Yeni Üyelik
8.
Bölüm

8- Nasibim

@kayraege

Selamünaleyküm dostlar 😊

Bu bölüm, Kerem'in anlattığı bölümü bir de Erva'dan dinleyeceğimiz bir bölüm olacak.

Özellikle Erva'dan da dinlememizin nedenini bölümün içerisindeki bazı yerlerden anlayacaksınız.

İnşallah beğeneceğiniz bir bölüm olur.

İyi okumalar :)

 

 

Sabah zilin sesiyle gözlerimi araladım ama saniyeler içinde kapatıp battaniyemi kafama kadar çektim. Bütün gece Düş Kesiği'ni yarılayacağım diye uyumamış, saat iki buçuğa gelirken hedeflediğim sayfaya kadar okuyup uyumuştum. Sabah ezanında yeniden kalkıp namazımı kıldıktan sonra hızla yatağıma geçip uykuma kaldığım yerden devam etmiştim. Bu yüzden şu an istediğim tek şey uyumaktı.

Kapıyı büyük ihtimalle annem açmıştı çünkü biriyle konuşuyordu. Yarım yamalak duyduğum seslerle gözlerimi açtım. Kapının kapandığını duyunca herhalde komşulardan biri bir şey istedi diye düşünüp yeniden gözlerimi kapattım.

O sırada odamın kapısı çaldı. Annemin geldiğini düşünüp gözlerimi açmadan uykulu çıkan sesimle "Gir." dedim. Odamın kapısı açıldı ve biri içeri girdi. Odama giren kişi yatağımın boş köşesine oturup, elini başıma koyup yüzümü kapatan saçlarımı kenara çekmeye başladı. Gözümü açacağım sırada duyduğum sesle hızla yataktan doğruldum.

"Ufaklık, uyan hadi. Başkasının yeğeni dayısını kapıda karşılar, benimki hâlâ rüya görüyor."

"Dayı, sen ne zaman geldin?"

"Az önce. Güzel yeğenim beni kapıda karşılar diye düşündüm ama dediğim gibi kendisi hâlâ rüya görüyor."

Üstümdeki şaşkınlığı atıp hızla dayıma sarıldım. O da bana sarılınca "Ya ama sen dün öğle vakti geleceğim dedin diye... Yoksa karşılardım biliyorsun." dedim.

Dayım küçük bir kahkaha atıp "Biliyorum güzelim, şaka yaptım sadece." deyip kollarını gevşetti.

Bende onu bırakınca ayağa kalkıp "Hadi ufaklık kalk bakalım. Bugünün hayırsızı sen olduğun için ceza olarak kahvaltıyı hazırlayacaksın çünkü ablam çıktı." deyip odamdan çıktı.

Hızla kalkıp elimi yüzümü yıkayıp mutfağa geçtim. Hâlâ uykum olduğu için önce kendime bir kahve hazırladım. Kahvemi içerken de hızla kahvaltıyı hazırlamaya başladım. Hazırladıktan sonra dayımı çağırmak için mutfaktan çıkacağım sırada dayım geldi. Henüz duş aldığı için nemli olan saçları karman çormandı ve çok komik görünüyordu.

Bu haline gülünce anlamış olacak ki hızla yanıma gelip saçlarımı karıştırmaya başladı. Beni yine çalı süpürgesine çevirdiğinden emin olduktan sonra birkaç adım gerileyip gülmeye başladı.

"En çok bunu özlemişim ufaklık."

"Of dayı ya. Yine çalı süpürgesine döndüm sayende."

Dayım küçük bir kahkaha atıp yerine geçince saçlarımı düzeltip masadaki çay bardaklarına uzandım. Çaylarımızı doldurduktan sonra karşısındaki sandalyeyi çekip oturdum.

Dayım çayından küçük bir yudum alıp "Ee ufaklık, anlat bakalım neler oldu ben yokken?" deyince önce Alper ve Elif'in durumundan bahsettim.

Durumu zaten Alper'den öğrendiği için anlatmam kısa sürdü. Kahvaltımızı yaparken birkaç şey daha anlattım ama uzakta da olsa bizimkilerle irtibat halinde olduğundan her şeyi biliyordu. Dayım çay bardağını alıp ayağa kalktı. Çayını doldurup yerine geçince derin bir nefes alıp ona baktım.

"Dayı, bir sorun var."

Dayım başını kaldırıp "Hayırdır?" deyince "Ecrin denilen çatlak da burada ve tahmin et bakalım ne için gelmiş?" dedim.

"Hira kuzeni olduğuna göre kuzeninin düğünü için gelmiştir."

"Dayı!"

Biraz sinirli çıkan sesimle dayım sandalyesine yaslandı. Kollarını kavuşturup "Bak Erva'm, biz bu konuyu daha önce de konuştuk. Zamanı gelince nasibim olan, Allah'ın izniyle beni bulacak ama inan bana hayatımdaki kız kesinlikle Ecrin olmayacak. Bu yüzden bırak, senin deyişinle, istediği kadar asılsın. Ben haram olana bakmamayı bilirim hamdolsun. Senden tek istediğim benden yana içini ferah tutman." dedi.

