@kayraege
|
Selamünaleyküm kıymetli okurlar ☺️ Nasılsınız bakalım? Geldik olayların biraz olsun açığa kavuşacağı bölüme. Asel'i okula getiren olayın arkasında yatan sebep ortaya çıkacak bu bölümde 🙃 Neyse ben daha fazla spoiler vermeden sizi bölümle baş başa bırakıyor, İnşallah beğenirsiniz diyerek iyi okumalar diliyorum 🤍
Deneme sonucumdan dolayı birkaç gündür bana karşı oluşan önyargıların kırıldığını fark ettim. Nasıl biri olduğuma aptal bir deneme sınavından yaptığım sonucun cevap vermesi canımı sıksa da, en azından bir psikopat olmadığımı insanların fark etmesi beni az da olsa rahatlatmıştı. Bu süreçte sınıfımdaki herkesle tanışmış, yeni arkadaşlar edinmiştim. Tuğçe ve Asya'nın da arası, neyse ki artık daha iyiydi. Başta biraz şüphelensem de Tuğçe'nin arkadaşlarıyla konuşmasına istemeden kulak misafiri olmuş, bu meselenin gerçekten açıklığa kavuştuğunu öğrenmiştim. Tuğçe; bütün suçun kendisinde olduğunu, Asya'nın o yaptıklarını hak etmediği söylediği an anladım ki, gerçekten de Asya'nın dediği gibi iyi biriymiş. Sanırım yaşadığı sorunlar onu böyle çocukça bir şey yapmaya itmişti. Ve evet, meseleyi hâlâ bilmiyordum. Açıkçası merak da etmiyordum ama Tuğçe için her şeyin yoluna girmesini istiyordum ve umarım da girerdi. Umut Hoca da birkaç gündür bana karşı mahcup olmuş gibiydi ama bu konu hakkında hiçbir şey söylememişti. Gerçi söylememesi daha iyiydi benim için çünkü kendisiyle konuşmaya niyetim de yoktu. Her konuşmasında kendimi kötü hissediyordum çünkü. Kısacası şu an her şey yolundaydı ve bu durum beni mutlu ediyordu ama hâlâ bir sorunum vardı ki, o da bu hapishaneden kurtulamamamdı. Amcam kafaya takmıştı, artık buradaydım ve bu durum beni delirtiyordu. Eski hayatımı özlemiştim. Şu an bu sınıfta olup fizik dersi dinlemeyi değil, evde masamın başında fizik çalışmayı tercih ederdim ama evrenin benim için farklı planları vardı ve o planda bu hapishaneye gelmeye devam etmemdi. Zil çalınca Cemile Hoca "Çıkabilirsiniz gençler." deyince Asya hızla ayağa kalktı. Ona döndüğümde "Birazdan gelirim." deyip Tuğçe ve birkaç arkadaşıyla hızla sınıftan çıktı. Matematik testimi sıranın altından çıkarıp integralde kaldığım yerden çözmeye devam ettim. Baran haftaya AYT denemesi olacak demişti. Bu yüzden birkaç gündür AYT'ye fazla ağırlık vermeye başlamıştım. Matematik ve fizikte rahattım ama kimya ve biyoloji beni zorlayacaktı. Önümdeki teste dalıp gittiğim halimden beni Semra'nın sesi kendime getirdi. Bana doğru eğilip "Asel, benimle gelir misin?" diye sorunca hızla "Ne oluyor?" diye sordum bende. "Asya'nın yanına gelmen gerekiyor. O, biraz kötü oldu." Duyduklarımla hızla ayağa kalkıp "Ne diyorsun Semra sen? Ne oldu Asya'ya?" dedim biraz yüksek çıkan sesimle. Semra kolumdan tutup beni hızla sınıftan çıkardı. Sınıftan çıkar çıkmaz tuttuğu kolumu çekip "Asya nerede?" diye sordum. "Asel, bir sakin ol öncelikle. Kütüphanenin yanındaki bahçedeler şu an." Duyduklarımla hızla