Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5- Karşılıklı Sevgi

@kayraege

Selamünaleyküm değerli okurlar. Nasılsınız?

Geldik büyük bir heyecan ve mutlulukla yazdığım bölüme. Gülmekten çenemin ağrıdığı ve uzun olan bir bölüm oldu.

Beğeneceğinizi ümit eder, iyi okumalar dilerim :)

 

 

Mevlana Hazretleri şöyle buyurur: "Dünya, inanmayan bir insan için, içtikçe susatan, susadıkça içiren bir tuzlu deniz, bir ölümcül zehir gibidir." (Sayfa 336)

Alıntıyı defterime geçirdikten sonra gülümseyip kitabıma baktım. Birkaç gün önce almıştım ve hemencecik bitmişti. Çok güzel bir tefsir kitabıydı ve ben yenisini okumak için sabırsızlanıyordum. Kitabı kitaplığıma koyup masamı düzenledim. Kupamı ve çilekli süt kutusunu alıp mutfağa geçtim.

Saat on ikiye geliyordu ve ben henüz kahvaltı yapmamıştım. Aslında aç değildim ama annem bir şey yemediğimi öğrenince başıma gelecekleri bildiğimden hızla bir şeyler hazırlayıp kahvaltı yaptım. Kahvaltıdan sonra odama geçip eskiz defterimi ve boyalarımı çıkarıp masama geçtim.

Telefonumdan resimlere bakıp ne çizeceğimi düşünürken gözüme Alper ve Elif'le olan bir fotoğrafım takıldı. Geçen yıl bu zamanlarda Erciyes Üniversitesi'ni kazandığımı öğrendiğim gün çekmiştik. İkisi de benim adıma çok mutlu olmuşlardı. Tabi Mete de çünkü onun da Erciyes'te bilgisayar mühendisliği kazandığı öğrenmiştik.

Resmi tam karşıma indirip çizmeye başladım. Alper ve Elif için güzel bir sürpriz olacaktı. Kendimi çizmeden ikisini yan yana çizmeye başladım. Bir yandan üniversitenin ilk günü bana çektirdiklerini düşünürken diğer yandan da resmi çiziyordum. Daha önceden de onları çizdiğim için zorlanmadan çizmeyi başardım. Boya kalemlerimi alıp bu sefer yavaş yavaş boyamaya başladım. Sonunda bitirince kaldırıp gülümsedim. Tam istediğim gibi olmuştu.

Fotoğrafını çekip birini Elif'e birini de Alper'e attım. Telefonumu kenara alıp boya kalemlerimi ve eskiz defterimi kaldırıp ayaklandım. Lavaboya geçip abdest aldıktan sonra öğle namazını kılmak için odama geçtim. Namazdan sonra seccademi yerine koyup telefonuma uzandım. Namaz kılarken bildirim gelmişti ve tahmin ettiğim gibi Alper ve Elif cevap yazmışlardı.

İkisi de resmi çok beğendiklerini yazmış aynı zamanda da teşekkür etmişlerdi. Önce Elif'e sonra da Alper'e rica ederim yazıp telefonumu yeniden masama bıraktım ama indirir indirmez Alper aradığı için yeniden elime alıp açtım.

"Efendim Alper."

"Erva, müsait misin?"

"Evet."

"Kapıyı açar mısın, geliyoruz."

Tamam deyip telefonu kapattım. Cebime koyup kapıya yöneldim.

Alper koşarak merdivenlerden inip tam karşıma geçip "Selamünaleyküm. Erva, resim harikaydı. Sen gerçekten büyük yeteneksin." deyip telefonunu gösterdi. Resmi ana ekranda duvar kağıdı yapmıştı.

"Aleykümselam. Beğenmene sevindim. Hadi geç içeri."

Ayça Abla da selam verip Alper'in arkasından içeri geçti. Kapıyı kapatıp bende yanlarına, oturma odasına geçtim.

Alper ben oturur oturmaz "Erva bütün gece uyuyamadım. Anlat hadi." deyince kısaca dün olanları anlattım.

Alper gülerek "İyi bari, kolaymış. Bir özürle olacaksa tamamdır. Dilerim olur biter." deyince Ayça Abla "Alper, kız senin yüzünden evden çıkmıyor, nasıl halledeceksin?" dedi.

Orası da bendeydi. Telefonumu çıkarıp hızla Elif'i aradım. Açınca "Elif, ne olduğunu sorma. Hemen yanıma gel." deyip bir şey söylemesine fırsat vermeden telefonu kapattım.

Alper'e dönüp "Biz Ayça Abla'yla benim odamda olacağız. Gerisi sende." deyip Ayça Abla'ya döndüm.

Ayça Abla gür bir kahkaha atıp "Pes Erva. Vallahi senden korkulur." deyip odama yöneldi.

Alper'e dönüp "Kapıyı ben açacağım. Elif'i yanına göndereceğim. Lütfen hallet şunu ve barışın artık. Hatta sen beni dinle Elif'e, ona olan duygularını da söyle. İnan bana korktuğun olmayacak." deyip göz kırptım.