Kollarını masaya dayayıp yüzünde muzip bir sırıtışla yeniden bana bakıp "Hem ben halimden memnunum ve şimdilik evlilik düşünmüyorum." deyip çayından son yudumunu alıp ayağa kalktı.

Yanıma gelip alnımdan öptükten sonra "Bu konuyu açıklığa kavuşturduğumuza göre ben odama geçiyorum çünkü hâlâ yorgunum. Biraz dinleneyim, daha sonra konuşuruz." deyip mutfaktan çıktı.

Bende hızla mutfağı toparlayıp, dolaptan çilekli süt çıkarıp odama geçtim. Odamı da toparladıktan sonra eskiz defteri ve kalemlerimi çıkarıp masama geçtim. Elime kalemimi alıp kendimi zihnimin akışına bıraktım. Onun yönlendirmesiyle kalemimi harekete geçirip çizmeye başladım.

Bitirdiğimde daha net görmek amacıyla defterimi kaldırıp resme baktım. Boya kalemlerimi kullanmamış, karakalem çalışması yapmıştım bu sefer. Arka bahçedeki koca çınarı çizmiştim. Koca çınara kurulu salıncağa oturan bir kız ve onun arkasında da genç bir adam. İkisinin de başı yukarıda ayı seyrediyorlardı.

Gelen aramayla defterimi masama bırakıp ayağa kalktım. Komodinin üstündeki telefonumu alıp hızla açtım.

"Efendim Alper."

"Serkan Ağabey geldi mi?"

"Aleykümselam. Hamdolsun iyiyim sen nasılsın?"

"Selamünaleyküm Erva. Nasılsın? Serkan Ağabey geldi mi?"

"Biraz yalvar söyleyeyim."

"Ya Erva söyle işte. Annem az önce, sabah geldiğini gördüm deyince aradım."

"Geldi deli, geldi. Yorgun olduğu için dinleniyor şu an. Uyanınca hasretinden yataklara düştüğünü söylerim."

Alper dediğime kahkalarla gülmeye başladı. Gülmeyi bıraktığında derin bir nefes alıp "Onun için de yataklara düşerim de hasretinden yataklara düştüğüm bir Elif'im var şimdilik." deyince bu sefer de ben gülmeye başladım.

Aklıma gelenle "Alper, Ayça Abla yanında mı? dedim.

Alper "Evet." deyince telefonu ona vermesini söyledim.

"Efendim kuzum."

"Abla, nasılsın?"

"Elhamdülillah iyiyim, sen nasılsın?"

"İyiyim çok şükür. Sevdiceğin geldi sabah. Bu güzel haberi söylemek için telefona istedim seni."

"Tamam çiçeğim bir dakika bekle, ben odama geçiyorum."

Ayça Abla'nın dediğiyle bir an afalladım. Alper'e "Kız kıza bir şey konuşacağız birazdan geliyorum." deyince kahkalarla gülmemek için sağ elimle ağzımı kapattım.

"Ya Erva'm yapma böyle. Annemle Alper'in yanında sayende kıpkırmızı oldum."

"Kusura bakma abla."

"Neyse sorun değil. Bu arada nasıl, iyi mi?"

"İyi iyi merak etme. Dayım diye söylemiyorum ama Maşallah daha da yakışıklı olmuş. Görünce kalpten gitme."

Ayça Abla kısık sesle "Ya Erva, sus lütfen." deyince gülerek "Ya ben kıyamam canım yengeme. Utandı." dedim.

Ayça Abla'dan ses çıkmayınca "Ya tamam abla şaka yaptım ama yenge konusunda değil." dedim.

Ayça Abla derin bir nefes alıp "Erva, sen beni utandırmak için mi konuşmak istedin?" diye sorunca "Hayır tabi ki abla. Ya bu arada müsait misiniz? Yanınıza geleyim." dedim.

"Müsaitiz canım, gel."

"Tamam geliyorum."

"Görüşürüz."

Bende görüşürüz deyip aramayı sonlandırdım. Hızla etek üst kombini yapıp şalımı taktım. Eteğimin bir cebine telefon, diğer cebine anahtarımı koyup evden çıktım.

Zile basınca kapıyı Ayça Abla açıp "Hoşgeldin canım. Geç içeri." dedi.

Beraber oturma odasına geçince Fidan Teyze ayağa kalkıp "Hoşgeldin Erva. Nasılsın?" dedi.

"İyiyim Fidan Teyze. Sen nasılsın?"

"İyiyim çok şükür. Serkan oğlum geldi mi?"

Göz ucuyla Ayça Abla'ya bakıp "Geldi Serkan oğlun. Dinleniyor şimdi." dedim.

Ayça Abla kolumdan tutup "Anne siz oturun, biz çay hazırlayıp geliyoruz." deyip beni de peşinden mutfağa sürükledi.

Mutfağa girip kapıyı kapatınca Ayça Abla'nın kıpkırmızı olmuş yanaklarına ellerimi koyup "Ya ben çilek oluyorsam sen ne oluyorsun acaba?" dedim gülerek.