merdivenlere yöneldim. Hızlı adımlarla bahçeye çıkıp kütüphanenin oraya yöneldim. Semra'nın dediği yere geldiğimde Asya ve Tuğçe'nin bir bankta oturup ağladıklarını diğerlerinin de onları sakinleştirmeye çalıştıklarını gördüm. Yanlarına geçip "Asya, ne oluyor? Neden ağlıyorsun?" diye sormamla Asya'nın ayağa kalkıp bana sarılması bir oldu. Bende sarılıp "Ne oluyor Asya?" diye sordum sabrımın taştığını belli ettiğim bir sesle. Asya ağlamaya devam edince onu yerine oturtup bu sefer de Tuğçe'ye döndüm. "Tuğçe, ne oluyor?" İkisi hiçbir şey demeyince bu sefer de diğerlerine dönüp "Bunlar beni çıldırtmadan ne olduğunu anlatın, çabuk!" dedim patlamaya hazır olduğumu belli ettiğim bir sesle. Semra yanıma gelip "Asel, okuldan bir çocuk Tuğçe'yi rahatsız ediyor." deyince ona dönüp "Ne, ne diyorsun kızım sen?" dedim. Tuğçe gözlerini silip "Zaten onun yüzünden Asya'ya kötü davrandım." deyince "Lan kafamı çorba ettiniz, şunu adam akıllı baştan anlatın, ağlamadan." dedim. Tuğçe derin bir nefes alıp "Asel, ben onuncu sınıfın ikinci dönemi yan sınıftan bir çocukla çıkmaya başladım. Başlarda gerçekten beni sevdiği için çıktığını düşündüm ama asıl niyeti bambaşkaymış. Meğerse Asya'yı seviyormuş ve onu elde etmek için benimle çıkıyormuş." deyip yeniden gözlerini silmeye başladı. Filiz elini Tuğçe'nin omzuna koyup "Kısaca Tuğçe bunu öğrenince ihanete uğradı ve Asya'ya kötü davrandı çünkü o Burak denilen pislik, Tuğçe'ye Asya'nın da kendisini sevdiğini söylemiş." deyince Tuğçe hızla "Biliyorum bu yanlıştı, onunla çıktığım günden beri bana bunun doğru olmadığını söyleyen melek gibi bir arkadaşım vardı ve ben onu dinlememiştim çünkü ilk defa sevildiğimi hissetmiştim. Ailemden göremediğim sevgiyi ondan görmeyi beklemiştim ama..." Tuğçe cümlesini tamamlayamadan yeniden ağlamaya başladı. Şimdi açığa çıkmıştı bu zorbalığın amacı fakat şu an asıl sorun neden ağladıklarıydı. "Tamam, bu meseleyi sonra konuşuruz. Bana şu an neden ağladığınızı söyleyin." Asya "O Burak denilen çocuk Tuğçe'yi ve beni rahatsız ediyor. Tuğçe'ye zorbalık yapıyor, bana da..." deyip durunca "Evet, sana da..?" dedim. Asya tek nefeste "Sen benim olacaksın, asla peşini bırakmayacağım, dedi." deyince sinirle ellerimi saçlarıma götürüp "Lan sen bunu bana şimdi mi söylüyorsun?" dedim yüksek çıkan sesimle. Asya başını önüne eğip ağlamaya devam edince "Asya, sen salak mısın? Lan benim başından beri dövmem gereken o Burak denilen dingilmiş ve ben bunu yeni mi öğreniyorum?" dedim hızla. Filiz yanıma gelip "Asel, sakin ol lütfen. Bak Asya bunu sana nasıl söyleyeceğini bilemedi. Bir de Tuğçe de söylemek istemedi, kendini suçlu hissediyor diye." deyince Filiz'e dönüp "Bu Burak denilen şerefsiz hangi sınıfta?" diye sordum. "12/B sınıfında." "Hakan'ın sınıfında mı yani?" "Evet." "Düşün önüme. Bakalım Asel yöntemlerini görünce de böyle konuşabilecek mi?" Asya hızla ayağa kalkıp "Asel..." dedi ama sözünü kesip "Hayır Asya." dedim. Tuğçe'ye