Alper şok olmuş bir halde bana bakınca başımı eğip kıkırdamaya başladım. Alper ne demek istediğimi anlamıştı. Yani Elif'in de kendisini sevdiğini. Kapı çalınca açmaya gittim.

Elif kapıyı açar açmaz hızla içeri girip "Erva iyi misin? Astım krizi falan mı geçirdin?" diye sordu.

"Hayır Elif ve merak etme iyiyim. Sen oturma odasına geç, birazdan ne olduğunu anlarsın."

Elif oturma odasına geçince ben de hızla odama yöneldim. Ben yatağımın ucuna oturdum ama Ayça Abla kafasını kapıya dayayıp öylece durmaya başladı.

Bir süre sonra da "Erva ben salona geçiyorum, sesleri gelmiyor." deyince kolundan tutup yatağıma oturttum.

"Hiçbir yere gitmiyorsun Abla. Otur şöyle ve onlar konuşmalarını bitirinceye kadar da kıpırdama lütfen."

"Ya ama çok merak ediyorum ne konuştuklarını, ya bizim odun yine kızın kalbini kıracak bir şeyler söylerse."

"Biraz sabret abla. Bağırış çağırış sesleri gelmediğine göre iki medeni insan gibi konuşuyorlar demek ki."

Ayça Abla'nın ilgisini onlardan uzaklaştırmak için "Eee abla, sende biri yok mu?" diye sordum.

"Yok gülüm, evlilik düşünmüyorum zaten, yani bir süre daha ama annem boş durmuyor bir türlü. Boyuna yeni görücülerin haberleriyle geliyor. Ya Erva'm Allah aşkına, ben çok mu yaşlıyım? Yirmi beş çok mu büyük bir yaş?"

"Yok ablam ya daha küçüksün. Sen bakma Fidan Teyze'ye. Belki Hira Abla da evleniyor diye bu tepkileri ama aldırma."

Ayça Abla gülerek "Ah Hira, yaktın beni hain dost." deyince ikimizde gülmeye başladık. O sırada odamın kapısı çaldı.

"Girebilirsin." diye cevap vermemle Alper odaya girdi. Arkasında da yanakları gül goncasına dönmüş Elif. İkisinin de yüzündeki ifadeye bakılırsa endişelenecek bir durum yoktu. Alper başıyla oturma odasına geçmemizi işaret etti. Alper ve Ayça Abla çıkınca Elif bana yaklaşıp sarıldı.

Sonra ayrılıp koluma yavaşça vurup "Seni ikiyüzlü çilek. Şu yaptığına bak ya." dedi ağzı kulaklarında.

"Vallahi Elif'im yüz ifaden iyi ki yapmışsın der gibi." deyince yeniden elini kaldırdı.

Ondan önce davranıp kolunu kavradım ve kapıya çevirip oturma odasına yönlendirdim. İçeri girince Elif'i Alper'le aralarında boşluk bırakacak şekilde koltuğa oturtup Ayça Abla'nın yanına geçtim. İkimizde gözümüzü Elif ve Alper'e diktik ama ikisi de başını yere eğmişti. Biraz bekledik ama ikisinin de konuşmaya niyetleri yok gibiydi.

Sonunda Ayça Abla dayanamayıp "Konuşun artık, meraktan çatlayacağım. Affettin mi bu odunu? Her şey yolunda mı?" dedi.

Alper "Abla bir sakin ol öncelikle. Evet affetti beni. Bir daha Elif'i üzmeyeceğim. Burada sizin önünüzde de yeniden söz veriyorum. Ve her şey yolunda." deyip Elif'e döndü.

Elif'in başı hâlâ yerdeydi ve daha da kızarmıştı. Ayça Abla'yla aynı anda birbirimize baktık ve dayanamayıp kahkaha atmaya başladık. Alper ve Elif şaşkın gözlerle bize bakıyorlardı.

"Ya Ayça Abla aşk insana neler yaptırıyormuş, şu hale bak. Benim o yaramaz, haşarı iki kardeşim gitti yerine çok sevimli, utangaç iki minnoş geldi."

"Ay haklısın Erva'm. Şunlara bak ya. Nasıl akıllı, tatlı iki çocuk oldular."

Ayça Abla ayağa kalkıp Elif ve Alper'in yanına geçip ikisinin de başını omuzlarına yasladı.

"Aferin akıllı bücürler. Gurur duyuyorum ikinizle. Düğün ne zaman?"

Alper doğrulup "Abla sen iyice saçmaladın. Lütfen biraz susar mısın? Olayın şokunu atlatmaya çalışıyorum zaten." deyip bana döndü.

Gülümseyip başını sallayınca Alper'in beni dinlediğini ve Elif'e duygularını söylediğini anlamış oldum. Alper'in ağzı kulaklarında haline bakılırsa o da Elif'in kendisini sevdiğini öğrenmiş.

Bunun üzerine "Çok şükür." diye mırıldandığımda Elif bana dönüp "Ne oldu?" dedi.

