@kayraege
|
Selamünaleyküm kıymetli okurlar. Bu benim yazacağım ilk kitap. Umarım beğenirsiniz. Sizden bir ricam olacak. Eğer bir hatam varsa yorumlarda bunu bana güzellikle belirtirseniz çok mutlu olurum. İyi okumalar :)
Zilin sesiyle daldığım kitaptan kafamı kaldırdım. Kollarım ve bacaklarım duruşumu bozmadığım için uyuşmuşlardı. Büyük ihtimalle Elif gelmiştir diye düşünüp kitabı elimden bırakmadan kapıya yöneldim. Çok heyecanlı gidiyordu ve ben kendimi durduramıyordum.
Kapıyı açıp kafamı kaldırmadan "Canım benim hoşgeldin. Kabul etmek istemiyorum ama çok heyecanlı gidiyor. Gerçi şu hödük başkomiser olmasa daha iyi olacak. Hayır ben anlamıyorum bu başkomiserler emniyette sadece şöyle bir görünüp hava atayım demek için mi varlar? Galiba o yüzden varlar ya neyse. Hadi, içeri geçelim. Bitmek üzere zaten, sonra konuşuruz." deyip derin bir nefes alıp salona yöneldim.
Arkamdan biri "Afedersiniz." deyince kafamı kitaptan kaldırıp hızla arkamı döndüm. Karşımda genç bir adam görünce afalladım. Hızla elimi başıma götürdüm. Neyse ki yazmam başımdaydı. Namazdan sonra üstümü değiştirmeden hızla kitaba gömülmem iyi olmuştu. Göz ucuyla karşımdaki adama baktım yeniden. Kimdi bu ve ben Elif zannedip rahat rahat konuşmuştum.
Rezil oldun Erva diye düşünürken karşımdaki adam "Kusura bakmayın, rahatsız ettim. Ben karşı daireye yeni taşınan komşunuzum. Adım Kerem. Sabah sizden alet çantanızı almıştık. Onu getirmiştim." deyip alet çantasını bana uzattı. O çantayı görmek sadece içimi burkuyor, bana acı veriyordu. Zor da olsa uzanarak çantayı aldım. Annem geçen gün birilerinin taşındığından bahsetmişti. Çok iyi bir aile dediğini hatırlıyorum sadece çünkü o sırada okuduğum kitaptaki Yiğit Başkomisere sövmekle meşguldüm.
"Estağfurullah ne kusuru. Asıl siz kusura bakmayın, sizi arkadaşım sanmıştım."
Başımı eğdim yeniden çünkü yanaklarım yanıyordu. Kesin yine çileğe dönmüştüm.
"Önemli değil." dedi gülerek adının Kerem olduğunu öğrendiğim komşumuz. Başım yerde ne diyeceğimi bilemez bir haldeydim. İçimden git artık komşu çocuğu deyip duruyordum.
Neyse ki bir şey söylememe gerek kalmadan Kerem "Teşekkür ederiz. İyi günler." deyince "Rica ederim, size de." deyip hızla kapıyı kapattım.
Elimdeki çantayı sakince yere bırakıp kapının arkasında yere çöktüm. Rezil oldun Erva diye mırıldandım. Sonra gözüm kitaba kaydı ve kapının arkasında o halde okumaya devam ettim. Evet, kabul ediyorum, ben akıllanmaz bir deliyim. Birkaç sayfa okuduktan sonra yeniden kapı çaldı. Ayaklanıp kapıyı açtım. Göz ucuyla baktığımda Elif'in geldiğini görüp yeniden kitaba döndüm. Elif gülerek içeri geçip kapıyı kapatınca yeniden oturup sırtımı kapıya yaslayıp okumaya devam ettim. Elif de sesini çıkarmadan beni izliyordu.
Kitabı bitirdikten sonra "Çok güzeldi ama değil mi? Bu sefer önerdiğim kitabı beğendin, kabul et." deyince derin bir nefes alıp "Elif, konu olarak güzeldi ama hödük Yiğit yüzünden kitabın bazı yerlerinde delirdim." dedim. Elif dediğimle kahkaha atmaya başladı. Elini uzatıp beni kaldırdı. Tam bir şey söyleyeceği sırada gözü salonun ortasındaki alet çantasına takıldı.
"Hayırdır, bu niye burada?"
"Karşı komşu sabah istemiş. İşleri bitince getirdiler."
