@kayraege
|
Selamünaleykümmm ☺️ Nasılsınız? Benim vizeler başlıyor, bana dua edin olur mu 🫣 Geldik yeni bölüme. İnşallah beğenirsiniz :) İyi okumalar dilerim 🤍
Yeni gün, çoğu insan için umut demektir. Hayallerini gerçekleştirmek için çalışıp çabalayacağı ve mücadeleye devam edeceği bir gün daha demektir. Fakat bazıları içinse diğer günler gibi kaybolup gidecek, amaçsız bir son demektir. Hamdolsun benim için umut demekti. İnandığım ve gerçekleşmesi için çabaladığım hayallerime bir gün daha yaklaşmak demekti ve ben böyle bir güne yine umutla uyandım. Belki benim hayalim bugün gerçekleşmeyecekti ama iki kişinin hayali, benim de sayemde gerçekleşecekti. Murat Ağabey ve Hira Abla... Birbirlerinden habersiz aynı duyguları birbirlerine besleyen iki güzel insan. Bugün o güzel kalpleri; duydukları sevginin, içlerinde büyüttükleri sevdanın karşılığını alacak, birbirlerini bir bütün olarak tamamlayacaklardı. Duyduğum heyecan ve olacakların vereceği mutlulukla evden çıkıp Ayça Abla'yı çağırmak için karşı dairenin zilini çaldım. Kapıyı beklediğimin aksine Alper açınca birkaç adım gerileyip önüme döndüm. "Ayça Abla'yı çağırabilir misin?" diye sorduğumda Alper "Aleykümselam. Elhamdülillah iyiyim. Sen nasılsın?" deyince verdiği cevaba umarsızca gülümsedim. Soru sormaya bile korkuyordum ona. Seçtiğim yoldan korkuyordum. Bu kavgaları başlatan bendim. Nefretten aşk doğar teoremini uygulayan da fakat nefretten aşk değil de artık daha çok nefret doğuyor gibi hissediyordum. Yavaşça yutkunup "Selamünaleyküm." dedim başımı kaldırmadan. Alper az önceki sitem dolu sesinin aksine bu sefer de sakin çıkan sesiyle "Aleykümselam. Elif, neyin var?" diye sorunca başımı kaldırıp ona baktım. Endişe görünüyordu ve bu az önceki sorusundan da belliydi ki benim için endişeliydi. Küçük bir tebessümle "İyiyim." dediğimde Alper "İyi görünmüyorsun ama." dedi. Seninle kavga etmediğim için mi böyle düşünüyorsun, diyecektim fakat bunu söylememe Ayça Abla'nın gelişi engel oldu. Gülümseyip "İyiyim merak etme. Sadece bu hafta fazlasıyla yorucu geçti benim için. Vizeler falan bayağı bir yordu." deyip Ayça Abla'ya döndüm. "Selamünaleyküm Ayça Abla. Nasılsın?" Ayça Abla ayakkabılarını önüne indirip gülümseyerek "Aleykümselam kuzum. Elhamdülillah iyiyim, sen nasılsın?" deyince nefesimi verip "Heyecanlıyım." dedim. Ayça Abla ayakkabılarını giyip doğruldu ve "Açıkçası bende heyecanlıyım canım ama neyse ki sonu güzel biteceği için tatlı bir heyecan bu." dedi. "Evet, neyse ki bende de durum öyle." Ayça Abla birkaç adım öne gelince bu sefer de Alper eğilip ayakkabılarını giymeye başladı. O da doğrulunca Ayça Abla "Hadi inelim artık." deyince o önden bizde arkasından aşağı inmeye başladık. Erva'yı çağırmak için dairelerinin zilini çalınca Erva, elinde çilekli sütüyle kapıyı açıp gülümseyerek "Selamünaleyküm." dedi. Biz selamını alınca ayakkabılarını önüne indirip elindeki çilekli sütünü bana uzattı. Ayakkabılarını giydikten sonra doğrulup elimdeki çilekli sütünü alıp kapıyı kapattı. Hep beraber aşağı indiğimizde Erva'yla Alper Murat Ağabey'in yanına geçerlerken ben de Ayça Abla'yla Hira Abla'nın yanına geçtim. Hira Abla'ya geleceğimizi önceden haber verdiğimiz için eve girer girmez direkt Hira Abla'nın odasına yöneldik. Hira Abla'nın odasına geçtiğimizde Ayça Abla'yla yan yana Hira Abla'nın yatağına oturduk. Hira Abla da çalışma masasının