"Ya kuzum yapma böyle. Lütfen."

"Ama çok tatlısın."

Ellerimi yanaklarından çekip "Sende kırmızı elma oluyorsun abla. Hem tatlı hem de güzel." dedim.

Ayça Abla bana arkasını dönüp çayı hazırlamaya başladı. Bende mutfak masasının önündeki sandalyelerden birini çekip oturdum.

Ayça Abla tezgaha yaslanıp bana dönünce "Abla, dayıma Ecrin çatlağının da geldiğini söyledim." dedim.

Ayça Abla "Ne dedi peki?" diye sorunca dayımın söylediklerini bire bir söyledim.

Ayça Abla yüzünde kocaman bir gülümsemeyle "Hiç değişmemiş, hâlâ aynı." deyip çayları doldurdu.

Bana dönüp "Hadi içeri geçelim." deyince ayağa kalktım. Ayça Abla "Erva, içeride beni kızartacak bir şey söylemek yok." deyince gülerek başımı sallayıp oturma odasına geçtim.

Ayça Abla çayları dağıtıp yanıma oturduğu sırada zil çaldı.

"Otur sen abla. Elif'im geldi, ben açarım."

Alper koşarak kapıyı açmaya gidince hepimiz gülmeye başladık.

Fidan Teyze Ayça Abla'ya dönüp "Kızım biraz örnek al. Bak senden önce evlenecek bu deli." deyince Ayça Abla "Evlensin anne, ne olacak?" dedi.

Fidan Teyze Ayça Abla'ya göz devirip oturma odasına giren Elif ve Alper'e çevirdi bakışlarını.

"Benim güzel gelinim gelmiş." deyip ayağa kalktı. Elif'e sarılıp yanına oturttu. Alper diğer tarafına geçince ikisinin de başını omuzlarına yaslayıp bize döndü.

Alper durumu babası Sadık Amca'ya da anlatmıştı. Ayça Abla'nın dediğine göre o da bu işe sevinmiş, hayırlı olsun demişti. Geriye işin en zor kısmı kalmıştı. Durumu Elif'in babası Feyzullah Amca'ya anlatmak. Onu da bu akşam Hale Teyze halledecekmiş. İnşallah Feyzullah Amca çok kızmazdı.

Dayım dışında Elif ve Alper'den konuştuk biraz. Birkaç saatlik sohbetin ardından müsaade isteyip eve geçtim. Saat ikiye geliyordu. Öğleyi kılmak için odama geçecekken dayımı da namaz için kaldırsam iyi olur diye düşünüp onun odasına yöneldim. Kapıyı çaldım ama cevap vermedi. Yavaşça kapıyı açıp namaz kıldığını görünce sessizce kapıyı kapatıp odama geçtim.

Son sünneti kılmaya başladığım sırada odamın kapısı çaldı. Daha sonra açıldı ve dayım içeri girdi. Namazımı bitirip ona döndüğümde başını kitaplığımın köşesine dayamış, kollarını kavuşturmuş bana bakıyordu.

Gülümseyip "Allah kabul etsin ufaklık." deyince ben de gülümseyip "Amin, Seninkini de..." dedim.

"Amin."

Yanıma gelip elini uzatınca, uzattığı elini tutup ayağa kalktım. Seccademi katlayıp yerine koydum. Başımdaki yazma ve boneyi de çıkarıp masama bırakınca dayım elini omzuma koyup "Hadi gel bakalım, biraz konuşalım." dedi.

Oturma odasına geçip koltuğa yan yana oturunca dayım bana dönüp "Uyandığımda yoktun. Nerelerdeydin?" deyince "Alper arayıp hasretinden yataklara düştüğünü söyleyince o halini merak edip onlara çıktım." dedim.

Dayım gülerek "Nasıl, iyi mi peki?" deyince başımı sallayıp "İyi iyi merak etme." dedim.

"Peki Ayça, o nasıl?"

"O da iyi çok şükür. Geldiğini öğrenince çok sevindi."

"Sağolsun. Anlat bakalım ufaklık, neler yaptın ben yokken?"

"Bildiğin gibi, pek bir değişiklik olmadı."

Dayım başını sallayıp önüne dönünce geleceğini öğrendiğimden beridir aklımda olan konuyu onunla konuşmaya karar verip "Dayı." dedim.

Yeniden bana dönüp "Efendim?" deyince derin bir nefes alıp tek seferde söyledim sormak istediğim soruyu.

"Kayseri'ye geri dönmeyi, burada çalışmayı düşündün mü hiç?" deyip başımı eğdim.

Bunu uzun zamandır ona söylemek istiyordum aslında. Artık yanımda olmasını istiyordum. O benim için yeri geldi ağabey oldu, yeri geldi arkadaş oldu. En önemlisi babamın yokluğunda ikinci babam oldu. Eksik kalan yanımı tamamlamasa da o boşluğun kanamasına çoğu zaman engel oldu. İlaç oldu, merhem oldu.

