@kayraege
|
Selamünaleyküm ☺️ Yeni bölüm geldi :) İnşallah beğenirsiniz 🫣 İyi okumalar dilerim 🤍
“Din gününü yalanlayanı gördün mü? İşte o, yetimi itip kakar. Yoksulu doyurmaya teşvik etmez. Şu namaz kılanların vay haline! Onlar gösteriş yaparlar. Ve onlar en küçük bir yardımı da engellerler.” Maun Suresi’nin anlamını ezbere okuduktan sonra başımı kaldırıp Enes’e baktım. “Oldu mu? Ezberlemiş miyim?” diye sorduğumda Enes gülümseyip “Oldu kardeşim, ezberledin. Maun Suresi de tamam. Hem Arapça hem de Türkçe. Helal olsun.” dedi. “Sağol Enes, sende çok yardımcı oldun.” “Bu senin başarın Melih. Ama yardımcı olabildiysem ne mutlu bana.” “Oldun Enes. Allah razı olsun.” “Senden de.” Gülümseyip yeniden önüme döndüm. Maun Suresi’nin anlamını yazdığım kağıdı katlayıp cebime koyduktan sonra çayımdan son yudumumu alıp bakışlarımı kampüsün girişine çevirdim. Birazdan Beyza gelecekti ve derse girmeden onu görmek istiyordum. Uzaktan sevmek hâlâ zor geliyordu ama tam hazır olmadan da karşısına çıkmak istemiyordum. Beyza için başladığım arayışımda şu an ki en büyük hedefim Allah’ın rızasını kazanmaktı ve ben iki haftadır bunu yapmak için çabalıyordum. Bu süreçte Beyza’ya hiç yazmamıştım. Doğru olan bu demişti bana ve ben o doğruyu yapmak için çok zor da olsa çabalıyordum. Beyza, her zamanki gibi tam zamanında kampüse girdi ama bu sefer tek değildi. Yanındaki adamı görünce iki elimi yumruk yapıp dişlerimi sıkmaya başladım. Kimdi bu adam? Bana yazma, bu doğru değil demişti ama yanındaki adamla çok samimi duruyordu. Bu daha büyük bir günah değil miydi? Sinirle onları izlemeye devam ettiğim sırada o çocuk Beyza’ya sarılınca ve Beyza da aynı şekilde sarılarak karşılık verince sinirle ayağa kalkıp yumruk yaptığım iki elimi sertçe masaya vurdum. Beyza’nın yanına gitmek için hareketlendiğim sırada Enes, ne yapacağımı anlamış olmalı ki kolumdan tutup “Melih, sakın.” dedi. Sinirle ona dönüp “Benim ona yazmama günah dedi ama başkasına sarılıyor Enes.” dediğimde Enes “Melih, öfkene yenilip yanlış bir şey yapma. Beyza fark ettiğimiz kadarıyla öyle biri değil ve bunun bir açıklaması olmalı.” dedi. Az da olsa sakinleşip yerime geçtim. bakışlarımı Beyza’ya çevirdiğimde yüzünde küçük bir tebessümle, yine başı önde Fen-Edebiyat Fakültesine yöneldiğini görünce aklıma gelenle hızla telefonumu çıkarıp Whatsapp’a girdim.
SİZ: Sana yazmama günah dedin ama başkasına sarıldın Beyza. SİZ: Kimdi o? SİZ: Sana sarılma hakkını nereden buluyor ve sen nasıl sarılırsın ona?
