Yeni Üyelik
22.
Bölüm

22- İnancın Gücü

@kayraege

Selamünaleyküm kardeşlerim ☺️

Nasılsınız? İnşallah iyisinizdir :)

Geldik yeni bölüme. İnşallah beğenirsiniz 🫣

Ben sizi daha fazla tutmadan yeni bölümle baş başa bırakıyor, iyi okumalar diliyorum 🤍

 

 

 

Final haftası dolayısıyla okuldan erkenden çıkmış eve gidiyordum. Bu dönemin ilk final sınavına bugün girmiştim ve gayet de iyi geçmişti çok şükür ki.

Otobüste bir yandan cama vuran yağmur damlalarını izliyor, bir yandan da müzik dinliyordum. Kendimi ney sesinin ve yolun akışına bırakmış öylece duruyordum kısacası.

İneceğim durağa gelince otobüsten inip hızla şemsiyemi açtım. Şu an tek istediğim eve gidip sıcak bir şeyler içmekti çünkü üşüyordum.

Apartmanın bahçesine girdiğimde hızlı adımlarla içeri yöneldim fakat yolun yarısında bana seslenen Kerem'le olduğum yerde durdum.

Derin bir nefes alıp arkamı döndüğümde Kerem ve Pınar tam karşımda duruyorlardı ama büyük bir sorun vardı ki o da Pınar'ın ağlamasıydı.

Mavi hareleri ağlamaktan kıpkırmızı olmasına rağmen hâlâ ağlamaya devam eden Pınar'ın yanına geçip "Pınar, iyi misin? Neden ağlıyorsun?" diye sordum hızla.

Pınar bir şey söylemeden bana sarılınca bir elimle şemsiyemi tuttuğum için sadece tek kolla sarılıp "Şşş, sakin ol. Ağlama lütfen." dedim ama Pınar ağlamaya devam ediyordu.

Göz ucuyla Kerem'e baktığımda o da endişeyle Pınar'a bakıyordu. Bana baktığında "Kerem, ne oluyor?" diye sordum.

O sırada Pınar beni bırakıp elindeki deneme kitapçığını gösterdi ve "Bugünkü deneme çok kötü geçti Erva Abla." dedi ağlamaya devam ettiği için boğuk çıkan sesiyle.

Elindeki denemeyi gösterip "Yani sen şimdi bir deneme sınavı yüzünden mi ağlıyorsun?" diye sorduğumda Pınar "Evet." dedi.

"Bak Pınarcık, senin de dediğin gibi deneme sınavı. Seviyeni ölçmek için girdiğin bir sınav. Bunun için o mavileri daha fazla cezalandırma. Ağlama artık, lütfen."

"Nasıl ağlamayayım Erva Abla. Sınava beş aydan az kaldı ama ben hâlâ altmış üç net yapıyorum. Söyler misin, ben bu netle nasıl kazanayım?"

"Tabi ki daha çok çalışarak Pınarcık."

Pınar elindeki denemeyi sinirle yere atıp "Nefret ediyorum bu yaşadığım zorluklardan. Nefret ediyorum sınavlardan. Artık çalışmak da istemiyorum." deyip koşarak apartmana girdi.

Attığı denemeyi yerden alıp başımı iki yana sallayıp acıyla gülümsedim. Ah be Pınarcık... Bilmiyorsun ki isyanın yersiz, tepkin ise fazlasıyla gereksiz.

Kerem'e dönüp "Sorun gerçekten deneme sınavı mı?" diye sorduğumda Kerem "Maalesef." dedi.

Eliyle alnına düşen saçlarını yukarı kaldırıp "Bir saat kadar önce beni aradığında da ağlıyordu. İyi olmadığını, müsaitsem onu okuldan alıp alamayacağımı sordu. Gittiğimdeyse bu kadar ağlamasının boş bir deneme yüzünden olduğunu öğrendim." deyince başımı sallamakla yetindim.

