Yeni Üyelik
7.
Bölüm

6- Çikolatalı Süt

@kayraege

Selamünaleykümmm ☺️

Nasılsınız?

​​​​​​Bugünkü bölümde, Asel'in geçmişinden küçük bir kesit okuyacağız. Onu bu kadar hırçın ve asi yapan, hayattan soğutan ne öğreneceğiz.

​​Beğeneceğinizi ümit eder, iyi okumalar dilerim 🤍

 

 

 

Küçük kız, bugün yaşadığı şeyin heyecanlıyla hızla evine doğru gidiyordu. İkiz kardeşi Asya, onun kadar hızlı olamadığı için sitem dolu sesiyle "Ya Asel, beni bekle." dese de küçük kız; içindeki mutluluğun verdiği enerjiyi dizginleyemiyor, daha da hızlanıyordu.

Sonunda kız kardeşi, artık ağlamak üzere olduğunu belli eden sesiyle "Asel, lütfen bekle beni." deyince küçük kız, kardeşini üzmemek için durmak zorunda kaldı.

Arkasını döndüğünde ona yetişmek için kardeşinin nefes nefese kaldığını gören küçük kız, elini kardeşine uzatıp "Özür dilerim Asya." dedi.

Kardeşi Asya gülümseyip "Sorun değil. Hadi gidelim." deyip kardeşinin uzattığı elini sıkıca tuttu.

İki kardeş, hızlı adımlarla evlerine vardıklarında koşarak kapıyı çaldılar ama uzun süre beklemelerine rağmen kapıyı açan olmadı.

Küçük kız, kardeşine dönüp "Acaba amcamlara mı gittiler?" diye sorunca kardeşi başını sallayıp "Evet, oraya gitmişlerdir. Hadi bizde gidelim." deyince el ele hemen yan taraflarındaki büyük eve doğru ilerlediler.

Kapıyı çaldıklarında kuzenleri, aynı zamanda da süt kardeşleri Hakan kapıyı açınca, küçük kız hızla "Hakan, annemle babam burada mı?" diye sordu ama kuzeni cevap veremeden yanlarına gelen yengesi kıpkırmızı olmuş gözleri ve zor çıkan sesiyle "Güzellerim, içeri gelin." dedi.

İki kardeş yengelerine ne olduğunu anlamasalar da dediğini yapıp ayakkabılarını çıkardıktan sonra içeri geçtiler.

Küçük kız büyük salonda, koltukta oturan amcasını görünce hızla yanına gidip tam önünde durdu.

"Amca, annemle babam nerede?"

Amcası da yengesininki gibi kıpkırmızı olmuş gözleriyle yeğenine bakıp konuşmayı denedi ama bu konuda eşi kadar başarılı olamadı.

Küçük kız elini amcasının yanağına koyup gözyaşlarını silerken "Amca, neden ağlıyorsun?" diye sordu.

Kuzeni Hakan yanına gelip "Evet baba, kardeşlerin gelince size bir şey söyleyeceğiz dedin. Hadi söyleyin." deyince küçük kız hızla "Evet amca, hadi söyleyin. Hem benim size çok güzel bir haberim var." dedi heyecanla.

Amcası yeğeninin yanağındaki elini tutup "Önce sen söyle güzel kızım." deyince küçük kız hızla "Amca, ben hafız oldum." dedi neşeyle.

Amcası ve yengesi dolu gözleriyle küçük kıza bakarken o hızını alamayıp "Artık Kur'an-ı Kerim'i ezbere biliyorum amca. Hatta okuduktan sonra kızlar kovalarla üzerime su döktüler ama bu çok eğlenceliydi." dedi.

Yengesine dönüp diğer elini de ona uzattı. Yengesi uzattığı elini tutunca da "Annemle babama ben söyleyeceğim ama, tamam mı?" dedi.

Derin bir nefes alıp "Ben artık iyi bir çocuk oldum değil mi?" diye sordu.

