@kayraege
|
Selamünaleykümmm ☺️ Yazarken çok eğlendiğim bir bölümle karşısındayım🫣 İnşallah siz de benim gibi eğlenerek okur, beğenirsiniz :) İyi okumalar dilerim 🤍
İki gündür ayağım yüzünden evdeydim ve bu durum, vizelerimin başlamasına az kaldığı için, canımı sıkıyordu. Benim şu an okulda dersi dinleyip not almam gerekiyordu çünkü yeni hocamız ben ders notu vermiyorum dikkatli dinleyip notlarınızı kendiniz alın demişti. Fakat ben, herifin biri yüzünden evde kalmaya mahkum olmuştum ve vizeler de birkaç haftaya başlayacaktı. Yatağımdan doğrulup ayağa kalktım. Bir saattir boş boş tavanı seyrederek yeterince vakit kaybetmiştim. Odamdan çıkıp mutfağa geçtim. Annem yemek yaparken dayım da ona yardım ediyordu. Tezgahın köşesindeki tabaklarda akşam misafir geliyor diye göz kırpan çerez ve kurabiyeleri görünce anneme dönüp "Bugün biri mi geliyor?" diye sordum. İkisi de aynı anda bana dönünce dayım "Bizimkiler gelecek." deyip önüne döndü yeniden. "Bizimkiler gelecek ve benim bundan yeni mi haberim oluyor?" "Bütün gün odanda olmasaydın öğrenirdin ufaklık." "Bir dakikalığına odama gelip söyleseydiniz öğrenirdim Serkan Bey." "Uzatma ufaklık, öğrendin işte." Sesimi çıkarmadan masaya yönelip sandayeye oturdum. Annem bana dönüp "İyisin değil mi kızım?" diye sorunca başımı sallayıp "İyiyim annem, merak etme." dedim. Annemle dayım yemeği hazırlayınca hızla sofrayı kurmaya giriştiler. Her şey hazır olunca yemeğimizi yedik. Yemekten sonra hızla odama geçip akşamı kıldım. Kıldıktan sonra da etek üst kombini yapıp şalımı taktım. Yavaş adımlarla oturma odasına geçtiğimde annem yanıma gelip "Ben gidiyorum, kızım." deyince "Nereye?" diye sordum. "Esma çağırdı. Fidan, Hale falan da gelecek. Biz de kadın kadına takılacağız." "Tamam, görüşürüz." "Görüşürüz. Dikkat edin kendinize." "Sende." Annem çıkınca yavaş adımlarla dayımın yanına geçtim. Ona dönüp "Herkes gelecek mi?" diye sordum. "Evet, herkes gelecek." "Ayça Abla..?" "Gelecek Erva da neden özellikle Ayça'yı sordun?" "Hiç. Merak ettim sadece." "Sanki meraktan değil de başka bir şeyden gibime geliyor ufaklık." "Senin için sordum dayı. Ne var bunda." "Ben ne alaka acaba?" "Çok alaka çünkü..." Cümlemi tamamlayamadan çalan zille oflayarak "Git kapıyı aç dayı." dedim sinirle. Ayağa kalkıp "Bu konuyu ayrıca konuşacağız ufaklık." deyip odadan çıktı. Kerem, Pınar, Alper, Elif ve Ayça Abla içeri girince gözlerimi kısıp Kerem'e sinirli bakışlar attım. Tam karşımdaki koltuğa oturup bana bakınca umursamadan ona bakmaya devam ettim. "Neden öyle bakıyorsun?" Kerem'in sorusunu "Sence." diye cevapladığımda bizimkiler gülmeye başladılar. "Erva, yapma böyle lütfen. İstediğin şey imkansızdı, biliyorsun." "Hiç de bir kere imkanlıydı. Ayrıca sen yat kalk sana böyle baktığıma dua et. Daha kötüsünü de yapabilirdim." "Ne yapardın?" "Görmek istemezsin başkomiser diyeceğim de bizzat şahit oldun sonuçta." Dediğimle Alper gülerek "Kerem Ağabey sen daha