Dayımın cevap vermesini beklerken çeneme dokunan elle irkildim ama dayım geri çekilmeme fırsat vermeden başımı kaldırıp kendisine bakmamı sağladı.

"Benim güzelim dayısını çok mu özlemiş?" diye sordu küçük bir çocukla konuşuyormuş gibi.

Gerçi ben onun gözünde hep çocuk gibiydim. Sürekli ufaklık diyerek bunu ayrıca belirtiyordu. Sorduğu soruya başımı sallayıp "Evet." deyince kolumdan tutup beni kendine çekti.

Sıkıca sarılıp "Aslında akşam söyleyecektim ama şimdiden söyleyeyim nasılsa öğreneceksin." deyip derin bir nefes aldı ve "Erva, ben artık buradayım. Geri döndüm." dedi.

Omuzlarından tutup geri çekildim ve "Ciddi misin?" dedim coşkulu bir sesle.

"Evet ufaklık, ciddiyim. Yaz tatilinin başından beri neden gelemedim sanıyorsun ki..?"

Kollarımı boynuna dolayıp yeniden sımsıkı sarıldım. Dayım gülerek "Boğacaksın beni Erva." dedi.

Kollarımı biraz gevşetince küçük bir kahkaha atıp "Hayırsız madem bu kadar istiyordun, neden daha önce söylemedin ki?" deyince kıkırdayıp "Hayırlı dayımın bunu yapacağını bildiğim için." deyip onu bıraktım.

Dayım yanaklarımı sıkıp "Neyse, artık seninle aynı evde idare etmeye çalışacağım. Ne yapalım, başa gelen çekilir." deyince "Dayı ya." dedim sitemle.

"Kızma ufaklık, çirkinleşiyorsun."

"Annemin haberi var mı?"

"Yok. Akşam ikinize de söyleyecektim ama birileri bana yavru kedi bakışları atınca dayanamadım."

Küçük bir kahkaha atıp "İyi bari hâlâ işe yarıyor o bakışlar. Annem çok sevinecek. Çok istiyordu gelmeni." dedim.

"Güzelim bende istiyordum ama görev zorunluluğum vardı. Tamamlar tamamlamaz hemen tayinimi istedim ve neyse ki çıktı da gelebildim. Ailemden geriye bir sen bir de ablam kaldınız. İkinizden ayrı olmak benim için de zordu ama çok şükür o günleri de atlattık. Artık beraberiz."

"Çok şükür."

Dayım bana çalıştığı okuldaki öğrencilerini anlatmaya başladı. Öğrencileri resmen İngilizce düşmanıymış. Hocam biz Türkçe'yi zor öğrendik İngilizce'yi nasıl öğrenelim deyip dayımı çileden çıkarmışlar ama dayım ne yapıp edip sevdirmeyi başarmış. Hatta tayininin çıktığını öğrencilerine söylediği anın videosunu açıp gösterdi. Kızlı erkekli hepsi ağlıyorlardı hocam gitmeyin diye.

"Bu arada dayı, ben ne zaman başka dile geçeceğim."

"İspanyolca'ya devam ufaklık."

"İki yıldır çalışıyorum, öğrendim işte."

"Birkaç ay test edeyim duruma göre bakarız."

"İngilizce'de de böyle demiştin ve ben sayende üç yıl İngilizce çalışmıştım."

"İşe yaradı ama bak. Gayet iyisin İngilizce'de."

"Of, peki senin dediğin olsun. Bari arada bir konuşalım da bana da pratik olsun."

"Öncelikle eski kurallarım hâlâ geçerli ufaklık. Dayıya oflanmaz. Cezası da hâlâ aynı."

Elleriyle saçlarımı gösterip "Çalı süpürgesine çeviririm seni ona göre." deyince başımı sallayıp "Tamam tamam. Özür dilerim." dedim.

"Ve merak etme nasılsa buradayım artık. Bol bol pratik yaparız."

"De acuerdo. Gracias." (Tamam, teşekkür ederim.)

İspanyolca verdiğim cevapla gülerek ayağa kalkıp "Haydi namaza ufaklık. Namazımızı kıldıktan sonra dışarı çıkalım mı?" deyince "Olur, çıkalım." dedim.

Dayım odasına geçince bende hızla odama yöneldim. İkindiyi kıldıktan sonra hızla çantamı alıp salona geçtim. Dayım kapıya yaslanmış beni bekliyordu. Geldiğimi görünce ayakkabılarını çıkardı. Bende hemen çıkarıp giydim ve kapıyı kilitledikten sonra ona döndüm.

"Markete gidelim bence. Seninle film izlemeyeli uzun zaman oldu. Abur cubur, atıştırmalık falan alırız. Bir de küçük çileğime çilekli süt."

Ellerimi çırpıp "Aslan dayım, harika olur." deyip merdivene yöneldim ama dayım kolumdan tutup gitmeme engel oldu. Beni yanına çekip elimden tuttu ve gözüyle asansörü işaret etti. Başımı olumsuz anlamda salladım hızla.

"Erva, asansörle ineceğiz. Ben yanındayım."

"İstemiyorum."