Muzipçe sırıtıp "Olaylar senin bana okuttuğun kitaplardaki gibi sonuçlanmadığı için çok şükür dedim. Hani karakterler birbirlerini sevdiklerini söyleyene kadar ben sinir krizi geçiriyordum ya, hamdolsun sen ve Alper bana o anları yaşatmadınız." dedim.

Elif fısıldayarak "Erva ya." deyince Alper'e dönüp "Beni dinlediğin için teşekkür ederim." dedim.

"Asıl benim sana teşekkür etmem gerekiyor Erva. Hadi kalkın size söz verdiğim milkshakeyi ısmarlayayım."

Ayça Abla ayağa kalkıp "İyi fikir. Ama önce izin ver biz hazırlanıp gelelim." deyip başındaki yazmayı gösterdi.

Alper başını sallayıp "Apartmanın çıkışında buluşalım." dedi ve hızla kapıya yöneldi.

Arkasından Ayça Abla da çıkınca Elif bana doğru yaklaşıp yeniden sarıldı.

"Teşekkür ederim Erva'm."

"Rica ederim güzelim."

Kollarımı gevşetince Elif de beni bıraktı.

Dayanamayıp "Elif, Alper'e duygularını söyledin mi?" diye sorunca "Senin yüzünden söylemeden anladı zaten." deyip kollarını kavuşturdu.

"Ben ne alaka ya?"

"Bana beni sevdiğini ve benim de duygularımı öğrenmek istediğini söyledi. Ben de şaşkınlıktan ne diyeceğimi bilmiyorum tabi. Kekeleyerek Alper dememle Alper hemen kekeledin sen de beni seviyorsun dedi. Ya ben..."

Elif'in sözünü benim kahkaham böldü çünkü dayanamadım. Alper benden öğrendiğini Elif'e uygulamıştı.

Ben gülmeye devam ederken Elif "Gülme ya çilek. Sen ona sorduğunda o da kekelemiş ve sen de ona böyle söylemişsin. Ya Erva şok oldum Alper bunları söyleyince. Hâlâ da şoktayım gerçi. İnanamıyorum. Bunca zaman boşuna üzmüşüm kendimi, Alper'de beni seviyor." deyip odanın ortasında dönmeye başladı.

"Tamam tamam deli. Hadi git hazırlan sende."

"Evet ya ben hemen hazırlanayım. Of ya daha ne giyeceğimi bilmiyorum. Neyse görüşürüz."

Elif de gidince bende hemen odama geçtim. Dolabımdan lacivert spor elbisemi ve siyah şalımı çıkarıp hızla giyindim. Siyah kol çantama telefon ve cüzdanımı koyup kapıya yöneldim. Ayakkabılarımı giyeceğim sırada ilacımı almadığımı fark edip almak için odama geçtim. İlacımı da çantama koyup ayakkabılarımı giydim. Kapıyı kilitleyip merdivenlerden yavaşça inmeye başladım. Saate baktığımda annemin birkaç saate evde olacağını fark edince hızla mesaj atıp telefonumu tekrar çantama koydum. Apartmandan çıkınca kapıda sadece Alper'i buldum. Gözünü kırpmadan telefonuna bakıyordu.

Sessizce yaklaşıp "Alper!" diye bağırdım. Yerinden korkuyla sıçrayıp bana döndü.

"Ya Erva ödümü patlattın." deyip baş parmağını ağzına götürdü.

"Bu kadar daldığını bilmiyordum." deyip telefonunu gösterdim.

Telefonunun ekranını açıp Elif ve benimle olan bir fotoğrafını gösterdi.

"İki dakika ayrı kalamıyorsun. Gelir şimdi sevdiceğin."

"Hâlâ inanamıyorum desem..."

Ona doğru bir adım daha atıp sır verir gibi fısıldayarak "İnan dostum, Elif de seni seviyor." dedim.

Sonra hızımı alamayıp koluna sertçe vurup "Öküz madem kızı seviyordun niye bu kadar üzdün?" dediğimde Alper kolunu ovuşturarak "Çürüttün kızım ya. Seninde dediğin gibi öküzüm diye herhalde. Ne bileyim. Ama bak işe yaradı. Elif'imi üzmeyi istemezdim ama bu olay yaşanmasaydı ikimiz de şu an duygularımızdan haberdar olmayacaktık."

"Elif'im derken?"

Alper gülerek "Elif'im işte, sadece benim Elif'im." deyip başıyla arkamı işaret etti.

Arkamı döndüğümde Elif başı yerde utangaç bir şekilde duruyor, Ayça Abla da gülümseyerek bir bana bir Alper'e bakıyordu.

Öne doğru bir adım atıp "Kütüphanenin oradaki kafeye gidelim olur mu?" dedi.

Hepimiz onaylayınca mesafe yakın olduğundan yürüyerek gitmeye karar verdik. Yolda göz ucuyla bir Alper'e bir Elif'e bakıp duruyordum. İkisi de utangaç bir şekilde başlarını önlerine eğmiş gülümsüyorlardı.

