o kadar çok mu kalmıştım mezarlıkta. Ama yinede geri adım atmayacaktım. Derken adam cebinden bir tane çakı çıkardı. Boynuma dayadı sivri ucunu tek bir şansım vardı.

 

- Eğer dediğin gibi olsaydı şuan annemin mezarına gelip ağlıyor olmazdı değil mi?

 

Adam birden affaladı. O sırada ağaçların arasından biri çıktı. Kurtarıcı meleğim gelmişti. Ağaçların arasındaki kişi Berk'ti adam o anın verdiği panikle çakıyı yere fırlatmıştı. Berk adamın üzerine yürüyünce adam hızla koşup kaçmaya başladı.

 

- Sen ne zamandır buradaydın?

 

- Seni takip ediyordum. Otelden çıkarken üzgün gördüm seni. Sen taksiye binince bende peşinden geldim ortaya daha önce çıkacaktım ama adam sana zarar verebilirdi. Ama emin ol çalıların arasında sinirden ölecektim neredeyse. Herkes otelde seni arıyor hadi artık dönelim araba şurada.

 

Berk'in şuana kadar bana karşı kurduğu en uzun cümleydi bu. Yinede gururumdan ödün vermedim.

 

- Birkere gelmesende ben gayette ilgileniyordum.

 

- Aynen mezara girincede öyle derdin artık hem bu iki oluyor. İki seferinde de hayatını kurtardım. Daha teşekkür edeceğine birde söyleniyorsun.

 

Berk bu kadar uzun cümleler kurabiliyor muydu ya.

 

- Zaten pişman ettin beni. Birdaha kurtarmazsın senki kurtar diyene bak.

 

- Söyleyeneceğine biraz kendine dikkat et.

 

( Berk'in ağzından )

 

Güneş' e söylediklerimde sonuna kadar haklıydım( çok egoist değil mi?) . E biraz kendini korumaya çalışsın bir zahmet. Neredeyse ölüyordu hala bana trip atma derdindeydi. Önümden yürüyordu. Aslında olay şöyle başlamıştı. Onu odadan siyahlar giyinmiş çıkarken gördüm. Hemen film yapım şirketinden bir araba istedim ehliyetim vardı. Sağolsunlar hemen verdiler. Güneş'i mezarlıkta takip edip dediklerini duydum. Sonra adamın geldiğini gördüm. Ortaya çıkmamak için kendini zor tutuyordum. En sonunda dayanamayıp adamın üzerine yürüdüm. Şimdi ise önümde trip atma derdindeydi. Derken hafif atıştıran yağmur birden sağanağa dönüştü. Güneş kısa kollu giydiği için çok üşüyor gibiydi. Üzerimdeki montu çıkarıp ona verdim.

 

- Sağol, dedi bana bakarak.

 

Onunla uğraşmak hoşuma gidiyordu biraz eğlenmekten zarar gelmezdi değil mi.

 

- Ee üşüyünce bakıyorumda teşekkür etmek aklına geliyor.

 

Bana göz devirmekle yetindi arabaya geldiğimizde ikimizde sırılsıklam olmuştuk. Hemen ısıtıcıyı açtım. O camdan dışarıyı izlerken radyoda altüst olmuşum çalmaya başladı. O da bir yandan şarkıya eşlik ediyordu.

 

Üstüm başım altüst olmuşum.

Bana verilen candan hesap sormuşum.

Bir varmışım bir yokmuşum .

Acı çekerek ölmek için doğmuşum.

 

Sesi çok güzeldi. Bana doğru döndü ve konuşmaya başladı.

 

- Bu hayat ne kadar acımasız. Doğduğum günde bile hava çok kötü ve kalbimin bir yanı hep eksik.

 

Haklıydı diyecek bir söz bulamadıpım için susmayı tercih ettim. O ise zaten cevap beklemiyormuş gibi davranıp camı izlemeye daldı...

 

( Yarım saat sonra)

 

Nerdeyse yarım saattir trafikteydik. O koltukta uyuyakalmıştı. Ben ise yavaş bile olsa ilerlemeye çalışıyordum. 15 dakika sonra mucize olmuş gibi yollar açılmıştı. Kaldığımız otele geldiğimizde Güneş'i dürterek uyandırmaya çalıştım.

1-2 dakika geçti geçmedi. Güneş gözlerini açtı. Arabadan çıktıktan sonra bana doğru dönüp "akşam yemekte görüşürüz" dedi.

 

Size biraz kendimden bahsedeyim. Ben Berk Kaya 18 yaşına geçen ay girdim. Sarışın renkli gözlü ve uzun boyluyum. Ailemi severim ama yakın değilim annem dışında abilerimle ve babamla yılda bir kez falan görüşürüm. Uzun cümle kurmayı sevmem kısa, net ve korkusuz cevaplardan hoşlanırım. Burcu'yla aramızdaki mesele 2 yıl önce bitmişti. Sadece onunla yolda karşılaşmıştım zaten üzgündüm babamla kavga etmiştim. Yanıma geldiğinde onu konsere davet etmiştim. Aslında amacım Güneş'i üzmek değildi. Babama sinirlendiğim için ona patlamıştım. Annemle babamdan çok bahsettim. Kayıp demiştim. Aslında evet kayıplardı ama geldiklerinde kafa dinlemeye çıktıklarını söylemişlerdi. Ayrıca yüzüme gülünüp arkamdan konuşulması, saygısızlık ve yalan sınır çizgimdi.

 

Devam edecek

 

Loading...
0%