Amcası ve yengesinin, sorduğu soruya cevap vermelerine fırsat vermeden "Allah, iyi çocukların dualarını kabul edermiş. Ben O'nun bize gönderdiği kitabı ezberledim. Bir sürü de iyilik yaptım. Namaz kıldım, oruç da tuttum. Allah artık benim kalbimi iyileştirir değil mi? Annemle babam benim yüzümden bir daha ağlamazlar değil mi?" diye sordu heyecanla.

Amcası, yanaklarından yeniden yaşlar süzülürken eşine döndü ama eşinin de durumu ondan farklı değildi.

Yeniden yeğenine dönüp ellerini küçük kızın yanaklarına koydu ve alnından öpüp "Aferin benim akıllı kızıma. Seninle gurur duyuyorum." dedi.

Küçük kız hızla "Teşekkür ederim amca. Annemle babam nerede? Onlara söylemek için sabırsızlanıyorum. Çok mutlu olacaklar." dedi heyecanla.

Amcası, iki kardeşi karşısına alıp "Kızlarım, sizinle bir şey konuşmamız gerekiyor." dedi.

Kızlar başlarıyla onaylayınca başını önüne eğip "Anne ve babanız gittiler." dedi.

Küçük kız, nereye diye soracakken kız kardeşi ondan önce davranıp "Nereye gittiler?" diye sordu.

Amcası, yeniden eşine döndü. Bunu söylemek onun için çok zordu ve karşısında, küçücük kalbine dünyaları sığdıran yeğeninin buna nasıl tepki vereceğini de kestiremiyordu. Yıkılacaktı... Kahrolacaktı... Belki de en kötüsü, küçücük kalbi bunu kaldıramayacaktı.

Küçük kız, amcası cevap vermeyince "Amca, nereye gittiler? Bir de ne zaman dönecekler?" diye sordu.

Amcası derin bir nefes alıp "Onlar, cennete gittiler kızlarım. Ve artık dönmeyecekler. Biz yanlarına gideceğiz Allah'ın izniyle." dedi tek nefeste.

Küçük kız; duyduğu şeyin acısını, amcası cümlesini bitirir bitirmez hasta kalbinde hissetti fakat kız kardeşi "Yani, bizde mi cennete gidiyoruz amca? Ama oraya ölenler gider. Biz daha ölmedik ki." dedi masumca.

Küçük kız elini kalbine koyup "O... Onlar... Onlar öldüler. B-biz... Bizi bıraktılar." dedi zor çıkan sesiyle.

Gözyaşları yanaklarını ıslatırken birkaç adım geriye gidip "Ben onları mutlu edemeden beni bırakıp gittiler. Benim yüzümden üzgün bir şekilde gittiler." dedi ağlayarak.

Amcası ve yengesi hızla yanına gelip "Böyle düşünme kızım." deyip onu sakinleştirmeye çalıştılar fakat küçük kız, acı haberi duyduğundan beri kalbinde hissettiği acıyla cebelleşiyordu o an.

Amcasının düşündüğü gibi küçücük kalbi bu acıyı kaldıramadı ve ayakları, titreyen bedenini daha fazla taşıyamadığı için, küçük kız kendini boşluğa bıraktı...

 

Gözlerimi zorla araladığımda gördüğüm tek şey bulanık bir takım görüntüler, duyduğum şeyse Asya'nın heyecanla uyandı, diyen sesiydi.

Kafamı zorla sol tarafa çevirdiğimde Asya dolu gözleriyle, Hakan'sa endişeyle bana bakıyordu. Hemen arkalarında duran amcam ise ikisinin aksine, daha sakin görünüyordu.

Asya elini başıma koyup "Asel, iyi misin?" diye sorunca başımı sallayıp "İyiyim." dedim.

Göz ucuyla etrafıma baktığımda hastanede olmadığımı anladım fakat hastane gibi bir yerdeydim.