Elimdeki denemeye bakıp "Bir bilse bu hayattaki en boş şeylerden biri olduğunu." diye mırıldanıp yeniden Kerem'e döndüm.

"Onunla konuşsak iyi olacak. Böyle bir şey için kendini daha fazla üzmemeli."

"Haklısın. Senin vaktin var mı?"

"Evet, var. Senin peki..?"

"Evet, var. O zaman bize geçelim."

Başımı sallayıp apartmana yöneldim. Kerem'in beni zorla bindirdiği günden beri yanımda birileri varken birkaç defa asansöre binmiştim. Hâlâ korksam da bu korkunun üzerine gitmek bana güç veriyordu.

Bu yüzden asansöre yönelip tuşa bastım. Açılınca da Kerem'e dönüp "Önce sen." dedim.

Kerem gülümseyip içeri girince bende besmele çekip girdim. Kerem üçüncü katın tuşuna basınca asansörün kapısı kapandı ve ben başımı önüme eğip içimden yavaş yavaş saymaya başladım. Asansöre binince başka şeyler düşünüp dikkatimi korkumdan uzaklaştırıyordum ve bu da bana gerçekten iyi geliyordu.

Her zamanki gibi dokuz dememle kapı açıldı ve ben hızla asansörden çıktım. Yavaşça nefesimi verip Kerem'e baktığımda gülümseyip "Güçlü bir kızsın Erva." dedi.

"Bunu biraz da benden inatçı bir başkomisere borçluyum."

"Öyle mi? Aferin o başkomisere."

Dediğine gülerek "Teşekkür ederim Kerem." dedim.

"Rica ederim. Sen iyi ol yeter bana."

"Sende. Neyse, ben önce eve geçeyim izninle. Öğleyi kılmamıştım. Onu kılayım, yarım saate sizde olurum."

"Tamam o zaman. Allah kabul etsin. Görüşürüz."

"Amin. Görüşürüz."

Hızla arkamı dönüp eve geçtim. Şal ve bonemi çıkarıp abdest almak için lavaboya yöneldim. Abdest aldıktan sonra da aynı hızla odama geçip namazımı kıldım. Önce anneme mesaj atıp eve gelince beni merak etmemesini Pınarlar'da olacağımı yazdım. Sonra da hızla siyah spor elbisemi giyip, aynı renk şalımı takıp, Pınar'ın deneme kitapçığını, telefon ve ilacımı alıp evden çıktım.

Pınar'a anlatacaklarımdan dolayı biraz gergindim ama boş bir sınav için kendini üzmemesi gerektiğini anlayacaktı. Bunu da benim hikayem başaracaktı.

Kapıyı çaldığımda Esma Teyze yüzünde kocaman bir gülümsemeyle açıp "Hoşgeldin kızım. Gel lütfen." deyince "Hoşbuldum Esma Teyze." deyip içeri girdim.

Esma Teyze elini omzuma koyup "Pınar, hâlâ ağlıyor kızım. Kerem senin de konuşacağını söyledi. Sağol, çok düşüncelisin." deyince "Estağfurullah Esma Teyze. Böyle bir şey için kendisini daha fazla üzmesine izin veremezdim zaten. Sen merak etme, ben konuşur hallederim." dedim.

Esma Teyze teşekkür ederim, deyince ben de rica ederim, deyip Pınar'ın yanına geçmek için izin istedim. Esma Teyze geçebileceğimi söyleyip mutfağa geçince ben de Pınar'ın odasına yöneldim.

Kapıyı çaldığımda Kerem gir, deyince kapıyı açıp içeri geçtim. Pınar yatağına uzanmış tavanı seyrederken Kerem de yanında oturmuş onu izliyordu. Elimdeki denemeyi Pınar'ın çalışma masasına bırakıp yanlarına geçtim.

Kerem kalkıp yerini bana verince Pınar'ın yatağının ucuna oturdum. O da yanımda ayakta durdu. Elimi Pınar'ın saçlarına koyup bana dönmesini sağladım.