dönüp "Öncelikle senin için zor olsa da bunu bana anlattığınız için teşekkür ederim. Ben de Asel'sem bu meseleyi hallederim. Artık ağlama ve bana güven." dedim. Tuğçe gülümseyip "Teşekkür ederim." deyince "Rica ederim. Düşün hadi önüme, gösterin şu salağı." dedim. Semra hızla "Arkadaşlar yirmi dakikadır ders başlamış ve biz hâlâ buradayız." deyince ona dönüp "Ders kimeydi?" diye sordum. "Umut Hoca'ya." Şansa bak ya... Bu kadar tesadüf ancak filmlerde veya kitaplarda olurdu zaten. Kızlara dönüp "Öğle arasında bu meseleyi hallederiz. Şimdi geç olmadan umutsuz vakanın dersine gidelim. Hadi." dedim. Okula girince önce amcamın odasına yöneldim. Kızlar nereye, diye sorduklarında yürüyün, demekle yetindim. Amcamın odasının önüne gelince kapıyı çaldım. İçeriden amcamın gir, sesini duyunca kapıyı açıp "Akif Hocam, gelebilir miyim?" diye sordum. Amcam ayağa kalkıp "Asel, iyi misin?" kızım diye sorunca "İyiyim, merak etmeyin." dedim. Amcam çok şükür diye mırıldanıp yerine oturunca kızlarla beraber odasına girdik. Amcam şaşkınlıkla bize bakıp "Hayırdır, bir sorun yok değil mi?" deyince "Yok hocam, merak etmeyin. Biz sadece derse geç kaldık da onun için izin kağıdı almaya geldik." dedim. Aklıma gelenle hızla "Bu arada hâlâ izin kağıdı var değil mi?" diye sorduğumda amcam gülümseyip "Var kızım da siz neden derse geç kaldınız?" diye sordu. "Asya ve Tuğçe biraz kötü oldular da bizde bahçede biraz konuştuk." "Ciddi bir sorun yok değil mi?" "Yok amca merak etme. Kızsal sorunlar işte." Amcam yeniden gülümseyip peki, diye mırıldandı ve çıkardığı kağıda ad ve soyadlarımızı yazdı. Altına imzasını alıp bana uzatınca "Teşekkür ederiz hocam." deyip kızlara döndüm. Amcam rica ederim, iyi dersler deyince hızla odasından çıkıp sınıfa yöneldik. Sınıf kapısının önüne gelince Allah'ım, ne olur bu umutsuz vaka çok sorun çıkarmasın, diye bir dua mırıldandığımda kızlar kıkırdamaya başladılar. Asya elini omzuma koyup "Asel, koca okulda Umut Hoca'yı sevmeyen tek öğrencisin, farkında mısın?" deyince "Okuldaki tek akıllı öğrenciyim demek ki." deyip kapıyı çaldım. "Asel, kapıyı kıracaktın. O nasıl vurmak?" Asya'ya cevap vereceğim sırada sınıftan Umut Hoca'nın gir, diyen sesini duyunca kapıyı açıp sınıfa girdim. Umut Hoca kollarını kavuşturup "Kapıyı kırarcasına çalan, hangi arkadaştı acaba?" diye sorunca "Bendim." dedim. "Tahmin etmiştim." "O zaman neden sordunuz?" Sınıftakiler kıkırdamaya başlarken Umut Hoca göz ucuyla onlara bakıp, yeniden bize dönüp "Neredeydiniz hanımlar?" diye sorunca "İşimiz vardı." dedim. "Asel, burası bir okul ve bu okulun da belli başlı kuralları var. Ders saatleri gibi." "Biliyorum. Bu yüzden Akif Hoca'dan izin kağıdı alıp geldik." İzin kağıdını uzatıp kızlara "Şu geç kalınca söylenen klasik cümleyi siz söyleyin artık." deyip yerime geçtim. Kızlar önce dediğime gülüp sonra da geç kaldığımız için özür dileriz, deyip yerlerine geçtiler. Umut Hoca kızlar yerine geçince