"Erva, bak ben yanındayım. Korkma lütfen."

Gözlerim yanmaya başlayınca birkaç defa kırpıştırıp gözyaşlarımı geri itmeye çalıştım.

"Hayır anlamıyorum bir türlü. Nedenini bildiğin halde neden ısrar ediyorsun?" dedim titreyen sesimle.

Dayım bunu fark etmiş olmalı ki biraz da şaka yollu "Neden inat ediyorsun ki ufaklık. Korkuların üstüne gidilmeli." dedi.

Aklıma bana korkuları yenmek üzerine okuttuğu kişisel gelişim kitapları gelince dayanamayıp "Hayır, kim demiş bir kere? İki cümle kişisel gelişim kitabı yazmakla olmuyor. O kitapların yazarlarının bile mutlaka bir korkusu vardır ve eminim üstüne gitmemişlerdir." deyip dudaklarımı büktüm ve kafamı çevirdim.

O sırada Kerem'le bakışlarımız kesişti. Ne ara gelmişti, hiç fark etmemiştim. Hemen kaçıramadım gözlerimi ve ilk gün farketmediğim kahvelerini izlemeye başladım. Ne yaptığımın farkına varır varmaz içimden estağfurullah çekip başımı hızla eğdim. Resmen çocuğun gözünün içine içine bakmıştım.

Ben başımı eğdiğim sırada dayım Kerem'e döndü. Yanında biri daha vardı. İkisine de "Selamünaleyküm." dedi.

"Aleykümselam." dediler aynı anda.

Dayım biraz bekledikten sonra elimi bırakıp onlara döndü.

"Sizler yeni komşular olmalısınız. Ben Serkan." deyip, eliyle beni gösterip "Bu ufaklığın dayısıyım." dedi.

Kerem elini uzatıp adını söyledi. Göz ucuyla baktığında gülümsediğini gördüm. Az önce de sinirli görünüyordu. Gerçekten tuhaftı bu başkomiser.

Yanındaki kişi "Ben burada oturmuyorum ama tanışalım yine de. Ben Semih. Kerem'in arkadaşıyım." dedi.

Dayım Semih'le konuştuktan sonra başımı kaldırıp Semih'e döndüm.

"Bende Erva. Memnun oldum." deyip yeniden başımı eğdim.

Neyse ki fazla sürmedi konuşmaları. Dayım müsaade isteyince fırsat bu fırsat deyip merdivene yöneldim.

"Ben kaçtım. Aşağıda görüşürüz." deyip koşarak inmeye başladım.

Dayım arkamdan koşmamamı söyleyince bir alt katta durdum. Ayağım çok ağrımıyordu ve astım ilacım yanımdaydı ama yine de ne olur ne olmaz diye durmuştum.

Dayım yanıma gelip "Artık buradayım nasılsa. Bu korku yenilecek ufaklık." deyip elimi tuttu. Merdivenlerden inip dışarı çıkana kadar da bırakmadı. Dışarı çıkınca kapıda Ecrin'i gördük. Biz çıkana kadar orada beklediğine emindim nedense.

Dayımı görür görmez "Ay inanamıyorum, Serkan. Geldin demek. Hoşgeldin." dedi.

Sinirle dayımın tuttuğum elini sıkmaya başladım. O da yavaşça elimi sıkınca ona döndüm. Gülümseyip başını sallayınca bende başımı sallayıp önüme döndüm. Bu aramızda "Bana bırak." demekti. Dayım başı yerde Ecrin çatlağıyla konuşmaya başladı.

"Öncelikle burada olduğuma göre gelmişim demektir Ecrin Hanım."

Ben kendimi tutamayıp kıkırdayınca dayım yine elimi sıkıp uyarıda bulundu.

Ecrin "Şu hanımı bıraksak mı? Sadece Ecrin diyebilirsin." deyince dayım başını kaldırmadan "Kusura bakmayın ama ben öyle herkesle, özellikle de karşı cinsle sizin kadar rahat konuşan biri değilim. Size de tavsiye eder, iyi günler dilerim." deyip bana döndü.

"Hadi gidelim geç olmadan."

Başımı sallayınca apartmandan çıktık. Yolun karşı tarafına geçinceye kadar kıkırdayıp duruyordum.

"Bakıyorum da tepkim çok hoşuna gitti ufaklık."

"Evet, çok hoşuma gitti. Bu arada dayım daha önceden seni çok çok çok sevdiğimi söylemiş miydim?"

"Sevdiğini söylemiştin ama bu çok çok çoklar işine gelince sanırım."

"Hayır, tabi ki her zaman."

"İyi bari sevindim ve bende seni çok seviyorum ama sana evde de dediğim gibi bana güven ufaklık, tamam mı?"

"Tamam."

"Aferin."

Dayım iki elini cebine koyup yürümeye devam edince bende peşinden gittim. Yanına gelince "Dayı, biliyorum sabahtan beri çok soru sordum ama bir şey daha soracağım izninle." dedim.