bu psikopatın neler yaptığını bilmiyorsun." deyince dayım "Evet Kerem, bir bilsen zamanında neler yaptığını." dedi. Kerem "Ne yaptı ki?" diye sorunca dayım "Diğerleri de gelsin anlatırız." deyince Kerem başını sallayıp önüne döndü. Pınar da bana dönüp nasıl olduğumu falan sordu. Onunla kendi aramızda konuşurken diğerleri de gelince kızlar, annemle dayımın hazırladıklarını ve çayları servis edip yerlerine geçtiler. Dayım bana bakıp "Dövüş kulübü olayını ufaklık, başla anlatmaya." deyince aklıma gelenlerle gülümseyip anlatmaya başladım. ~~~ Sessizlik... Şu an tek istediğim bu. Elif ve Alper'in bütün gün süren atışmaları yüzünden başım ağrıyordu çünkü. Apartmana girince ikisini de asansörle yukarı gönderip merdivenlerden çıktım. Bizim kata gelince anahtarımı çıkarıp kapıyı açtım. Yavaşça kapıyı kapatıp odama yöneldim. Odama gireceğim sırada dayımın oturma odasında sesini duydum. Telefonla konuştuğunu anlayınca ona ayıp olmasın diye odama gireceğim sırada duyduğum sesle olduğum yerde kaldım. "Salih, sen yarın gece on ikide beni al. Bu iş hallolmadan bize rahat yok." Gece on ikide ne işi vardı ki bunun? Salih Ağabey ne dedi bilmiyordum ama dayım "Bu pislikler ancak dayaktan anlar, bizde gerekeni yapacağız. Bizim çocuklarda aynı düşünüyor." dedi. Yaptığım doğru değildi ama merakıma yenilip oturma odasına yöneldim. Kapının önünde dayımı dinlemeye devam ettim. "Salih, bu herifler akıllanmazlar anla işte. Dayak istiyorlar belli ki. Biz bunlara gerekli dersi vermezsek okulda başımıza bela olmaya devam edecekler." Söylediklerinden olayı az da olsa anlamaya başladım. Okulda kendilerine zorluk çıkaran bir grupla kavga etmeyi planlıyorlardı belli ki. Salih Ağabey'i dinledikten sonra dayım "Tamam kardeşim, görüşürüz." deyip telefonu kapattı. Hızlı ama sessiz adımlarla odama geçtim. Çantamı sandalyemin üstüne indirdikten sonra okul kıyafetlerimden kurtulup rahat bir şeyler giydim üstüme. Sanki dayımın evde olduğunu bilmiyormuş gibi odamdan çıkıp lavaboya yöneldim. Abdest alıp mutfağa geçtiğimde dayım kahve içiyordu. Beni görünce hızla kalkıp "Erva, dayım sen ne zaman geldin?" diye sorunca "Çok olmadı, biraz önce geldim. Başım çatlıyor ya." dedim. "Neden?" "Elif ve Alper yüzünden. Kafamı şişirdiler yine. Hayır anlamıyorum, günde en az on konuda kavga etmeyi nasıl başarıyor bunlar." Dayım söylediğimle küçük bir kahkaha atıp yerine geçti. "Bazen bende şaşırıyorum aslında. Neyse geç otur şöyle. Günün nasıl geçti anlat bakalım ufaklık?" "Aynı. Dersten derse girip durduk. Hocalar sınav konuşmalarına başladılar şimdiden. TYT ve bu senenin konularını beraber yürütmeye çalışın falan diye. Of, bu sene çok sıkıcı ya. Kim bilir seneye nasıl olacak?" "Doğru demişler şimdiden başlaman gerekiyor. Biraz idare edeceksin ufaklık. Bende her türlü desteğimle yanındayım. Unutma bunu." Ayağa kalkıp yanına geçtim. Sarılacağımı anlamış olacak ki ayağa kalkıp kollarını açtı. Kollarımı beline