eliyle tahtadaki soruyu gösterip "Evet gençler, çözebildiniz mi?" diye sordu fakat sınıftan kimse cevap veremedi. Dediği soruya bakıp hızla kafamdam çözmeye başladım ve çözmeyi de başardım. Çok zor değildi ve ben artık iyi bir ilerleme kaydettiğimden pek çok soruyu kafamdan çözebiliyordum. Umut Hoca "Gençler, durumunuz hiç iyi değil ve bu durum beni çok üzüyor. Koca sınıfta bir kişi bile çözemedi mi şimdi?" deyince "Yedi." dedim. Umut Hoca bana dönüp "Efendim Asel?" deyince "Cevap yedi hocam." dedim. Umut Hoca yanıma gelip "Nasıl çözdüğünü gösterir misin?" deyince "Açıkçası kafamdan çözdüm. Tahtaya yazsam..?" dediğimde elindeki kalemi bana uzattı. Kalemi alıp tahtaya geçtim ve hızla çözümü yazdım. Kalemi yeniden Umut Hoca'ya uzattığımda şaşkınlıkla yaptığım çözüme baktığını fark ettim. Yeniden bana dönüp "Sana bir soru daha sormak istiyorum. Bakabilir misin?" deyince başımla onaylayıp "Bakarım." dedim. Umut Hoca masadan telefonunu alıp fotoğraflara girdi ve açtığı bir soruyu tahtaya yazmaya başladı. Soruyu yazdıktan sonra kalemi bana uzatınca alıp soruya bakmaya başladım. Kiyoshi Amca'nın kitabındaki sorular gibiydi ama bana bu soruyu neden sormuştu anlamamıştım. Üniversite sınavında böyle sorular çıkmazdı ki..? Şimdilik bunları boş verip kafadan hesap yapmaya başladım. Sayılarla cebelleşirken bulduğum iki denklemi birbirlerine eşitlemekte zorlandığım için denklemleri tahtaya yazdım. Kiyoshi Amca'nın bana öğrettiği en önemli şey kalemden daha çok zihnini kullan, olduğu için mümkün olduğunca kalemi az kullanmaya çalıştım ama hâlâ o kadar da iyi olmadığımdan mecburen birkaç şey için kaleme başvurdum ve sorunun cevabını buldum fakat emin değildim cevaptan. Umut Hoca'ya döndüğümde yüzünde az öncekinden büyük bir şaşkınlıkla "Sen bunu nasıl çözdün?" diye sorunca cevabı doğru bulmanın verdiği rahatlıkla nasıl çözdüğümü anlattım. Yeniden kalemi ona uzattığımda "Teşekkür ederim, yerine geçebilirsin." deyince "Rica ederim." deyip yerime geçtim. Birkaç dakika sonra zil çalınca kızlardan bana şu Burak denilen aptalı göstermelerini istedim. Kim olduğunu da öğrendikten sonra artık yapmam gereken belliydi. Öğle arasında sınıfta kalmasını sağlamalıydım ki, bunu da kızlar sayesinde halletmiştim. Öğle arasına girince kızlarla kaba taslak yaptığımız planı uygulamak için Hakan'ın sınıfına yöneldik. Sınıfta Hakan ve sürekli yanında gördüğüm üç arkadaşı dışında bir de birkaç kız ve o Burak denilen salakla bir arkadaşı vardı. Semra ve Filiz sınıftan o kızları çıkarmayı başardıkları an onlara kapıda beklemelerini söyleyip Tuğçe, Asya ve Ayşe'yle sınıfa girdim. Kapıyı kapatıp Burak denilen boş kişiye baktığımda beni fark eden Hakan "Asel, ne oldu?" diye sorunca onu umursamadan Burak'ın yanına yöneldim. Önüne geldiğimde elimle sertçe masasına vurup "Burak sen misin lan?" diye sorduğumda "Ee... evet, benim." dedi korktuğunu belli eden bir ses tonuyla. "Asel, ne oluyor?" Göz ucuyla