Bana dönünce de "Yapma böyle Pınar. Boş bir şey için üzüyorsun kendini." dememle Pınar "Boş değil Erva Abla. O sınav benim hayatım." dedi.

"Yani sen şimdi o sınavın senin için en önemli şey olduğunu mu söylüyorsun?"

"Evet çünkü hayatım, geleceğim o sınava bağlı."

"Pınar, Süleyman Amca nasıl, iyi mi?"

Pınar sorduğum soruyla bir an afallasa da başını sallayıp "Evet, babam iyi çok şükür." deyince bu sefer de "Peki Esma Teyze..?" diye sordum.

"O da iyi."

"Peki Kerem..?"

Pınar Kerem'e bakıp "Ağabeyim arkanda, ona sor." deyince Kerem'e dönüp "İyisin değil mi?" diye sordum.

Kerem de bu sorularla nereye varmaya çalıştığımı anlamadığı için yüzünde küçük bir şaşkınlıkla "İyiyim çok şükür." dedi.

Yeniden Pınar'a dönüp "Senin hayatın zaten iyi Pınar. Ne diye ağlıyorsun ki?" dedim.

Pınar hâlâ anlamadığı için yüzünde boş bir ifadeyle bana bakınca "Diyorum ki; hamdolsun annen, baban ve ağabeyin iyi. Yani senin hayatının en önemli parçaları sağlıklı ve yanındayken sen neden hâlâ ağlıyorsun ki?" dedim.

Pınar ne demek istediğimi anlamaya başladığını yüz ifadesiyle aşağı yukarı belli ederken biraz yüksek çıkan sesimle "Yaşadıklarımdan yoruldum diyorsun da ne yaşadın ki Pınar? Sadece boş bir denemeden düşük bir net yaptın o kadar. Sana asıl yorgunluğu söyleyeyim mi?" dedim.

Pınar bir şey demeyince "Ben sınav senemde babamın kan kanseri olduğunu öğrendim Pınar." dedim.

Hızımı kaybetmeden "Üstüne bir de sınavdan birkaç hafta sonra onu kaybettim, yetmedi ertesi yıl yine sınava girdim ve hiçbir şey yapamadım." dedim sonlara doğru daha da yükselen sesimle.

Derin bir nefes alıp az öncekinin aksine bu sefer de sakin çıkan sesimle "Peki sonuç: Geç de olsa güç olmadı ve şu an üniversite öğrencisiyim." dedim.

Pınar hızla yatağından doğrulup, bana sarıldı ve ağlamaya başladı. Bende sarılıp "Şşş, ağlama Pınar. Bunları sana ağla diye anlatmadım. Elindekilerin kıymetini bil ve pes etmeden çalışmaya devam et diye anlattım." dedim ama Pınar daha çok ağlamaya başladı.

Biraz bekledikten sonra kollarımı gevşettim. Pınar da beni bırakınca iki elimi yanaklarına koyup "Seninle ilk tanıştığımız gün, bana neden iyi bir sıralama yaptığım halde bu okul ve bölümü seçtiğimi sormuştun. Bende sana bu uzun bir hikaye, bir ara anlatırım demiştim. Hatırlıyor musun?" dedim.

Pınar başını sallayınca "O gün bugünmüş. Hadi kalkıp elini yüzünü yıka da konuşalım biraz." dedim.

Pınar ayağa kalkıp odasından çıkınca biraz bekledikten sonra sertçe nefesimi verip bende ayağa kalktım. Biraz sert çıkışmış gibi hissediyordum.

Kerem'e dönüp "Sence çok mu ağır konuştum?" diye sorduğumda "Hayır, aksine yerinde konuştun." dedi.

"Onu tekrardan ağlatmak istemedim aslında ama boş bir sınavı hayatı olarak gördüğünü söyleyince dayanamadım."

"İyi yaptın Erva. Anlasın o küçük cadı. Hepimizi endişelendirdi zaten."

"Ben cadı değilim ağabey. Ama dediğin gibi küçüğüm. O yüzden çek azıcık nazımı."