Alet çantasına uzanıp aldım. Bir an önce kaldırsam iyi olacaktı. Görmek dahi istemiyorum. Babamı hatırlatıyordu, bu da içimi acıtıyordu. Hemen yerine koyup oturma odasına Elif'in yanına geçtim.
Elif yanına oturur oturmaz "Ya Erva, Yiğit hödük falan değil. Çok tatlı ve karizmatik." deyince "Tatlı ve karizmatik aynı anda nasıl oluyor Elif? Her şeyi geçtim kıza yapmadığı kalmadı. Sonra da sen benimsin falan filan. Kız da salak zaten hemen atıldı o hödüğün kollarına." dedim. Elif gür bir kahkaha patlattı söylediğimle.
"Neyse, senin düşüncelerin belli. Ben başka bir şey için geldim aslında. Yarın dışarı mı çıksak? Okul kapandığından beri eve kilitledin kendini. Hiçbir yere çıkmıyorsun."
"Kafa dinliyorum işte."
"Yarın kafa dağıtmak için dışarı çıkıyoruz Erva. Son sözümü söyledim."
"Of, tamam çıkarız bir yerlere. Zaten almak istediğim birkaç kitap vardı. Kitapçıya da uğrarız."
"Harika bir fikir."
Ayağa kalkıp "Tamamdır, anlaştık. Bu arada yeni bir dondurma tarifi denedim. İlk tadan sen olacaksın." deyip mutfağa yöneldim.
Kendim için çilekli, Elif için de çikolatalı dondurmayı alıp yanına geçtim. Önüne koyunca küçük bir çocuk gibi el çırpıp doldurmasına yumuldu. Beğendiğini her haliyle belli ettiği için bende gülümseyerek çilekli dondurmamı yemeye başladım. Bir saat kadar kitap üzerinde konuştuk. Elif Yiğit Başkomiseri övüp durdu. Ben de her sövdüğümde üstüme atılıp beni dövmemek için zor tuttu kendini. Sonunda da pes etmiş gibi ellerini kaldırıp "Sana şu an okuduğum askeri kurguyu getireceğim bitirdiğimde. Bu daha zorlu bir aşk hikayesi." deyince başımı sallayıp gülümsedim.
Elif ayaklanıp "Yarın öğleden sonra gelirim, çıkar gideriz bir yerlere. Ben evde bir araştırayım, bakalım nerelere gidebiliriz." deyince "Tamam, yarın görüşürüz o zaman." dedim.
Elif gittikten sonra ikindi namazını kılmak için odama geçtim. Farza yeni başlamıştım ki kapının açıldığını duydum. Annemin geldiğini düşünüp namazımı kılmaya devam ettim. Duamı ettikten sonra hızla ayaklandım. Annemi odasında benim gibi ikindi namazını kılarken buldum. Kapıyı sessizce kapatıp oturma odasına yöneldim. Annemin hafta sonu olduğu için bugün işi yoktu. Hemşire olduğundan hafta içi çok yoğun geçerdi onun için. Bugünü değerlendirip arkadaşlarıyla buluşmaya gitmişti. Oturma odasına geçip kendimi koltuğa bıraktım. Annem namazını kılıp yanıma geldi.
Elini başıma koyup "Nasılmış benim kuzum?" dedi. Yazmam ve bonem kaydığı için başımdan çıkarıp "Sayende bugün yeni komşuya rezil oldum." dedim gülerek.
Ne olduğunu sorduğunda olayı aynen anlattım. Anlattıktan sonra annem kahkaha atmaya başladı. Hatta o kadar güldü ki gözünden yaşlar gelmeye başladı.
Elinin tersiyle gözlerini silip "Ay Erva'm, Allah iyiliğini versin kızım ya. Birde sana kitap okuyunca kendini kaybediyorsun dediğimde bana yok öyle bir şey diyorsun. Ama bak bu en güzel kanıtı." dedi. Bu sefer hak veriyorum çünkü işin dozunu kaçırmıştım.
"Neyse önemli değil, komşularda anlamıştır senin kitap kurdu olduğunu. Zaten çok iyiler, herkes de çok sevdi. Hem yarın sende tanışırsın çünkü Naciye Teyze bahçede piknik yapalım böylece hepimiz tanışır, kaynaşırız dedi. Bende birazdan poğaça, kek falan yapacağım."
