Yeni Üyelik
1.
Bölüm
@kayipseytan

İyi okumalar.

Günler fark edemeyeceğim bir hızla geçip giderken, ben bu hıza ayak uyduramayan kurbanlardan sadece bir tanesiydim. Elimde sıkıca tuttuğum silahın namlusunu ne zaman kendime çevirip sıkacağım konusunda da epey kararsız. Sol elimde parmaklarımın arasında tuttuğum sigaram, geçip giden ömrüme ayak uydurur gibi yavaşça küle dönüyordu. Son diye diye ard arda yaktığım yedinci sigaram da kendi kendine sönmeye başladığında, içimde son zamanlarımın en sorunsuz ama en büyük ikilemindeydim. Sekizinci sigarayı mı yaksam yoksa kafama mı sıksam?

Derin bir nefes alarak parmaklarımın arasındaki izmariti tüm şehrin manzarasını önüme seren pencereden aşağıya attım. Yedi tane sigara içmeme rağmen sağ tarafımdaki sehpanın üzerinde bulunan küllük boştu. Kafama sıktıktan sonra anlamsız bu dünyada arkamda bıraktığım değersiz bir et bütünü olarak kalacak bedenimi bulanların, hakkımda en ufak şey düşünmesini istemediğim içindi aslında o küllüğü boş bırakmamın asıl nedeni. 'Zavallı kız, yedi tane sigara içerken neleri düşündü de sıktı kafasına acaba?' tarzı soru işaretlerini arkamda bırakmamak içindi. 'Kararı kesinmiş, son sigarasını keyifle içip kıymış kendine' demelerini istediğim içindi.

Elim usulca tekrardan sigara paketine ulaştığında, içinden bir tane daha sigarayı dudaklarımın arasına koyup ateşledim ve sömürürcesine bir duman çektim. Hoş, kafama sıkmasam içimde bir bulut oluşturduğumu hissettiren sigara dumanlarının, eğer ki imkânı varsa duman zehirlenmesinden ölecek gibiydim. Kalbim, dumanların arasında boğulurcasına hızla atmaya başladığında, içimde iğrenç bir tadın hissiyatı yayıldı. Bu hissi sigaranın hissettirdiğine emin misin? diye sorguladı mantığım beni. İşte o an günlerdir akmasını beklediğim gözyaşlarım Hayır! diye haykırırcasına cevapladı mantığımı.

Ne silahı bıraktım sağ elimden, ne de son olduğuna karar verdiğim sigaramı. Yaşlar, bana su niyetine şifa vermek istercesine dudaklarıma kadar inip dilime o hafif tuzlu tadı verdi. Ben bunu kabullenmekten kaçarak sigaramdan bir duman daha aldım. Dumanı geri bıraktığımda dudaklarımın kontrolüm dışında büzülmesi karşısında iyice çaresiz kaldığımı hissettim. Sigarayı yavaşça küllüğe bırakırken, sol elimle silahın tetiğini çektim.

Namluyu yavaşça sağ şakağıma doğru yasladığımda, hissettiğim soğuk dokunuş ürpertti bedenimi. Gözlerimi batan güneşin kızıllığından ayırmazken, son gördüğüm manzaranın tam istediğim gibi olması son kez tebessüm ettirdi bana. Boğazımdan kaçan hıçkırığım tebessümümü bozarken gözlerimi sımsıkı yumdum. Son kez dedi içimdeki ses son kez bak güneşe Ahu. İçimdeki sesi dinleyerek gözlerimi araladığımda, gözyaşlarım yüzünden net göremediğim güneş ve arkasında bıraktığı kızıllığı net seçemiyordum ama manzaramın bu olması rahatlığı içimi ferah tutuyordu. Kendimi cesaretlendirmeye başladım. Su içer gibi dedim kendi kendime su dolu bardağı hızla kafana dikercesine sıkacaksın kafana. Yutkunup son kez dudaklarımı yaladıktan sonra gözlerimi sımsıkı kapattım. Namlunun ucunu şakağıma iyice bastırarak içimden beşten geriye saymaya başladım.

5, 4, 3...​​​​​​​

Bir alarm sesi beynimin içinde yankılanmaya başladığında kendimi henüz vurmadığıma emindim. Aniden gözlerimi merakla açtığımda, sesin beynimin içinden değil de olduğum rezidans binasında yankılandığını fark ettim. Ne olduğunu anlamaya çalışırken, silahı şakağımdan çekip oturduğum sandalyeyi geriye doğru iterek ayaklandım. Salonun ortasına doğru ilerlediğimde, sol tarafta tavanla duvarı birleştiren köşede yanan kırmızı ışığa bakarken bir anda tavandan gelen suyla ıslanmaya başladım. "Bu ne şimdi amına koyayım!" diye söylene söylene dairenin kapısına doğru ilerleyip kapıyı açtığımda, kapılar tek tek açılıyor herkes koşturuyordu.