önündeki sandalyeyi karşımıza çekip oturdu. Gülümseyip "Eee kızlar nasılsınız?" diye sorunca biz de gülümseyip iyi olduğumuzu söyledik. Hira Abla ayağa kalkıp "Bir şey içer misiniz?" diye sorunca hızla hayır, deyip yeniden oturmasını sağladık. Bir şeyler olduğunu anladığı için bize şaşkınlıkla bakan Hira Abla aramızda sürdürdüğümüz sessizliği bozup "Ne oluyor?" diye sorunca Ayça Abla'ya döndüm. Ayça Abla "Hira, sana çok güzel bir haberimiz var." deyince Hira Abla "Hayrolsun?" diye sordu. "Murat Ağabey seni seviyor." Ayça Abla pat diye söyleyince Hira Abla kadar olmasa da bende şaşkınlıkla ona baktım. Ayça Abla'ysa yüzünde kocaman bir gülümsemeyle Hira Abla'ya bakıyordu ama Hira Abla şoka girmiş gibiydi, ki haklıydı da. Öyle pat diye söylenir miydi? Ayça Abla ellerini çırpıp "Hira, iyi misin?" diye sorunca Hira Abla başını önüne eğip "Ayça, emin misin?" diye sordu zor çıkan sesiyle. Yanaklarının al al olmasına bakılırsa o da seviyordu. Hem de fazlasıyla... Ayça Abla başını sallayıp "Evet, hatta o kadar seviyor ki seninle konuşmak istiyor. Senin de gönlün varsa bu işin hayırla sonlanmasını istiyor." deyince Hira Abla daha kızaran yüzüyle "Ne zaman?" diye sordu. "Şimdi." Hira Abla ayağa kalkıp "Ne, şimdi mi?" diye sorunca Ayça Abla'yla onun bu heyecanlı haline gülmeye başladık. Ayça Abla Hira Abla'nın yanına geçip "Hadi sana güzel bir kombin yapalım. Sonra da doğru Murat'ın yanına." deyince Hira Abla utançla "Ya Ayça ben evine falan gidemem. Ayrıca tek konuşmamız da uygun değil." dedi. "Güzelim, birincisi onun evine değil Sanem Ablalar'a gidiyoruz. İkincisi de yalnız olmayacaksınız, siz oturma odasında konuşurken biz de mutfakta konuşmanızı bitirmenizi bekleyeceğiz." Hira Abla ama, diye mırıldandı fakat Ayça Abla hızla "Aması falan yok Hira. Hadi bakalım hazırlayalım seni." deyip bana dönünce bende ayağa kalktım. Hira Abla'nın dolabından açık kahve elbise ve aynı renk şal çıkarıp giyinmesi için odadan çıktık. Hira Abla hazır olunca gelmemizi söyledi ve biz de yeniden yanına geçtik. Benim az biraz makyaj marifetlerimle Hira Abla'ya zor bela birkaç bir şey yaptıktan sonra Hira Abla'nın annesi Ahsen Teyze'ye çıkacağımızı söyleyip evden çıktık. Bir üst kata, Sanem Ablalar'a geçtiğimizde Sanem Abla, Murat Ağabey'in oturma odasında olduğunu söyleyince Hira Abla'yı oturma odasına gönderip mutfağa geçtik. Erva geldiğimizi görünce yerini Ayça Abla'ya verip yanıma geldi. "Eee ne oldu?" "Bence oldu bu iş Erva. Hira Abla seviyor çok belli." "Murat Ağabey de aynı durumda." "Anlatın hadi ne oldu?" diye sorduğumda Erva "Senin planı uyguladık işte. Murat Ağabey'e Hira Abla'nın da kendisini sevdiğini, artık konuşması gerektiğini söylediğimde kabul etti. Madem o da seviyor, daha fazla uzatmadan ben de söyleyeyim, dedi." deyince yüzümdeki gülümsemem duyduklarımla daha da büyüdü. İkisi de birbirlerini seviyorlardı çok şükür ki ve Allah'ın izniyle güzel kalplerinden geçen haklarında hayırlısı olan olacaktı. Bir süre hepimiz sessizce beklerken oturma odasında duyduğumuz seslerle birbirimize bakmaya başladık çünkü Hira Abla ve Murat Ağabey'in ses tonları bir şeylerin yolunda gitmediğinin işaretiydi. Hızla oturma odasına geçtiğimizde Hira Abla bize dönüp "Hani Murat beni seviyordu?" deyince hepimiz şaşkınlıkla Murat Ağabey'e döndük. O da bize bakıp "Hani Hira beni seviyordu?" diye sorunca tek yapabildiğimiz