Bana dönüp "Sor bakalım, bu sefer neyi merak ediyorsun?" deyince "Bir gün evlenmeye karar versen ve ben evleneceğin kızı sevmezsem, yine de evlenir misin?" dedim.

"Elbette evlenmem ama geçerli bir nedenin varsa. Peki sen?"

"Gelip senden isteyeceği için her şey senin kararına bağlı."

Dayım markete gireceğimiz sırada "İyi bari, bunu duyduğuma sevindim." dedi gülerek.

Markete girip abur cubur, atıştırmalık, içecek bir şeyler falan aldık. Ödemeyi yapıp çıkınca yolda dayanamayıp poşetten iki tane çilekli süt çıkarıp birini dayıma uzattım.

Gülerek "Koskoca adama neler içirtiyorsun ufaklık ya." deyip sütünü içmeye başlayınca "O adam pek şikayetçi durmuyor ama." deyip bende içmeye başladım.

Eve geldiğimizde poşetleri mutfağa bırakıp hızla oturma odasına geçtik. Annem dayımı görünce hızla ayağa kalkıp sarıldı. Sabah işe gideceği için yeterince hasret giderememişlerdi belli ki. Yan yana oturduklarında bende karşılarındaki koltuğa geçtim.

Dayım elini annemin omzuna atıp, onu kendine çekip "Sevil Hanım daha da güzelleşmişsin. Yanında ağabeyin gibi duruyorum." deyince annem küçük bir kahkaha atıp "Hadi oradan hayta. Sen daha 26 yaşındasın. Ya ben? 45 oldum. Yaşlandım artık ablam." dedi.

Annemin söylediğiyle yavaşça yutkundum. Ne zaman böyle söylese, babamın yokluğunun acısına ek, bir de annemi kaybetme korkusu sarıyor yüreğimi. Derin bir nefes aldım. Yavaşça verip kafamı kaldırdığımda ikisi de bana bakıyorlardı.

Annem hızla doğrulup "Erva, iyi misin? Ne oldu?" diye sorup bir şey söylememe fırsat vermeden ayağa kalktı.

"İlacın nerede?"

"Yok bir şeyim anne, nefes aldım sadece. İnsanım sonuçta. Yaşamsal faaliyetlerimden birini yerine getirdim o kadar."

Dayım kıkırdayınca annem ona dönüp "Serkan, gülme ya. Öyle derin aldı ki yine zorlanıyor sandım. Zaten sorumsuzun teki senin bu yeğenin. Aynı sen." deyip oturdu.

"Ben ne alaka ablam?"

"Sima olarak da benziyorsunuz, huy olarak da birbirinizin aynısısınız."

"Peki bu evde iki sorumsuzla yaşamak seni yorar mı?"

"Yormaz elbette ablacığım, ikinizde benim bu hayattaki en değerlilerimsiniz. Gerçi birileri hayırsızlık yapıp uzaklara gitti ama..."

"Ablam o yüzden soruyorum işte. Bu hayırsız buraya tayinini istedi. Artık mecburen burada kalacak. Ama yok ben iki sorumsuzla aynı evde yaşayamam diyorsan ben Naciye Teyze'yle konuşayım da karşı daireyi bana versin."

Annem şaşkınlıkla dayıma dönüp "Gülüm sen ne diyorsun? Ciddi misin?" deyince dayım başını salladı.

Annem de benim gibi hızla sarılıp "Hayırsız, insan sabah söyler. Bende üzülüp duruyordum. Çok şükür." dedi.

Dayım kollarını gevşetip annemin yanağını okşamaya başladı.

"Ablam siz ana kız beni delirteceksiniz. Ya madem bu kadar istiyordunuz gelmemi ne diye söylemediniz ki?"

"Seni zorlamak istemedik ablam. Neyse bunun önemi yok. Çok şükür dualarım kabul oldu." deyip tekrardan sarıldı dayıma.

Ayrıldıklarında dayım "Abla, bu arada Naciye Teyze'nin dairesi hâlâ boşta değil mi?" diye sordu.

Naciye Teyze'nin eşi Hasan Amca evlendiklerinde oturdukları daireyi kendisi karşı daireyi de Naciye Teyze için almış. Bir ara oğlu ve gelini oturdu ama onlar da yurtdışına taşındıkları için daire uzun zamandır boşta. Birkaç defa almak isteyen çıkmıştı ama Naciye Teyze gözüm tutmadı deyip kimseye satmamıştı. Dayımı oğlu gibi sever ve isterse hemen de kabul eder ona satmayı ama bunu annem de bende istemeyiz.

Annem bana fırsat vermeden "Boşta gülüm ama sakın ayrı eve çıkmayı düşünme. Bizden ayrı bir evde ancak evlendiğin vakit oturursun." dedi.

Gülerek "Yani hayatın boyunca bizimle oturacaksın dayı." dediğimde dayım arkasındaki yastığı bana atıp "Gülme ufaklık." deyip yeniden anneme döndü.

"Ablam öylesine sordum aslında ama keşke karşı daire boşaldığı vakit haberim olsaydı." deyince annem "İyi ki olmamış o zaman. Hem yeni komşularımız çok iyi insanlar. Biz çok sevdik." deyip bana baktı.