Hakan'a bakıp "Yok bir şey." deyip Burak'ın yakasına yapıştım. "Bana bak gerizekalı, seni ilk ve son kez uyarıyorum. Tuğçe'den de, Asya'dan da uzak duracaksın. Anladın mı?" Burak denilen çocuk "Sen kimsin ki bana bunu söylüyorsun?" deyince yakasından sertçe ittirip "Kim olduğumdan sana lan! Ama çok merak ettiysen söyleyeyim. Asya'nın ikizi, Tuğçe'nin de arkadaşıyım. Bu yüzden ikisini de rahatsız ettiğini duyarsam bitiririm seni. Anladın mı?" dedim sinirle. Kızlara dönüp başımla çıkmamızı işaret edip arkamı döndüm. O sırada Burak "Nasıl bitirirsin ya bir göstersene?" dedi alayla. Yeniden ona döndüğümde ayağa kalkmış, yüzünde iğrenç bir sırıtışla bana bakıyordu. "Emin ol görmek istemezsin." "Psikopat gibi davranan ama sadece boş biri gibi görünen bir kız mı söylüyor bunu?" Dediklerini duyduktan sonra artık taşan sabrımla "Bunu sen istedin." deyip sol yanağına sert bir yumruk attım. Burak sıranın üzerinden yuvarlanıp yere düşünce kızlar küçük bir çığlık atarlarken, Hakan da "Asel, dur!" diye bağırdı ama iş işten geçmişti. Hakan hızla yanıma gelip beni kendine çevirdi ve "Asel, ne oluyor? Ne yaptığını sanıyorsun sen?" deyince tuttuğu kolumu çekip "Olması gerekeni yapıyorum. Ayrıca seninle sonra konuşacağız Hakan!" dedim. "Sonra değil, şimdi konuşacağız. Ne oluyor?" "Ne olacak, bu Burak denilen salak Tuğçe ve Asya'yı rahatsız ediyormuş. Tuğçe'ye zorbalık yapıyor, Asya'ya da sen benimsin falan diyormuş." "Ne? Ne diyorsun sen Asel?" "Ne dediğimi duydun." Hakan'ın bir şey söylemesine fırsat vermeden yeniden arkamı döndüm ama o sırada elini sağ yanağına koyan Burak, ayağa kalkıp "Amcan okul müdürü diye bu kadar rahatsın değil mi?" diye sordu. Ona dönüp "Umurumda bile değil." deyip bu sefer de Ayşe'ye dönüp "Çektin mi?" diye sordum. Ayşe başıyla onaylayınca at, dedim ve Ayşe saniyeler içerisinde az önce olanları çektiği videoyu bana attı. Videoyu hızla amcama gönderdim ve telefonumu Burak'a çevirip "Günlerdir bu okuldan kurtulmak için neler yaptığımı bilemezsin ama senin gibi bir gerizekalı sayesinde daha fazla bir şey yapmama gerek kalmadı. Birazdan amcam bu videoyu görecek, bende sonunda bu okuldan kurtulacağım." dedim. Burak dediğimle sinirden mosmor kesilirken Hakan ve Asya hızla "Ne?" diye bağırdılar. "Asel, bunu nasıl yaparsın ya?" "Senin sorunun için geldim buraya Asya. Hallettiğime göre artık kalmama gerek yok." Hakan'a dönüp "Bu sefer emanetime iyi bak Hakan. Lütfen." deyip kapıya yöneldim. Tahtanın önüne geldiğimde biri Asel, deyince olduğum yerde durup sesin sahibine döndüm. Hakan'ın arkadaşlarından biri önümde durdu. Elindeki bilekliğimi gösterip "Bunu düşürdün." deyince hızla bileğime baktım. Ben nasıl fark etmedim ki..? Bu bileklik benim için çok değerliydi çünkü annemin hatırasıydı. Adını unuttuğum çocuğun elinden bilekliğimi alıp teşekkür ederim, diye mırıldanıp bilekliğimi takmaya çalıştım ama her zamanki gibi beceremedim. Karşımdaki çocuğa uzatıp "Sana