şaşkınlıkla ikisine bakmaya devam etmek oldu. Hira Abla Murat Ağabey'e dönüp "Senin neyini seveyim ben?" deyince Murat Ağabey "Asıl ben senin neyini seveyim Hira?" dedi. Biz hâlâ içimizdeki korkudan ve hayal kırıklığından dolayı aramızdaki sessizlik oyununu sürdürürken Hira Abla'yla Murat Ağabey gülmeye başladılar. Murat Ağabey Hira Abla'ya bakıp "Güzelim bence bitirelim yoksa bizimkilerden biri kalp krizi geçirecek." deyince Hira Abla domates misali kızaran yanaklarına ellerini koyup haklısın, diye mırıldandı. Olayın şokunu her zamanki gibi ilk atlatan Erva oldu ve hızla yanlarına geçip "Alacağınız olsun ya, ödüm koptu." deyince Hira Abla ona sarılıp "Siz arkamızdan iş çevirirsiniz de biz böyle bir oyun oynayamaz mıyız?" dedi. Erva hızla "İyi ki çevirmişiz. Bak sonu hayırlara çıktı, hayırlısı da kalbinizden geçen oldu. Murat Ağabey sana güzelim, dediğine göre de düğün yakın." deyince Hira Abla daha da kızaran yüzüni saklamak amacıyla başını önüne eğip "Ya Erva, sus lütfen çiçeğim." dedi. Biz de olayın şokunu atlatınca yanlarına geçip tebrik etmeye başladık. Hepimiz oturunca Hira Abla'yla Murat Ağabey onlara oynadığımız oyunu anladıklarından bize böyle bir oyun oynamaya karar verdiklerini söylediler. Oynadıkları oyunla bizi biraz korkutsalar da ikisinin de birbirlerini sevdiklerini öğretmenin mutluluğu bu korkunun üzerini hemencecik örtmüştü. Olanları öğrendikten sonra şimdi ne olacağını konuştuk. Murat Ağabey'in Erva'nın dayısı Serkan Ağabey, annesi Sevil Teyze ve bu apartmandakiler dışında kimsesi olmadığı için o meseleyi onlarla, Hira Abla da ailesiyle konuşacağını söyledi. Erva, Hira Abla'ya dönüp "Abla, ben erkek tarafıyım bu arada." deyince Hira Abla "Hayır Erva'm ya, sen kız tarafısın." dedi. "Hayır ya. Bak zaten üzgünüm çünkü Murat Ağabey'le ben evlenecektim ama seni seviyor diye evlenemedim. Bari izin ver kardeşi olayım." Erva'nın dediğine hepimiz kahkalarla gülmeye başladık. Sonunda Erva'nın erkek tarafı olduğu kesinleşince hepimiz ayaklandık. Murat Ağabey, Hira Abla ve Mete eve geçince bizde bir üst kata çıktık. Erva'yı da eve bırakıp merdivenden çıkınca Alper'in telefonu çaldı. Ayça Abla telefonundan Hira Abla için dikeceği elbiseye kumaş baktığı için Alper çok umurunda değil gibiydi ama benim umurumdaydı. Alper telefonu açıp "Efendim." dedi. Sonra da hızını kaybetmeden "Derya, sen misin?" deyince kalbimde bir acı hissettim. Saniyeler içinde acı daha da büyüdü çünkü Alper "Tamam Deryacığım." demişti telefondakine. Gözlerim dolmaya başlayınca hızla eve yöneldim. Neyse ki anahtarımı yanıma almıştım. Titreyen ellerimle kapıyı açtığımda Ayça Abla çoktan eve geçtiği ve Alper'i de daha fazla görmek istemediğimden hızla eve geçip kapıyı kapattım. Annem "Kızım, sen mi geldin?" diye sorunca yavaşça yutkunup "Evet anne, ben odamdayım." deyip koşar adımlarla odama geçtim. Annemin tamam, dediğini duyunca odamın kapısını kapatıp kilitledim ve sarsak adımlarla yatağıma yöneldim. Deryacığım demişti... Kimdi bu Derya? Bu kadar zaman boşuna mı ümit etmiş, boş bir hayal için beklemiştim. Cevabı belliydi: Evet. Gözyaşlarım yağmur misali gözlerimden boşalırken tek yapabildiğim boş gözlerle ayaklarıma bakmak oldu. Ne kadar öyle kaldım bilinmiyorum. Odamın kapısı çalınca bakışlarımı ayaklarımdan kapıya çevirdiğim sırada annem "Kızım, girebilir miyim?" diye sorunca boğazımı temizleyip "Biraz işim var anne, ben yanına geliyorum birazdan." dedim. "Tamam kızım." Annemin ayak seslerinden gittiğini anlayınca ayağa kalkıp şal ve bonemi çıkardım. Üstüme rahat bir şeyler geçirip ihtiyacım olanı aldıktan sonra odamdan çıkıp lavaboya geçtim. İşimi halledip elimi yüzümü yıkadıktan sonra ağlamaktan kızarmış gözlerime baktım. Hem karnım hem de kalbim ağrıyordu. İki yerden de canım yanıyordu ve iyice çökmüş görünüyordum. Ellerimi ve yüzümü kuruttuktan sonra elimle karnımı ovuşturmaya başladım. Sabah çok ağrımıyordu ama şimdi neden bilmiyorum ağrıyordu. Genelde çok sancılı geçmezdi benimki. Zor geçiren Erva olurdu ama bende şu an iyi hissetmiyordum ve bu birden olmuştu. Oturma odasına geçtiğimde annem hızla ayağa kalkıp "Kızım, iyi misin?" diye sordu. Başımı sallayıp ona doğru birkaç adım attım ama annem hızlı adımlarla yanıma gelince daha fazla yürümeme gerek kalmadı. Annem çenemden tutup başımı yukarı kaldırınca şaşkınlıkla "Kızım, sen ağladın mı?" diye sordu endişeyle. Evet, diye mırıldandığımda Ensar da hızla yanımıza geldi. Her zamanki gibi hızla "Abla, bu sefer söylüyorsun. Kim ağlattı seni. Gidip onu paramparça edeceğim." deyince onu umursamadan anneme dönüp "Karnım ağrıyor." dedim. Annem anlamış olmalı ki yüz hatları yumuşadı. Elini karnımdaki elimin üzerine koyup "Tamam kızım, anladım." deyip bana sarıldı. Bende sarılınca kısık sesle "Ben kıyamam küçük kızıma. Karnı ağrıyormuş bir tanemin." deyince gülümseyip kafamı annemin boynuna gömdüm. Ensar "Anne, ablam karnı ağrıyor diye mi ağlıyormuş?" deyince annemi bırakıp "Evet ablacığım o yüzden ağlıyorum." dedim. Ensar elimi tutup beni koltuğa götürünce anlamaz gözlerle ona baktım. Beni koltuğa oturtturup "O zaman sen dinlen abla. Benim karnım ağrıdığında ben uzanmıştım. Sonra annem bana ballı süt yapmıştı, ben de hemen iyileşmiştim. Biz de sana ballı süt yapalım geliyoruz." deyip anneme dönünce annem "Gel buraya, gel. Kıyamazmış ablasına küçük kardeş." deyince Ensar annemin yanına geçti. Annem Ensar'ın saçlarından öpüp "E hadi biz gidip ablana ballı süt yapalım." deyince ikisi de odadan çıktılar. Birkaç dakika sonra Ensar elinde pike ve yastıkla gelip "Abla, hadi uzan." deyince bu düşünceli hali gözlerimin dolmasına neden olurken indirdiği yastığa başımı koyup uzandım. Ensar getirdiği pikeyle üzerimi örtüp oturunca elimi saçlarına götürüp okşadım ve "Teşekkür ederim kardeşim." dedim. Elimi indirdiğimde bu sefer de Ensar elini benim saçlarıma koyup okşayarak "Rica ederim abla. Ben seni çok seviyorum. O yüzden ağlamanı istemiyorum." deyince dolan gözlerimi hızla silip "Bende seni seviyorum kardeşim." dedim. Annem elinde iki bardak ballı sütle gelip birini bana birini de Ensar'a uzatınca doğruldum. Sıcacık sütten küçük bir yudum alıp "Teşekkür ederim anne." dedim. Annem rica ederim, deyip yeniden mutfağa geçince Ensar da ödevi olduğunu söyleyip odasına geçti. Bende sütümü içtikten sonra koltuğa uzanıp bacaklarımı kendime çektim ve gözlerimi kapattım. Kısa süren uykumdan uyandıran saçlarıma dokunan bir el oldu. Gözlerimi araladığım sırada babam bana doğru eğilip saçlarımdan öpünce gülümseyip ona baktım. Uykulu çıkan sesimle"Baba, sen mi geldin?" diye sorduğumda babam bu sefer de alnımdan öpüp "Evet kızım." dedi. Alnımdaki saçlarımı kulağımın arkasına çekip "İyi misin kızım?" diye sorunca başımı sallayıp "Evet, iyiyim." dedim. "Hadi