dolayıp "Teşekkür ederim." dedim. "Rica ederim Erva'm. Güzelce çalış, Allah'ın izniyle başaracaksın." İkimizde birbirimizi bıraktığımızda dayım kafamdaki tokamı çıkarıp saçlarımı karıştırmaya başladı. Ondan kaçmaya çalıştım ama başaramadım. Saçlarımı karmakarışık bir hale getirdikten sonra beni bırakıp gülmeye başladı. "Çok komik oldun ufaklık." "Of dayı ya. Şu halime bak. Çalı süpürgesine döndüm yine. Ne istiyorsun saçlarımdan?" "Öncelikle dayıya oflanmaz ufaklık. Ayrıca hoşuma gidiyor seninle uğraşmak. Hem çok tatlı oldun işte fena mı?" Söylediğiyle aynı anda gülmeye başladık. Annemle babamın da gülme sesini duyunca arkamı döndüm. Ne ara gelmişlerdi? Hiç fark etmemiştim. Koşarak babamın yanına geçip sarıldım. Babamda hemen sarılıp "Benim küçük meleğim nasılmış?" diye sordu. Kollarımı gevşetip yüzüne baktığımda o da kollarını belimden çekip saçlarımı düzeltmeye başladı. "İyiyim. Sen nasılsın babam?" "Bende iyiyim." "Birileri yine beni unuttu." Annemin sitem dolu sesiyle ona dönüp "Ya annem ben seni hiç unutur muyum?" deyip ona da sarıldım. Duyduğumuz kusma sesiyle hepimiz dayıma döndük. Parmağını boğazına koymuş kusacakmış gibi yapıyordu. "Gözüm kanadı bu ne ya? Sabah gördünüz birbirinizi." "Hah! Kıskandım demiyor da." "He ufaklık seni kıskandım, öyle böyle değil. Gel çabuk bana bir daha sarıl." Dediğiyle gülümseyip yanına geçtim ve sıkıca sarıldım yeniden. Bazen bu hallerini anlayamıyordum. Başkalarının yanında çoğu zaman ağırbaşlı, ciddi biridir ama bizim yanımızda bazen böyle esprili olabiliyor. Bana diyorlar ama dayım benden de tuhaf. "Neyse, biz ikindiyi kılalım sonra gelip bir şeyler hazırlarım. Eminim acıkmışsınızdır." Annemin söylediğiyle dayım yanına geçip yanağından öptükten sonra "Vallahi acıktım ablam. Bende kılayım gelip yardım ederim sana." deyip odasına geçti. Bende aynı şeyleri söyleyip odama geçtim. Hızla etek ve üstümü giyip yazmamı taktım. Seccademi serip namazımı kıldıktan sonra yatağıma oturup düşünmeye başladım. Ne yapmam gerekiyordu? Bilmiyordum. Kesinlikle dayımı yalnız bırakmamalıydım ama gecenin bir vakti de tek başıma nasıl peşlerine düşecektim ki? Aklıma gelen fikirle hızla yatağımdan kalktım. Namaz kıyafetlerimi çıkarıp topuz yaptığım saçlarımı açıp atkuyruğu yaptım. Masamdan telefonumu alıp Alper'i aradım. İkinci çalışta açtı neyse ki. "Efendim." "Alper, müsait misin?" "Evet, hayırdır ne oldu?" "Seninle acilen konuşmam gerekiyor." "Of, Erva bak konu yine o cadalozsa konuşmak istemiyorum." "Hayır Alper, değil. Ayrıca o sizin meseleniz. Ben yoruldum artık kavgalarınızın arasında kalmaktan." "Kendi adıma özür dilerim senden. Sen ben en yakın arkadaşımsın, seni kırmak bu hayatta isteyeceğim en son şeydir inan bana ama sende hak ver. Sürekli üstüme geliyor Elif de." "Özür dilemene gerek yok. Sende benim en yakın arkadaşımsın ve bende seni kırmak istemem. Ya neyse bu konuyu sonra konuşuruz. Alper, benim bir konuda acil yardımına