Ne dercesine kaşlarımı kaldırdığımda annem "Kızım, iyi insanlar değiller mi?" deyince "Evet evet, öyleler." dedim geveleyerek.

Annem gülerek dayıma dönüp "Sen ona bakma gülüm, yeğenin taşındıkları gün Kerem'le çok güzel bir tanışma merasimi yaşadığı için böyle." deyip gülmeye başladı.

Sonra ayağa kalkıp "Neyse, ben yemeği hazırlayayım. Erva sana anlatır." deyip odadan çıktı.

Dayım bana dönüp "Anlatmaya başla ufaklık." deyince el mahkum anlatmaya başladım.

Dayım anlattığım süre boyunca sözümü hiç kesmedi ama bitirince o da annem ve Elif gibi kahkaha atmaya başladı.

Bana attığı yastığı bende yüzüne atıp "Gülme dayı ya. Hepsi senin ablan yüzünden. İnsan söyler karşı komşuya alet çantasını verdim diye. Bir de Elif arayıp geleceğini söyledi diye..." deyip sustum.

Dayım gülmeye devam ederek "Allah iyiliğini versin ufaklık ya. Ablam haklı ama sen kendini bayağı bir kaptırmışsın kitaplara." dedi.

Dayım bana gülmeye devam ederken annem yanımıza gelip "Yemek hazır, hadi ellerinizi yıkayıp gelin." dedi.

Yemek yediğimiz süre içerisinde de dayım benimle dalga geçip durdu. O an ben hangi akılla hem anneme hem de Elif'e anlattım ki bu durumu diye düşünmeden edemedim açıkçası. Yemekten sonra odalarımıza geçip akşamı kıldıktan sonra yeniden oturma odasına geçtik.

Dayım yanıma oturup "Erva, canım Türk kahvesi çekti, yapar mısın?" deyince kollarımı kavuşturup "Benimle dalga geçenlerin istediklerini yapmıyorum." dedim.

Beni kendine çekip sarıldı ve "Aman ufaklık, şaka yaptım sadece." deyince bende sarılıp "Tamam tamam, bende şaka yaptım zaten. Hemen yapıyorum." deyip mutfağa geçtim.

Kahve kavanozunu boş görünce yeniden oturma odasına geçip "Maalesef bir sorunumuz var. Kahvemiz bitmiş." dedim.

"Bugün markete gittik o kadar. Neden söylemedin ki?"

"Bilmiyordum ki bittiğini. Neyse dur ben Ayça Abla'yı arayayım onlarda vardır."

Odama geçip Ayça Abla'yı aradım ama telefonu Alper açtı. Ayça Abla namaz kıldığı için açtığını söyleyince sorun değil deyip kahvelerinin olup olmadığını sordum. Neyse ki varmış onlarda.

Fidan Teyze telefonu Alper'den alıp "Bir kavanoza koydum kızım. Afiyet olsun." deyince Alper'e kavanozu alıp balkona gel dedim ve telefonu kapatıp oturma odasına geçti

Annemlerin yanından balkona yönelirken "Fidan Teyze sağolsun bir kavanoza koymuş. Yapıyorum birazdan." deyip balkona geçtim.

Alper'in beni delirttiği on dakikanın ardından nihayet içeri geçip yerime oturdum. Kapı çalınca ayağa kalkıp kapıyı açtım. Sinirle Alper'in elindeki kahve kavanozunu alıp mutfağa geçtim. Ayça Abla da arkamdan geldi ama Alper oturma odasına geçti. Elif'in annesi, babasıyla onların durumunu konuşacağı için Elif gelmemişti.

"Kuzum yardım edeyim mi?"

Ayça Abla'ya dönüp "Yok ablam, ben hallederim. Sen içeri geç istersen." dedim.

Ayça Abla "Seninle beraber geçerim." deyip masaya yöneldi. Oturduğunda tezgaha yaslanıp ona döndüm.

"Sana harika bir haberim var."

"Hayrolsun?"

"Dayım buraya tayinini istemiş. Şimdilik kimse bilmiyor tabi. Ecrin çatlağı gidene kadar da kimse bilmese iyi olur."

Ayça Abla hızla ayağa kalkıp "Ciddi misin?" diye sorunca başımı sallayıp "Çok ciddiyim abla." dedim.

Ayça Abla yanıma gelip sarıldı. O sırada mutfağa girip bizi o halde gören dayım "Hayırdır? Sanki yıllardır birbirinizi görmüyor gibisiniz." deyince Ayça Abla "Bu tatlılığı insan her gün görse de özlüyor." deyip dayıma döndü.

"Hoşgeldin Serkan. Nasılsın?"

"Hoşbuldum. İyiyim hamdolsun. Sen nasılsın? Görüşmeyeli neler yaptın?"

"İyiyim bende, teşekkür ederim. Bildiğin gibi, tasarlamaya devam."

Onlar aralarında sohbet ederken bende kahveleri hazırladım.