Kafeye varınca cam kenarında boş olan bir masaya geçtik. Ayça Abla karşıma Elif de yanıma geçti. Alper de Elif'in karşısına oturup başını önüne eğdi.

Ayça Abla iki elini yanaklarına koyup tebessümle Alper ve Elif'i izlemeye başladı. Alper elini kaldırıp garsonu çağırdı ve bizim konuşmamıza fırsat vermeden "Bir çilekli, bir vanilyalı iki de çikolatalı milkshake lütfen." deyip yeniden önüne döndü.

Ayça Abla şaşkın bir halde "Alper sen benim vanilyalı, Elif'in de çikolatalı sevdiğini nereden biliyorsun?" diye sorunca Alper ona dönüp "Abla yıllardır aynı evde yaşıyoruz, bir zahmet. Elif'le de çocukluktan beri arkadaş olduğumuza göre..." deyip kafasını kafedeki diğer masalara çevirdi. Bana sormalarına gerek yoktu çünkü benim çilek canavarı olduğumu apartmanda bilmeyen yoktu.

Siparişlerimiz gelene kadar kimse konuşmadı. Garson içeceklerimizi bırakıp gidince Ayça Abla bize dönüp "Eee, şimdi ne olacak?" deyince hepimiz ona döndük. Hakikaten, şimdi ne olacaktı?

Alper anlamamış olacak ki "Ne ne olacak abla?" diye sordu.

Ayça Abla eliyle bir Elif'i bir de kendisini gösterince Alper durumu kavrayıp "Bir şey olmayacak Abla. Elif de kabul ederse okul bittikten sonra düğün olacak." deyince Elif öksürmeye başladı.

Ayça Abla'yla şaşkın gözlerle Alper'e baktığımız için Elif'e ikimizde müdahale edemedik. Alper hızla ayağa kalkıp Elif'in yanına gelip "İyi misin?" dedi. Bende şaşkınlığımı üzerimden atıp yavaşça Elif'in sırtına vurmaya başladım.

Elif elini kaldırıp "İyiyim." deyip Alper'e oturmasını işaret etti.

Alper yerine geçip "Elif benim niyetim ciddi, öyle seni oyalamak gibi bir niyetim yok. Önümde okul engeli olmasaydı hemen elimde yüzükle karşında olurdum ama maalesef şu an öyle bir durum yok. Mecburen beklemek zorundayız." dedi. Şok içindeydim. Bu çocuğa ne olmuştu birkaç gün içinde?

Elif de bunu merak ediyor olmalı ki "Alper, yanlış anlamazsan bir şey sormak istiyorum." dedi.

Alper başını sallayınca Elif boğazını temizleyip "Şu an fark ediyorum biz hiç iki medeni insan gibi konuşmadık. Her normal başlayan konuşmamızın sonu bile kavgayla bitti. Birdenbire ne oldu da sen böyle oldun? Yani seni değiştiren ne oldu?" dedi.

Alper sakince "Çünkü sana aşık olduğumu farkettim." dedi.

Elif elini kalbine götürüp "Öyle birden söylenir mi?" deyince Alper gülmeye başladı.

"Sen sordun bende söyledim. Öğrendin işte."

Alper derin bir nefes alıp kollarını kavuşturup sandalyesine yaslandı. Başını yeniden önüne eğip "Elif'im, daha önce sana yaptıklarım için pişmanım. Belki de bunları fark etmem için senin tepkini görmem gerekiyormuş. İmkanım olsa geçmişe gidip seni kırdığım her günü değiştirmek isterdim ama geç kalmadığımı düşünüyorum. Bundan sonra dediğim gibi ne ben seni üzeceğim ne de başkasının üzmesine izin vereceğim." dedi ve başını kaldırıp Elif'e baktı.

Bütün bunlar olurken ben ve Ayça Abla şaşkınlıkla onları izliyorduk.

Ayça Abla "Çocuklar, şu an ne diyeceğimi bilmiyorum. En iyisi bu akşam bizim ekiple buluşup konuşalım. Evli çiftlerimiz ne yapılacağını bilir." dedi.

Alper'le Elif tamam deyince Ayça Abla gruba bu akşam önemli bir konuyu konuşmamız gerekiyor, saat sekizde çardakta buluşalım yazdı. Milkshakelerimizi sessizce içmeye devam ederken sessizliği bozan benim telefonum oldu. Ekranda Serkan Dayım yazısını görünce hızla açtım.

"Efendim Dayım."

"Ne yapıyormuş benim güzelim?"

"Ayça Abla, Alper ve Elif'le kütüphanenin oradaki kafedeyiz. Oturuyoruz."

"Öyle mi? Güzelmiş. O zaman ben seni fazla tutmadan neden aradığımı söyleyeyim. Erva ben birkaç haftalığına Kayseri'ye geliyorum. Murat aradı düğün için. İki hafta sonra deyince erkenden gelmeye karar verdim. Haftaya oradayım." deyince hızla ayağa kalktım.

"Ciddi misin?"