Pınar'ın dedikleriyle ona döndüğümüzde kollarını kavuşturup sinirle bize baktığını gördük.

Elimle Kerem'i gösterip "O dedi Pınarcık, ben masumum." dediğimde Kerem bana dönüp gülerek "Aşk olsun Erva. İki dakikada sattın beni. Şimdi ben, bir başkomisere ihanetten seni tutuklasam yeridir." deyince hepimiz gülmeye başladık.

"İyice düştüm eline Kerem ya. Bunu söylediğim günden beridir asıl ben senin dalga konun oldum."

"Yaptıklarına say küçük çilek."

Ben Kerem'in dediğine gülerken Pınar yanıma gelip "Erva Abla, senin tepkilerin sert değildi aslında ama bilmiyorum ya... O sonucu ve çıkan yanlışlarımı görünce ister istemez emeklerimin boşa gittiğini hissettim. Sanki boşuna çalışmışım gibi bir de." deyince "İnan bana verilen hiçbir emek boşa değildir Pınarcık. Neyse, hadi gel konuşalım bu konuyu." dedim.

Pınar'la halının üzerine karşılıklı oturduğumuzda Kerem birazdan geliyorum, deyip çıktı. Pınar'a dönüp ellerine uzandım ve sıkıca tuttum.

"Bak Pınarcık, öncelikle bir deneme için bu kadar üzülmene gerek yok. Adı üstünde deneme sınavı. Sen bu sonuçla hatalarını fark edip daha çok üstüne gidecek, ona göre çalışmaya devam edeceksin. Allah'ın izniyle de karşılığını en güzel şekilde alacaksın."

"İnşallah Erva Abla. Peki konuştuktan sonra bana yeni bir çalışma programı yapalım mı?"

"Yapalım Pınarcık. Sen iste yeter."

"Tamam o zaman teşekkür ederim."

"Rica ederim canım benim. Sen üzülme yeter ki."

Pınar gülümseyip ellerimi daha sıkı tutunca bende gülümseyip önüme döndüm. Birkaç dakika sonra Kerem elinde, içinde üç bardak kahve bulunan bir tepsiyle yanımıza gelip bize kahvelerimizi uzattı ve oturdu. Ona dönüp teşekkür ettim ve sıcak kahvemden küçük bir yudum aldım.

Bardağı önüme indirip, Pınar'a dönüp derin bir nefes aldım ve anlatmaya başladım.

"On yedi yaşıma girdikten iki buçuk ay sonra babamın kan kanseri olduğunu öğrendim. Sonrasında da bildiğin gibi o gün yalnız kalmak istediğim ve güvenli olduğunu düşündüğüm için emniyetin oradaki büyük meşe ağacının oraya gittim."

Kerem'e dönüp "O gece olanları Kerem anlatmıştı zaten. Onunla tanıştım ve annemin de dediği gibi Kerem sayesinde eve umutlu döndüm." deyip yeniden Pınar'a döndüm.

"Sınav senem korkuyla geçti Pınar. Babamı kaybetme korkusu yüzünden ne derslere odaklanabildim, ne de adamakıllı çalışabildim. Sınavdan iki hafta sonra da babamı kaybettim."

Önümdeki kahvemden küçük bir yudum aldım. O zamanı anlatmak benim için çok zordu. Bu yüzden biraz bekleyip zaman kazanmaya çalıştım.

"Ondan sonraki bir yılımı anlatacak tek kelimem çöp, olurdu Pınar. Koskoca bir yılı çöp gibi geçirdim. Bildiğin hayattan soyutladım kendimi. Babamın yanına gitmek dışında o evden başka hiçbir şey için çıkmadım. Bütün gün yatağımda uzanıp tavanı seyrediyor, sadece namaz vaktinde veya annemin zoruyla birkaç lokma bir şey yemek için kalkıyordum." deyip derin bir nefes aldım.

Aklıma o gün gelince gözlerim dolmaya başladı ama kendimi hemen toparlamayı başardım.