ihtiyacım var." "Hayırdır, mesele ne?" "Erva yemek hazır." Telefonu kulağımdan uzaklaştırıp anneme "Tamam, geliyorum." dedim. Yeniden kulağıma yaklaştırıp "Alper, konu biraz karışık. Yemekten sonra müsait misin? Size geleyim ya da olmadı çınar ağacının orada buluşalım." "Bize gel, daha rahat konuşuruz." "Tamam. Sizinkilere okul projesi için gelecek dersin. En azından onu da konuşuruz. Beraber yapalım demiştik zaten." "Tamamdır. Görüşürüz o zaman." "Bir saate sizdeyim, görüşürüz." Telefonumu masama bırakıp mutfağa geçtim. Annem, babam ve dayım oturmuş beni bekliyorlardı. Dayımın yanındaki yerime geçtim. "Sonunda geldin ufaklık. Biraz daha geç gelseydin masayı kemirecektim." "Kusura bakmayın Alper'le konuşuyordum." "Hayırdır yine barıştırma operasyonu mu?" "Yok dayım, bu sefer karışmayacağım. Ne halleri varsa görsünler. Tarih hocamız proje ödevi verdi. Biz de beraber yapmaya karar verdik. Onu nasıl yapacağımızı konuşuyorduk. Yemekten sonra onlara geçeceğim. Şimdiden başlayalım dedik." "Ödev ne kızım?" Babama dönüp "Geçen yıl olduğu gibi bir konu seçip sunum yapacağız." dedim. "Geçen yıl Fatih Sultan Mehmet dönemini seçmiştiniz değil mi?" "Evet. Bu sene Büyük Selçuklu Dönemi'ni düşündüm. Sence nasıl olur baba?" "Güzel fikirmiş. Söz konusu sen ve Alper'se çok iyi olur." "Ufaklık, Elif'i de alın projeye. O zaman kesin komedi olur." Dayımın dediğiyle hepimiz gülmeye başladık. Aslında Alper ve Elif beraber yapsa, bende izleyen olsam daha iyi olurdu çünkü aralarında kaldığımda kriz geçirme raddesine geliyordum. "Komediden çok korku filmi olur dayı. Kalsın. Gerçi Elif Alper'le yapacağımı öğrenirse beni bitirir ama Alper'e de söz verdim onunla yapacağım diye. Neyse, olmadı senin dediğin gibi yapar, sınıfa rezil oluruz." Dayım dediğimle küçük bir kahkaha atıp yemeğini yemeye devam etti. Annem ve babam da işten güçten konuşurken bende yemeğimi yedim. Yemekten sonra hızla odama geçip çantama tablet, defter ve kalemlerimi koyup evden çıktım. Sessiz adımlarla Alperler'in dairesinin önüne gelip zili çaldım. Ayça Abla kapıyı açınca terliklerimi çıkarıp hızla içeri geçtim. Neyse ki Elif'e yakalanmadan gelmeyi başarmıştım. Alper oturma odasından çıkıp, yanıma gelip" O cadıya yakalanmadın değil mi?" diye sorunca "Neyse ki hayır." dedim. "İyi bari. Anlat hadi Erva, neler oluyor? Ne bu kadar önemli olan mesele?" Alper'e gözümle Ayça Abla'yı işaret ettiğimde Ayça Abla kollarını kavuşturup "Çiçeğim ne oluyor? Gözlerinle beni işaret ettiğine göre bir işler dönüyor demektir." deyince ona dönüp "Ayça Abla rahat konuşabileceğimiz bir yere geçelim anlatırım." dedim. "Siz Alper'in odasına geçin, ben bizimkilere bizi rahatsız etmemelerini söyleyip geliyorum." Alper'in odasına geçince çantamı çalışma masasının kenarına bırakıp Alper'e döndüm. "Elif projeyi seninle yapacağımı öğrenirse beni Naciye Teyze'nin balkonundan aşağı atar." "Hiçte bir şey yapamaz. Geçen yıl da beraber yaptık