"Evet ufaklık, ciddiyim. Neyse ben dediğim gibi seni tutmayayım. Daha sonra konuşuruz. Bizimkilere selam söyle. Allah'a emanetsiniz."

"Aleykümselam, sende Allah'a emanetsin."

Yerime oturup bizimkilere "Serkan Dayım. Size selam söyledi. Murat Ağabey ve Hira Abla'nın düğünü için haftaya gelecekmiş." dedim.

Ayça Abla başını eğip "Aleykümselam." diye mırıldandı. Aynı şekilde Alper ve Elif de.

Alper bana dönüp "İyi bari, günün ikinci güzel haberi. Serkan Ağabey'i çok özlemiştim. Sık sık telefondan konuşuyoruz ama yüz yüze gibi olmuyor. Gelmesine çok sevindim." dedi.

Ayça Abla telefonundan saate bakıp "Hadi kalkalım artık. Benim daha bitirmem gereken siparişlerim var. Bir de ikindi ezanı okundu. Kaçırmayalım." deyince ayaklandık.

Birden ne oldu, anlamadım. Ayça Abla üzgün görünüyordu. Kafeden çıktığımızda yanına geçip neyi olduğunu sorduğumda gülümseyip "Yok bir şey ablacığım. Bugün yeterince şok yaşadık. Aklıma evde beni bekleyen siparişler de gelince işin içinden nasıl çıkacağım diye düşünüyordum." dedi.

Yapmak istemediğini biliyordum ama yine de dayanamayıp sordum.

"Abla, neden öğretmenlik için KPSS'ye girmiyorsun. Biraz çalışsan yaparsın."

"Aman kalsın çiçeğim. Ben halimden memnunum. Yapmak isteseydim inan yapardım ama hiç istemiyorum. Ben siparişlerimle mutluyum."

Ayça Abla Erciyes Üniversitesi biyoloji bölümü mezunu. Hedefinin ne olduğunu bilmiyorum ama tek bildiğim okuduğu bölümü pek sevmediğiydi. Okul bitince KPSS'ye girdi ama atanmak için yeterli puanı alamadı. Bir daha hazırlanmak istemediği için liseden beri yaptığı şey olan tasarım ve dikiş işine daha da ağırlık verdi. Çok güzel kıyafetler dikebiliyor, aynı zamanda da harika iğne oyaları ve örgüler yapıyordu. Üniversiteyi kazandığı sene tasarımlarını internette paylaşınca bazı yerlerden siparişler alıp kendini daha da geliştirme imkanı buldu. Okul bitince de sevdiği işi yaptığından tekrar KPSS'ye girmekten vazgeçti.

Daha fazla bir şey sormayıp çantamdan telefonumu çıkarıp internetimi açtım. Sınıf grubundaki 756 mesajı görünce şok oldum. Gruba girdiğimde ilk dikkatimi çeken gençler Ercan Hoca emekli olmuş, bu sene kurtulduk mesajıydı.

Apartmanın bahçesine girince bakışlarımı Alper'e çevirdim. Ayça Abla ve Elif'le beraber Pınar'ın yanına gidiyorlardı. Pınar koşarak Ayça Abla ve Elif'e sarılıp konuşmaya başladı. Yanlarına geçip Alper'e seslendim.

Yanıma geldiğinde tam konuşmaya başlayacakken arkamdan birine elini sallayıp "Merhaba." dedi. Baktığımda Kerem'in geldiğini görüp yeniden Alper'e döndüm.

"Alper sana güzel bir haberim var."

"Dur tahmin edeyim, Ercan Hoca emekli olmuş."

"Nereden biliyorsun?"

"Sabahın köründe sınıftan arayan arayana ve tabi gruptan da yazan yazana."

"Madem sabahtan beri haberin var ne diye bana söylemedin?"

"Bilmediğini bilmiyordum ki. Telefonundan mesajlara baktığını görünce yeni öğrendiğini fark ettim. Bu arada sınıftan arayan olmadı mı?"

Başımı olumsuz anlamda sallayınca Alper küçük bir kahkaha atıp "Doğru ya, sen sınıfın hayalet kızıydın değil mi?" deyince "Hayır ya, ne alakası var?" deyip dudaklarımı büktüm.

"Çok alakası var asosyal çilek."

"Neyse, şu an bu söylediklerini takmıyorum çünkü çok mutluyum. Hamdolsun kurtulduk Ercan Hoca'dan. Geçen yıl bitirdi bizi ya. En çok zoruma giden de en düşük 90 alırım dediğim sınavdan 60 almam olmuştu. Adam resmen kırmak için bahane arıyor." deyip yanıma gelen Pınar'a döndüm.

"Selamünaleyküm Pınarcık. Nasılsın?"

"Aleykümselam Erva Abla. İyiyim çok şükür, sen nasılsın?"

"Hamdolsun iyiyim ben de, teşekkür ederim."

Ayça Abla bize dönüp "Gençler akşam görüşürüz, benim işim var. Müsaadenizle." deyip içeri geçti.