"Sınavdan bir gün önce annem elinde sınav giriş belgesi belgemle odama geldi. Sınava gireceksin, dediğinde tek söylediğim istemiyorum, oldu. Annem beni ikna etme çabalarına girdi hatta ama takılmış plak gibi tek dediğim istemiyorum, oldu. Aklımı başıma getiren şey, annemin ağlayarak bana söyledikleri oldu. Biliyor musun, ben o an fark ettim böyle yaparak annemi de kaybedeceğimi. Babamın emanetini fazlasıyla üzdüğümü."

Durdum... Birkaç dakika annemin o gün ağlayarak söyledikleri kafamda yankılanırken bekledim. Kerem ve Pınar da bir şey söylemediler neyse ki.

Kısa süren sessizliği yine ben bozup "Sınav sabahı erkenden hazırlanıp annemin yanına geçtim. Kararımı verdim, sınava gireceğim dedim ve dediğimi yapıp ve geçen yılki bilgilerimle sınava girdim. Sınavdan sonra artık kendimi toparlamam gerektiğini fark edip yeni bir adım atmaya karar verdim. Acı da olsa, sonuçta hepimiz bir gün kavuşacağız, öyle değil mi?" dedim.

Aklıma Alper ve Elif'le konuştuğum an gelince gülümseyip "Alper ve Elif'le konuştum sınavdan sonra. Beni az da olsa toparlanmış görünce çok şaşırdılar ama çok da sevindiler. Onların yardımıyla yeniden başladım her şeye. Mete de sınava gireceği için beraber çalıştık, sonunda ikimiz de başardık ve şu an üniversiteliyiz." deyip kahvemden son yudumumu alıp Pınar ve Kerem'e döndüm.

Pınar elinin tersiyle gözünden akan yaşları silip "Özür dilerim." dedi.

"Neden özür diliyorsun ki Pınarcık?"

Pınar bir şey söylemeyip ağlamaya devam edince önümüzdeki bardakları kenara çekip sarıldım ona.

"Aile Pınar. Bu güzel insanlarla kan bağım olmasa da onlar benim ikinci ailem oldular ve ben başardım. Senin ailen de yanında çok şükür ki. Onların desteğiyle ve düzenli çalışarak başaracaksın Allah'ın izniyle. Bende elimden geleni yapmaya hazırım zaten. Bu yüzden üzülme daha fazla. Tamam mı?"

Pınar burnunu çekip "Tamam." deyince onu bırakıp, ağlamaktan kıpkırmızı kesilen burnuna parmağımla vurup "Aferin maviş, çabuk öğreniyorsun." deyip Kerem'e döndüm.

Kerem gülümseyip "Senin gibi." deyince bende gülümseyip başımı salladım.

"O gün sende bana böyle söylemiştin."

"Şu an daha net fark ediyorum ki doğru söylemişim."

Kerem'e teşekkür ederim, deyip Pınar'a döndüm ve "Şimdi daha fazla üzülmeyi bırakıyor ve çalışmaya devam ediyorsun. Koçun olarak ilk yapman gerekeni söylüyorum." deyip elimle Pınar'ın masasına bıraktığım denemeyi gösterdim.

"Denemenin analizini yapacak, eksiklerini tamamlamak için de bol bol soru çözeceksin. Tamam mı?"

Pınar "Tamam Erva Abla." deyip ayağa kalktı. Çantasından defter ve kalem çıkarıp yeniden yanıma geldi ve "Hadi, yeni programımı yapalım o zaman." deyince "Tamam." deyip elinden kalem ve defterini aldım.

Benim için zor olsa da her şeyi anlatıp Kerem'in bana yaptığı gibi bende Pınar'a umut aşılayabilmiştim. Bunu başardığım için çok mutluydum.

Bir saate yakın Pınar'a, Kerem'in de yardımıyla düzenli bir program hazırladık. Kerem'in matematikteki bilgilerini öğrenince çok şaşırdım. Pınar matematikten fazlasıyla nefret ederken onun aksine Kerem, çok seviyordu.