​​​​​​Amcama bakıp "Neredeyim ben?" diye sorduğumda yanıma gelip "Okulun revirindesin kızım. Tansiyonun düşmüş, sabahtan beri bir şey yemedin mi?" dedi.

Amcamın sorusuna başımı olumsuz anlamda sallamakla yetindim.​​​​​ Yavaşça yutkunup korktuğun şeyin olmamasını dileyerek Asya'ya döndüm.

"Kimse... Öğrenmedi değil mi?"

Asya ne demek istediğimi anladığı için "Hayır Asel, kimse bilmiyor. Sadece Şevval Abla biliyor. O da burada hemşire zaten." deyince iyi bari, diye mırıldandım.

Daha fazla da bir şey sormadım zaten. Ben önüme onlar da bana bakarken bu kısa süren sessiz bakışmayı Umut Hoca'nın sesi bozdu.

"Akif Hocam, gelebilir miyim?"

Amcam ona dönüp "Gelin hocam." deyince Umut Hoca yanımıza geldi.

Göz ucuyla ona baktığımda gülümseyip "Geçmiş olsun." deyince başımı sallayıp "Teşekkür ederim." dedim ve yeniden önüme döndüm.

"Buradan ne zaman çıkacağım?"

Hakan eliyle koluma takılı serumu gösterip "Serumun bittiği zaman." deyince "Boşverin, iyiyim ben. Çıkarın gitsin." dedim.

"Biraz sabret kızım. Bitmek üzere."

Amcama dönüp "Beni okuldan attığını söyle, sabrederim." dedim.

"Asel, Hakan'ın da dediği gibi sok şunu o çok çalışan beynine: Sene sonuna kadar buradasın."

"La havle... Amca bak pes et. Bu dünyada yaşayan canlılar içerisinde beni en iyi tanıyan kişilerden biri olarak biliyorsun ki, bende Asel'sem bu okuldan kendimi attırırım."

"Asel, bildiğim bütün sabır dualarını okutturma şimdi bana. Sende beni en iyi tanıyanlardan biri olarak biliyorsun ki ben, son sözümü söyledim, dediysem mesele benim için kapanmıştır."

"Başladık yine. Amca biraz özgün olun, Allah aşkına ya. Ayrıca böyle yaparak sadece bana sabır duaları okutturacaksın."

"Özgünüm zaten. Oku hem ne olacak? Sevap kazanırsın."

"Sabır Allah'ım, sabır. Özgün de değilsin ayrıca. Bildiğim bütün sabır dualarını okutturmayın lafı, benim lafım."

Önüme dönüp hoş normal de benim olması, sizinle aynı evde yaşıyorum sonuçta diye mırıldandım.

Hakan ve Asya dediğime kıkırdarlarken amcam "Neyse, uzun lafın kısası bu sene buradasın Asel. Ayrıca ceza olayında da ciddiydim." deyince yeniden ona dönüp "Burada cezalı olan sizsiniz amca. Sen ve öğretmenlerin. Siz öğrencilerinizin bunca zamandır sorunlarını fark etmemişsiniz." dedim.

Umut Hoca'yla amcam söylediğimle birbirlerine döndükleri sırada yanımıza bir bayan geldi. Önümde durup "Geçmiş olsun Aselciğim. Daha iyi misin?" diye sorunca onun, az önce Asya'nın bahsettiği hemşire olduğunu anladım.

"İyiyim Şevval Hanım. Teşekkür ederim."

Şevval Abla serumun takılı olduğu elimi tutup "Şevval Abla diyebilirsin canım." deyip serumu çıkarmaya başladı.

Bende teşekkür ederim, deyip önüme döndüm. Şevval Abla kolumdan serumu çıkardıktan sonra doğruldum.

"Teşekkür ederim Şevval Abla."

"Rica ederim, iyisin değil mi?"