Pınar "Ayça Abla akşam önemli bir konu için çardakta buluşalım yazmıştı. Bir sorun yoktur umarım." deyince Alper ve Elif'e döndüm.

Alper Pınar'a dönüp "Akşam gelirsen öğrenirsin küçük hanım. Sorun yok ama. Aksine güzel bir şey oldu. Neyse ben de gideyim. Akşam görüşürüz." deyip Elif'e döndü.

Elimi Elif'in omzuna koydum. Bana dönünce başımı salladım ve Alper'e dönüp ellerimle gözümün üzerinde olduğunu söyledim. Alper gülerek başını sallayıp yanında Elif'le apartmana girdi.

Pınar bana dönüp "Barıştılar mı?" diye sorunca başımı sallamakla yetindim. Kerem yanımıza gelince kafamı hafifçe ona çevirip dudağına baktım. Şişliği inmişti. Morlukları da biraz azalmıştı.

Dudağına baktığımı farkedince "İyiyim sayende, şişliği de indi neyse ki. Teşekkür ederim tekrardan." dedi.

"Rica ederim. İyi bari bugün sağlam gelmişsin."

Pınar'la dediğime aynı anda gülmeye başladık. Kerem "İyice dalga konun olduk küçük hanım." deyince "Yaptıklarınıza sayın başkomiserim." dedim.

"Tamam tamam, bu sefer haklısın."

Dediğine gülümseyip "Neyse ben de izninizi isteyeyim. Bizimkilerin de dediği gibi akşam gelirseniz görüşürüz." dedim.

Pınar kolumdan tutup "Hadi beraber gidelim. Zaten aynı kattayız." deyip apartmana yöneldi.

Asansörün düğmesine basınca "Pınar ben merdivenle çıkıyorum. Görüşürüz." deyip merdivene yöneldim.

Pınar arkamdan gelip "Neden asansöre binmedin?" deyince "Nedenini sorma Pınar ama asansörlere asla binmem." dedim.

Pınar tam bir şey söyleyecekken tam arkamızda olan Kerem "Pınar, kız nedenini sorma dedi. Sus lütfen." deyince hafifçe ona dönüp gülümseyerek başımı eğdim. O da bana aynı şekilde karşılık verince yeniden önüme döndüm.

Eve geldiğimde vakit kaybetmeden ikindiyi kılıp anneme bakmak için odamdan çıktım. Odasına girdiğimde uyuduğunu görünce sessizce kapıyı kapatıp yeniden odama geçtim.

Kitaplığıma yönelip okuyacağım kitabı seçmeye başladım. Gurur ve Önyargı da kadar kılınca masamdan sticker ve kalemlerimi alıp yatağıma oturup okumaya başladım.

Kitabı okurken çok farklı bir üslubu olduğunu fark ettim. Jane Austin çok kibar bir üslupla yazmıştı ve daha önce böyle bir kitap okumadığım için bu durum bana biraz farklı geliyordu.

"Bence kitap okumak gibi zevk yoktur, inan olsun. İnsan kitaptan başka her şeyden ne de çabuk usanç getiriyor. Kendi evim olduğu zaman çok zengin bir kitaplığa sahip olamazsam hiç içime sinmez doğrusu." (Sayfa 75).

Alıntının altını çizip, kaldığım yere ayracımı koyup ayaklandım. Mutfaktan gelen sesleri duyunca oraya yöneldim. Annem akşam yemeğini hazırlıyordu. Tezgaha yaslanıp "Sevil Sultan, iyice dinlendin mi?" diye sordum.

Annem bana dönüp "Dinlendim kızım. Sadece hâlâ biraz yorgun hissediyorum. Bu arada haftaya Serkan geliyor, haberin var değil mi?" deyip önündeki marulları doğramaya devam etti.

"Yemekten sonra dinlenmeye devam et o zaman. Çok yorma kendini. Ve evet dayım aradı."

Tabak ve kaşıkları masaya indirirken "Bu arada bugün önemli bir şey oldu annem. Sekizde bizimkilerle çardakta buluşacağız." dedim.

"Hayrolsun? Neyse geç otur da öyle anlat."

Annemin dediğiyle yerime geçtim. O da karşıma oturunca bugün olanları anlattım.

Anlattıktan sonra annem gülerek "Kızım sen de Alper de az değilsiniz. Neyse çok şükür ikisinin de duyguları karşılık bulmuş, hayırlı olsun. Fidan bu işi öğrenince çok sevinecek. Elif'i kızı gibi seviyor. Gerçi o seni gelini sanıyor ama..." deyip göz kırptı.

Üniversitenin başlarında Hukuk Fakültesi'nden bir çocuk sürekli bana mektup yazıyor ve peşimi bırakmıyordu. Bir gün okul çıkışında kolumu tutup "Seni seviyorum Erva. Neden benden kaçıyorsun ki?" demişti.

Cevap vereceğim sırada Alper yanıma gelip elini omzuma koyup "Birader hayırdır, nişanlımdan ne istiyorsun?" demişti.