ve en beğenilen sunum bizimki oldu. O deliyle yapsaydın yüzüne gözüne bulaştırırdın. Hem o Yunus'la yapacak galiba. Bugün konuşurlarken duydum." "İyi bari." "Hangi konuda yapacağımızı düşündün mü?" "Senin sayende aklıma geldi bir konu. Yaz tatilinde Büyük Selçuklu Dönemi'yle ilgili bir kitap okumuştun hani. Bana da vermiştin okumam için. İkimizin de bildiği bir dönem olduğuna göre sende istersen Büyük Selçuklu Dönemi'ni yapalım diyorum." "Kızım bizim kafa yapısı aynı ya. Ben boşuna demiyorum bizim kardeş olma ihtimalimiz yüksek diye. Bence test falan yaptıralım çünkü bende aynı şeyi düşünmüştüm." İkimizde aynı anda gülmeye başladık. Ayça Abla içeri girip elinde içinde üç bardak meyve suyu olan tepsiyi Alper'in masasına bırakıp bize dönünce gülmeyi bırakıp Alper'in yatağının ucuna oturdum. Ayça Abla elindeki bardaklardan birini bana uzatıp yanıma oturdu. Alper de çalışma masasının önündeki sandalyesini çekip karşımıza geçti. Meyve suyundan bir yudum alıp kenara bıraktım ve meseleyi anlatmaya başladım. Telefon konuşmasından anladığım kadarıyla olanları söyleyip en son da ne yapmam gerektiğini bilmediğim için yanlarına geldiğimi söyleyip yeniden meyve suyuma uzandım. Kocaman bir yudum alıp Ayça Abla'ya döndüm. "Ah Serkan. Uğraşma o pisliklerle diyorum ama dinleyen kim?" "Ayça Abla sen tanıyor musun kavga edecekleri kişileri?" "Maalesef tanıyorum Erva. Hayır anlamıyorum Serkan'ı da. Zaten son senesi. Ne diye sabretmiyor ki?" Ayça Abla eliyle alnına vurup "Kesinlikle onu yalnız bırakmayacağız. Gerekirse biz de gider kavgaya gireriz." deyince Alper "Abla, bize meseleyi bir anlatsan önce. Sonra ne yapacağımıza beraber karar versek, ne dersin?" deyince Ayça Abla başını kaldırıp bize döndü. "Kavga edecekleri kişiler Alman dili ve edebiyatı bölümü öğrencileri. Hatırlarsanız Serkan ve arkadaşları üniversitede düzenlenen bir yarışmaya katılmışlardı geçen yıl. Aslında başta yarışmayı onlar kazanmadılar, ikinci oldular. Sonra Serkan bunların hile yaptığını öğrenip ortaya çıkardı. Böylece onlar diskalifiye oldular ve Serkanlar birinci oldular. Bu grup da Serkan'ın hilelerini ortaya çıkarmasıyla bütün okula rezil oldukları için onlarla uğraşıp duruyorlar. Kısaca durum bu." Ayça Abla sırt üstü Alper'in yatağına uzanıp "Çocuklar, onlar pisliğin tekiler, kesinlikle Serkanlar'a zarar verebilirler. Ne yapmalıyız." deyince Alper "Polise mi haber versek acaba?" dediği an ona döndüm. "Ne gerek var polise falan. Sanki vaktinde gelecekler de. Dayımla arkadaşlarının kemikleri kırılır, polislerimiz ondan sonra teşrif ederler. Gerek yok polise falan. Biz hallederiz." "Emin misin Erva?" "Eminim Alper. Ya da isterseniz siz gelmeyin. Sizi de tehlikeye atmak istemiyorum." "Saçmalama Erva. Sen bu zamana kadar beni hiç yalnız bırakmadın. Hem Serkan Ağabey'in de benim için yaptıklarını unutmam mümkün değil. Bende geleceğim. Dediğin gibi biz hallederiz." "Bende geliyorum çiçeğim. Hem sizi