"İyiyim. Daha önceden de olmuştu zaten. Birkaç saat sürüyor."

"Daha önceden de mi oldu Asel?"

Asya'nın sorusuyla ona dönüp "Ya önemli bir şey değil." dediğimde Asya hızla "Bayılıyorsun ve bu önemli değil mi Asel? Yeter artık ya. Daha kim bilir bilmediğimiz neler var." dedi.

"Uzatma Asya. İyiyim işte."

Önüme dönüp maalesef, diye mırıldanıp ayağa kalktım.

Şevval Abla elini omzuma koyup "Yemene dikkat et Asel. Kendini aç bırakma." deyince başımı sallamakla yetindim.

"Derse girmeyeceğim değil mi? Bari bugünlük erken kurtulayım buradan."

"Girmeyeceksin kızım. Zaten birazdan altıncı ders bitecek."

Elimle Asya ve Hakan'ı gösterip "Bunlar ne demeye buradalar?" diye sorduğumda amcam ve Umut Hoca dediğime gülerlerken Hakan hızla "Seni merak ettik diye gitmedik ruh hastası." dedi.

"İyi. Çantam nerede?"

Asya çantamı uzatınca alıp taktım. Amcam Şevval Abla ve Umut Hoca'ya teşekkür edip yanıma geldi ve "Hadi çıkalım." dedi.

Başımı sallayıp revirden çıktım. Çıkışa ilerlerken Asel, diye bağıran bir grubun sesini duyunca arkama döndüm.

Hakan'ın tayfası ve sınıftan kızlar hızla yanıma gelip iyi olup olmadığını sordular. Her cevap vereceğim sırada susmayıp beni delirttikleri için sonunda dayanamayıp patladım.

"Lan bi susun, yeter!"

Yüksek ve fazlasıyla sinirli olduğumu belli eden sesimle arkadaşlarım dut yemiş bülbül misali karşımda sustukları vakit derin bir nefes alıp şükür, dedim.

"Bi susun arkadaş ya. İyiyim işte yok bir şeyim. Tansiyonum düşmüş, bayılmışım o kadar ama biraz daha konuşursanız yine bayılacağım çünkü başımı şişirdiniz iki dakikada."

Arkadaşlarım dediğime gülmeye başladılar. Tuğçe yanıma gelip "Sana havayla besleniyorsun dediğimde haklıymışım." deyince "Abartma. Acıktıkça yiyorum işte." dedim.

"Günde bir öğün yiyorsun onda da kuş kadar."

Hakan'ın dediğiyle ona dönüp "Sen benim lokmalarımı mı sayıyorsun lan?" diye sorduğumda Hakan "Bir lokma bir şey yiyorsun. Saymama gerek yok." dedi.

"İyi, en azından birin sayı olduğunu biliyorsun, aferin."

Arkadaşlarım dediğime gülmeye başladıklarında Hakan kollarını kavuşturup "Benim matematiğim çok iyidir Asel. Senin kadar olmasa da yapıyorum işte bir şeyler." deyince "Gördüm Hakan. Otuz soru çözdüğün denemede altı yanlış yapmıştın. Gerçi tek sen değil, sanırım okul geneli berbatsınız. Bir de amcam diyor gel buraya. Buraya gelen düşüyor sadece." dedim.

Amcam yanıma gelip "Henüz yeni başladık Asel. Biraz zaman geçsin İnşallah en güzel netleri yapacak benim öğrencilerim." deyince ona dönüp "Umut etmek güzeldir amca. Gerçi bu okul sayesinde umut kelimesinden de soğudum ya neyse." dedim.

Az önce söylediklerimden ve Umut Hoca tam karşımda olduğundan başımı önümden kaldırmadan "Gidelim artık." dedim.

Amcam başıyla onaylayınca çıkışa yöneldim. Tam çıkacağım sırada Doruk yanıma gelip elindeki çikolatalı sütü bana uzattı.