Dayım "Hadi gel. İçeride devam ederiz konuşmaya." deyip mutfaktan çıkınca Ayça Abla yüzünde kocaman bir gülümsemeyle bana döndü. Başımla oturma odasını gösterip "Hadi gidelim." dedim.

Oturma odasına geçip kahveleri dağıttıktan sonra Ayça Abla'nın yanına oturdum. Konuştuğumuz konu ağırlıkta bizim ekip oldu. Dayım herkesi sordu tek tek. Biz de anlattık.

Annem kahvesini içip "Gençler siz devam edin, ben yatsıyı kıldıktan sonra uyuyacağım çünkü yarın nöbete kalacağım." deyip odasına geçti.

Dayım Alper'e dönüp "Yarın herkes müsait midir? Bir buluşma ayarlayalım mı, ne dersiniz? Hem herkesi de görmüş olurum." deyince Ayça Abla "İstersen gruba yazayım. Ona göre ayarlarız." dedi.

Cebimden telefonumu çıkarıp "Abla sen zahmet etme, ben yazıyorum. Hatta şöyle yapalım, bizim ev müsait herkes buraya gelsin." dedim.

Dayım "İyi fikir Erva. Uygundur bence de." deyince gruba girdim.

"Hayırlı akşamlar ekip. Yarın herkes müsait mi? Eğer müsaitseniz yarın akşam tam kadro bizim evde toplanıyoruz. Dayım hepinizi görmek istiyor. Bu yüzden üstteki soruma aldırmayın çünkü itirazsız hepiniz geliyorsunuz. Gelmeyeni bizzat ziyaret edip bizim eve sürükleyeceğimden emin olabilirsiniz." yazıp attım.

Sonra hızla "Hira Abla'm senden ricam o çatlak kuzeninin bundan haberi olmasın. Sana güveniyorum." yazıp attım.

Alper attığım mesajları okuduktan sonra kahkaha atmaya başladı.

"Erva, tam bir delisin." deyip dayıma mesajları gösterdi.

Dayım da okuduktan sonra "Sana hiçbir şey söylemiyorum ufaklık." dedi ama gülmemek için de kendini zor tutuyordu.

Ayça Abla dayıma dönüp "Seni de gruba alayım mı?" diye sorunca dayım "Olur, al" dedi.

Ayça Abla onu gruba aldıktan birkaç dakika sonra dayım "Gruptaki herkesin numarası bende var ama bu diğer iki kişi kim?" deyince Alper "Biri Kerem Ağabey, diğeri de kız kardeşi Pınar." dedi.

Ayça Abla "Ağabey kardeş çok iyiler, tanıyınca sende çok seveceksin." deyince dayım "Kerem'le ayaküstü tanıştık aslında. İyi birine benziyor." deyip Alper'e döndü.

"Alper, sen Kerem'e özelden mesaj atar mısın? Müsaitlerse yarın o ve kız kardeşi de gelsin."

"Tamam ağabey, yazıyorum. Bu arada Pınar'ı da tanıyınca çok seveceksin. O da çok iyidir. Aynı zamanda aşırı da komik bir kız. Ekibimizin yeni ufaklığı o artık."

Dayım gülerek "Öyle mi, desenize o zaman bu işe en çok Mete sevinmiştir." deyince Ayça Abla da gülerek "Çok sevindi gerçekten. Artık ufaklık veya bücür dediğimizde ben terfi ettim, gidin Pınar'a söyleyin diyor." dedi.

Ayça Abla'nın dediğine gülerek gruptaki mesajlara baktım. Herkes "Tamamdır yarın görüşürüz." yazmıştı.

Hira Abla bir de "Tamam çiçeğim merak etme. Hem o yarın yok zaten. Düğüne kadar bir arkadaşında kalacakmış. Gerçi olsa da fark etmezdi. Her türlü söylemezdim zaten." yazmıştı.

Ecrin kuzeni de olsa kendisi de onu hiç sevmiyordu çünkü Ecrin ona çok kötü davranıyordu.

Ayça Abla ve Alper ayağa kalkıp, müsaade isteyip eve geçtiler. Dayım da odasına geçince bende bardakları mutfağa götürüp yıkadıktan sonra lavaboya yönelip abdest aldım.

Yatsı namazını kıldıktan sonra kitabımı alıp yatağıma geçtim. Yarım saat kadar okuduktan sonra komodinin üzerine bırakıp masa lambamı kapattım.

Uzun zamandan sonra yaşadığım en güzel günlerden biri olmuştu.

Rabbim bize daha nice böyle güzel günler yaşamayı nasip etsin İnşallah.

Amin...

 

Hepimize hayırlı ve güzel günler geçirmeyi nasip etsin İnşallah 🥰

Eveeeet, bu bölümde bitti.

Serkan kesin dönüş yaptı ve artık burada. Hayırlı olsun 😄

Umarım beğenmişsinizdir. Bir hatam olmuşsa daha önceden de belirttiğim gibi bunu bana yorumlarda güzellikle belirtebilirsiniz 😊

Yarın yeni bölümde görüşmek üzere 😉

Allah'a emanet olun 🤍

 

 

Loading...
0%