Naciye Teyze yine iş başında. O ve eşi Hasan Amca apartmanın en üst katında oturuyorlar. Ben kendimi bildim bileli bu apartmandalar. Yeni taşınan her komşuya yaptığını bu sefer de yapacak belli ki. Onları tanımak amacıyla beraber bir piknik. Neyse ki yarın yoktum. Sonlarına yakın gelir yeni komşularla tanışırdım. Gerçi Naciye Teyze beni balkonundan aşağı atar bunu yaptığımda ama yarın dışarı çıkmayı ondan sonrada Hira Abla ve Murat Ağabey'in düğününe kadar yine evde kalmayı planlıyordum. Zaten okul açılınca kabuğumdan çıkmak zorunda kalacaktım, bari fırsatım varken değerlendireyim.
Anneme dönüp "Anne ben yarın Elif'le dışarı çıkacağım." dedim.
Annem dediğimle bana dönüp "Hayret, sen dışarı çıkar mıydın kızım?" dedi şaka yollu.
"Biraz dolaşacağız erken gelmeye çalışırız, zaten Naciye Teyze pikniğin o kadar çabuk bitmesini istemez. Her türlü sonuna yetişiriz."
"Tamam güzel kızım, çıkın. Eve tıktın kendini zaten, okul açılmadan biraz gez, dolaş hakkın sonuçta."
Annem ayaklanıp mutfağa geçince bende peşinden gittim. O börek yapmakla uğraşırken bende poğaça hamurunu hazırladım. Hamuru mayalanmaya bırakırken kurabiye yapmaya başladım. Tatlı tuzlu iki çeşit kurabiye hazırlayıp tepsileri kenara aldım ve poğaçaya başladım. Annem de böreği fırına vermişti. Poğaçaları hazırlayıp kenara alıp buzdolabından dün yaptığımız sarmaları çıkardım. Akşam ezanı okunmuştu. Yemek yiyip hemen namazımı kılmak sonra da müzik dinlemek istiyordum.
Yemeğimizi yedikten sonra namazımızı kıldık. Annem yorgun olduğundan onu odasına gönderip mutfağı toparladım. Annem bir şey içmek istemediğini söylediği için dolaptan kendime çilekli süt çıkarıp odama geçtim. Sütü komodinin üzerine bırakıp kulaklığımı takıp yatağıma uzandım. Yatsı ezanı okunana kadar müzik dinledim. Ezan okunurken kalkıp abdest almak için lavaboya yöneldim. Abdest aldıktan sonra odama geçip namazımı kıldım.
Kıldıktan sonra namaz kıyafetleri çıkarıp yatağımdaki telefonuma uzandım. Namaz kılarken bildirim gelmişti ve tam tahmin ettiğim gibi Elif mesaj atmıştı. Küçük, sevimli bir kafenin ve her zaman gittiğimiz kitapçının resmini atmıştı. Cevap vereceğim sırada aradı.
"Çileğim beraber sinemaya falan da gideriz diye düşündüm ama Naciye Teyze'm yine yapmış yapacağını. Sizin karşınıza taşınan komşular için piknik olacak bu sefer. Aslında hoşuma gidiyor, biliyorsun. Senin için de iyi olur. Sosyal ortam görürsün. Ortasına yetişiriz en azından."
"Sonuna yetişsek de olur."
"Naciye Teyze bizi apartmana almaz, dışarıda kalırız demedi deme."
Elif'in dediğiyle duraksadım bir an. Naciye Teyze yapar mı yapardı. Beklerdim ondan. Yaşından beklenmeyecek kadar deli bir cesaret ve güce sahipti.
"Sabaha kadar biz girmeyelim diye nöbet bile tutar."
Elif dediğime gülerek "Vallahi yapar, biliyorsun." deyince "Tamam tamam, gideriz artık." dedim.
Yarım saat yarın yapacaklarımızdan konuşup on birde çıkmaya karar verdik. Aramayı sonlandırdıktan sonra sütümü açıp içtim. Kutuyu kenara bırakıp yeniden müziğimi açıp yatağıma uzandım. Müzik dinlerken dalmışım. Gözümü açtığımda saat on ikiye geliyordu. Hızla kalkıp müziği kapattım. Dişlerimi fırçalayıp ışıkları kapattım ve uykuma kaldığım yerden devam ettim.
Geldik birinci bölümün sonuna. Başkomiserleri sövdüğün çocuğun başkomiser olduğunu öğrendiğinde ne yapacaksın acaba Erva? 🤭 Henüz acemi bir yazar olduğum için hatalarım da olmuştur ama hata yapa yapa öğreneceğim İnşallah. Yeni bölümde görüşmek üzere. Hepiniz Allah'a emanet olun :)
|
0% |