hem de Serkan'ı yalnız bırakamam." Ayça Abla ve Alper'e minnetle gülümseyip teşekkür ettim. Alper bana bakıp "Erva, sen Serkan Ağabey çıkacağı zaman bize haber ver, takip edelim. Belki yardımımız dokunur." deyince Ayça Abla da başıyla onaylayıp "Aynen Erva. Hatta şöyle yapalım, üçümüzün olduğu bir grup kuralım oraya yazarsın. Hem de bizim için kolay olur." dedi. Telefonumu elime alıp WhatsApp'a girdim. Dövüş kulübü adında bir grup kurup Ayça Abla ve Alper'i de gruba aldım. "Dövüş kulübü mü? Vay be havalı isim çilek." "Bence de güzel isim çileğim. Neyse, sonra gruptan haberleşip neler yapacağımıza karar veririz. Ben odama geçiyorum. Bitirmem gereken siparişlerim var. Sonra da ders çalışmam gerekiyor çünkü vizeler yaklaşıyor. Siz de şu projeyi konuşursunuz en azından. Kolay gelsin canlarım." "Sağol Ayça Abla." "Sağol Abla." Ayça Abla çıkınca biz de Büyük Selçuklu Dönemini araştırmaya başladık. Bir saatlik araştırmadan sonra Alper'e daha sonra devam ederiz deyip eve geçtim. Yatsı ezanına az kalmıştı. Vakit kaybetmeden akşamı kılıp ders çalışmak için masama geçtim. Matematik testimden kaldığım yeri açıp çözmeye başladım. Bir saat çözdükten sonra testi kapatıp yatsı namazını kıldım ve oturma odasına geçtim. Annem kafasını babamın göğsüne yaslamış babam da kollarını anneme sarmış sohbet ediyorlardı. Tam karşılarındaki koltuğa oturdum ve dirseklerimi dizlerime dayayıp onları izlemeye başladım. İkisi de bana dönünce kocaman gülümseyip "Çok tatlısınız." dedim. Gerçekten de çok tatlılardı. İkisini böyle görmek benim için dünyanın en büyük mutluluğuydu. Babam dediğime gülerek "Ama bir tatlılık eksik bence. Değil mi meleğim?" deyip anneme döndü. "Haklısın hayatım. Küçük çileğimiz yanımızda değil." Annemin söylediğiyle kalkıp babamın yanına geçtim. Babam diğer kolunu da bana dolayıp kendine çekti. Bende sıkıca sarılıp anneme döndüm. "İkinizi de çok seviyorum." "Biz de seni seviyoruz kızım." "Dayım nerede? Şu an bu güzel anı bozacak bir şey söylemesi gerekiyordu." Annemle babam gülmeye başladılar. Bu durum bizim her zamanki halimizdi aslında ve dayım da hep bu anlara şaka yollu müdahale eder, aramıza katılırdı. Doğrulup ayağa kalktım. Annemle babamın yanağına kocaman öpücükler bırakıp "Size hayırlı geceler. Ben dayımın yanına geçiyorum." dedim. "Tamam kızım, sana da hayırlı geceler." Koşarak salondan çıkıp dayımın odasının önüne geldim. Kapıyı çalmamla gel demesi bir oldu. Tahmin ettiğim gibi kavga planları yapmıyor, ders çalışıyordu. Ayça Abla vizelere az kaldı demişti. Büyük ihtimalle dayımın da sınavları yaklaşıyordu. "Kusura bakma dayım, ders çalıştığını bilmiyordum. Ben seni rahatsız etmeyeyim. İyi çalışmalar." "Estağfurullah güzelim, bitti zaten. Gel hadi." Dayımın söylediğiyle yanına geçtim. Arkasından kollarımı boynuna dolayıp çalıştığı kitaplara baktım ama okul derslerine çalışmıyordu. İspanyolca kitaplarını görünce kafamı hafifçe ona çevirip "Dayı, ben ne