Programı yaptıktan sonra ayağa kalkıp müsaade istedim. Pınar'ın odasından çıkıp kapıya yöneldiğimde Esma Teyze de gelip teşekkür etti. Hepsine hayırlı akşamlar, dileyip eve geçtim.

İçeri girip kapıyı kapattıktan sonra hızla mutfağa, annemin yanına geçtim. Arkasından kollarımı beline dolayıp yanağından öptüm ve "Nasılsın annem?" diye sordum.

Annem yaptığıma gülerek "İyiyim güzel kızım. Sen nasılsın?" deyince "İyiyim." deyip daha sıkı sarıldım anneme.

Annem elindeki bıçağı bırakıp kıpırdayınca onu bıraktım. Bana döndüğünde yeniden sarılıp iki saattir yapmak istediğimi yaptım ve ağlamaya başladım.

Annem böyle zamanlarda her zaman yaptığı yapıp bana sarıldı ve sakinleşmemi bekledi. Arkamdan biri daha sarılınca dayımın da geldiğini anladım.

Biraz sakinleştikten sonra annemi bıraktım. Dayım da beni bırakınca hızla gözlerimi silip endişelenmemeleri için iyiyim, diye mırıldandım.​​​​​​

Annem elini omzuma koyup "Ne oldu anneciğim. Anlat bize." deyince "İkindiyi kılıp geliyorum. Ondan sonra anlatırım." deyip mutfaktan çıktım.​​​​​

Lavaboya geçip abdest aldıktan sonra odama geçip namazımı kıldım. Rabbime bir kez daha beni o halimden kurtardığı, bu gücü verdiği için şükredip ayaklandım. Yeniden mutfağa geçtiğimde annemle dayımın oturup beni beklediklerini gördüm.

Bir bardak su alıp bende geçtim yanlarına. Suyumdan büyük bir yudum alıp yavaşça içtim ve olanları anlatmaya başladım.

Pınar'ın ağladığını gördüğüm andan itibaren, onunla yaptığımız konuşmaya kadar her şeyi tek tek anlattım.

Olan biteni anlattıktan sonra anneme dönüp gülümseyerek "Anne, biliyor musun her şey senin sayende oldu. İyi ki sen annem. İyi ki sen." dedim dolu gözlerimle.

Annem de gözyaşlarını silip "Atlattık çok şükür kızım. Senin de dediğin gibi kavuşacağız bir gün bizde. Arda kavuştu. Bir gün bize de sıra gelecek ve ben inanıyorum, Rabbim bize cennetinde buluşmayı nasip edecek." deyince amin, diye mırıldandım.

Zordu yaşadıklarım ama hâlâ dimdik ayaktaydım. Rabbim O'na inandığım sürece de bu gücü bana vermeye devam edecekti. Bende inanıyor, içimdeki güç için şükrediyordum. Hamdolsun atlatmıştım o günleri. Şu an da zor şeyler yaşıyordum ama bunları da Allah'a inandığım sürece hayırlısıyla atlacaktım.

Sonuçta "Allah'a güvenenin dalı kurur muydu? Ben de O'na güvenecek, çizdiği bu yolda bir hayır olduğunu bilip tevekkül edecektim."

 

 

Muhakkak ki Allah kendine dayanıp güvenenleri sever. (Al-i İmran/159)

Bu bölümü yazmak benim için biraz zor oldu çünkü sınav senesinde bende fazla zorluklar çektim ama Erva'nın da dediği gibi Allah'a inandım ve hamdolsun başardım 😊

İnşallah beğenmişsinizdir ☺️

Yeni bölümde görüşmek üzere 😉

Rabbim kalbinizden geçen dualarınızı kabul eylesin, yolunuzu hayırlara çıkarsın İnşallah 🤍

Allah'a emanetsiniz 🥰🌹

 

 

 

​​​​​​

​​​​​

 

 

Loading...
0%