Çocuk şaşkın gözlerle bir bana bir Alper'e bakıyordu. Tabi aynı şaşkın gözlerle ben ve Elif de Alper'e.

Çocuk bir şey söylemeden hızla yanımızdan uzaklaşınca Alper bana dönüp "Erva, sakın yanlış anlama. Biz seninle kardeş gibi büyüdük, sana asla o gözle bakmam ama bu çocuğun seni uzun zamandır rahatsız ettiğini biliyordum. Bugün de görünce müdahale etmem gerektiğini düşündüm." demişti.

Bu olaydan sonra Alper arada bir bana nişanlım diye takılıyordu. Aklıma o gün olanlar gelince gülmeye başladım.

Annem de gülerek "Neyse yaşandı geçti ama Alper sana ilk nişanlım dediğinde bende şok olmuştum. Naciye Teyze de hızını alamayıp bastonuyla Alper'i kovalamıştı. Sen nasıl benden izin almadan bu kızla nişanlanırsın diye." diye deyince ikimizde gülerek yemeğimizi yemeye devam ettik.

Yemekten sonra saatin 19.45 olduğunu görünce hızla ayaklanıp "Anne, Ayça Abla sekizde yazmıştı. Geç kalacağım daha namaz da kılmadım." deyip ayaklandım.

Ben abdest almak için lavaboya yönelirken annem "Hadi hemen kıl da git. Ben hallederim." dedi.

Hemen abdest alıp koşarak odama geçtim. Namaz kıldıktan sonra telefonumu alıp mutfağa geçtim. Dolaptan çilekli süt alıp anneme ben çıktım dedikten sonra kapıyı kapattım. Bir yandan çilekli sütümü içerken bir yandan da yavaş yavaş iniyordum merdivenlerden. Çardağa yaklaşırken herkesin çoktan geldiğini gördüm.

Alper bana bakıp "Neredesin sen çilek? Biraz daha geç gelseydin geldiğinde beni damatlıkla Elif'imi de gelinlikle görecektin." dedi.

Sütümün kalanını içip çardağın yanındaki çöp kutusuna attıktan sonra Mete'nin yanına geçtim.

"Geldim işte. Anlattın mı olanları?"

"Yok seni bekliyordum. Aşkımızın mimarı olmadan anlatmam ayıp olurdu."

Ayça Abla'ya dönüp "Abla, ateşi falan yok değil mi? Çünkü bu durum bana çok tuhaf geliyor." deyince Ayça Abla "Yok kuzum merak etme. Aşk çarptı sadece." dedi.

Ben gülerken Mustafa Ağabey bana dönüp "Çilek ne oluyor?" diye sordu.

Eşi Sanem Abla da "Evet çileğim ne oluyor? Şu an şok olmuş bir şekilde açıklama bekliyoruz." deyince Ayça Abla'ya döndüm. En doğrusu onun anlatmasıydı. Ayça Abla da anlamış olacak ki boğazını temizleyip bütün olanları anlatmaya başladı.

Ayça Abla her şeyi anlatınca herkes şaşkınlıkla Alper ve Elif'e bakarken Mete elini omzuma koyup "Erva, nişanlısı olarak sen ne diyorsun?" deyince "Vallahi Meteciğim Alper'den kurtulacağımı bildiğim için sonuna kadar arkalarındayım diyorum." dedim.

Herkes dediğime gülerken Ayça Abla Mustafa Ağabey ve Sanem Abla'ya dönüp ne yapılması gerektiğini sordu.

Mustafa Ağabey durumun ailelerle konuşulmasını, en azından adının konulmasının uygun olacağını söyledi. Sanem Abla'da eşinin dediklerini destekledi.

Murat Ağabey ve Hira Abla da aynı şeyi söyleyince bu konudaki son noktayı Alper koydu ve en kısa zamanda bu konuyu büyüklere açacağını söyledi.

Konu açıklığa kavuşunca bende Mete'ye dönüp "Ee ufaklık, sen nasılsın? Bu aralar apartmanı patlatmıyorsun? İyi misin?" deyince Mete gülerek "Öncelikle artık ufaklık değilim Erva. Ekibin en küçüğü Pınar kardeşimiz." dedi.

Sinir oluyordu bu duruma. Pınar sayesinde kurtulmuştu ekibin ufaklığı olmaktan.

"Sanem Abla'dan dolayı bir süre bıraktım."

Sanem Abla elini karnına koyup "Canımsın Meteciğim." deyince Mustafa Ağabey "Çocuğum doğana kadar robotlarla, makinelerle uğraşmak yok Mete." dedi.

Mete iki elini kaldırıp "Tamam ağabey söz verdim ya." deyince Mustafa Ağabey gülümseyip Sanem Abla'ya döndü.