zaman İspanyolca'ya geçeceğim?" diye sordum. "Daha var ufaklık. İngilizce'ye devam." "Ya biliyorum işte. Ayrıca babam da çok iyi konuştuğumu söyledi." Dayım doğrulunca kollarımı boynundan çektim. Ayağa kalkıp tam önüme geçince kollarımı kavuşturup ciddi bir yüz ifadesiyle ona baktım. "Hiç kızma ufaklık, henüz bitmedi İngilizce. O yüzden devam. Ben zamanı gelince sana söyleyeceğim." Kollarımı iki yanıma bırakıp öne doğru eğilerek dudaklarımı büküp dayıma baktım yeniden. "Deneme bile Erva. Bu sefer kanmayacağım o yavru kedi bakışlarına." "Of ya, zaten ne zaman kanıyorsun ki?" Dayım burnumu çekip "Dayıya oflanmaz ufaklık. İki oldu bugün." deyip bu sefer de saçlarımı karıştırmaya başladı. Yine beni çalı süpürgesine çevirdikten sonra gülerek arkama geçti ve saçlarımı bağladı. "Ya hem karıştırıyorsun hem de bağlıyorsun bu nasıl iş?" "Örnek alınacak biriyim işte ufaklık. Dağıttığımı da güzelce toparlıyorum." Saçlarımı bağlandıktan sonra öpüp "Markete gidelim mi? Yarın okul da yok, film izleyelim. Ne dersin?" diye sordu. "Olur ama çilekli süt de alalım, lütfen." Dayım yanaklarımı sıkıp "Bunu demeseydin şaşırırdım zaten." deyip beni kapıya çevirdi ve "İstediğin kadar alırız. Hadi geç olmadan gidelim." dedi. Annemle babama haber verip evden çıktık. Apartmandan çıkınca konuşmayı bıraktık. Dayım elleri ceplerinde dalgın dalgın yürüyordu. Ayça Abla'nın söylediklerinden sonra bende korkmaya başladım. Kesinlikle onu orada tek başına bırakmayacaktım. Koluna dokunup bana dönmesini sağladım. Bana dönünce "Neyin var?" diye sordum. "Bir şeyim yok güzelim. Neden sordun ki?" "Dalgın görünüyorsun." "Yorucu bir gün oldu benim için. Hem okul hem KPSS yoruyor beni." "Anladım. Çok yorma kendini." "Tamam. Hadi bugün sorunlarımızı bir kenara bırakalım ve bir dolu abur cuburla film gecesi yapalım." "Tamam ama bu sefer korku filmi seçmek yok. Sonra korkup yanıma geliyorsun tek başıma uyuyamıyorum diye." Dayım omzumdan tutup beni kendine çekti ve "Tabi canım. En son izlediğimiz filmde de dayı o kurt adamlar gelmez değil mi deyip bana sarılarak uyuyan da babamdı herhalde." Dediğiyle küçük bir kahkaha atıp "Ama itiraf et sende korkmuştun." dedim. Dayım başını sallayıp "Biraz." dedi. Kabul etmiyor ama o da çok korkmuştu. Haklıydı da çünkü gerçekten korkunç bir filmdi. "O zaman korku filmi seyretmiyoruz." "Güzel bir zombi filmi buldum. İzleyenler kaliteli diyorlar, öyle çok korkunç da değilmiş. Onu izleyelim." "Of, illa korku filmi diyorsun yani?" "Öyle diyorum ufaklık." "Tamam tamam. Ama bak korkunçsa..." "Bu gece yanımda uyursun." "Hayır, gidip annemle babamın yanında uyuyacağım. Sende gece zombiler gelip beni yer mi diye düşünüp ağlarsın odanda." Dayım dediğimle küçük bir kahkaha atıp başımın üstünü öptü ve "Bende gelirim o zaman." dedi. Söylediğine gülerek markete girdik. Ben koşarak çilekli sütlerin olduğu yere geçerken dayım da cipslerin oraya yöneldi. Üç kutu çilekli süt alıp dayımın