kalk o zaman. Yemek hazır. Bir şeyler yedikten sonra uyumaya devam edersin." Başımı sallayıp doğrulduğumda babam da ayağa kalktı. Ben lavaboya geçerken o da mutfağa geçti. Elimi yüzümü yıkayıp yanlarına geçtim ve acıktığım için hemen yemeğimi yemeye başladım. Yemekten sonra hâlâ yorgun olduğumdan odama geçtim. Telefonumu elime alıp yatağımın başlığına yaslanıp gelen mesajlara baktım. Ortak gruba bugün olanlar yazılmıştı ve yazılanlara göre Hira Abla'nın ailesi onay vermişti. Tekrardan çok tebrik ettiğimi ve çok sevindiğimi yazıp sınıf grubundan gelen mesajlara baktım. Ağırlıkta konuşulan konu vizeler olmuştu. Sınıf grubuna bir şey yazmadan bu sefer de sınıf arkadaşım Yonca'nın özelden attığı mesajı açtım. YONCA: "Selamünaleyküm Elif. Nasılsın?" ELİF: "Aleykümselam Yonca. Teşekkür ederim iyiyim, sen nasılsın?" Yonca'nın mesajına cevap yazdıktan sonra telefonumu bırakmadan yatağıma uzandım. İyi değildim işte. Aklımda tek bir şey vardı. Alper'in konuştuğu Derya kimdi? Deryacığım diyecek kadar önemli olan bu kız kimdi? Telefonuma gelen bildirim sesiyle yan dönüp Yonca'nın attığı mesajı açtım. YONCA: "Bende iyiyim teşekkür ederim. Elif yanlış anlamazsan sana bir şey soracağım." ELİF: "Sorabilirsin." YONCA: "Geçenlerde yanında tesettürlü, güzel bir kız vardı. Sanırım gözleri yeşildi. O kızın adı ne?" Erva'dan bahsediyordu. Gözleri ela olsa da çoğu zaman yeşilin koyu bir tonuna bürünür, bu da yeni görenlerin yeşil olduğunu zannetmelerine neden olurdu. Fakat şu an konu bu değildi. Yonca neden Erva'yı soruyordu ki? ELİF: "Sanırım Erva'dan bahsediyorsun da neden sordun ki Erva'yı?" YONCA: "Demek adı Erva." YONCA: "Şey, öncelikle yanlış anlama lütfen ama ben o kız yanındayken sana selam vermiştim ya, o gün kuzenim Demir de yanımdaydı." YONCA: "Ve sana sormamı istedi Erva'nın kim olduğunu." YONCA: "Elif lütfen yanlış anlama. Beni bilirsin ve inan Demir de öyle biri değildir ama... Sanırım sen anladın. Kısaca durum bu." Okuduklarımdan sonra ister istemez gülmeye başladım. Erva bunu öğrenirse Yonca'nın kuzeni Demir'i parçalarına ayırırdı. Gerçi Yonca kötü biri değildir. Aksine o da iyi ve dinimiz konusunda benden bile hassas biridir. Bu yüzden bu kadar zorlanmıştı sanırım bana sorarken. ELİF: "Durumu anladım Yonca ama sanırım sadece Erva'nın adını öğrenmek için bana mesaj atmadın." YONCA: "Evet, aslında asıl sormak istediğim hayatında biri var mı veya sevdiği falan." ELİF: "Yok ama Erva bunu öğrenince nasıl tepki verir bilmiyorum." YONCA: "Neyse ben şimdilik öğrenmem gerekeni öğrendim. Şimdi bizim deliye bunu yazayım da beni rahat bıraksın." YONCA: "Pazartesi beni o güzellikle tanıştırır mısın?" ELİF: "Tamam canım sen yaz o zaman ve olur tanıştırırım." YONCA: "Teşekkür ederim canım. Pazartesi görüşürüz. Allah'a emanet ol." ELİF: "Rica ederim." ELİF: "Görüşürüz. Sende Allah'a emanet ol." Gülerek telefonumu komodinin üzerine bırakıp ayağa kalktım. Lavaboya geçip dişlerimi fırçalayıp günlük bakımımı yaptıktan sonra odama geçtim. Yatağıma geçip uzandığımda bugün olanlar gözümün önüne gelince dolan gözlerime inat gülümsemeye devam ettim.
Gülümseyin dostlar, ne olursa olsun gülümseyin her zaman. Hiçbir şey sizden önemli değil, unutmayın bunu☺️ Kırık kalbinize inat gülümseyin ❤️🩹 Rabbim ağlamanızın bile mutluluktan olmasını nasip etsin 🤍 İnşallah beğenmişsinizdir :) Allah'a emanet olun 🤍
|
0% |