Uzattığı sütü alıp bu ne, diyeceğim sırada Doruk hızla afiyet olsun, deyip hızla yanımdan uzaklaştı.

Elimdeki çikolatalı süte bakıp neden verdi ki, diye mırıldandım. Hakan yanıma gelip "Tansiyonun düştü ya, ondan almıştır. Doruk düşünceli çocuktur." deyince başımı sallayıp arabaya yöneldim.

Kısa sürede eve gelince hızla odama geçtim. Abdest alıp hızla öğleyi kıldıktan sonra yemek için yeniden aşağı indim. Yengem durumu öğrendiğinden tabağımı yemekleriyle doldurup o tabak bitmeden kalkmayacaksın, deyince sertçe yutkundum. Bitiremezdim. Hatta tuhaf gelecek ama hâlâ o kadar da aç hissetmiyordum fakat bunu bana, bugün olanlardan sonra endişeyle bakan aileme söyleyemezdim. Bu yüzden sesimi çıkarmadan yavaşça yemeğimi yemeye başladım.

Büyük zorluklarla tabağımdakileri bitirdikten sonra kafamı kaldırıp "Bir daha yemek yemek istemiyorum." dedim.

Midem şu an bana lanetler yağdırıyordu çünkü.

Yengem gülümseyip "Yüzüne renk geldi işte kızım. Hem ben bugün anladım seni uzun zamandır ihmal ettiğimi. Bundan sonra daha dikkatli olacağım." deyince ona dönüp "Estağfurullah yenge. İnan bana sen elinden geleni yapıyorsun. Hem sen de çok çalışıyorsun, bir de benimle mi uğraşacaksın?" dedim.

"Olsun kızım, daha dikkatli olmalıydım."

"Yenge, bana bir iyilik yapar mısın?"

"Yaparım kuşum. Söyle."

Elimle amcamı gösterip "Kocana söyle beni okuldan atsın. Lütfen." dedim.

Ailem dediğime gülerken yengem gülmeye devam ederek "Kusura bakma güzel kızım ama bunu yapamam. Hem sen okul birincisisin. Nasıl derim okul müdürüne okul birincisini kov diye?" dedi.

Amcama dönüp "Bir dahaki denemede okul sonuncusu olurum bak." dememle amcam hızla "Sakın yapma öyle bir şey. Yine birinci olacaksın." deyince kurtuluşum olmadığını anlayıp ayağa kalktım.

"Ben odamdayım." deyip hızlı adımlarla merdivene yöneldim. Odama girer girmez de kapıyı kapatıp ikindiyi kıldım.

Namazdan sonra masama geçip oturdum. Kitaplarımı çıkardığım sırada Doruk'un verdiği çikolatalı sütü fark edince elime alıp çantamı kenara bıraktım.

Elimdeki süte bakınca ister istemez gülümsedim. Tuhaf biri, diye de düşünmeden edemedim.

Gözüm kolumdaki bilekliğime takıldı bu sefer. Takmayı bir türlü beceremediğim ama çok sevdiğim annemin hatırasına.

Yüzümdeki gülümsemem biraz daha büyüdü. Neden büyüdüğünü anlamadığım bu gülümsemeyle bir şeylerin yolunda gitmediğini anlayıp yeniden aynı ifademi takındım.

Kendine gel Asel, diye mırıldanıp sütü kenara koydum ve önümdeki biyoloji testimi açıp kaldığım yerden çözmeye devam ettim.

 

 

Geldik bu bölümün sonuna :)

İnşallah beğenmişsinizdir ☺️

Başını yazmak benim için biraz zor oldu 🥹 Kendi yazdığımdan etkilendim iyi mi 🫣

Yeni bölümde görüşmek üzere 😉

Allah'a emanet olun 🤍

 

 

​​​​​​

 

 

 

​​​​​​

​​​​​

​​​​​​

 

 

Loading...
0%