yanına geçtim. Üç paket cips, birkaç tane çikolata ve meyve suyu alıp kasaya geçtik. Ödemeyi yaptıktan sonra da hızla eve geçtik. Annemle babamı uyandırmamak için filmi oturma odasında izlemeye karar verdik. İkisi de gün içinde çok yorulduklarından erken yatarlardı çünkü. Dayım laptoptan filmi açarken bende mutfakta çerez ve içecekleri ayarlayıp yanına geçtim. Dayım ışıkları kapatıp yanıma gelince "Ya dayı bari ışıklar açık kalsın." dedim. "Korkma ufaklık, ben varım yanında. Hem böyle karanlıkta izlemek daha güzel." "Kendi adına konuş." Dayım ağzıma birkaç cips koyup "Hadi ufaklık başlatıyorum filmi." deyip laptopa uzandı. Filmde, başta her şey normal giderken başlayan bir salgın sonrası insanlar zombi olmaya başladı ve film o noktadan sonra korkunç olmaya başladı. Dayımın koluna sarılınca, sarıldığım kolunu omzuma atıp beni kendine çekti. Başını bana doğru eğip "Korkma dayısının güzeli. Ben yanındayım." deyip filmi izlemeye devam etti. O da korkuyordu belliydi ama inatçı keçi işte hem kabul etmiyor, hem izlemeye devam ediyordu. Aslında devamını bende merak ediyordum. En çok da salgının başlamasına neden olan deneyi hangi çatlağın yaptığını ama korkuyordum da. Annemim dediği gibi bende dayımın aynısıydım işte. Bu durumda bende inatçı keçi oluyordum ya neyse. Sonunda film ters köşe yapıp tahmin ettiğimizden beter bir sonla bitince kafamı dayımın göğsüne gömüp sıkıca sarıldım. O da bana sıkıca sarılıp "Arkadaş bu nasıl son ya. Mutlu son beklerken olana bak." diye mırıldanıncanınca kafamı kaldırıp "Dayı, ben korkuyorum." dedim. Alnımdan öpüp "Ben yanındayım güzelim, korkma. Hadi dişlerimizi fırçalayıp uyuyalım. Bu gece yanında kalacağım." deyince onu bırakıp "Hayır, ben annemle babamın yanına gidiyorum, sen de zombiler gelip beni yer mi diye düşünüp ağlıyorsun odanda." deyip ayağa kalktım. Dayım kolumdan tutup "Hayır Erva, benimle uyuyacaksın." deyince kıkırdayıp "Korktun değil mi?" dedim. Başını sallayıp "Tamam ufaklık, biraz korktum işte. Neyse şunları kaldıralım da uyuyalım artık. Saat on iki buçuğa geliyor." deyince tabak ve bardakları alıp mutfağa geçtik. Hepsini makineye yerleştirip dişlerimizi fırçaladık ve hızlı ama sessiz adımlarla odama geçtik. Dayıma dönüp "Dayı, gerçekte zombi yok değil mi?" diye sorduğumda dayım gülerek "Yok Erva'm merak etme. Olsa da beni yemeden sana dokunamaz." deyince yavaşça koluna vurup "Of ya, bir de dalga geçiyorsun benimle." dedim. Gülmeye devam ederek yatağıma uzandı ve "Ya tamam güzelim şaka yaptım. Korkma dediğim gibi. Hadi gel." deyince yanına geçip uzandım. Battaniyeyi üzerimize örtüp sarıldı ve "Ben yanındayım dayım, korkma." deyip yanağımı öptü. Bende sarılıp "Teşekkür ederim." diye mırıldandım ve gözlerini kapattım.
Eveeeet geldik... Şaka şaka bölümün devamı da var ve uygulama beni zora sokmazsa o da birazdan geliyor 😅 Çok uzun olmasın diye mecburen iki parçaya böldüm dostlar🫣 Part ikide görüşelim 😉
|
0% |