Beyza her zamanki gibi çevrimdışı olduğundan sinirle telefonumu cebime atıp ayağa kalktım. Fen-Edebiyat fakültesine yöneldim hızlı adımlarla. Fakülteye yaklaştığım sırada Enes kolumdan tutup “Melih, saçmalıyorsun.” deyince sinirle kolumu çekip “Ne saçmalıyorum Enes? Acıyor lan! Vallahi acıyor Enes.” dedim fazlasıyla yüksek çıkan sesimle. Enes yeniden kolumdan tutup beni mühendislik fakültesine doğru peşinden götürdü. Bir yandan da “Sabredecek, bekleyeceksin Melih. Hakikati bilmeden böyle davranamazsın.” dedi. Haklıydı ama gözümün önüne Beyza’nın da o adama sarıldığı an gelince hissettiğim şey yüzünden hem acı çekiyor hem de öfkeleniyordum. Enes, dersimizin olduğu sınıfa girdiğimizde kolumu bırakıp orta kısımdaki boş sıralardan birine çantasını bırakıp oturdu. Yanına geçip oturduğumda elini omzuma koyup “Şu zaman kadar ezberlediğin duaları oku Melih ve Allah’tan sana güç vermesini iste.” deyince önüme dönüp Enes’in dediğini yapmaya başladım. Dersin hocası gelince bile okumaya devam ettim çünkü aynı duayı üç defa okuduğum için uzun sürdü. Sonunda bitirince Enes’in dediğini deyip güç ver bana Rabbim diye bir dua mırıldandım. Başımı kaldırıp dersi anlatmaya başlayan hocamıza döndüğümde telefonum titreyince hocaya fark ettirmeden ekranı açıp ne geldiğine baktım. Beyza’dan mesaj geldiğini görünce hızla mesaja tıklayıp ne yazdığını okumaya başladım.
GÖKYÜZÜ’M: Başta dediğim gibi yazman yanlış elbette ve hâlâ da demeye devam ediyorum. GÖKYÜZÜ’M: Ayrıca ağabeyime sarılırken senden izin mi almam gerekiyordu baş belası?
Birkaç saniye okuduklarımı algılamaya çalıştım. Ağabeyi mi?
SİZ: O adam senin ağabeyin miydi? GÖKYÜZÜ’M yazıyor… GÖKYÜZÜ’M: Evet ağabeyimdi. GÖKYÜZÜ’M: Sen ne sandın ki? Haram olduğunu bildiğim halde bana helal olmayan bir erkeğe sarıldığımı mı? SİZ: Hayır tabi ki Beyza. SİZ: Zaten bu yüzden şaşırdım. SİZ: Özür dilerim ağabeyin olacağı aklıma gelmedi çünkü o an hissettiklerim yüzünden mantıklı düşünemedim. SİZ: Kalbim acıdı Beyza, inan bana canım yandı ve mantıklı düşünemedim. SİZ: Zaten aklımı başımdan alıyorsun üstüne bir de aşkınla atan kalbimin acısı da devreye girince… SİZ: Lütfen affet beni. GÖKYÜZÜ’M yazıyor… GÖKYÜZÜ’M: Tamam sorun değil. GÖKYÜZÜ’M: Cevabını aldığına göre artık yazma da dersimi rahatça dinleyebileyim. SİZ: Tamam. Çok teşekkür ederim. SİZ: Allah’a emanet ol. GÖKYÜZÜ’M: Sende.
Telefonumun ekranını kapatıp hızla ayağa kalktım. Enes’e dönüp “Ağabeyiymiş Enes. Sandığım gibi bir şey yokmuş.” dedim rahatlamanın verdiği yüksek bir enerji ve fazlasıyla yüksek çıkan bir sesle. Enes dudaklarını birbirine bastırmış, gülmemek için kendini zor tuttuğu bir halde bana bakınca yavaşça omzuna vurup “Ne oluyor oğlum? Neye gülüyorsun?” diye sordum. Enes başıyla bir yeri işaret edince gösterdiği yere döndüm ve kollarını kavuşturmuş, bana bakan Ertan Hoca’yla göz göze geldim. O an sınıfta olduğumu ve delirmiş gibi davrandığımı idrak edebildim. Gerçekten aklımı başımdan alıyordu bu kız. Ertan Hoca’ya gülümseyip “Afedersiniz hocam. Ben derste olduğumu unutmuşum.” dediğimde Ertan Hoca da dahil bütün sınıf bana gülmeye başladı. O an ki halimi umursamadan bende onlara katıldım çünkü şu an rezil olmam bile umurumda değildi az önce öğrendiklerimden sonra. Ertan Hoca eliyle oturmamı söyleyip “Neyse, Melih de aramıza döndüğüne göre derse devam edelim.” deyip anlatmaya kaldığı yerden devam etti. Bende yerime oturup içim rahat dersi dinlemeye devam ettim.
Bölüm sonu 🫣 İnşallah beğenmişsinizdir :) Yeni bölümde görüşmek üzere 😉 Allah'a emanet olun 🤍 |
0% |