"Bu bir yangın alarmıdır, lütfen binayı boşaltalım."

Kordidorlarda yankılanmaya başlayan duyuru bir saniye durmaksızın tekrarlanırken kafamda ard arda planlar oluşmaya başladı. Herkesin korku dolu yüz ifadesiyle yaşamak uğruna kaçmasını izlerken, içimde en ufak telaş yoktu. Karşı dairemdeki kapı yavaşça aralandığında, ne olduğunu anlamayan bakışlarla bana bakan beş, altı yaşlarında olan küçük bir kız çocuğuyla karşılaştım. Merakla kafasını koridora uzattığında, kaçan insanların korkusuna attığı cesur bakışlarına takılı kaldım bir süre. Taa ki bakışlarının benimle buluşup, elimde varlığını dâhi hissetmediğim silaha çarpana kadar.

Şaşkınlığını saklamayan gözbebeklerini yüzüme tırmandırdığında, bakışlarında ki korkuyu içimde hissettim. Alnına kadar inmiş olan pembe beresini biraz geriye doğru çektikten sonra yanında olduğu kapının arkasına ürkekçe sakladı bedenini. Yüzü ise hâlâ bana dönük, beni izliyordu. İzlemeyi bıraktığı an ona zarar vereceğimi düşünerek. Önce yutkundum, bakışlarımı elimdeki silaha indirdim. 10 dakika önce kafama sıkmak için tetiğini çektiğim silaha. O an sanki avucumda dünyanın en ağır şeyini tutuyormuşum gibi ağırlaşan silahı hiç düşünmeden belime koydum. Aklımda dolaşmaya başlayan tek düşünce o küçük kızı buradan kurtarmam gerektiğiydi.

Derin bir iç çekerek, beni kapının arkasından çıkardığı başıyla izleyen küçük kızın olduğu daireye hızlı adımlarla girdim. Salona kısaca bir göz gezdirdikten sonra kapısı açık odalara baktım. Tavandan akıtılan su beni daha çok ıslattığında, siyah boğazlı kazağımın boynuma dolanan bir elden farkı yoktu. Saçlarımı toplamadığım için kendime kızarken, yüzüme yapışan telleri ellerimle geriye doğru yatırdım. Dairede kimsenin olmadığına emin olduğumda, beni korkak bakışlarla izleyen küçük kızın yanına doğru ilerleyip, ona doğru biraz eğildim. Sesimi, alarm sesinden yüksek tutmak için bağırdım.

"Kimse yok mu senin yanında?!"

Etrafa kısa bir göz gezdirdikten sonra başını sağa sola salladığında, uzun dalgalı saçları sallanarak ona eşlik etti. Onu anladığımı belirterek başımı sallayıp, iki yanına bıraktığı ellerinden birini sıkıca tutarak kendi peşimden hareket ettirmeye başladım.

"Sayın bina sakinleri, lütfen binayı boşaltalım. Bu bir yangın alarmıdır."

Tekrar eden uyarıyla birlikte adımlarımı hızlandırırken, küçük kızı dairemin salonunda durdurdum. Omuzlarından tutarak kulağına eğildim.

"Bekle."

Sadece başını sallamakla yetinerek bakışlarını yere çevirdi. Onu arkamda bırakarak yatak odama gittim. Bugün asla giyeceğimi düşünmediğim kabanımı giyinirken, içinde kimliğimin ve kartlarımın olduğu çantayı elime alarak tekrardan salona doğru hızlı hareketlerle ilerledim. Güneşin batışını izlemek için pencerenin önüne koyduğum sandalyenin yanındaki sehpanın üzerinden telefonumu ve sigara paketimi aldığımda, gözlerim küllüğe takıldı. Sekizinci sigaram kendi kendine sönmüştü. Küle dönüşen sigaradan kalan tek izmarite bakarken, sol elimde hissettiğim sıcak dokunuşla soluma döndüm. Küçük kız elimden tutmuş, diğer eliyle kapıyı işaret ediyordu.

Kaşlarımı çatmaya kıyamadığım kıza başımı salladım ve ölmek için girdiğim daireden, bir kızı ölümden kurtarmak için çıktım.