zahmet olmazsa takar mısın? Ben pek beceremiyorum." dediğimde gülümseyip bilekliğimi aldı ve "Tabi takarım." dedi. Bilekliğimi taktıktan sonra "Teşekkür ederim, şey... Kusura bakma Hakan adını söyledi ama hatırlamıyorum." dediğimde yüzündeki gülümsemesini hiç bozmadan "Doruk." deyip elini uzattı. Uzattığı elini sıkıp "Asel, biliyorsun zaten." dedim. Doruk "Memnun oldum." deyince "Bende." deyip yeniden arkamı döndüm fakat bu seferde sınıftan çıkmama içeri hızla giren amcam, Cemile Hoca ve Umut Hoca engel oldu. Amcamın arkasına bakıp "Bu kadar mısınız? Ben bütün okul gelir sanıyordum." dememle amcam hızla yanımdan geçip Burak denilen çocuğun yanına geçti. Ona bakmadığım için ne yaptığını bilmesem de endişeyle Burak'a iyi olup olmadığını sorduğunu duydum. "Asel!" "Evet ben yaptım ve bunun cezası da büyük olmalı değil mi? Okuldan kovulmak gibi." "Derhal bir açıklama bekliyorum Asel!" "Bir açıklaması yok, canımı sıktı bende dövdüm." Amcam bir şey söyleyecekken Hakan hızla "Hayır baba, Asel yaptıklarında haklı. Hatta az bile yaptı." deyince hızla "Hakan, kapat o çeneni." dedim ama Hakan beni duymamış gibi konuşmaya devam etti. "Baba, bu Burak denilen şerefsiz Tuğçe'ye zorbalık yapıyor, Asya'ya da sen benimsin falan diyormuş. Asel de bunu öğrenince gelip uyardı ama bu pislik onu dikkate almadı. Asel de gereken tepkiyi verdi." Amcam Burak'a dönüp "Bu doğru mu?" diye sordu ama Burak başını önüne eğip susmayı tercih ederek suçunu, sesini çıkarmadan itiraf etmiş oldu. "Hakan, bittin lan sen!" "Ne bittin Asel..? Doğruları söylemek de mi suç? Ayrıca sok şunu o çok çalışan beynine: Sene sonuna kadar buradasın." "Hakan..!" "Yeter! İkinizde susun. Asel ve Burak: Cezalısınız." "Ne cezası amca? Sil şu kaydımı, yeter artık. İstemiyorum dediğim halde neden bu kadar zorluyorsun ki?" Aniden patlayan sinirim bütün bedenimi kısa sürede kuşattı ve kalbime yine sinyallerini gönderdi. Sağ elim kalbime gitmek için havalanırken buna direnmeye çalıştım ama başaramadım. Başımı önüme eğip hızla nefes alıp vermeye başladım. Normal bir sancıydı ve birazdan geçecekti ama yine çok acı veriyor, beni fazlasıyla zorluyordu. Cemile Hoca önüme gelip "Asel, iyi misin?" diye sorunca başımı sallayıp iyiyim, diye mırıldandım. Amcam da yanıma gelince ağrılarım azaldığı için ona dönüp "İyiyim, geçti. Merak etme." dedim. Sınıftan çıkmak için birkaç adım attığımda başım dönmeye başladı. Elim başıma giderken bu sefer de Umut Hoca yanıma gelip "Asel, iyi misin?" diye sordu. Cevap vermek için ona döndüğümde ayaklarım beni daha fazla taşıyamadı ve kendimi boşluğa bıraktım. En son hatırladığım Umut Hoca'nın beni tuttuğu ve kardeşimin de endişeyle Asel, diye haykırışıydı.
Geldik bu bölümün sonuna :) Aslında bu bölüm dün gelecekti ama Geçmişten Gelen Sen'e bölüm yazmakla meşguldüm ve bir de uygulama kastığından rahatlıkla giremedim 🙃 İnşallah beğenmişsinizdir 🌺 Yeni bölümde görüşmek üzere 😉 Allah'a emanet olun 🤍
|
0% |