Sanem Abla iki aylık hamileydi. Bu haber apartmanda coşkuyla karşılanmıştı. Mete ve ailesi tam onların karşısındaki dairede oturuyorlardı. Mete'nin patlamalarından en az bir üst katlarında oturan annem ve ben kadar onlar da nasiplerini alıyorlardı. Bir de bir alt katlarında oturan Hira Abla ve ailesi. Sanem Abla hamile olduğunu söyler söylemez Mete'ye robotlar ve makineler yasaklanmıştı çünkü yaptığı robotlar çoğu zaman yüzünde patladığı için bütün apartman her gün korku yaşıyorduk.

Mete "Sanem Abla kıymetimi bilin. Ben kendimi durduramadığım halde yeğenim için robotlarımdan vazgeçtim. Artık erkek olursa adını Mete koyarsınız." deyince hepimiz kahkahalarla gülmeye başladık.

Alper hemen "Abla sakın Mete koymayın. Bu apartmana bir Mete fazla, ikinciye gerek yok. Siz bence Alper koyun." deyince yeniden gülmeye başladık.

Gülmeler kesilince Hira Abla ve Murat Ağabey'e dönüp "Tahmin edin beni bugün kim aradı?" diye sordum.

Murat Ağabey Hira Abla'ya baktı ve aynı anda "Serkan." dediler.

"Doğru tahmin. Çok teşekkür ederim Murat Ağabey. Onu çağırma inceliği gösterdiğin için. Çok sevindi unutmamanıza."

Murat Ağabey "Çağıracağım elbette Ervacığım. Sağdıcım olacak sonuçta. Tabi bir de nikah şahidim." dedi.

"Bir dakika senin nikah şahidin o mu olacak?"

"Evet."

"Hira Abla'nınki de Ayça Abla olacağına göre..."

Yüzümde muzip bir sırıtışla Alper ve Elif'e dönüp "Neyse bende ya Alper'in ya da Elif'in şahidi olurum artık." dedim.

Alper bana dönüp "Tabi ki benim şahidim olacaksın Erva." deyince Elif hızla "Hayır Alper, Erva benim şahidim olacak." dedi.

"Elif'im Erva benim ilk arkadaşım, bu yüzden benim şahidim olacak."

"Alper'im, kendisi benim de en yakın arkadaşım, bu yüzden benim şahidim olacak."

"Sen az önce bana Alper'im mi dedin güzelim?"

Bizimkilere dönüp "Biriniz parmağını boğazına sokup kusma sesi çıkarsın. Biliyorsunuz ki ben yapamam." dedim.

En son şaka yollu yaptığımda midemdekileri çıkarmıştım çünkü. Herkes gülerken Alper ve Elif utandıkları için başlarını önlerine eğdiler.

Ayça Abla "Ya kuzum ne güzel izliyorduk. İlk defa bu kadar tatlı kavga ediyorlardı niye bozdun?" deyince "Bu hallerine bakarsak daha çok göreceğiz abla. Şimdiden baymayalım." dedim.

Alper "Aşık olunca seni de göreceğiz diyeceğim de senin aşık olma ihtimalin gökten çilek yağması kadar imkansız." deyince "İyi bari aklımı kaybetme ihtimalim düşük. Aferin bana." dedim gülerek.

Murat Ağabey gülerek "Serkan'ın yokluğunu aratmıyorsun ufaklık." deyince "Estağfurullah ağabey, ben kıymetlimin yerini tutamam." dedim.

"Yokluğunu da aratmam diyorsun ama..."

Gülümseyip başımı salladım. Pınar bana dönüp "Erva Abla Serkan kim? O da seninki mi?" diye sorunca durumdan haberi olmayan Kerem ve Pınar dışında hepimiz gülmeye başladık.

Kerem'e baktığımda kaşlarını çatmış cevap vermemi beklerken Pınar da şaşkın gözlerle bizimkilere bakıyordu.

Bana dönünce "Serkan benim dayım Pınarcık. O da Erciyes mezunu. İngilizce öğretmenliği bölümünden. Okuduğu süre boyunca annemle babam yurtta kalmasını istemediğinden bizde kalmıştı. Bizimkilerle de o zamandan beri tanışıyor." deyip Murat Ağabey'e döndüm.

"Tabi Murat Ağabey'le daha da eski." deyip elimle Alper ve Elif'i gösterip "Bizim gibi çocukluktan beri arkadaşlar." dedim.

Yeniden Pınar'a döndüğümde gülümseyip başını salladı. Göz ucuyla Kerem'e baktığımda o da başını eğmiş gülümsüyordu. Az önce de sinirli görünüyordu. Tuhaf bu başkomiser diye düşünmeden edemedim.

Yarım saat kadar başka konulardan konuştuktan sonra geç olduğu için hepimiz ayaklandık.

Fazlasıyla şaşkınlık yaşadığımız ama sonunda yine mutlulukla bitirdiğimiz bir gün olmuştu. Rabbim bize daha nice böyle güzel günler yaşamayı nasip etsin.

Amin...

 

 

Tamamen Alper ve Elif odaklı bir bölüm oldu ama çok güzel de oldu.

Umarım beğenmişsinizdir. Yarın yeni bölümde görüşmek üzere :)

Allah'a emanet olun 🤍

 

 

Loading...
0%