Hızlı adımlarla merdiven inmeye başladığımda, kolunun sağlam kalacağını düşünmediğim küçük kızı incitmeden aşağıya indirmeye çalıştım. Bir süre sonra bu şekilde olmayacağını anladığımda, merdiven boşluğuna tekrar geldiğimiz an çömelerek küçük kızı kucağıma aldım. Bana zorluk çıkarmadan küçük kollarını boynuma doladığında, adımlarımı daha çok hızlandırdım. İndiğimiz katları hesap etmeyi bırakmışken hâlâ daha birkaç kat kaldığını biliyordum. Nefes nefese basamakları atlarken, zeminler kayganlaşıyordu. Elim ıslak korkuluğu tutmayı bıraktığında, ani bir manevrayla tekrardan tutundum. Bedenim merdiven korkuluğuna sürttüğünde, sağ bacağımda hissettiğim yanma hissiyle durdum.

"Hassiktir!"

Etrafa göz gezdirdiğimde kendini belli eden dumanlara karşılık ne yapacağımı bilmez bir hâlde, ya çıkamazsak düşüncesinin tam ortasında kucağımda masum bir varlıkla çaresiz hissettim kendimi. O kurtulacak dedim, onu kurtaracağım.

Hırslanan bedenim bana ayak uydurduğunda son iki katı da inerek zemin kata ulaşmıştım. Sarsarak adımlarım duvara çarpmamla durduğunda, kendimi duvara yaslayıp tekrar tekrar derin nefesler almaya başladım. Dumanlardan çıkış kapısını göremez bir hâldeyken, itfaiyelere ait olan siren sesleri o an her şeyi etkisi altına aldı. Korkuyla başını kaldıracak olan küçük kızı başından tutarak, boyun boşluğuma sıkı sıkı yasladım. Beni anladığından emin olmadığım bir şekilde kulağına konuştum.

"Seni kurtaracağım tamam mı? Korkacak hiçbir şey yok."

Boynuma değen sıcak ıslaklıkla ağladığını anladığımda, içime yerleşen bir hisle gözlerimin dolmasını durduramadım. O an kendimi, kucağımda taşıdığım küçük kızdan farksız bir şekilde hissettim. Savunmasız ve kurtarılmaya muhtaç. Dolu gözlerle izlediğim yoğun dumanların içinden bir insan gelmesi umuduyla içimden dua ediyordum. Bu canı bana aldırmadın, bu canı kurtarmama yardım et. Gözlerimi kapatıp derin nefesler almaya devam ederken, içimde daha fazla tutamadığım bir haykırışı döktüm.

"Bu kızı kurtarın! Burada bir kişi daha var!"

Sesim sonlara doğru pürüzlü çıktığında, buradan sadece bu küçük kızın kurtarabileceğini anlamıştım. Dizlerimin üzerine çöktüğümde, belimdeki silahın soluma düşmesi bir oldu. Aklımda canlanam fikirle silaha uzandım. Küçük kız tekrardan doğrulmaya çalıştığında daha sıkı tuttum onu. Tekrardan kulağına yaklaştım.

"Birazdan buradan kurtulman için bir şey yapacağım. Korkma tamam mı?"

Bir kolunun düştüğünü gördüğümde, içimde oluşan korkuyla silahın namlusunu dumanlar tarafından esir alınmış boş koridora rastgele nişan aldım. Hiç düşünmeden ard arda sıkmaya başladığımda, tek istediğim şey fark edilip bu küçük kızın kurtarılmasıydı.

"Yardım edin!"

Küçük kızın kurtarılamayacağı korkusu kanımı hızlandırırken, gözlerimden kontrolsüzce yaşlar akıyordu. Altı adet kurşun sesi olay yerinde büyük yankı uyandırırken, itfaiyelerin siren sesleri kısılmıştı. Olduğumuz bölgeye doğru gelmeye başlayan insanların olduğunu, bağırışmalarından anlamıştım. Dumanlar sanki zihnimi ele geçirmiş gibi düşüncelerimi de bulanıklaştırmaya başlamıştı. Net görünmeyen etraf, kucağımdaki küçük bir kız, ne söylenildiğini anlamadığım bağırışmaların kulaklarımda ki uğuldamaları ve silahımda etrafa saçılmak için bekleyen iki mermi daha.

Bağırışmalar daha yakın, adım sesleri kararsız geldiğinde bir el daha ateş ettim. Bedenimin artık beni diz üstünde bile tutacak gücü olmadığından zemine bedenimi bıraktığımda, gözlerini kapatmış olan küçük kızın narin bedenini de usulca yanıma yatırdım.

Sekizinci mermiyi kafama mı sıksam yoksa küçük kızın kurtulması için yerimizi mi belli etsem?

 

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayınız. 🖤

 

Loading...
0%